FBE- Kentsel Tasarım Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Kentsel Tasarım Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, sadece yüksek lisans düzeyinde eğitim vermektedir.
Araştırma Konuları:
Kentsel Dokuda Çevresel Kalite,
Kentsel Tasarım Standartları,
Kentsel Yenileme,
Kentsel Koruma,
Kentsel Sağlıklaştırma,
Yeni Yerleşme Alanları Tasarımı,
Kentsel İmaj ve Kimlik,
Bilgisayar Destekli Kentsel Tasarım,
Kamusal Alanların Değerlendirilmesi ve Tasarımı
Gözat
Yazar "Ayataç, Hatice" ile FBE- Kentsel Tasarım Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAlternatif Bir Üretim Biçimi Olarak Kentsel Tasarım Proje Yarışma Süreçlerinin Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-02-24) Ketboğa, Serap ; Ayataç, Hatice ; 10066400 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignYarışma projeleri, daha kaliteli mekanlar ortaya çıkarmak için fikirlerin geliştirildiği, fiziksel ve sosyal sorunların bir arada, kullanıcı konfor ve ihtiyaçları gözetilerek çözüldüğü özgün tasarımların oluşturulması için iyi bir egzersiz ve uygulama ortamı sağlamaktadır. Mimarlık ve kentsel tasarım yarışmaları, proje elde etme yöntemleri arasında farklı seçenekler üretmeye olanak sağlaması, meslektaşlar arasında fırsat eşitliği yaratması, kamuoyuna açık olması gibi nedenlerle kent kültürüne katkısı büyüktür. Son yıllarda önemi giderek artan kentsel tasarım proje yarışmalarının yaratmış olduğu ortam ulusal ve uluslarası düzeyde ülkedeki mimarlık ve kentsel tasarım olgusunun gelişmesinde katkı sağlamakta; mimarlık, şehir planlama ve peyzaj mimarlığı gibi meslek disiplinlerinin ortak bir paydası olarak yeni bir düzlem haline gelmektedir. Türkiye’deki mimarlık yarışmalarında ‘kentsel tasarım’ ifadesi, yarışma adında ilk defa; 1980 yılında ‘Eskişehir Fuarı ve Dinlence Eğlence Kültür Alanları Kentsel Tasarım Yarışması’nda kullanılmıştır. Türkiye’de 1980 önemli bir eşiği tariflemektedir ve 1980 sonrası dönem kentsel tasarım yarışmalarının ortaya çıktığı, geliştiği ve olgunlaştığı bir dönemdir. Bu tez kapsamında Türkiye’de gerçekleşen kentsel tasarım proje yarışmaları da 1980’den sonra 10’ar yıllık dönemlere ayrılarak incelenmiş ve nasıl bir gelişme gösterdiği ortaya koyulmuştur. Bugün kentsel tasarım proje yarışmaları mimarlık, şehir planlama ve peyzaj mimarlığı gibi disiplinlerin arakesitinde yer alan alternatif bir üretim şekli olarak karşımıza çıkmakta ve bu düzlemde önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışma kapsamında Türkiye’de gerçekleşen kentsel tasarım proje yarışma süreçleri incelenmiş, mevcutta var olan yarışma süreçleri adım adım ortaya koyularak nasıl bir yapıya sahip olduğu açıklanmış; buradan hareketle bu mevcut süreçler yarışmacıların perspektifinden, profesyonellerin deneyimleri ile ilişkilendirilerek ele alınmış ve bu bağlamda bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme kentsel tasarım yarışmalarına katılmış ve en az bir adet ödül almış 50 profesyonellerle yapılmıştır. Yapılan anket çalışması kapsamında profesyonellerin yarışma sürecine ilişkin görüşleri alınmış ve bu doğrultuda sürecin işleyen ve işlemeyen yönleri ortaya koyulmuştur. Buradan hareketle nasıl bir yarışma süreci olması gerektiğini ortaya koyan ideal bir yarışma süreci önerisi yapılmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeÇocuk Oyun Alanlarına Kapsayıcı Yaklaşımlar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-11-09) Pola, İpek ; Ayataç, Hatice ; 10092303 ; Kentsel Tasarım ; Urban Designİçinde bulunduğumuz yüzyılda çocuk için oyunun önemi hiç bir kaynak tarafından reddedilmemektedir. Oyun sayesinde çocuğun fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimi sağlanmış olur. Çocuk için en temel öğrenme araçlarından biri oyundur. Çocuk oyun oynarken yeni şeyler keşfetme ve öğrenme fırsatı bulur. Ayrıca kendini ifade etmenin ve dış dünya ile iletişim kurmanın değişik yollarını öğrenmiş olur. Oyunun çocuğun zihinsel ve sosyal gelişimine etkisinin yanı sıra fiziksel gelişimine olan etkisi de göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Oyun sayesinde çocuk özgür bir biçimde ve güvenli bir ortamda fiziksel gelişmini sürdürme olanağı bulur. Sağlıklı bedensel ve zihinsel gelişim için en uygun alanlar iyi tasarlanmış çocuk oyun alanlarıdır. Çocuklar bu alanlarda hem zihinlerini geliştirecek yaratıcı aktivite olanakları bulurlar, hem yaşıtları ile güçlü bir sosyal iletişim kurar, hem de vücutlarının ve hormonlarının sağlıklı bir biçimde gelişmesini sağlayan çeşitli fiziksel aktiviteler içinde bulunurlar. Bu açıdan çocuk oyun alanları kent içerisinde bulunması gereken en önemli kentsel donatılardan sayılabilir. Bu alanlar engelsiz çocuklarla birlikte farklı yetilerdeki engelli çocukların da kullanımına olanak tanımalı ve bütün çocuklar tarafından kolay, kısa sürede ve güvenli bir şekilde ulaşılabilir durumda olmalıdır. Engelli ve engelsiz çocukların bir arada oynayabileceği çocuk oyun alanları tasarlanırken engelsiz çocuklar ayrı tutulmamalı, aksine engelli çocukların diğer engelsiz yaşıtlarıyla bir arada oyun oynayabilecekleri kapsayıcı tasarım yaklaşımını benimsemiş uygulamalar hayata geçirilmelidir. Günümüzde özellikle ülkemizde kentlerimiz her geçen gün artan yapılaşma nedeniyle beton yığınlarına dönüşürken çocukların bu betonlaşmadan uzaklaşarak yaşıtlarıyla bir arada vakit geçirerek rahatlayabileceği mekanlar giderek azalmaktadır. Binalar arasında sıkışıp kalan ve ezbere konulmuş çocuk oyun elemanlarından oluşan çocuk oyun alanları çocuklar açısından son derece güvensiz olmakla birlikte ilgi çekici olmadıklarından dolayı çocukların ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Engelli çocukların da kullanılabileceği oyun alanları ise neredeyse yok denecek kadar azdır. Ayrıca engelli çocukların hem bu alanlara bireysel olarak ulaşamamaları hem de oyun alanları içinde bulunan ekipmanları kullanamamaları oyun ortamından dışlanmalarına neden olmaktadır ve bu başlı başına büyük bir sorun olarak kabul edilmelidir. Bu tez kapsamında çocukların vazgeçilmez oyun mekanlarından olan çocuk oyun alanları ve bu mekanların kapsayıcılığının önemini sorgulamak için İstanbul’da çalışılmıştır. Araştırma iki aşamada yürütülmüştür. İlk olarak İstanbul’da bu amaçla tasarlanan çocuk oyun alanları, kapsayıcı oyun alanlarının tasarım ilkeleriyle değerlendirilmiştir. İkinci olarak İstanbul’da yaşayan bedensel ve ortopedik engelli çocukların kapsayıcı çocuk oyun alanlarıyla ilgili değerlendirmeleri alınmıştır. Çocukların kapsayıcı çocuk oyun alanları ile ilgili değerlendirmelerini almak amacıyla hazırlanan anket yardımıyla, İstanbul İli Bakırköy İlçesi’nde bulunan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü’ne bağlı bulunan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Engelliler Yaz Kampı’nı ziyaret etmekte olan 7-17 yaş aralığındaki çocuklara, ailelerine ve gerek duyulduğunda burada görev yapmakta olan eğitmenlere önceden belirlenmiş sorular sorularak oyunu nasıl tanımladıkları, çocuk oyun alanları hakkında ne düşündükleri ve yakınlarında bulunan mevcut çocuk oyun alanlarını kullanıp kullanamadıkları gibi konulara cevaplar aranmıştır. Anketlerden elde edlien sonuçlar ve yerinde yapılan gözlemler neticesinde oyunun ve çocuk oyun alanlarının çocukların sağlıklı gelişimi için hayati öneme sahip olduğu ve oyunun çocukların en büyük eğlenme ve öğrenme aracı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca özellikle İstanbul’da son yıllarda yaşanan yoğun trafik ve düzensiz yapılaşma yüzünden çocukların sokaklarda eskiye oranla çok daha az oynayabildiği ve bu nedenle tasarlanmış kamusal çocuk oyun alanlarının giderek artan bir şekilde önem kazanmaya başladığı anlaşılmıştır. Fakat kentte yaşayan çocuklar ve yetişkinler gerek konumları gerek sayıca az olmalarından dolayı bu alanlara istedikleri an ulaşamamakta veya çok zor şartlarda ulaşabilmektedir. Anketin de hedef kitlesi olan bedensel ve ortopedik engelli çocukların cevapları dikkate alındığında çocukların engel durumları nedeniyle çevrelerinde yer alan çocuk oyun alanlarına erişemedikleri ve bu nedenle daha çok kendi evlerinde oyun oynamak zorunda kaldıkları açıkça görülmektedir. Çocuk oyun alanlarına başkalarının yardımıyla erişebilen az sayıda çocuk bulunsa bile bu çocuklar mevcut çocuk oyun alanlarındaki çocuk oyun elemanlarını kullanamadığından ve alanda bulunan engelsiz yaşıtları kendileriyle bir arada oyun oynamaktan çekindiğinden çocuk oyun alanlarını kullanamamaktadır. Kısacası bedensel ve ortopedik engelli çocuklar kamusal mekanlarda bireysel fiziksel güç gerektiren hiçbir fiziksel aktiviteyi tek başına yapamazken çocuk oyun alanlarında da durum değişmemekte ve büyük çoğunluğu gerek bu alanlara erişimde gerekse alan içerisindeki kullanımlarda yaşadıkları engeller ve sıkıntılar nedeniyle oyun ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Hem engelli hem de engelsiz çocukların bir arada oyun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi çocukların gelişimi için son derece önemli olduğundan mevcut oyun alanlarının kapsayıcı tasarım ilkeleri benimsenerek revize edilmesi ve yeni tasarlanacak her çocuk oyun alanında bu ilkelerin bir zorunluluk değil aksine tasarım anlayışı olarak dikkate alınarak tasarımların bu yönde geliştirilmesi gerekmektedir. Böylece dünya üzerindeki her yaşta ve her özellikteki çocuk oyun oynama hakkını karşılama şansını yakalamış olacaktır.
-
Ögeİstanbul Kentsel Kıyı Alanındaki Dönüşüm Uygulamalarının Sosyal Kimlik Açısından İrdelenmesi: Kartal/Küçükçekmece Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-07-01) Ertürk, Vildan ; Ayataç, Hatice ; 404717 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignSosyal kimlik ve sosyal kimliğin aidiyet boyutu; psikoloji, çevresel psikoloji, planlama gibi disiplinler arasında uzun zamandır başlıca araştırma konusu olmuştur. Bu konunun gözde oluşu iki nedene dayanmaktadır: birincisi son zamanlarda ortaya çıkan dönüşüm kavramının fiziksel olduğu kadar sosyal yönünün de önem kazanması ve ikincisi dönüşümün bireyler üzerindeki sosyal etkilerinin o yerle ilgili aidiyetlerinde etkili olduğudur. Bu nedenle, aidiyet ve sosyal kimliğin değişimine yön veren etmenler hakkındaki bilgiler hane halkının aidiyet sürecini daha iyi kavramak üzere son derece önemlidir. Bireyin aidiyeti, o kişinin sosyal kimlik prensipleri arasındaki yüksek düzeyli bir uyuma ve bu yerle ilgili olumlu değerlendirmesine işaret etmektedir. Diğer taraftan halen oturulan yer konusundaki sosyal kimlik prensipleri arasındaki uyumsuzluk ise ait hissetmemeye sebep olabilmektedir. Sosyal kimlik literatüründe; halen oturulan ikemetgâh çevresindeki mekânsal kurgu ve kentsel dönüşüm uygulamalarının yer kimliği ile etkileşim halinde olduğu ve bu değişimin etkileri bazı eşiklere ulaştığında, hane halkının yaşadığı çevreyi sosyal kimlik parametrelerine göre değerlendirmesine yol açan bir yere ait olma ya da olmama sürecine başlandığı üzerinde durulmaktadır. Bu çalışmada, sosyal kimlik hakkındaki literatür gözden geçirilerek, mekânsal kimlik ve sosyal kimlik arasındaki ilişkileri anlamak üzere bağlamsal bir çerçeve sunulmaktadır. ‘‘Kentsel mekândaki fiziksel ve mekânsal değişim ve dönüşüm yalnızca bir yer değiştirme süreci değildir’’ temel varsayımına dayanarak; dönüşümün mekâna aidiyet ve sosyal kimlik üzerinde de etkili olduğu Kartal ve Küçükçekmece kıyı alanlarında yapılan bir anket çalışmasıyla ortaya konulmuştur. Çalışma sonunda yerleşme alanları ile ilgili objektif veriler ve anketlerin değerlendirilmesi ile iki yerleşme alanı sosyal kimlik ve aidiyet açısından irdelenmiş ve bu yerleşme alanlarının sosyal açıdan yaşayanlar için daha yaşanılır kılınması için gerekenler tespit edilerek öneriler getirilmiştir. Sonuç olarak; iki kıyı yerleşmesi alanı örneğinde dönüşüm projeleri sonrasında insan kaynaklı güvenlik ve sosyal ayrışma gibi sorunlar nedeni ile İstanbul’un bu kıyı mekânlarının yaşayanlar için tehlikeli ve kimliksiz mekânlar haline geldiği görülmüştür.
-
ÖgeKamu Yararı Bağlamında Kamusal Mekanlarda Bir Yayalaştırma Örneği: Eminönü Tarihi Yarımada (hobyar Mahallesi Ve Çevresi) Yayalaştırma Projesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-07-05) Çalışkan, Müge ; Ayataç, Hatice ; 405250 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKamu yararı kavramı farklı disiplinler tarafından çalışmakta ancak kesin bir tanıma ulaşılamamaktadır. Kavramın tam olarak tanımlanamaması uygulama çalışmalarında çelişkilere yol açmakta ve sahip olduğu etik ve siyasal nedenlerinden ötürü doğru koşullarda kullanılamamaktadır. Kent planlaması ve tasarımının en önemli dayanağını oluşturan kamu yararı kavramının uygulamalarda yetersiz kalması kentlerin gelişiminde olumsuzluklara neden olmaktadır. Kentlerde meydana gelen değişimler planlama ve tasarım uygulamalarını etkilemekte ve bu değişimler sonucunda kamusal mekanlar etkilenmektedir. Bu etkilerin sonucunda kamusal mekanlar kullanım amaçlarından uzaklaşmakta, geçiş bölgeleri veya atıl alanlar olarak kullanılmaya başlamaktadı. Bu nedenle idari ve yerel yönetimler yeni politikalar oluşturarak alanlarda çeşitli uygulamalar ile bu sorunları çözmeye çalışmaktadır. Yaya alanlarında uygulanan yayalaştırma düzenlemeleri de bu uygulamaların başında gelmektedir. Dünya ve Türkiye örneklerinde yayalaştırma düzenlemelerinin kentlerde aktif yaşam alanları ve kamusal mekanlar sağladığı gözlemlenmektedir. Bu bağlamda planlama ve kentsel tasarım düzenlemelerinde yaya yollarının kamu yararı ilkesi ile düşünülerek planlanlanması gerekliliği oldukça önemlidir. Bu tez çalışmasında yaya alanlarının günümüzde sadece geçiş bölgesi olarak kullanılmakta olduğu ve kentsel kamusal mekan özelliklerini taşımadığı ve ayrıca kamu yararı özelliklerini göstermediği vurgulanmaktadır. İstanbul’un en önemli tarihi alanlarından olan Eminönü Hobyar Mahallesinde uygulanan yayalaştırma projesi kapsamında incelenen tez çalışmasında anket ve gözlem yoluyla değerlendirme alanı incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda kamu yararının ön plana çıkarılması gerektiği, kamusal mekanların tasarlanma süreçlerinde tüm katılım araçlarını kullanma zorunluluğu ve alanı kullanan tüm kesimlere hitap etmesi gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Ortaya çıkan kararların kentsel tasarımın müdahale araçlarına etki edebildiği ölçüde kente ve topluma fayda sağlayabileceği bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
-
ÖgeKent Ve Kentli Kimliğinin Günümüz Konut Lansmanları Üzerinden Okunması: İstanbul'daki Son Dönem Kapalı Konut Siteleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-06-29) Kılıç, Hümeyra ; Ayataç, Hatice ; 10078357 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKonut; insan yaşamının en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacını karşılamak üzere üretilmiş yapılardır. Günümüzde alt gelir grubundaki insanlar için halen bu anlamı ifade eden konut, alım gücüyle paralel olarak tercih imkanı olan orta ve üst gelir grubu için bir tüketim nesnesi ve karlı bir yatırım amacı haline gelmiştir. 1980’lerde yaygınlaşan neoliberal ekonomi politikaları ile birlikte ‘konut’ artık bir ihtiyaç olmaktan öte, özellikle küresel dünya metropolleri için ekonominin temellendiği bir anahtar sektör haline gelmiştir. Tüketici eğilimleri gerçek gereksinmelere yanıt verecek nitelikteki konutlardan çok, geniş, pahalı ve hatta lüks konutlara yönelmiş ve bu eğilim, kentleşmenin ve gösterişçi tüketim kültürünün de bir göstergesi olmuştur. Daha önceki endişeler bir barınağa (a roof of the head) sahip olmak içindi, oysa modern konut talebi alışveriş, ulaşım, eğitim, sağlık, sosyal yaşantı ve eğlenceyi (rekreasyon) içeren şehir hizmetlerinin kalitesini ve alanını geliştirmiştir. Bu süreçte ortaya çıkan villalar, rezidanslar, kapalı konut siteleri gibi güvenlik duvarlarıyla çevreden izole edilmiş ve herkesin giremediği konut türleri, seçkin kesimin yerleşim alanları olarak pazarlanmaya başlamıştır. İstanbul genelinde son dönemde orta ve üst gelir grubuna yönelik olarak üretilen konutların neredeyse tamamı dışa kapalı konut sitesi şeklinde üretilmektedir. Bu arza paralel olarak söz konusu sosyo-ekonomik kesimin de son yıllarda konut tercihlerinde ağırlıklı olarak güvenlikli kapalı konut sitelerine rağbet ettiklerini gözlemlemekteyiz. İlk dönemlerinde ‘güvenlik’ ihtiyacı ile ortaya çıkan bu sitelere son yıllarda gösterilen talepte gayrımenkul şirketlerinin vaad ettikleri sosyal donatılar, çocuk oyun alanları, deprem dayanıklılığı gibi faktörlerin yanı sıra medya ve reklamlar yoluyla lanse edilen ‘statü’ ve ‘prestij’ algısı da önemli bir tercih sebebi haline gelmiştir. Yeni şehircilik akımının tipik dokusunu oluşturan kapalı konut yerleşimlerinin tarihi aslında şehirlerin ortaya çıkışı kadar eskilere dayanmaktadır. Bu kapalı toplulukların kökleri İngiltere’de M.Ö. 300’lere kadar uzanmaktadır. Yine M.Ö. 300’lerde Romalı askerlere ordudaki hizmet sürelerini tamamladıktan sonra, geniş ve korunaklı yeşil alanlar içinde araziler ve malikaneler verilmekteydi. İlerleyen zamanlarda işgalcilere ya da iç savaşlara karşı korunma amacıyla kaleler yapılmıştır. Günümüz kapalı konut yerleşimlerinin ortaçağ şehirleri ile benzer özellikler gösterdiğini söylemek mümkündür. Aralarındaki fark sınıfsal ayrımın temellendiği olgulardır. Ortaçağ kentlerinde soylular ve asiller ile halk arasında var olan sınıfsal ayrım postmodern dönemle birlikte ortadan kaldırılmış, yerine küreselleşmenin de etkisiyle alım gücü ve gösterişçi tüketim kültürü üzerinden yeni bir sınıfsal ayrım oluşturulmuştur. Bugünkü kapalı konut siteleri tüm dünyada ekonomik gücün ve statünün bir göstergesi olarak tanımlanmaktadır. Bu algının oluşmasında küresel medyanın çok önemli bir rolü olduğunu söylemek mümkündür. Aynı şekilde Türkiye’de de bu ithal kültürün yayılmasında özellikle 1980’lerde renkli televizyonun gelmesi ve özel kanalların yaygınlaşmasıyla beraber küresel medyanın önemli bir etken olduğu, medyanın küresel kültürün aynılaştırıcı etkilerini yaygınlaştırdığı ve tüketim eğilimi ve tercihleri üzerinde yönlendirici bir etkisi olduğu belirtilmiştir. Bu tez çalışması kapsamında yukarıda özetlenen kavramsal çerçeve üzerinden, bugün artık bir dünya kenti olan İstanbul’da son dönemde üretilen konut projelerine odaklanılmıştır. Araştırma sürecinde bir kesit olarak ele alınan Ekim 2014 – Nisan 2015 tarih aralığında, İstanbul’da yapılan ve satış aşamasında olup bir ya da birkaç kez lansmana çıkan kapalı konut siteleri tespit edilmiş, bu konutların yazılı, görsel ve sosyal medya üzerinden yaptıkları reklamlar incelenmiş, pazarlama aşamasında tüketiciyi çekmek için kullanılan sloganlar üzerinden kavramsal analizler yapılmıştır. Bu analizlerle beraber piyasa aktörleri arasından seçilen 10 adet şirket temsilcisinin de görüşleri alınarak, bu yeni konut tarzının kent ve kentli üzerinde yarattığı olumlu ve olumsuz etkiler ortaya konmuştur.
-
ÖgeKentsel Aydınlatmada, Aydınlatma Master Planları Ve Aydınlatma Master Planı İçin Bir Rehber Önerisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-05) Küçük, Pelin ; Ayataç, Hatice ; 10026517 ; Kentsel Tasarım ; Urban Design1980 sonrası dönemde gerek küreselleşen dünya kentlerinin birbirleriyle yarışması, kentlerin ön plana çıkabilmek için daha çekici, daha güzel, daha planlı olma çabaları, gerekse yaşanan teknolojik ve bilimsel gelişmeler, kentsel aydınlatma konusunda da önemli gelişim ve değişimler yaşanmasına neden olmuştur. Ayrıntılı, kapsamlı, sistemli bir planlama ile oluşturulmuş çağdaş aydınlatma tekniklerinin, uygun standart ve şartların sağlandığı, gereksiz enerji kullanımının minimuma indirildiği bir kent aydınlatması, o kentin çağdaşlığının, gelişmişliğinin ve yüksek yaşam kalitesinin en önemli göstergelerinden birini oluştururken, kent kullanımını ve yaşantısını düzenleyen, toplumsal değerleri arttıran, kenti çekici kılan, en önemli planlama araçlarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Bu çalışmada kentsel aydınlatmanın önemi, temel amaçları ve gerekliliklerini belirlemek ve açıklamak, etkili bir kentsel aydınlatma için gerekli olan aydınlatma master planlarının sürecini, aşamalarını irdelemek, prensiplerini belirlemek ve yurtdışında uygulanmakta olan aydınlatma master plan örnekleri karşılaştırılarak, bir aydınlatma master plan rehberi oluşturulması amaçlanmıştır. Küreselleşme sürecini yaşadığımız yarışmacı bu dönemde aydınlatma konusunda da gelişigüzel, birbiriyle uyumsuz, tek tek yapılan değer ve kaliteyi düşüren aydınlatmaların kabul edilemeyeceği, bunun yerine tüm kent bütününü kapsayan aydınlatma master planları oluşturulması ve aydınlatmanın bu planlar doğrultusunda tasarlanmış bütüncül yaklaşımlarla yapılması gerekmektedir. Kentsel aydınlatmanın anlamlı olabilmesi, istenilen etkiyi verip başarı ve devamlılığının sağlanabilmesi için kontrollü yapılması gerekmekte ve bu da aydınlatma master planları ile sağlanabilmektedir. Aydınlatma master planları, birçok farklı aydınlatma öğesinin, kentin farklı bölgelerinde farklı amaçlara hizmet eden aydınlatma elemanlarının hepsinin birbirleriyle uyumlu bir şekilde biraraya gelerek kentte bir bütün oluşturmalarına olanak sağlayacak, hepsini bir çatı altında toplayacak çerçeve, plan bütünüdür. Her plan ve tasarımda olduğu gibi aydınlatma master planlarının da amaç, hedef ve prensipleri bulunmaktadır. Amaç ve hedefleri kentler arasında oldukça benzerlik gösterse de her kent için belirlenen kriter, prensip ve aydınlatma stratejileri birbirinden farklıdır. Bu kriter ve prensipler kentin kimliği, sahip olduğu değerleri, özellikleri, konumu, boyutu, kullanıcıları, tarihi, kültürel, sosyal, ekonomik şartları gibi birçok faktöre bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu değişim ve farklılıklardan dolayı bir aydınlatma master planının ön çalışması, o kentin her türlü değerinin araştırılması ve kapsamlı bir analiz çalışmasının yapılmasıdır. Her kentin hatta her kentsel mekanın aydınlatma master planı da bu özellikleri kapsamında kendine özgü oluşturulmaktadır ancak bir master plan oluşturulurken izlenmesi gereken adım ve aşamalar aynıdır. Bu bağlamda yapılan incelemeler ve araştırmalar sonucunda oluşturulan aydınlatma master plan rehberine göre; aydınlatma master planı oluşturulurken izlenmesi gereken aşama ve alt adımlar; 1. Tanımlama 1.1. Analiz ve araştırma çalışmalarının yapılması, 1.2. Aydınlatma master plan sürecinin oluşturulması, 1.3 Aydınlatma master plan temel amaçlarının tanımlanması, 1.4. Zonlama/ kentin bölgelere ayrılması, 1.5. Kentsel odak noktalarının belirlenmesi, 1.6. Önemli cadde ve sokakların tanımlanması, 2. Tasarım 2.1. Belirlenen odak noktası ile çevresi arasında hiyerarşik düzenin kurulması, 2.2. Senaryo oluşturulması, 2.3. Kimliği yansıtan mevcut aydınlatma elemanlarının belirlenmesi, devamlılığının sağlanması ve kent mobilyası olarak aydınlatma elamanlarının tanımlanması, 2.4. Armatür çeşidinin, ışık renginin, şiddetinin ve konumunun belirlenmesi, ışık kirliliğini engelleyecek önlemlerin alınması, 2.5. Aydınlatılacak yapıların aydınlatılacak bölüm ve yüzeylerinin belirlenmesi, 2.6. Kavramsal tasarım görüntülerinin oluşturulması, 3. Planın uygulama, montaj ve kontrol aşamalarının gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmıştır. Tanımlanan aşamalar kapsamında aydınlatma master planları; o kent ve bölgeye özgü tasarlanmalıdır, kapsamlı ve bütüncül bakış açısıyla, doğru zamanda doğru eylemlerin gerçekleştirilmesi ve yerinde kararların alınması için iyi bir organizasyon ve kamusal kurum dahilinde oluşturulmalıdır. Amacın, hedeflerin, vurgulanmak istenilen kent kimliğinin belirlenmesi çok önemlidir; oluşturulacak senaryolar, aydınlatma tasarımı bu kriterlere göre şekillendirilmelidir. Aydınlatma master planlarının uygulama aşaması, bu aşamadan sonra düzenli bir şekilde denetlenmesi, planın sürdürülebilirliğinin sağlanması ve başarılı olmasının ana şartlarından bir tanesidir. Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşların çok dikkatli olması gerekmektedir. Ülkemizde henüz bir aydınlatma master planı örneği olmasa da aydınlatmanın önemi giderek artmakta ve aydınlatmaya sadece teknik, temel ihtiyaçları karşılamak ya da estetik olarak yapıları süslemek olarak bakılmamaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak kurulan Şehir Aydınlatma ve Enerji Müdürlüğü aydınlatmaya verilen değerin arttığının bir göstergesidir. Gerekli organizasyon oluşturulduktan sonra ilgili kurum ve kuruşlar, konusunda uzman yetkili kişiler, özel firmalar ve akademik kuruluşların desteği ile kentlerimiz için bütüncül yaklaşıma sahip bir aydınlatma master planı oluşturmak mümkündür.
-
ÖgeKentsel Mekan Olarak Meydanlarda,kent Kimliği Karakteristiklerinin İrdelenmesi: Ortaköy Meydanı Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Erdoğan, Başak Damla ; Ayataç, Hatice ; 402019 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKent kimliği, kullanıcı ve kentsel mekan arasındaki örüntüyü inceleyen bu çalışmada, literatür taraması ve foto-analiz yöntemiyle kent kimliği karakteristiklerinin varlığı incelenmiş, alan çalışması olarak kimlik yönünden zenginliği bir çok çalışmada vurgulanmış olan Ortaköy Meydanı seçilerek, bu mekanda başarılı bir kentsel mekan olma özellikleri sınanmıştır. Genel kavramlar olan mekan ve kimlik kavramlarından özele doğru gidilerek kentsel mekan ve kent kimliği olguları detaylandırılmıştır. Kent meydanı kavramı da derinleştirilmiş ve böylece alan çalışmasının anlaşılmasına zemin hazırlanmıştır. Başarılı bir kentsel mekanın olmazsa olmaz kriterinin kimlik unsurları ve kent kimliğini yansıtmak olduğunu vurgulayan bu çalışma, Ortaköy Meydanı’nın birçok kent kimliği karakteristiğini taşıdığını ortaya koyarak, bu karakteristiklerin mekanı ve kullanıcıları nasıl etkilediğini belirtmiştir.