FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 302
  • Öge
    Kısıtlamalara dayalı mimari plan üreten bir uzman sistem
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Kısacıkoğlu, Hamdi Bilgetay ; Çağdaş, Gülen ; Mimari Tasarım
    Bilgisayarların ilk icadıyla yapay zeka çalışmaları da başlamış ve bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişmeyle beraber bu çalışmalar bir çok alanda kendini göstermiştir, ancak karmaşık ve hasta tanımlı problemler ele alındığında insan zekasına ulaşılmasının şu an için imkansız olduğu anlaşılmıştır. Tasarım problemleri de bu gerçeği ispatlayan problemlerden bir tanesidir. Bilgisayar ortamında tasarım yaklaşımları daha çok insana verilecek destek çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu tezde mimari tasarımın bir alt problemi olan mimari plan çözümünü desteklemek üzere geliştirilmiş, kısıtlamalara dayalı mimari plan üreten APSIS (architectural plan generator by exhaustive search of constraint conformity in the design space) uzman sistemi sunulmaktadır. Bu tez kapsamında detaylı olarak anlatılan mimari plan çözümünün karmaşık yönleri göz önüne alınarak, problem tanımının aşamalı olarak kullanıcının kontrolünde olduğu etkileşimli bir kullanım süreci APSİS için ön görülmüştür. Sistemin tasarım uzamım tüketen tarama yaparak plan üretimini otomatikleştiren algoritması, tek katlı mimari planların tanımlandığı problemler için, bütün kısıtlamaları karşılayan ve ızgara sisteme oturan tüm çözümleri üretme kapasitesindedir. Boyutlandırmanın, plan topolojisinden önce ele alındığı tarama organizasyonu, literatürde yer alan diğer bütün sistemlerden farklıdır. Bu farklı tarama organizasyonunun uygulanması, bu yöntemin olumlu ve olumsuz yönlerinin deneysel olarak keşfedilmesi ve geçerliliğinin tartışılması amacıyla bir araştırma konusu olarak seçilmiştir. Bu tezde ayrıca, üretim sonrasında bir geri besleme raporunun oluşturulması için geliştirilen bir yöntemin devam eden araştırması bildirilmektedir.
  • Öge
    Kıyı alanlarında gündelik hayatı kuran eşik mekanların incelenmesi
    ( 2020-07) Öztürk, Gizem ; Gökmen Pulat , Gülçin ; 637495 ; Mimari Tasarım Bilim Dalı
    Toplumun ihtiyaçlarını karşılayabileceği yerler olarak değerlendirilen mekânlar kent ölçeğinde bir araya gelerek şehrin ilişkiler ağını oluşturur. Kurulan ilişkiler ağı kentlerde mekânsal deneyimler sırasında önem kazanmaktadır. Toplumsal ve bireysel deneyimlerde kentsel ölçekte üretilen eşikler, bireylere özgürleşme alanları sunar ve bireylerin hareket halindeyken ötekiyle karşılaşma anında oluşturdukları temas noktaları sayesinde potansiyel barındıran alanlar olarak görülür. Temelde iç ile dış, özel ile kamusal, açık ile kapalı kavramlarını birleştirip sınırları aşabilen eşik mekânlar yarattıkları çok boyutluluk ile kişiye farklı mekânsal deneyim alanları sunarak, bir deneyim anı üretirler ve mekânın keşfedilmesine olanak sağlarlar. Bu durum arada ve bir arada olma/ özdeşlik ve ayrım/ bağlantı ve kopma kavramlarıyla, sınırların ortadan kalkmasına ve mekânların üretimine yol açar. Bu çalışmanın amacı o ya da bu olma durumları yerine hem o hem bu olma durumlarını bünyesinde barındırarak kartezyen felsefeye karşı gelen mimarlık disiplininde düşünülmeyen, göz ardı edilen ve genelde kentlerde kendiliğinden oluşan eşik mekânları keşfetmek, üzerinde düşünmek, araştırmak, kent plancıları ve tasarımcılarda farkındalık uyandırmak olarak belirlenmiştir. Eşik mekânlar kentsel alanlarda toplumsal ilişkilerle, bireyler arasında oluşan çeşitli etkileşim ve iletişimlerle fiziksel, sosyal ve psikolojik anlamda üretilebilen diyalog mekânlardır. Eşik mekânların keşfedilmesinde ana organizasyon kurucusu olan bireyin, kent içerisindeki mekânsal deneyimi sırasında kişisel algılama gücü ile kenti anlaması ve yorumlaması önemlidir. Yaşanılan kent bu bireysel algılamalar ile sınırsız deneyimlerin üretilmesine ve biriktirilmesine imkân verir. Eşik mekân deneyimlerin üretimi aşamasında oluşan eylemlerin, çeşitli potansiyellerini, ilişki kombinasyonlarını, tesadüfi oluşumlarını, çözülmelerini, hareketlerini ve oluş hallerini bünyesinde barındırarak gündelik hayatı şekillendirir. Bu bağlamda çalışmada kentte eşik mekânın araştırılmasında birey, eylem ve mekânsal deneyim üçlüsü üzerinden bir analiz hedeflenmiştir.
  • Öge
    Zaman mekân sıkışmasının gündelik bir taktik olarak yolculuk deneyimi üzerinden okunması: İstanbul örneği
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-07) Evliyaoğlu, Furkan ; Aksugür Akpınar, İpek ; 637349 ; Mimari Tasarım Bilim Dalı
    Antik dönemden beri insanlığın sorunsallaştırdığı zaman ve mekân kavramları toplum yaşamanın değişmesiyle birlikte yeni anlamlar kazanarak sürekli bir dönüşüm içerisinde olmuştur. Bu çalışma ise küreselleşme sürecinin yaratmış olduğu etkilerle birlikte değişen zaman ve mekân kavramlarına odaklanmaktadır. Henri Lefebvre, küreselleşmeyle birlikte zoraki zaman olarak belirttiği yolculuk sürelerinin bireylerin gündelik hayatlarında giderek daha fazla yer kapladığını ifade etmiştir. Bu sebeple bireyler, gündelik hayatlarında zoraki zaman dilimini kısaltmak amacıyla bir takım taktikler üretmişlerdir. Bireylerin, gündelik hayatlarında her gün deneyimledikleri evden işe gidiş, işten eve geliş yolculuklarını en kısa sürede, en kısa rota üzerinden gerçekleştirerek zoraki zamanı minimize etmeye çalışmaları bu taktiklerindendir. Bu taktiklerle birlikte günümüz kentlerinde yaşayan bireyler, mekânsal engelleri çok kısa sürede aşarak gündelik hayatlarında zaman mekân sıkışmasını belirgin bir şekilde yaşamaya başlamışlardır. Özellikle insan ve araç nüfusunun çok fazla olduğu metropollerde, yoğunluğa bağlı olarak ortaya çıkan ulaşım sorunlarının, alternatif ulaşım araçları ve eksenleri ile çözülmeye çalışılması, zaman mekân sıkışmasını daha da tetiklemiştir. John Urry, gündelik hayatlarındaki zoraki zaman dilimini azaltmak için yolculuk süreçlerini artık daha hızlı bir biçimde gerçekleştiren bu çağdaş öznelerin yaya flâneur'ler olmadığını vurgulayarak, bu bireylerin otomobil, uçak ve jetlerin yolcusu olduğunu ifade etmiştir. Günümüz çağdaş flâneur'leri olarak nitelendirilen bu bireyler, gelişen ulaşım araçları ve eksenleri ile zamansal bağlamda büyük avantajlar elde etmişlerdir. Ancak bu deneyimin mekânsal boyutu göz ardı edilmiştir. Bu çalışma kapsamında ise özellikle metropolde yaşayan bireylerin, gündelik hayatlarını oluşturan zoraki zaman dilimini kısaltmak amacıyla yaşadıkları zaman mekân sıkışmasının, kent deneyimlerini zamansal ve mekânsal olarak nasıl değiştirdiği irdelenecektir. Çünkü günümüz yolcuları bu taktikleriyle zoraki zaman dilimleri azalmış, ancak bununla birlikte bireylerin kentle olan temasları sınırlandırılmış, kentte geçirdikleri süre kısıtlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın ve kısıtlamanın mekânsal deneyimi nasıl etkilediği sorusu çalışmanın ana motivasyonunu oluşturmaktadır.
  • Öge
    Parselden mimari cepheye: Balat'ta cephe tipolojisi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-07-21) İncesakal, Ennur ; Gürer, Tan Kamil
  • Öge
    Aurama: Kurgu-mekânda bir çeşit görme asistanı
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-07-20) Altuner, Emirhan ; Şentürer, Ayşe
    ez izlenmesi için üretilmiş ve "geçici" olan mekânlar ile izleyici arasındaki ilişkiye odaklanır. Bu ilişkiyi hem keşfetmek hem de detaylandırmak için de Aura Makinesi ya da kısaca Aurama adlı kavramsal bir aygıt önerir. "Kurgu-mekân" adı altında anlamlandırılan geçici mekânlar, izleyicinin aksiyonu bire bir deneyimlediği tiyatro, performans ve müzelerde "canlı", sadece görüntünün deneyimlendiği fotoğraf ve sinemada ise "kayıtlı" oluşuyla birbirlerinden ayrışmaktadır. Tez herhangi bir mekânın alışıldık kurgusu değil, kurgunun mekânı üzerinedir. Aurama'nın keşfinden önce kurgu-mekânlar sahnedeki nesne ile onu deneyimleyen öznenin pozsiyonları açısından incelenir. Araştırmanın başlangıcı, Walter Benjamin'in nesne temelli kavramı olan aura'dır. Ancak aura'nın hem üretimi hem de mekânda kapladığı hacmin belirsizliği yeni bir kavramı daha gerekli kılar. Canlı veya kayıtlı oluşu fark etmeksizin izlenen nesne, içerik ve sahneye koyma yöntemlerinin tamamı sinemateryal adıyla anılmaktadır. Klasik perspektif yasaları gereğince özne, sahnedeki aksiyonu uzaktan ve pasif olarak deneyimlemektedir. Bu sebeple aura da Benjamin'in tanımından biraz uzaklaşarak izleyicinin etrafını saran atmosfere dönüşür. Kurgu-mekân incelemeleri bu iki kavramın sürekli çatışmasını içerir. Aradaki sınır ise araştırma ilerledikçe önem kazanmaya ve muğlaklaşmaya başlar. Beş farklı kurgu-mekânın incelenmesi sonucu fark edilir ki, aura deneyimi, özne ve nesnenin "buradalığı" sebebiyle sadece "canlı" türlerinde mevcuttur. Bu noktada tez de herhangi bir görüntüden izleyicinin nasıl etkilenebildiğini merak eder ve "kayıtlı" kurgu-mekânlarda "aura" deneyiminin mümkün olup olmadığını sorar. Bu arayış neticesinde ortaya çıkan üçüncü bölümde fotoğraf, nesne ve görme biçimleri odağında tarihsel ve mekânsal bir okuma yapılır.