LEE- Sanat Tarihi-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "art history" ile LEE- Sanat Tarihi-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeContextualizing the age of Sultan Süleyman the magnificent: Perceptions of Ottoman art in The United States, 1929-1987(Graduate School, 2023-05-26) Simavi, Zeynep ; Cephanecigil, Gül Vesile ; 402082004 ; Art HistoryThe past two decades witnessed an increased interest in the historiography of Islamic art. Multiple academic convenings and publications addressed issues such as histories of public and private collections and exhibitions, along with the people, mainly collectors, curators, dealers and scholars, that shaped this young academic field. While these studies offer insights to the workings of the field in its formative period, that is 1850-1950, they tend to be either descriptive, listing the significant turning points in its history, or serve as case studies, focusing on a certain personage, a particular exhibition, or a single collection. Despite the rise of this type of historiographical studies, which serve to understand how certain conventions came to be in the field of Islamic art, there has been neither any comprehensive study on the important exhibitions and figures of Turkish art nor any assessment of how Turkish art came to be known, studied, and perceived in the United States in the 20th century. This dissertation aims to fill this gap in literature by treating the subfield of Turkish art and its perception in the United States in the context of Islamic art historiography. The second chapter outlines the studies on the formative years of this burgeoning field in the United States until the 1950s through the work of a Turkish scholar, Dr. Mehmet Aga-Oglu, who was one of the pioneering figures in the United States to establish Islamic art history as an academic discipline. The third chapter, through the case study of the first exhibition that travelled from Turkey to the United States, namely Art Treasures of Turkey (1966-68), discusses the intentions, planning, organization, and perception of this exhibition to understand the discourses on Turkish art in the 1950s and the 1960s. The fourth chapter explores the transformations taking place in the 1970s through the emerging scholarship and formation of a private collection in the United States. Focusing on the 1973 exhibitions of Turkish art organized by Dr. Walter B. Denny, Dr. Esin Atıl, and Dr. Richard Ettinghausen as well as the collecting practices of Edwin Binney, 3rd, who emerged as the major American collector of Turkish art, this chapter aims to demonstrate scholars' and an individual collector's efforts in raising awareness on Turkish art and its appreciation in the 1970s. The fifth chapter deals with the second travelling exhibition from Turkey to the United States in the 1980s, which was truly transformative in the appreciation and understanding of Turkish art. Curated by Dr. Esin Atıl for the National Gallery of Art in Washington, DC, the Age of Sultan Süleyman the Magnificent exhibition (1987) is a true "blockbuster" and gamechanger for both the fields of Islamic art and Turkish art. By looking into the field of Islamic art from its beginnings in the United States to the end of 1980s, this dissertation aims to assess and understand how the scholarship on Turkish art has evolved in the 20th century through travelling exhibitions and the work of important personages such as curators and collectors.
-
Ögeİran ve Türkiye'de resim sanatının modernleşmesine karşılaştırmalı bir bakış: Jail Ziapour ve Nurullah Berk(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-05) Toomajnia, Jamaleddin ; Kuban Tokgöz, Zeynep ; 402122006 ; Sanat TarihiKomşu iki ülke olarak İran ve Türkiye, eski dönemlerden beri ortak tarihe ve kültüre sahiptir. 20. yüzyılda büyük toplumsal ve siyasal değişimler yaşayan İran ve Türkiye, iki büyük imparatorluk ülkesi olarak batılı ülkelerin sömürgeci politikalarına hiçbir zaman tam anlamıyla maruz kalmamıştır. Ancak batılı ülkeler İran'ı da Türkiye'yi de ekonomik ve kültürel açıdan dolaylı bir biçimde etkilemiştir. O etki altında iki toplumda da yeni bir çığır açılmış ve bu topraklarda yeni kavramlar yaratılmıştır. İran'ın ve Türkiye'nin batılılaşma seyri az çok benzer bir güzergâh izlemiş, Rusya ile yapılan savaşlarla beraber iki ülkede de askeri anlamda modernleşme isteği uyanmıştır. Bu uyanışın akabinde batının gelişme prosedürünü kavramak üzere bazı aydınların batıya dönük kültürel metinler ve kitap tercümeleri yapmaları sağlanır. Bu eylemler saray tarafından yapılandırılır, ancak iki ülkede de bu yola karşı çıkanlar olur. Modern dünyaya açılmak isteyen Kaçarlar ve Osmanlılar, ilk olarak eski eğitim sistemlerinin yerine batılı yeni sistemlere geçiş yaparlar. Bu geçiş 20. yüzyılda Rıza Şah Pehlevî ve Mustafa Kemâl Atatürk'ün temel reformlarıyla devam ederek eski sistemden tamamen kopar. Yeni sistemler sanat eğitiminde de hâkim olur. İran'da, Rıza Şah Pehlevî döneminde yeni kurulan Tahran Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Fakültesi'nden ilk öğrenciler sanat eğitimi almak üzere Avrupa'ya gönderilirler. Bu öğrenciler arasında yer alan Jalil Ziapour, İran'ın kuzey bölgesinde yaşayan orta sınıf bir aileye mensuptur. Paris'teki Académie des Beaux-Arts'ta resim ve heykel eğitimi alan Ziapour, kendisini geliştirmek amacıyla bir süre o kentte Kübist sanatçı ve ünlü bir eğitimci olarak tanınan André Lhote'un atölyesine de devam eder. Ziapour İran'a döndükten sonra devlet tarafından bir sanat lisesinin kurulmasının temel taşlarını atar. Bu lise sonraları İran'daki en önemli merkezlerden biri olarak geleceğin modern sanatçılarını eğitir. Kurumun müfredatında modern resim ve heykelin yanı sıra İran'ın eski ve geleneksel sanatlarına dair dersler de yer alır. Ziapour da evvelce İran'ın geleneksel sanatları üzerine eğitim almış ve bu birikimle Paris'e gitmiş, dönemin Paris'indeki atmosfere, Kıta Avrupa'sında iki dünya savaşı arasında gelişip büyüyen Düzene Çağrı hareketine ve Lhote'un Fransız Klasisizm'ine dayandırdığı Fransız Kübizm'i algısına uygun modern resim tarzını öğrenmiştir. Bilgi birikimiyle İran'a özgü yerel ve modern tarz geliştiren Ziapour, kuramına 'İranlı Kübizm' (İranî Kübizm) adını verir. O da ustası ve hocası Lhote gibi resim yapmanın yanı sıra yazılar yazar ve metinleriyle modern sanatı İran toplumuna tanıtmaya çalışır. Dolayısıyla Ziapour, İran'da modern sanatın 'babası' olarak tanınır. Komşu ülke Türkiye'de batılılaşma hareketi Osmanlı döneminden ve İran'dan daha önce başlar; modern sistemler eskilerin yerine geçer. Bu değişikler Cumhuriyet'in ilanından sonra hızlanır ve devrim niteliği kazanır. Eğitim sistemi de bu değişikliklere ayak uydurur ve sanatın gelişiminde büyük rolü olan Sanâyi-i Nefîse Mektebi yeni sistemlerle öğrenci yetiştirmeye başlar. Okul, Cumhuriyet döneminde Güzel Sanatlar Akademisi adıyla hizmet vermeye devam eder. Osmanlı Devleti'yle başlayan Batı'yöğrenci gönderme programı, Cumhuriyet döneminde de devam eder. Bu süreçte Paris'e giden öğrenciler, Académie des Beaux-Arts'ta aldıkları eğitimin dışında sanatta yeni arayışları kavramak için dönemin ünlü ressamlarının atölyelerine de kaydolurlar. Bu ressamlar arasında en tanınanı, André Lhote'tur. İstanbullu üst düzey bir ailenin üyesi olan Nurullah Berk, Sanâyi-i Nefîse Mektebi'nden mezun olduktan sonra kendi imkânlarıyla Paris'e gider ve Académie des Beaux-Arts'ta eğitim alır. Ayrıca André Lhote ve Fernand Léger'nin atölyelerinde de çalışır. Ancak bu dönemde Lhote'un eğitim tarzını kavramaz; sonraki gelişinde ise bu eğitimleri iyice anlar. Ziapour gibi Berk de kendi ülkesinde Kübizm'in savunucusu olarak tanınır. O da Lhote ve Ziapour gibi yazar kimliğine sahiptir ve modern sanatı Türkiye toplumuna tanıtmak için gazetelerde, dergilerde yazar. Türkiye'nin modern sanat tarihi için kaynak oluşturur ve bu yönde çaba gösterir. Bu tez çalışmasında André Lhote'un yanında çalışan, onun düşüncesini kavrayan iki sanatçı, İran'dan Jalil Ziapour ve Türkiye'den Nurullah Berk, karşılaştırmalı bir biçimde incelenecektir. Söz konusu sanatçıların ressamlık ve yazarlık kimlikleri merkeze alınacak, düşünceleri metinlerinden okunacak ve karşılaştırılacaktır. Gerek metinlerinde gerek resimlerinde ortak ustaları Lhote'un etkisi araştırılacak, Lhote'un sanat algısı ve kavramlarının, iki farklı doğuyu temsilen 'doğulu' öğrencilerindeki yankısı incelenecektir. Bunlarla beraber Lhote'un resim tekniği bir eleştiri sistemi olarak baz alınacak, Ziapour ve Berk'in resimleri üzerinde tetkik yapılarak bu ressamların Lhote'tan etkilendiği alanlar tespit edilecektir.
-
ÖgeKuir ikon kimliğin günümüz sanatına yansımaları: Zeki Müren örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-16) Kılınçkaya Ersen, Nuran Leyla ; Doğrusöz Yetişkin, Ebru ; 402082006 ; Sanat TarihiBu tez kuir ikon kimliğin günümüz sanatına etkisini görsel sanatlar, popüler kültür teorisi, postkolonyal teori, sosyoloji ve sosyal antropoloji kuramlarından yararlanarak disiplinlerarası bir perspektifle inceleyecektir. Tezin araştırma kapsamı, kuir ikon kimliğin Türkiye'de özellikle 1970'lerden itibaren günümüz sanatına nasıl etki ettiğini nitel araştırma yöntemlerinden yararlanarak ortaya çıkarmaktır. Analiz birimi olarak tespit edilen kuir ikon kimliğin vaka incelemesi Zeki Müren etrafında geliştirilecektir. Tezin ilk bölümünde kuir teori ile ilgili alanyazın taranacak ve kavramsal bir aks inşa edilecektir. Eva Kosofsky Sedgwick, Judith Butler, Michel Foucault, Judith Halberstam, Philip Brian Harper, Jordan Lloyd ve Bell Hooks, Rupp Taylor ve Eve Ilana Shapiro, Annamarie Jagose ve Nikki Sullivan gibi düşünürlerin, kuir ikon kimliği ile ilgili ortaya koyduğu çok yönlü tartışmalar irdelendikten sonra, kuir ikon kimliği ile bağlantılı olarak Judith Butler'ın geliştirdiği ve vaka analizinde kullanılan drag performativite ve drag melankoli kavramlarına odaklanılacaktır. Tezin ikinci bölümünde kuir kültür tarihsel olarak incelenerek, karşı cinsin kılığına girme kültürünün ritüel aracılığıyla güç elde etme ya da eğlence amaçlı olduğu görülecektir. Bu geleneğin günlük yaşam pratikleri içinde yer aldığı anlaşılacaktır. Kuir kültürün ritüel, eğlence, bireysel ve kolektif öznelliklerin iç içe girdiği girift bir yapı olduğu görülecektir. Tarih boyu farklı kültürlerde görülmüş olan karşı cinsin kılığına girerek eğlendirme olgusunun kadınların kamusal alanda varlık gösteremedikleri dönemlerde ortaya çıktığı ve bu koşulların kuir kimliklere bir mecra oluşturduğu saptanacaktır. Dolayısıyla, toplumsal belleğin bir parçası olan bu temsillerin kuir ikon olgusunun kökenini oluşturduğu ileri sürülecektir. Ayrıca bu bölümde ikon, ikon marka, kuir kimlik ve kuir ikon terimleri kavramsal olarak açıklandıktan sonra, kuir kimliğin tarihsel süreç içinde nasıl inşa edildiği ele alınacaktır. Kuir kimliğin inşa edilmesiyle birlikte gelişen kuir estetiği tanımlayan camp (rüküşlük) ve kiç kavramları örneklerle açımlanacak, günümüz sanatını da etkileyen David Bowie ve Liberace gibi popüler kültüre damgasını vuran kuir ikonların kimlik ve markalaşma süreçlerinde bu estetiği nasıl kullandıkları vurgulanacaktır. Kuir ikonların toplumsal tabiyet mekanizmasının dışında kalmalarına rağmen, heteronormatif kalabalığın eğlencesi olarak meşrulaştığı hatta mitleştiği görülecektir. Böylelikle, kuir kimliklerinden koparılarak, "alternatif" bir meta olarak sunuldukları, popüler kültürün bir bileşeni haline gelebildikleri çıkarsanacaktır. Kuir estetik ve kuir ikon kimliğin günümüz sanatına yansıması ise Andy Warhol, Robert Mapplethorpe, David Wojnarowicz, Gillian Wearing, Gilbert & George ve David Hockney gibi sanatçıların eserleriyle birlikte tartışılacaktır. Bu eserler 1980'ler itibariyle gelişen kuir sanat tarihi ekseninde okunacaktır. Kuir sanat tarihinin sanat tarihi yazınında yok sayılmış olan kuir öznelliklerin ortaya çıkarılmasını sağlamış olduğu vurgulanacaktır. Tezin ikinci bölümünde, Türkiye'den bir kuir ikon örneği seçilerek vaka incelemesi yapılacak ve alt problemler oluşturulacaktır. Türkiye'de ilk akla gelen ve baskın bir şekilde ön plana çıkan popüler kuir ikon örneği olarak Zeki Müren'e odaklanılacaktır. Zeki Müren'in popülerleşmeye başladığı 1950'lerden itibaren ölüm yılı 1996'ya kadar Türkiye'de yaşanan toplumsal değişim süreci ve bu bağlamda şekillenen popüler kültür ortamında, sanatçının kuir ikon kimliğini görsel olarak nasıl inşa ettiği ele alınacaktır. Sanatçının kuir ikon kimliğini "makbul vatandaş"lık söylemi ile içe içe geçecek şekilde geliştirmiş olduğu çıkarsanacaktır. Zeki Müren'in militarizm ve milliyetçilik simgelerini performansının bir parçası olarak yüceltmiş ve araçsallaştırmış olduğu örneklerle açıklanacaktır. Zeki Müren'in kuir ikon kimliğinin Türkiye'de nasıl popülerleştiği irdelenerek, sanatçı ve ana akım medya arasındaki karşılıklı etkileşim ilişkisi, medya taraması sonucunda elde edilen verilerle birlikte sorunsallaştırılacaktır. Ayrıca Zeki Müren'in kuir ikon kimliğinin popüler kültüre yansıması ve bu popüler medya temsilinin toplumda çeşitli karşılıklar bulması bağlamında gündelik yaşamda karşımıza çıkan Zeki Müren göbeği tatlısı, Zeki Müren kirpiği örgü deseni, Zeki Müren kapısı tavla hamlesi, Zeki Müren'le ilgili fıkra ve tekerleme gibi örnekler betimlenecektir. Bunun yanı sıra bu bölümde sanatçının kuir ikon kimliği ile bu kimliğin görsel kültüre etkisi, Judith Butler'ın drag performativite kavramı ile birlikte okunacaktır. Müren'in kuir ikon kimliğini görsel olarak inşa edişi, tasarladığı kostümler, drag performativitesi, sahne temsiline getirdiği performatif yenilikler, beden dili ve mimikleriyle örneklendirilerek betimlenecektir. Sanatçının melodram filmleri, şarkıları ve otobiyografik şiiri ise yine Judith Butler'ın drag melankoli olarak nitelendirdiği toplumsal cinsiyet melankolisi kavramı aracılığıyla okunacaktır. Tezin son bölümünde ise, 2000 yılında sanatçının Bodrum'daki evinden müzeye dönüştürülmüş olan ve bir kuir ikon müzesinden çok sanatçının temsil ettiği unsurların müzesi olan Zeki Müren Müzesi'ne odaklanılacaktır. Zeki Müren Müzesi ile ilgili nitel araştırmada veri çeşitliliği katılımcı gözlem, yarı-yapılandırılmış mülakat ve doküman inceleme ile sağlanacaktır. Aktarılan kültürel miras ve kuir ikon kimliğe dair inşa edilen toplumsal algı, müzenin basına yansımaları aracılığıyla analiz edilecektir. Bununla birlikte, müzede gerçekleşen konumsal bilgi üretiminin, müze kurumu içinde gerçekleşen denetim mekanizması aracılığıyla sanatçının popüler kuir ikon imgesine ket vurulmasına yol açtığı görülecektir. Denetim altına alınmış ve sınırlandırılmış olan sanatçının imgesinin popülerliği müzede idealleştirilmiş biçimde muhafaza edildiği örneklerle açıklanacaktır. Kuir ikon kimliğin Türkiye'de 1970 sonrası günümüz sanatına etkisini tartışmak için Zeki Müren'le bağlantılı eserlere yer verilecektir. Cihat Burak'ın Eylemlerimiz (1971) resmi, Erinç Seymen'in Bir Paşa'nın Portresi (2009) adı altında kurşun delikleriyle oluşturduğu Zeki Müren portresi, sanatçıyı anma ve onurlandırma amacıyla Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi'nin düzenlediği ve Zeki Müren'e ait nesnelerin sergilendiği "İşte Benim Zeki Müren" Sergisi (24.11.2014-1.2.2015) ve Beyza Boyacıoğlu'nun Alo Zeki Müren Hattı (2016) adlı deneysel çalışması bu kapsamda ele alınacaktır. Sanatçıların Zeki Müren'in ikon kimliğine yaklaşımları değerlendirilerek, olumsuz yaklaşımları günümüz sanatında Müren karakterine gösterilen mesafeyle paralel olarak nitelendirilecektir. Bu çözümlemelerin sonucunda, Türkiye'de kuir ikon kimliğiyle markalaşmış bir sanatçının kamusal alanda temsil edilme biçimleri ve hakim toplumsal cinsiyet normlarına tezat oluşturduğu halde, nasıl popüler bir imgeye dönüşerek, kuir ikon kimliğiyle toplumsal belleğin bir parçası haline geldiği ortaya konacaktır. Türkiye'de Zeki Müren haricinde kuir ikon kimliğinin günümüz sanatına etkisi, Kutluğ Ataman'ın Never My Soul! (2001), Turkish Delight (2007), Leman Darıcıoğlu'nun Philia (2012), Istanbul Queer Art Collective'in Henna Night (2014) ve Nilbar Güreş'in Torn (2018) başlıklı eserlerin karşılaştırmalı analizi yapılarak okunacak ve tartışılacaktır. Bazı eserlerin kuir bireylerin kişisel tarihine ve kuir kimlik inşalarına gözlemci olduğu saptanacaktır. Toplumsal bellekte yer alan kuir kültür, zenne ve köçek gibi olgulara referans veren bazı eserlerin de kuir kimliğin inşası ve sanata yansımaları açısından işlevsel olduğu görülecektir. Böylelikle, bu bölümde popüler kültüre dahil olan sanatçının müzesi, sergisi ve analiz edilen örnek sanat eserleri aracılığıyla, bütüncül yaklaşım ve tümevarım yöntemi kullanılarak, kuir ikon kimliğinin günümüz sanatına olan sınırlı etkisi sorunsallaştırılacaktır. Bu nedenle, sanat mecrasındaki reddiye halinin sorunsallaştırılması için popüler kültürle günümüz sanatı arasındaki mesafe değerlendirilecektir. Türkiye'de çağdaş sanatın ilk adımlarında pop sanat, feminist sanat, performans sanatı ve güncel sanat alanına kısaca değinilirken, popüler konulara ve kuir konusuna duyulan mesafenin sorunsallaştırılacaktır. Kuir ikon kavramının ve dolayısıyla temsil ettiği popüler kültürün sanata yansımalarının pop sanat olarak okunma ihtimalinin de bu sanatsal üretime ket vurduğu anlaşılacaktır. Sonuç olarak bu tezde, Zeki Müren örneğinden yola çıkılarak, Türkiye'de kuir ikon kimliğin popüler kültürdeki yaygın temsiline karşın, günümüz sanatına olan sınırlı etkisi ortaya çıkarılacaktır. Ayrıca, kuir ikon Zeki Müren'in kuir kaybedene atfedilen drag melankolisine rağmen, gösteri kültürü içinde temsil edilen hakim ve normatif unsurları nasıl yeniden ürettiği açığa çıkarılacaktır. Bu tezin önemi, kuirliğe dair başkalığı yeniden üretmeye eleştirel ve mesafeli tavır sergileyen günümüz sanatçılarının konumsallığını açığa çıkararak, bu bağlamda sanat tarihi yazınına katkıda bulunmasıdır.
-
ÖgeThe establishment of art history as a discipline in Turkish universities (1870s-1960s)(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-10-06) Bingöl, Verda ; Tokgöz Kuban, Zeynep ; 402132002 ; Art HistoryThis thesis is a historiography of the establishment of art history education in Turkey, covering the years between the 1870s and the 1960s. It focuses on the first two institutions where art history as an academic discipline was established: Istanbul University and Ankara University, and aims to uncover the reasons, the institutions, the scholars and the historical background responsible in the discipline's establishment, in light of archival documents and accounts of the witnesses. The thesis takes the Ottoman university (Dârülfünun) and the School of Fine Arts (Sanayi-i Nefise Mektebi) as its starting point, hence the thesis starts with the 19th century, even though the establishment of the first chair related to art history dates to 1942. In the first chapter, independent art history courses held at Dârülfünun and Sanayi-i Nefise Mektebi are discussed in relation to the educational programme of the two universities and the academic background of the lecturers that held the courses. The lecturers were all autodidacts with foreign language skills, who had not received a formal art history education, and the courses reflected these: The curriculum changed with every lecturer, they taught what they found necessary, and the focus was on aesthetics, rather than a classic art history module. The consequent result of the first chapter is that these courses cannot be viewed as the forerunners of the later art history chairs. The second chapter is divided into three sections for the three art history chairs at Istanbul University: Chair of Byzantine Art, Chair of Turkish and Islamic Art and Chair of European Art, and the third chapter is on the art history department at Ankara University, Faculty of Languages and History-Geography. These chapters are ordered chronologically, and each section discusses the reasons for the establishment, the academic backgrounds of the founders and the curriculum of the particular chairs. Since all the founding professors were from England, Germany or Austria, the chapter aims to answer whether or not there was a transfer of knowledge from the founding professors' academic backgrounds to their new posts in Turkey, what the reasons behind their invitation to Turkey were, and whether there was a continuation of their tradition in the second generation of art historians. In order to answer these questions, the thesis uses a variety of research methods: A thorough analysis of secondary sources, gathering, sorting and interpreting primary sources such as official documents, correspondences and letters as archival material, and interviews with first-hand witnesses have been carried out.
-
ÖgeToplumsal cinsiyet bakış açısından kanon bağlamında Türkiye'de sanat tarihi yazımı(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-19) Gölgeli Özensoy, Ecem ; Haşlakoğlu, Oğuz ; 402182001 ; Sanat TarihiSanat tarihinde geleneksel olarak en önemli ve dolayısıyla incelenmeye en layık eserler bütünü şeklinde tanımlanan kanon, evrensel bir estetik ölçütün ifadesi olarak belirlenmiştir. Kanon, bir disiplin olarak sanat tarihinin tutarlı ve anlamlı bir gelenek etrafında kurumsallaşmasına aracılık etmiş ve belirli sanatçılar, üsluplar ve dönemler arasında hiyeraşilerin yerleşmesine neden olmuştur. Sanat kanonunun oluşmasında ise çeşitli dinamikler etkilidir: akademiler, sanat tarihi yazımı ve müzeler kanonu kuran araçların başında gelir. Ancak, 1970'lerden itibaren özellikle feminist sanat tarihçilerinin faaliyetleriyle birlikte kanon kavramı ve kanonu oluşturan dinamikler sorgulanmaya, eleştirilmeye başlanır. Yüzyıllar boyunca kanonun erkek ve beyaz, Batılı sanatçılardan oluştuğu gerçeği ortaya koyulur. Kanonun devamlılığını sağlayan araçların sorgulanmasıyla birlikte kanonu özellikle cinsiyet, ırk ve bölge sınırlarını aşan yeni yüzlere açmaya yönelik ilgide artış yaşanır. Türkiye'de ise evrensel bir estetik yargıdan temellenen Batı nezdinde bir kanondan bahsetmek oldukça güçtür. Türkiye'nin sanat tarihini geniş kapsamla ve bir otoritenin ürettiği estetik ve düşünsel ölçütlerle ortaya koyan, genel kabul görmüş bütüncül bir anlatı oluşmamıştır. Öte yandan, kanonik olarak nitelendirilebilecek pek çok anlatı, özellikle de sanatçı kimliklerine kanonik statü atfedenler, bir kanon oluşturma çabası bağlamında değerlendirilebilir. Bu anlatıyı kuran araçların başında müzeler (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, İstanbul Modern, Arter), Güzel Sanatlar Akademisi ve sanat tarihi yazımı gelir. Batı'da olduğu gibi bu kanonik anlatılarda da eril ve hegemonik bir anlatının izlerine rastlanılır. "Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısından Kanon Bağlamında Türkiye'de Sanat Tarihi Yazımı" başlığını taşıyan bu doktora tezinde, söz konusu kanon oluşturma araçları tarafından üretilen metinlere içerik analizi yöntemi ile yaklaşılmış ve metinlerdeki cinsiyet temelli eşitsizlikler analiz edilmiştir. Böylece kanonun üzerinde oluştuğu toplumsal cinsiyet düzlemi sorgulanarak kadınların sanat tarihi yazımında yer alma biçimlerini ortaya koymak mümkün olmuştur.
-
ÖgeYeni materyalizmin madde kavrayışının ve romantizmle (Anti) ilişkiselliğinin günümüz sanatına yansımaları: Yapıtlararası yeni materyalist bir analiz(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-23) Kızıl, Uras ; Haşlakoğlu, Oğuz ; Şiray, Başak Kaptan ; 402182003 ; Sanat TarihiBu tez yeni materyalizmin madde kavrayışının ve romantizmle (anti) ilişkiselliğinin günümüz sanatına etkisini görsel sanatları, kalitatif sonrası ve temsili olmayan araştırma yöntemlerini, küratöryel pratikleri kullanarak ve insan sonrası epistemoloji, katılımcı gözlem, antropoloji ve etnografi kuramlarından yararlanarak trandisipliner bir perspektifle incelenmiştir. Tezin materyalizm ile romantizmi birlikte analiz etmekle neyin amaçlandığı detaylı bir şekilde irdelenmiştir. Aralarındaki yakınlıklar [Aydınlanma eleştirisi, insan (olmayan) ötekiyi düşünce ve sanata dahil etmek], ve uzaklıklar [insan/insan olmayan], ortak kaygılar [doğa] ve benzeşmezlikler [yüce/hipernesne] incelenmiş; teorik çerçeve dahilinde ele alınan tüm bu unsurların görsel sanatlar üzerindeki etkisinin de altı çizilmiştir. Yeni materyalizm gibi bir düşünce setinin bilme pratiklerine eklenip eklenemeyeceği, sanatın/sanatçının/küratörün/yazarın günümüze içkin 'yeni' rollerini belirlemedeki içkin potansiyelinin unsurları belirlenmiştir. Yeni materyalizmin yalnızca madde üzerine söz söyleyen bir düşünce setinden ibaret olmadığı, her alanda bilgi üretimine katkı sağlayan bir weltanschauung [dünya görüşü] olduğu iddiası temellendirilmeye çalışılmıştır. Yeni materyalizm gibi güncel düşünme biçimleri etrafında yazılacak bir tezin bu yeni bilgi sistemiyle uyumlu olduğu düşünülen kalitatif sonrası yöntemin kriterleri çerçevesi etrafında durulmuştur. Yeni materyalizm felsefesinin genel tanımı ve nitelikleri üzerinde durulmuştur. 1990'ların ikinci yarısı itibariyle tartışılmaya başlayan yeni materyalist felsefenin oluşumunda doğrudan ve/ya dolaylı yoldan rol oynamış aktörlere ve unsurlara yer verilmiştir. İnsanın araştırmanın tek olası öznesi olmaktan çıktığı ve bilginin giderek merkezsizleştiği vurgulanarak, insan olmayanların bilgi üretimine katılımları ve katkıları çeşitli örneklerle temellendirilmiştir. Yeni materyalizmde yeni olanın ne anlama geldiği ve yeninin neye nazaran yeni olduğu tanımlanmıştır. Yeni materyalizmde altı çizilen yeninin yalnızca teorik çerçevede kalmayarak pratik alanda da uygulanabilir oluşu üzerinde durulmuştur. Tek ve mutlak bir yeni materyalist felsefeden söz edilmeyeceğinden ötürü, farklılıkları görünür kılmak amacıyla felsefenin savunucuları nezdindeki yaklaşımlar belirlenecek ve birbirinden ayrılan 'yeni materyalizmler' incelemeye tâbi tutulacak; söz konusu teorilere getirilen eleştiriler, birbirleri arasındaki nüanslar ve çözüm yolları açımlanacaktır. Ancak, analizden önce romantizmin yeni materyalizmle kurduğu dirsek temasının altını çizmek üzere, romantizmi karşı aydınlanma ve yeni bir estetik rejim olarak ön plana çıkaran nitelikler serimlenmiştir. Bu bağlamda romantizmin sanatın toplumsalın ifadesi olmaklığı vurgulanmış, 'anti-mimesis' ve 'yüce nesneler' çerçevesinde analizi yapılmıştır. Doğa kavrayışı, nesnelerin araçsallık düzeyleri, insan olmayan ötekiyi duyumsatma, sinestezik jest gibi yaklaşımlar analizin uğrakları olarak irdelenmiştir. Intra-art(i)facts kavramı ortaya atılmış ve kavramın özellikleri çeşitli maddeler ve yapıt örnekleri çerçevesinde analiz edilmiştir. Bu doğrultuda tüm tez yapıtlararasılık kavramı etrafında şekillenmiştir. Yeni materyalizm felsefesinin günümüz sanatı üzerinden incelemesini yapmak, teoride kalan yapıtlararasılık kavramını pratik alana taşımak amacıyla küratöryel araştırma olarak İYG (2022) ve YBİKK (2023) sergilerine yer verilmiştir. Her iki küratöryel araştırmayla ortak üretim vurgusu yapılmış; kalitatif sonrası yöntemin bir unsuru olarak da birlikte düşünmenin [think-ing with] ve onsuz düşünmenin [think-ing without] çeşitli cihetleri açımlanmıştır. İnsan sonrası epistemolojiyle birlikte tezin ileri sürdüğü yeni imge arayışı, her iki sergiyle güncel bir tartışma ortamı oluşturmuştur. Türkiye ölçeğinde yeni materyalist perspektifte değerlendirilebilecek sergilere ve yapıt örneklerine yer verilmiştir. Özellikle 1980'lerin ikinci yarısı Türkiye ölçeğinde yapılan nesne-odaklı örnekleri yeni materyalist düşünce kapsamında değerlendirmenin imkânı ve imkânsızlığı vurgulanmıştır. Özellikle insan olmayanı mesele eden bir sanat düşüncesinin Türkiye çevresinde sistematik olarak görülmesinde etkin rol oynayan faktörler irdelenmiştir. 14. İstanbul Bienali (2015), 16. İstanbul Bienali (2019) ve Covid 19 salgını (2019) gibi sanat faaliyetlerinin ve olgularının söz konusu sistematik dönüşümde oynadığı rol, metin ve yapıt ekseninde analize tâbi tutulmuştur.