LEE- Denizcilik Çalışmaları-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 10
-
ÖgeDenizel alanda güvenlik tehditlerine karşı tarama sistemleri karşılaştırmalı analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-10)Küresel ticarette denizyolunun kullanılmasının en önemli sebeplerinden biri hiç kuşkusuz tek seferde daha fazla miktarda yükün daha ekonomik fiyatlarla taşınmasıdır. Dünyamızın dörtte üçünün sularla çevrili olması deniz yoluyla yapılan taşımacılığın rotalarını arttırmakta dolayısıyla ülkeleri ticari olarak birbirine bağlamaktadır. Denizel alanda yapılan faaliyetlere bakıldığında denizyolu üzerinde yük taşımacılığı ve yolcu taşımacılığı ile birlikte turizm alanında da önemli bir yere sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir. Denizyoluyla yapılan gerek yük taşımacılığı gerekse yolcu taşımacılığının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi, devamlılığının sağlanabilmesi için en önemli etkenlerden biri de güvenlik kavramıdır. Limanların girişinde başlayan güvenlik tedbirleri hem yüklerin hem de yolcuların herhangi bir sorun yaşamadan güvenli bir şekilde varış limanına ulaşmaları içindir. Bu tedbirler kapsamında liman girişi ve liman içerisinde sabit veya mobil olarak kullanılan kameralar, dedektörler, görüntüleme cihazları ile madde tarama sistemleri hizmet vermektedir. Limanlarda yapılan güvenlik taramaları hem kişileri, hem taşıtları hem de gemi ile taşınan yükleri kapsamaktadır. Güvenlik alanında yaşanacak bir zaafiyet ya da aksamanın meydana gelmesi telafisi zor sonuçlara neden olabilir. Örneğin güvenlik taramasına girmeyen veya güvenlik taramasında tespit edilemeyen patlayıcılar, gemi limanda iken patlatılabilir ya da gemi hareket halinde iken köprü, kanal gibi kritik noktalarda patlatılarak denizyolu trafiği durdurulabilir. Bununla birlikte varış limanında ya da varış limanından sonra karayolu ile başka bir noktada aktif hale getirilerek hem can kayıplarına hem de ticari ve ekonomik yönden büyük zararlara neden olabilir. Bu sebeple limanlarda genel olarak gerek küçük boyutlu çanta, bagaj vb. gerekse büyük boyutlu taşıt, konteyner vb. nesnelerin taranmasında X-ray ve gamma ray cihazları ila patlayıcı-tehlikeli madde dedektörleri kullanılmaktadır. Bununla birlikte daha çok patlayıcı ve narkotik madde tespitinde nötron tarama cihazları kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ile birlikte nötron tarama cihazlarının da kullanım alanı genişlemiş artık sadece patlayıcı ve narkotik maddeler için değil diğer maddelerin tespitinde de başarılı sonuçlar vermeye başlamıştır. Denizyolu ile yapılan yük taşımacılığına bakıldığında en çok konteynerlerin kullanıldığı görülmektedir. Konteynerlerin kapalı birer kutu olması ve büyük hacimlerde yük taşıma kapasitelerinin olması nedeniyle konteyner içindeki maddelerin doğru olarak tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple limanlarda genellikle X-ray tarama cihazları kullanılmakta ve maddelerin tespiti sahip oldukları atom numaralarına göre sınıflandırılmaktadır. X-ray cihazları çalışma prensibi basit bir anlatımla; cihaz içinde yer alan X-ışını tüplerinden yayılan X-ışınlarının madde içine nüfuz etmesi ve X-ışını dedektörlerinin bu ışımayı tespit ederek maddenin boyutları ve niteliği hakkında kullanıcı operatöre tarama görüntüsünü iletmesi sisteminden oluşmaktadır. Taranan maddenin tarama görüntüsü maddenin sahip olduğu atom numarasına göre cihaz tarafından organik madde ise yani atom numarası 1-10 arasında ise turuncu, karışım madde ise yani atom numarası 10-18 arasında ise yeşil, inorganik madde ise yani atom numarası 18'den büyük ise mavi renk koduyla X-ray operatörüne yansıtılır. Ardından operatör kendi bilgi ve tecrübesiyle maddenin ne olduğunu tespit etmeye çalışır. Görüldüğü gibi madde her ne kadar cihaz tarafından taransa da görüntü üzerinden yorum operatöre bırakılmaktadır. Bu durum X-ray cihazlarının en büyük dezavantajıdır. Denizel alanda güvenlik tarama sistemleri ile ilgili X-ray tarama sistemleri ile nötron tarama sistemlerinin karşılaştırmalı analizi yapılırken çift enerjili X-ray tarama cihazları ile esnek olmayan gama ışını görüntüleme spektroskopisi (IGRIS) nötron tarama sistemi karşılaştırılmaktadır. IGRIS nötron tarama sistemi katı ya da sıvı halde olan maddenin ne olduğunu net bir şekilde tespit ederek sonucu operatör yorumuna bırakmamaktadır. Maddenin ne olduğunu tarama süresinde gerçekleşen iki uçuş süresine bağlı olarak gerçekleştirmektedir. Birinci uçuş süresi cihazdan taranan maddeye gönderilen alfa parçacıklı nötronlarının temasıyla oluşan gama ışımasının süresi, ikinci uçuş süresi ise oluşan gama ışımalarının gama dedektörü tarafından tespit edilme süresidir. Bu iki uçuş süresi her maddede farklı bir parmak izi oluşturur. Dolayısıyla madde tespiti sırasında maddenin ne olduğu bilgisini verir. Güvenlik önlemleri limana girmek isteyen kişiler için öncelikle kişilerin üzerinde bulunması muhtemel ateşli veya ateşsiz silahların tespiti amacıyla metal kapı dedektörleri ve ardından el metal dedektörleri ile taranmaları ile başlar. Yüksek güvenlikli bölgelere giriş için ise vücut tarama sistemleri kullanılabilir. Kişilerin yanlarında bulunan çanta veya bagajları da X-ray veya nötron tarama sistemleri ile taranmakta ve kişilerin silah, uyuşturucu, patlayıcı madde vb. yasadışı ve tehlikeli maddelerle limana girişleri engellenmeye çalışılmaktadır. Limana giriş yapmak isteyen taşıt ve konteynerler ise araç altı görüntüleme sistemleri, patlayıcı ve tehlikeli madde dedektörleri, kimyasal madde dedektörleri ile büyük boyutlu X-ray cihazları, Araç-kargo muayene sistemleri (VACIS), Gas-Data sistemleri ile taramaları tamamlandıktan sonra limana girişlerine izin verilmektedir. Ayrıca gerekli hallerde tekrar arama yapılabilmesi için mobil kullanıma uygun dedektör, kamera ve tarama sistemleri ile de istenilen yer ve istenilen zamanda güvenlik taramaları yapılabilmektedir. Gelişen teknoloji ile birlikte liman güvenliğinde sabit ve hareketli termal kameralar ve yüz tanıma sistemleri kullanılarak şüpheli kişilerin tespit edilmesi amaçlanmakta tüm kameraların tek merkezden yönetildiği CCTV sistemi ile liman genelinde kontrol sağlanmaktadır. Ayrıca liman girişlerinde sabit olarak bulunan plaka tanımlama sistemleri liman girişlerinde araç plaka sorgulaması yaparak girişi yasaklı araçların limana girmesini engellemektedir. Bununla birlikte; liman içinde kullanılan mobil tarama sistemleri ile istenilen yer ve zamanda aktif bir tarama ve sorgulama yapılabilmektedir. Bu çalışmada, nötron tarama sistemlerinin Best Worst Method (BWM) kullanılarak çeşitli deniz suçlarında kullanım alanlarının analiz edilmesi amacı doğrultusunda nötron tarama sistemlerinin kullanım alanları değerlendirilmiş ve Best Worst Method (BWM) uygulanarak kriterlerin ağırlıkları belirlenmiştir. Bu method nötron tarama sistemlerinin farklı tespit türleri için (Uyuşturucu Madde Tespiti, Silah ve Mühimmat Tespiti, İnsan Kaçakçılığı Tespiti, Patlayıcı Madde Tespiti) hangi kriterlerin ne kadar önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Sonuç itibari ile denizel alanda kullanılan güvenlik sistemleri ile suçun oluşmadan önce proaktif olarak önlenmesi amaçlanmakta gerek uyuşturucu, silah, patlayıcı madde gerekse kaçak eşya veya insan ticareti ve kaçakçılığı ile mücadelede etkin kullanıldığı istatistiki verilerden anlaşılmaktadır. Bu verilerden de anlaşılacağı gibi güvenlik ve kaçakçılık birimlerinin ele geçirdikleri yasadışı madde ve kaçak malzemelerdeki artış suç ve suçlu ile mücadelede güvenlik sistemlerine duyulan ihtiyacı arttırmaktadır. Eğitimli ve deneyimli personel ile gelişen teknolojiyi yakından takip ederek güncellenen güvenlik sistemleri yasadışı madde ve kaçakçılık faaliyetlerinin önünde en büyük engel olacaktır.
-
ÖgeTürk deniz gücü stratejisi kapsamında deniz taşımacılığı ve limanların avrupa birliği politikaları ile karşılaştırılması, eksiklikler ve öneriler(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-29)Türkiye, toplamda 8592 kilometre uzunluğundaki geniş kıyı şeridiyle dikkat çekmekte ve bu coğrafi yapı, ülkenin deniz taşımacılığı ve liman işletmeciliği alanlarında ciddi bir potansiyel taşıdığını ortaya koymaktadır. Üç tarafının denizlerle çevrili olması ve Avrupa ile Asya kıtaları arasında stratejik bir köprü konumunda bulunması, Türkiye'nin deniz taşımacılığı ve liman işletmeciliği stratejileri açısından büyük bir öneme sahiptir. Deniz yollarının bu önemli kesişim noktasında yer alması, Türkiye'yi hem ekonomik hem de stratejik anlamda denizcilik sektöründe merkezi ve etkili bir konuma yerleştirmektedir. Denizcilik, sadece askeri güç açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve ticari istikrarın devamlılığı açısından da kritik bir rol oynamaktadır. Deniz gücü kavramı, savaş gemileri ve askeri varlıkların ötesine geçerek, uluslararası ticaretin, deniz yoluyla taşımacılığın, liman yönetiminin ve deniz kaynaklarının verimli kullanımının önemini vurgulamaktadır. Türkiye'nin bu stratejik coğrafi konumu, denizcilik alanında sunduğu avantajlarla birleşerek, ülkenin bu sektördeki stratejik planlamasının ve politika oluşturma sürecinin kritik önemini daha da artırmaktadır. Türkiye'nin denizcilik sektöründeki potansiyelini maksimize etmek ve bu alanda daha etkin rol oynamak için kapsamlı, yenilikçi ve etkili stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Bu stratejiler, ekonomik kalkınmanın yanı sıra Türkiye'nin uluslararası sahada daha güçlü ve etkili bir pozisyon edinmesini de sağlayacaktır. Bu durum, Türkiye'nin denizcilik sektöründe sadece bölgesel bir aktör olmaktan çıkıp, küresel ölçekte daha belirgin ve etkili bir rol üstlenmesine olanak tanıyacaktır. Dolayısıyla, Türkiye'nin denizcilik politikalarını ve stratejilerini bu geniş ve kapsayıcı perspektifle geliştirmesi, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde büyük önem taşımaktadır. Bu gelişim, Türkiye'nin ekonomik büyümesini ve uluslararası ticaretteki konumunu güçlendirirken, aynı zamanda denizcilik sektöründeki inovasyon ve teknolojik ilerlemeleri de teşvik edecektir. Bu araştırma, Türkiye'nin deniz taşımacılığı ve liman işletmeciliği üzerine olan politika ve yaklaşımlarını kapsamlı bir şekilde değerlendirirken, Avrupa Birliği'nin bu alandaki politika ve uygulamalarıyla bir karşılaştırma yapmakta ve Türkiye'nin bu alandaki eksiklikleri için öneriler sunmaktadır. Araştırma ilk olarak Denizcilik stratejisi ve politikalarını kapsamlı bir şekilde ele alarak, denizlerin uluslar için olan önemini, denizcilik gücünün çeşitli yönlerini ve mavi ekonomi gibi temel kavramları derinlemesine inceler. Öncelikle, denizlerin ulusal ekonomik, siyasi ve askeri güçteki rolü ile ticaret ve kültürel etkileşimlerdeki kilit konumu vurgulanır. Ardından, denizcilik gücü ve deniz gücünün faktörleri; coğrafi konum, fiziki uygunluk, ülkenin büyüklüğü, nüfus yapısı, halkın ve hükümetin karakteri gibi faktörlerle analiz edilir. Denizcilik sektörüne yönelik mavi ekonomi kapsamında deniz canlı kaynakları, cansız kaynaklar, yenilenebilir enerji, liman faaliyetleri, gemi inşası ve onarımı, deniz taşımacılığı, kıyı turizmi gibi konular detaylı bir şekilde incelenir. Deniz körlüğü kavramı üzerinde durularak, denizlerin stratejik öneminin göz ardı edilmesinin olası sonuçları incelenir. Bu bölümler, ulusların denizcilik alanındaki stratejik yaklaşımlarını ve bu sektördeki potansiyelini değerlendirirken, aynı zamanda denizcilikle ilgili genel kavramsal çerçeveyi de aydınlatmaktadır. Bu geniş kapsamlı çalışma, Türkiye'nin denizcilik ve liman yönetimi politikalarını ayrıntılı bir biçimde ele alıp, bu alanda Avrupa Birliği'nin benimsediği politika ve uygulamalarla karşılaştırmalı bir değerlendirme yaparak, Türkiye'nin bu sektördeki potansiyel eksikliklerine yönelik önerilerde bulunmaktadır. İlk olarak, denizcilik stratejileri ve politikalarını detaylı bir şekilde inceleyerek, denizlerin ulusal ve global düzeydeki önemi, denizcilik alanındaki çeşitli güç unsurları ve mavi ekonomi konseptini derinlemesine analiz eder. Denizlerin ekonomik, politik ve askeri güçteki rolleri, ticari ve kültürel etkileşimlerdeki merkezi pozisyonları öne çıkarılır. Daha sonra, denizcilik ve deniz gücünün çeşitli faktörleri - coğrafi konum, fiziksel uygunluk, ülkenin büyüklüğü, demografik yapısı, toplumun ve hükümetin karakteri gibi - detaylı bir şekilde irdelenir. Mavi ekonomi perspektifinden denizcilik sektörüne yönelik konular; deniz biyolojik kaynakları, abiyotik kaynaklar, yenilenebilir enerji kaynakları, liman operasyonları, gemi yapımı ve tamiri, deniz yoluyla taşımacılık, sahil turizmi gibi çeşitli konu başlıkları altında ayrıntılı olarak ele alınır. Deniz körlüğü kavramını irdeleyerek, denizlerin stratejik öneminin ihmal edilmesinin olası sonuçlarını tartışır. Bu kısımlar, ulusların denizcilik alanındaki stratejik yaklaşımlarını ve bu alandaki potansiyellerini değerlendirirken, aynı zamanda denizcilikle ilgili genel teorik çerçeveyi de açıklığa kavuşturur. Türkiye için iyi örnek oluşturması, coğrafi yakınlığı, üyelerinin köklü denizcilik tarihinin olması ve geçmiş dönemde katılmak için faaliyetler yürütmesinden dolayı karşılaştırmada Avrupa Birliği seçilmiştir. Bu nedenle Avrupa Birliği'nin denizcilik politikaları ve bu alandaki kurumsal yapıları geniş bir perspektifle ele alınmaktadır. Avrupa Birliği'nin tarihine ve denizcilik alanındaki rolüne dair bir giriş yapıldıktan sonra, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, AB Konseyi, Avrupa Komisyonu gibi önemli organlarının yapısı incelenerek politika oluşturan birliğin kapsamlı yapısı analiz edilmektedir. Avrupa Birliği'nin denizcilik politikaları; deniz taşımacılığı politikaları, liman politikaları, çevre politikaları ve piyasa düzenlemeleri, kapsamlı bir şekilde ele alınarak, Erika-I, II ve III deniz güvenliği paketleri, Liman Devleti Kontrolü, tek cidarlı tankerlerin kullanımdan kaldırılması gibi önemli düzenlemeler ve politikalar üzerinde durulmuştur. Avrupa Birliği'nin denizcilik sektöründeki bütünleşik politikası, mavi büyüme, denizcilik verileri ve mekansal planlaması, entegre deniz gözetimi ve deniz havzaları stratejisi gibi modern yaklaşımlarla sektörün geleceğini şekillendirme çabaları vurgulanmaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliği'nin Uluslararası Denizcilik Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü ile stratejik uyumları da incelenerek, bu uluslararası kurumlarla olan koordinasyonun ve işbirliğinin önemi ortaya konulmuştur. Avrupa Birliği'nin denizcilik alanındaki kapsamlı ve çok yönlü politikalarını, kurumsal yapılarını ve uluslararası işbirliklerini detaylı bir şekilde ele alınmakta ve bu politikaların genel bir değerlendirmesini sunulmaktadır. Bu kapsamlı araştırma, Türkiye'nin denizcilik politikalarını ve bu alandaki tarihsel gelişimini ayrıntılı bir şekilde ele alarak, Osmanlı İmparatorluğu'ndan başlayıp Türkiye Cumhuriyeti'nin devraldığı denizcilik faaliyetlerini ve bunların günümüze kadar uzanan evrimini detaylandırmaktadır. Ekonomik gelişim süreçlerinde belirlenen kronolojik beş yıllık planlar çerçevesinde denizcilik politikalarının nasıl şekillendiği incelenirken, Türkiye'nin 11. Kalkınma Planı kapsamındaki denizcilik stratejileri, Avrupa Birliği'nin benimsediği denizcilik politikalarının incelendiği başlıklara paralel olarak; deniz taşımacılığı, liman işletmeciliği, çevresel düzenlemeler ve piyasa ile rekabet politikaları altında değerlendirilmektedir. Ayrıca, Türk deniz idaresinin yapısal özellikleri, denizcilik sektörüne yönelik altyapı yatırımları, Denizcilik Genel Müdürlüğü ve liman yönetimi gibi önemli konular ele alınmış, Türkiye'nin denizcilik sektöründe yer alan istatistiksel veriler, Türk deniz ticaret filosunun mevcut durumu, liman trafiği, ro-ro hatları, kruvaziyer sektörü ve kabotaj taşımacılığı gibi kritik alanlarda güncel durum ve kapasite analizleri yapılmıştır. Türkiye'nin 2053 yılına kadar belirlediği denizcilik politikaları hedefleri, altyapı gelişimi ve deniz yoluyla kargo ve yolcu taşımacılığı hizmetlerinin iyileştirilmesi üzerine detaylı bir şekilde incelenmektedir. Bu çerçevede, taşımacılık yönetimi, deniz güvenliği, iklim değişikliğine adaptasyon, gemi inşası, kıyı tesislerinin yönetimi, hizmet kalitesi, çevresel duyarlılık, enerji verimliliği, güvenlik standartları, insan kaynağı gelişimi ve teknolojik yenilikler gibi birçok konu ele alınarak, Türkiye'nin denizcilik sektörü için gelecekteki hedefleri ve potansiyel gelişim yolları ayrıntılı bir şekilde tartışılmaktadır. Bu analiz, Türkiye'nin tarihsel ve mevcut denizcilik faaliyetlerini derinlemesine irdelemekte ve geleceğe yönelik vizyonunu somut önerilerle pekiştirmektedir. Tüm bu konuların detaylı incelenmesine müteakiben son olarak belirli Avrupa Birliği üye ülkelerinin ve Türkiye'nin denizcilik sektörleri başlığı altında politikaları ve sonuçları karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Türkiye için eksik görülen konularda öneriler sunulmuştur. Yapılan analizler ve karşılaştırmalar sonucunda Türkiye'nin denizcilik sektöründe eksik olduğu belirlenen alanlara yönelik öneriler sunulmuştur. Bu öneriler, Türkiye'nin denizcilik alanında daha etkin, verimli ve rekabetçi bir yapıya kavuşması için yol gösterici niteliktedir. Bu bölüm, Türkiye'nin denizcilik politikalarının güçlendirilmesine ve uluslararası arenada daha etkili bir rol oynamasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
-
ÖgeYeşil marina konsepti ve marina işletmecilerinin yeşil marina performans kriterlerine bakış açılarının incelenmesi için bir yaklaşım önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023)Denizcilik sektöründe yaşanan büyüme ile birlikte çevresel sürdürülebilir gelişimin sağlanması mücadele gerektiren bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Limanların sürdürülebilir yönetiminin sağlanması, limanların ve gemilerin neden olduğu çevre sorunlarına yönelik önlemlerin alınmasını, doğal kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, kirliliğin en aza indirilmesini, liman operasyonlarında yenilenebilir enerji ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanılmasını gerektirmektedir. Bu bakış açısı üzerine temellenen yeşil liman kavramı, sürdürülebilir ve çevre dostu limanı temsil etmektedir. Yeşil liman konsepti, limanların çevresel sürdürülebilirliğine öncelik verirken aynı zamanda ekonomik büyümelerini de destekleyen bir kalkınma stratejisidir. Bu konseptin amacı, liman bölgelerinde sosyal ve ekonomik büyümeyi eş zamanlı olarak teşvik ederken, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini garanti etmektir. Marinalara olan talebin her geçen gün artması ile birlikte, marina endüstrisinde uzun vadeli çevresel sürdürülebilirlik konusunun ele alınması büyük önem taşımaktadır. Marinaların gelişmesi sadece sektöre ve paydaşlarına değil, aynı zamanda bulundukları kıyı bölgelerine de fayda sağlar. Bununla birlikte, ele alınması gereken çevresel sorunlar da ortaya çıkarmaktadır. Ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği sağlamanın yanı sıra çevresel sürdürülebilirliği sağlamak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre yaratmak için yeşil uygulamalar hayata geçirilmektedir. Yeşil liman konseptinin marina işletmeciliği ile uyumu çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır. Yapılan incelemeler sonucu marinalarda ulusal ve uluslararası mevzuatlar ile birlikte gönüllülük esasına dayalı çevre uygulamalarının yürütüldüğü görülmüştür. Gönüllülük esasına dayalı mavi bayrak uygulaması oldukça kapsamlı olmakla birlikte sürdürülebilir kalkınma hedeflerini karşılayan uygulamaları da barındırmaktadır. Ancak marinaların sürdürülebilir yönetim anlayışını da kapsayan yeşil marina konseptinin oluşturulması marinaların sosyal, ekonomik ve çevre boyutunda büyüme ve gelişmelerini desteklemektedir. Yeşil marina konseptinin taşıdığı önem tez konusunun belirlenmesinde oldukça önemli olmuştur. Bu amaçla hazırlanmış olan anket çalışması ile yeşil marina konsepti hedef kitleye aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışma kapsamında gittikçe önem kazanan ve sürdürülebilir bir yönetim anlayışının benimsendiği yeşil liman kavramı ile marinalarda sürdürülebilir çevre yönetiminin bir parçası olarak yeşil marina kavramı incelemeye alınmıştır. Marina faaliyetlerinden kaynaklanan çevresel etkiyi azaltarak, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için marinalar halihazırda çevresel yönetim uygulamaları yürütülmektedir. Bu çalışmanın başlıca amacı marinalarda yürütülen çevre yönetimi uygulamalarından ve yeşil liman kriterlerinden yola çıkılarak, yeşil marina performans kriterlerinin belirlenmesi ve marina işletmecilerinin bu kriterlere bakış açılarının incelenmesidir. Kapsamlı sayısal bir metodoloji kullanılarak yapılan ilk çalışmadır. Çalışmada incelenen kriterler üç ana başlık içermektedir. Her başlık kendi içerisinde alt başlıklara ayrılmaktadır. Bu üç ana başlık on beş alt kritere, bu kriterler on üç alt kritere ve bu kriterler de 3 alt kritere ayrılmaktadır. Ana başlıklar ile birlikte toplamda otuz dört kriter tanımlanmıştır. Çalışmanın uygulama kısmında ise bulanık AHP yöntemi kullanılarak kriterlerin önem değerleri hesaplanmıştır. Bulanık AHP yönteminin ilk basamağı olan ağırlıkların puanlandırılması işlemi için anket çalışması yapılmıştır. Anket çalışması marinalarda görev alan uzmanların çevrimiçi katılım sağlamasıyla gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda çalışmanın yeşil marina konseptinin tüm yönlerini içermesine önemli ölçüde özen gösterilmiştir. Çalışmanın yeşil marina üzerine inceleme yapan tüm araştırmacılara faydalı olması amaçlanmaktadır.
-
ÖgeRo-Ro gemi operasyonlarında optimizasyon modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-03)Ürün taşıması, tahliye ve yükleme yerleri, yük özellikleri ve taşıma maliyetleri gibi farklı kriterler dikkate alınarak hava, deniz, kara ve demiryolu taşımacılığının en uygun araçlarıyla gerçekleştirilmektedir. Taşıma modlarında maliyet bakımından avantaj sağlayan deniz yolu taşımacılığı, diğer taşımacılık yöntemlerinden daha çok tercih edilmektedir. Deniz yolu taşımacılığında büyük miktarda yüklerin tek seferde taşınması sağlanmakta ve büyük miktarda mal ticareti yapmak isteyen müşteriler deniz yolunu tercih etmektedir. Konteyner, araç, dökme yük, genel yük, proje yük ve sıvı yük gibi pek çok ürün grubu deniz yolu taşımacılığı ile müşterilere ulaştırılmaktadır. Türkiye boğazlar sayesinde stratejik bir konuma sahiptir. Bu sebeple Türkiye'de deniz yolu taşımacılığı önemli bir sektördür. Türkiye, hem kısa mesafe deniz taşımacılığı hem de uluslararası deniz yolu taşımacılığında sektörel olarak önemli bir yer tutmaktadır. Deniz yolu taşımacılığının en hareketli olduğu alanlardan biri olan ve Roll on-Roll off (Ro-Ro) olarak bilinen araç taşımacılığı, uluslararası sıfır otomobil ihtiyacındaki artış ile beraber yaygınlaşmaktadır. Özellikle son zamanlarda Uzak Doğu ülkelerinin üretimi olan araçların maliyetinin düşük olması ve Avrupa'da talep görmesinden dolayı Ro-Ro taşımacılığına yeni servisler eklenmektedir. Ro-Ro yükleri, deniz yolu taşımacılığında pek çok avantaja sahiptir. Yeni otomobiller, otobüsler, kamyonlar, kamyonetler, römorklar, iş makinaları vb. sürülebilir yüklerin deniz yoluyla kolaylıkla taşınması için Ro-Ro gemileri çok katlı otoparklar şeklinde özel olarak tasarlanmıştır. Standart dışı yükler için ayarlanabilir yükseklikli katlara ve yüksek taşıma kapasitesine sahip olması Ro-Ro yüklerinin taşınmasında esneklik sağlamaktadır. Ambar üstü istifleme yapılmadığı için yüklerin seyahat boyunca iklim ve çevre koşullarından kaynaklı hasarlanma riski yoktur. Bu gemiler, diğer tür gemilere göre daha hızlı seyir yapmakta ve limandaki operasyonları da daha hızlı bitmektedir. Ro-Ro gemilerinin kapakları, rıhtım yüksekliğinin uygun olduğu rıhtımlara kolaylıkla açılabilmektedir. Ro-Ro gemilerinin operasyonlarında limanda ekipman vb. makineler kullanılmadığı için yüksek bir başlangıç yatırımı gerektirmemektedir. Ro-Ro sürecinde en yüksek maliyeti ise personel giderleri oluşturmaktadır. Müşteri ve acenteler ile sözleşmeler ve maddeler belli olduğunda Ro-Ro operasyonlarına ait süreçler başlamaktadır. İlk adım olarak gemilerle anlaşmalı limanlarda gemi acentesi geminin tahmini varış zamanını (ETA) bildirmektedir. Liman operasyonlarının yönetiminde terminal operasyon sistemi (TOS) üzerinden işlemler yapılmaktadır. Liman planlama ve operasyon departmanları, TOS üzerinden ilgili işlemleri gerçekleştirmekte ve süreçleri takip etmektedir. Liman planlama departmanı, Ro-Ro gemilerinin limandaki tahliye-yükleme sayısının kesinleşmesinin ardından listeleri sisteme girmektedir. Listelerdeki yük türlerine ve adetlere bakılarak, geminin hangi rıhtıma yanaşacağı ve tahliye-yükleme yapılacak araçların hangi sahalara alınacağı belirlenmektedir. Saha planlamada firma bilgilerine ve araçların özel grupaj isteklerine göre planlama yapılmaktadır. Liman işletmesinde gemi operasyonunu yapacak ekipte; şoför, trafikçi, servis aracı ve şoförleri, park alanı yanaştırıcısı, hasar kontrol ekibi, bağlama ve çözme personelleri ve ekip lideri yer almaktadır. Geminin yanaşması ve kontrollerinin tamamlanmasının ardından operasyon başlatılmaktadır. Yük sabitlemesi yapılan araçların çözülmesi sağlanmaktadır. Trafik görevlileri geminin güvertesine ve liman güzergahına göre yerleştirilmektedir. Sürücüler araçları gemiden liman sahasına veya sahadan gemiye taşımakta, servis araçları ise sürücüleri kaldıkları yerden başladıkları yere geri götürmektedir. Tahliye edilen veya kapıdan limana giren araçlar hasar kontrol ekipleri tarafından kontrol edilip hasar tespit edilmesi halinde müşterilere bilgi verilmektedir. Araçların park etme işlemi yanaştırıcı personel ile gerçekleştirilmekte ve alandan kazanç elde etmek için araç aralarının dar tutulması gerekmektedir. Yanaştırıcı personeller, el işaretleri yardımıyla şoförler ile iletişim kurmakta ve araçları park ettirmektedir. Yanaştırıcı personel sayesinde olası hasarların önüne geçilmektedir. Yüklenecek araçlar, tahliye limanına ve kargo plana uygun olarak yüklendikten sonra, yolculuk sırasında zarar görmemesi için bağlama işlemleri gerçekleştirilmektedir. İşlemler tamamlandıktan sonra gemi kalkışa hazır hale gelmekte ve gerekli izinler alındıktan sonra gemi kalkış yapmaktadır. Gemi operasyonları haricinde gemiden gelen araçların çıkışı veya gemiye yüklenecek araçların limana giriş süreçleri bulunmaktadır. Bu operasyonlarda liman kapısı üzerinden araç girişi ve çıkışı olmaktadır. İhracatı gerçekleşen araçların bilgilerinin limana iletilmesi sonucu tırlar limana giriş yapabilmektedir. Gemiden gelip kapıdan çıkacak ithalat araçların ise ödeme ve gümrük işlemlerinin tamamlanmasına müteakip araçlar çıkış yapabilmektedir. Araçları taşıyan tırlar taleplerinin aktif olması halinde ikili çevrim yaparak araç getirip limandan araç çıkartabilmektedir. Uluslararası Ro-Ro taşımacılığında rakiplerin önüne geçmek için son gelişmeleri takip etmek ve süreç verimliliğini artırmak önemlidir. Ro-Ro yüklerinin elleçlendiği limanlarda süreçleri yönetmek için kullanılan çoğu terminal operasyon sistemi, tahliye ve yüklemeye ilişkin operasyonel ve ticari kayıtların tutulmasından öteye gidememektedir. Optimizasyona yönelik bir çalışma için ciddi bir yazılım yatırımı gerektiğinden liman işletmecileri planlama süreçlerini manuel olarak devam ettirmektedir. Sadece Ro-Ro gibi aynı tip yükleri elleçlemede uzmanlaşmış limanların yanı sıra konteyner, Ro-Ro, genel yük gibi farklı yüklerin elleçlendiği çok amaçlı limanlar da bulunmaktadır. Çok amaçlı limanlar, aynı alan içerisinde her yük tipine göre ayrı bir akış izlenmesi sebebiyle karmaşık bir planlamayı gerektirmektedir. Planlama ve operasyonel kararlarda sadece bu işten sorumlu kişilerin tecrübesinin dayanak alınması süreç ve operasyon verimliliği açısından sürdürülebilir görünmemektedir. Bu çalışmada Kocaeli ilinde faaliyet gösteren çok amaçlı bir liman işletmesinin süreçleri incelenmiştir. Kişi inisiyatifine ve tecrübesine dayalı olarak planlanan tahliye ve yükleme operasyonlarından toplanan verilerin matematiksel bir modele dönüştürülmesi ve model çözümünden elde edilen sonuçların doğrulanması amaçlanmaktadır. Çalışmanın gerçekleştirildiği liman tesisinde Ro-Ro gemilerinin yanaşabileceği yedi adet rıhtım bulunmaktadır. Ro-Ro gemilerinin hangi rıhtıma yanaşacağı ve gemiden tahliye edilecek ve yüklenecek araçların hangi sahalara alınacağı kararı planlamacı tarafından belirlenir. Gemiden tahliye edilecek ve yüklenecek araçlar için saha planlaması yapılırken operasyon süresi en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Tahliye ve yükleme işlemleri sırasında iş makinaları, kamyon, treyler vb. yüklerin sürüş hızı düşük olduğundan gemiye en yakın sahaya planlama yapılması gerekmektedir. Örnek bir gemi verisinden elde edilen bir problemde tahliye edilecek ve yüklenecek on yedi yük grubu bulunmaktadır ve bunlar iş makineleri, aksamlar, otomobiller, römorklar, kamyonlar vb. yük türlerini içermektedir. Modelde, saha kapasiteleri, sahaların rıhtıma uzaklıkları, yük gruplarının elleçlenme hızları ve yan hizmetler göz önünde bulundurularak gerekli kısıtlar oluşturulmuştur. Ro-Ro gemilerinden tahliye edilecek ve yüklenecek araçların ne kadarının hangi sahalara alınacağı ve geminin hangi rıhtıma yanaştırılacağı sorularına General Algebraic Modeling System (GAMS) programında oluşturulan bir tam sayılı programlama modeli ile cevap aranmıştır. Geminin yanaştırılması için yanaşabileceği rıhtımlardan bir tanesinin seçilmesi ve bu problemde ikili bir sistem kurulması gerektiğinden tam sayılı programlama yöntemi kullanılmıştır. Modelin çözümünde geminin hangi rıhtıma yanaştırılması gerektiği, araç gruplarının hangi sahalara kaçar adet istiflenmesi gerektiği ve operasyon süresinin kaç saat süreceği sonuçlarına ulaşılmaktadır. GAMS programında çalıştırılan optimizasyon modelinin sonuçları ile manuel planlama verileri karşılaştırıldığında optimizasyon modelinin manuel plana göre 13% daha iyi sonuç verdiği gözlemlenmiştir. Modelden elde edilen sonuçlara bakılarak liman yönetimi, geminin hangi rıhtıma yanaşacağını, dolu olan sahalarda değişiklik yaparak bunun model sonucunda nasıl bir etki yaratabileceği ve sahalara atanan araçların dağılımını değerlendirilebilir ve personel planlaması yapılabilir. Bu model Ro-Ro taşımacılığı yapan limanlarda terminal operasyon sistemleri ile beraber entegre edilerek liman süreçlerine uyarlanabilir ve geliştirilebilir.
-
ÖgeGemi kaptanları ve güverte zabitlerinde iş yükü, iş stresi ve tükenmişlik ilişkisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-28)Tarih boyunca denizcilik; ticaret, ulaşım ve siyasi güç unsuru olarak her zaman en ön planda olmuştur. Günümüzde de tarihin her bölümünde olduğu gibi denizcilik sektörünün yapıtaşları denizcilerdir. Denizcilik doğası gereği zorlu deniz ve hava koşullarında dikkat bununla birlikte fiziksel ve psikolojik güç gerektiren bir meslektir. Denizciler gemilerde bulundukları hizmet süreleri boyunca aşırı iş yükü, uygun olmayan çalışma ortamı, düzensiz ve yetersiz dinlenme saatleri, üstler ve armatörler tarafından yapılan mobing gibi çeşitli sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Ek olarak sosyal yaşam ve sevdiklerinden uzakta olmak eklenince tükenmişlik durumu ortaya çıkabilmektedir. Bu durum tüm örgütü etkileyip etik ve insani değerlerde sorun oluşturabilmektedir. Personelin mesleki tükenmişlikle bağlantılı olarak duygusal tükenmişlik, iş tatminsizliği oluşmakta bununla birlikte iş verimliliği azalıp gemiden ve meslekten ayrılma gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Yetişmiş personelin iş yükü, stres ve tükenmişlik sebebi ile meslekten ayrılmasıyla iş gücü ve tecrübe kaybı yaşanabilmektedir. Bu gibi durumlarda işveren de ciddi kayıplara uğramaktadır. Denizcilerin iş tatmini ve iş refahı cazip hale getirilmelidir. Özellikle mesleğe yeni başlayan zabitler öncelikli olmalıdır. Devamlılık ve verimlilik unsurları açısından bu hususlar çok önemlidir. Bu çalışmada her gemi insanının benzer durumlarla karşılaştığını bilmekle beraber, gemi kaptanları ve güverte zabitlerinin iş yükü, iş stresi ve tükenmişlik ilişkisi incelenmiştir. Kısa versiyon örgütsel stres ölçeği kullanılarak iş yükü ve stres durumları ve maslach tükenmişlik ölçeği ile tükenmişlik durumları incelenmiştir. Bu araştırmada yerli ve yabancı gemilerde çalışan Türk uzakyol gemi kaptanı, uzakyol birinci Zabiti, uzakyol vardiya zabiti, kaptan, birinci zabit, vardiya zabiti yeterliliklerine sahip 203 kişiye ulaşılmıştır. Çalışmanın veri değerlendirilmesi SPSS 27 programıyla yapılmıştır. Araştırma neticesinde gemi insanlarının Örgütsel Stres Ölçeğinin kontrol alt boyutunun yaş, medeni durum, eğitim, çocuk sahibi olma, yeterlilik, gemide çalışılan süre ve hobi alışkanlığı olup olmama durumu gibi demografik değişkenlerle anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur. Örgütsel Stres Ölçeğinin sosyal destek alt boyutunun cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim, çocuk sahibi olma, yeterlilik, gemide çalışılan süre, kendine vakit ayırma ve hobi alışkanlığının olup olmama durumu gibi değişkenlerle anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur. Örgütsel Stres Ölçeğinin iş yükü boyutunun ise kendine vakit ayırma ve hobi alışkanlıkları demografik değişkenliklerinde anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. yeterlilik değişkenine göre ise iş yükü, kontrol boyutu ve sosyal destek alt boyutları olmak üzere tüm alt boyutlarında anlamlı farklılık görülmektedir. Maslach Tükenmişlik Envanterine baktığımızda ise duygusal tükenmişlik alt boyutunda gemi türü, kontrat süresi, çalışan sayısı demografik değişkenlerinde anlamlı farklılaşmadığı, diğer diğer tüm demografik değişkenlerde anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Duyarsızlaşma alt boyutunun ise yaş, medeni durum, eğitim, çocuk sahibi olma durumu, gemide çalışılan süre, gemi türü, kendine vakit ayırma ve hobi alışkanlıkları olup olmama demografik değişkenlerinde anlamlı farklılık göstermiştir. Maslach tükenmişlik envanterinin son alt boyutu olan kişisel başarıda ise cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim, çocuk sahibi olma, yeterlilik, gemide çalışılan süre ve hobi alışkanlılıklarının olup olmama demografik değişkenlerinde anlamlı farklılık görülmüştür. Çalışmanın neticesinde gemi kaptanları ve güverte zabitlerinin tükenmişlik duygusu hissetmelerindeki en önemli sebepler sosyal destek, karadan uzakta kalma ve iş yükü gibi durumlar olarak bulunmuştur.