LEE- Ulaştırma Mühendisliği-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 10
-
ÖgeYolculuk davranışlarına sosyal yapının etkisi: Kocaeli merkez ilçe örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-17)Bu tez çalışması, kentsel hareketliliğin bir kent veya kentsel alanda yolculuk yapan bireylerin etkinliklerini gerçekleştirmeleri üzerindeki etkilerini incelemektedir. Sürdürülebilir hareketlilik kavramıyla bağlantılı olarak, verimliliği artırmayı ve çevresel etkileri en küçüklemeyi amaçlamaktadır. Çeşitli ögeler, kentsel hareketliliği etkileyen karmaşık bir yapı oluşturur. Bunlar arasında doğal çevre, ulaşım koşulları, sosyodemografik özellikler ve ekonomik etmenler bulunmaktadır. Kentsel hareketlilik, sadece fiziksel altyapıdan değil, aynı zamanda sosyal doku ve ekonomik eşitsizliklerden de etkilenir. Cinsiyet, yaş, gelir ayrışması, özel taşıt sahipliği bireylerin hareketlilik örüntülerini etkiler ve sosyal yapı ile kentsel hareketlilik arasındaki yakın ilişkiyi vurgular. Kentsel hareketliliğin sosyal refah ve kapsayıcılık üzerindeki etkisi açıktır. Toplum güvenliği, erişilebilirlik ve sosyal faktörler, kentsel çevrelerin tasarımında önemli zorluklar oluşturur. Kentsel hareketlilik, ekonomik eşitsizlikler, sosyal içerme ve genel refah ile bağlantılıdır. Bu nedenle, kentsel planlama ve ulaşım politikalarında, kentsel hareketlilik ile sosyal yapı arasındaki karmaşık etkileşimi dikkate alan bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Bu bağlamda ulaşımda da, evrensel tasarım yaklaşımı, yalnızca hassas durumdakiler için değil, tüm yolcular için erişilebilirliğin iyileştirilmesine yardımcı olmalıdır. Ancak, herkese uygun çözümler bulmak her zaman mümkün değildir. Bazı durumlarda, sabit mesafe, maliyet veya zamanlama gibi belirli göstergeler kullanılarak belirli hedef grupların ihtiyaçları için tasarlanmış erişilebilirlik standartlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bazı durumlarda bu gruplar bellidir, ancak diğer zamanlarda en büyük ihtiyaçlara sahip hedef grupların belirlenmesi ve sosyodemografik unsurlar gibi önceden tanımlanmış özelliklere göre mi yoksa başka araçların mı kullanılması gerektiğine karar verilmesi konusunda zorluklar yaşanabilir. Bireysel yolculuk davranışını daha etkili bir şekilde açıklamak amacıyla davranışsal yaklaşım kullanılmaktadır. Bireysel talep modelleri, bireylerin gözlemlenen seçimlerine dayanarak oluşturulur ve bu modellerin daha ayrıntılı ve güvenilir sonuçlar üretebileceği belirtilmektedir. Bu tez çalışması, kentsel hareketliliğin sosyal yapılar üzerindeki etkilerini incelemekte ve literatür taraması, sosyal etkileşimlerin, kentsel tasarımın ve sosyal sürdürülebilirliğin yolculuk seçimleri üzerindeki çok yönlü etkisini vurgulamaktadır. Çeşitli çalışmalar, kentsel yapı, arazi kullanımı ve ulaşım sistemlerinin yolculuk davranışını nasıl etkilediğini göstermiş ve kentsel hareketlilikte sosyal sürdürülebilirlik kavramının önemini vurgulamıştır. Ulaştırma planlamasında geleneksel yaklaşımların ötesine geçerek, bireysel yolculuk davranışını anlamak ve sürdürülebilir politikalar geliştirmek için daha kapsamlı ve sosyal olarak duyarlı bir perspektifi ele almak amaçlamıştır. Bu kapsamda, Marmara Bölgesi'nde bulunan ve hızla gelişen İzmit'in merkez ilçesinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarını sunarak, sosyal yapının kentsel hareketliliği nasıl etkilediği incelenmiştir. Bu çalışma, 2022 Hanehalkı Anketi verilerini kullanarak yapılmış olup, sosyal yapının kentsel hareketlilikte yolculuk davranışları üzerindeki etkileri anlamak ve sürdürülebilir ve kapsayıcı ulaşım politikalarını tasarlamak amacıyla yapılmıştır. Hanehalkı anketi Kocaeli'nin İzmit ilçesinin 32 mahallesinde gerçekleşmiş ve 1.249 hanede 2.952 kişi ile görüşme sağlanarak elde edilen veriler kullanılmıştır. Anket sonuçlarına göre, ulaşım ve yolculuk alışkanlıkları üzerinde kırılganlığı temsil eden cinsiyet, çalışma durumu ve gelir seviyesi gibi ögelerin etkili olduğunu söylemek olasıdır. Kadınların erkeklere göre daha az yolculuk yaptığı ve özel otomobil seçimlerinin daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, gelir gruplarına göre yolculuk alışkanlıklarının farklılık gösterdiği ve daha düşük gelirli bireylerin özel otomobil kullanımının daha az olduğu görülmüştür. Sınıflar arasındaki farklar ve eşitsizlik konularını daha iyi incelemek amacıyla, bu kırılgan grupların da olduğu kapsamlı bir inceleme gerektiği için, yolculuk verileri çeşitli değişkenlerle analiz edilmiş ve farklı koşullar altında incelenmiştir. Farklı sosyodemografik gruplardaki kullanıcılarının davranış kalıplarını analiz eden çalışmalar yapılmış ve kırılgan grupların yolculuk alışkanlıklarında farklılıklar saptanmıştır. Bireylerin sosyodemografik özelliklerine bağlı yolculuk davranışları çeşitli seçim modelleri yardımıyla öngörülmüştür. Modeller öngörülürken, öğrenciler, farklı yolculuk dinamikleri nedeniyle örneklemden çıkarılmıştır. İlgili seçim modellerinin oluşturulması adına, kullanılan veri çeşitli sosyodemografik gruplara ayrılmıştır ve etkenler incelenmek üzere değişken olarak kabul edilmiştir. Yolculuk yapma, zorunlu yolculuk yapma, zorunlu olmayan yolculuk yapma ve mahalle içi yolculuk yapma seçimleri bağımlı değişkenler kabul edilip, kesikli seçim modeli aracılığı ile değerlendirilerek, dört farklı modele ulaşılmıştır. Bağımsız değişkenler belirlenirken toplumda yolculuk davranışlarında kırılganlık temsil edecek gruplar önem arz etmiştir. Bu bağlamda; kadın olma, çocuğa sahip olma, hanehalkı gelirinin asgari ücretin altında olması, çalışıyor olma, 65 yaş ve üstü olma, 19 yaş ve altı olma ve özel taşıta sahip olma durumları kukla değişken olarak modellerde yer almıştır. Modellerde kullanılan değişkenler seçilirken değişkenlerin birbirlerinden bağımsız olma durumlarına dikkat edilmiştir. Değişken seçiminde korelasyon matrisinden faydalanılmış, değişkenlerin korelasyon değerleri incelenerek değişkenler kabul edilmiştir. Model kestirimlerinden sonra elde edilen katsayılar için işaret ve büyüklük açısından değerlendirme yapılmış, t-istatistiği kullanılarak bağımsız değişkenlerin anlamlılık düzeylerine bakılmış, -2LL testi ve uyum iyiliği ölçütü olan ρ2 değerine bakılmıştır. t-istatistiği kullanılarak elde edilen katsayıların %90 güven aralığında kalanları uygun bulunmuştur. Bu durumda, her modelde farklı değişkenler %90 güven aralığında kalmıştır. Yolculuk yapma için elde edilen modelde; kadın olma, çalışıyor olma ve 65 yaş ve üstü olma değişkenlerinin t-istatistiği değerleri %90 güven aralığında anlamlı çıkmıştır. Kadın olma, 65 yaş ve üstü olma ve 19 yaş ve altı olma değişkenlerinin katsayılarının eksi oldukları, bu yüzden bu değişkenlerin yolculuk yapma olasılığını düşürdüğü belirlenmiştir. Zorunlu yolculuk yapma için elde edilen modelde; kadın olma, çocuğa sahip olma, çalışıyor olma, 65 yaş ve üstü olma ve 19 yaş ve altı olma değişkenlerinin öngörülen tüm fayda fonksiyonlarında %90 güven aralığında anlamlı oldukları görülmektedir. Anlamlı değişkenlerin katsayı işaretleri incelendiğinde; kadın olma, çocuğa sahip olma, 65 yaş ve üstü olma ve 19 yaş ve altı değişkenlerinin eksi işaretli oldukları görülmektedir. Buna göre, ilgili değişkenlerin zorunlu yolculuk yapma olasılığını düşürdüğü görülmüştür. Öte yandan, bireyin çalışıyor olması, beklendiği gibi, zorunluk yolculuk yapma olasılığını arttırmaktadır. Zorunlu olmayan yolculuk yapma için elde edilen modelde; kadın olma, çocuğa sahip olma, çalışıyor olma, 65 yaş ve üstü olma ve 19 yaş ve altı olma değişkenlerinin öngörülen fayda fonksiyonunda %90 güven aralığında anlamlı oldukları görülmektedir. Anlamlı değişkenlerin katsayı işaretleri bakıldığında; kadın olma, çalışıyor olma, 65 yaş ve üstü olma ve 19 yaş ve altı değişkenlerinin eksi oldukları ve ilgili değişkenlerin zorunlu yolculuk yapma olasılığını düşürdüğü görülmektedir. Diğer taraftan, çocuğa sahip olma, zorunlu olmayan yolculuk yapma olasılığını arttırmaktadır. Mahalle içi yolculuk yapma için elde edilen modelde; kadın olma, çocuğa sahip olma, hanehalkı gelirinin asgari ücretin altında olması, çalışıyor olma, 65 yaş ve üstü olma, 19 yaş ve altı olma değişkenlerinin %90 güven aralığında anlamlı oldukları görülmüştür. Değişkenlerin katsayı işaretlerine bakıldığında; kadın olma, hanehalkı gelirinin asgari ücretin altında olması, çalışıyor olma, 65 yaş ve üstü olma ve 19 yaş ve altı olma değişkenlerinin eksi olduğu görülmüştür. Bu sonuç, bu değişkenlerin mahalle için yolculuk yapma olasılığını düşürdüğü anlamına gelmektedir. Çocuğa sahip olma, zorunlu olmayan yolculuk yapmaya benzer olarak, mahalle içi yolculukların olasılığını da arttırmaktadır. Tüm modellerde yolculuk davranışlarına etki eden etmenler belirlenmiş ve durum değerlendirilmesi yapılmıştır. Öngörülen modellerde; kadın olma, çalışıyor olma ve 65 yaş ve üstü olma değişkenleri yer aldıkları tüm modellerde anlamlı değişkenler olarak görülmüştür. Özel taşıta sahip olma değişkeni hiçbir modelde anlamlı değişken olarak sonuç vermemiştir. Bu sonuçlar, ulaşım politikalarının ve hizmetlerinin, toplumun farklı kesimleri dikkate alınarak, daha iyi planlanması gerektiğini göstermektedir. Cinsiyet, yaş ve gelir eşitsizliğinin yolculuk yapma üzerindeki etkilerini, oluşturulan politikaların kapsamına almak ve erişilebilirliği iyileştirmek için çeşitli önlemler ve destekler gerekebilmektedir.
-
ÖgeTürkiye'de yapılan ara toplu taşıma (minibüs) sistemlerinden toplu taşıma (otobüs) sistemlerine dönüşüm ve ülkemiz için yönetmelik önerisi hazırlanması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-19)Bu çalışmada gelişmekte olan ülkelerden ve yine gelişmekte olan ülkemizdeki paratransit sistemlerinin örnekleri incelenmiş dönüşüm çalışmaları hakkında referans olması açısından daha önceden yapılmış bazı çalışmalar değerlendirilmiştir. Toplu ulaşım içerisinde ara toplu taşıma sistemlerin nasıl konumlandığı ve hangi öneme sahip oldukları değerlendirilmiş ve ileride ara toplu taşıma (paratransit) sistemlerin dönüşümünü gerçekleştirmek isteyen kurumlar için daha önce yapılmış olan çalışmalardan örnekler derlenip düzenlenmiş ve yönetmelik önerisi olması açısından hazırlanmıştır. Toplamda 6 bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde yapılan çalışmanın amacı ve izlenecek yol anahatları ile verilmeye çalışılmış ve tezin ana öğesi olan paratransit sistemler hakkında bilgiler verilmiştir. İkinci bölüm, genel olarak toplu taşıma kavramından, Dünyada toplu taşımanın tarihsel gelişiminden ve Dünyada ara toplu taşıma (paratransit) sistemlerin nasıl ve ne amaçla yapıldığından bahsedilmiştir. Her cografyaya özel birbirlerinden farklı biçimde ve amaçta fakat ulaşım ihtiyacını karşılama açısından hemen hemen aynı amaçları taşıyan bir ulaşım türü olması hakkında geniş bilgiler içermektedir. Ayrıca farklı ülkelerdeki ara toplu taşıma türlerinin rehabilitasyonları ve bu rehabilitasyon çalışmalarının nasıl yapıldığından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, paratransit sistemlerin Türkiye'deki ortaya çıkışı, gelişimi ve yayılışı gibi bilgiler verilmiş, ilk kez ara toplu taşıma olarak adlandırılacak durumdaki halinden bugün sektör içerisinde kendine nasıl ve ne sebeple bu kadar büyük bir yer edindiği hakkında bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölümde, ülkemizde yapılan paratransit sistemlerden otobüs sistemlerine dönüşümlerin nasıl gerçekleştiği, hangi aşamalardan geçildiği, dönüşüm yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği, dönüşümün aslında ne için gerekli olduğu ve bu dönüşüm için kurumların hangi teknik ve finansal altyapılara sahip olmaları gerektiği, havuz sistemlerinin dönüşüm yapılan şehirlerde ne için gerekli olduğu, elektronik bilet uygulamasının ne için hayati öneme sahip olduğu vb. bir çok soruya cevap arandığı ve daha önce yapılan örnek uygulamalar ile bunların ne için gerekli oldukları açıklanmaya çalışılmıştır. Beşinci bölümde ise tezimizin amacını ortaya koyarak yapılan tüm çalışmaların ortak bir şekilde harmanlanarak toplanan tüm veriler ışığında geniş kapsamlı bir değerlendirmesi yapılmış ve ülkemiz için bir yönetmelik önerisinde bulunulmuştur. Bu yönetmelik paratransit sistemlerinde dönüşüm yapmak isteyen şehirler için bu işin nasıl yapılması gerektiğini, bu yönetmeliğe uygun bir şekilde dönüşümü gerçekleştirebilmeleri açısından bir rehber olduğu anlatılmıştır. Altıncı ve son bölüm olan sonuç kısmında ise tez kısaca özetlenmiş, tezin başlangıcındaki amaç ve geldiğimiz son noktaya kadar olan aşamalar kısaca değerlendirilmiştir. Yönetmeliğin gerekliliği hakkında bilgiler verilmiştir.
-
ÖgeRaylı sistem projelerinde karşılaşılan hak talebine esas olayların fıdıc zümrüt kitap bakış açısıyla incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-28)İnşaat sektörü ve projeleri içerisinde birçok faaliyeti barındıran ve ülkenin kalkınmasında aktif rol oynayan aynı zamanda yüksek riskli ve maliyetli yatırımlardır.Ulaşım ve altyapı projeleri, inşaat projeleriyle aynı özellikleri taşımakla beraber, kendine has özellikleri ve tasarım, yapım riskleriyle beraber inşaat projelerinden daha farklı bir konumda yer almaktadır.Yer altı ve zemin koşullarından kaynaklı riskleri barından raylı sistem projeleri ise, ulaşım ve altyapı projelerinde süre ve maliyet artışlarının en fazla grup olduğu değerlendirilmiştir.Raylı sistem projelerinde, iş bitiminde karşılaşılan süre ve maliyet artışları ve bu artışların doğrudan ve dolaylı etkileri, nedenleri yapılan araştırmalar ile saptanmış ve yer altı ve zemin koşullarına bağlı olarak öngörülemeyen koşullar, miktar artışları, tasarım ve kapsam değişiklikleri, gecikmeler,birim fiyat değişiklikleri gibi nedenler bu artışların nedenleri olarak belirlenmiştir. Ülkemizde raylı sistem projelerinin yapımı esnasında mevcut arazilerin kullanım zorunluluğu, arkeolojik kalıntılar, mevcut karayolu, enerji hatlarının varlığı, yer altı ve zemin koşullarına dair bilinmezlik unsuru raylı sistem projelerinde planlanan proje tamamlanma tarihi ve bütçesinde artışların nedenleri arasında sıralanabilmektedir. Raylı sistem projelerinde risklerin öngörülemediği ve sözleşmelerde ilgili hükümlere aktarılamadığı takdirde süre ve maliyet artışları,iş değişiklikleri, ve bunlardan doğacak hak talebi ve uyuşmazlıklar kaçınılmaz olacaktır.Hak talepleri ve uyuşmazlıkların kısa sürede ve sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenememesi doğacak ihtilafları yargıya taşıyacak bu da sözleşmenin her iki tarafı için de süre ve finansal kayba sebebiyet verecektir.Bu sebeple raylı sistemlerde bir projenin başarıyla yürütülebilmesi ve tamamlanması için, ihale aşamasından başlayan ve sözleşme sürecinde koşulları analiz edilerek özenle ve dikkatlice oluşturulan bir sözleşmeye ve devam eden süreçte etkin bir sözleşme yönetimine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tez çalışması ile ilgili literatürün araştırılarak, yer altı ve altyapı işlerine özel olarak yayınlanan FIDIC Zümrüt Kitap özel koşullarıyla metro projelerinde vaka etüdünün değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir.Vaka etüdü sonucunda değerlendirme ve yorumlar ile uygulamacı ve araştırmacılara yönelik katkıda bulunulması amaçlanmıştır.Çalışmanın literatür taraması bölümünde vaka analizine rehberlik edecek olan inşaat sözleşmeleri, sözleşmelerde süre uzatımı, gecikmeler, ek ödeme, iş değişiklikleri, hak talebi ve uyuşmazlık süreçleri gibi kavramlar genel çerçevede araştırılmış, FIDIC ve KİK çerçevesinde bu kavramlar özelleştirilerek açıklanmıştır.Ülkemizde de ulaşım ve altyapı işlerinde de sıklıkla kullanılan FIDIC Sarı Kitap referans alınarak yer altı ve altyapı işlerine özel olarak yayınlanan FIDIC Zümrüt Kitap detaylı incelenmiştir.FIDIC Zümrüt Kitabın getirdiği farklılıklar, özel hükümler, dokümanlar iş akış süreçleri ve şekillerle detaylandırılmış, FIDIC Sarı Kitap ile farklılıkları çizelgeler ile özetlenmiştir. İstanbul gibi aktif bir deprem hattında bulunan ve farklı geoteknik özellikleri barındıran, arazi kullanımının oldukça yüksek olduğu bir metropolde, yapımı devam eden metro projelerinde hak talebine esas beş adet vaka seçilmiş ve FIDIC Zümrüt Kitap koşul ve hükümleri ile analizi gerçekleştirilmiştir.Çalışma kapsamında incelenen beş adet vaka, ilgili metro projelerinin proje yönecitilerinden elde edilen veriler, dokümanlar ve yazışmalar doğrultusunda incelenmiştir.Gerçekleştirilen analiz çalışmasında yer altı ve zemin koşullarına göre ve öngörülemezlik unsuru dikkate alınarak FIDIC Zümrüt Kitap koşulları açısından süre ve maliyet artışlarının yönetimi incelenmiş ve çizelgeler yardımıyla değerlendirilmiştir.Aynı zamanda incelenen metro projeleri sözleşmeleri KİK ile mevzuatı hükümleri uygulandığından KİK referans alınarak da değerlendirme yapılmıştır. Tezin sonuç bölümünde ise, metro projeleri özelinde gerçekleştirilen vaka analizinin değerlendirilmesi ve FIDIC Zümrüt Kitabın detaylı incelenmesi sonucu ulaşılan sonuçlar özetlenmiştir. FIDIC Zümrüt Kitabın irdelenmesi sonucu, kitabın pratikte kullanımında doğurabileceği problemlere de bu bölümde yer verilmiştir. Raylı sistem projelerinde uygulanacak sözleşmelere yönelik öneriler verilmiş, FIDIC Zümrüt Kitap raylı sistemler açısından değerlendirilmiştir. Bu tez çalışmasının sadece inceleme değil, uygulayıcılara yönelik analitik bir rehber niteliğinde bir çalışma olması hedeflenmiştir.
-
ÖgeMicrosimulation-based analysis of pedestrian overpass case study: İstanbul Şirinevler metrobus stop(Graduate School, 2023-04-14)Humanity strives to adapt its environment to its needs and desires. This effort of humanity and its developing needs have enabled it to reveal various highway structures. Overpasses, in other words, pedestrian bridges, are types of structures built from different materials to overcome different obstacles from past to present. Pedestrian bridges were first built-in order to cross the openings that are difficult to pass due to necessity, as stated in the sources. It has been attributed with different functions for different purposes in history and has preserved its importance in every period. Today, the gradual growth of cities and population growth have created different problems in big cities. New urban planning was made with the widespread use of motor vehicles. The complete separation of motor vehicles and pedestrians has created an obligation in this context. At this point, pedestrian overpasses were built to meet this need. Over time, more functions have been attributed in proportion to user needs. With the technological developments, more openings have been passed and simpler solutions have been introduced to meet the increasing demand. Pedestrian overpasses are structures built in metropolitan cities to allow pedestrians to cross wide vehicle roads, railways, tramlines, metro and metrobus roads, and streams. While creating the transition on these lines, priority was given to the built-in front of heavy areas such as schools, hospitals, city centers, and squares. Thus, vehicle and pedestrian traffic are separated from each other. Along with pedestrian overpasses, different solutions have been realized in vertical circulation in the form of stairs, escalators, elevators and ramps. With the increase in material diversity and quality, both the visual effect has been increased and the amount of comfort has been increased by creating different solutions. Pedestrian overpass plans were made out of the needs arising over time rather than being a planned structure in the cities. In fact, with the increasing traffic and pedestrian density over time, some areas needed to be re-planned and rebuilt. In this study, the old and current condition of the Şirinevler overpass with the alternative overpass solution, which is one of the overpasses with the highest pedestrian density in the city of Istanbul and has been re-planned over the years, has been evaluated. The main reason why the Şirinevler overpass is handled is that it has been the subject of many news in the media over the years, as it is insufficient in the face of increasing passenger demand. Thus, as a result of the analysis of this inadequate bridge, the parameters that an overpass should have and that should be considered during its planning were revealed. In particular, the Şirinevler overpass, which is integrated with the Aksaray-Atatürk Airport Metro and Metrobus line in terms of the rail system, has a special location in a metropolitan way like Istanbul, as it is integrated with bus and minibus lines in terms of rubber-wheeled transportation. Due to the importance and special location of this overpass, it is necessary to analyze the traffic effect and therefore the effect of pedestrian density on the bridge. PTV VISSIM is a micro-scale multi-modal traffic flow simulation widely used to evaluate traffic conditions. PTV VISSIM is a software that allows the designing of efficient traffic management strategies and testing different structures to achieve a sustainable city logistics and sustainable urban traffic system. One of the most necessary steps for traffic planning; is the evaluation of various traffic management scenarios and taking optimization measures before implementation in order to choose the best alternative. The aim of this study is to design the simulation model of the Şirinevler overpass using the PTV VISSIM microsimulation program in context, and as a result, to compare its old and current condition by presenting a new alternative solution. In line with the results obtained, the parameters that the overpass structures should have according to the location and traffic density were evaluated. Within the scope of the study, a simulation model was created with PTV VISSIM using the minimum parameters that the pedestrian overpass should have and the pedestrian data counted in the Şirinevler overpass in 2016, and different analyzes were made by adapting the same modeling to the current condition of the Şirinevler overpass. The analyzes that emerged through the results obtained with PTV VISSIM were summarized as Network Performance, Pedestrian Density, Speed, Travel Times, and Area / Ramp Performance Measures. As a result of this study, it is aimed to present improvement suggestions that can be a reference for similar stops on the Metrobus line in line with the data obtained and alternative solution suggestions.
-
ÖgeComparative analysis of models for predicting permanent strain in unbound granular materials(Graduate School, 2023-09-12)Unbound granular materials (UGMs) are essential for the durability of pavement structures, especially in the base and subbase layers of flexible pavements. This study aims to enhance our understanding of UGMs by evaluating widely-used models for predicting permanent strain under varying stress levels and load cycles. Models developed by Tseng and Lytton (1989), Gidel et al. (2001), Korkiala-Tantu (2005), and Fan Gu (2015) were assessed for their predictive accuracy. These models primarily focus on variables such as stress levels, the number of load cycles, and materialspecific properties. The analysis revealed that these variables significantly influence model performance. As a result, this study emphasizes the importance of considering a broad range of stress conditions for more accurate predictions of permanent strain in UGMs. In evaluating permanent deformation, the study examined key concepts, such as the relationship between permanent strain and the number of load cycles, the rate of permanent strain increase, and the shakedown phenomenon, in two types of UGMs: granite and limestone. An in-depth examination was conducted over 100,000 loading cycles, providing nuanced insights into UGMs behavior. Various factors, including the magnitude of applied stress, the number of load cycles, material density, and moisture content, among others, were identified as the most influencing permanent deformation. For the durable and resilient design of pavements, a comprehensive understanding of these variables is crucial. In this study, log-log graphs were essential in clarifying complex data relationships. This method enriched the analysis and improved the interpretability of our findings, adding both clarity and rigor to the research. This study provides crucial guidelines for choosing appropriate models for predicting UGMs behavior under expected stress and loading scenarios. The insights gained are essential for improving both the design and assessment of flexible pavement structures. Moreover, the research emphasizes the importance of continued efforts to enhance the accuracy of existing predictive models and to further our grasp of the behavior of UGMs.