LEE- Peyzaj Mimarlığı-Doktora

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 2 / 2
  • Öge
    Görme engelli bireylerin peyzajı algılama biçimlerinin anlaşılması
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-04-20) Özgür, Duygu ; Eşbah Tunçay, Hayriye ; 502132604 ; Peyzaj Mimarlığı
    Görme engelli bireylerin, toplumsal ve kentsel yaşama katılımlarında kentsel fiziksel çevrenin önemi bir kat daha artmaktadır. Bu bireylerin, kentin kamusal mekanlarını bağımsız olarak rahat kullanabilmelerinde karşılaştıkları birtakım fiziksel engeller vardır. Bu engelleri çözümlemede; gören rehber, baston ve rehber köpek dışında kılavuz izler, doku farklılığı, sesli yönlendirmeler ve uyarı sistemleri gibi yardımcı cihazlardan yararlanmaktadırlar. Bunlarla birlikte bağımsız hareketlerini sağlamada görme dışında diğer duyu organlarını da özel ve benzersiz düzeyde kullanmaktadırlar. Toplumun her bireyi gibi bu bireylerin de kentsel dış mekanlarda konumunu tanımlayabilmesi ve gideceği tarafa yönelimini yapabilmesi konforunu yaşaması, bulunduğu mekânı algılaması dolayısıyla bağımsız hareket edebilme hakkı vardır. Bu açıdan bakıldığında görme engelli bireylerin kentsel mekâna erişimde ve mekânı kullanımda biçimsel kriterlerle, mekânı kavramada sahip olduğu algısal yeteneklerini, kamusal mekânları tasarlama ve planlama kurgusu içinde tartışmak ve tasarım kriterleri açısından olumlu etkilerini ortaya koymak önemlidir. Bu araştırmanın amacı; görme engelli bireylerin kent parklarını kullanma, peyzaj mekânını kavrama ve peyzajı algılayışlarında, belirledikleri duyusal referansların saptanmasıdır. Bu kapsamda, bu bireylerin bağımsız hareketlerine bağlı olarak peyzaj mekanını deneyimlerken çevreden aldıkları dokunsal, işitsel, kokusal ve tatsal referansların hareketlerini, konumlarını, kullanımlarını ve davranışlarını nasıl yönlendirdikleri üzerine yoğunlaşılmıştır. Araştırma metodu, 4 aşamadan oluşan bir analitik yaklaşımla kurgulanmıştır. İlk aşama olarak görme engelli bireylerin bir peyzaj mekanı kullanımlarında duygu, algı, tutum ve davranışlarının ardındaki nedenleri öğrenebilmek için yarı yapılandırılmış birebir görüşme tekniği kullanılmıştır. Bu teknik kapsamında, kentsel çevrede bağımsız hareket yeteneği olan 22 görme engelli bireyle görüşülmüştür. Görüşülen bireylerin sosyo-demografik bilgileri ile kent parkı mekanını deneyimleme sürecinde mekanı kavramada peyzajı nasıl algıladığı, mekanda sırasıyla ve çoğunlukla hangi duyular yardımıyla kendilerine ne tür referans noktaları belirledikleri ile ilgili veriler toplanmıştır. İkinci aşamada, görme engelli bireylerin dokunma, işitme, koku ve tat olgusu bağlamında mekanda belirledikleri duyusal referansları algı ve bilişim bağlamında tespit etmek için deneysel alan çalışması yapılmıştır. Görüşme yapılan bireylerden gönüllü katılan 8 bireyle, bir kent parkı deneyimlenmiştir. Park alanında bireylerin bağımsız hareketleri ve bir engelle karşılaştıklarında nasıl davrandıkları gözlemlenerek; algılayışlarında hangi duyularla hangi referanslara ulaştıklarını ortaya çıkarmak için görüntülü kayıt alınmıştır. Alan çalışması sonucunda, bu bireylerin belirledikleri duyusal referanslarla kentsel mekanın fiziksel özelliklerini tanımlayabildikleri ve bu referansları hareketlerini yönlendirmek için yaratıcı şekilde kullandıkları ortaya çıkmıştır. Alan çalışması ardından, üçüncü aşama olarak görme engelli bireylerin mekan kurgusunda erişilebilirliklerini ve mekanı kullanılabilirliklerinin irdelemesi için mekansal dizim yöntemi kullanılmıştır. Mekansal dizim yönteminde alan bütünü için 'connectivity' ve 'integration' analizleri ve alanın bir bölümü için 'visibility' analizi yapılmıştır. Analizler sonucunda, görme duyusu dışında diğer duyularla duyusal mekan algısı ve mekânsal davranışın, kamusal peyzaj mekanı kurgusu üzerindeki etkileri ortaya konulmuştur. Son aşamada elde edilen çıkarımlar, tüm duyularla algılayışın peyzaj tasarımına yön vermesi açısından peyzaj tasarım ilkeleri şeklinde paylaşılmıştır. Araştırma bulgularında ilk olarak görme engellilerin bir peyzaj mekanı kullanımı irdelendiğinde kendilerine duyusal referanslar belirledikleri tespit edilmiştir. Bu referansların algılanmasında bireylerin, işitme ve koku alma duyularını ön planda tuttuğu görülmüştür. Ayrıca mekanı algılama biçimlerinde tesbit edilen duyusal referansların mekanı kullanımlarında temsiliyetleri olduğu önemli bir diğer bulgudur. Her bir duyusal referansa karşılık gelen bu mekansal referanslar, bireylerin mekanı tanımlamada, mekanın kurgusunu kavramada ve de mekanı bağımsız kullanımlarında olumlu etkiye sahiptir. Duyusal referanslarla temsil ettikleri mekansal referansların bütününe bakıldığında duyular, duyusal referanslar ve mekansal referanslar birbiri ile bir ilişki ağı kurmaktadır. Bir diğer önemli bulgu ise görme engelli bireylerin algılama biçimlerinin birbirlerinden farklı olmasıdır. Bu doğrultuda bireylerin mekanın kurgusu ve sirkülasyon ağını algılayışlarının farklılık gösterdiği anlaşılmıştır. Araştırmanın sonuçları kapsamında, duyusal referansların mekansal kullanımda temsiliyetleri değerlendirildiğinde peyzaj tasarımına etkili olacak öneriler geliştirilmiştir. Görme engelli bireylerin bağımsız şekilde yaşamlarını sürdürmeleri için; kentin fiziksel çerve şartlarının, onların kentsel mekanları kullanım biçimlerine göre dikkate alınması gerekmektedir. Kentsel çevre tasarımında görsellik olmadan da erişilebilir, algılanabilir, tanınabilir ve hissedilebilir peyzaj mekanları tasarım ve uygulamalarında çok disiplinli ve sürdürülebilir gelişmeler içeren kapsamlı çalışmalar olması gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Görme engelli bireyin kenti duyumsama tarzından yararlanarak elde edebileceğimiz çıktılar, kentsel çevre içerisinde peyzaj mekanlarının tasarım anlayışına yeni açılımlar ve yeni bakış açıları getirecektir. Onların mekân algısı referansları ile onlara uygun nitelikte düzenlenen kentsel mekanları tüm kullanıcılar için ön görmek kent erişilebilirliğinin sağlanmasına da katkı sağlayacaktır.
  • Öge
    Sualtı kültürel peyzajının dokümantasyonu ve haritalanması: Likya antik bölgesi - Kaş
    ( 2020) Gürevin, Sinem ; Yasin Çağatay Seçkin ; 615602 ; Peyzaj Mimarlığı ; Landscape Architecture
    Sualtı kültürel peyzajının dokümantasyonu ve haritalandırılması konusunun kapsamı, peyzaj mimarlığı, arkeoloji, tarih, geomatik ve sualtı araştırmaları gibi farklı disiplinlerden oluşmaktadır. Binlerce yılın izlerini döndüğünüz her köşe başında karşınıza çıkaran Likya, geçmişe ait taşıdığı izler açısından oldukça zengin, Türkiye'nin en turistik bölgelerinden biridir. Likya'nın oldukça önemli bir parçası olan Kaş, eski uygarlıklara tanık olmuştur, keşfedilmiş ve keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda kalıntıya sahiptir. Bu araştırmanın asıl amacı bu kalıntıları ortaya çıkarmak ve onları akademik literatürün bir parçası haline getirmektir. Kaş, araştırma alanı olarak belirlenmiştir. Bölgenin kültürü ve denizle etkileşimi antik dönemlere kadar dayanmaktadır. Bu çalışma alanı, sualtı kültürel peyzajı yaklaşımı ile değerlendirmektedir. Bu araştırmanın amacı, sualtı kültürel peyzaj alanlarının araştırılması ve ortaya çıkarılması, sualtı kültürel miraslarının tespit edilmesi, bilimsel bir yaklaşımla haritalandırılması ve belgelenmesidir. Bu kültürel peyzaj alanları ortaya çıkarıldığında, kültür miraslarımızın korunması mümkün olacaktır. Bu araştırma aynı zamanda sualtı kültür peyzaj alanlarının yönetim planının altyapısı olarak da kullanılabilir. Peyzaj mimarlığı disiplininin ana konularından biri olan kültürel peyzaj bu çalışmanın kapsamını tanımlar. Peyzaj zamana, kültüre ve mekâna göre birçok farklı anlam barındırabilen karmaşık bir kavramdır. Peyzaj mimarlığı coğrafya ve turizmden, arkeoloji ve antropolojiye kadar çeşitli disiplinleri içerebilir. Kültürel kaynaklar ve doğa arasındaki mesafe ancak kültürel peyzaj yaklaşımıyla kapanabilir. Kültürel miraslar yenilenemeyen kültürel kaynaklardır ve geçmişin antropojenik ve doğal değişiklikleriyle kültürel peyzaja ışık tutar. Kültürel miras, kentsel ve kırsal alanların niteliğinin ve kimliğinin geliştirilmesinde ve aynı zamanda turizm için bir kaynak oluşturmada etkilidir. Kaş sınırları içindeki karasal alanlarda çok sayıda arkeolojik kalıntı bulunmuştur ve daha fazlası için araştırmalar devam etmektedir. Bölgenin tarihi, insanların denizle etkileşimi ve hatta bölgedeki bazı antik kentlerin sular altında olması, karadaki araştırmalara kapsamlı bir sualtı araştırmasının eklenmesi gerektiğini göstermektedir. Dalgıçların ve balıkçıların yıllar boyunca karşılaştığı kalıntılar ve gemi enkazları bölgenin önemli bir sualtı kültürel mirasına sahip olduğunu doğrulamaktadır. Ancak, bu değerler zamanla fırtınalar ve akıntılar tarafından aşınmaya devam etmektedir. Ayrıca, dalış teknikleri ve dalış teknolojilerinin gelişmesi nedeniyle son yüz yılda hırsızlığa da maruz kalmaktadırlar. Kaş'taki sualtı kültürel mirasını koruyabilmek ve bunları kültürel değerlerimize ekleyebilmek için, bu alanda bulunan eserleri haritadaki kalıntıların bilgisiyle sunmak çok önemlidir. Böyle bir çalışma Türkiye'de daha önce hiç yapılmamıştır ve bu araştırmanın asıl önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Sualtı araştırma alanının kültürel miraslarının harita üzerinde kesin koordinatları ve mevcut durumu ile gösterilmesi, kültürel değerlerimizi korumamıza ve tanımamıza yardımcı olacaktır. Araştırmanın kapsamı gereği, bugüne kadar bulunan kültürlerin devam etmekte olan çalışmalarını desteklemek ve yeni bilgilere ulaşmak mümkün olacaktır. Kapsam dahilinde izlenen yöntemde, araştırmaya literatür çalışması yapılarak başlanmıştır. Temel teoriler araştırıldıktan sonra bölgenin tarihi, coğrafyası, fiziki koşulları ve ekonomik koşulları gibi özellikleri incelenmiştir. Bir sonraki aşama bölgedeki pilot noktaların seçilmesidir. Pilot bölgelerdeki kalıntıların oluşma sebeplerinin neler olabileceği ve neden kalıntıların belirli bölgelerde toplandığı üzerine çalışılmıştır. Alanın genelinde kalıntıların yaklaşık dönemsel haritaları çıkarılmıştır. Araştırma bölgelerinde kullanılacak ölçüm yöntemleri belirlenerek ekip oluşturulmuş ve sualtı kültürel peyzaj alanların da ulaşılabilen belirli örnekler seçilerek belgelenmiş, koordinatları ile harita üzerine işlenmiştir. Bu araştırma, bölgenin tarihini, gelişimini ve değişimini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Harita üzerinde yer alan bulgular tarihsel bilgileri ile belirtildiği için, araştırma alanının tamamını kronolojik sıraya göre anlamaya yardımcı olur. Sualtında çok fazla kültürel kalıntı bulunmaktadır. Bunlar çoğunlukla gemi enkazları ve doğal, teknik veya kazayla ilgili sebeplerden dolayı batan yükleridir. Eşsiz bir değere sahip olan bu kalıntılar, yalnızca ait oldukları medeniyet dönemini değil, aynı zamanda ait oldukları kültürün nasıl yayıldığını da gösterir. Geçmişi incelemek geniş ve kapsamlı bir konudur ve geçmişin izleri karada veya su altında bulunabilir. Kalıntıların önemli kültürel varlıklar olabilmesi için bu izlerin tarihi, mimari veya bilimsel bir değeri olmalıdır. Bulunan kalıntılar bir disipline dayanan bir sosyo-kültürel düzene dahil edilebildiğinde, kültürel değeri olan kalıntılar haline gelir. İnsan kültürünün tarihi, bilimsel veya mimari izlerini taşıyan kalıntılar sualtı kültür kaynağı olarak kabul edilir. Bu tanımda, en küçüğünden en büyüğüne kadar deniz taşıtları ve batık hava taşıtları ve bunların kargoları, sualtı şehirleri ve yapıları ve hatta insan kalıntıları sualtı kültürel kaynağı olabilir. Toplumların kimliklerini tanımlamak için kullanılan tüm kültürel kaynaklar, insanlığa ait değerlerdir. Kültürel miras, bir toplumdaki bireylerin ortak tarihlerini ifade eden ve aralarındaki birlik duygusunu güçlendiren bir faktördür. İnsanların tarih boyunca biriktirdikleri deneyim ve geleneklerin sürekliliğini sağlar. İnsan etkisinin bir sonucu olarak, sualtı kültürel mirasları deniz tabanının tümünü kaplar. Bu nedenle, sualtı kültürel peyzaj alanları ayrıca sualtı kültürel miraslarını da içerir. Her ne kadar toplumların ve bireylerin denizle ilişkileri insanlık tarihi kadar eski olsa da denizciliğin gelişimi özellikle 1500'lerden bu yana ivme kazanmıştır. Sualtı kültür mirasları yüzlerce yıldır dünyaya yayılmıştır. Dünya tarihi boyunca, doğal afetler, binlerce geminin denize batmasına neden olmuş ve kıyı bölgelerindeki pek çok şehri sular altında bırakmıştır. Bu gemilerin, yapıların ve diğer kültürel unsurların çoğu su yüzeyinden görülemediğinden bu kalıntılar göllerin, denizlerin ve okyanusların altında güvenli bir şekilde korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Günümüze kadar gelmeyi başarmış olan bu sualtı kültür miraslarının bir parçası Kaş ilçesinde belirlenen pilot bölgelerde yapılan bir çalışma ile ortaya çıkarılmıştır. Çalışmada karşılaşılan belirli zorluklar sebebi ile sadece bölgedeki dalış bölgelerinde bulunan amfora, çapa ve batık kalıntıları belgelenmiş ve harita üzerinde koordinatları belirtilmiştir. Bu aşamaya kadar öncesinde gerek teorik gerek ise çalışma alanın ön araştırması olarak pek çok inceleme yapılmış bölgenin mevcut koşullarının haritaları oluşturulmuştur. Bu araştırma, Kaş'ta sular altında kalan alanlara yapılan kültürel peyzaj analizinin bir uygulamasıdır. Sonuçlar, sualtı kültür peyzajlarının bizi bilgilendirmek ve ilerletmek için oldukça yüksek potansiyele sahip olduğunu göstermiştir. Sosyal kimliğin oluşması için geçmişin farkındalığı yadsınamaz. Sosyal duygular toplumla birlikte anlam kazanmış ve toplumun devamlılığı hissi toplumu oluşturan her birey için değerlidir. Kültürel değerler, toplumun geçmişini oluşturan bir bütünün parçalarıdır. Bu nedenle, sosyal hafızayı oluşturan ve bölgede yaşayan insanların genel kültürüne dayanan kültürel kaynaklar çok önemlidir. Sualtı dünyasındaki kültürel değerlere erişim, onları zararlı eylemlere karşı savunmasız bırakmak ile birlikte tarihi, kültürleri ve medeniyetleri anlamamıza yardımcı olur. Bu nedenle, sualtı kültür mirasının korunması, tarihsel değerlerimizin korunması anlamına gelir. Sualtı kültürel peyzaj alanlarını korumak için en yararlı yöntem kalıntıları belgeledikten sonra bölgedeki yerel halkı bilgilendirmek ve değerlerinin takdir edilmesini sağlamaktır. Bununla birlikte, doğanın tehlikelerine karşı hiçbir şey yapılamaz. Peyzaj alanları ister tasarlanmış ister doğal olarak mevcut olsa da sürekliliğini korumak için hava, su ve toprak gibi doğal kaynaklara ihtiyaç duyar. Çevresindeki doğal sistemler ile yıkılmaz bir bağlantı içindedir. Bu bağlantı kültürel peyzaj alanlarını diğer kültürel miraslardan ayıran temel özelliktir. Neredeyse tüm kültürel mirasların taşınamamasının nedeni budur. Kültürel peyzaj alanların çevreleri ile olan ilişkisinin bazen onarılması gerekir, ancak her zaman yönetilmesini gerektir. Birçok farklı disiplinin bir arada çalışmasıyla kültürel alanların yönetimi ve planlanması sağlanabilir. Peyzaj mimarları, tarihçiler, arkeologlar, ormancılık profesyonelleri, tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, kültürel coğrafya uzmanları, yaban hayatı uzmanları, tohum poleni uzmanları, peyzaj bakım ve yönetim uzmanlarının iş birliği ile kültürel peyzaj alanlarının yönetimi için stratejiler geliştirilebilir. Her kültürel alanın yönetimi farklı bir yöntem, farklı bir strateji gerektirir. Çünkü çevre, iklim, coğrafi ve tarihi özellikler değişebilir. Bazı kültürel peyzajlar bir metropolün ortasındaki küçük bir bölge olsa da bazıları sualtında, diğerleri ise binlerce dönüm alana yayılmış bir kırsal alan olabilir. Kültürel peyzaj alanlarının yönetimi, kültürel bir peyzaj alanı olarak kabul edilen bölgenin tanımlanması ile başlar. Bundan sonra, en önemli adım, hasara neden olabilecek faktörleri önlemektir. Alanların devamlılığını sağlamak için iyi bir yönetim planı hazırlanmalıdır. Yapılan tüm bu araştırmalar sonucunda Kaş'taki kültürün topografya tarafından şekillendirildiği ve geliştiği açıktır. Bölgenin değerlerini ortaya çıkarmak ve herkesle paylaşmak için, önceki kültürlerin tüm izlerini ortaya çıkarmak ve anlamak önemlidir. Mevcut kültürü, kendimizi ve içinde yaşadığımız ortamı anlamak için kültürümüzün gelişimini ve tarihini sebepleri ve sonuçları ile anlamamız gerekir.