LEE- Peyzaj Mimarlığı-Doktora

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 9
  • Öge
    Peyzaj mimarlığı literatüründe doğal afetlerdünya ve Türkiye karşılaştırması
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-06) Kalkan, Nebahat ; Başkaya Türer, Fatma Ayçim ; 502152603 ; Peyzaj Mimarlığı
    Bu tez, doğal afetler ve çevresel değişim konularında peyzaj mimarlığı literatüründe gözlemlenen eksikliklere dikkat çekmektedir. Scopus veri tabanında yapılan analizler, küresel düzeyde iklim değişikliği ve doğal afetlerin giderek daha fazla araştırıldığını, ancak peyzaj mimarlığı disiplininin bu konulara katkısının sınırlı olduğunu göstermiştir. Türkiye ölçeğinde yapılan lisansüstü tezlerin de bu eksikliği yansıttığı ve sel, taşkın gibi afetlere yönelik çalışmalarda belirgin bir yetersizlik olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgular, peyzaj mimarlığı disiplininin doğal afetler ve çevresel riskler bağlamında daha etkin bir rol üstlenmesi gerektiğini göstermektedir. Gelecekte, daha fazla araştırma, disiplinler arası işbirlikleri ve yerel sorunlara odaklanan özgün çalışmalar, bu eksikliği gidermeye yönelik önemli adımlar olacaktır. Peyzaj mimarlığının çevresel afetlere yönelik bilimsel katkıları artırılarak, hem Türkiye'de hem de küresel düzeyde daha dirençli ve sürdürülebilir çevrelerin oluşturulması mümkün hale gelecektir.
  • Öge
    Ulusal peyzaj mimarlığı ortamında kuram ve pratik ilişkisine yorumlayıcı bir bakış
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-14) Koyun Demirel, Çisem ; Gürler Erbaş, Ebru ; 502172606 ; Peyzaj Mimarlığı
    Peyzaj mimarlığında kuram ve pratik arasındaki ilişki, tarihi, kültürel, politik ve kurumsal olmak üzere çeşitli çevresel karmaşıklıkların disiplini şekillendirdiği bağlamlarda özellikle 2000'ler sonrasında önemli bir araştırma ve eleştiri konusu olmuştur. Bu bağlamda çalışma da bu keşfe bir katkıda bulunmak niyetiyle Türkiye peyzaj mimarlığı ortamındaki kuram ve pratik arasındaki dinamik etkileşimin gündeme yansımasını araştırarak, mesleğin son 15 yıldaki evriminin ayrıntılı bir incelemesini sunmaktadır. Araştırma, bu ilişkinin kritik araçları olan kentsel tasarım ve peyzaj mimarlığı yarışmaları ve mesleki ortamda önemli bir görünürlük etkisi olan Ulusal Peyzaj Mimarlığı Ödülleri başta olmak üzere çeşitli politikalar, kültürel dinamikler ve gündemi etkileyen diğer aktörlere odaklanarak, kuramsal söylemi ve pratikteki çıkarımlarını etkileyen faktörleri aydınlatmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın amacı, temelde Türkiye'deki peyzaj mimarlığının mesleki ortamını önemli ölçüde etkileyen aktörlerin anlaşılması ve bu bağlamda kuram ve pratiğin döngüsellliği içerisinde sağlıklı bir gündem okuması yapabilmek için uygun olabilecek bir yöntem kurgusu yapılmasıdır. Bu bağlamda disiplinin tarihsel gelişimini eleştirel bir şekilde değerlendirilerek, önemli dönüm noktaları ve bunların güncel ortamla ilişkisi vurgulanmaktadır. Akademik literatürde genellikle yeterince araştırılmayan yarışmalar ve ödüller, kuramsal ve pratik gelişmelerin yansımaları olarak analiz edilmektedir. Çalışma ayrıca kurumsal çerçevelerin ve politikaların profesyonel uygulamaları şekillendirmedeki rolünü sorgulayarak, bu faktörlerin daha geniş disiplin eğilimleriyle nasıl etkileşime girdiğine dair içgörüler sunar. Çalışmanın akademik literatüre en önemli katkılarından biri yöntemsel yeniliğinde yatmaktadır. Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri ve felsefe kuramlarından yararlanılarak seçilen hermeneutik, Aktör-Ağ Kuramı ve Gömülü Kuram yaklaşımları tutarlı bir analitik döngüye tabi tutularak ulusal peyzaj mimarlığı ortamında kuram ve pratiğin gündemi nasıl şekillendirdiğinin anlaşılması amaçlanmıştır. Bu yaklaşım, çalışmanın geleneksel metodolojileri aşmasına olanak tanır ve kuram ve pratik arasındaki karmaşık dinamikleri anlamak için önemli bir mercek sunar. Hermeneutik (yorumbilim) yaklaşım, peyzaj mimarlığı disiplinini etkileyen sosyo-kültürel bağlamların nüanslı bir anlayışını sağlayarak çalışmanın veri setini oluşturan yarışma şartnameleri ve Ulusal Peyzaj Mimarlığı Ödülü alan projelerin metinlerini gündemsel dinamikler ekseninde anlamlandırmayı sağlar. Gömülü Kuram, özellikle bu yazılı metinlerden ve çevresel etmenlerden doğrudan bir veri analiz yöntemi sunarak kuram ve pratiğin eş zamanlı ilerlediği bir ortamda gizli kalmış örtük kuramsal yapıların tanımlanmasını kolaylaştırır. Aktör Ağ Kuramı ise profesyonel camiada kuram ve pratiği şekillendiren ağlara ışık tutarak insan olan ve insan olmayan aktörler arasındaki ilişkileri araştırır. Bu karma yöntem deseni, Türkiye'de çağdaş peyzaj mimarlığı ortamının evrimini yönlendiren süreçlerin kapsamlı bir şekilde incelenmesini sağlar. Araştırma, öncelikle Türkiye'de peyzaj mimarlığının tarihsel evrimini ele alarak disiplinin sosyo-kültürel ve politik bağlamları tarafından nasıl şekillendirildiğini ortaya koymaktadır. Bulgular, Türkiye'de peyzaj mimarlığının erken dönemlerinin Osmanlı bahçe geleneklerinden ve bunların erken Cumhuriyet dönemindeki modernleşme çabaları sırasında yeniden yorumlanmasından derinden etkilendiğini vurgulamaktadır. Bu etkiler, geleneksel ve Batılı stilleri harmanlayan bir temel oluşturmuş, ancak genellikle tutarlı bir kuramsal çerçeve oluşturmakta zorlanmıştır. Bu dönemde yapılandırılmış bir mesleki kimliğin ve kurumsallaşmış uygulamaların eksikliği, disiplinin erken evriminde önemli bir zorluk olarak tanımlanmıştır. Yarışmalar, Türkiye'de peyzaj mimarlığı mesleğinde yenilikçiliği ve deneyi teşvik etmek için önemli bir platform olarak ortaya çıkmaktadır. Yarışma arşivlerinin analizi, bu etkinliklerin çeşitli kuramsal bakış açılarının bütünleştirilmesini teşvik ettiğini ve disiplinler arası iş birliğini desteklediğini göstermektedir. Ancak bulgular, yıllar içinde yarışmaların temalarında ve değerlendirme kriterlerinde tutarsızlıklar da ortaya koymaktadır. Yarışmalar akademik kuramlar ile pratik uygulamalar arasındaki boşluğu kapatma potansiyeline sahip olsa da sistematik arşivleme ve eleştirel değerlendirme eksikliği, mesleki söylemi şekillendirmedeki uzun vadeli etkilerini sınırlamaktadır. Ulusal peyzaj mimarlığı ödüllerinin incelenmesi, meslekteki hakim kuramsal ve pratik eğilimlerin göstergeleri olarak rollerini ortaya çıkarmaktadır. Ödül kazanan projeler sıklıkla ekolojik sürdürülebilirlik, kültürel mirasın korunması ve yenilikçi tasarım yaklaşımlarına vurgu yapmaktadır. Ancak bulgular ayrıca bu ödüllerin genellikle sosyal ve ekolojik etkilerin daha kapsamlı değerlendirmeleri yerine estetik başarıları önceliklendirdiğini de göstermektedir. Bu seçici odak, kuram ve pratiğin disiplin içinde nasıl kesiştiğine dair daha geniş anlayışta boşluklar yaratmaktadır Araştırmada elde edilen en önemli bulgulardan biri, politikaların ve kurumsal yapıların Türkiye'deki peyzaj mimarlığı uygulaması üzerindeki etkisidir. Bu bağlamda yapılan bütüncül okumada ulusal politikaların tarihsel olarak çağdaş kuramsal çerçeveleri entegre etmede geride kaldığını, genellikle uzun vadeli ekolojik ve kültürel sürdürülebilirlikten ziyade kısa vadeli planlama hedeflerine odaklandığını göstermektedir. Kurumsal yapılar, mesleki gelişim için bir temel sağlarken, akademi, uygulama ve politika yapıcı organlar arasında sınırlı koordinasyonla parçalı olarak tanımlanmaktadır. Bu kopuk yaklaşım, mesleğin hızla değişen sosyo-çevresel zorluklara uyum sağlama yeteneğini engellemektedir. Araştırma kapsamında elde edilen bulgular, Türkiye peyzaj mimarlığı ortamını şekillendirmede kuram ve pratik arasında pratiğe yönelik (kriz-çözüm odaklı) yaklaşımlarla kuram arasında hızlı bir etkileşim olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle yarışmalar ve ödüller, akademik kuramlar ile pratik uygulamalar arasındaki boşluğu gizli söylemlerle kapatarak deney ve yenilik için hayati platformlar olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak analiz, bu platformların uzunlamasına çalışmalarının potansiyelini sınırlayan sistematik arşivleme eksikliğinin yarattığı zorlukların da farkedilmesini sağlamıştır. Bulgular ayrıca, geleneksel kuramsal çerçevelerin disiplinin karşı karşıya olduğu hızla gelişen sosyo-çevresel zorlukları ele almakta zorlandığını göstermektedir. Mesleki ortamda gömülü kalan kuramsal izlerin takibi, bu "katı kuramsal yapılar"a kıyasla esnek, bağlama özgü çözümlerle karakterize edilen bir kuram sonrası yapının varlığını göstermektedir. Disiplinler arası işbirliği, çalışmada elde edilen bulgular kapsamında peyzaj mimarlığı disiplininin kuramsal derinliğini ve pratik önemini arttırmanın bir yolu olarak vurgulanmakta, ancak bu çeşitliliğin aynı zamanda mesleki ortamdaki dinamikleri okumada ve tanımlada bir zorluk yarattığı da gözlenmektedir. Bu bağlamda bir çokluk ortamında varolma çabası, ulusal gündemde mesleğin en önemli odaklarından biri olarak görülmektedir. Çalışma bu bağlamda belirlenen zorlukların ele alınmasında bu çokluk ortamı içerisinde görünür olabilmek adına arşiv temelli bir kuramsal desteğin önemini de vurgulamaktadır. Ödül alan projelerin, açılan yarışmaların, mesleği etkileyen politikaların ve diğer gündemsel etkenlerin sistematik arşivlenmesi ve belgelenmesi, uzun vadeli eğilimlerin daha derinlemesine anlaşılmasını teşvik etmek için kritik bir zorunluluk olarak görülmektedir. Özellikle kuram sonrası bir süreçle ilerleyen mesleğin çeşitli sosyo-ekolojik zorluklara yanıt verme kapasitesini arttırmak amacıyla bu varolma sorununun yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerle çözülmesi gerekli görülmektedir. Araştırma, Türkiye peyzaj mimarlığındaki kuram-pratik ilişkisinin eleştirel ve kapsamlı bir incelemesini sunarak hem tarihsel ve çağdaş boyutlarının ayrıntılı bir analizini hem de potansiyel yörüngelerine ilişkin ileriye dönük bir bakış açısı sunmaktadır. Kuram ve pratik arasındaki ilişkileri yalnızca peyzaj mimarlığı alanında değil, tüm tasarım disiplinlerinde kullanılabilecek bir model önerisiyle farklı metodolojileri sürece entegre ederek ve disiplinin yeterince keşfedilmemiş yönlerini ele alarak, çalışma yalnızca akademik anlayışı ilerletmekle kalmayıp aynı zamanda alanın gelişen manzarasında gezinen profesyonel tasarımcılar ve planlamacılar için pratik araçlar da sağlamaktadır. Bu bağlamda çalışma, analiz ve yorumlama yaklaşımı doğrultusunda Türkiye'deki peyzaj mimarlığının dinamik ve gelişen doğasını vurgulayarak, benzer zorluklarla boğuşan diğer bağlamlar için bir model olma potansiyelini göstermektedir.
  • Öge
    Sürdürülebilir kent parkları için yönetim stratejileri
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-10-23) Şahin Özdemir, Hilal ; Tunçay Eşbah, Fahriye ; 502102602 ; Peyzaj Mimarlığı
    20. yüzyılın ortalarında, artan kentsel nüfus ve değişen üretim ve tüketim biçimlerinin doğal kaynaklara verdiği tahribat nedeniyle daha yaşanabilir bir kent için çözüm arayışlarına gidilmiştir ve doğadan faydalanırken korunmasının da göz ardı edilmemesi düşüncesi ile sürdürülebilirlik kavramı ön plana çıkmıştır. Sürdürülebilirlik kavramının kentlerdeki önemli mekanizmalarından birisi kentsel yeşil alan sistemidir. Bu sistemin temel taşı olan parklar, ekolojik katkılarına ek olarak sosyal anlamda çağın kentlilere sunduğu yaşam biçiminde bir mola, cennetten bir an yaşatma, kendini yenileme için bir olanak, sosyal hayata dâhil olma için bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Buna ek olarak parklar ekonomik anlamda da kentlerin şekillenmesinde önemli fırsatlar sunmaktadır. Halka açıldığı gün yaşamı başlayan parklar, sadece doğal süreçlerden dolayı değil, canlı peyzajlar olduğu için mevsimlere, saatlere, insanların parkla etkileşimine göre sürekli değişir ve gelişir. Parklar, tasarımları ne kadar kusursuz olsa da ilk günden itibaren güvenlik, bakım-onarım, temizlik, kullanıcı memnuniyeti, değişen koşullar ve buna benzer daha pek çok konuda sürdürülebilirliklerinin önüne geçen pek çok problemle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum parkların sürdürülebilirliği için yönetim stratejilerinin geliştirilmesini gerektirmektedir. Ancak ülkemizde bununla ilgili etkin bir çözüm önerisi olabilecek bir model yoktur. Bu çalışma 'sürdürülebilir kent parkı' kavramı ve parkların kent içerisinde yüklendiği rol ve anlamların sürdürülebilirlik çerçevesinde nasıl yönetileceği sorusuna yanıt aramaktadır. Çalışmanın amacı, sürdürülebilir kent parkları için yönetim stratejileri geliştirmektir. Bu kapsamda tezin analitik yapısı beş aşamalıdır: 1- Parkların tarihsel süreçteki gelişimini irdelemek, 2- Yurt dışından örnek park yönetimi yaklaşımlarını incelemek, 3- Ülkemizdeki bu kapsamdaki kurumsal çevreyi ve çerçeveyi ortaya koymak, 4- İstanbul özelinde parkların yönetiminde karşılaşılan durumları anlamak ve 5- Bütün bunların ışığında İstanbul'daki kent parklarının sürdürülebilirliği için yönetim stratejileri geliştirmek. Çalışmada öncelikle tarihsel süreçte kent parklarının değeri, işlevleri, değişimi ve gelişimi araştırılmış ve sürdürülebilir park kavramının ortaya çıkışının neden ve nasıl olduğunun izleri sürülmüştür. Ayrıca Türkiye'nin kent parkı serüveni ve bugün ne aşamada olduğu dünyadaki gelişimle eş zamanlı olarak incelenmiş ve karşılaştırma için bir fırsat oluşmuştur. Bu dönemler arasında birbiri içine geçişler ve ülkelere göre değişik başlangıç ve bitiş süreleri söz konusudur. Ancak, 'Modernizm' akımının uluslararası etkisi, parkların dönemsel gelişimini tanımlamada merkezi bir rol oynamıştır. Modernizm Öncesi Dönem; İlkçağ Bahçeleri, Orta Çağ Bahçeleri, Rönesans Bahçeleri, Barok Bahçeleri ve Peyzaj Bahçesi (Doğal Park) olarak, Modernizm ve Sonrası Dönem ise Kamusal Kent Parkı, Postmodern Kent Parkı, Sürdürülebilir Kent Parkı ve İklim Pozitif Park başlıkları altında değerlendirilmiştir. Çalışmanın 2. aşamasında yurt dışından park yönetimi yaklaşımı örnekleri incelenmiştir. Stratejik mekânsal planlama ve peyzaj ve alan yönetimi konuları irdelenerek stratejik katılımcı alan yönetim yaklaşımlarının kent parklarının yönetiminde uygulanabilirliği tartışılmıştır. Ayrıca literatür araştırması sonucu kent parklarının yönetiminde sürdürülebilirliği etkileyen temel kriterler belirlenmiştir. 3. aşamada, kent parkı yönetimi konusunda ülkemizdeki mevcut sistem ve araçlar incelenmiştir. Bu kapsamda, ülke ve İstanbul ölçeğinde yapılan çalıştaylar, paneller, eylem planları, strateji belgeleri, planlar ve mevzuat çerçevesinde elde edilen verilerden yararlanılmıştır. 4. aşamada ise İstanbul özelinde, parkların proje, yapım ve yönetimindeki ilgililer ile yapılan mülakat yöntemi (yüz yüze görüşme) ile mevcut işleyiş ortaya konulmuştur. Bu aşamada elde edilen veriler sistematik bir yaklaşımla incelenmiş, kod ve temalar oluşturulmuştur. Veri analizinde kod ve temaların oluşturulması ve sonuçların görselleştirilmesinde nitel veri analizine yönelik bir yazılım olan MAXQDA 24 programından yararlanılmıştır. Araştırma bulgularını temsil eden üç boyut üzerinden; yönetim açısından, sürdürülebilirlik ve ekolojik açıdan ve ayrıca sosyo-kültürel açıdan GZFT (SWOT) analizi yöntemi ile İstanbul'un kent parklarının sürdürülebilirliği için yönetim açısından potansiyel ve kısıtları ortaya çıkarılmıştır. Çalışmanın son bölümde ise GZFT analizi ile ortaya çıkan zayıf yönlerin iyileştirilmesi, tehditlere karşı alınacak önlemler ve güçlü yönlerin ve potansiyellerin geliştirilmesine yönelik, iklim pozitif, katılımcı, çağın şartlarına ayak uyduran sürdürülebilir kent parkları için imkânların nasıl eyleme dönüştürüleceği ile ilgili hedef ve stratejik öncelikler belirlenmiş ve yönetim sisteminin geliştirilmesine yönelik öneri geliştirilmiştir. Sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: Tüm dünyada olduğu üzere İstanbul'da il ve ilçe düzeyinde iklim krizi uyumu ile birlikte kent parklarının rolünün giderek arttığı görülmektedir. Bu kapsamda yerel yönetimlerce çeşitli birimler kurulmuş ve çalışmalarını bu noktada sürdürmektedirler. Bu bakımdan İstanbul için sürdürülebilir parklar yaratmada altyapının önemli bir bileşeni oluşmuştur denilebilir. Ayrıca mülakat yöntemi ile katılımcılardan elde edilen veriler sonucu il ve ilçe düzeyinde benzeşen ve ayrışan yönler net bir şekilde görülmektedir. Bu kapsamda kullanım yoğunluğuna bağlı bakım- yönetim ve özellikle güvenlik konusu tüm yönetimleri etkilemektedir. Kullanıcı çatışmaları, vandalizm, mevsimsel yoğunluklar yönetimi en çok zorlayan sorunlardır. Ancak il düzeyinde ilçelere göre işletme, bakım ve birimler arası koordinasyon sorunları daha çok öne çıkmaktadır. Her iki düzeyde de katılımcılar yönetim bakımından en önemli konulardan biri olarak dile getirdikleri güvenlik konusu başta olmak üzere parkların sürdürülebilirliğine olumsuz etki eden tüm sorunların çözümünde katılımcı ve kapsayıcı yaklaşımların geliştirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Bulgular aynı zamanda ilgili birimler arasındaki koordinasyonun sağlanması ve kullanıcıların aidiyet hissinin geliştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır. Bütün bunların koordinasyonu açısından bu tez çalışmasında birimler arasındaki uyumun sağlanması için Büyükşehir belediyeleri koordinasyon merkezleri yönetmeliğine tabi olan Altyapı Koordinasyon Merkezi ve Ulaşım Koordinasyon Merkezleri gibi, planlama uygulama ve yönetim birimlerinin arasındaki iş bölümü, koordinasyon ve iş birliğini sağlamak ve bütüncül bir bakışla kent parklarını yönetmek adına Kent Parkları Koordinasyon Merkezi önerisi getirilmiştir. Ayrıca mevcut yönetim sisteminin etkinliği artırmak amacıyla yöneticilere rehber olacak park yönetim önerisi getirilmiştir.
  • Öge
    Revealing the semantic and spatial evolution of historical landscapes through the mixed-method approach: a case study of Alaca Höyük
    (Graduate School, 2025-02-03) Türk, Arzu ; Arıkan, Bülent ; Turner, Sam ; 502192601 ; Landscape Architecture
    Landscape is a constantly changing cultural and natural environment. It holds both abstract and concrete meanings, and these meanings are redefined in different geographies and cultures. These semantic counterparts in the landscape are the result of long-term human-environment interactions, and the landscape has the capacity to become layered. Therefore, landscapes are palimpsestic environments. Understanding this multilayered structure of the landscape enables a better understanding of contemporary landscapes, ensuring that they are transferred into the future while preserving the natural and cultural codes behind them. In this context, the concept of "historic landscapes" emerged in England in the early 1990s, and it was understood that these landscapes contain traces of past societies' lives and their relationships with the environment. Therefore, uncovering these traces is essential. Following studies like LCA (Landscape Character Assessment), which have enabled the identification, archiving, and establishment of conservation-use strategies for contemporary landscape characteristics in England, the historical landscape characterization approach was developed. Parallel to the approach of the European Landscape Convention, the HLC (Historic Landscape Characterization) approach also advocates that each landscape is unique and distinct in its own right. In this sense, HLC is an essential tool for understanding the multilayered stratigraphy in landscapes and the counterparts of these layers preserved in contemporary landscapes. This approach, which attempts to understand historical character types in the landscape, is closely linked to LCA studies, which identify contemporary landscape characteristics, and both have the potential to feed into each other. Alaca Höyük is an archaeological settlement located in the Alaca district of Çorum Province, Turkey, which has been home to human settlement for approximately 6,000 years. Situated within the rural landscape of Central Anatolia, the mound is located 55 km south of Çorum, 14 km west of the town center of Alaca, and 35 km northeast of Hattusa, the capital of the Hittite Empire (Boğazköy). As with similar examples, the modern settlement of Alaca Höyük has been shifted to just outside the mound due to scientific archaeological excavations that began in 1935. The landscape creates a dynamic view, where the typical steppe landscape is interrupted by settlement areas, archaeological sites, agricultural landscape features, and natural landscape elements. The region has agricultural fields fed by Deregeçidi Stream, a tributary of Budaközü Stream. Budaközü Stream flows into the Delice River, one of the main branches of the Kızılırmak (ancient Halys). The valleys, rivers, and underground water sources surrounded by the Kızılırmak have been irrigated, making the area fertile. Alaca Höyük is located in one of these fertile valleys. In this context, the study area holds significant ecological history with both natural and human-shaped landscape elements. Historically, Alaca Höyük and its surroundings bear the traces of various cultural periods as a palimpsest landscape. The region encompasses four main cultural layers throughout history: the Chalcolithic Period (4000-3000 BCE), Early Bronze Age (3000-2000 BCE), Late Bronze Age/Hittite Empire (1500-1200 BCE), and Hellenistic, Roman, Byzantine, Seljuk, and Ottoman periods (300 BCE-AD 1923). These rich historical, cultural, economic, and ecological layers provide an important research area for understanding the co-evolution of human-environment relationships in the region. Studying the multilayered structure of this landscape allows for a broader understanding of changes and human interventions in the environment over time. This study provides an analytical perspective on the capacity of contemporary landscapes to encapsulate long-term human-environment interactions, focusing on the landscape of Alaca Höyük and its environs. The primary objective of the research is to uncover this embedded capacity within the landscape, reveal the shifts in meaning created by these traces, and transform the fragmented narratives generated by mixed-method approaches into a holistic narrative. The research questions addressed are: (1) What are the long-term changes in the landscape of Alaca Höyük and its surroundings, and how can these changes be interpreted in terms of human-environment relationships? (2) How can the study's outcomes be used to understand potential changes in the landscape? (3) How can the long-term human-culture-environment relationships in the landscape of Alaca Höyük and its surroundings be translated into a visual and textual narrative? The research objectives are to identify contemporary landscape characteristics, understand historical landscape features, analyze landscape change and fragility through land cover and land use, elucidate the shifts in meaning within the landscape driven by cultural factors, and represent these transformations through a diachronic narrative approach. The preservation and transmission of historically and culturally rich landscapes are crucial today, especially with the increasing human-centered landscape changes and their increasing vulnerability. To achieve this goal, it is necessary first to identify the characteristic features of these landscapes, uncover their historical traces, and analyze the directions of the physical and semantic changes. Such an approach moves beyond viewing landscapes merely as spatial formations, revealing their qualities as areas that have been perceived as "places" by different cultures, with meaning attached to them. By uncovering the shifts in meaning within landscapes, this approach facilitates the sharing of these "meanings," which are often overlooked, with both visitors and local communities. This method enhances the understanding of these areas from a physical perspective and strengthens their connection to societal values and increases their cultural significance. For the realization of these goals, the study employs a mixed-method approach, utilizing LCA (Landscape Character Assessment), HLC (Historic Landscape Characterization), and LULCc (Land Use/Land Cover Change). LCA was used to understand the current state, HLC to explain historical landscape characteristics, and LULCc to analyze changes based on land use and cover, particularly to highlight landscape fragility in the face of global crises such as climate change. In the LCA study, parametric methods were used to combine different thematic maps, after which landscape units were defined, and results were interpreted with the help of a field visit to identify contemporary landscape character areas. Similarly, HLC was integrated with different methods in the thesis, including remote sensing techniques, least-cost analysis, site basin analysis, retrogressive analysis, and systematic literature review. This integration aimed to increase the temporal depth behind landscape characters and create alternative approaches for sites like Alaca Höyük, where historical data is insufficient. In the LULCc method, CORINE data, landscape character areas derived from LCA outputs, and expert opinions were used to determine the vulnerabilities of these areas. The results derived from these mixed-method approaches have yielded significant insights, particularly for understanding historical and cultural landscapes like Alaca Höyük and its surroundings. As the research progressed toward its conclusion, these findings unveiled the grounded theory: Landscape undergoes semantic transformations driven by temporal leaps introduced by cultural agents. This transformation derives from the political nature of the landscape, which evolves in form alongside shifts in centralized authority. The research revealed the grounded theory: Landscape undergoes semantic transformations driven by temporal leaps introduced by cultural agents. It has been developed through a diachronic narrative informed by the results of mixed-method approaches, which integrate both qualitative and quantitative methodologies in alignment with a Braudelian perspective. It demonstrates that landscapes can be better understood through methodologies that synthesize diverse research approaches. Moreover, a participatory process is recommended for future studies, including local stakeholders, decision-makers, and experts. This engagement has the potential to enhance the semantic richness embedded within landscapes, ensuring their cultural and historical significance is better preserved and interpreted. In conclusion, this thesis highlights the dynamic and palimpsest nature of landscapes, showing their capacity to embody long-term socio-ecological, economic, and political transformations. By integrating diverse methodologies, the study not only advances the understanding of Alaca Höyük and its surrounding landscape but also provides a framework for interpreting historical landscapes as evolving entities enriched with both tangible and intangible values.
  • Öge
    Yavaş şehirlerin peyzaj göstergeleri: Değerlendirme sistemi önerisi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-04-18) Coşgun Tokuş, Müge ; Kaya Erdem, Meltem ; 502112605 ; Peyzaj Mimarlığı
    Tez çalışmasında geleneksel yerleşmelerin belirli kriterlere uyum sağlaması ile iyileştirilmesini öngören "yaşamın kolay olduğu kentler ağı" yavaş şehir (Cittaslow International, 2023) hareketinin peyzaj göstergeleri doğrultusunda mekânsal incelemesi yapılmaktadır. Yavaş şehir hareketi günümüzde uluslararası kapsamda belirlenmiş olan 72 kritere göre dünyanın dört bir yanından üyelik almış 297 (Aralık, 2023) şehri kapsamaktadır. Bu 72 kriter çoğunlukla kentlerin kendine özgü değerlerini ön plana çıkarsa da yerleşmelerin mekânsal özelliklerinin ortaya koyulması adına yeterli olmamaktadır. Yerleşimlerin yavaş şehir unvanını alması söz konusu yerleşmelerin tanınırlıklarının artmasına ve turizm baskısı altında kalmasına yol açmaktadır. Söz konusu durum zamanla yerleşmelerin fiziksel yapılarında bozulmalara neden olmakta ve özgün değerleri üzerinde tehdit oluşturmaktadır. Bahsi geçen sorunlardan yola çıkarak tez kapsamında, mevcut yavaş şehir kriterlerinin, Cittaslow olmaya aday kentler için mekânsal bir değerlendirme sunmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunu araştırmak için üç temel araştırma sorusu ve alt araştırma soruları geliştirilmiştir. Bahsi geçen araştırma soruları ile peyzaj göstergelerinin yavaş şehirlerle bağlantı kurması, tanımlanması, mevcut değerlendirme sisteminin gücü ve mekânsal değerler üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. Bu doğrultuda tezin hipotezi; "kriterlere yönelik değerlendirmelerin objektif olabilmesi için mekânsal değerlendirmeye konu olan parametrelerin ortaya konulması ve bu parametrelerin sayısal karşılıklarının belirlenmesi gerekliliği" üzerinden şekillenmiştir. Bu hipotezden yola çıkarak tezin amacı, yavaş şehir ilan edilen yerleşmelerin peyzaj göstergelerinin tespitine yönelik bir yöntem ve mevcut kriterlere girdi oluşturabilecek yeni parametrelerin önerilmesi olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Türkiye'deki yavaş şehirler ağına üye olan belirli yerleşmelerin peyzaj göstergeleri üzerinden fiziksel özellikleri ve mekânsal yapısı değerlendirilerek yeni peyzaj göstergelerinin belirlemesi amaçlanmaktadır. Türkiye'de yer alan ve çalışma alanı olarak belirlenen yedi yavaş şehrin mevcut durumu belirlenen peyzaj göstergeleri ile ortaya koyulmuş ve yerleşmelere yönelik morfolojik analiz ve mekânsal analizler yapılmıştır Yavaş şehir olan kentlerin mevcut mekânsal yapılarının ve olası etkilerin üzerine değerlendirme yapılabilmesi için elde edilen veriler çalışma kapsamında sayısallaştırılmıştır. Bu durumda, tez çalışması karma yöntemleri kullanarak Türkiye'deki aday şehirlerin mekânsal özelliklerini değerlendirmek için peyzaj göstergelerine (peyzajın fiziksel koşullarını değerlendirmek için kritik parametrelere) dayalı bir dizi kriter önermektedir. Bu amaç doğrultusunda hem Türkiye'de hem de ABD'nin Washington ve Oregon eyaletlerinde mekânsal planlama alanında çalışan uzmanların katılımı ile anket çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Anket sonuçlarına istatistiksel güç testi uygulanarak anketlerin gücüne göre peyzaj göstergelerinin indeks değeri belirlenmiş, ilgili peyzaj göstergeleri sayısallaştırılmıştır. İlk iki anket çalışmasında peyzaj göstergeleri Türkiye ve ABD ölçeğinde indeks değerleri ile belirlenmiş, üçüncü anket çalışmasında ise çalışma alanı olan yavaş şehirler üzerinden görsel değerlendirmeler yapılarak peyzaj göstergelerinin mekânı temsil gücü belirlenmiştir. Çalışmada hem kalitatif hem kantitatif olmak üzere karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Peyzaj göstergelerinin indeks değerleri ile elde edilmesi çalışmanın sayısallaştırılması açısından önemlidir. Çalışmanın karma yöntemi; kapsamlı literatür taraması, anket çalışmaları, görsel değerlendirme, mekânsal ve morfolojik analizleri içeren saha çalışmalarından oluşan analiz yöntemlerini içermektedir. Çalışmada izlenen yöntem dört aşamalıdır. İlk aşama yavaş şehir hareketi ve peyzaj göstergeleri ile ilgili literatürün irdelendiği kısımdır. İkinci aşama literatürden gelen bilgiler eşliğinde oluşturulan anket soruları ile peyzaj göstergelerinin belirlenmesi amacıyla, mekânsal planlama uzmanları örnekleminde anket soruları uygulamasıdır. Anketler ile tezin temel bulgularının elde edildiği veriler sayısal ortamda işlenerek peyzaj göstergeleri için ayrı ayrı indeks/katsayı değerleri elde edilmiştir. Yöntemin üçüncü aşaması, Türkiye yavaş şehirleri arasından belirlenmiş olan yedi çalışma alanının mekânsal analizlerini içermektedir. Saha çalışması kapsamında incelenen bu yedi yerleşme; Seferihisar, Gökçeada, Vize, Yalvaç, Akyaka, Taraklı ve Halfeti'dir. Bu yerleşmelerin detaylı çalışmalar kapsamında mekânsal ve morfolojik analizleri yapılmıştır. Yöntemin son aşamasında, peyzaj göstergelerinin yapılan analizler sonucunda mekânsal nitelikleri değerlendirmek için ne ölçüde yeterli olduğu tartışılmıştır. Sonuç olarak söz konusu kriterlere ek olarak peyzaj göstergelerini de göz önünde bulunduracak şekilde yeni parametreler önerilmiş ve kriterlerin mekâna uygulanması anlamında yerel yönetimlere yol gösteren ilkeler sunulmuştur. Bu çalışmanın özgün yönü, peyzaj göstergelerinin yavaş şehirlerle entegre edilmesi ile elde edilen mekânsal ve morfolojik analizler kapsamında elzem yeni parametrelerin Cittaslow kriterlerine eklenme önerisi ve kriterlerin mekâna uygulanması anlamında yerel yönetimlere yol gösteren altlık sunulmasıdır.