LEE- Jeoloji Mühendisliği-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 5
  • Öge
    Kuzey Kapıdağ Plütonu'nun (KB Anadolu) jeolojisi ve üç boyutlu gerilme analizi yöntemi ile yapısal özelliklerinin belirlenmesi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-12-15) Arık, Tunahan ; Altunkaynak, Şafak ; Ünal, Alp ; 505181341 ; Jeoloji Mühendisliği
    Bu tez çalışması kapsamında Kapıdağ Yarımadası'nda (Kuzeybatı Anadolu) mostra veren plütonlardan biri olan Kuzey Kapıdağ Plütonu'nun (48 My) mezo ve mikro yapısal özellikleri incelenmiş ve üç boyutlu gerilme analizi yöntemi yardımı ile deformasyonun karakteri ortaya koyulmuştur. Kuzey Kapıdağ Plütonu yaklaşık 100 km2 alanı kapsamaktadır ve Erdek Kompleksi olarak isimlendirilen metamorfik temel kayalarının içerisine sokulmuştur. Erdek Kompleksi amfibolit fasiyesinde metamorfizmaya uğramış metaultrabazit, metabazit ve metapelitler ile temsil edilmektedir. Kuzey Kapıdağ Plütonu egemen olarak granodiyorit bileşimindedir. Plüton farklı alanlarda farklı mezo ve mikro yapısal özellikler sergiler. Buna göre ikiye ayrılmıştır: Bunlar homojen granodiyorit ve deforme granodiyorit'tir. Homojen granodiyorit plütonun güney kesimlerini oluşturur, holokristalen granüler ve yer yer porfirik doku sergiler. Deforme granodiyorit ise plütonun kuzey kesimini oluşturur, bu alanda birincil magmatik dokular çoğunlukla korunamamıştır. Birim, deformasyonun azalması ile dereceli olarak homojen granodiyorite geçer. İki kaya grubu da yaygın olarak mafik mikrogranüler anklavlar içerir ve aplit daykları ile kesilir. Petrografik incelemelere göre homojen granodiyorit %35-50 plajiyoklaz, %20-25 kuvars, %10-15 alkali feldspat, %5-10 biyotit ve %5 hornblend bileşimindedir. Deforme granodiyoritte ise bu bileşime epidot (%5-10) ve nadiren muskovit eşlik etmektedir. Kuzey Kapıdağ Plütonu kuzey kesimlerinde hem mezo hem de mikro ölçekli yapısal unsurları inceleme imkanı tanımaktadır. Kuzey Kapıdağ Plütonu mika ve feldspat minerallerinin uzaması ile gelişen foliasyon ve lineasyon gösterir. Yapılan ölçümler foliasyon düzlemlerinin baskın olarak doğu-batı doğrultulu ve kuzeye eğimli olduklarını göstermektedir. Lineasyon yönelimleri de benzer olarak doğu-batı yönlüdür ancak çok zayıf dalımlıdır (<10° D). Yönlü örnekler üzerinde yapılan mikro yapısal çalışmalar, Kuzey Kapıdağ Plütonu'nun sünekten kırılgana değişen deformasyondan etkilendiğini göstermektedir. Kuvars kristallerinde gözlemlenen satranç tahtası (chess-board) yapıları, tane sınır göçleri (grain boundary migration- GBM), kuvars ve feldspat kristallerinde gelişen tane dönme yeniden kristallenmeleri (subgrain rotation- SGR) sünek deformasyonu işaret eden yapılardır. Kuvars kristallerinde gelişen tane şişme yeniden kristallenmesi (bulging recrystallization- BLG) ve ince kesitlerde izlenen mikro faylar da deformasyonun kırılgan karaktere kadar sürekli olarak devam ettiğini göstermektedir. Bu dokusal özelliklere göre deformasyon sıcaklığı 600 ile <250°C arasında değişmektedir. Hem mezo hem de mikro ölçekte gözlemlenen C-S yapıları, mika balıkları ve σ-tipindeki feldspat kristalleri makaslamanın sağ yanal ve itilme yönünün doğuya doğru olduğuna işaret etmektedir. Kuzey Kapıdağ Plütonu'nda gelişen deformasyonun niteliğini ve makaslamanın karakterini anlamak amacıyla seçilen yönlü örnekler üzerinde üç boyutlu gerilme analiz yöntemi uygulanmıştır. Bu yöntem için kuvars kristalleri indeks mineral olarak seçilmiş ve Mathematica yazılım programı yardımı ile seçilen örneklerin kinematik vortisite değerleri (Wk), Flinn k değerleri, oktahedral kayma gerilmeleri ve Lode's oranları hesaplanmıştır. Bununla birlikte her örneğin temsili üç boyutlu gerilme elipsoidleri de çizilmiştir. Buna göre, örnekler 1.1 ile 5.32 arasında değişen Flinn k değerleri ve -0.64 ile +0.13 arasında değişen Lode's oranları sergilemektedir. Bu değerlere göre örneklerin büyük çoğunuğu Flinn ve Hsu diyagramlarında daralmalı (constrictional) deformasyon alanında kümelenmektedir. Örneklerin hesaplanan kinematik vortisite değerleri (Wk) 0.73 ile 0.99 arasında değişmektedir ve bu değerler örneklerin baskın olarak basit makaslama kuvvetleri altında deforme olduklarını göstermektedir. Elde edilen bütün bu veriler, Kuzey Kapıdağ Plütonu'nda gelişen deformasyonda basit makaslamanın baskın olduğuna ve deformasyonun sağ yanal transtansiyonel bir rejim altında geliştiğine işaret etmektedir.
  • Öge
    Manyas gölü havzası'nın hidrojeoloji incelemesi ve yeraltısuyu hassasiyet haritası
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-28) Alan, Hazel ; Karagüzel, Remzi ; 505211304 ; Jeoloji Mühendisliği
    116Y407 numaralı TÜBİTAK projesi kapsamında Manyas Gölü Havzası'nın hidrojeoloji incelemesinin yapılması ve yeraltısularının kirlenme potansiyelinin ortaya konulması amacıyla yürütülen bu çalışma, İstanbul Teknik Üniversitesi Lisansütü Eğitim Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Programı kapsamında Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışma alanındaki litolojik birimler, önceki çalışmalarda tanımlanan formasyon isimlerine göre; yaşlıdan gence doğru Karakaya Karmaşığı, Bilecik Formasyonu, Ilıca-Şamlı Granodiyoriti, Soma Formasyonu, Ezine Volkanitleri, Manyas Formasyonu ve Alüvyon (Kuvaterner çökeller) olmak üzere 7 grupta incelenmiştir. Manyas Gölü, gölün kuzey ve güneyinde bulunan yükselim alanının ortasında ve doğu-batı doğrultulu çöküntü alanında konumlanmıştır. Kuzeybatıda iki kola ayrılan Kuzey Anadolu Fayı'nın güney kesiminde bulunan Yenice-Gönen, Manyas-Mustafakemalpaşa, Uluabat ve Bursa fayları tarafından denetlenen havzalardan biri Manyas Gölü Havzası'dır. Manyas Çayı (Kocaçay), havzanın güneyinden kuzeye doğru akarak Manyas Gölü'nü beslemektedir. Havzada ve yakın çevresinde mevcut olan beş adet meteorolojik istasyona ait hidrolojik veriler kullanılarak ortalama yağış, buharlaşma, akış ve süzülme hesaplamaları yapılmış ve meteorolojik su bütçesi hesaplanmıştır. Yüzey drenaj alanı 2993 km2 olan Manyas Havzası'na düşen ortalama yağış miktarı 2016,3 hm3/yıl ve gerçek buharlaşma miktarı ise 1212,3 hm3/yıl olarak hesaplanmıştır. Hidrolojik döngüye göre 803,98 hm3/yıl suyun akışa geçtiği hesaplanmıştır. Gölden buharlaşma 118 hm3/yıl olarak hesaplanmıştır. Çalışma alanındaki sondaj kuyularından çekim ise 21 hm3/yıl olarak kabul edilmiştir. Karadere (Ergili) regülatörü ile 430,65 hm3/yıl su ise havza dışına boşalmakatadır. Buradan, yapılan meteorolojik su bilançosuna göre toplam beslenme ile toplam boşalım arasındaki fark olan 234,33 hm3/yıl suyun havzadaki ölçülemeyen çekim olduğu tespit edilmiştir. Çalışma alanına ait hazırlanan 1/25:000 ölçekli hidrojeoloji haritasıında, litolojik birimler Pekişmiş Formasyonlar ve Pekişmemiş Formasyonlar olarak sınıflanmıştır. Havzadaki Pekişmemiş Formasyonlar Yaygın ve Zengin Akiferler, Pekişmiş Formasyonlar ise Bölgesel-İlişkisiz Akiferler, Zayıf Akiferler ve Çok Zayıf Akiferler olarak sınıflandırılmıştır. Çalışma alanında bulunan akiferlerin Transmisibilite (T) ve Hidrolik İletkenlik (K) parametrelerini belirlemek amacıyla, kuyuların pompaj deney verilerine ulaşılamadığı için akifer parametreleri mevcut kuyu loglarına ait özgül debi ve akifer kalınlığı verileri kullanılarak ampirik yönteme göre hesaplanmıştır. Alüvyonda açılmış 5622-B numaralı sondaj kuyusuna ait veriler değerlendirildiğinde; transmisibilite (T) katsayısı 0,8125 (m2/s), Permeabilite katsayısı (K) ise 2,32x10-2 m/s olarak hesaplanmıştır. Manyas Formasyonu'nda açılmış 5326-A, 5326-B ve 5623 numaralı kuyularda ise Transmisibilite (T) değerleri 0,02 m2/s (5326-A), 0,12 m2/s (5326-B), ve 0,13 m2/s (5623); permeabilite (K) değerleri ise 9,11 x 10-5 m/s (5326-A), 3,7 x 10-3 m/s (5326-B) ve 1,4 x10-3 m/s (5623) olarak belirlenmiştir. Manyas Gölü Havzası'ndaki yeraltısularının fiziksel, kimyasal ve içilebilirlik - kullanılabilirlik özelliklerini ortaya koymak amacıyla kurak (Ekim 2019) ve yağışlı (Haziran 2019) dönemde alınan su numunelerinin kimyasal analiz sonuçları kullanılarak kalite parametreleri değerlendirilmiştir. Yeraltısularının kimyasal özellikleri değerlendirildiğinde genellikle Ca-HCO3 ve Na-K-HCO3 bileşimli sular olduğu ve alınan su numunelerinin çoğunun kullanma-sulama suyu olarak kullanılabilir özellikte olduğu tespit edilmiştir. Çalışma alanında yağışlı ve kurak dönemde alınan toplam 51 adet su numunesinin 28 adedinde toplamda 7 adet kalite parametresi için limit değerleri aştığı tespit edilmiştir. Bu örneklerin 15 adedi aynı lokasyonun kurak ve yağışlı dönem konsantrasyonlarını temsil etmektedir. Yeraltısularının kalitesini değerlendirmek amacıyla temin edilen su numunelerinde limit değerleri aşan kalite parametreleri ise elektriksel iletkenliği, nitrat (NO3-), mangan (Mn), arsenik (As), bor (B), antimon (Sb) ve alüminyum (Al) olarak tespit edilmiştir. İnceleme alanında DRASTIC ve Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) yöntemlerinin entegrasyonu ile yeraltısularının kirlenme potansiyelini ortaya koymak amacıyla yeraltısuyu hassasiyet haritası oluşturulmuştur. DRASTIC yöntemde, kirlenme potansiyelini etkileyen; arazi eğimi, toprak türü, yeraltısuyu derinliği, vadoz zon etkisi, yeraltısuyu net beslenimi, akifer türü, ve hidrolik iletkenlik olmak üzere 7 adet parametre kullanılmıştır. İnceleme alanında hidrojeolojik sistemlerin Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) tabanlı analizi yapılarak "AHS - DRASTIC İndeks" değerleri hesaplanmıştır. Hazırlanan yeraltısuyu hassasiyet haritasında, özellikle Manyas Gölü yakın çevresinin kirlenmeye karşı en hassas alanlar olduğu görülmüştür. Kirlenme potansiyeli yüksek ve çok yüksek olan alanlarda; tarımsal üretim, hayvancılık, yerleşimler ve tarıma dayalı sanayi kuruluşlarının katı ve sıvı atıkları ile gübre ve zirai mücadele ilaçlarının yaygın olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Hazırlanan yeraltısuyu hassasiyet haritasının doğruluğu, sahada yeraltısularından temin edilen su numunelerinin kimyasal analiz sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bu alanlardan alınan yeraltısuyu örneklerinde, nitrat, arsenik vb., değerleri, özellikle içme-kullanma suyu standartlarının üzerinde bulunmuştur. Manyas Gölü havzasından su kütlelerinin korunmasına yönelik olarak mevcut yasal düzenlemelere göre belirlenmiş koruma alanlarının bu çalışma kapsamında üretilen yeraltısularının kirlenmeye karşı hassasiyet haritasından yararlanarak revize edilmesi önerilmiştir.
  • Öge
    Istranca masifi'nin doğu kesiminde yer alan volkanikli fliş istifinin yaşı ve kökeninin araştırılması
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-14) Akın, Ali ; Sunal, Gürsel ; 505181301 ; Jeoloji Mühendisliği
    Istranca Masifi, batısında Balkan Zonu, doğusunda İstanbul Zonu bulunan geç Prekambriyen'den erken Kretase'ye kesintili de olsa yapıların takip edilebildiği, Tetisidlerin Paleozoik ve Mesozoik evriminin daha iyi anlaşılabilmesi için önemli konuma sahip tektonik birliktir. Bazı araştırmacılar Istranca Masifi'ni Kimmerid Orojenezi'nin bir parçası olarak görürken, bazıları da Lavrasya'nın güneyinde konumlanmış pasif kıta kenarı olarak yorumlamaktadır. Masifin stratigrafisi eski çalışmalarda 1) Permiyen öncesi kristalin "temel" ve bunlara sokulan Permiyen yaşlı Kırklareli metagranitleri ve 2) Mesozoik sedimanter "örtü" olarak basitçe ikiye ayrılmıştır. Ancak, yapılan yeni çalışmalar ile litostratigrafik birimlerin yaşları oldukça değişmiştir. Masifin doğu kısmında (Kıyıköy bölgesi), temelde geç Proterozoik metasedimanterleri ve bunları kesen Kambriyen metagranitleri gözlenmiş, bu birimlerin üzerinde, daha önce Triyas olarak yaşlandırılan, Ordovisyen-Karbonifer aralığında gelişmiş metasedimanter kayaları tespit edilmiştir. Ayrıca Karbonifer yaşlı yığışım prizması ve genelde buna sokulan magmatik yayın parçalarına ulaşılmıştır. Bu değişikliklerin ardından Masif, batıda Kırklareli Birliği, doğuda Vize Birliği, Mahya Kompleksi, Yavuzdere Kompleksi ve Jura Napı olarak beş farklı tektonostratigrafik birliğe ayrılmıştır. Geç Jura-erken Kretase döneminde gelişen bölgesel metamorfizma ile kayalar epidot-amfibolitten yeşilşiste değişen fasiyes aralığında metamorfizmaya uğramıştır ve tüm bu kayalar üzerine nüfuz eden deformasyon yapıları (S2 foliasyonları ve L2 lineasyonları) gelişmiştir. Eski dönemde gelişmiş olan deformasyonlar, geç Jura-erken Kretase deformasyonu ile üzerlenmiştir. Istranca Masifi'nin Doğu kısmının yapısı, kuzeydoğu-, kuzey- ve nadiren kuzeybatı-verjanslı napların biraraya gelmesiyle oluştuğu düşünülmektedir. Doğu kısmında genel olarak geç Jura-erken Kretase dönemine ait iki farklı deformasyon evresinde, ilk olarak S2 foliasyonları oluşmuştur. Bunların eğim yönü kuzey, kuzeydoğu ve doğuya doğrudur. L2 lineasyonları ise kuzey, kuzeydoğuya doğrudur ve kuzey-, kuzeydoğuya doğru makaslama yönü verir. İkinci evrede ise foliasyonlar, krenülasyon klivajlarınca yer yer üzerlenmiştir. İkinci evre sıkışma ile gelişmiştir, güneybatıya doğru makaslama yönü vermektedir ve kuzey-, kuzeydoğuya doğru olan ilk evredeki makaslamanın tam zıttıdır. Tüm bu eski öngörüler ile Mesozoyik döneme addedilen bu kayaç ve temsil ettikleri olayları test etmek için bu çalışma kapsamında, Istranca Masifi'nin doğu kısmında kalan, eski çalışmalarda "örtü" birimlerinin stratigrafik olarak en üst kısmını oluşturduğu düşünülen volkanikli fliş istifi olan Serves Metagrovağı ve bunun üstüne gelen Nişantaşı Metakumtaşı, Kumlukoy Metakumtaşı birimleri ayrıntılı bir şekilde çalışılmıştır. Bu kesimin yeni çalışmalar ve öngörüler ışığında stratigrafik konumu ve de geçirmiş olduğu deformasyon aydınlatılmaya çalışılmıştır. Çalışma alanında görülen en yaşlı kayalar önceki çalışmalarda Serves Metagrovağı olarak isimlendirilen birimdir. Daha yaşlı birimler ile olan ilişkisi yoğun bitki örtüsü nedeniyle net olarak ortaya konulamamıştır. Ancak eski çalışmalarda Mahya şistlerinin devamı olarak dereceli geçişli olduğu söylenmektedir. Alt kesimleri Serves Burnu'nda, açık gri, gri renkli metakumtaşları, şistler ve gri-koyu gri renkli fillatlar şeklinde görülmektedir. İnce kesitte feldspatça zengin olan ve kuvars, litik taneler, muskovit içeren, iyi foliasyon geliştirmiş kayalardır. Nişantaşı Sırtı'na yakın kısımlarda görülen kahverengi altere renkli, serizitleşmiş kaba taneli metakumtaşları ince kesitte feldspat + litik taneler + kuvars + muskovit + serizit mineralleri gözlemlenir. Feldspatların bu kadar yaygın olması, kaynak alanın magmatik bir alana yakın olmasıyla ilişkili olabilir. Serves Koyu'nda ise ayırt edici olarak yeşil renkte görülen şist, fillat, kalkşistler ve metakumtaşları gibi metasedimanter kökenli kayalar ile bazik bileşimli metatüfler ardalanmış bir şekilde görülmektedir. İnce kesitte feldspat + amfibol + epidot + titanit + klorit + opak mineraller görülen, deformasyon sebebiyle eski dokusunu koruyamamış bu bazik kayalar petrografik olarak yeşilşist olarak adlandırılmış, arazi ilişkilerinden dolayı köken olarak tüf olarak yorumlanmıştır. Ayrıca, foliasyon düzlemlerine paralel gelişmiş ve makaslanıp kıvrımlanmış kuvars damarları, deformasyondan önceki dönemde akışkan varlığının yüksek olduğunu göstermektedir. Bu hali ile istif sedimanter anlamda türbiditik ve tektonik anlamı ile de filiş istifidir. Yaptığımız çalışmalar bu birimin Karbonifer yaşlı bir yığışım prizması ürünü olduğunu düşündürmektedir. Çalışma alanındaki metamorfik kayaların yapısal özellikleri kısa mesafelerde farklılıklar göstermektedir. Bu sebeple çalışma alanı görülen S1 foliasyonlarına göre farklı yapısal "bölgelere (zonlara)" ayrılmıştır. Güneyde, Serves Koyu'nda, foliasyonlar ortaç-dik açılarda, güneye-güneybatıya doğru eğimlidirler ve foliasyonların kıvrımlanması ile izoklinal kıvrımlar gözlemlenmektedir. Kuvars damarlarından ve kıvrımlardan çıkartılan kinematik analizlere göre bu kısımlarda güneybatı- ve batıya verjanslı makaslama hareketi görülmektedir. Foliasyonlara paralel gelişmiş milonitik sünek faylarda güney-güneybatıya doğru normal faylanma görülmektedir. Serves Burnu'nda ise hafif dalımlı, açık kıvrımlar görünmektedir. Krenülasyon kıvrımı olarak yorumlanacak bu kıvrımlar, kuzeydoğu-güneybatı taraflarından saf makaslama (sıkışma) hareketi göstermektedir. Nişantaşı Sırtı'nda ise yatık kıvrımlar görülmektedir ve asimetrik kıvrım ve kuvars damarlarından çıkartılan kinematik hareket kuzeye doğru makaslama yönü göstermektedir. Foliasyonlar ile kıvrım eksen düzlemleri paraleldir. Tüm bu yapılar bindirmelerle ilişkili yapılardır. Istranca Masifi'nin doğu kesiminden alınmış olan üç farklı metakumtaşı ve bir yeşilşist örneğinden ayırtlanan zirkonlardan yapılan U-Pb tarihlendirilmesiyle kayaların oluşum yaşı, son depolanma tarihleri ve kaynak alanları hakkında değerli verilere ulaşılmıştır. Nişantaşı Sırtı'ndan ve Mavroz Koyu'ndan alınan iki kaba taneli metakumtaşı benzer yaş sonuçları vermiştir. İlk örnekten derlenmiş 109 zirkondan elde edilmiş olan en genç yaş 342 My'dır. İkinci örnekten ayrılan 120 zirkondan en genç yaş 338.2 My'dır. Serves Koyu'ndaki metatüf örneğinden elde edilebilmiş 4 zirkon mineralinden ise en genç 324 Ma yaş elde edilmiştir. Poliçe tarafından alınan Kumlukoy Metakumtaşı'na ait örnekten ise 256 My gibi genç bir yaş elde edilmiştir. Eski çalışmalarda Jura olarak öngörülen Serves Metagrovağı'nın çökelim yaşı bu çalışmada alt Karbonifer olarak bulunmuştur. Serves Koyu'ndaki birimlerin yapısal olarak daha üstte olduğu düşünülürse daha genç yaş vermesi normal bir durumdur. Kumlukoy Metakumtaşı'nın yaşı ise Üst Permiyen-Triyas olarak verilebilir. Bu yaşlar çerçevesinde, Serves Metagrovağı'nın altta görülen kayaları Mahya ve Yavuzdere Kompleksleri'nin geliştiği yay ile ilişkili görünmektedir. Serves Koyu birimleri ise gerek petrografik, gerek yapısal ve de yaşı açısından Mahya Kompleksi ile doğrudan benzerlik göstermektedir. Daha genç çökelim yaşına sahip Kumlukoy Metakumtaşı ise batıdaki Triyas Metasedimanter istifi ile benzerlik göstermektedir. Ayrıca, Serves Metagrovağı detritiklerinin Mesoproterozoik dönemi zirkonları içermemesi bu birimlerin Gondwana'nın Kuzey Afrika kısımları ile deneştirilebileceğini gösterir. Bu çalışma sonucunda, Istranca Masifi'nin doğusunda Jura ve Kretase yaşlı olarak kabul edilen birimlerin yaşlarının Karbonifer ve Permo-Triyas olduğu saptanmıştır. Serves Metagrovağı'nın daha batıda kalan Mahya ve Yavuzdere Kompleksleri ile ilişkisi anlaşılmaya çalışılmıştır ve detritik zirkonlar yardımıyla kökenleri hakkında veriler elde edilmiştir. Ayrıca, bölgenin yapısal jeolojisi çalışılarak birimlerin kendi içerisindeki konumları aydınlatılmaya çalışılmıştır.
  • Öge
    Inventory of masswasting and sediment transport features on the Ligurian margin
    (Graduate School, 2022-06-28) Ahmadov, Rashid ; Eriş, Kürşad Kadir ; Spieb, Volkhard ; 505181325 ; Geological Engineering
    The Ligurian margin (NW-Mediterranean Sea) is a seismically and tectonically active margin, and lots of mass wasting processes and submarine landslides are known on the deeper slope. Based on multichannel seismic reflection data from the expedition of M73/1, LIMA-LAMO (Ligurian Margin Landslide Measurements & Observatory) 2007, this study attempts to have a better idea of the underground structure of the deepwater area of the Ligurian Margin, including the deeper slope (1500-2000 m water depth) west of the Var Canyon with several scars, landslide, and the Var Canyon zone with its channels, terraces, and flanks in down to roughly 2500 m water depth. The seismic-stratigraphic analysis and facies description of the processed 17 seismic lines allowed us to understand the connection between the deposits and deeper areas and the original deposits where the failure masses were coming from. There has been no study before this thesis about the collected deepwater survey data from the M73/1 2007 expedition. In brief, these seismic profiles can be used for future scientific works, and there is no need to repeat processing. It is well known that sea-level fluctuations have deeply influenced the stratigraphy of the region. However, at present, this study is not able to assign a geologic age to the deposition of sequences in relation to sea-level changes. The narrow continental shelf and steep gradients have minimized the effect of sea-level change. A more precise, extensive, and dense survey is needed to evaluate the event in the region.
  • Öge
    Gelibolu yarımadası, Gökçeada ve Bozcaada arasındaki deniz alanının geç pleyistosen-güncel sismik stratigrafisi ve paleocoğrafik evrimi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-28) Karakoç Gültekin, Derya İpek ; Yaltırak, Cenk ; 505171325 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological Engineering
    Bu çalışmada, Kuzey Ege Denizi'nde, Gökçeada, Bozcaada ve Gelibolu Yarımadası arasında kalan alanda, sığ sismik veriler kullanılarak bölgenin Geç Pleyistosen-Güncel sismik stratigrafisi ve paleocoğrafik evrimi araştırılmıştır. Çalışmada, 2005 yılında Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi tarafından yürütülen TCG Çubuklu ve TCG Çeşme adlı araştırma gemilerinden toplanan çok ışınlı batimetri haritaları ile 1995, 1996 yıllarında TCG Çubuklu ve 1997 yılında Arar R/V araştırma gemileri tarafından toplanan yaklaşık 590 km uzunluğunda sismik veri kullanılmıştır. Batimetri verileri kıyıya kadar anonim sonar verileri ile tamamlanmış ve yanlış okumalar düzeltilmiştir. Çok ışınlı derinlik verileri bölgenin morfolojik unsurlarının tanımlanmasında kullanılmıştır. Kâğıda baskı sismik veriler bilgisayar ortamına aktarılarak sayısallaştırılmıştır. Çalışma alanının Geç Kuvaterner stratigrafisinin araştırılmasında küresel deniz seviyesi değişimleri esas alınarak sekans stratigrafik yöntem analizleri kullanılmıştır. Schlumberger şirketine ait Petrel programı kullanılarak, sismik kesitler üzerinde yüksek yansıma genliğine sahip yüzeyler belirlenerek, birimler arası uyumsuzluk yüzeyleri belirlenmiştir. Tanımlanan yüzeyler 3 boyutta birleştirilerek her bir birimin taban yüzeyi oluşturulmuştur. Oluşturulan bu yüzeyler arasındaki farklar alınarak birimlerin kalınlık dağılım haritaları elde edilmiş olup bu veriler küresel deniz seviyesi değişim eğrisine göre yorumlanmıştır. Elde edilen taban topografyaları ve kalınlık dağılım haritaları ile deniz seviyesi değişimleri ve birimlerin bulunma konumlarına göre tektonik çökme hızı hesaplanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, sismik verilerde gözlenen kıvrımlı akustik temel birim üzerindeki paket içerisinde deniz tabanından aşağıya doğru sıralanan birimler tanımlanmıştır. Deniz seviyesi düşmesi esnasında erozyon ve depolanma arasında oluşan minör yükselmelerde havza kenarında aşmalı plaj ve delta çökelleri ile tanımlanan bu birimler sırasıyla Birim 1, Birim 2, Birim 3 ve Birim 4 olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, Gökçeada-Limni sırtı ile Biga Yarımadası arasında 136-12 bin yıl öncesine kadar hep bir körfez olduğu zaman zaman göl ortamına dönüştüğü anlaşılmış ve bu çalışmada Aksu Baseni olarak adlandırılmıştır. Ayrıca, Çanakkale Boğazı ekseninden deniz seviyesi düşmesine bağlı olarak oluşan derin kanyonun daima Saroz körfezine uzandığı doğal olarak Çanakkale Boğazı ve uzantısı olan Anafartalar kanyonunun eski boğazı oluşturduğu anlaşılmaktadır.