FBE- Kimya Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Kimya Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgePost dodesil benzenin yapısı ve sülfolanabilme özelliklerinin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1983) Beşergil, Bilsen ; Baysal, Bahattin ; 2094 ; Kimya ; ChemistryAlkil-benzen sülfonatlar, lubrikasyon yağlarına temizleyici özellik kazandıran büyük molekül ağırlıklı ürünlerdir. Dodesil benzen üretimi sırasında elde edilen post dodesil benzen de bu amaçla kulla nılan ham maddelerden biridir. Bu çalışmada, Petkim Petrokimya A^Ş.'nde üretilen post dode sil benzenin lubrikasyon yağı deterjan katkı maddesi üretimine uygun yapıda olup olmadığı incelendi. Çalışmaya post dodesil benzenin fizik sel ve kimyasal özelliklerinin saptanmasıyla başlandı. Daha sonra ça lışma, post dodesil benzenin yapısal analizinin ve sülfolanma özelliği nin incelendiği, iki bölümde toplandı. Yapj.sal analiz İR spektroskopik yöntemle yapıldı. İlk aşamada post dodesil benzenin içerdiği alkilatların türleri, ikinci aşamada hu alkilatlarm miktarları saptandı. Bu bölümdeki çalışmalar, post dode sil benzenin mono-ve meta-di-alkilatlar ağırlıklı olduğunu gösterdi. Mono- ve meta-di~alkilatlarm kolay sülfolanabilen maddeler olması nedeniyle çalışma sonunda post dodesil benzenin sülfolanmaya yatkın bir ürün olduğu kanıtlandı. Çalışmanın ikinci bölümünde, post dodesil benzenin sülfonas- yon koşulları belirlendi. Bu amaçla iki ayrı. prosese göre, sülfolayıcı ve seyreltici madde konsantrasyonları değiştirilerek- sülfonasyonlar. yapıldı. Sülfonasyon ürünleri verim, molekül ağırlığı, içerdiği inorga nik asit ve sülf ulanmamış yağ miktarları yönünden incelendi. Bu bölüm deki çalışmalar ile de endüstriyel üretime yönelik sülfonasyon prosesi ve sülfonasyon koşulları saptandı.
-
ÖgePeroksikarbamatların hazırlanması, karakterizasyonu ve ısısal bozunma reaksiyonlarının kinetiği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1984) Yıldırım, Hüseyin ; Baysal, Bahattin ; 2124 ; Kimya ; Chemistry
-
ÖgePolimerik membranlarda kimyasal ve makromoleküler yapının membranın oksijen ve iyonik geçirgenliğine etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1985) Erbil, H. Yıldırım ; Baysal, Bahattin ; 2085 ; Kimya ; ChemistrySentetik pölimerik numb rani ar r birbirinden ayırdıkları ortamlar arasındaki gaz, sıvı, kati, iyon, ısı, ışık, radyoaktivite taşınmasını düzenleyen, kalınlıkları eni ve boylarına oranla çok düşük olan yüzeylerdir. Pölimerik membranların kimyasal ve makromoleküler yapıları bu membranların özelliklerini etkilemekte ve buna bağlı olarak da kullanıldığı alanları belirlemektedir. Membranların en belirgin işlevi seçimli geçirgenlik özelliği göstermeleridir. Bu çalışmanın amacı, sentetik pölimerik membranlarda, membranın kimyasal ve makromoleküler yapısının geçirgenlik özelliklerine etkisinin incelenmesidir. Bu çalışma kapsamında, tıpta kullanılan membranların karakterizasyonu için gerekli oksijen geçirgenliği ve endüstride kullanılan iyon değiştirici membranların karakter izasyonu için gerekli iyon geçirgenliği incelenecek özellikler olarak seçilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde, yüksek oksijen geçirgenliğine sahip, tıp alanında kullanılabilecek membran yapımına el verişli olan silikon monomerleri çıkış maddesi olarak alınmış tır. Bu tür bileşikler, Rj_ - Si - (OR2)3, genel formülü ile gösterilebilir. Bunada R1 vinil veya metakriloksipropil gibi doymamış bir fonksiyonlu grubu, R. ise metil veya etil gibi doymuş bir grubu belirtir., Bunlara örnek olarak alınan Y-metakriloksipropil trimetoksisilan ve vinil- trietoksisilan gibi bileşiklerdeki doymuş alkoksi grupların transesterifikasyon reaksiyonuna sokulup, dallanmış alkoller, yüksek monohidrik alkoller, eter alkoller, polihidrik alkoller, a-hidroksi asitlerle 7er değiştirilmesiyle, yeni monomerler üretilmiştir. Bu siloksan monomerlerin, metakrilik asit IV esteri monomerlerle kopo iimer izasyonundan membranlar hazırlan mıştır. Elde edilen kopolimer membranların oksijen geçirgenliği, kritik yüzey gerilimleri,, protein abborpsiyon yeteneği ölçülerek tıp uygulamalarındaki kullanılabilirliği araştırılmış tır. Tıpta kullanılan polimer membranların "çözünmüş oksijen geçirgeni iğ i kat sayısı" ölçüsünde kullanılan polarografik yön temle tam sağlıklı ölçüde yapılamamaktadır. Bunun nedeni kullanılan küçük ve karıştırmasız hücrelerde membran yüzeyinde bir sınır filmi oluşması, bunun da oksijen geçirgenliğini etkilemesidir, ayrıca hücre elektrodları zaman zaman polarize olmak" ta ölçüm esnasında elektro kimyasal yan reaksiyonlar oluşmaktadır, ölçümleri daha sağlıklı hale getirmek için cihaz sürekli kalibre edilmektedir, bu da zaman gerektirmektedir. Bu çalışma kapsamında, "çözünmüş oksijen geçirgenliği katsayısı" ölçümün de oluşan hataların önüne geçen ve ölçüm süresini kısaltan kolorimetrik bir yöntem de. geliştirilmiştir. Çalışmanın ikici;, bölümünde, 70-75 C sıcaklıktaki asit ve baza dayanıklı katyer. değiştirici membran yapımı ve iyon geçirgenliğinin incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu membranın Türkiye'de bol miktarda bulunan boraks bileşiğinden, bir dış satım ürünü olan borik asit ile yurt gereksiniminin yarısı dış alım yolu ile karşılandı sodyum hidroksitin beraberce üretildiği membranlı elektroliz prosesinde kullanılabilmesi amaçlanmış tır. Yurt dışında, klor-alkali prosesinde kullanılmak üzere üretilen teflon esaslı xatyon değiştirici membranların fiyatları pahalıdır ve çok korrozif ortamlara dayanmak üzere yapıl mıştır. Boraks elektrolizi prosesinde klor gazı çıkmadığından ortam daha az korroziftir, bu nedenle teflon esaslı olmayan katyon değiştirici membranların da kullanılabilme olasılığı vardır. Çalışmada, önce polikondensasyonla katyon değiştirici membranlar hazırlanmış,, bunlardan anisolsülfonik asit-formaldehit esaslı meabranın proses koşullarına dayanıklı olduğu, ancak elektroliz perf ormi:V.s:.n:.?. 3'jşÜk olduğu saptanmıştır. Daha sonra yapılan sülfolanmış polistiren-polistiren-divinilbenzen interpolimer katyon değiştirici membranların uygun divinilbenzen oranı için gerek proses koşullarına dayanıklılık, gerekse membranlı elektroliz performansı açısından başarılı olduğu görülmüştür.
-
ÖgePoli(para-klorostiren) zincirlerinin çeşitli çözücülerde geniş bir sıcaklık bölgesinde dipol momentleri ve intrinsik viskoziteleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1986) Yılmaz, Ferdane ; Baysal, Bahattin ; 2086 ; Kimya ; ChemistryPol i (para-kl oros ti ren) (PPCS) moleküllerinde polar grupların zincire dik olması nedeni ile, ortalama dipol momenti üzerine dışlanmış hacim (excluded volume) etkilerinin bulunmayacağı varsa yılmaktadır. Bu yüzden, molekül içi etkileşmeleri ile çözücü etkilerinin vinil zincirlerinin konformasyonları üzerinde yapacağı değişmeleri araştırmak için PPCS'nin uygun bir polimer olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, PPCS'nin ortalama dipol momentleri, theta(9)- çözücülerde, theta-noktas ı (izopropil benzende 0 = 59 C, n-propil benzende 0=43 C) dolaylarında oldukça geniş bir sıcaklık bölgesin de, benzende ise 15 -70 C arasında ölçüldü. PPCS'nin ortalama di pol momentleri, theta-noktasının altındaki sıcaklıklara gidildikçe küçülmekte, theta-noktasının üstündeki sıcaklıklarda ise pek fazla değişmemektedir. Dipol momentin sıcaklık katsayısı, theta-noktasının altındaki sıcaklıklarda, ortalama d An /dT - (3. 1±0. 2) xl0-3 derece-1 olarak hesaplandı. Bu.sonuçlara dayanılarak theta-noktasının altındaki sıcaklıklarda uzun-mesafe etkileşmelerinin önem kazandığı ve bu yüzden, bu bölgelerde yapılmış dipol moment ölçmelerinin, sadece yakın-mesafe etkileşmelerini yansıtamayacağı ileri sürüldü. PPCS'nin benzendeki dipol momenti değerlerinin ise literatürde verilen sonuçlara uygun olarak, 15 -35 C arasında sıcaklıkla azaldığı, 35 -70 C arasında ise arttığı gözlendi. 2 PPCS zincirleri için, <\ı >/x değerleri ve yeterince. uzun zincirler için D dipol moment oranları, - II - D. = -H-j x "ö hesaplandı. Yapısı PPCS'nin tekrarlanan birimine benzeyen madde olarak p-klorotoluenin dipol momenti aynı' dipolmetrede ölçüldü (benzende, y »1.99D; izopropil benzende, p »1.94D) ve D dipol mo- ment oranlarını hesaplamak için bu değerler kullanıldı. Ayrıca, PPCS'nin benzen, izopropil benzen ve n-propil ben zendeki [n] intrinsik viskozitelerinin sıcaklıkla değişmesi de in celendi. tntrinsik viskozite değerlerinin de theta-cözücülerde, 9-noktasından daha düşük sıcaklıklara gidildikçe küçüldüğü, 8-noktasının üstündeki sıcaklıklarda ise bu düğüsün yavaşladığı gözlendi. İntrinsik viskozite, zincirin uç-son uzaklığı karelerinin ortalaması ile orantılı olduğundan 6-noktasının altındaki sıcaklıklara gidildikçe, polimer zincirinin büzüldüğü gösterildi. PPCS'nin benzendeki intrinsik viskoziteleri de 6.5 -50 C sıcaklık bölgesinde sıcaklıkla düzgün bir şekilde artmaktadır. Bu sistemde, theta-çözücül erinde gözlenen dönüm noktasına rastlanmadı. İntrinsik viskozite ölçümlerinden, polimer çözeltilerinin termodinamiği ve hidrodinamiği üzerinde yapılan çalışmaların so nuçları kullanılarak, polimer-çözücü etkileşme parametres i için yapılan hesapların anlamlı sonuçlar verdiği bulundu.
-
ÖgePoli(stiren-b-etilen oksit) blok kopolimerlerinin sentezi ve karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1986) Uyanık, Nurseli ; Baysal, Bahattin ; 2242 ; Kimya ; ChemistryTermoplas tik işieme tekniklerine uygun, esnek özellik teki blok kopolimerler, termoplas tik elastomerler olarak ad landırılır. Bunlar camsı ve kauçuksu blokların birleşmesinden oluşan kopol imer lerdir. Bu çalışmada termoplastik elastomer nitelikleri taşı yan poli(stiren-b-etilen oksit) blok kopolimerler i hazırlan dı ve bu kopolimerlerin, kimyasal, fiziksel ve mekanik karak- terizasyonu yapıldı. Bu amaçla, kopolimerizasyon deneyleri aşamalı olarak yürütüldü. İlk aşamada, dihidroksil son grup ları bulunan 4000 ve 20000 molekül ağırlıklı polieterler (PEG-4000 ve PEG-20000) bir alifatik diizosiyanat (izoforon diizosiyanat) ile 60 C'de kaplama (capping) reaksiyonuna so kuldu. Bu reaksiyonun sonunda, zincirin iki ucunda izosiyanat bulunan Uretanlar elde edildi. 2, Aşamada, bu Uretanlar t-btl- bil hidroperoksit ile udu mcukl ığıııda, kuLalizür ugllgiııdu ve karanlıkta reaksiyona sokularak prepolimer dikarbamatlar elde edildi. 3. Aşama kopolimerizasyon aşamasıdır. Bu aşama da, prepolimer diperkarbamat peroksidik bir baslatıcı olmak Üzere, stirenin polimerizasyonunda kullanıldı. Peroksikarba- matların baslatıcı yüzdeleri ayarlanarak hazırlanan kopolimer örneklerinin değişik oranlardaki bloklardan oluşması sağlandı. Kopolimerizasyon vakumda blok veya çözelti polimerizasyonu ile sabit sıcaklıkta veya sıcaklık programlaması ile gerçek leştirildi. Bu yöntemle gerçekleştirilen polimerizasyon aşamaları, kimyasal ve spektroskopik deneylerle izlendi ve blok kopoli merlerin molekül yapıları belirlendi. İR spektrumlarmdan da yararlanılan örneklerin blok kopolimer oldukları kanıtlandı. Hazırlanan 12 örneğin stiren ağırlık yüzdelerinin % 96.0 ile % 63.5 arasında değiştiği, UV-analizi ile belirlendi. Bu ör- - II - neklerin viskozite- ve sayı-ortalama molekül ağırlıkları bu lundu. Stiren yüzdesi azaldıkça, molekül ağırlığının azalmak ta olduğu gözlendi. Osraometre ile belirlenen sayı-ortalama molekül ağırlıkları, viskozite-ortalama molekül ağırlıkları ile karşılaştırılarak heterojenlik indisi hakkında bir fikir vermek üzere M /M oranı hesaplandı, ölçülen değerler için bu oranın 1.4 ile 2.3 arasında değiştiği bulundu. Tensilonda yapılan çekme deneyi ile elde edilen geril- me-şekil değiştirme eğrilerinden, örneklerin kopma uzaması, çekme ve kopma mukavemetleri ile Young modülleri hesaplandı. Uzamada artışın % 21 ile % 106 arasında değiştiği belirlendi. Polistiren ile karşılaştırıldığında, stiren yüzdeleri azal dıkça, çekme ve kopma mukavemetleri ile Young modülü değerle rinde düşme olduğu görüldü.
-
ÖgeHidroksi ketonların fenolik bileşiklerle reaksiyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1986) Talınlı, E. Naciye ; Aydoğan, A. Cevdet ; 2118 ; Kimya ; ChemistryBu çalışmada, çeşitli £-hidroksi ketonların, fenol, a-naftol ve (3-naftol ile bir asit katali- zatör olan Amber 1 yst-15 yanında^ kondenzasyonu incelenmiş ve elde edilen ürünlerin yapısı aydın latılmıştır. Kullanılan $-hidroksi ketonlar ase ton, dietil keton, metil-etil keton ve metil-iso butil keton' un formaldehit ile bazik ortamda ver dikleri kondenzasyon ürünleridir. Bu reaksiyonlar da keton/CH^O uygun oranlarda alınarak, adı geçen ketonların a-monome t ilol türevleri ($-hidroksi keton) veya a, a~d ime t ilol ( 3, ft'-dihidr oks i ketonlar) türevleri elde edilmiştir. Aseton-monome tilol, asit iyon değiştirici eş liğinde fenol ile kondenzasyonu sonunda 4-(4-hid- roksif enil) -2-but anon bileşiği vermesine karşın, diğer ketonların monometilol türevlerinin fenol ile kondenzasyon ürünleri ele geçirilememiştir. Buna karşılık ketonların mono ve dimetilol türev lerinin ft-naftol ile verdikleri kondenzasyon reak siyonlarının sonunda, oldukça farklı türde, yeni bileşikler elde edilmiştir. Monometilol türevlerinden, yalnız aseton- monomet ilolün fenol ve a-naftol ile metil etil keton monomet il ölün ise 3-nâftol ile olan konden zasyon ürünleri ele geç ir il eb i İmiş tir " Metil etil ketonun monomet ilolün $-naftol ile verdiği kondenzasyon ürünü, 2,3-dimetil-3- -II- hidroksi-naf to [j2,l-b] pirandır ve monomet ilo 1 türe vi ile 3~naftoİ arasındaki kondenzasyonu takip eden molekül içi bir asetalleşme reaksiyonu ile oluş maktadır. Diğer taraftan ketonların dimetilol türevle rinin $~naftol ile kondenzasyon ürünleri kolayca izole edilmiştir. Ase ton-dimet i lol ve (3-naftol'den 7a, 15a-dihidro-7a-Metil-dinaf to [2,1-b; 2,1-gJ 4H,5H-pirano [2,3-b] piran, Dietil keton-dimet ilol ve $-naf tolden, 1,1'-- dihidro-2, 2 ' d ime t i 1-3,3 ' sp ir ob i İ3H, naf to [2, 1-bjpiran.J, Metil iso butil ke ton-d ime t i lol ve 3-naftol- den, 7a,15a-dihidro-7a-Metil-15a-isopropil-dinafto [2,l-b;2. 1-g] 4H,5H pirano [2, 3-b] pir an, Metil etil keton dimetilol ve '$-haf tolde.n,. 7a, 15a-dihidro, 7a, 1 5a-d imet il-d inaf t o [[2,1-b; 2,1-gJ 4H,5H pirano [*2,3-b~] piran' bileşikler i elde edilmiştir. Ketonların dimetilol türevleri ile g-naftol arasındaki reaksiyonlarda asit ortamda önce iki mol 3-naftol, 1 mol keton-dimet ilol bileşiği ile, 3-naftolün a yerinde kondenzasyona girmekte, son ra da, B-'naf tollere ait hidroksil grupları ile ketonun karbonil grubu arasında molekül içi ase talleşme meydana gelmektedir. -III- R H0HoC - C - CH0OH, 0 I | / 4- z C=0 I CH" OH R+ R CH0-C-CH OH f"0 OH CH. R=H,-CH -CH(CH3) 7a,15a-dihidro-dinafto-[~2,l-b;2,l-g] 4H,5H-pirano[2,3-b]piran. Asit katalizatör olarak kullanılan iyon değiş tirici reçine, hem kondenzasyon, hem de asetalleşme reaksiyonları için katalizatör ödevi görmektedir. Dinafto [2,1-b; 2,1-g] 4H,5H [2,3-b] piran türü bileşikler literatürde oldukça az sayıdadır ve sen tez yöntemleri ise oldukça karmaşık ve çok basamak lıdır. Bu çalışmada, bu tür bileşikler oldukça ko lay sentez edilebilen çıkış maddeleri ile ve tek reaksiyon basamağı üzerinden elde edilmişlerdir.
-
ÖgePoli (etil metakrilat)'ın dipol momentleri ve konformasyon karakteristiklerinin belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1989) Özgültekin, Ayten Kuntman ; Baysal, Bahattin ; 14056 ; Kimya ; ChemistryPolimer zincirleri, seyreltik çözeltilerde, segmentlerinin (tekrarlanan birim) hareketliliği nedeni ile çeşitli konfigürasyonlar alabilir. Segmentlerdeki hareketlilik, kullanılan çözücüye, polimer zincirinin uzunluğuna, bağlı bulunan yan grupların dönme açısına, sıcaklığa, taktisiteye g.b. bağlıdır. Bu özellikler, polimer çözeltisinin dieiektrik davranışı, dipol momenti, viskozitesi, karekteristik oranı gibi fiziksel büyüklüklerinde değişmelere neden olmak tadır. Bu büyük İliklerdeki değişmeler her polimer-çözücü sistemi için farklı sonuçlar göstermektedir. Bu çalışmada, poli (etil metakrilat) (PEMA) zincirlerinin benzen, karbon tetraklorür, dioksan ve toluen içindeki seyreltik çözeltilerinin 20-90 C aralığını kapsayan geniş bir sıcaklık bölgesinde dipol momentleri belirlendi. Bu çözücülerdeki, dipol moment sıcaklık katsayısı, d£n/dT, hesaplandı. Bulunan değerlerin benzende küçük negatif, karbon tetraklorür, dioksan ve toluende ise pozitif olduğu görüldü. PEMA zincirleri için, dipol moment oranları, <1| ^ > D = - = -, hesaplandı. D sıcaklıkla benzende negatif, karbon. tetraklorür ve dioksanda ise pozitif olmak üzere doğrusal bir değişim göstermektedir. Toluende ise bir eğri bulunmuştur. Dönme izomerleri kuramından (Rotational Isomeric State, RIS) yararlanılarak, bilgisayar yardımı ile PEMA zincirinin konformasyon parametreleri hesaplandı. RIS kuramına göre hesaplanan D değerlerinin sıcaklıkla değişimi benzende ölçülen deneysel sonuçlarla uyuşma göstermiştir. Karbon tetraklorür dioksan ve toluen çözücülerinde ise D 'un sıcaklıkla değişi mi için deneysel ve teorik olarak bulunan sonuçlar arasında uyum sağlanamamıştır. Bu uyumsuz sonucun nedeni, teorik hesaplarda, çözücü-segment karşılıklı etkileşimlerinin dikkate alınmamış olması gösterilebilir. Ayrıca PEMA'nm DOT değerlerinin taktisite ile değişimi RIS yöntemi ile hesaplanarak isotaktik zincirden sindiyotaktik zincire gidildikçe D değerinin arttığı bulundu. PEMA zincirlerinin Flory (theta) sıcaklığı dolaylarında viskoziteleri ölçüldü. Bu amaçla PEMA'nm theta çözücüsü olan isopropil alkol kullanıldı, ölçülen viskozite değerlerinden yararlanılarak intrinsik viskozite sıcaklık katsayıları, x parametreleri ve karakteristik oran hesaplandı. Bulunan sonuçlar yapılan diğer çalışmalarla karşılaştırıldı.
-
ÖgeBorik asitin kristalizasyonu üzerine safsızlıkların etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Karakaya, Cahit ; Bulutçu, A. Nusret ; 14196 ; Kimya ; ChemistryDünya'nın ikinci büyük bir üreticisi ve bor ürünlerinin Avrupa'daki en büyük satıcısı Türkiye, 1970 ' lerden beri bor ürünlerinin en önemli bileşiği borik.asit'i Etibank'ın Bandırma ve Borax ve Borik asit fabrikaların da üretmektedir. Üretim teknolojisinin basit olmasına karşılık, kristalize üründen beklenen özellikler, borik asit'in kristalizasyon kinetiğini gerçekten çok iyi bir şekilde bilmemizi zorunlu kılmaktadır. Çalışmamızda, borik asit üretiminde karşımıza çıkan yüksek miktarlardaki Safsızlıkların kristalizasyon kinetiği üzerine etkilerini incelemek ilk amacımız olmuştur. Bu amaçla seçilen safsızlıkların, nükleasyon hızı ve büyüme hızı üzerine etkileri, nükleasyon hızı ölçüm deneyleri, sürekli karıştırmalı sürekli ürün çekişli kristalizör deneyleri ve akışkan yatakta büyüme hızı ölçüm de neyleri sonrasında değerlendirilmiştir. Borik asitin üretiminde karşılaşılan bir problemde dentritik büyümedir. Bu olay üretimde pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Bu nedenle dentritik büyüme çalışmamızda devamlı göz önünde tutularak, safsızlıkların dentritik bü yüme üzerine etkileri gözlemlenmiştir. Deneylerimiz borik asit üretiminde ikincil (sekonder) nükleasyonun önemini ortaya çıkarmış kırılma sonucu ortaya çıkacak borik asit kristallerinin düzgün kristallere nazaran büyüme hız farklılıkları yine akışkan yataklı kristalizörde ölçülmüştür. Bu çalışmanın neticesinde, sülfat iyonunun nükleasyon hızını arttırdığı dentritik büyümeyi bastırdığı ve büyüme hızı üzerine negatif etkisi bulunduğu ve MgSO, 'm sülfat iyonuna benzer etkisi tespit edilmiştir. Ayrıca sülfat iyonunun sürekli karıştırmalı sürekli ürün çekişli kristalizör sonuçları partikül boyutuna bağlı olacak şekilde, amprik bir denklem türetilmiştir. Ca i- yonunun büyümeye pozitif etkisi deneyler sonucunda görülmüştür Kırık ve mükemmel kristallerle yapılan deneyler sonucunda ise, özellikle düşük aşırı doygunlukta kırık kristallerin mükemmel kristallere nazaran daha yüksek büyüme hızına sahip olduğu bulunmuştur.
-
ÖgeYeni ftalosiyanin sentezleri ve özelliklerinin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Sarıgül, Sevgi ; Bekaroğlu, Özer ; 14192 ; Kimya ; ChemistryBu çalışmada, simetrik yapıda sekiz adet taç eter grubunun oksi metil ve azametil grupları ile bağlandığı, çözünebilir özellikte yeni metal ftalosiyaninlerin sentezi amaçlanmıştır. İlk olarak, l,2-bis{[(benzo-15-crown~5)-4*-il]oksimetil}-4,5- dibromo benzen (l)'in, CuCN ile yüksek sıcaklıkdaki reaksiyonundan { 2, 3, 9, 10, 16, 17, 23, 24-oktakis [ [ ( benzo-15-crown-5 ) -4 ' -il] oksimetil] Ftalosiyaninato} bakır (II) (5) sentezi gerçekleştirilmiştir Uygun metal tuzlarının, l,2-bis{ [(benzo-15-crown-5)-4'-il]- oksimetil}-4,5-disiyanobenzen (2) ile yüksek sıcaklıkdaki reaksiyonla rından, Nİ(II), Co(II), Pb(II) ftalosiyaninler (sırasıyla 6, 7, 8) elde edilmiştir. Son olarak, l,2-bis{ [[(benzo-15-crovm-5)-4'-il]p_.tolilsülfonil] azametil} -4, 5-dibromobenzen(£) 'in CuCN ile yüksek sıcaklıkdaki reaksi yonundan, {2, 3, 9, 10, 16, 17., 23, 24-oktakis [ ['[( benzo-15-crown-5 ) -4 ' -il] - p.tolilsülfonil] azametil] ftalosiyaninato) bakır ( II) (9) ele geçmiştir. Sentezi yapılan ara ye son ürünlerin yapıları., elementel analiz, l.R., U.V-Görünür Bölge, H-NMR yöntemleriyle belirlenmiştir. (5)' in alkali metal bağlayabilme özellikleri araştırılmış, yapı daki taç eter gruplarının alkali metaller ile molekül içi sandviç kompleksleri oluşturduğu,, söz konusu metaller mevcudiyetinde alman U.V. -Görünür bölge spektrumları incelenmesinden anlaşılmıştır.
-
ÖgeSyntheses and characterization of multi-functional initiators for star, block and cationic ring-opening polymerizations(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Menceloğlu, Yusuf Ziya ; Baysal, Bahattin M. ; 14378 ; Kimya ; ChemistryPolimerik maddeler, monomer denilen küçük organik moleküllerin kovalent bağlar ile bir dizi halinde bağlanması ile elde edilirler. Bir tek monomerden oluşan polimerlere "homopolimerler" denir. İki veya daha fazla homopolimer bloklarının bir makromolekülde bağlanması ile elde edilen polimerlere ise "blok" veya "graft (asılı)" kopolimer denilmektedir fi 2]. Polimerizasyon reaksiyonları üç veya daha çok fonksiyonlu grup İçeren özgün başlaticilar ile başlatılırsa yıldız polimerleri veya kopolimer leri hazırlanır. Blok kopolimer içindeki homopolimer bloklarının değiştirilmesi veya yıldız polimer kollarına değişik monomer lerin konulması ile çeşitli kimyasal ve fiziksel özellikleri bir moleküler yapı içinde tutabilen polimerik maddeler hazırlanır [2,3,39]. Bu tür maddelerin mekanik davranışları sert ve camsı nitelikteki plastikler ile yumuşak ve kauçuksu özellikleri simgeleyen elastomerler arasında yer alır. Blok kopolimerler ile yıldız polimerleri ve bunların diğer polimerlerie oluşturduğu karışımlar (blend) mühendislik plastikleri ve mühendislik elastomerleri olarak bilinen materyalin hazırlanmasında önemli bir yer tutar. Bu tür yüksek teknoloji materyalinin hazırlanması polimer bilim dalının temel ve uygulamalı araştırma konuları arasında önemli bir yer tutmaktadır. Blok kopolimerler ve yıldız polimerlerini hazırlamak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Çok fonksiyonlu başlatıcı moleküllerinden yola çıkarak kopolimer ve yıldız polimerlerinin hazırlanması önemli bir sentez yöntemidir [2 -4].. Katyonik polimerizasyon uzun zamandan beri bilinen ve son yirmi yıldır üzerinde sistematik olarak çalışılan bir araştdrma konusudur [52-54]. Katyonik polimerizasyonda aktif merkezler genellikle monomer üzerinde oluşan karbonyum iyonu, oksonyum iyonu veya amonyum iyonudur. vi Karbonyum tuzlarının çok fazla reaktif olmalarından dolayı çok fazla yan reaksiyonlar verebilirler. Bu yüzden karbonyum iyonlarına eşlik eden iyonların çok düşük nükleofiliteye sahip olması istenir. Katyonik başlatıcıları üç ana başlık altında toplayabiliriz; a) HSO, HC10, FSOJI, CH SO H gibi protonik asitler 2 4 4 3 3 3 verimli yük dağılımının (delokalisation) sağlanması için protona eşlik eden anyonun hacimli (bulky) grup olması istenir. b) SnCl, A1C1, BF gibi lewis asitleri H 0, RC1, HF 4 3 3 2 gibi yardımcı katalizörleri ile birlikte katyonik polimerizasyonu başlattıkları bilinmektedir. c) Trifenil metil tuzları, benzyl substitue amonyum veya sulfonyum tuzları gibi kararlı karbokatyon tuzları son yıllarda sistematik olarak çalışılan katyonik polimerizasyon başlatıcılardir. Protonik asitlerin çok düşük sıcaklıkta kullanılabilmeleri, lewis asitlerinin bir yardımcı katalizör eşliğinde etkin olmaları, kararlı karbokatyon tuzlarının ise inorganik tuz içermesi ve elde edilen polimerlerde kirlilik yaratması istenmeyen özelliklerdir. Yukarıda açıkladığımız gibi polimer biliminde, polimerizasyon başlatıcıları ve yeni sentez yöntemleri önemli bir yer tutmaktadir. Bu düşünce ile aşağida kısaca açıklanan yeni başlatıcılar sentezlenmiş ve polimerizasyonlarda kullanılmıştır. İki fonksiyonlu başlatıci T4-AZ01 sentezi; [2,2'-azobis izobutiro(tris N"-dimetil amino titan- N, N » dimetil ) amidin ] Blok kopollmer sentezinde iki fonksiyonlu başlatıcıların kullanılması ile iyi karakterize edilebilen blok kopolimer sentezi çok kullanılan bir yöntemdir. Bu amaçla akrilonitril ile radikalik polimerleşebilen monomerlerin blok kopolimer lerinl sentezleyebilmek için aşağıdaki iki fonksiyonlu başlatıcının sentezi yapılmıştır. a,a'-Azo-izobutironitril'in (AIBN) radikalik polimerizasyonda etkin bir başlatıci olduğu bilinmektedir. Tetrakis dimetil amino bileşiği ise akrilonitril monomerini group transfer reaksiyonu ile polimerleştirdiği Jenkins [4b] tarafından açıklanmış ve bu reaksiyondan yararlanılarak graft kopolimer sentezi labor atuvarımızda yapılmıştır [5,6]. Bu bilgilerin ışığında her iki başlatıcının bir tek molekülde birleştirilmesi ile akrilonitrilin blok kopolimerlerinin hazırlanmasında kullanılabileceği açıktır.
-
ÖgeFunctional polyamides(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Denizligil, M. Selçuk ; Yağcı, Yusuf ; 22014 ; Kimya ; ChemistryPolimer bilimi oldukça yeni bir dal olmasına ragmen son otuz yılda çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Sentetik polimerler olarak bilinen lifler, plastikler, sentetik kauçuklar, endüstride çok çeşitli ve geniş uygulama alanı bulmuştur. Bu tür maddeler doğal kauçuk, odun, metaller gibi giderek azalan doğal kaynaklar yüzünden alternatif malzemelerdir. Günümüzde yeni polimerik malzemelerin üretimi yerine varolan polimerlerin modifikasyonu bilimde ve endüstride önem kazanmıştır. Blok kopolimer sentezleri bu bakımdan yeni polimerik malzemelerin bilinen ticari polimerlerden üretilmelerine olanak sağlamaktadır. Katyonik, anyonik, veya kondenzasyon polimerizasyonuyla elde edilen polimerik azo başlatıcılar, radikal mekanizma üzerinden graft ve blok kopolimer sentezinde kullanılmaktadır. Bu çalışma, dinitril fonksiyonu içeren monomerler ile trioxan arasındaki reaksiyondan yararlanılarak çeşitli poliamidlerin sentezini ve bunların bazı özelliklerinin incelenmesini içermektedir. Bu tür reaksiyonun genel mekanizması aşağıdaki gibidir. + CH20 + H+ » OH-CH2 + + + 2 OH-CH2+ N=C-R-C=N > OH-CH2-N=C-R-ON-CH2-OH + + CH^-N-C-R-ON-CH, Z,, z OH OH + + 2n N=C-R-C=N + n CH0-N-C-R-C-N-CH- > Polimer Z,
-
ÖgeNaftofuran ve naftodioksosin türevlerinin sentezi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Tunca, Ayşegül Acuner ; Akar, Ahmet ; 39260 ; Kimya ; ChemistryBu çalışmada glioksal ve glutardialdehit ' in 2-naf- tol, 2-tiyonaf tol, 2, 7-dihidroksinaf talin, 2, 3-dihidroksi naftalin, 2, 6-dihidroksinaf talin, 1, 5-dihidroksinaf talin ve l-hidroksi-5-metoksinaf talin ile asitli ortamda konden- sasyonu incelenmiştir. Glioksal' in 2-naftol, 2-tiyonaf tol, 2, 7-dihidroksi naftalin, 2,3-dihidroksinaf talin ve l-hidroksi-5-metoksi naftalin ile tepkimesi sonucunda sırasıyla, 7a,14c-dihid- ronaf tofuro [2,l-b]naf t of uran, 7a, 14c-dihidronaf totiyofeno [2, l-b]naf totiyofen, 2, 13-dihidroksi-7a, l4c-dihidronaf to furo [2, 1-b] naf tofuran, 6, 9-dihidroksi-7a, 14c-dihidronaf- tofuro [2, 1-b] naf tofuran ve 4,9-dimetoksi-6b,13a-dihidro naf tofuro [l,2-b] naf tofuran ele geçmiştir. Glutardialdehit ise 2-naftol, 2-tiyonaftol ve 1-hidroksi-5-metoksinaf talin ile tepkimesi sonucunda 8,16-pro- pano-16H-dinafto[2,l-d,g] [l, 3] dioksosin, 8, 16-propano- 16H-dinaf to[2,l-d,g] [1,3Jditiyosin ve 4, 10-dimetoksi-7, 15- propano-7H-dinafto [l,2-d,g] [1, 3] dioksosin bileşiklerini oluşturmuştur. 2,6-Dihidroksinaftalin ve 1, 5-dihidroksinaf talin ile gerçekleştirilen tepkimelerde hem glioksal hem de glu- tardialdehitle beklenen dimerik ürün yerine polimer ele geçmiştir. Yalnız glutardialdehit glioksal 'den farklı o- larak 2, 7-dihidroksinaf talin ile de polimer oluşturmuştur. Ayrıca elde edilen hidroksinaf tofuran bileşikleri üzerinde de tepkimeler gerçekleştirilerek bunların mono ve dimetoksi, asetoksi ile benzoksi türevleri elde edilmiştir. Ürünlerin yapılarının incelenmesinde FTIR, NMR ve kütle spektroskopisi yöntemleri kullanılmıştır. Polimerlerin tanımlanmasında ise viskozite ölçümlerinden yararlanılmıştır.
-
ÖgeGliserolün elektrooksidasyonunda pd ve pd bazlı elektrotların katalitik özelliklerinin belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Yıldız, Gülcemal ; Kadırgan, Figen ; 39411 ; Kimya ; Chemistry
-
ÖgeDetermination of the reaction mechanism of electrocatalytic oxidation of ethylene-glycol on Pd-based electrodes(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Dalbay, Necla ; Kadırgan, Figen ; 39254 ; Kimya ; ChemistryElektrokataliz, bir kimyasal tepkimede elektrod yüzeyinde heterojen kataliz olarak tanımlanabilir. Bu tür tepkimeler özellikle yakıt pillerinde ve organik maddelerin elektrosentezinde teknolojik olarak uygulama alanı bulurlar. Yakıt pilleri, bir yakıt ile oksidan arasındaki tepkime sonucu elde edilen kimyasal enerjiyi doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerdir. Bilinen pillerden farklı olarak, reaktan beslemesi yapıldığı ve ürünler ortamdan alındığı sürece akım verirler. Bu özellik yakıt pillerinin başlıca avantajlarından biridir. Bilinen güç kaynaklarına göre daha verimlidirler. Isı ve. enerji kaybı olmadığı için enerji dönüşümünde %60-80 gibi yüksek verimle çalışırlar. Oysa bilinen pillerde verim %30-40'ı geçmez. Yakıt pilleri; füzelerde, uydularda ve askeri amaçlar la enerji kaynağı olarak kullanıldığı gibi enerji depolamada da önemli rol oynarlar. Yakıt pillerinin en önemli avantajları: 1. Sessiz çalışmaları, 2. Yüksek enerji verimi dolayısıyla enerji tasarrufu sağlamaları, 3. Çevrenin kirletilmemesi (yüksek dönüşüm nedeniyle C02, N0X ve S0X bulunmaması, ağır metal içermemesi), 4. Yerleşim ve kullanım kolaylığı, 5. Enerjiye en çok gereksinim duyulduğu anlarda çalıştırılabilmesi, 6. Otonom olmaları, dolayısıyla birbirinden uzak yerleşim yörelerinde (çiftlik ve meralarda, küçük adalarda) tellerle enerji taşıyarak enerji kaybı xxı ı yerine bu sistemlerin kullanılmasıdır. En çok bilinen ve en basit yakıt pili sistemi H2-02 yakıt pilidir. Anot + H2 + 20H~ «* (Anot + 2e") + 2H2Ö (Katot + 2e~) + 1/20, + HJD *- Katot + 20H~ 1/2 02 + H2 *» H20 Ancak H2'in petrol türevli ve difüzyon katsayısının yüksek olması, hava ile patlayıcı karışım yapabilmesi ve depolanmasının zor olması gibi nedenler yakıt olarak hidrojen yerine alternatif yakıt kaynakları üzerindeki araştırmaları yoğunlaştırmıştır. Alkoller, kolay depolanabilmeleri, sulu çözeltilerde- ki çözünürlüklerinin yüksek olmaları, zehirli olmamaları, biyolojik yakıtlardan elde edilebilir olmaları gibi özelliklerinden dolayı yakıt pilleri için uygun yakıt kaynaklarıdırlar. Bu nedenler, alkollerin yakıt olarak kullanılabilmesi ve teknolojisinin geliştirilmesi yönünde çalışmaları hızlandırmıştır. Etilen-Glikol yüksek enerji yoğunluğu, kolay ve bol bulunması, zehirli olmaması, sudaki yüksek çözünürlüğü, kolayca taşınabilirliği ve depolanabilirliği gibi neden lerle yakıt pilleri için uygun bir yakıt kaynağıdır. Bu çalışmada, Etilen Glikol-Hava yakıt pili sistemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Etilen- Glikol'ün elektrokatalitik özellikleri belirlenmiştir. Etilen-Glikol'ün elektrokatalitik özellikleri Pd bazlı elektrotlar üzerinde Pd'un asidik ortamda aktif olmaması nedeniyle bazik ortamda incelenmiştir. Etilen-Glikol, -diol serisinin ilk molekülü olması, iki hidroksil grubu içermesi ve bu grupların ardışık veya paralel olarak oksitlenebilmesi gibi nedenlerle seçilmiş tir. XX111 Diğer yandan Pd elektrod, elektrokatalitik özelliklerinin tam olarak bilinmemesi, Pt ve Au'a göre daha ucuz olması gibi nedenlerle katalizör olarak kullanılmıştır. Pd elektrodun katalitik özellikleri, adatom ve alaşım elektrod sistemleri kullanılarak da incelenmiştir. Adatom olarak çok düşük derişimlerde (10"5-10~3M) Cu, Bi, Pb ve Cd kullanılmış ve Pd elektrodun katalitik özellik lerini ne şekilde değiştirdiği araştırılmıştır. Alaşım elektrod olarak da Pt-Pd ve Au-Pd alaşımlar kullanılmış ve Pd elektroda göre Etilen-Glikol elektro- oksidasyonunda artışa neden olup-olmadığı, eğer bir artış söz konusu ise bu artışın ne kadar olduğu ve hangi yüzey bileşimi için geçerli olduğu incelenmiştir. Etilen-Glikol 'ün Pd bazlı elektrodlar üzerinde bazik ortamda, elektrokatalitik oksidasyon mekanizmasının tamamen aydınlatılması amacıyla üç ayrı deneysel yöntem kullanılmıştır: 1) Döngülü Voltametri; Elektrodun yüzey özelliklerini (gerçek yüzey alanı, yüzey bileşimi,...), Etilen-Glikol' ün elektrokimyasal aktivitesini ve farklı tepkime adımlarındaki hızını (difüzyon, adsorpsiyon, elektron transferi,...) belir lemek amacıyla kullanılmıştır. 2) Spektroskopik Teknik; Etilen-Glikol elektrooksidasyonunu anında incelemek ve Pd elektrod yüzeyinde adsorplanmış ara ürünleri belirleyebilmek amacıyla infrared Spektroskopi (EMIRS Electro- Modulated Infrared Reflectance Spectroscopy) kullanılmıştır. Bu çalışmanın bir diğer amacı da elektrod yüzeyini zehirleyebilecek ara ürünlerin özellikle CO 'nun varlığının belirlenmesidir. 3) Elektrosentez ve ürünlerin kromatografik analizi; Bu çalışmada, Etilen-Glikol' ün potansiyel programlı elektrolizi yapılmış ve elektroliz boyunca, oluşan ürünlerin HPLC kullanılarak nicel analizleri yapılarak Etilen-Glikol'ün elektrooksidasyon kinetiği (tepkime mertebesi (n), tepkime hız sabiti (k) ) belirlenmiştir. XXIV Diğer yandan Pd elektrod, elektrokatalitik özellikle rinin tam olarak bilinmemesi, Pt ve Au'a göre daha ucuz olması gibi nedenlerle katalizör olarak kullanılmıştır. Pd elektrodun katalitik özellikleri, adatom ve alaşım elektrod sistemleri kullanılarak da incelenmiştir. Adatom olarak çok düşük der isimlerde (10"5-10"3M) Cu, Bi, Pb ve Cd kullanılmış ve Pd elektrodun katalitik özelliklerini ne şekilde değiştirdiği araştırılmıştır. Alaşım elektrod olarak da Pt-Pd ve Au-Pd alaşımlar kullanılmış ve Pd elektroda göre Etilen-Glikol elektrooksidasyonunda artışa neden olup-olmadığı, eğer bir artış sözkonusu ise bu artışın ne kadar olduğu ve hangi yüzey bileşimi için geçerli olduğu incelenmiştir. Etilen-Glikol 'ün Pd bazlı elektrodlar üzerinde bazik ortamda, elektrokatalitik oksidasyon mekanizmasının tama men aydınlatılması amacıyla üç ayrı deneysel yöntem kullanılmıştır: 1} Döngülü Voltametri; Elektrodun yüzey özelliklerini (gerçek yüzey alanı, yüzey bileşimi,...), Etilen-Glikol 'ün elektrokimyasal aktivitesini ve farklı tepkime adımlarındaki hızını (diffüzyon, adsorpsiyon, elektron transferi,...) belirlemek amacıyla kullanılmıştır. 2) Spektroskopik Teknik; Etilen-Glikol elektrooksidasyonunu anında incelemek ve Pd elektrod yüzeyinde adsorplanmış ara ürünleri belirleyebilmek amacıyla infrared Spektroskopi (EMIRS Electro- Modulated Infrared Reflectance Spectroscopy) kullanılmıştır. Bu çalışmanın bir diğer amacı da elektrod yüzeyini zehirleyebilecek ara ürünlerin özellikle CO 'nun varlığının belirlenmesidir. 3) Elektrosentez ve ürünlerin kromatografik analizi; Bu çalışmada, Etilen-Glikol 'ün potansiyel programlı elektrolizi yapılmış ve elektroliz boyunca, oluşan ürünlerin HPLC kullanılarak nicel analizleri yapılarak Etilen-Glikol 'ün elektrooksidasyon kinetiği (tepkimemetre besi (n), tepkime hız sabiti (k) ) belirlenmiştir. XXV Döngülü voltametri yöntemi kullanılarak Pd elektrodun katalitik özellikleri; - Tarama hızı, - Çalışma potansiyelinin anodik ve katodik sınırları, - Etilen-Glikol derişimi, - NaOH derişimi, - Sıcaklık parametreleri değiştirilerek incelenmiştir. Buna göre; 1) Anodik ve katodik sınırların etkisi incelendiğinde anodik sınırın negatife kaydırılması sonucu anodik oksidasyonda çok küçük bir düşüş gözlenmiştir. Bu durumda Etilen-Glikol oksidasyonunun tamamen gerçekleşemediği ve elektrod yüzeyinde adsorbe ara ürünlerin biriktiği ve elektrod yüzeyini bloke ettiği söylenebilir. Katodik sınırın pozitife kaydırılmasıyla Etilen-Glikol anodik oksidasyon piki negatife kaymakta ancak katalitik aktivite yavaşça azalmaktadır. 2) Elektrooksidasyonda hız belirleyen adımın düşük tarama hızlarında (< 200mV.s_1) difüzyon, yüksek hızlarda ise adsorpsiyon olduğu belirlenmiştir. 3) Etilen-Glikol derişiminin etkisi incelendiğinde tepki menin derecesi n=0,2 ve elektron transfer katsayısı cm=0.5 olarak hesaplanmıştır. 4) NaOH derişiminin etkisi incelendiğinde, n=l ve an=l bulunmuştur. Buna göre hidroksil iyonları derişiminin elektrooksidasyon üzerinde doğrudan etkili olduğu söylenebilir. 5) Sıcaklığın etkisi incelenerek aktivasyon enerjisi, hesaplanmıştır. Buna göre; AH* = 4-6 kcal.mol"1 dir. Yukarda belirtilen çalışmaların sonuçlarına göre en uygun çalışma şartları belirlenmiş ve sonraki bütün çalışmalar belirlenen bu şartlarda gerçekleştirilmiştir. Buna göre; Tarama hızı : SOrnV.s"1 Çalışma potansiyel aralıkları: (-1.0) - (+0.2) V/CSE (civa sülfat elektrod) Etilen-Glikol derişimi : 0.1M NaOH derişimi ; 0.1M Sıcaklık : 25 °C xxv i Döngülü voltametri ile yapılan bir diğer çalışma da, Pd elektrodun yüzey özelliklerinin adatom ve alaşım elektrod kullanılarak incelenmesidir. Potansiyel altında depolama (UPD Under-Potential Deposition) tekniğiyle adatom kullanılarak yapılan çalışmada adatom ilavesinin elektrokatalitik oksidasyon hızını arttırmadığı, buna karşılık bazı adatomlarm oksidasyonu kolaylaştırdığı gözlenmiştir. Cu adatom kullanıldığında oksidasyonun daha negatif potansiyelden (~50mV) başladığı ve akım veriminin 10"% Cu için saf Pd elektroda oranla daha yüksek olduğu buna karşılık Cu derişimi arttırıldığında elektrod yüzeyinin Cu adatomları tarafından tümüyle bloke olmasından dolayı Etilen-Glikol elektrooksidasyonunun gerçekleşemediği görülmüştür. İO^-IO"3!! aralığındaki her Bi derişiminin, Etilen-Glikol elektrooksidasyonda bir azalmaya sebep olduğu belirlen miştir. Pb kullanıldığında, düşük derişimler için anodik oksidasyonda çok az bir artış gözlenmekte yüksek der isimlerde bir azalma söz konusu olmasına rağmen (Cu'daki durumun tersine) oksidasyon gözlenmektedir. Buna karşılık katodik oksidasyonda önemli bir artış vardır. Katodik oksidasyondaki bu artış Cd kullanıldığında da gözlenmektedir. Buna göre Etilen-Glikol oksidasyonunun adatom oksitleri üzerinden yürüdüğü söylenebilir. Cd kullanıldığında, 10"3M Cd derişimi dışında oksidasyonda saf Pd elektroda oranla çok az da olsa bir artış söz konusudur. Alaşım elektrodlarla yapılan çalışma, Pt-Pd ve Au-Pd alaşımlarının değişik yüzey bileşimleri için gerçekleştirilmiştir. Pt-Pd alaşım kullanıldığında, Etilen-Glikol akım veri minin %20 at.Pd için saf Pt ve saf Pd'a göre çok daha yüksek olduğu belirlenmiştir ( Sinerjik etki). Au-Pd alaşımları için saf Au elektroda göre daha yüksek bir akım verimi elde edilememesine rağmen %50-70 at. Pd için Au elektrod ile aynı akım verimi elde edilmiştir. Oysa saf Au'm saf Pd'a göre akım verimi yaklaşık 10 kez daha fazladır. xxvı ı Alaşım elektrodlar kullanılarak saf metallere oranla daha iyi sonuçlar alınması, katalizörün ucuzlatılması çalışmalarına önemli katkıda bulunacaktır. Spektroskopik yöntemle yapılan çalışmada elektrod yüzeyini zehirleyen CO oluşumunun gerçekleşmediği, buna karşılık Etilen-Glikol oksidasyon ara ürünlerinin (örn. Glikolik Asit) elektrod yüzeyinde adsorplandığı ve biriktiği gözlenmiştir. Elektrosentez çalışması sonucunda Etilen-Glikol elektrolizinin ana ürününün Glikolik Asit olduğu, bunun yanında Oksalik Asit ve Formik Asit oluştuğu HPLC kullanılarak nicel olarak belirlenmiştir. Buna göre Etilen- Glikol oksidasyonunun C02 oluşumuna kadar gitmediği, tepkimenin Glikolik Asit oluşumuyla hemen-hemen tamamlandığı söylenebilir. Bu sonuç spektroskopik analiz sonuçlarıyla da tam bir uyum içindedir. Kinetik inceleme yapıldığında Etilen-Glikol elektrooksidasyon tepkimesinin derecesi; n = 0,24 ve hız sabiti k = 1,97*10-2 olarak bulunmuştur. Bu sonuç, döngülü voltametri ile yapılan çalışmada Etilen-Glikol için elde edilen n ile aynı değerdedir. Ana ürün olan Glikolik Asidin elektrolizi yapıldığında; n = 0,024 ve k = 1,962*10"5 olarak hesaplanmıştır. Sonuçlar karşılaştırıldığında Glikolik Asit oksidasyonunun çok yavaş gerçekleştiği, buna karşılık Glikolik Asit oluşumunun daha hızlı olduğu, bu nedenle de elektroliz boyunca çözeltide Glikolik Asit biriktiği sonucuna ulaşılabilir. Bütün bu sonuçlar, Etilen-Glikol-hava yakıt pili çalışmalarına çok önemli katkıda bulunacağı gibi Etilen- Glikol oksidasyon ürünlerinin nicel olarak belirlenmiş olması nedeniyle ekonomik boyutunun incelenerek endüstri yel anlamda değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir.
-
ÖgeBazı amino asitlerin seryum (iv) ile yükseltgenme kinetiği ve mekanizması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Bayülken, Seval ; Saraç, A. Sezai ; 39668 ; Kimya ; ChemistryBu çalışmada, nitrik asit perklorik asit ortamında, seryum(IV) mono ve dinitrato komplekslerinin oluşum denge sabitleri (K, ve K2) ile seryum(4), seryum mono- ve dinitrato komplekslerinin 400 nm dalga boyu için molar absorptivitesi s0, e-| ve e2 hesaplanmış ve ilgili türlerin absorbanslarının aditivitesinden (toplamsallığından) yararlanarak teorik absorbans değerleri ile deneysel veriler karşılaştırılmıştır. İyonik şiddet ve hidrojen iyonu derişimi sabit tutularak (1,0 M) nitrik asit - perklorik asit derişimlerinin değişimi ile seryum(IV) türlerinin, ve ayrıca amino asit türlerinin hidrojen iyonu derişimine göre dağılımları incelenmiştir. Çalışma ortamında seryum(IV) ve amino asit türlerinin dağılımları belirlendikten sonra yükseltgenme kinetiği spektrofotometrik yöntemle araştırılmış ve L-fenil alanın, L-aspartik asit ve L-serin'in seryum(IV) ile reaksiyonlarının yalancı birinci mertebe hız bağıntısına uyduğu, L-metionin'in yükseltgenme reaksiyonunun ise 2. mertebeye uyduğu bulunmuştur. Seryum(IV), amino asit, nitrat iyonu ve hidrojen iyonu derişimleri, sıcaklık gibi parametreler değiştirilerek hız sabitleri saptanmış ve bu bilgilerin ışığında reaksiyon mekanizması önerilmiştir. Reaksiyonun radikal mekanizması üzerinden yürüdüğünü kanıtlamak için akrilamid poiimerizasyonu gerçekleştirilmiş ve L-fenil alanin ile L-aspartik asit uç gruplu poliakrilamid'in en yüksek verimle elde edilmesi için polimerizasyon şartiarı değiştirilmiştir. Ayrıca poiimerlerin metallerle kompleks yapma özelliğinden yararlanarak L-aspartik asit uç gruplu poliakrilamid'e uranii ve bakır iyonu bağlanması spektrofotometrik yöntemle izlenmiştir. Son zamanlarda üçlü poiimer-metal-protein komplekslerinin farmakolojik ve immünolojik önemi nedeniyle polimer-bakır kompleksi ile Bovin serum albuminin üçlü kompleksi elde edilmiş ve bu kompleks spektrofotometrik ve viskozimetrik yöntemle incelenmiştir.
-
ÖgeGrafit fırınlı atomik absorpsiyon spektrofotometresinde girişim mekanizmalarının incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Döner, Güleren ; Akman, Süleyman ; 39666 ; Kimya ; ChemistryGrafit fırınlı atomik absorpsiyon spekrometresiyle (GFAAS) matriks varlığında yapılan analizlerde meydana gelen çeşitli girişimler, sonuçların doğruluğunu etkilemektedir. Bu çalışmada çinko ve kobalt elementlerinin GFAAS 'de tayini ve çeşitli klorürlü tuzların etkisi araştırılmıştır. Oluşan girişim mekanizmalarını aydınlatmak için analiz elementi ve matriksin ayrı oyuklardan buharlaşmasına ve böylece yoğun faz ve gaz fazı girişimlerinin ayrılmasına olanak sağlayan özel dizayn edilmiş çift oyuklu platform kullanılmıştır. Çeşitli deneysel şartlarda elde edilen ön-atomlaşma grafiklerinin yanı sıra ön-atomlaşma basamağı esnasında elde edilen atomik (AA) ve zemin absorpsiyon (BG) sinyalleri de girişim mekanizmaları hakkında yararlı bilgiler vermiştir. Nikel klorür, kobalt klorür, kalsiyum klorür, magnezyum klorür gibi kristal suyu içeren matrikslerin girişim mekanizmaları, atomlaşma öncesi uygulanan sıcaklığa bağlıdır. Eğer ön-atomlaşma sıcaklığı matriksin termal hidrolizle oksidine dönüşmesine neden olacak kadar yüksek ise analiz elementi genellikle uçucu bileşikleri halinde hidroliz sonucu oluşan HCİ (g) ile fırın dışına sürüklenmektedir. Termal hidrolizin olmadığı düşük ön-atomlaşma sıcaklıklarında, atomlaşma basamağında gaz fazı reaksiyonu ve/veya analiz elementinin hızla parçalanan ve genleşen matriks bileşenleri ile fırın dışına sürüklenmesi gözlenen başlıca girişim mekanizmasıdır. Sodyum klorür gibi hidrolize uğramayan bir tuzun varlığında gaz fazı ve sürüklenme mekanizmalarının yanı sıra özellikle analiz elementinin uçucu klorürlerine dönüşerek atomlaşma öncesi sıcaklıkla orantılı olarak fırını terk ettiği gözlenmiştir. Ayrıca analiz elementinin, sodyum klorür mikrokristalieri içinde hapsolması ve birlikte ön-atomlaşma ve atomlaşma basamağında fırından uzaklaşması diğer bir mümkün mekanizma olarak ortaya çıkmaktadır.
-
ÖgeTiyoeter ve amidoksim gruplu, dört dişli iki yeni ligand sentezi ve bunların makrohalkalı metal kompleksleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Atay, Tülay ; Bıçak, Niyazi ; 39642 ; Kimya ; ChemistryBu çalışmada 1.2-etanditiyolden yola çıkılarak kükürt ve amidoksim grupları taşıyan 4 dişli iki yeni ligand elde edilmiştir. i-b Her iki ligandın Ni (II), Cu CII) ve Co (II) ile 1:1 L/M oranında cis kompleksleri meydana getirdiği anlaşılmıştır Kompleksleşmelerin yalnız amidoksim grupları üzerinden yürümediği, S atomlarının da koordinasyona dahil olduğu (+1) yüklü metal komplekslerinin oluştuğu kanıtlanmıştır.,NH, 1 N-0N ?-s' N- O'' 'NH2 Mla,S N-0\ M ^S N-0 H NH, MLb Cf Bu komplekslerin elektrolitik indirgenmesi ile Ni (I), Co (I) gibi alışılmışın dışındaki yükseltgenme basamağında metal iyonu komplekleri elde edilememiş, bunun yerine katotta hidrojen çıkışı gözlenmiştir.
-
ÖgeMatrix polymerization of pyrrole(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Ustamehmetoğlu, Belkıs ; Soraç, Sezai ; 46400 ; Kimya ; ChemistryPolimerik malzemeleri metallerden ayıran en önemli özellik yalıtkan olmalarıdır. Bu özellik polimerik malzemelerin kullanımında bir çok üstünlükler sağlar. Fakat son yıllarda, elektrik akımını üretebilen yeni bir organik polimer sınıfı geliştirildi. Asetilen, pirol, tiyofen gibi çeşitli benzen türevlerinden sentezlenen ve "organik metaller" olarak da bilinen bu polimerler korozyon önleyici kaplama olarak, pillerde ve kararlılıklarına bağlı olarak mikroelektronikte önemli bir potansiyele sahiptirler. Bu polimerler arasında polipirol ve türevleri, elekriksel özelliği, çevresel kararlılığı, kimyasal ve elektrokimyasal sentezinin kolaylığı nedeniyle en yoğun şekilde incelemeye alınmış grubu oluşturmaktadır. Polipirol ve türevleri genellikle pirolün kimyasal veya elektrokimyasal olarak oksidasyon ile hazırlanırlar. ı -l OQxidation J VA_ """ ""^KT^ N Oxidant ör ıj*. applied potential ^ H Pyrrole _PolypyrrolL İletken polimerlerin en önemli problemlerinden biri herhangi bir çözücüde çözünebilme promlemleridir. Son yıllarda bu çözünme problemide bilinerek yapısal modifikasyon olmadan polipirolün çözünebilme problemini çözmek için sulu demir klorür çözeltisi içinde, suda çözünebilen polimerizasyon sistemleri araştırılmıştır. Fakat bu sistemlerde, metilselüloz, polivinilalkol, polivinilpirolidon veya poliakrilamit gibi nötral polimerler kullanılarak polipirolün kolloidal çözeltileri elde edilmiştir.Bu dezavantajı ortadan kaldırmak ve polipirolün sudaki gerçek çözeltisini elde edebilmek amacıyla negatif yüklü bir makromolekül, poliakrilik asit matriks polimer olarak seçilmiştir. Polipirolün pozitif yükü ile poliakrilik asilin negatif yükü arasındaki etkileşimin daha kuvvetli olacağı düşünülmüştür. Çözünmeyen polipirol tuzu ile ix SUMMARY The polymerization of pyrrole could be traced back as early as in 1916, when a black amorphous powder was obtained by oxidation of pyrrole, and the polymers were referred to as "pyrrole black" for many years. in recent years, polypyrrole has beeen the focus of many studies because of its electrical contuctivity and its high air stability in comparision to other conductive organic polymers. Conducting polymers have novel electrical and optical properties that are potentially usefol for applications in electroluminescence display, rechargable batteries, electochromic windows, chemical sensors, electromagnetic shielding and anti-electrostatic films. Öne of the problems is that conducting polymers are difficult to be solubilized in any solvent because of their delocaüzed rc-electronic structures which are the very same molecular characteristics that gives rise to their novel optical and electronic properties necessary for device applications. Knovving the origin for insolubility, in the last few years water soluble polymerization systems have been examined in aqueous iron chloride solution to solve the solubility problem of polypyrrole without structural modification that the polymer would be processable but would have lost ali of its usefûl optical and electronic properties. However in these systems using neutral polymers such as methyl cellulose, poly(vinyl alcohol), poly(vinly pyrrolidone) ör poly(acrylamide) yield colloidal solutions of poly(pyrrole). Besides, they were used very high concentration of oxidant this heterogeneous form of solution makes difficult to understand the mechanizm of the polymerization of pyrrole in the presence of polimer. Oxidative polimerization of pyrrole in poly(acrylic acid) matrbc by using Cerium(IV) as an oxidant have introduced. The developed of homogeneous solution enables to demostrate the mechanism by which polymerization takes place. The presence of anionic polymer gives the possibility of consecutive addition of monomer along the chain leading to the formation of the interpolymer complex by matrix controll of polyacrylic acid. With the aim of gaining information about polymerization mechanism of pyrrole in different polymer matrix, we have therefore studied the oxidative matrix polymerization of pyrrole in vinylpyrrolidone-acrylic acid (VP/AA) copolymers and it is reported here the effect of percentage of the components in copolymers and the homogenity of copolymer-polypyrrole-Ce(IH) ternary complex. ÖZET PÎROLÜN MATRİKS POLİMERİZASYONU Polimerik malzemeleri metallerden ayıran en önemli özellik yalıtkan olmalarıdır. Bu özellik polimerik malzemelerin kullanımında bir çok üstünlükler sağlar. Fakat son yıllarda, elektrik akımını üretebilen yeni bir organik polimer sınıfı geliştirildi. Asetilen, pirol, tiyofen gibi çeşitli benzen türevlerinden sentezlenen ve "organik metaller" olarak da bilinen bu polimerler korozyon önleyici kaplama olarak, pillerde ve kararlılıklarına bağlı olarak mikroelektronikte önemli bir potansiyele sahiptirler. Bu polimerler arasında polipirol ve türevleri, elekriksel özelliği, çevresel kararlılığı, kimyasal ve elektrokimyasal sentezinin kolaylığı nedeniyle en yoğun şekilde incelemeye alınmış grubu oluşturmaktadır. Polipirol ve türevleri genellikle pirolün kimyasal veya elektrokimyasal olarak oksidasyon ile hazırlanırlar. ı -l OQxidation J VA_ """ ""^KT^ N Oxidant ör ıj*. applied potential ^ H Pyrrole _PolypyrrolL İletken polimerlerin en önemli problemlerinden biri herhangi bir çözücüde çözünebilme promlemleridir. Son yıllarda bu çözünme problemide bilinerek yapısal modifikasyon olmadan polipirolün çözünebilme problemini çözmek için sulu demir klorür çözeltisi içinde, suda çözünebilen polimerizasyon sistemleri araştırılmıştır. Fakat bu sistemlerde, metilselüloz, polivinilalkol, polivinilpirolidon veya poliakrilamit gibi nötral polimerler kullanılarak polipirolün kolloidal çözeltileri elde edilmiştir.Bu dezavantajı ortadan kaldırmak ve polipirolün sudaki gerçek çözeltisini elde edebilmek amacıyla negatif yüklü bir makromolekül, poliakrilik asit matriks polimer olarak seçilmiştir. Polipirolün pozitif yükü ile poliakrilik asilin negatif yükü arasındaki etkileşimin daha kuvvetli olacağı düşünülmüştür. Çözünmeyen polipirol tuzu ile ix SUMMARY The polymerization of pyrrole could be traced back as early as in 1916, when a black amorphous powder was obtained by oxidation of pyrrole, and the polymers were referred to as "pyrrole black" for many years. in recent years, polypyrrole has beeen the focus of many studies because of its electrical contuctivity and its high air stability in comparision to other conductive organic polymers. Conducting polymers have novel electrical and optical properties that are potentially usefol for applications in electroluminescence display, rechargable batteries, electochromic windows, chemical sensors, electromagnetic shielding and anti-electrostatic films. Öne of the problems is that conducting polymers are difficult to be solubilized in any solvent because of their delocaüzed rc-electronic structures which are the very same molecular characteristics that gives rise to their novel optical and electronic properties necessary for device applications. Knovving the origin for insolubility, in the last few years water soluble polymerization systems have been examined in aqueous iron chloride solution to solve the solubility problem of polypyrrole without structural modification that the polymer would be processable but would have lost ali of its usefûl optical and electronic properties. However in these systems using neutral polymers such as methyl cellulose, poly(vinyl alcohol), poly(vinly pyrrolidone) ör poly(acrylamide) yield colloidal solutions of poly(pyrrole). Besides, they were used very high concentration of oxidant this heterogeneous form of solution makes difficult to understand the mechanizm of the polymerization of pyrrole in the presence of polimer. Oxidative polimerization of pyrrole in poly(acrylic acid) matrbc by using Cerium(IV) as an oxidant have introduced. The developed of homogeneous solution enables to demostrate the mechanism by which polymerization takes place. The presence of anionic polymer gives the possibility of consecutive addition of monomer along the chain leading to the formation of the interpolymer complex by matrix controll of polyacrylic acid. With the aim of gaining information about polymerization mechanism of pyrrole in different polymer matrix, we have therefore studied the oxidative matrix polymerization of pyrrole in vinylpyrrolidone-acrylic acid (VP/AA) copolymers and it is reported here the effect of percentage of the components in copolymers and the homogenity of copolymer-polypyrrole-Ce(IH) ternary complex. ÖZET PÎROLÜN MATRİKS POLİMERİZASYONU Polimerik malzemeleri metallerden ayıran en önemli özellik yalıtkan olmalarıdır. Bu özellik polimerik malzemelerin kullanımında bir çok üstünlükler sağlar. Fakat son yıllarda, elektrik akımını üretebilen yeni bir organik polimer sınıfı geliştirildi. Asetilen, pirol, tiyofen gibi çeşitli benzen türevlerinden sentezlenen ve "organik metaller" olarak da bilinen bu polimerler korozyon önleyici kaplama olarak, pillerde ve kararlılıklarına bağlı olarak mikroelektronikte önemli bir potansiyele sahiptirler. Bu polimerler arasında polipirol ve türevleri, elekriksel özelliği, çevresel kararlılığı, kimyasal ve elektrokimyasal sentezinin kolaylığı nedeniyle en yoğun şekilde incelemeye alınmış grubu oluşturmaktadır. Polipirol ve türevleri genellikle pirolün kimyasal veya elektrokimyasal olarak oksidasyon ile hazırlanırlar. ı -l OQxidation J VA_ """ ""^KT^ N Oxidant ör ıj*. applied potential ^ H Pyrrole _PolypyrrolL İletken polimerlerin en önemli problemlerinden biri herhangi bir çözücüde çözünebilme promlemleridir. Son yıllarda bu çözünme problemide bilinerek yapısal modifikasyon olmadan polipirolün çözünebilme problemini çözmek için sulu demir klorür çözeltisi içinde, suda çözünebilen polimerizasyon sistemleri araştırılmıştır. Fakat bu sistemlerde, metilselüloz, polivinilalkol, polivinilpirolidon veya poliakrilamit gibi nötral polimerler kullanılarak polipirolün kolloidal çözeltileri elde edilmiştir.Bu dezavantajı ortadan kaldırmak ve polipirolün sudaki gerçek çözeltisini elde edebilmek amacıyla negatif yüklü bir makromolekül, poliakrilik asit matriks polimer olarak seçilmiştir. Polipirolün pozitif yükü ile poliakrilik asilin negatif yükü arasındaki etkileşimin daha kuvvetli olacağı düşünülmüştür.
-
ÖgePolielektrolitlerin borik asit kristalizasyonuna etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Sayan, Perviz ; Bulutçu, A. Nusret ; 46208 ; Kimya ; ChemistrySon 30 yıldır yapılan kristalizasyon çalışmalarının temel amaçlarından biri, kristalizasyona etki etki eden tüm değişkelerin belirlenmesi ve etki mekanizmalarının ortaya çıkarılmasıdır. Bu çalışmada, bugüne kadar yapılan kristalizasyon çalışmalarında göz ardı edilen, ancak, oldukça önemli bir değişken olan kristal yüzey şarjının, kristalizasyon mekanizmasına etkisi, borik asit için incelenmiştir. Çalışmada, üretilen veya aşı kristali olarak kullanılan borik asitin, yüzey şarjını değiştirmek amacı ile, yüksek molekül ağırlığına sahip anyonik, noniyonik ve katyonik polielektrolitler, katkı maddesi olarak seçilmiştir. Deneylerde, günümüz kristalizasyon çalışmalarında, kristal büyüme ve çözünme hızlarının belirlenmesinde, temel ölçüm teknikleri olarak kabul edilen akışkan yatak hücresi, MSMPR tipi kristalizör ve tek kristal hücresinden faydalanılmıştır. Polielektrolitlerin, borik asit kristalizasyonu üzerine olan gerçek etkisini belirlemek açısından, birer değişken olan, viskozite, pH, zeta potansiyeli değişimleri incelenmiştir. Yukarıda ifade edilen temel ölçüm sistemlerinden olan, akışkan yatak büyüme hücresinde yapılan deneylerde, kristal yüzey kalitesinin ve polielektrolitlerin, büyüme ve çözünme hızı üzerinde olan etkileri gösterilmiştir. Akışkan yatak sisteminde elde edilen sonuçlar doğrultusunda, MSMPR kristalizasyonunda sadece noniyonik ve katyonik polielektrolitler esas alınmıştır. Söz konusu bu deneylerde, ortalama tane boyutunun, nükleasyon ve görünür büyüme hızının kristal yüzey şarjına olan bağımlılığı belirlenmiştir. Ayrıca, polielektrolitlerin kristal ürünün şekline olan etkileri fotoğraflanarak değerlendirilmiştir. Öte yandan, akışkan yatak hücresinde belli tane boyutuna sahip, aşı kristallerinin büyüme ve çözünme davranımlarını, MSMPR sisteminde de nüuklei kademesinden gelişen büyüme adımlarını daha yakından takip edebilmek amacı ile tek kristal deneyleri yapılmıştır. Söz konusu deneyler, durgun çözelti ortamında kantitatif ve kalitatif olmak üzere iki şekilde yürütülmüştür. Çalışmanın sonucunda kristal yüzey şarjının, kristalizasyon mekanizmasını etkilediği, borik asit kristalizasyonu için ispatlanmıştır. Ayrıca, literatürde saf sizlik etkisi, büyümede saçılma, tercihli adsorbsiyon olarak geçen kavramların yüzey şarjı ile açıklanabileceği gösterilmiştir.
-
ÖgeNadir element katkılı seramik malzemenin Sol-jel daldırma yöntemiyle cam üzerine kaplanmasının incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Akıncı, V. Hilmi ; Tulun, Tülay ; 46401 ; Kimya ; ChemistrySol-jel, tek ve çok komponentli metal alkoksit çözeltilerinin oluşturduğu jel sistemlerden cam, cam- seramik ve seramik üretimine olanak veren, son otuz yılda üzerinde yoğun çalışmalar yapılan bir yöntemi kapsamaktadır. Sol-jel'in kimyasal reaksiyonu henüz tam olarak aydınlatılmamış olmakla beraber geniş deneysel çalışmalara dayanılarak cam ve cam-seramiklerin kütle (bulk), fiber, düzcam (sheet) ve ince film şeklinde cam, metal, plastik ve oksitlenmemesi gereken seramik yüzeylere kaplanması mümkün olmuştur. Kaplamalar, kaplandıkları malzemenin optik, mekanik ve kimyasal özelliklerini önemli ölçüde modifiye ederek yeni kullanım alanları sağlarlar. Kaplama şekilleri arasında en yeni geliştirilen sınıf, 500 °C sıcaklığında elde edilen ve yapıları hakkında henüz kesin tanımlamaların verilmediği camsı filmlerdir. Camsı filmler, kimyasal bileşime ve termik işleme bağlı olarak tamamen amorf (cam) ve amorf-kristal yapı gösterebilirler. Bu çalışmada, soda-silis camının yüzeyi, sol-jel daldırma yöntemi uygulanarak, nadir element tuzu (CeCl3.7H2O) katkılı ve katkısız silisyum alkoksit çözeltilerinden 500 °C sıcaklıkta elde edilen SiO2, SiO2.CeO2 ve SiO2.2CeO2 filmleriyle kaplanmış ve başlıca çözelti bileşimi, konsantrasyonu, çekme hızı gibi deneysel parametrelere bağlı olan kaplama filmi karakteristikleri tayin edilmiştir. Kaplanan filmlerin yapısı ve yüzey mikroyapısı sırasıyla XRD ve SEM yöntemleriyle incelenmiş, geçirgenlik, absorbans, kırılma indisi gibi optik özellikleri ve kimyasal dayanıklılığı saptanmıştır. En iyi kaplama filmleri H2O/TEOS mol oranı 2.2 olan düşük viskoziteli, taze çözeltilerden 5 cm.dak"1 çekme hızıyla elde edilmiş ve çeşitli filmlerin kalınlıkları 300- 1000 nm arasında değiştiği saptanmıştır. Kaplama filmleri amorf ve amorf-kristal yapı göstermiştir. Kırılma indisi değerleri, kaplama filmlerinin renk çevirme filtreleri ve yansıtma yapmayan sistemlerde kullanılabileceği düşüncesini vermektedir.