LEE- Yapı Bilimleri-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 25
-
ÖgeAtik Valide Sultan Külliyesi'nin tarihsel gelişimi ve koruma sorunları(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-04-14)İstanbul'un Anadolu yakasında ve Kocaeli Yarımadası'nın batı kesiminde yer alan Üsküdar ilçesi, güneyde Kadıköy, kuzeyde Beykoz, doğuda Ümraniye ilçeleriyle çevrili olup batı ve kuzeybatıda da İstanbul Boğazı'na açılır. Osmanlı öncesinde küçük bir kasaba olan Üsküdar'ın Osmanlı dönemindeki kentleşme çizgisi, coğrafyasının doğru değerlendirildiğinin de önemli bir göstergesidir. Bu gelişmede Mekke ve Medine'ye gidecek hacı adaylarının buradan yolcu edilmesi ve Surre-i Hümayun'un buradan yola çıkması da önemli bir role sahiptir. Yıllar önce buraya yerleşen ve ticaret serbestisi kazanan Osmanlılar, fetih sonrasında yalnız nüfus açısından değil idari olarak da bölgeyi yenilemişlerdir. Bu doğrultuda ilk anıtsal yapılar da inşa edilmeye başlanmıştır. Vezir Rum Mehmed Paşa'nın yaptırdığı tabhaneli cami, türbe ve ortadan kalkmış olan hamam ve medreseden oluşan külliye, Üsküdar'ın peyzajında öne çıkan bir erken Osmanlı Dönemi yapıtıdır. Bu mimari birikim arasında öne çıkan bir 'Sinan' yapıtı da tez konusu olan 'Atik Valide Sultan Külliyesi'dir. Sultan III. Murad'ın annesi Nurbanu Valide Sultan tarafından 1570–1579 yıllarında yaptırılmış olan Valide Sultan Külliyesi, görkemli bir yapılar topluluğudur. Tasarımı Mimar Sinan'a ait olan bu anıtsal kompleks, döneminin önemli sultan külliyelerinde, örneğin Süleymaniye Külliyesi'nde kullanılmış olan kapsamlı bir programa sahiptir. Atik Valide Külliyesi, cami ve medresenin merkezi oluşturduğu ve bu merkez çevresine yerleştirilmiş tek yapılar -tekke, darülkurra ve hamam- ile birleşik bir yapılar topluluğu olan 'kervansaray, imaret, tabhane, darüşşifa, darülhadis ve sıbyan mektebi'nin yer aldığı büyük bir komplekstir. Sinan'ın diğer yapıtlarından farklı olarak birleşik yapılar grubu, işlevleri bağlamında özerk ve kendi içinde bütünleşik birimlerden oluşan ama tümü birden tek bir yapının bağladığı bütünlüğe de sahip olan özgün bir modeldir. Kompleksin özgünlüğü, çok sayıda ve farklı işlevi bir araya getirmesi ve bunları tek yapı ve grup olarak yerleşimin mevcut dokusu içinde çözümlemesindedir. Mevcut dokuya uyum konusunda diğer selâtin külliyelerden farklılaşmış bir model sunar. Tezin ana teması, kompleksin bu ünik formatının tarihsel/coğrafi bağlamını açıklama yorumlama ve belgelemenin yanı sıra tarihi boyunca yapılan müdahaleleri belgelemek ve yapısal tarihinin dökümüne ulaşarak günümüzdeki yenilenme koşullarının verilerini elde etmek ve öneriler geliştirmektir. Tezin '1.Giriş' ve '2. Üsküdar' bölümlerinde, Külliye'nin içinde yer aldığı coğrafya ile tarihsel/sosyal bağıntıları üzerinde durulmuş ve bir yer/dönem çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. 3. Bölüm'de, genellikle üzerinde çok çalışılmış bir konu olduğundan 16.Yüzyıl'da Osmanlı Devleti'nin sosyal ve ekonomik örgütlenmesine kısaca değinen bir derleme yapılmıştır. Amaç, Atik Valide Külliyesi'nin inşa edildiği dönemin ruhunu kavramaktır. 4. Bölüm, 'Külliye' kavramının ve tarihi gelişmesinin, örgütlenme modelleri ve erken örneklerinden başlayarak derlenmesine ayrılmıştır. Sonraki bölümlerde, yapıtın doğrudan mimari/işlevsel/teknik özellikleri ve tarihsel gelişimi irdelenmeye çalışılmıştır. Yapıldığı tarihten bugüne kadar çeşitli işlev değişikliklerine ve sayısız fiziki müdahaleye maruz kalmış, eklemelerle değiştirilmiş yapıların gördüğü müdahalelerinin belgelerine ulaşabilmek amacıyla Osmanlı Dönemi kaynakları detaylı olarak incelenmiş ve ilgili BOA belgeleri tablolar halinde ekte sunulmuştur. Ayrıca kapsamlı bir literatür çalışması yapılmıştır. Çalışmanın ana hedeflerinden olan yapılara ait özgün restitüsyon önerileri, dönem yapılarıyla karşılaştırmalı olarak her yapı için münhasıran çalışılmış ve 'I. Dönem/16.Yüzyıl (Sinan Dönemi) ve II.Dönem/ 19.Yüzyıl Sonu' şeklinde iki aşamalı olarak hazırlanmıştır. Tezin 5. ve 6. bölümlerinde sunulan bu çalışmalar yoluyla 16.Yüzyıl'dan 21.Yüzyıl'a uzanan sürede, mimari mirasın kullanım ve değerlendirme kıstasları konusunda olduğu kadar yapım tekniklerinin dönemsel ayrımları konusunda da önemli bir bilgi birikimi sağlanmıştır. Çalışmanın 7. ve son bölümünde Atik Valide Sultan Külliyesi yapılarının koruma sorunları ele alınmıştır. Hazırlanan restorasyon ve yeniden işlevlendirme projesi ise, bilimsel koruma kriterlerinin yanı sıra onarımda yeni malzeme ve tekniklerin kullanımını da öngörmektedir. Özgün şemaların, plan öğelerinin ve mekân birimlerinin ve özgün malzeme ve tekniklerin ortaya çıkarılmasını ve korumaya alınmasını amaçlamaktadır. FSM Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin kullanımı için önerilen yeniden işlevlendirme projesi, çalışmanın deneysel aşamasını oluşturmaktadır. Güzel Sanatlar Fakültesi'nin gereksinimlerinin en az müdahale ile elde edilmesi, kuşkusuz projenin birincil ilkesidir. Proje ile bu eşsiz kompleksin özgünlüğünü zedelemeden, bu özgünlüğü çağdaş sanatlar düzleminde yeniden işler kılmayı amaçlayan bir öneri geliştirmeye çalışılmıştır. Tez, bu anıtsal ve ünik yapıtın korunmasına katkı sağlamak ve bugünden yarına 'Sinan Mimarlığını Aktarma'yı hedeflemektedir.
-
ÖgeKonut binalarında doğal aydınlatma sistemi tasarımına yönelik veri madenciliğine dayalı bir karar modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-05-14)Günışığı, kişilerin barınma, dinlenme, çalışma gibi eylemleri gerçekleştirdiği iç mekanların aydınlatılması amacıyla geçmişten itibaren kullanılan en önemli araçtır. Günışığı, iç mekanlarda kullanıcıların konfor, sağlık, esenlik ve bilişsel aktivitelere yönelik gereksinimlerini karşılarken, aynı zamanda yapma aydınlatma gereksinimini azaltarak enerji korunumu sağlamaktadır. İnsanların günün büyük bir bölümünü iç mekanlarda geçirdiği düşünüldüğünde, kişilerin hem fizyolojik hem de psikolojik ihtiyaçlarının giderilmesinde günışığın iç mekana alınması temel bir tasarım stratejisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Konut mekanları, barınma ihtiyacının yanı sıra insanların özel yaşamlarını gerçekleştirdiği, dinlenme ve konfor gereksinimlerini karşıladığı, bu doğrultuda mekansal konfor koşullarının sağlanmasının temel gereklilik olduğu yaşam alanlarıdır. Günümüzde gelişen teknoloji ve çevresel koşullar nedeni ile değişen çalışma biçimleri, konut mekanlarını yaşama eylemlerinin yanı sıra, aynı zamanda çalışma eyleminin gerçekleştirildiği çok işlevli mekanlara dönüştürmüştür. Bu durum konut binalarında gereksinim duyulan görsel konfor koşullarının farklılaşmasına, aydınlatmaya yönelik gerçekleştirilen enerji tüketim payının artmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, çok işlevli konut mekanlarının görsel konfor gereksinimlerinin yeniden ele alınması ve konut mekanlarının günışığı aracılığıyla görsel konfor koşullarının sağlayan, böylelikle aydınlatmaya yönelik enerji tüketimini minimize edilmesine imkan verecek şekilde doğal aydınlatma sistemleri olarak tasarlanması, konforlu ve sürdürülebilir konut tasarımı için önemli bir gereklilik haline gelmiştir. Belirtilen gereksinimler ve gelişen şartlar doğrultusunda gerçekleştirilen doktora tez çalışmasının amacı; artan kullanım süreleri ve değişen kullanım biçimleri ile günlük hayatta önemli bir yer kaplayan konut mekanlarının doğal aydınlatma sistemleri aracılığıyla görsel konfor koşullarının sağlandığı sürdürülebilir konut mekanları olarak tasarlanmasıdır. Bu doğrultuda çalışmada konut binalarında yaşama ve çalışma faaliyetleri için görsel konfor koşullarını optimize etmek amacıyla karar destek yöntemlerinden biri olan veri madenciliği disiplininden yararlanarak doğal aydınlatma sistemleri için bir tasarım karar modeli geliştirilmektedir. Spesifik olarak, tez çalışması; farklı tasarım evrelerinde ele alınan doğal aydınlatma sistemi tasarım parametrelerini dikkate alan bir karar ağacı geliştirmek, karar destek sistemi yaklaşımını veri madenciliği aracılığıyla parametrik doğal aydınlatma sistemi tasarım modeline entegre etmek ve farklı görsel eylemlerin gerçekleştirildiği konut mekanlarında -özellikle yaşama mekanlarında- iç mekan görsel konfor koşullarını sağlayan doğal aydınlatma sistemleri için tasarım kuralları belirlemeyi hedeflemektedir. Çok işlevli konut mekanlarına ilişkin doğal aydınlatma sistemi tasarımı karar modelinin geliştirildiği tez çalışması 5 ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde araştırmanın amacı, kapsamı ve yöntemi tanımlanmış; literatürdeki mevcut çalışmalar değerlendirilmiştir. İkinci bölümde, konut mekânlarının değişen kullanım biçimleri ile görsel eylemler ve bunlara ilişkin konfor gereksinimleri analiz edilmiş, doğal aydınlatma sistemine etki eden doğal ve yapma çevre parametreleri tanımlanmıştır. Üçüncü bölümde ise büyük veri kümelerinden anlamlı bilgi çıkarımına olanak sağlayan veri madenciliği yaklaşımları incelenmiş ve uygun modelin seçimine ilişkin yöntemler detaylandırılmıştır. Dördüncü bölümde, parametrik tasarım ve günışığı simülasyonları ile oluşturulan geniş veri kümesi üzerinden, çok işlevli konut mekânlarında görsel konfor koşullarını sağlayan doğal aydınlatma sistemi tasarımı için veri madenciliği dayalı bir karar modeli önerilmiştir. Önerilen model aracılığıyla, farklı engel durumları için konut mekanındaki görsel konfor düzeylerinin tahmini ve doğal aydınlatma sistemine yönelik tasarım kurallarının üretimine yönelik yöntem sunulmuştur. Beşinci bölümde, geliştirilen model yaşama mekânları için uygulanarak, farklı yerleşme senaryolarına göre belirlenen engel etkileri altında çok işlevli yaşama mekanlarında çeşitli görsel konfor düzeylerinin elde edilmesi için doğal aydınlatma sistemi tasarım kuralları üretilmiştir. Aynı zamanda modelin doğruluğu çeşitli performans metrikleri ile değerlendirilmiştir. Son olarak, altıncı bölümde modelden elde edilen çıktılar, modelin kapsamı, sınırları ve farklı iklim bölgelerinde kullanımı ile yapay zekâ modeline dönüştürülme potansiyeli değerlendirilmiştir.
-
ÖgeEnhancing building resilience to climate change based on analysis of physical indicators: Çeliktepe case(Graduate School, 2024-11-08)Climate change poses a significant challenge to urban environments worldwide, particularly affecting informal settlements often characterized by inadequate infrastructure and vulnerable building conditions. As cities like Istanbul expand and face the escalating impacts of climate change, enhancing the resilience of these areas becomes crucial. This thesis focuses on improving resilience to climate change, specifically examining the physical indicators that influence resilience in informal settlements, using Istanbul's Çeliktepe district as a case study. The research addresses key questions essential to understanding and enhancing urban resilience in informal settlements: What are the critical physical indicators that most significantly affect the resilience of buildings against climate change? How do these indicators interact in the specific context of Çeliktepe? What strategic interventions can be developed based on these indicators to improve resilience? The study employs a mixed-method approach combining qualitative and quantitative analyses to answer these questions. The primary analytical tool used is the Analytic Network Process (ANP), which categorizes physical indicators into five principal classes: Structural and Built Environment, Spatial Characteristics and Land Use Patterns, Urban Infrastructure and Networks, Urban Open and Green Spaces, and Demographic and Hazard Profiles. The ANP analysis reveals that the structural and built environment, along with urban infrastructure and networks, are the most influential factors in determining the physical resilience of buildings in Çeliktepe. The research provides a comprehensive examination of Çeliktepe's vulnerabilities and strengths, offering a detailed understanding of the district's conditions. Findings indicate that Çeliktepe's resilience is heavily influenced by factors such as building age, quality, construction type, and infrastructure condition. The study also highlights the importance of managing hazardous land use and ensuring robust critical infrastructure to enhance overall resilience. Data collection involved extensive on-site observations and systematic data acquisition from municipal sources. Field assessments evaluated the structural integrity of buildings and the resilience of key infrastructure elements, such as electricity networks and drainage systems. Additionally, the study analyzed existing building codes, infrastructure capacities, and historical climate data to assess their adequacy in supporting resilience under projected climate scenarios. The study also maps land use patterns and identifies areas within Çeliktepe most vulnerable to extreme weather events, such as floods and heatwaves. By assessing the structural resilience of buildings and the capacity of critical infrastructure to withstand climate impacts, the research provides valuable insights for urban planners, policymakers, and stakeholders involved in urban development and climate adaptation strategies. These findings lay a solid foundation for future research and practical applications. Future studies could expand the range of indicators, involve a broader group of experts, and develop a comprehensive evaluation system to assign resilience scores to various urban indicators. Such a system could enable more precise assessments of urban resilience and guide targeted interventions to enhance the resilience of informal settlements like Çeliktepe. In conclusion, this thesis significantly contributes to urban resilience by offering a detailed analysis of the physical indicators that affect the resilience of informal settlements to climate change. The insights gained are expected to inform future urban planning efforts and support the development of strategic approaches to mitigate climate change impacts and protect vulnerable urban communities.
-
ÖgeAn approach for simulation-based multi-objective optimization of dynamic shading devices(Graduate School, 2024-07-25)The increase in the average temperatures across the world due to global warming increases the cooling requirement in buildings and therefore the amount of energy spent for the cooling. In the office buildings, which are far from being healthy and energy efficient with their high energy consumption profiles, the function-related planning strategies and the curtain glass facade designs mostly designed for prestige purposes. Particularly in the office buildings located in the hot climatic regions, active systems must work to maintain the comfort conditions of the office spaces at an adequate level as a result of the overheating caused by the glass facades. This situation causes high amounts of cooling energy to be consumed. Similarly, the glass facades affect the visual comfort levels in the office spaces and therefore the amount of energy spent for the lighting. In the office buildings, ensuring thermal and visual comfort with minimum energy consumption requires reconsidering the facade design with a holistic approach. It is seen that when the effect of the glass facades on the office building facades, due to the indoor comfort conditions and therefore on the energy expenditure, can be controlled with passive systems, both the user's comfort conditions can be ensured and the building energy performance can be increased significantly. Shading devices are the most important passive design strategies that are effective in preventing excessive solar radiation gain and thus overheating, thus reducing the amount of energy spent on cooling. In addition, the control of daylight, which is the primary lighting source, with shading devices contributes to providing visual comfort conditions with minimum energy. Shading devices are facade systems designed to protect the interior spaces from excessive direct and indirect solar radiation, and they are integrated into the building envelopes. Shading devices also reduce the energy and operating costs of the cooling systems by blocking the solar radiation; however, this situation creates an inverse relationship between the energy required for the cooling and the desired level of the thermal comfort. It is known that cooling has become a priority in design decisions today due to overheating and temperature increases caused by the climate change. Under these conditions, dynamic and climate-adaptive building envelope design should be considered to make building facades more than just a shell. Especially in hot climate regions, designing the glass-facade office buildings to provide thermal and visual comfort conditions while consuming minimum cooling and lighting energy has become a priority design problem. Achieving several goals with different purposes during the design process is possible with multi-objective optimization tools. Optimal values of all variables related to the design can be provided with the help of genetic algorithms that allow input data to be received and the outputs updated accordingly. Genetic Algorithm is a search and optimization method that works similar to the evolutionary process observed in nature. Therefore, this research proposes a new approach for simulation-based multi-objective optimization of dynamic shading devices for an office building located in a hot and humid climate, starting from the very beginning of the architectural design process. The approach aims to increase the thermal comfort in the interior while reducing the cooling and lighting energy consumption of a glass-facade office building located in the hot and humid climate region of Turkey.
-
ÖgeSahne aydınlatması bağlamında ışık ı̇le mekânsal algının ve duygu durumun değerlendı̇rı̇lmesı̇ne ı̇lı̇şkı̇n bı̇r yaklaşım(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-29)Mekân deneyimi, üç boyutlu mekânsal algı ve mekâna ilişkin duygu durumun bütünleşik deneyimidir. Mekâna ilişkin üç boyutlu algıyı ve buradan hareketle kullanıcıların tüm deneyimleriyle birlikte mekâna ilişkin duygu durumu oluşturan en temel bileşen görsel algıdır ve görsel algı da ışık aracılığıyla oluşur. Bu sebeple aydınlatma tasarımı mekânsal algıyı baştan sona değiştirebilecek güce sahiptir. Bununla birlikte ihtiyaçlara cevap verebilen, değişken ve esnek tasarım anlayışı mekânların işlevsel ve etkin kullanımı bağlamında öne çıkmaktadır. Bu noktadan hareketle; ışıkla mekânsal algının değiştirilmesi, dönüştürülmesi ve tanımlanması, mekânı üç boyutlu elemanların durağan sınırlarından kurtararak, özgür, anlık olarak dönüşebilen ve hızla ihtiyaçlara cevap verebilen dinamik ve esnek bir yapıya dönüştürecektir. Bu bağlamda tiyatro sahneleri, dekor ve ışık kurgu değişimlerinin anlık olarak oluşturulabilmesine olanak sağlayan bir mekân olarak ele alınarak, bu çalışma kapsamında, sahne aydınlatması bağlamında ışığın, mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesine ilişkin bir yaklaşım önerilmesi hedeflenmiş ve 'Mekânsal Algı ve Duygu Durum Değerlendirmesi (MADDD) Yaklaşımı' önerilmiştir. MADDD Yaklaşımı; tasarım değişkenlerinin belirlenmesi, değişken değerlerinin belirlenmesi, kurguların oluşturulacağı alanın belirlenmesi, değişkenlerin temsil edildiği kurguların geliştirilmesi, geliştirilen kurguların uygulanması, anketin oluşturulması, katılımcıların belirlenmesi, anketlerin uygulanması, anketlerden elde edilen verilerin istatistiksel olarak analiz edilmesi ve değerlendirilmesi sonucunda; değişkenlerin mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerini ortaya koyan çıktıların elde edilmesi aşamalarından oluşur. MADDD Yaklaşımı kapsamında mekânsal algı ve duygu durumu değerlendirebilmek amacıyla, birbirlerinin karşıtı olan mekânsal algı kavram çiftleri; 'Aydınlık – Karanlık', 'Geniş – Dar', 'Ferah – Basık', 'Sıcak – Soğuk', 'Net – Karışık', 'Dinamik – Monoton', 'Merak Uyandıran – Sıradan', 'Güvenli – Tehlikeli', 'Eğlenceli – Sıkıcı', 'Davetkar – İtici', 'Hoş – Çirkin' olarak, duygu durum kavramları ise; 'Huzur', 'Neşe', 'Mutluluk', 'Sevgi', 'Nefret', 'Üzüntü', 'Sıkıntı', 'Korku' olarak belirlenmiştir. Bu tez çalışması kapsamında, önerilen MADDD Yaklaşımının bir örnek çalışmayla, sahne aydınlatması bağlamında uygulanmasıyla belirlenen 'ışık değişkenlerinin' ve 'ışık değişkeni değerlerinin' mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerinin irdelenmesi; ışığın mekândaki değiştirici, dönüştürücü ve tanımlayıcı etkilerinin belirlenerek, mimari/iç mimari tasarımcılar ve sahne tasarımcıları için referans veriler oluşturulması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda örnek çalışma için, yapılan literatür taramalarına dayanarak ve bu taramalardan elde edilen veriler genişletilerek; aydınlatmanın mekân algısına ve duygu duruma etkilerini irdelemek amacıyla aydınlatma tasarımına ilişkin değişkenler; 'ışık miktarı ve loşlaştırma', 'ışık doğrultusu', 'ışık renk sıcaklığı' ve 'ışık rengi' olarak seçilmiştir. Örnek çalışma kapsamında kurguların oluşturulacağı alan için, farklı ışık kurgularının rahatlıkla algılanabilir olması ve renk ya da karmaşık biçimler gibi farklı tasarım değişkenlerinin mekânsal algıyı ve duygu durumu etkilemesini önlemek amacıyla; olabildiğince yalın ve çoğunlukla beyaz renklerde tasarlanmış, günlük yaşamda sıklıkla kullanılabilecek bir mekânı temsil edecek bir dekor tasarımı seçilmiştir. Seçilen dekor üzerinde; 'ışık miktarı ve loşlaştırmanın', 'ışık doğrultusunun', 'ışık renk sıcaklığının' ve 'ışık renginin' değiştiği ışık kurguları oluşturulmuştur. Örnek çalışma yürütüldüğü sırada Covid-19 pandemisinin devam etmesi nedeniyle, çalışmanın dijital olarak yürütülmesine karar verilmiş, bu sebeple oluşturulan ışık kurgularının fotoğraflamaları yapılmış ve bu fotoğraflarla hazırlanan anketler dijital olarak katılımcılara iletilmiştir. Katılımcılardan anket kapsamında gösterilen 'ışık miktarı ve loşlaştırma', 'ışık doğrultusu', 'ışık renk sıcaklığı' ve 'ışık rengi' değişimlerini temsil eden ışık kurgularının fotoğraflarını, mekânsal algı ve duygu durum açısından değerlendirmeleri istenmiştir. Çalışmada ışık miktarı ve loşlaştırmanın mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla; genel aydınlatma kurgusunu oluşturan led lambalı, dokuz adet robot ışık; %100 - %75 - %50 - %25 oranında ışık vermek üzere kademeli olarak loşlaştırılarak, dört farklı ışık miktarı ve loşlaştırma kurgusu elde edilmiş ve farklı ışık miktarları ve loşlaştırma oranlarının mekânsal algı ve duygu duruma etkileri irdelenmiştir. Ayrıca ışık miktarı ve loşlaştırmanın mekânsal algıda dikkat çekiciliğe etkilerinin irdelenmesi için sahnede iki alan belirlenmiş ve bu iki alan iki adet profil spot ile aydınlatılıp, sonrasında bu ışıklar sıra ile loşlaştırılarak, iki alan arasında ışık miktarı ve loşlaştırma farkı %0, %25, %50 ve %75 olacak şekilde kurgular oluşturularak, ışık miktarı ve loşlaştırmanın mekânsal algıda dikkat çekiciliğe etkileri irdelenmiştir. Işık doğrultusunun mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla, dokuz adet robot ışıkla oluşturulan genel aydınlatmanın ve iki adet yer ışığı ile oluşturulan önden doğrultulu aydınlatmanın, bir adet profil spot ile oluşturulan arkadan doğrultulu aydınlatmanın, iki adet par ışıkla oluşturulan yanlardan doğrultulu aydınlatmanın ve iki yer ışığı, bir profil spot ve iki par ışıkla oluşturulan ön-yan-genel doğrultulu aydınlatmaların mekânsal algı ve duygu duruma etkileri irdelenmiştir. Işık renk sıcaklığının mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla doğrusal bir renk sıcaklık artışı sağlamak amacı ile; 3200K renk sıcaklığındaki tungsten halojen lambalı armatürlerle, 5200K renk sıcaklığındaki led lambalı ve 3200K renk sıcaklığındaki tungsten halojen lambalı armatürlerin bir arada kullanılmasıyla yaklaşık 4200K renk sıcaklığında, 5200K renk sıcaklığındaki led lambalı armatürlerle ışık kurguları oluşturulmuştur. Böylelikle, 3200K – ~4200K – 5200K renk sıcaklıklarındaki ışık kurguları kullanılarak, ışık renk sıcaklığının mekânsal algı ve duygu duruma etkileri irdelenmiştir. Bunlara ek olarak, ışık renklerinin mekânsal algı ve duygu durum üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla, led lambalı robot armatürlerle, üç temel ışık rengi olan; kırmızı, mavi ve yeşil renkli ışıklar ve beyaz ışık ile genel aydınlatmada ışıkla boyama yapılarak, ışık renginin mekânsal algı ve duygu duruma etkileri irdelenmiştir. Sonuç olarak örnek çalışmada, 'ışık miktarı ve loşlaştırma', 'ışık doğrultusu', 'ışık renk sıcaklığı' ve 'ışık rengi' değişkenlerinin farklı değerleri kullanılarak, belirlenen sahne dekoru üzerinde ışık kurguları oluşturulmuş, bu kurguların fotoğraflamaları yapılmış ve bu fotoğraflarla mekânsak algı ve duygu durum değerlendirmesi için bir anket hazırlanmıştır. Katılımcılardan, hazırlanan anket aracılığıyla, bu ışık kurgularının oluşturduğu mekânsal algıyı; belirlenen 'karşıt mekânsal algı kavram çiftleri' üzerinden ve 'mekânsal algıda dikkat çekicilik' bağlamında sahnenin iki alanından hangisinin daha dikkat çekici olduğu üzerinden beşli Likert ölçeği ile değerlendirmeleri istenmiştir. Bununla birlikte, katılımcılardan, hazırlanan anket aracılığıyla, bu ışık kurgularının oluşturduğu duygu durumları, belirlenen duygu durum kavramları üzerinden beşli Likert ölçeği ile değerlendirmeleri istenmiştir. Işık miktarı ve loşlaştırma on bir mekânsal algı kavramının beşi üzerinde etkili olarak; mekânsal algı kavramlarının %45,45'ini etkilemiştir. Işık miktarı ve loşlaştırma on bir duygu durum kavramlarının hiçbiri üzerinde etkili olmamıştır. Işık doğrultusu on bir mekânsal algı kavramının dokuzu üzerinde etkili olarak; mekânsal algı kavramlarının %81,81'ini etkilemiştir. Işık doğrultusu sekiz duygu durum kavramından beşi üzerinde etkili olarak; duygu durum kavramlarının %62,5'inde etkili olmuştur. Işık renk sıcaklığı on bir mekânsal algı kavramının onu üzerinde etkili olarak; mekânsal algı kavramlarının %90,90'ını etkilemiştir. Işık renk sıcaklığı sekiz duygu durum kavramından beşi üzerinde etkili olarak; duygu durum kavramlarının %62,5'inde etkili olmuştur. Işık rengi on bir mekânsal algı kavramının on biri üzerinde etkili olarak; mekânsal algı kavramlarının %100'ünü etkilemiştir. Işık rengi sekiz duygu durum kavramının sekizi üzerinde etkili olarak; duygu durum kavramlarının %100'ünde etkili olmuştur. Sonuç olarak, bu çalışmayla; aydınlatma tasarımı değişkenlerinin farklı değerleri, sahne mekânı üzerinde, 'Mekânsal Algı ve Duygu Durum Değerlendirmesi Yaklaşımı ile irdelenmiştir. Yapılan örnek çalışma ile belirlenen ışık değişkenleri ve ışık değişkeni değerleri ile mekân algısı ve duygu durumu değiştirmek ve tanımlamak için referans verilere ulaşılmıştır. Elde edilen veriler mekânsal algının ve duygu durumun; ışık miktarı ve loşlaştırma, ışık doğrultusu, ışık renk sıcaklığı ve ışık rengi gibi ışık değişkenleriyle anlık olarak değiştirilip dönüştürülebileceğini göstermiştir. Dolayısıyla bu çalışmayla; farklı ışık tasarımı parametrelerinin mekân tasarımında etkin kullanımıyla değişen, dönüşebilen, esnek mekân tasarımına yeni bir bakış açısı getirilebileceğini 'Sahne Aydınlatması Bağlamında Işık ile Mekânsal Algının ve Duygu Durumun Değerlendirilmesine İlişkin Bir Yaklaşım Önerisi' ile ortaya konmuştur.
- 1 (current)
- 2
- 3
- 4
- 5