FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Abandoned Rural Settlements" ile FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeTürkiye'de Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Korunması İçin Bir Yöntem Önerisi: Ödemiş-lübbey Köyü Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016) Güler, Koray ; Sayar, Yegan Kahya ; 10131990 ; Restorasyon ; RestorationDünyadaki pek çok ülkede yaygın olarak görülen kırsal yerleşimlerin nüfuslarını kaybederek insansızlaşması sorunu; yüzyılların birikimiyle oluşturulmuş geleneksel çevrelerin bakımsız kalması, giderek köhneleşmesi ve yok olması sonuçlarını ortaya çıkarmaktadır. Geçmiş toplumların günlük yaşamlarının, geleneklerinin, yapı teknolojilerinin ve kültürel etkinliklerinin kısıtlı imkanlar dahilinde şekillendirdiği kırsal mirasın yitirilmesi, dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına ve insanlığın geçmişle olan bağlarının zayıflamasına neden olmaktadır. Kuşkusuz insanın ve doğanın ortaklaşa oluşturdukları kırsal yerleşimlerin var olmasını sağlayan başlıca unsur olan insan etkeninin yitirilmesiyle bağlantılı olarak kültürel mirasın kaybı yanında, doğal yaşam, tarımsal peyzaj ve biyo-çeşitlilik de olumsuz etkilenmektedir. Ülkemizde ve dünyada kırsal mirasın korunması ile ilgili çeşitli öneriler olmakla birlikte, nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması için özelleşmiş bir yöntemin eksikliği görülmektedir. Bu eksiklikten yola çıkılarak sırasıyla; “Kırsal Mimari, Türkiye’de ve Avrupa’da Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Politikalar ve Kırsal Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Evrimi”, “Kırsal Yerleşimlerin Nüfusunu Yitirme Süreci, Nedenleri ve Nüfus Kaybının Yarattığı Etkiler” ile “Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Yeniden Değerlendirilme Olasılıkları” konuları detaylı şekilde tartışılmış ve nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılabilmesi için kullanılabilecek bir koruma yaklaşımı önerisi geliştirilmiştir. Nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimleri koruma yaklaşımının disiplinler arası katkılarla geliştirilebileceği ve gelecekte kırsal yerleşimlerin korunması konusunda yapılacak bilimsel çalışmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir. Kırsal mimarinin korunmasına yönelik XIX. yüzyılın sonlarında Avrupa’da gündeme gelen ilk uygulamaların köy evlerinin taşınarak bir açık hava parkında sergilenmesi biçiminde geliştiği görülmektedir. Sanayi devrimi öncesindeki tarım toplumlarının kültürel bir yansıması olan geleneksel kırsal yapıların bir açık hava müzesinde sergilenerek korunması yaklaşımı, 1960’lı yıllara gelindiğinde yerini kırsal yapıların çevreleriyle bir bütün olarak korunması gerektiği düşüncesine bırakmıştır. Günümüzde kırsal peyzajı oluşturan insanlar, evcil ve yabani hayvanlar, konutlar, üretim yapıları, yollar, ağaçlar, tarım ve orman alanları, su kaynakları ve gelenekler, vb. tüm bileşenlerin bir bütün olarak korunması gerektiği kabul edilmektedir. Tez çalışması kapsamında kırsal alanların sahip oldukları mimari mirasın tanımlanması ve korunması ile ilgili tarihsel gelişimin ortaya konulmasının ardından kırsal alanlarda karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik Avrupa’da ve Türkiye’de uygulanmış politikalar ve bu politikaların zaman içerisinde geçirdiği değişimler günümüz koşullarını ve sorunlarını anlayabilmek açısından detaylı bir şekilde incelenmiştir. Konu bu tarihsel perspektif içerisinde değerlendirilerek kırsal yerleşimlerin korunması ile ilgili günümüzde yaşanan sorunlar belirlenmiştir. Kırsal yaşam çevrelerini oluşturan ana unsur olan insan faktörünün yitirilmesi, kırsal mirasın yok olması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle kırsal mirasın korunmasına yönelik öneriler geliştirilmeden önce nüfus kaybına neden olan etkenlerin neler olduğu ortaya konulmuştur. Kırsal yerleşimlerin nüfus kayıplarının/terk edilmelerinin altında yatan nedenleri; insan ve doğa kaynaklı olarak iki grupta, insan kaynaklı nedenleri ise kendi içerisinde; sosyo-kültürel ve ekonomik, politik ve diğer olmak üzere üç grupta sınıflandırmak mümkündür. Kırsal yerleşimlerin insansızlaşması sorununun çözümüne yönelik ipuçları elde edilebilmesi adına Avrupa’nın farklı coğrafyalarında yer alan kırsal yerleşim örnekleri incelenerek terk edilmeye yol açan etkenlerin neler olduğu tartışılmıştır. Kırsal mirasın korunmasına yönelik tarihin farklı dönemlerinde farklı politikaların benimsendiği, uluslararası koruma mevzuatının da bu konudaki güncel gelişmeleri izleyerek değişim ve gelişim gösterdiği bilinmektedir. Koruma uygulamalarının başarısının ise ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile bağlantılı olarak farklılaştığı görülmektedir. Bu açıdan Avrupa’da ve Türkiye’de kırsal yerleşimlerin değerlendirilmesine yönelik tüm yaklaşımlar olumlu ve olumsuz yönleriyle irdelenerek, nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel mirasın yeniden değerlendirilmesine yönelik farklı olasılıklar belirlenmeye çalışılmıştır. Kırsal yerleşimlerdeki kültür varlıklarının yeniden değerlendirilmesine yönelik olasılıkları müzeleştirme, turizm, yeniden iskan ve yeniden yabanileştirme-ormanlaştırma olmak üzere dört grupta sınıflandırmak mümkündür. Doğayı ve çevreyi korumak adına yüzyılların kültürel birikimi sonucu doğa ve insanın ortak katkılarıyla oluşturulan kırsal çevrelerin yeniden orman alanlarına ya da yaban hayatına kazandırılması prensibine dayanan dördüncü seçenek, yeniden üretilmesi mümkün olmayan kırsal mirasın ve insanlık tarihinin bir döneminin geri dönülmez şekilde kaybına neden olduğu ve çağdaş koruma ilkelerine zıtlık oluşturduğu gerekçesiyle değerlendirme dışında bırakılmıştır. Değerlendirmeye alınan diğer yaklaşımların Avrupa’daki ve Türkiye’deki örnekler üzerinden tartışılması nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimleri koruma yaklaşımının oluşturulabilmesi için önemli veriler sunmuştur. Yapılan incelemeler, analizler ve değerlendirmeler sonrasında nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılmaları için önerilen koruma yaklaşımı; “Yerleşimin doğal, kültürel değerlerinin ve öneminin tanımlanması”, “Yerleşimin yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesi”, “Koruma politikalarının belirlenmesi”, “Uygulama” ve “İzleme, denetleme, değerlendirme, güncelleme” olmak üzere beş aşamadan oluşturulmuştur. Nüfusunu yitirmiş bir kırsal yerleşimin sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin tespiti, koruma alanı ile geçiş bölgesi sınırının tespiti, nüfus kaybetme nedeninin ve terk edilme derecesinin belirlenmesi, kültürel ve doğal mirasın belgelenmesi, fiziki, sosyal ve ekonomik yapının analizi ve GZFT analizinin yapılması gibi adımlardan oluşan ilk aşama, korumaya konu olan kırsal yaşam çevresinin neden korunması gerektiği sorusunun yanıtlanmasını sağlamaktadır. Koruma yaklaşımının ikinci aşaması; yaşamın yeniden kurgulanması olasılıklarının tartışılacağı “Yerleşimin Yeniden Değerlendirme Seçeneklerinin Belirlenmesi” aşamasıdır. Bu aşama; paydaş analizi ve finansal kaynakların tespiti, yerleşimin geleneksel sakinlerinin geri dönüş olasılığının belirlenmesi, geleneksel kullanımların canlandırılması ve kırsal halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi sonrasında müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin yerleşim için uygunluğunun tartışılması, olası kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin tespiti, yerleşimin yeniden değerlendirilme seçeneklerinin belirlenmesi ve yerleşimin korunmasına yönelik gelecek öngörüsünün ortaya konması süreçlerinden oluşmaktadır. Kırsal çevreler, geçmiş yüzyılların yaşantıları ve beklentileri doğrultusunda tasarlanmış ya da oluşturulmuş yaşam alanlarıdır. Geçmişteki kırsal hayatın şekillendirdiği kırsal mimarinin geleceğe taşınabilmesi ancak uygun kullanımın tariflenmesi ve doğru koruma politikalarının belirlenmesi ile mümkün olabilecektir. Koruma yaklaşımı tüm bu hususları dikkate alarak, yeni kullanımların ancak kırsal yerleşimlerin sahip olduğu özgünlük ve bütünlük değerini zedelemeyeceği durumlarda mümkün olabileceğini tarif etmiştir. Bu açıdan her bir kırsal yerleşimin bulunduğu şartlar göz önüne alınarak farklı koruma stratejileri ve politikaları geliştirilmesi gereği ifade edilmiştir. Dikkatle ele alınan bir diğer husus nüfusunu kaybetmiş yerleşimlerin eski sakinlerinin bu yerleşimlerle bağının kurulabilmesi olasılığının araştırılmasıdır. Terk edilme sonrasında bakımsız kalarak tahrip olmuş geleneksel kırsal dokuların geleceğe aktarılabilmeleri ve bu yerleşimlerde yaşamın yeniden başlayabilmesi için belirlenecek yeni işlev/işlevler doğrultusunda koruma politikalarının şekillendirilmesi önerilmiştir. Yerleşimlerin doğal, kültürel değerlerinin ve önemlerinin ortaya konmasının ve yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesinin ardından koruma yaklaşımında önerilen üçüncü basamak; “Koruma Politikalarının Belirlenmesi” aşamasıdır. Koruma politikaları; ülke politikalarıyla bütünleşik olarak, yerleşimlerin ekolojik dengesinin ve doğal, kültürel değerlerinin sürdürülmesi için finansal kaynağın, araçların, koruma yönteminin ve önceliklerin belirlenmesine yönelik açılımlar sağlamalıdır. Koruma yaklaşımının dördüncü aşaması olan “Uygulama” sürecinde koruma politikaları doğrultusunda öngörülen projelerin hangi zaman aralığında kimler tarafından hangi yöntem ve kaynakla yapılacağı belirlenmektedir. Son aşama ise “İzleme, Denetleme, Değerlendirme ve Güncelleme”dir. Kırsal yerleşimlerdeki yaşamın sürekliliğinin ve kırsal mirasın korunmasının sağlanması ancak planlanan uygulamaların ve projelerin izlenmesi ile değişen koşullar karşısında hızlı değişikliklerin ve paydaşlar arasında işbirliği, bilgi ve tecrübe alış verişi ile mümkün olabilecektir. Bu aşama koruma politikaları doğrultusunda uygulanması öngörülen projelerin iş programına uygun bir şekilde yürütülüp yürütülmediğinin ve dolayısıyla nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel ve doğal varlıkların korunmasındaki ve sürdürülebilir bir yaşamın kurulmasındaki başarının izlendiği bir süreçtir. Tez kapsamında nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılabilmesi için uygulanması önerilen yöntem; belirlenen pilot bölge üzerinde sorgulanmıştır. Belirlenen pilot çalışma alanı; Batı Anadolu’da Küçük Menderes havzasında yer alan ve ciddi koruma sorunlarını ve potansiyelini bir arada barındıran İzmir ili Ödemiş ilçesi Lübbey Köyü’dür. Rahmanlar vadisinde Ödemiş ilçe merkezine kara yolu ile yaklaşık 14 kilometre uzaklıkta yer alan bir orman köyü olan Lübbey’de 1960’lı yıllarda köylülerin esas geçim kaynağı olan ormanlardan faydalanmasına getirilen kısıtlamalar sonrası köy halkı, arazi yapısı daha az eğimli ve tarım için daha elverişli durumda olan ve geçmişte yalnızca yaz aylarında geçici olarak göçtüğü Lübbey Yaylası’na (Çamyayla) kalıcı olarak taşınmıştır. Lübbey Köyü’nde yaşamın yeniden başlaması ve kırsal mirasın korunması için tez kapsamında ortaya konulan öneri koruma yaklaşımı kullanılarak, yerleşimin geleceğine yönelik koruma politikaları ve buna bağlı olarak şekillendirilen bir yol haritası geliştirilmiştir. XIX. yüzyılda dönemin ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilmiş Lübbey’deki geleneksel yapıların yeniden işlevlendirilmesinde; kültür varlıklarının özgünlük ve bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi ve yıpranmışlık durumlarına göre restorasyon kararlarının alınmasının bir zorunluluk olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda büyük müdahaleler ya da yeniden yapımlar gerektiren uygulamalardan peşinen vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu temel ilkeler doğrultusunda Lübbey’deki geleneksel yapıların fiziksel durumları da göz önüne alınarak; öncelikle yerel halktan geri dönüşe istekli kişilerin olmak üzere dışarıdan köye gelecek kişilerin de bir arada yaşayabileceği, bununla birlikte müzecilik ve turizme dönük kullanımların bir arada olabileceği bir yeniden yaşam senaryosunun Lübbey için uygun olacağı öngörülmüştür. Yeniden işlevlendirme sonrasında içerisinde yaşamın devam ettiği, doğa turizmi, tarımsal üretim, rekreasyonel amaçlar ve aynı zamanda bir kırsal yaşam müzesi olarak da ziyaret edilebilecek köydeki koruma çalışmalarında; yerleşimin terk edildiği tarihsel döneme ilişkin izlerin korunması ve yerleşim hakkında bilgi verici sunum tekniklerinin geliştirilmesi önerilmektedir. Lübbey’in yeniden değerlendirilmesi için olası üç seçenek olan müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin her üçünün bir arada uygulanması önerilmekle birlikte önceliğin yerel halkın yaşam kalitesinin artırılması yoluyla geri dönüşe teşvik edilmesine verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan köyün tamamının mülkiyet değişikliği yoluyla turizme ya da müzeciliğe yönelik işlevlendirilmesi yerine geleneksel yapılarını kullanmak isteyen yerel halkın geri dönüşünü cesaretlendirici adımların atılması önemlidir. Turizm, müzeleştirme ve yeniden iskana yönelik yeni kullanımlar için sayısı sınırlı tutulmak koşuluyla öncelikle yerel halktan geri dönmeye istekli olmayan kişilerin geleneksel yapılarının restorasyonunun değerlendirilmesi önerilmiştir. Kırsal alanlar için uygulanan politikaların ve bu politikaların yansımalarının ülkeden ülkeye ya da ülkeler içerisinde bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiği söylenebilir. Kırsal alanların insansızlaşması ve bu durumun bir sonucu olarak kırsal mirasın yitirilmesi sorununun İngiltere, Almanya, Fransa ve Orta Avrupa ülkeleri dışındaki Avrupa ülkelerinin bazı coğrafyalarında dahi yoğun bir biçimde gözlendiği izlenmektedir. Endüstrileşme deneyimini Avrupa’dan çok sonra ve farklı koşullarda yaşayan Türkiye’de, kırsal alanların korunması düşüncesinin de Avrupa’ya göre oldukça geç tarihlerde gelişim gösterdiği bilinmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak Türkiye’nin kırsal mirasının korunmasında Avrupa ülkelerinden farklı sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. Kırsal mirasın korunması ve kırsal alanların insansızlaşmasının engellenmesi konularında başarılı uygulamaların görüldüğü ülkelerdeki yaklaşım ve uygulamaların Türkiye için bir örnek oluşturduğu söylenebilir. Ancak bu politikaların ve uygulamaların Türkiye’nin kendine özgü koşulları doğrultusunda değerlendirilmesi ve bu doğrultuda ülkemizdeki kırsal yerleşimlerin koşullarını gözeten özgün bir yaklaşımın geliştirilmesine gerek olduğu düşünülmüştür. Bu doğrultuda terk edilmiş kırsal yerleşimler için geliştirilen koruma yaklaşımının pilot bölge üzerinde irdelenmesinin ardından edinilen birikimin değerlendirilmesi sonucunda, “Sonuç ve Öneriler” bölümünde; Türkiye’nin terk edilmiş ya da nüfusunu giderek kaybeden kırsal yerleşimlerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için tespit edilen sorunların nasıl çözümlenebileceğine yönelik değerlendirme ve öneriler geliştirilerek tez çalışması sonuçlandırılmıştır.