FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Aydınlı, Semra" ile FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeÇağdaş Konutun Olay Örgüsünü Kentsel Dinamikler Bağlamında Yeniden Okuma: İstanbul, Viyana, Amsterdam(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-10-05) Özdamar, Esen Gökçe ; Aydınlı, Semra ; 414017 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışma, günümüzün transmodern paradigma olarak tanımlanan ve küresel ölçekte değişen düşünme biçimleri, kentsel-mekansal örüntüleri ve yeni kent anlatılarını yönlendiren bir çerçevede, çağdaş konutun oluşum stratejilerini (olay örgüsünü) yeniden okumaya dayalıdır. Yeniden okuma, küreselleşmenin kent yapılarına getirdiği değişim / dönüşüm olgusunu tetikleyen fragmanlar eksen alınarak, düşünümsel bir çerçeve modele dayanan ve çağdaş konutu kent ve alımlayıcı arasında beliren yeni ilişki ağları üzerinden disiplinlerötesi bir yaklaşımla anlama ve yorumlama çabasıdır. Çalışmada, kent yaşamının parçalılığını vurgulayan ve fragmanlar olarak tanımlanan kavramlar üzerinden kent-konut-insan ilişkilerinin birbirine eklemlenme sorunsalı tartışılmaktadır. Amaç; fragmanların çağdaş konutta geçici ve dönüştürücü birer potansiyel oluşlarına değinerek, değişen koşullar altında konutun yeniden anlamlandırılmasına yöneliktir. Bu oluşum, Deleuze ve Guattari’nin bir anti-yapı olarak tanımladığı köksap (rizom) kavramı ile örtüşen; üç boyutlu bir anlatı sorgulama mekanının yaratımı ile ilgilidir. Bu çalışma bir yeniden okuma modeli önerisi olarak; araştırmacının da alımlama sürecinin önemli bir parçası olduğu; dünyayı gözlemlemek ve açıklamaktan çok, anlama ve yorumlamaya dayalı olan “fenomenolojik ve yorumsamacı” bir yaklaşımla, sanatsal araştırmanın da teknikleri kullanılarak ele alınmaktadır. İstanbul Narcity, Viyana Donau City ve Amsterdam Doğu Liman Bölgesi konut örneklemleri üzerinden yapılan görüşmeler ve eşzamanlı olarak gerçekleştirilen disiplinlerötesi deneysel bir çalışma ile çağdaş konutun olay örgüsünde hız, deneysellik ve esneklik fragmanlarının dönüştürücü etkenler olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, “içerik” ve “ ifade” haline gelen fragmanların bir “aradalık” durumuna işaret ettiği, geleceğin kentlerinde konut alanlarının belirsizlikler karşısında göstereceği esneklik açısından bir planlama stratejisi olarak imgesiz bir durum yarattığı ileri sürülmektedir.
-
ÖgeMimarlıkötesi Tasarım Paradigması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-05-14) Teıxeıra, Müge Belek Fıalho ; Aydınlı, Semra ; 10000192 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBugünün dünyasını çoklukla anlayabilmek ve geleceğe dair öngörülerde bulunabilmek için farklı bakış açılarına ihtiyaç vardır. İşte bu anlayışla geçtiğimiz yüzyıl sonunda ortaya çıkmış olan disiplinlerötesilik kavramı, farklı disiplin ve bilgi çoklukları arasında ilişkisel okumalara olanak verebilmektedir. Disiplinlerötesiliğin yarattığı bilginin temeli, yaşamla içiçe olan ve deneyimle ortaya çıktığı için de eleştirelliği içinde barındıran sezgisel bir bilgiye dayanmaktadır. Bu bakış açısının yaratıcı düşüncenin oluşumunda kullanılması bir tasarım yöntemi olarak öteseme ile mümkün olabilir. Öteseme çağın ötesinde olan beklenmedik tasarımların gerçekleşmesine olanak verebilir. Bu anlamda ortaya çıkan mimarlık ürünü ise mimarlığın avangardı olarak tanımlanabilir. Bu tezin kavramsal çerçevesini oluşturan mimarlıkötesi tasarım denemeleri, birer örneklem olarak kabul edilerek eşzamanlı bir kavrayışla aktüel ile virtüelde oluşlara olanak veren bilgi çağının mimarlığını, geleceğe dönük birer oluş olarak üretmeyi amaçlamış, araştırmış ve yaratmaya çalışmıştır. Geçmekte olan şimdide disiplinlerötesi bir yapıya sahip olan sayısal tasarım yöntemlerini techne olarak kullanarak poetik olanı yaratmayı (poiesis) amaçlayan mimarlıkötesi tasarım yaklaşımı bunu başarırken de kendi epistemolojisini üreterek paradigmalaşır. Öteseme ile ortaya çıkan mimarlıkötesi tasarım denemeleri, beklenmedik oluşları içinde barındıran yeni dünyaları yaratırken, onları deneyimleyen için de daha önceden yaşanmamış deneyimler sunabilmiştir. Oluşan mikrokozmozlar, örüntüler ve bu örüntüleri köksap ilişkilerle birbirine bağlayan portalların biraradalığındaki tasarım fragmanlarından ibarettir. Mimarlıkötesi mekan deneyimi; deneyimleyende şok etkisi yaratarak öncelikle bir farkındalık oluşturur (erlebnis) sonra da mekanda geçirilen vakitle yeni bir dünyayı anlamaya ve onunla beraber bir oluş olmaya imkan verir (erfahrung).
-
ÖgeMimarlıkta Anlatı Olarak İmge(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-02-08) Alemdar, Zemine Yeşim ; Aydınlı, Semra ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışma, farklı disiplinlerde kullanılan, tek katmanlı ve indirgemeci olduğu, soyutlama yeteneğini zayıflattığı düşünülen imge kavramının, eleştirel düşünce doğrultusunda mimarlık bilgisinin üretiminde kullanılabilmesi için bir araştırma stratejisi önerisi sunmaktadır. Biçimselden zihinsele geniş bir yelpazede anlamlandırılabilen, düşünceyi, temsili ve eleştiriyi ifade etmekte çekinilmeden kullanılan bu kavramın, mimarlık içinden yeniden tanımlanması gerekliliği düşünülmüştür. Bu çalışmada, yaygın olarak görüntü ve biçimle aynı anlamda kullanılması nedeniyle düşünce süreçlerini, yüzeysellikten ve biçimcilikten kaynaklanan indirgemeci bir şekilde yönlendirdiği düşünülen imge kavramının, anlatı olarak okunduğunda, yapılı çevre üzerinden mimarlık bilgisinin üretilmesinde anahtar bir kavram olarak kullanılabileceği tartışılmıştır. Anlatı olarak imge, bütüncül bakış açısının temsil ettiği, büyük resmin ifadesi olarak düşünülmektedir. Bu bakış açısı ile imgenin katmanlı yapısı ve bu katmanlar arası ilişkilerin, bir ağın düğümlendiği noktalara benzer yapısı ortaya konmuş, bu ilişkilerin yarattığı enerjinin imgenin anlamlandırılmasında önemli bir yer oluşturduğuna dikkat çekilmiştir. İmgeye ait anlatıyı okumak, bu kavramı mimarlık bilgisinin üretiminde bir araç olarak kullanmak için önerilen yöntemi oluşturmaktadır. Bu yöntemin, Kayseri Sahabiye Mahallesi imgesi örnekleminde, yapılı çevre üzerinden disiplinler arası eleştirel bilginin oluşturulması ve kültürün sürekliliğinin sağlanabilmesi doğrultusunda imgenin yerini yeniden tanımladığı düşünülmektedir. Mimarlıkta anlatı olarak imge, özellikle çok katmanlı ve okunması güç yapıların eleştirel bilgiye dönüştürülebilmesi ve kentsel mekânların, mimari ürünlerin, korumaya ve dönüştürmeye yönelik çalışmalarının farklı aşamalarında, var olan kentsel, mekânsal bilginin okunması için bir bakış açısı önermektedir.
-
ÖgeMimarlıkta biçimlenme sorunsalı: Sinop sur duvarı üzerinden bir tartışma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017) Atmaca, Yuvacan ; Aydınlı, Semra ; 10177186 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignYapıların ''nasıl oluştuğu?" sorusu mimarlık düşüncesi ve pratiği içinde ''olmak" fiiline yönelik ucu açık bir sorudur ve olanların, olabilir olanların nasıl olabileceğine dair bitmeyen bir arayışı ve araştırmayı doğurur. ''Nasıl?" sorusundaki ucu açıklık mimarlığın kapsadığı tüm süreçler içindeki öngörülemez ve sayısal olarak hesaplanamaz çoklukta ilişkinin karmaşıklığını kapsar. Mimarlık düşüncesi ve pratiğinde yapılara yönelik sorular, çoğunlukla yapıların kendisi dışındaki aşkın anlam ve ideallerde aranır, yapılar dışındaki temsili ilişkilere indirgenir ve söylemsel ya da konstrüktif kalıp modeller aracılığı ile elde edilen biçim tanımları ile cevaplanır. Böylece olmak fiili içindeki hesaplanamaz çokluktaki karmaşık ilişki bir üst anlam, bir ideal ile kurulan nedensel ilişkilerin kurgusuna indirgenir ve düzene sokulur. Biçimler üzerinden edindiği biçimlendirme kabiliyeti ile mimarlık, birçok alanda kendine yer bulur. Yapılar modern düşünce sisteminin de temel temsilleri olan özne-nesne, zaman-mekan ayrımları ve bu temsillerin uzamsal düzlemdeki pozisyonları ile ilişkilendirilirler. Yapıların biçimsel ifadeleri bu temsiller aracılığı ile dönem, üslup, modern, gelenek, klasik vb. tanımlar ile tarihselleşir, malzeme, teknik, üretim ekonomisi ile toplumsal düzenin sistemlerinin içine dahil olur ve farklı ölçeklerde temsili ilişkileri kurgular. Bu araştırma; yapılara yönelik soruların cevabını yapılar dışındaki aşkın anlamda ve ideallerde arayan bakış açılarını, biçim tanımları üzerinden tartışır. Biçim tanımlarının; yapıları farklılık ve tekilliklerinden arındıran, homojenleştiren söylemsel ve konstrüktif kalıp modellerini, bu modelleri oluşturan kavramlarını ve bu kavramların belirlediği özne-nesne, zaman-mekân temsillerini sorunsallaştırır. Yapılar söylemsel ve konstrüktif kalıp modeller ile düzene sokulmuş, hesaplanmış ve formülleştirilmiş biçimler olarak ele alınmaz. Yapılar; oluş içinde, farklı zaman ve mekânların eş zamanlı biraradalığında, özne ve nesnelerin hesaplanamayan karmaşık ilişkileri bağlamında biçimlenmeler olarak ele alınır. Yapıları aşkın idealler ile anlamlandıran, değerlendiren biçim tanımlarının felsefi referanslarını, kökenlerini Platon felsefesine dayandırabileceğimiz klasik felsefe ve metafizik yaklaşım oluşturur. Yapıları; temsili ilişkiler düzleminden çıkarıp oluş içinde biçimlenmeler olarak ele alan bakış açısının kavramsal referanslarını ise Henri Bergson, Gilles Deleuze ve Georges Bataille'ın felsefi yaklaşımları, önerdikleri kavram ve metaforlar oluşturur. Bu kavram ve metaforlar aracılığı ile yapılara yönelik "Nasıl?" sorularının cevapları, yapılar dışında aşkın anlam ve ideallerde değil yapıların kendisinde arayan içkin bakış açısının kavramları araştırılır. İçkin bakış açısı ile ele alındığında yapılar, bitmiş, hesaplanmış, düzenlenmiş, tasarlanmış nesneler ve biçimler değil; hiçbir zaman tamamlanmayacak, ideal ve tam olmayacak, bitmez tükenmez oluşlar, biçimlenmelerdir. Bu anlamda, farklı biçim tanımları üzerinden özne ve nesnenin pozisyonlarını belirleyen kavramlar sorunsallaştırılır. Yapıların oluşlarına yönelik "nasıl?" soruları birçok farklı yapısallık üzerinden tartışılabilir. Tartışma bir kent üzerinden, bir bina üzerinden, bir kavram üzerinden ele alınabileceği gibi bir duvar üzerinden de ele alınabilir. Duvar hem mimari bir nesne olarak hem de taşıdığı tüm metaforik anlamları ile biçimlenmeyi bir oluş olarak tanımlamak ve bu oluş içinde yapıların nasıl oluştuğuna yönelik soruyu kavramsallaştırabilmek için yeterli ve doğurgan bir alan tanımlar. Bu araştırmada içkin bakış açısının kavramları bağlamında yapılara yönelik "nasıl?" soruları, örneklem olarak belirlenen Sinop sur duvarı üzerinden sorulur. Sinop sur duvarı üzerinden sorulan soruların cevaplarının karmaşıklığı, neden-sonuç ilişkileri kurgusu ile belirli bir söylemsel ya da konstrüktif kalıp içine yerleşmez ve bütünde biçimli bir düzen oluşturmaz. Sinop sur duvarı indirgenmiş biçim tanımları içinde ele alınamayan yapısı ile örneklem olarak araştırmanın omurgasına yerleşir. Araştırma boyunca biçimler üzerinden sorulan tüm sorular örneklem duvarın biçimlenme öyküsü üzerinden yeniden ele alınır. Duvarın farklı zaman ve mekanlara yayılı yapısal, temsili, kavramsal, metaforik biçimleri oluş içinde biçimlenmeler olarak ele alınır ve yapılara içkin bakış açısının kavramları araştırılır. Araştırma nesnesi olarak duvar ile kurulan ilişkide ne duvar ne de araştırmacı sabit bir noktada konumlanmaz. Bu anlamı ile araştırma örnek bir nesne olarak Sinop sur duvarını ele alan farklı araştırmacıların öznel bakışlarından biri değildir. Araştırmanın metin kurgusunda da biçim ve biçimlenme tanımları arasında kavramsal olarak kurgulanan ilişki referans alınır. Duvarı belirli nesnel bir pozisyona yerleştirerek, dışardan bir özne olarak ele alış biçimi ile tanımlanan duvarın biçimsel özellikleri, tezin düşey omurgasını kurgular. Metin boyunca ilerleyen düşey içerik kurgusu örneklem olarak duvara yönelik sorulara verilen cevapların nedensel ilişkileri üzerinden kurgulanır. Sinop sur duvarı, biçim temsillerinin tarih içindeki belirli pozisyonları ve kavramları ile "devşirme duvar", "sur duvarı", "örme/yığma duvar" olarak metin boyunca biçim olarak inşa edilir. Nedensel ilişkilere indirgenemeyen ve metin boyunca birbirine sıçrayan karmaşık ilişkiler ile kurgulanan içkin bakış ise, aynı duvarı bir biçimlenme öyküsü olarak söker. Bu araştırma bağlamında içkin bakış açısının üç temel kavramı olarak bellek, olay ve ilişki kavramları önerilir. Bu üç kavramın birbiri ile olan ilişkisi tezin bütününde düşeydeki biçim tanımlarını yatay bir oluşa, biçimlenme öyküsüne dönüştürür. Bu sayede Sinop sur duvarı ile her tür karşılaşma tekil bir olayı ifade eder ve olaylar farklı tür ilişkilerin doğmasına ve duvarın ilişkiye geçtiği bellekler aracılığı ile tekrar tekrar biçimlenmesine neden olur. Bellek karşılaşmalardaki şimdiki zamanı kurgulayan alt yapıyı oluşturur. Sinop sur duvarını o ana kadar biçimlendiren tüm olayların birbirini doğuran ve dönüştüren ilişkileri, neden-sonuç ilişkileri ile değil; sıçramalı ilişkiler kurularak eşzamanlı olarak bir arada bulunur. Aktüel hale gelmiş her biçim yarattığı olaylar ve ilişkiler ile biçimlenme hareketini oluşturur. Sinop sur duvarı ile yaşanan tüm olaylar duvarın biçimlenme hareketi içinde dinamik katmanlar olarak ve eşzamanlı olarak ele alınır. Böylece sur duvarları nesne olarak pozisyon verilmiş bir biçim olarak değil araştırmacı ile araştırma boyunca yeniden biçimlenen bir oluş olarak ele alınır.
-
ÖgeSibertektonik Mekân(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-18) Kut, Serhat ; Aydınlı, Semra ; 10016180 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignGünümüz dünyasında, medya iletişim teknolojilerinin evrimsel gelişim süreciyle birlikte, yeni teknolojiler gündelik hayatın kaçınılmaz bir parçası olmaya başlamıştır. Özellikle mobil teknolojiler, kablosuz ağın yaygınlaşması ve yeni doğal ara-yüzlerin geliştirilmesi ile birlikte her an ve her yerde sibernetik etkileşimin olanaklı hale gelmesi, dünyayı algılama biçimimizi, düşünce üretme ve yorumlama yöntemlerimizi dönüştürmeye başlamıştır. Bilişim teknolojileri geçmişte tamamen merkezileştirilmiş bedeni dışlayan, fiziksel mekândan kopuşa neden olan arayüz ve etkileşim biçimlerine odaklanmışken, yaygın bilişimle birlikte fiziksel çevreye gömülerek desantralize edilmiş, bedeni çevreleyen ve bedene eklemlenerek yeni mekân deneyimlerini olanaklı kılan etkileşim yöntemleri ortaya çıkmıştır. Yeni Medya hizmetleri, Yaygın Bilişim, Artırılmış Gerçeklik teknolojileri sayesinde artık medya tüketilen bir nesne olmaktan çıkıp, herkes tarafından üretilen, paylaşılan, dönüştürülen ve kentin katmanlarına eklemlenen, sürekli yenilenen ve kendi kendini artiküle eden bir sibernetik organizmaya dönüşmektedir. Bu araştırmada ise yeni teknolojiler ve ara-yüzler bağlamında bedenin ve mekânın uzantısı olarak medya ve ancak uzayan bedenlerle kavranabilen sibernetik öğelerle sarmalanmış mekân deneyimine odaklanmaktadır. Sibertektonik mekâna ilişkin araştırmanın kuramsal perspektifinin geliştirilmesinde Sanallık Gerçeklik Paradigması, Sibermekân Olgusu, Beden Mekân deneyimi ve Uzantı (extension) olgusu, Olay, Mekân, Eylem Örüntüsü kavramları temel kurguyu oluşturacaktır. Bugün yalnızca Arttırılmış Gerçeklik teknolojileri ile deneyimlenme olanağı bulunan sibertektonik mekân şüphesiz ki yeni teknolojik gelişmeler ortaya çıktıkça çok farklı bağlamlarda ve ortamlarda deneyimlencektir. Gündelik hayatta kullanılan teknolojiler, doğal arayüzler ve yaygın bilişim çerçevesinde giderek görünmez hale gelmektedir. Belki de bu teknolojilerin gelecekte Stellarc’ın projelerinde olduğu gibi bedenle bütünleşerek farklı boyutların kapısının aralanmasına önayak olacaktır. Bu nedenle bu araştırma Artırılmış Gerçeklik teknolojilerinin sunduğu olanaklardan çok, Sibertektonik Mekânın kavramsal çerçevesini oluşturmaya çalışmıştır. Bu araştırma sürecinde “sibertektonik mekân” olgusunu kavrayabilmek ve anlamlandırabilmek için, bedenin/mekânın uzatılması ve mekân-olay-hareket örüntüsü üzerine bir dizi uygulama yapılmıştır. Mekân+Kütüphane, Mekân+Sergi ve Mekân+Kampüs projelerinde, lisans düzeyindeki mimarlık öğrencileri ile birlikte artırılmış gerçeklik teknolojileri yardımıyla mevcut bir yerdeki mekân deneyimine sibernetik öğelerle müdahale ederek yeni mekân deneyimi olasıkları araştırılmıştır. Yapılan uygulamalarda, atölye çalışmalarında ve diğer sibertektonik mekânlarda, katılımcı gözlem ve ilk elden deneyim yöntemi ile elde edilen bilginin önerilen kavramsal çerçeve ile ilişkilendirilerek çalışmanın özgün metodolojisinin oluşturulması ve bu özgün metodoloji aracılığı ile Sibertektonik Mekân olgusunun mimarlık bağlamında anlamlandırılması hedeflenmiştir Sibertektonik mekân, içerik ve biçimin sınırlarının muğlaklaştığı mekân, olay, eylem örüntüsü içinde, sibernetik bilginin mekânın tektoniğine eklemlenmesi ve bu çok katmanlı yeni mekânın bedene eklemlenmiş sibernetik uzantılarla kavranabilmesi sonuncunda “yeni” bir mekân deneyimi sunmaktadır. Bu çalışma ile insanın mesken tutma/varoluş sürecinde, gelişen yeni teknolojiler ve arayüzler doğrultusunda mimarlığın temel sorunsalı olan mekân ve mekânsal deneyim bağlamında açığa çıkma potansiyeli olan “yeni” nin ipuçlarını araştırılmıştır Sonuç olarak; yeni arayüzler, yaygın bilişim ve yeni medya olgusuyla birlikte ortaya çıkan sibertektonik mekânın, sanal ve gerçeğin birbirinin karşıtı olarak görüldüğü fizik mekân ve siber mekânın bir arada bulunamadığı, beden ve zihnin birbirinden ayrı durduğu dualistik yaklaşımla anlamlandırılması mümkün değildir. İnsanın varoluş ve mesken tutma sürecinde yeni bir boyuta girdiğimiz bir dönemde bu araştırmanın bundan sonra yapılacak diğer çalışmalar için kavramsal bir çerçeve oluşturması beklenmektedir.