FBE- Kimya Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Kimya Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Başlık ile FBE- Kimya Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge2023 Yılında Türkiyede Enerji(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çakay, Rana ; Okutan, Hasancan ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBu çalışma 2023 yılında Türkiye’nin enerji konusundaki vizyonuna yön çizebilmek için hazırlanmıştır. Kıyaslama yapabilmek için hem dünya ülkeleri hem de Türkiye’nin şu andaki durumu karşılaştırılmıştır. Tüm dünyanın şahit olduğu gibi globalleşme bilgi devriminin bir sonucudur. Dünya global bir market pazarı haline geldikçe ekonomik etkenler tarihsel, kültürel ve politik değerlerle birleşip ülkelerin gelecek yüzyıldaki rolünü belirlemektedir. Gelecek yüzyılın ana merkezi bir çok kişinin katıldığı üzere Avrasya’dır. Üretim, komünikasyon ve bilgi teknolojileri alanlarındaki trendlerle beraber Avrupa ve Asya bütünleşip kenetleneceklerdir. Bilindiği gibi Türkiye Avrasya’nın tam merkezinde bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının varlığı ve genç nüfusu Türkiye’nin gelecek yüzyıldaki enerji ihtiyacını karşılamada büyük rol oynayacaktır. Bir çok sektörde başlatılan özelleştirme çalışmaları enerji sektöründe de varlığını göstermektedir. Bu da yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapmasını teşvik edecektir.
-
Öge3,5-diaminobenzoik Asit (daba) Bazlı Poliimidlerde Gaz Sorpsiyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-06-17) Kabacaoğlu, Işıl ; Ahunbay, M. Göktuğ ; 402463 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringAromatik poliimidler ısıl, mekanik ve ayırma özelliklerinden dolayı umut vaadeden gaz ayırma malzemeleridir ve bu özellikleri kimyasal yapılarına bağlıdır. Moleküler simülasyon teknikleri, poliimid membranların ayırma özellikleriyle kimyasal yapıları arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamada kullanılabilir. Bu çalışmanın amacı poliimidlerde yapı/performans ilişkisinin atomik düzeyde incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda moleküler simülasyon tekniklerini kullanarak 4,4-hekzafloroizopropiliden-diftalik anhidrid (6FDA), 3,3’,4,4’-benzofenon tetrakarboksilik dianhidrid (BTDA) ve 3,5-diaminobenzoik asit (DABA) den türetilen 6FDA-DABA, BTDA-DABA poliimidleri ile 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidinin yapısal özellikleri ve sorpsiyon davranımları incelenmiştir. Simülasyonlar Accelrys Materials Studio simülasyon paketi kullanılarak gerçekleştirilmiş ve moleküler etkileşimler bu paketin içerisinde mevcut olan COMPASS kuvvet alanı kullanılarak modellenmiştir. Poliimidlerin ve kopoliimidin yapısal özellikleri simülasyon paketinin içinde mevcut olan analiz araçları ile hesaplanmıştır. CO2, CH4, O2, N2, propan ve propilen gazlarının farklı sıcaklık ve basınçlarda çözünürlük katsayıları Büyük Kanonik Monte Karlo simülasyonları ile hesaplanmıştır. Simülasyon çalışmalarıyla elde edilen verilerin BTDA-DABA için literatürde var olan deneysel çalışmayla uyum göstermediği görülmüştür ve bu poliimidinin sentezi ve karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen poliimid Termogravimetrik Analiz (TGA), Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) ve Geniş Açı X-ışını Saçılması (WA-XRD) yöntemleri ile karakterize edilmiştir. BTDA-DABA için deneysel çalışmayla elde edilen sonuçlar simülasyon çalışmasıyla tahmin edilen değerlere yakın sonuçlar vermektedir. 6FDA-DABA için tahmin edilen yapısal özellikler ise literatürdeki verilerle uyum içersindedir. Kopoliimid ve poliimidler yapısal olarak benzer özellikler gösterselerde, BTDA-DABA poliimidinin serbest hacim fraksiyonu, kohesive enerji yoğunluğu ve dönüş yarıçapı daha yüksektir. BTDA-DABA’nın camsı geçiş sıcaklığı 6FDA-DABA’nınkinden daha yüksektir. BTDA monomerinin karbonil köprü grubunun 6FDA monomerinin hekzafloroizopropiliden köprü grubundan daha rijit olduğu kabul edilebilir. Camsı geçiş sıcaklığı dışında 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidinin yapısal özellikleri poliimidlerinin arasında değer vermektedir. N2, O2, CO2 ve CH4 gazlarının BTDA-DABA poliimidinde, C3H6 ve C3H8 gazlarının ise 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidinde çözünürlükleri daha yüksektir. O2/N2, CO2/CH4 ve C3H6/C3H8 gaz karışımlar için 6FDA-DABA poliimidinin ideal çözünürlük seçicilikleri daha yüksektir. Kopoliimidin ve poliimidlerin erişilebilir serbest hacim dağılımını elde etmek için probing test yöntemi uygulanmış ve gazların kinetik yarıçaplarına denk düşen prob değerlerinde erişebilir serbest hacmin azaldığı görülmüştür. Radyal dağılım fonksiyonu sonuçlarına göre, CO2 gazının 6FDA-DABA poliimidinde sorpsiyonu öncelikle imid grubu ve DABA monomerinin hidroksilindeki oksijen atomunda gerçekleşmektedir. Daha yüksek CO2 yüklemelerinde ise gaz ile poliimidin etkileşimi DABA grubunun karbonil ve hidroksilindeki oksijen atomlarında gerçekleşmektedir. CO2 gazının BTDA-DABA poliimidinde sorpsiyonu öncelikle imid grubu ve BTDA monomerinin karbonil köprüsündeki oksijen atomunda gerçekleşmektedir. Daha yüksek CO2 yüklemelerinde ise gaz ile poliimidin etkileşimi DABA grubunun hidroksilindeki oksijen atomlarında gerçekleşmektedir. CO2 gazının 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidindeki sorpsiyonu ise öncelikle BTDA-DABA yapısının imid grubu ile BTDA monomerinin karbonil köprüsündeki oksijen atomunda gerçekleşmektedir. Daha yüksek CO2 yüklemelerinde ise imid gruplarındaki azot atomu ile DABA grubunun hidroksilindeki oksijen atomlarında daha güçlü etkileşim gözlenmiştir.
-
Öge45s5 Bileşimine Sahip Ve Bakır Katkılı Biyoaktif Camlardan Üç Boyutlu Kompozit Yapı İskelesi Üretimi Ve Karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-07-03) Yerli, Nuray ; Oskay, Sadriye ; 10079244 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringKemik doku mühendisliği; hastalık, kaza ve travma gibi herhangi bir nedenle hasar görmüş organ ve dokuların onarılması, değiştirilmesi ya da yenilenmesini amaçlayan bir bilim dalıdır. Kemik dokunun onarılması ve fonksiyonel hale getirilmesi amacıyla kemik mineralinin yapısını taklit eden ve hücreye uyum sağlayan üç boyutlu yapı iskeleleri hazırlanmaktadır. Yapı iskelelerinin üretiminde biyomalzemeler, metaller, seramikler, polimerler ve kompozit malzemeler kullanılmaktadır. Bunlar arasında biyolojik olarak kullanılan seramikler (biyoseramikler) sınıfına giren biyoaktif camlar dikkat çekmektedir. Bileşiminde temel olarak silisyum, sodyum, kalsiyum ve fosfat bulunan biyoaktif camlar biyouyumluluğu, biyoaktivitesi, osteoüretkenliği ve osteokondüktifliği yüksek olan biyomalzemelerdir. Biyoaktif camlardan üretilen yapı iskeleleri, canlı vücuda yerleştirildiğinde yüzeylerinde hidroksiapatit tabakası oluşturarak kemik dokusunun etrafında güçlü bağlar kurabilmektedir. Biyoaktif camların yapılarına bakır (Cu+2), stronsiyum (Sr+2), magnezyum (Mg+2), çinko (Zn+2) ve gümüş (Ag+1) gibi iyonlar katılarak fonksiyonel özelliklerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla çok çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar arasında bakır, kemik oluşumunu ve anjiyojenez kapasitesini artırdığı bilinen, düşük fiyatlı kemik doku mühendisliği için dikkat çeken önemli bir iyondur. Bu çalışmada, 45S5 (bileşimi ağırlıkça; %45 SiO2, %24.5 Na2O, %6 P2O5, %24.5 CaO) ve bakır katkılı (bileşimi ağırlıkça; %45 SiO2, %24.5 Na2O, %6 P2O5, %22.5 CaO, %2 CuO) biyoaktif camlar esas alınarak üç boyutlu yapı iskelesi üretimi gerçekleştirilmiştir. Biyoaktif camların üretiminde klasik ergitme yöntemi kullanılmıştır. Üretilen camların, camsı geçiş ve kristalizasyon sıcaklıklarının tespit edilmesi için DTA, yapılarındaki amorf ve kristal fazların belirlenmesi için XRD ve sahip oldukları kimyasal bağların araştırılması için de FTIR analizleri uygulanmıştır. DTA analizi sonucunda tespit edilen kristalizasyon sıcaklıklarının yapı iskelesi üretimi için uygun olduğu belirlenmiştir. XRD ve FTIR analizleri sonucunda, camların amorf yapıda olduğu tespit edilmiş ve bakır katkısı ile camsı yapıda belirgin bir farklılık oluşmadığı gözlenmiştir. Üretilen camlardan, polimer sünger kopyalama yöntemi kullanılarak üç boyutlu yapı iskelelerinin üretimi gerçekleştirilmiştir. Biyoaktivite ve biyobozunurluk davranımlarının iyileştirilmesi için yapı iskeleleri doğal bir polimer olan aljinat (ağırlıkça %1, %2, %3) ile kaplanmış ve 45S5 biyoaktif camından üretilen yapı iskelelerinin bir kısmına bakır çözeltisi damlatılarak bakır ile aljinatın çapraz bağlanması sağlanmıştır. Fiziksel ve yüzey özelliklerinin incelenmesi için yapı iskelelerine çeşitli karakterizasyon işlemleri uygulanmıştır. SEM çalışmaları sonucunda, yapı iskelelerinin yüksek gözenekliliğe sahip olduğu ve gözenekler arasındaki bağlantılarının iyi durumda olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, FTIR ve SEM analizleri sonucunda, aljinatın gözenekleri tıkamadan homojen bir kaplama oluşturarak yapı iskelelerinin yüzeyine bağlandığı tespit edilmiştir. İn vitro koşullarda biyoaktivite ve biyobozunma davranımlarının araştırılması için yapı iskeleleri, belirli sürelerde (1, 7, 14 ve 28 gün) yapay vücut sıvısında bekletilmiştir. SEM, XRD ve FTIR analizleri ile, 28 gün süreyle yapay vücut sıvısında bekletilen numunelerin yüzeyinde belirgin bir şekilde hidroksiapatit tabakasının oluştuğu tespit edilmiştir. Yapı iskelelerinin in vitro koşullarda yapay vücut sıvısı içerisinde bakır salımlarını incelemek amacıyla yapılan ICP analizi sonucunda, aljinat ile bakırın çapraz bağlanması sonucunda üretilen numunelerin anjiyojenezi uyarma kapasitesinin bakır katkılı camdan üretilen numunelere göre daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Aynı zamanda, üretilen tüm yapı iskelelerinin bakır iyonu salımının, bakırın vücutta sitotoksik etkiye neden olma sınırının (58 ppm) altında kaldığı saptanmıştır. Sonuçlar, üç boyutlu kompozit yapı iskelelerinin kemik doku mühendisliği uygulamaları için potansiyel adaylar olduğunu göstermiştir.
-
Öge6fda Bazlı Kopoliimidlerin Sentezi Ve Karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Er, Ömer Orçun ; Tantekin-Ersolmaz, Ş. Birgül ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringPoliimidler, özellikle aromatik poliimidler, birçok polimerik malzemeye kıyasla yüksek ısıl kararlılık, kimyasal direnç ve iyi mekanik özellikler göstermeleri nedeniyle membran esaslı gaz ayırma alanında büyük ilgi çekmektedirler. Poliimidler, dianhidrit ile diaminin çözücü ortamında reaksiyonu (poliamikasit oluşumu) ve sonra oluşan poliamikasitin dehidratasyonu ile oluşur. Bu işlem iki yerine üç monomer ile yapılırsa kopoliimidler oluşur. Kopolimidler, iki farklı geçirgenlik ve seçicilik davranımı gösteren poliimidlerden optimum davranım gösteren bir polimer elde edilmesini sağlayabilirler. Poliamik asit üzerinden iki aşamalı sentez yöntemi kulanılarak hem ısıl hem de kimyasal imidleşme yolu ile 6FDA/BTDA-mMPD (0.5:0.5), 6FDA-mPDA/mMPD (0.7:0.3), 6FDA-mPDA/DAM (0.7:0.3), 6FDA/BPDA-ODA (0.7:0.3) ve BPDA-ODA/DAM (0.5:0.5) kopoliimidleri sentezlenmiş, ve fiziksel ve gaz taşınım özellikleri karakterize edilmiştir. Kimyasal sentez genelde kırılgan filmler vermiş, ısıl sentezde ise poliamik asit reaksiyon süresinin 48 saate ve sıcaklık artış hızının 30°C/dak’ya çıkarılması ile esnek filmler elde edilebilmiştir. Kopolimid sentezi FTIR ile izlenmiş ve kopoliimidlerin yapıları 1H-NMR ile, ısıl özellikleri ise DSC ve TGA ile incelenmiştir. Geniş Açılı XRD desenlerinde 6FDA bazlı kopolimidler iki “d-spacing” değeri, BPDA-ODA/DAM ise tek “d-spacing” değeri vermişlerdir. Kopoliimidlerin O2/N2 ve CO2/CH4 gaz çiftleri için geçirgenlik ve ideal seçicilikleri belirlenmiş ve en iyi ayırma özelliklerini 6FDA-mPDA/DAM ve 6FDA-mPDA/mMPD kopoliimidlerinin verdiği görülmüştür
-
Öge6fda-dam Poliimid Membranların Co2 Ayırma Özellikleri Üzerine Isıl İşlem Sıcaklığı Ve Kalıntı Çözücü Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-08-13) Kahraman, Duygu ; Tantekin-Ersolmaz, Ş. Birgül ; 440710 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBu çalışmada, farklı çözücü ortamlarında hazırlanan 6FDA-DAM membranlarının CO2/CH4 ve CO2/N2 ayırma özellikleri üzerine ısıl işlem sıcaklığı ve kalıntı çözücü etkisi incelenmiştir. 6FDA-DAM poliimidinin, n-metilpirolidon (NMP), dimetilformamid (DMF) ve tetrahidrofuran (THF) ortamında hazırlanan çözeltilerinden döküm-evaporasyon yöntemiyle hazırlanan filmlere çözücünün kaynama noktasının altında, üstünde ve poliimidin camsı geçiş sıcaklığına (Tg) yakın sıcaklıkta ısıl işlem uygulanarak matrisinde farklı miktarda çözücü içeren membranlar elde edilmiştir. Termogravimetrik analiz (TGA) ölçümlerinde kullanılan çözücünün kaynama noktasından daha düşük sıcaklıkta ısıl işlem gören membranlarda önemli miktarda çözücü kaldığı tespit edilmiştir. Membranlardaki kalıntı çözücü, plastizasyona neden olarak, membranların geçirgenliklerini arttırıcı etki yapmıştır. Uygulanan ısıl işlem sıcaklığı arttıkça geçirgenlikler azalmıştır. Kalıntı çözücü miktarının kritik değerin altına indiği membranlarda ise kalıntı çözücü etkisinin plastizasyondan antiplastizasyon davranımına değişim gösterdiği tespit edilmiĢtir. NMP ile hazırlanan membranlarda karşılaşılan antiplastizasyon etkisi sadece CO2 geçirgenliğine etki ederken, DMF ile hazırlanan membranlarda etki CO2’nin yanında N2 geçirgenliğinde de artıĢa neden olmuştur. Poliimidin Tg’sine yakın sıcaklıkta hazırlanan membranların N2, CH4, CO2 geçirgenlikleri azalırken membranların CO2/CH4 ve CO2/N2 gaz çiftleri için hesaplanan ideal seçicilik değerlerinde genel olarak artış gözlenmiştir. Kalıntı çözücünün giderilmesi CO2/CH4 seçiciliği üzerinde daha etkili olmuştur. Geniş açılı X-ışınları kırınımı (WA-XRD), TGA ve diferansiyel taramali kalorimetri (DSC) ve yoğunluk analizleri sonuçları geçirgenlik sonuçları ile birlikte değerlendirildiğinde çözücünün ve ısıl işlem sıcaklığının 6FDA-DAM poliimidinin serbest hacmi ve zincir paketlenmesi üzerinde önemli farklar yarattığı belirlenmiştir. Bu farkların gaz moleküllerinin kinetik çaplarına bağlı olarak farklı gaz çiftleri üzerinde farklı etkiler yarattığı anlaşılmıştır.
-
ÖgeAdana Tufanbeyli Linyit Kömürünün Farklı Atmosferlerde Üretilen Yarı Koklarının Kısmi Oksidasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-07-05) Çakıroğlu, Fatih ; Açma, Hanzade ; 405332 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBu çalışmada yakma sistemlerinden açığa çıkan CO2’nin tekrar kullanılabilirliği incelenmiştir. Çalışmada yeni bulunan yüksek rezervli düşük kaliteli Adana Tufanbeyli linyit kömürü seçilmiştir. Seçilen kömürden oksijenle zenginleştirilmiş yakma sistemlerinden açığa çıkan CO2’yi kullanarak kaliteli katı ve gaz yakıt üretimi amaçlanmıştır. Bu amaçla Adana Tufanbeyli linyit kömürü numunesinden CO2 ve N2 atmosferlerinde yarı-kok üretimi gerçekleştirilmiş ve üretilen yarı-koklar farklı oksidatif atmosferlerde gazlaştırılarak CH4 ve H2S analizleri gerçekleştirilmiştir.
-
ÖgeAdana Tufanbeyli Linyit Kömürünün Tanecik Boyutunun Yanma Özelliklerine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-30) Kurt, Çağla ; Yaman, Serdar ; 10040659 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringDünya nüfusuna ve sanayileşmeye paralel olarak artan enerji ihtiyacının büyük bir kısmı fosil yakıtlardan karşılanmakta ve fosil enerji kaynaklarının rezervleri, artan ihtiyaç ile birlikte giderek azalmaktadır. Fosil enerji kaynaklarından biri olan kömür dünya enerji üretiminde önemli bir rol oynamaktadır. Kömür, kaynaklarının çok çeşitli ve büyük olmasının yanında, diğer yakıtlara oranla daha ucuz olması nedeniyle de uzun vadede önemli üstünlüklere sahiptir. Ülkemiz fosil yakıt rezervleri içerisinde kömür en büyük paya sahiptir ve ülkemizde kül, kükürt ve nem içeriği yüksek, ısıl değeri düşük olan linyitlerden, kaliteli linyitlere kadar çok çeşitli kömürler bulunmaktadır. Kömürlerin verimli yakılması, günümüz enerji teknolojisinin en önemli sorunlarından birini oluşturmaktadır. Yanma, kömürün temel yanıcı elemanları C, H, S ile havanın yakıcı elemanı O2 arasında, yüksek sıcaklıkta ısı ve emisyon oluşumlu, karmaşık bir oksitlenme sürecidir. Kömürün yanması temel olarak üç aşamada gerçekleşmektedir. Birinci aşamada kömürden yarıkok oluşumu ve uçucu madde çıkışı meydana gelirken, ikinci aşamada uçucu maddenin yanması ve üçüncü aşamada yarıkokun yanması olayları gerçekleşmektedir. Bu çalışmada kömür numunesinin farklı tane boyutları sabit sıcaklıkta ve farklı sürelerde yatay boru fırında tutulmasıyla, yanma süresinin sabit yataklı yakma sistemlerinde yanma davranımına etkisi incelenmiştir. Çalışmada yeni bulunan yüksek rezervli düşük kaliteli Adana Tufanbeyli linyit kömürü kullanılmıştır. İlk olarak 5 farklı tanecik boyutuna ayrılan kömür, daha sonra farklı sürelerde yatay boru fırında 900 ºC’de yakılmıştır. 0.5, 1, 2, 4, 8, 16 ve 32 dakika boyunca yakılan farklı tanecik boyutlu kömürlerin daha sonra kısa analizleri, elementel analizleri, ısıl değerleri ve termal analizleri incelenmiştir.
-
ÖgeAdsorpsiyon Isı Pompalarında Kullanılabilecek Stabil Zeolit Kaplamaların Hazırlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Atakan, Aylin ; Tatlıer, Melkon ; 424113 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBu çalışmada, hidrotermal sentez yolu ile ve substrat ısıtma yöntemi kullanılarak zeolit 4A ve 13X kaplamaları hazırlanmıştır. Adsorpsiyon ısı pompası uygulamalarında uzun süreli kullanıma yönelik olarak zeolit kaplamalarının ısıl-mekanik stabilitelerinin geliştirilmesi için, sentezlenen zeolit kaplamaları sentez-sonrası uygulanan bir işlem ile poliakrilik asit filmi ile kaplanmıştır. Farklı kalınlıklarda kaplama elde etmek amacı ile çeşitli sentez şartları uygulanmıştır. Hazırlanan malzemelerin karakterize edilmesi amacı ile X-ışını kırınımı (XRD), alan salım tabancalı taramalı elektron mikroskobu (FEGSEM), Fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR) ve termogravimetrik analiz (TGA) yöntemleri kullanılmıştır. Ayrıca, kaplamaların ısıl-mekanik stabilitelerinin tespiti amacı ile ultrasonik işlemler ve ısıtma/soğutma çevrimleri uygulanmıştır. Sonuç olarak, sentez-sonrası uygulanan işlemin zeolit kaplamalarının stabilitelerini arttırdığı gözlenmiştir. İnce poliakrilik asit filmler, zeolit kaplaması ile iyi bir şekilde entegre olmuş ve incelenen örneklerin desorpsiyon performanslarını olumsuz yönde etkilememiştir.
-
ÖgeAfşin Elbistan Linyit Kömürü Ve Pirinanın Optimum Oksi Yakma Koşullarının Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-07-27) Toru, Onur ; Açma, Hanzade ; 10080796 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringGünümüzde ülkemiz, kullanmakta olduğu enerjinin çok büyük bir miktarını ithal etmektedir. Giderek artan enerji talebi nedeniyle, enerjide dışarı bağımlılığı her geçen gün giderek artmaktadır. Ülkemizde ana enerji kaynağı olarak fosil yakıtlar kullanılmaktadır. Kömür yataklarımız yaygın olmasına rağmen büyük bir kısmını ısıl değeri düşük, mineral maddesi çok yüksek linyit yatakları oluşturmaktadır. Hali hazırda bulunan linyit yataklarımızın verimli ve çevreye minimum zararlı olacak şekilde değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte kullanılan yakma yönteminin doğru seçilmesi büyük bir rol oynamaktadır. Elimizdeki kömür yataklarının en verimli değerlendirilmesi için hava fazlası ile yakma gibi geleneksel yakma yöntemleri yetersizdir. Geleneksel yakma yöntemleri yerine oksi yakma yönteminin kullanımı giderek artmaktadır. Oksi yakma yönteminde hava ile birlikte saf oksijen kullanıldığı için, azotun seyreltici etkisi engellenmekte ve böylece külde kalan yanmamış karbon miktarı minimum değerlere indirilebilmektedir. Ayrıca oxyfuel yöntemi sonucu, geleneksel yöntemlere göre baca gazında daha derişik bir karbondioksit oranı elde edilir. Elde edilen bu karbondioksit gazı sıkıştırma ve sıvılaştırma gibi yöntemler kullanılarak değerlendirilebilir. Oksi yakma yöntemi, kömür yakma ile enerji üretiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının kontrolü için en son geliştirilen yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemiz biyokütle enerji kaynakları bakımından da oldukça zengin bir ülkedir. Biyokütle, temel bileşenleri karbon, hidrojen ve oksijen olan, yenilenebilir nitelikteki her türlü organik madde olarak nitelendirilmektedir. Biyokütle tarımsal, endüstriyel, kentsel katı atıklar ile orman atıkları, hayvansal atıklar ve su biyokütlesinden oluşmaktadır. Biyokütle enerji kaynakları, karbondioksit açısından nötr yakıtlar olarak adlandırılır. Fosil yakıtlara göre çevreye daha az olumsuz etkileri vardır ve atmosferdeki karbondioksit emisyonlarının artışı üzerindeki etkileri yok sayılabilir. Bu çalışmada biyokütle ve kömür karışımı birlikte yakılarak zararlı emisyon çıkışının azaltılması ve yanmayan karbonun tamamına yakın bir kısmının yakılabileceği optimum oksi yakma koşullarının belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu çalışmada zeytinyağı üretiminden geriye kalan pirinanın kömüre ilave edilerek yakılması ile değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın sonucunda kömür ve biyokütle karışımının optimum oksi yakma koşulları belirlenmiştir. Bu çalışma kapsamında Afşin Elbistan linyit kömürü ve Pirina numunesinin içerdiği karbonun tamamının yandığı, oksi yakma koşullarını belirlemek amacıyla her iki numunede farklı sıcaklık ve farklı oksi yakma koşullarında yakılmış ve optimum koşullar belirlenmiştir. Birlikte yakabilme amacıyla %5,10,25,50 oranlarında Afşin Elbistan kömürüne Pirina ilave edilerek, hazırlanan karışımların karbon içeriğinin tamamı ile yandığı oksi yakma koşulları belirlenmiştir. Ana numunelere ve yakma sonrası geriye kalan numunelere ısıl değer, kısa analiz, termal analiz ve elementel analiz uygulanmıştır.
-
ÖgeAfşin Elbistan Linyit Kömürü Ve Rdf’den Üretilen Yarıkok Karışımlarının Yanma Davranımlarının Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-07-10) Kurt, Gülşen ; Açma, Hanzade ; 10080715 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringÜlkemizde artan enerji ihtiyacı ve petrol, doğalgaz rezervlerinin kısıtlı oluşu buna karşı linyit kömürünün rezervlerinin fazla olmasından dolayı, gelecekte linyit kömürünün öneminin daha da artacağı öngörülmektedir. Ülkemizde kaliteli linyitlerden nem, kül ve kükürt içeriği yüksek, ısıl değeri düşük olan kalitesiz linyitlere kadar çok çeşitli kömürler bulunmaktadır. Ancak, düşük kaliteli linyitlerin toplam rezerv içindeki payı oldukça yüksektir. Uygun koşulların sağlanamadığı yakma sistemlerinin kullanılması, kömürden enerji üretim verimini önemli ölçüde düşürmekte ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Bu çerçevede, düşük kaliteli linyit potansiyelinin değerlendirilmesi için uygun teknolojilerin geliştirilmesi, ülkemizin öncelikli enerji politikaları arasında yer almaktadır. RDF; evsel, ticari veya endüstri proseslerinden çıkan tehlikeli ve tehlikesiz atıkların, geri kazanılabilen malzemeleri (cam, plastik, metal vb.) ayrıştırıldıktan sonra geriye kalan yanabilir özelliğe sahip geri dönüşümsüz malzemeden türetilen alternatif katı yakıttır. Ülkemiz biyokütle potansiyeli içinde RDF’nin payı oldukça yüksektir. RDF’nin kömürle birlikte kullanılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması konusunda önemli bir seçenek sunmaktadır. Kömür ve RDF’den enerji üretimi dünya genelinde yaygın olarak yakma yoluyla sağlanmaktadır. Kömür ve RDF’den üretilen yarıkoklardan birlikte yakma yoluyla kaliteli yakıt üretilebilir. Kömür yarıkoku ve RDF yarıkoku yakan yakma sistemlerinin ticari boyuttaki modellenmesi, tasarımı ve işletilmesi için kömür yarıkoku ve RDF yarıkoku karışımlarının yanma davranımları ve aralarındaki etkileşimin bilinmesi gereklidir. Bu çalışmada, düşük kaliteli Afşin Elbistan linyit kömürü ve RDF (Refuse Derived Fuel-Atıklardan Türetilmiş Yakıt) kullanılarak kaliteli yakıt üretmek hedeflenmiştir. Kömür ve RDF'den farklı sıcaklıklarda (400oC, 500oC, 600oC, 700oC, 800oC, 900oC) yarıkoklar üretilmiş ve ısıl değeri en yüksek olan kömür yarıkoku ve RDF yarıkoku seçilerek, farklı oranlarda RDF yarıkoku içeren (%10, %20, %30, %40, %50) karışımlar hazırlanmıştır. Linyit kömürü ve RDF ana numunesine, yarıkoklarına ve farklı oranlarda hazırlanan karışımlarına yanma davranımlarını belirlemek amacıyla farklı analizler (kısa analiz, elementel analiz, ısıl değer analizi, FTIR, XRD, XRF, SEM, BET ve tanecik boyutu analizleri) uygulanmıştır. Ayrıca, aynı numunelere yanma davranımlarını belirlemek amacıyla termal analizler (TGA, DTA, DSC, DTG) uygulanmıştır. Deneysel çalışmalar sonucunda, Afşin Elbistan linyit kömürü ve RDF’den üretilen yarıkok karışımlarından yüksek ısıl değerli yakıt üretimi gerçekleştirilmiştir.
-
ÖgeAfşin-Elbistan linyit kömürünün briketlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Özer, H. Aylin ; Küçükbayrak, Sadriye ; 66560 ; Kimya MühendisliğiYozlaşan kömür kaytanı önlemek için uzun yulardan beti birçok ülkede uygulanan briketleme, son yıllarda ülkemizde de uygulama alam bulmuştur. Bu konuda, henüz yeterli olmamasına karşın çeşitti araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada kömürün briketlenmesinin yararları ve ülkemiz açısından önemi üzerinde durulmuş, Afşin-Elbistan yöresine ait linyit numunesinin katkı maddesi/ ve değişik katkı maddeleriyle briketlenme koşulları araştırılmıştır. Briketlerin nem içeriği, presleme basıncı, kullanılan katkı maddesinin cinsi ve oranı değiştirilerek oluşturulan briketlerin, kırılma ve ufalanmaya karat dayanıklılıkları ısıl değerleri, yanar kükürt içerikleri, suya dayanıklılıkları ve bıraktıkları kul miktarları Bu deneysel sonuçlar çerçevesinde; ısıl değeri oldukça düşük, nem içeriği yüksek olan ve kolayca ufalanabilen Afşin-Elbistan linyitlerinin yakıt önselliklerinin, briketleme yoluyla iyileştirilebileceği ve uygun özellikte kömür briketleri üretilebileceği Linyit kömürünün ısı üretimine katkısı olmayan, buharlaşması için de ısının harcanmasını gerektiren yüksek nem içeriği, briketleme aşamalarında azaltılarak yakıtın ısıl değeri artırılırken, yanma olayı kolaylaştırılmaktadır. Kömür tozlanma briketlemeden önce belirli bir nem oranına kadar kurutulması, tartma ve depolama masraflarım dil azaltmaktadır Ayrıca, linyitlerimizin kükürt içerikleri ile bıraktıkları kül miktarlarının yüksek olması, bu kaynaklarımızdan kaliteli ve çevreye daha az zararlı olan bir yakıt elde etmek için briketleme yönteminin kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Türkiye linyit rezervinin bu gün için 8375 milyon ton civarında olduğu bilinmektedir. Ülkemizin; petrol rezervinin düşük olduğu ve ithalatın ekonomimize getirdiği yük gözönüne alındığında, ulusal enerji kaynağımız olan linyit kömürünü değerlendirmede uygun bir yöntem olan briketlemeye büyük önem verilmesi gerektiği açıkça görülmektedir.
-
ÖgeAg-klinoptilolit Hazırlanması Ve Çocuk Bezlerinde Antimikrobiyel Madde Olarak Kullanılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-12-29) Bozoğlu, Aylin ; Sirkecioğlu, Ahmet ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringSon yıllarda geliştirilen yeni teknolojiler, tüketicilerin konfor, hijyen, sağlık ve çevre bilinçlerinin artmasına sebep olmuştur. Bunun sonucu olarak, her alanda kullanılabilecek antimikrobiyel ürünlerin geliştirilmesi için çalışmalar hızlanmıştır. Günümüzde organik bazlı antibakteriyel malzemelerin yerini yüksek ısıl kararlılık ve mekanik dirence sahip anorganik malzemeler almıştır. Geniş spektrumu ile yüksek antimikrobiyel aktivite gösteren gümüş iyonu, alkali ve toprak alkali minerallerinin sulu alüminasilikat kristalleri olan zeolitlere iyon değişimi yoluyla yerleştirilerek antimikrobiyel aktivite gösteren malzemelerin hazırlanması mümkündür. Bu çalışmada doğal zeolitlerden biri olan klinoptilolit kullanılarak antimikrobiyel etki gösteren bir malzemenin üretilmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle klinoptilolit yapısına iyon değişimi yoluyla % 5 gümüş yerleştirilmiştir. Hazırlanan Ag-klinoptilolit % 10, 20 ve 30 olacak şekilde çocuk bezlerinde kullanılarak çocuk bezi örnekleri antimikrobiyel teste tabi tutulmuştur. Bu testler sonucunda, artan gümüş miktarının antimikrobiyel aktiviteyi belirgin bir şekilde arttırdığı, Ag-klinoptilolit içindeki gümüş yüzdesinin antimikrobiyel olarak etki etme hızı ve süresi üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Elde edilen antimikrobiyel maddenin renginde, içerdiği Ag+ iyonunun oksitlenmesi nedeniyle bir süre sonra kararma meydana gelmiştir. Bu renk değişimini gidermek amacıyla, değişen oranlarda Zn+2 ve Ag+ iyonları yüksek sıcaklarda klinoptilolit yapısına yerleştirilerek malzemenin rengindeki değişme izlenmiştir. Hazırlanan yeni malzeme çocuk bezi üzerine uygulanarak antimikrobiyel aktivitedeki değişiklikler belirlenmiştir. Gerçekleştirilen bu çalışmada antimikrobiyel özellik gösteren malzeme hazırlanmasında yapay zeolitlerin yerine daha ekonomik olan doğal zeolitlerden klinoptilolitin kullanılabileceği belirlenmiştir. Buna ek olarak, hazırlanan antimikrobiyel malzemenin çocuk bezleri gibi birçok üründe kullanılabileceği saptanmıştır. Gümüş iyonlarının oksitlenerek klinoptilolit üzerinde oluşturduğu renk değişikliği giderilmeye çalışılmıştır.
-
ÖgeAğır metallere karşı seçici olan selüloz matris yapılı iyon değiştirici üretimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Dizman, Mümin ; Erciyes, Tunçer ; 66725 ; Kimya MühendisliğiBu tez çalışması selüloz bazlı bir iyon değiştirici eldesine yöneliktir. Elde edilen sclülozik iyon değiştirici, ticari iyon değiştirici reçinelerle ve selülozik diğer iyon değiştiricilerle kıyaslandığında iyon değiştirme kapasitesinin yüksek olması, kolayca rejenere edilebilmesi, su dahil bilinen tüm solventlerde çözünmemesi ve matris yapısının petrol kökenli maddelerden oluşmaması, buna karşılık selüloza bağlı obuası nedenleri ile önemli bir avantaja sahiptir. Bu iyon değiştiricinin matris yapısını lüdroksietil selüloz ve fonksiyonel grubunu da titalil klorür oluşturmuştur. Bu özel iyon değiştirici ile uygun deneysel şartlar altında demir(II), çinko, kobalt, bakır ve krom(III) gibi ağır metaller üzerinde çalışılmıştır. Hazırlanan iyon değiştiricinin nemli toplam iyon değiştirme kapasitesi 2.28 meq /g ve kuru toplam iyon değiştirme kapasitesi 9.66 meq/g'dır.
-
ÖgeAktif Karbon İle Çevre Kirletici Bazı Unsurların Giderilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-07-01) Orbak, İlkün ; Yavuz, Reha ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBu çalışma, Tunçbilek linyitinden çeşitli aktivasyon ve ön işlemler uygulanarak aktif karbon üretimi, atıksulardan ağır metal iyon giderimi, gaz fazdan SO2 giderimi ve bunların modellenmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, çeşitli aktivasyon (fiziksel ve kimyasal) ve ön işlemler uygulanarak, Tunçbilek linyiti esaslı farklı gözenek ve yüzey özelliklere sahip aktif karbon numuneleri üretilmiştir. Üretilen aktif karbon numunelerinin karakterizasyonu, azot ve karbondioksit gazlarının kullanıldığı adsorpsiyon izotermleri, kısa ve elementel analiz, Boehm titrasyonu, FTIR, SEM, zeta potansiyel ölçümleri, iyot sayısı tayini, mineral madde analizleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Ağır metal iyonu ile ilgili çalışmalar, öncelikle ortamda sadece ilgili ağır metal iyonun bulunması esasına göre gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, ağır metal iyonlarının bir arada bulunması, ortamda organik ve inorganik diğer bazı anyon ve katyonların bulunması durumları da, bunların olası etkilerini ortaya çıkarmak amacıyla incelenmiştir. Gaz fazdan SO2 giderim çalışmalarında, SO2 derişiminin, adsorpsiyon ortam sıcaklığının ve tane boyutunun etkileri incelenmiştir. Atık sudan giderilmesi amacıyla seçilmiş olan ağır metal iyonları için ne tür aktif karbonun uygun olduğu ve aktif karbon ile olan olası adsorpsiyon mekanizması, kinetik ve termodinamik modellerle belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen deneysel verilere çeşitli adsorpsiyon izoterm modelleri uygulanmıştır. Ağır metal iyonları adsorpsiyonunun aktivasyon enerjisi, ortalama serbest adsorpsiyon enerjisi, izosterik adsorpsiyon ısısı ile ΔG˚, ΔH˚, ΔS˚ gibi termodinamik parametreleri hesaplanarak adsorpsiyon mekanizması aydınlatılmaya çalışılmıştır. Sabit SO2 derişiminde, adsorpsiyon hızı ile aktivasyon enerji ve frekans faktörü gibi adsorpsiyon kinetik parametreleri hesaplanmıştır. SO2 adsorplama miktarının bulunması için Knudsen difüzyon modelini temel alan intraparticle difüzyon modeli ile Freundlich izotermi (veya Henry izotermi) uygulanmıştır.
-
ÖgeAktif ve kimyasal çamurların pirolizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Sarı, Nuray ; Ekinci, Ekrem ; 14205 ; Kimya MühendisliğiAtıksuların sorumsuzca uzaklaştırılması sonucu ortaya çıkan çevre kirliliği sorunu ve bunun insan sağlığını tehdit eden boyutları, günümüzde su ve normal yaşa mı etkileyen en güncel konulardan birisidir. Atıksuların çeşitli sistemlerle arıtılması sonucun da oluşan organik veya inorganik kökenli çamurların gelişigüzel atılması ya da kullanılması, çevre kirliliğini daha farklı bir şekilde etkilemekte ve bazı özel durumlarda da, insan sağlığı için direkt tehlikeler oluştura bilmektedir. Biyolojik ve kimyasal çamurların bertaraf edilmemesi çevre kirliliğinin sudan karaya transferi olayıdır. Ortaya çıkan bu çamurların en uygun sistemlerde arıtılıp, sorunsuz olarak, yine en uygun yöntemlerle uzaklaştırılmaları gerekir. Çamur arıtımından beklenen arıtma sistemlerinden çıkan çamuru yoğunlaştırmak, gerektiği durumlarda stabilize etmek ve suyunu giderdikten sonra katı madde konsantrasyonunu arttırarak hacmini azaltmak ve çamurun imhası sırasında. taşıma maliyetini en aza indirmektir. Çamurun imhası ise, çamuru tekrar kullanılır hale getirmek ve çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesini sağlamaktır. Bu çalışmada atıksu arıtımından elde edilen aktif ve kimyasal çamurların normal atmosfer şartı altında piroliz deneyleri gerçekleştirilmiştir. Piroliz deneyleri Heinze retordunda k C/dakika ısıtma hızı ile 550 C ve 9DGDC sıcaklıklara kadar gerçekleştirilmiş ve elde edilen sıvı ürünler kolon kromatograf isi kullanılarak frak- sine edilmiştir. Sıvı ürünün adsorbsiyon kolonundaki f raksinasyonundan sonra ele geçen aromatik ürüne gaz kromatografi analizi uygulanmıştır.
-
ÖgeAkışkan yatakta ayrışma ve aglomerasyon rejimlerinin sıcaklık ölçümleri ile incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Tolay, Mustafa ; Ekinci, Ekrem ; 39527 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringAkışkan yataklarda, linyitin kendisinden değişik yoğunluk ve tanecik boyutuna sahip bir yatak malzemesi içerisinde yakılması halinde ayrışma gerçekleşmektedir. Akışkan yataklı sistemlerde aglomerasyonun bir ön aşaması olarak beliren ayrışmanın mekanizması ve bunun aglomerasyona olan etkisinin anlaşılması yanmanın verimli ve sürekli olabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Göynük linyiti Şile kumu ve kuartz kumu içeren 0.11 m ve 0.2 m çaplarında akışkan yataklarda yakılmış ve sistemde yanmanın başlamasından aglomerasyonun gerçekleşmesine kadar geçirdiği ayrışma rejimleri incelenmiştir. Sistemler sürekli çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Göynük linyiti ve sözü edilen yatak malzemelerinin tanecik boyutları dikkatli seçilerek akışkan yatakta bir uçta şiddetli linyit çöküşen zengin, diğer uçta da batışan zengin ayrışma karışımları elde edilerek çalışma gerçekleştirilmektedir. Akışkan yatakta linyit, inert komponente kıyasla çok düşük oranlarda bulunduğu için yatak içerisindeki dağılımı, yanma sonucu elde edilen sıcaklık dağılımından anlaşılabilir. Bu nedenle her iki akışkan yatakta dağıtıcı elekten 0.01, 0.03, 0.05, 0.1, 0.2 ve 0.3 m yükseklikteki seviyelere yerleştirilen ısıl çiftlerle ölçülen sıcaklık dağılımları tüm deney süresince izlenmiştir. Ayrışma rejimleri ve buna bağlı olarak gelişen aglomerasyonun belirlenmesinde diferansiyel sıcaklık değerleri kullanılmıştır. Ayrışma rejimleri için AT3, AT30 ve aglomerasyon için AT3A, AT30A olarak tanımlanan değerler anlamlı sonuçlar vermiştir. Bu değerlerin kontrol parametreleri olarak kullanılabileceği anlaşılmıştır. Deneylerin sonucunda akışkan yataklı linyit yakıcılarında yatağın normal şartlarda linyit yüzüşen zengin rejimde yandığı ancak yatak malzemesi tanecik boyutunun küçük, linyit tanecik boyutunun büyük seçilmesi ile linyit batışan zengin rejiminde sürdürülebileceği anlaşılmıştır. Değişen proses parametrelerinin ayrışma ve aglomerasyon üzerine etkileri incelenmiştir.
-
ÖgeAlkali ortamda hidratlanarak aktiflenmiş uçucu Kül-Ca(OH)2 sorbentlerinin sülfatasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Gümüşkılıç, Esra ; Ersoy Meriçboyu, Ayşegül ; 83066 ; Kimya MühendisliğiÜlkemizin enerji ihtiyacının büyük bir kısmı, kül, nem ve kükürt içeriği yüksek, ısıl değeri ise düşük linyit kömüründen karşılanmaktadır. Linyitlerimizin enerji üretmek amacıyla her yıl artan oranlarda yakılması, özellikle büyük ve endüstrinin yoğun olduğu yerleşim bölgelerinde hava kirliliğine neden olmaktadır. Linyitlerin yakılması sonucu oluşan kükürt dioksit atmosferdeki en önemli kirleticidir ve canlı organizmaya birçok olumsuz etkisi vardır. Bu nedenle, kükürt oksitlerinin atmosferdeki derişimi kontrol altında tutulmalıdır. Bu amaçla, baca gazlarının atmosfere verilmeden önce temizlenmesi gerekmektedir. Baca gazlarından kükürt oksitlerinin giderilmesi için uygulanan işlemleri iki ana grupta toplamak olasıdır: 1) Kuru yöntemler 2) Islak(yaş) yöntemler. Islak sistemlerde sulu çözeltiler kükürt dioksit'i absorplamak amacıyla kullanılırken, kuru sistemlerde kükürt dioksit katı sorbent tanecikleri tarafından tutulmaktadır. Toz tutucu sistemlerde, özellikle torba filtrelerde, baca gazından kükürt dioksit giderilmesi en ekonomik ve en etkili yöntemdir. Bu yöntemde sorbentler 333-373 K'de nemli gaz içine enjekte edilmektedir. Yaygın olarak kullanılan sorbent Ca(OH)2'dir; ancak, bu sistemlerde Ca(OH)2'in 932 ile temas süresi yaş sistemlere kıyasla çok kısa olduğu için kullanım verimi oldukça düşük olmaktadır. Bu nedenle, Ca(OH)2 çeşitli katkı maddeleri ile tepkimeye sokularak S02'e karşı reaktif yapılar oluşturulmakta ve desülfirizasyon etkinliği arttırılmaktadır. Reaktifliği arttırmak için katkı maddesi olarak uçucu kül kullanamı, bu malzemenin termik santral atığı olması nedeniyle ekonomi ve çevresel etki bakımından çok uygundur. Uçucu kül ile Ca(OH)2'in aktivasyonu hidratasyon yoluyla gerçekleştirilmektedir. Hidratasyon koşulları (sıcaklık.süre, uçucu kül/Ca(OH)2 oranı, basınç ve alkalinite), üretilen sorbentin reaktivitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu çalışmada; uçucu kül/Ca(OH)2 karışımlarının farklı alkaliniteye sahip ortamlarda hidratasyonu gerçekleştirilmiş hidratlanmış sorbentlerin sülfatasyon kapasiteleri belirlenmiştir. Ayrıca sorbentlerin sülfatasyon tepkime kinetiği de incelenmiştir. Bu amaçla Türkiye'nin üç büyük termik santralinden ve Bursa sanayi bölgesindeki bir akışkan yataktan alınmış uçucu küller kullanılmıştır.
-
ÖgeAlkali Polimer Elektrolit Membran Sentezlemek İçin Yeni Bir Yöntem Ve Yakıt Pili Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-03-06) Aral, Aydın Can ; Sirkecioğlu, Ahmet ; 10029539 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical Engineeringİyonik olarak yalıtkan bir polimer olan poli ether sulfon (PES) ile başlanarak, iletken membranlar daldırma-çöktürme yöntemi ile sentezlenmiştir. Sodyum hidroksit çözeltisi daldırma banyosu olarak kullanılmış ve PES/N-Methyl-2-Pyrrolidone (NMP) polimer çözeltisi bu banyo içine anyonik olarak iletken membranların (AAEM) sentezlenmesi için daldırılmıştır. Daldırma banyosu sıcaklığı kontrol edilerek bu parametrenin sentezlenen membranlara yüklenen NaOH miktarı ile membran porozitesi üzerindeki etkisi çalışılmıştır. Farklı banyo sıcaklıklarında sentezlenen membranlardan alınan örnekler distile suda üç hafta boyunca bekletilmiş ve bu süre zarfında örneklerin ağırlık değişimleri ve içinde bekletilen suyun pH değerleri kayıt edilmiştir. Sonuç olarak sadece ağırlıkça % 0.16-0.27 arasında NaOH’ın suya salındığı görülmüştür. pH değerleri ilk 24 saat içinde maksimum değere ulaşıp daha sonrasında aynı kalmıştır. Sentezlenen membranların yakıt pili performansları sentez banyo sıcaklığına göre irdelenmiştir. En iyi sonuç 46°C de 13.04 mW.cm-2 ile elde edilmiştir. Kıyaslama amacı ile Nafion, Na+ iletken formuna dönüştürülmüş ve aynı koşullarda 11.82 mW.cm-2 zirve birim güç elde edilmiştir. Özetle, kompozit PES membranlar az farkla Nafion-Na+ membrandan daha iyi performans göstermiştir.
-
ÖgeAlkollü benzinlerin alternatif motor yakıtı olarak değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Karaosmanoğlu, Filiz ; Aksoy, H. Ayşe ; 14195 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringGünümüzde, artan nüfus ve endüstriyel gelişmelerle birlikte, e nerji gereksinimi sürekli, hızlı bir artış gösterirken; kömür, petrol, doğal gaz gibi rezervleri sınırlı fosil kaynaklı enerjiler yanında, yeni-yenilenebilir enerji kaynakları da büyük önem kazanmaktadır. Ye ni enerji kaynakları arasında biokütle en büyük potansiyele sahiptir. Biokütle kaynaklarının enerji amaçlı en önemli değerlendirilme alanla rından biri alkollerin alternatif motor yakıtı olarak kullanımıdır. Bu çalışmada da, günümüz benzin motorlarında tasarım değişikliği ge rektirmeyecek şekilde, benzine katılabilecek maksimum alkol miktarı olarak önerilen %2Ö (hacimsel) oram gözönüne alınarak, hazırlanan me tanollü ve etanol lü benzinlerin alternatif motor yakıtı olarak değer lendirilebilirlıği incelenmiştir. Deneysel çalışmaların, ilk bölümün de, isopropanol., n-propanol, isobutanol, n-butanol, isoamilalkol, n-amilalkol ve füze! yağı kullanılarak, alkol-benzin karışımlarında faz ayrışma sorunu çözümlenmiş, karışımların faz ayrışma olayı geniş olarak incelenmiştir. î kinci bölümde ise füze! yağı katkılı alkollü benzinlerin ASÎM yöntemlerine göre yakıt özellikleri belirlenerek, el de edilen sonuçların benzin özellikleri ile uyum gösterdiği saptanmış tır. Çalışmanın son bölümünde ise Renault 12 test motorunda yapılan çalışmalar ile alkollü benzinlerin motor karakteristikleri ve egzoz gazı emisyonları belirlenmiştir.
-
ÖgeAlternatif Biyoetanol Saflaştırma Proseslerinin Kontrolü(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-02-02) Arslan, Damla Gizem ; Kaymak, Devrim Barış ; 10100773 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBiyoetanol, biyokütleden biyokimyasal bir reaksiyonla genel olarak elde edilen alternatif bir yakıttır. Biyoetanol; temizleme, ekstraksiyon, işleme, sakarifikasyon, fermantasyon, damıtma ve dehidrasyon adımları ile üretilir. Etanol hammadde, katkı maddeleri ve çözücü olarak da kullanılabilir. Bu nedenle, biyokütleden elde edilen etanol geleceğin yakıtı olarak kabul edilmektedir. Avantajlarından en önemlisi çevre açısından yararlı olan, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmesidir, bunun nedeni; benzinden daha düşük sera gazı emisyonlarını açığa çıkarmasıdır. Etanol aynı zamanda yüksek oktan sayısına, geniş yanıcılık sınırlarına ve benzinden daha yüksek buharlaşma ısıları vardır. Buna ek olarak, benzin katkı maddesi olarak kullanılabilir ve hatta doğrudan kullanılabilir. Tez iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada, seçilen üç biyoetanol ayırma prosesi Aspen Plus'ta simüle edilmiştir. Proseslerin ilki ön yoğunlaştıncı kolon, ekstraktif kolon, solvent geri kazanım kolonu ve yoğunlaştırıcı kolonu içeren dört kolonlu bir prosestir. Birinci kolonda, fermentasyon suyundan % 85 etanol ve % 15 su içeren karışım elde edilirken, saf etanol üretmek için etilen glikol ikinci kolona gönderilir. İkinci kolonun distilatından susuz etanol elde edilirken, kolonun dip akımı çözücü geri kazanımı için bir sonraki kolona gönderilir. Solventin küçük bir miktarının, bu geri dönüşüm sırasında kaybını önlemek için telafi olarak makeup eklenir. Solvent geri kazanım kolonundan su ve azetropik karışım elde edilir. Buradaki azeotropik karışım ilk kolona geri gönderilir. Ikinci proses (CLR), üç kolondan oluşmaktadır: ön yoğunlaştıncı kolon, ekstraktif kolon, solvent geri kazanım kolonu. Dört kolonlu sistemden farkı bir kolon indirgenmesi bunu takiben üçüncü kolonun distilatının birinci kolona gönderilmesidir. Son proses SSVR denilen iki kolonlu prosestir. Burada ön derişiklendirme kolonu aynı çalışırken ekstraktif kolon buhar yan akımına sahiptir ve bu akımla birinci kolna dönüş yapar. Ektraktif kolonun distilatı saf etanol içerirken; dip akım solvent içerir ve sisteme geri beslenir. Aspen Dynamics'e gönderilmeden önce gerekli kolon boyutlandırılmaları yapılarak yapılar Aspen Dynamics'e gönderilir. Yeterli literatür araştırması sonucunda proseslere kontrol yapıları kurulmuştur. Yapılara ± %20 besleme akış ve %0.4 ve %0.6 mol besleme kompoziyonu distürbansı uygulanmaktadır ve veriler 10 saat boyunca toplanmaktadır. Elde edilen veriler sonucu MATLAB'te grafikler oluşturularak incelenmiştir. Sistemlerin distürbanslara karşı verdiği cevaplar çok düşük değişimlere sahiptir ve kısa zamanda yatışkın hale ulaşmıştır. Sonuç olarak her üç yapının da dinamik davranışlarının iyi olduğu gözlemlenmiştir.