LEE- Restorasyon-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Sustainable Development Goal "Goal 9: Industry, Innovation and Infrastructure" ile LEE- Restorasyon-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge19. yüzyıl İstanbul'unda tarihî camilerin ihyası, örnekler ve arşiv belgeleri üzerinden bir tespit ve araştırma(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-25) Çiçek Ünal, Özlem ; Mazlum, Deniz ; 502082207 ; Restorasyon ; Restoration19. yüzyılda İstanbul'da çok sayıda tarihî cami ve mescit; yaşanan yangınlar, 1894 depremi, bakımsızlık ve imar faaliyetleri gibi nedenlerle kullanılamaz duruma gelmiş ve yeniden inşa/ ihya edilmiştir. O dönemde imparatorluğun Batı ile gelişen ilişkileri, değişen mimari beğeniler, yaşanan maddi sorunlar ve İstanbul'da yaşanan değişim ve dönüşümler yeniden inşa faaliyetlerinin ölçek ve niteliğini etkilemiştir. İstanbul'un artan nüfusu ile orantılı fiziki büyümesi imar hareketlerini beraberinde getirmiş; yeni ulaşım ağları, rıhtımlar, meydanlar gibi düzenlemeler hız kazanmıştır. Üst üste yaşanan yangınlar, pek çok kayba neden olmanın yanında, sonrasında getirilen yeni düzenlemelerle Batılı bir kent görünümüne kavuşmak için fırsat sunmuştur. Yangınlar ve 1894 depremi sonrası pek çok yapının aynı anda hasar görmesi, gerekli onarımların ve inşaatların yapılabilmesi için kaynak bulunmasını güçleştirmiş ve kimi durumlarda yapıların ayakta tutulabilmesi için gerekli olan müdahaleler gecikmiştir. Osmanlı arşivinde bulunan; yangınlar sonrasında hasarlı yapılar ve bağlı bulundukları vakıfların maddi durumları hakkında hazırlanmış defterler yaşanan sorunları ortaya koymaktadır. Vakıf yapısı olan tarihî cami ve mescitler, vakıfların yönetimindeki bozulma ve suistimaller neticesinde düzenli bakım ve onarımları için gereken ödeneklerden mahrum kalmış; yangın ve deprem gibi ani hasarların yanında kimi zaman geçen zaman içinde gelişen hasarların onarım bedellerini de karşılayamayacak duruma gelmiştir. Bu durumun önüne geçebilmek için vakıf yönetimleri ve bütçelerini tek bir çatı altına toplamak için idari adımlar atılsa da yaşanan maddi sorunların önüne geçmek kolay olmamıştır. Sonuç olarak kentteki tarihî cami ve mescitler hem bağlı oldukları vakıfların sorunları hem de içinde bulundukları kentte yaşanan afetler ve değişimler neticesinde ayakta tutulamayarak ihya edilmişlerdir. Tez kapsamında yapılan ve selâtin camilerini kapsam dışında bırakan araştırma, 1780-1920 zaman aralığında İstanbul'da 153 cami ve mescidin çeşitli nedenlerle kısmi ya da bütüncül olarak yeniden inşa edildiğini ortaya koymuştur. Gerçekleşen bu ihyalarda yapıların tarihî kimlikleri değil vakıf kimlikleri önde tutulmuştur. Genel olarak ihyalarda amaçlanan hedef vakfedilen işlevi uzun süre yerine getirebilecek sağlam bir yapı elde etmektir. 19. yüzyılda Batı'da gelişen anıt eser ve koruma kavramları Osmanlı'da gecikmeli olarak yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında tartışılmaya başlanmıştır. Batının etkisiyle antik eserler üzerinde oluşan ilk ilgi zaman içinde daha geç dönem eserlerine kaymıştır. Çoğu vakıf yapısı olan, anıt niteliğindeki eski eserlerin onarımları yaşanan afetler nedeniyle 19. yüzyılda da gerçekleştirilmiş; önemli eserlerin uygulamalarında dönemin genel pratiklerine uygun olarak yabancı ya da yurt dışında eğitim almış mimarlar ağırlıklı olarak görevlendirilmiştir. Yapılan yasal düzenlemelerle onarımların uzman kişilerce ve denetim altında yapılması sağlanmaya çalışılmıştır. Osmanlı arşiv belgeleri; gerçekleştirilen ihyaların nedenleri, ihya kararının alınması, yapıları ihya ettiren kurum ve kişiler, ihya bedellerinin belirlenmesi ve karşılanması, ihya uygulamalarında izlenen süreç ve ihyalarda kullanılan yeni mimari üsluplar konusunda bilgi vermektedir. Yapıların ihyasında yukarıda sıralanan konular her yapının kendi koşulları ve hasar durumu özelinde değişebilmektedir. Yapılar kimi zaman kısmen ayakta tutularak, kullanılabilir durumdaki mevcut malzemesi ile ihya edilirken kimi zaman ise ihya edilecek yapı tamamen ortadan kalktığı için yeni baştan bir yapı inşa edilmektedir. Yapıların ihyasında bunun gibi değişkenlik gösteren durumları ortaya koyan örnekler tez çalışması içinde detaylı olarak aktarılmıştır. Kelime olarak "yeniden canlandırma" ve "diriltme" anlamına gelen "ihya" koruma biliminde rekonstrüksiyon (yeniden yapım) eylemine karşılık gelmektedir. 19. yüzyılda gerçekleştirilen ihyaların amacı yapıyı yaşatmaktan çok vakfedilen işlevi ve vakfedenin adını yaşatmaktır. Bu nedenle yapı tamamen değişse bile adı ve işlevi değişmemektedir. Cami ve mescitlerin, kendi arsalarında yeniden inşa edilmiş olmaları nedeniyle, konumları sabit kalmakta böylece kent tarihinde değişmeyen noktalar olarak günümüze ulaşmaktadırlar. Her ne kadar ihyalarda zamanın ihtiyaç ve yönelimlerine göre; üslup, malzeme, teknik ve ek işlevler değişebilse de yapının adı, işlevi ve konumu korunarak vakıf hizmeti yeniden canlandırılmakta ve devam ettirilmektedir. Rekonstrüksiyon koruma alanında tartışılmaya başlandığı günden itibaren belli sınırlar ve kurallar koyulmaya çalışılan bir uygulamadır. Çoğu zaman maksadını aşan bu uygulama; özellikle ani eser kayıplarına neden olan savaş ve afet gibi durumlarda, toplumun hafızasının devam edebilmesine ve iyileşmesine yönelik olarak başvurulabilir bir uygulama olarak tanımlanmakta ve sınırlandırılmaya çalışılmaktadır. Günümüzde koruma için neredeyse bir problem haline gelen rekonstrüksiyon; toplumsal iyileşme ve kültürel devamlılık gibi nedenlerin dışında; eski eser-turizm ilişkisinin getirdiği ekonomik kazanç, yapılaşma kısıtlaması olan tarihî yerleşimlerde inşaat yapma fırsatı ve simge yapıların hizmet edeceği politik çıkarlar gibi motivasyonlarla uygulanabilmekte, hatta kültür varlıklarının kaybını telafi edebilen bir müdahale olarak değerlendirilmektedir. Bu tezin, günümüzde moda bir tabir ve uygulama olan "ihya"nın koruma tarihimizdeki gerçek yerini anlamaya katkıda bulunması ve incelediği örneklere yapılacak olası müdahalelere ışık tutması umulmaktadır.
-
ÖgeImpacts of modernization process on conservation and restoration of traditional wooden religious buildings; a comparative study between Turkey and Japan(Graduate School, 2021-02-18) Koç, Süheyla ; Mazlum, Deniz ; Fujii, Keisuke ; 502122209 ; Restoration ; RestorasyonThe modernization period, which reveals similar characteristic features in Turkey and Japan started with Tanzimat Edict (1839) in Turkey and Meiji Revolution (1868) in Japan. Turkey and Japan had the same reasons to be modernized, to be strong and not colonized. They used the same methods such as sending delegations and students abroad, inviting foreign experts mostly from Europe. While politics, military, standardization, and new architecture follow a similar path, when it comes to the preservation of cultural heritage, there are quite distinct features observed in the architectural conservation history of Turkey and Japan. The religious architecture was chosen to analyze the impacts of modernization because they have been preserved with traditional methods before the modernization period and continued to be preserved with modern conservation methods after the modernization period in both cultures. While in Turkey, most of the studies on conservation and religious buildings are focused on masonry monumental buildings, the research on conservation of wooden religious heritage is quite scarce. On the other hand, Japan is known for good conservation practices on wooden heritage. Thus, the subject of the thesis is determining the impacts of the modernization process on the conservation and restoration of traditional wooden religious buildings in Turkey and Japan and the development of suitable conservation approaches for this building type. The case studies were determined according to being oldest, unique examples with available archival data. These are wooden pillared mosques from the 13th century, Beyşehir Eşrefoğlu Mosque, Ankara Arslanhane Mosque, Afyon Great Mosque, Sivrihisar Great Mosque and Kastamonu Kasabaköy Mosque from Turkey, and wooden Buddhist temples from the 8th century in Japan, Shinyakushi-ji Main Hall, Hokki-ji 3-story pagoda and Toshodai-ji Golden Hall. All the case studies have outstanding universal value, while case studies in Japan are already in WHL, the case studies from Turkey are in the WH tentative list. The study consists of six chapters in total. In the first chapter, the aim, scope, and methodology, as well as the related literature review and terminology, are explained. In the second chapter, the modernization process is explained, along with developments in the world in the 19th century. The political, economic, social, and architectural aspects of Turkey and Japan are compared in terms of similarities and differences in developments. In the 19th century, conscious efforts and legislation became widespread in the Ottoman world and Japan. From this point, in the third chapter, the development of conservation concepts in the 19th century with applications in different countries, along with a focus on the legal process in Turkey and Japan are outlined. The fourth chapter gives an overview of the architectural features of wooden religious structures in Turkey and Japan. The fifth chapter examines selected sample structures in line with the methodology developed. In the sixth and last chapter, all the investigations are evaluated as a whole, and the results and recommendations for policies and methods for the conservation of wooden religious buildings are presented, especially for wooden pillared mosques in Turkey. As a comparative study, first of all, the topics that need to be compared were determined starting from terminology, similarities, and differences of modernization period on political, social, economic, technological, architectural fields and so forth. Likewise, the development of legal texts, responsible organizations, and training of architects, masters, and carpenters were compared. A methodology was developed for the analysis and evaluation of these case studies. While comprehensive repair reports were used for the analysis of case studies in Japan, an in-situ assessment model was needed to be developed for the case studies in Turkey. All wooden components were marked with connection details, traces, and deteriorations on them. Along with site works, archival studies were conducted in the Ottoman Archives, the General Directorate of Foundations, the Regional Directorates of Foundations in Konya, Kütahya, and Kastamonu, the Regional Conservation Boards in Konya, Ankara, and Eskişehir, and different libraries. After collecting all the data, three main analyses were prepared for evaluation, namely repair year-repair approach analysis, authenticity analysis, and IIWC principles analysis. The repair year – repair approach analysis reveals the preferred conservation methods in certain periods. Although similar methods were used in Turkey and Japan, the triggered reasons and details of implementations are quite different due to cultural and traditional contexts. The impacts of these methods on the preservation of wooden components are determined with the help of authenticity analysis. In all the case studies, the interior components are naturally among the most preserved elements whereas the roof structure which is exposed to weathering contains the most replaced materials. The species, sizes, and treatments on wood have a vital impact on the authenticity level. The IIWC principles analysis reflects on the appropriate implementations which are corresponding to the latest principles. The implementations based on tradition are mostly corresponding to the principles, while modern materials especially irreversible cement and concrete cause a loss in fulfilling the criteria. Furthermore, project and implementation phases are also compared to reveal the administrative aspects including the context of projects. While in Japan, project and implementation phases are planned and executed together, in Turkey, there is a problem with the planning of conservation policy including budget and contents of the project. All these analyses reveal that the success of Japan is due to using traditional knowledge, traditional tools, and traditional practices as well as preserving historic forests. Likewise, the success of the Ottoman Empire before the modernization period is also about the use of traditional techniques. For better conservation of wooden pillared mosques, some recommendations were developed according to the results of these analyses by taking into account the international charters. The preservation of forests and traditional wood species are crucial for the material supply of conservation works. Training of carpenters with traditional methods is another important issue. For wooden pillared mosques, first of all, traditional methods should be defined with the help of archives and carpenters. Likewise, the designation of special units under the General Directorate of Foundations is a necessity to give to the wooden pillared mosques the value and care they deserve.
-
ÖgeSilahlı çatışma/savaşlar sonrasında kentsel alanlarda kültürel mirasın korunması ve yönetimi: Beyrut ve Saraybosna deneyimleri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-08-19) Bilgili, Bilal ; Tanyeli, Gülsüm ; 502142201 ; RestorasyonKentler ve mimari yapılar tarih boyunca savaşlarda tahrip olmuş veya bilinçli olarak yok edilmiştir. Yıkmak ve yeniden inşa etmek zafer ve güç ifadesi olmuştur. Milliyetçilik akımlarının güçlendiği 18'inci ve 19'uncu yüzyılda miras kavramı, ulusal kimliğin yaratılmasını ve ulus varlığının pekiştirilmesini sağlamıştır. Yapılar ve mekânlar ulus kimliğinin inşasında önemli rol üstlenmiştir. Kültür varlıklarına yüklenen sembolik anlamlara bağlı olarak savaşan taraflar kültür varlıklarını bilinçli ve sistematik bir şekilde hedef almaya başlamıştır. 20'nci yüzyılda savaş teknolojisindeki gelişmeler savaşların geniş coğrafyalara ve nüfus kitlelerine yayılmasına neden olmuştur. Ülkelerin politik, ekonomik ve kültürel merkezleri olan kentleri hedef alınmıştır. 20'nci yüzyılın son çeyreğinden itibaren sıcak çatışmalar yeni bir aşamaya gelmiş ve 21'inci yüzyılın başından itibaren bu süreç hızlanmıştır. Toplumlar arası silahlı çatışmalar, devlet dışı aktörlerin birbirlerine veya devletlere karşı silahlı mücadeleleri devletlerarası savaşlardan hızlı yayılmıştır. Kentler, yeni savaşlar olarak tanımlanan bu çatışmalarda savaş alanlarına dönmüştür. Dahası şehirler ve kültürel miras, hedefe bir an önce ulaşmak amacıyla çatışmalarda taraflarca silah gibi kullanılmıştır. Birbirlerini sosyal açıdan reddeden toplumlar veya gruplar arası mücadelelerde ötekine ait olanın yok edilmesi istenmektedir. Bu durum, çoğunlukla 20'nci yüzyılın başına kadar büyük imparatorluklar tarafından idare edilen bölgeleri ve bu bölgelerde yaşayan çoklu kültür, çoklu etnik, çoklu dinsel yapıya sahip toplumları tehdit etmektedir. 19'uncu yüzyıldan itibaren her çatışmalı ve çatışma sonrası süreçte, siyasi değişimlere bağlı olarak kentsel alanlarda bazı müdahaleler gerçekleştirilmiştir. Kültürel katmanların temizlenmesi, kentsel peyzajın değiştirilmesi, yok edilen veya tahrip edilen kültürel mirasın onarımı, tahrip edilen kentlerin yeniden inşası bu müdahalelerden bazılarıdır. Çatışma öncesinde çatışmanın kaynağı haline gelen kimlik ve bellek, silahlı çatışma döneminin ve çatışma sonrasındaki sürecin de odağında yer almaktadır. Savaş sonrası süreç kentsel büyüme ve yenileme rejimleri için hem fırsatlar hem de zorluklar yaratmaktadır. Tahrip ya da yok olan bütün değerlerin onarım süreci savaş/çatışma sonrası iyileşme sürecinde başlamaktadır. Kültürel mirasın kimlik ve hafıza ile ilişkisi sadece şehirlerin veya kültürel mirasın restorasyonunu ve yeniden inşasını değil, aynı zamanda somut olmayan mirasın, sosyal yaşamın, fikirlerin ve kimliklerin iyileştirilmesini ve yeniden inşasını da gerektirir. Planlama çalışmalarıyla, yeni yapı inşaatlarıyla, kültürel mirasa müdahale biçimleriyle kentlerin dokusu yeniden ele alınır. Kentsel doku korunabilir, değiştirilebilir, yok edilebilir ya da yeniden inşa edilebilir. Yıkım, onarım ve yeniden yapım süreçlerinin uzun vadeli sonuçları vardır. Bunlar, toplumların yaşamaya devam ettiği ve hissettiği sonuçlardır. Yıkım, onarım ve yeniden yapım süreçlerinin sonucunda ortaya çıkan durumlar toplumlar tarafından benimsenmekte ya da reddedilmektedir. Bu çalışmada savaş sırasında kültür varlıklarına yönelik saldırılar ve etkileri araştırılmıştır. Savaş sonrası kültür varlıklarının korunmasına yönelik çalışmalar, süreçler, yaklaşımlar incelenmiş; sorunlar tespit edilmiştir. Müdahale yaklaşımlarının tarihi kentsel dokuya etkileri ve sonuçları değerlendirilmiş; kimlik ve bellek ile ilişkisi yorumlanmıştır. Savaş sonrası kültürel mirasın korunmasını etkileyen olası sorunlar tespit edilmiş ve yeni savaşların tehdidi altındaki ülkeler için uzun vadeli planlama önerileri yapılmıştır. Tez çalışması giriş ve sonuç bölümleriyle birlikte beş ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde tez çalışmasının amacı, kapsamı, yöntemi, önemi ve hedefleri, tanımlanmıştır. Çalışma konusuna ve sürecine ilişkin sınırlılıklar ve zorluklar belirtilmiştir. İkinci bölümde kültürel miras, savaşlar ve silahlı çatışmalar konusu irdelenmiştir. Kültürel mirasın kimlikle ve bellekle olan ilişkisi; savaşların ve silahlı çatışmaların nedenleri ve türleri araştırılmıştır. Eski ve yeni savaşlar incelenerek yeni savaşların hangi coğrafi bölgeleri tehdit ettiği belirlenmiştir. Yeni savaşların kapsamı ve etkileri, eski savaşlardan farklı yönleri ve kültürel miras ile ilişkisi değerlendirilmiştir. Yeni savaşların gerçekleştiği alanlarda kültür varlıklarını hedef alan saldırı yöntemleri araştırılmıştır. Saldırıların genellikle konvansiyonel silahlarla gerçekleştirildiği ve kültürel miras için yıkıcı boyutlarda olduğu tespit edilmiştir. Buna göre savaşların ve silahlı çatışmaların kentlere ve kültürel mirasa maddi ve manevi etkileri değerlendirilmiştir. Kültür varlıklarına ve şehirlere saldıranların eylemleri, hedefleri ve motivasyonları tarihi ve güncel örneklerle analiz edilmiştir. Soykırımın, kentkırımın ve kültürkırımın kültür mirasının yıkımı ile ilgisi değerlendirilmiştir. Son olarak savaş ve silahlı çatışma durumlarında kültürel mirasın korunmasında yasal çerçevenin tarihsel gelişimi anlatılmıştır. Uluslararası yasal düzenlemelerin yeni savaşlarda yetersiz kalmasının nedenleri yorumlanmıştır. Böylece, kentsel çatışma bölgelerinde çatışma sonrası yeniden inşa/iyileşme ve kültürel mirasın korunması çalışmalarının incelenmesi için zemin hazırlanmıştır. Üçüncü bölümde 20'nci yüzyılın son çeyreğinde silahlı çatışmaların ve kentsel şiddet olaylarının yaşandığı Lübnan/Beyrut ve Bosna-Hersek/Saraybosna incelenmiştir. 19'uncu yüzyılın son çeyreğinden itibaren siyasi ve idari değişimlere bağlı olarak politik, ideolojik, etnik ve dini anlaşmazlıkların yaşandığı Beyrut'ta ve Saraybosna'da kentsel dokunun tarihsel değişimi incelenmiştir. Beyrut ve Saraybosna'nın savaş öncesi kentsel gelişimleri, savaş dönemi durumları ve savaş sonrası rekonstrüksiyon çabaları araştırılmıştır. Kentlerin mevcut durumları değerlendirilmiştir. Böylece çatışma döneminde kentsel yıkımın anlamları ve sonuçları; savaş sonrası kentsel rekonstrüksiyon sürecinde planlama, koruma, yönetim yaklaşımları araştırılmıştır. Mevcut tartışmalı durumların ve savaş sonrası kentsel rekonstrüksiyon çalışmalarının sonuçlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Dördüncü bölümde Beyrut'un ve Saraybosna'nın savaş sonrası iyileşme ve yeniden inşa süreçlerinde kültürel mirası koruma sorunları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Kültürel mirasın ve tarihi kentsel dokunun korunmasında yönetim, planlama ve uygulama sorunları tespit edilmiş ve iki ana başlık altında incelenmiştir. Dördüncü bölümün ilk başlığı beş alt başlıktan oluşmaktadır. Göçler ve demografik değişim, mülkiyet hakları, yasal sorunlar, finansman ve paydaş yönetimi gibi sorunlar savaş sonrası rekonstrüksiyon sürecinde ortaya çıkan ve kültürel mirası etkileyen başlıca yönetsel sorunlardır. Lübnan/Beyrut ve Bosna-Hersek/Saraybosna'nın savaş sonrası yönetim sorunları, çözüm yöntemleri, tartışmalı durumları ve idari sorunların kültürel mirasa etkileri dördüncü bölümün ilk bölümünde incelenmiş ve karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümün ikinci başlığında ise planlama ve uygulama süreçleri araştırılmıştır. Bu bağlamda belgeleme, hasar tespitleri ve acil müdahaleler, önceliklerin belirlenmesi, iş planlaması, plan ve yapı ölçeğinde koruma yaklaşımlarının belirlenmesi, moloz temizliği, kullanılabilir yapı malzemelerinin ayrıştırılması, hasarlı yapıların onarımı, tarihi kentsel alana ve kültür varlıklarına müdahale yaklaşımları gibi süreçler incelenmiştir. Kültürel mirası etkileyen sorunlar tespit edilmiştir. Beşinci bölümde araştırmalardan elde edilen bulgulara doğrultusunda iki ana tema üzerinden genel değerlendirme yapılmıştır. Birincisinde kültürel mirasın korunmasında yönetim ve uygulama süreçlerinin değerlendirilmesidir ve silahlı çatışma bölgeleri için öneriler getirilmiştir. İkincisi ise tarihi kentsel alanlara ve kültür varlıklarına müdahalelerin semiyoloji ve fenomenoloji bağlamında değerlendirilmesidir. Savaş sonrası kentsel alana müdahale yaklaşımları kimlik ve bellek bağlamında tartışılmıştır. Sonuç bölümünde ise Lübnan/Beyrut ve Bosna-Hersek/Saraybosna örneklerinden elde edilen bulgular ışığında yeni savaşların ortaya çıktığı bölgeler için olası sonuçlar belirlenmiştir. Tarihi kentsel alanlarda çatışma sonrası koruma ve yönetim sorunları çatışma öncesi ve çatışma döneminin sorunlarına da bağlı olan, çözümü zor ve karmaşık bir dizi problemi barındırmaktadır. Kültürel miras koruma yaklaşımlarının ve müdahale ölçeklerinin ülkelerin ve kentlerin savaştan sonraki durumlarına göre şekillendiği vurgulanmıştır. Çatışma sonrası iyileşme ve kentsel rekonstrüksiyon süreçleri, ülkelerin çatışma sonrasındaki politik, ekonomik, sosyolojik durumlarına; devletlerin kurumsal yapılarına; paydaşların teknik kapasitelerine, kentlerin fiziksel durumlarına göre belirlenmektedir. Çatışma sonrası politik, ekonomik, sosyolojik ve kültürel ortam mekânsal dönüşümleri etkilemektedir. Toplumu iyileştirme, bozulan ya da yeniden kurulması gereken düzeni tesis etme, kimliği yeniden yapılandırma hedefleri koruma sorunlarını yönetim, projelendirme ve uygulama süreçlerine ilişkin teknik problemlerin ötesine taşımaktadır. Tarihi kentsel alanlara ve kültür varlıklarına yönelik müdahalelerle bir ideal peyzaj yaratılmaktadır. Mekân üzerinden coğrafi sınırları, kimliği ve gücü tanımlamak üzere sembolik müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Kentsel rekonstrüksiyon süreçleri fiziksel iyileşmenin yanı sıra çatışma döneminin somut kazanımlarını pekiştirme, uluslaşma ve kimlik tanımlama programının parçası haline gelmektedir.
-
ÖgeTürkiye'nin ilk konservasyon laboratuvarı: Kimyahane(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-27) Yarlıgaş, Vildan ; Mazlum, Deniz ; 502142204 ; Restorasyon ; RestorationTürkiye'de taşınabilir kültür varlıklarının bilimsel yöntemlerle restorasyon ve konservasyonun yapılması ilk olarak Erken Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir ve bu konudaki araştırmalar oldukça kısıtlıdır. Osmanlı Devleti döneminde ise Müze-i Hümayûn'da Müze'deki eserlere yapılan onarımları inceleyen hiçbir çalışma bulunmamaktadır. Bu tez erken Cumhuriyet döneminde İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde kurulan ve Türkiye'nin ilk konservasyon laboratuvarı olan Kimyahane'nin kuruluşu, çalışmaları ve kadrosunda barındırdığı uzmanları odak noktasına alarak, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinden itibaren bu topraklarda yapılmış ilk taşınabilir eser onarımı tarihini, bu onarımları yapan mekân, kişi ve kurumlar üzerinden ortaya koymayı ve koruma yaklaşımının yıllar içindeki değişimini-gelişimini aktarmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde tezin amacı, kapsamı ve araştırma yöntemlerine yer verilmiş ve büyük oranda arşiv araştırmalarına dayanan tezin ana çalışma kaynakları tanıtılmıştır. Bu kaynaklar özetle İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşivi, Koç Üniversitesi, Suna Kıraç Kütüphanesi'nde bulunan Hadi Tamer Belgeleri Koleksiyonu, Boğaziçi Üniversitesi'nde bulunan Aziz Ogan Koleksiyonu, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllıkları, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde Asurolog olarak çalışmış Fritz Rudolf Kraus'un "Dreizehn Jahre Istanbul (1937-1949) Der deutsche Assryriologe Fritz Rudolf Kraus und sein Briefwechsel im türkischen Exil" ismiyle yayımlanmış mektupları, Kimyahane'de çalışmış eski uzmanlar ve ailelerinin arşivleri ile Berlin Devlet Müzeleri Merkez Arşivi'dir. Tezin ikinci bölümünde Müze-i Hümayûn'daki ilk restorasyon faaliyetleri incelenmiş, restorasyonların nitelikleri Satrap Lahdi onarımı üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca arşiv belgelerine dayanarak onarımların yapıldığı ilk mekânlar ve onarımları gerçekleştiren kişiler ortaya konmuştur. Onarımlarla ilgili olarak Sanâyi-i Nefîse Mektebi ile Müze-i Hümayûn işbirliği anlaşılmaya çalışılmıştır. Müzenin ilk onarımlarını gerçekleştiren Heykel Atölyesi'nin çalışmaları ve uzmanları tanıtıldıktan sonra Mimarlık Atölyesi ile ilgili bilgiler verilmiştir. Tezin üçüncü bölümünde Türkiye'nin ilk konservasyon laboratuvarı olan Kimyahane'nin kurulduğu dönemde devletin kültür ve eğitim politikası mercek altına alınmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için Erken Cumhuriyet döneminde kültür ve eğitim politikalarını etkileyen iki önemli olay olarak Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşu ve Atatürk'ün Üniversite Devrimi incelenmiş, devletin kültür politikasının bir ürünü olarak Kimyahane'nin kuruluşuna giden süreç aktarılmıştır. Bunun yanında Kimyahane binasının yer seçimi ve mimari özellikleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Kimyahane'nin kuruluş döneminde yöntem ve cihazlarda baskın etkisi olan Alman ekolü ile Friedrich Rathgen ve onun kurduğu Berlin Kraliyet Müzeleri Laboratuvarı'na yönelik bilgiler bu bölümde verilmiş, Kimyahane ile Berlin Kraliyet Müzeleri Laboratuvarı arasındaki ilişki ortaya konmaya çalışılmıştır. Kimyahane'nin yürüttüğü konservasyon çalışmaları, laboratuvarda hâkim olan çalışma yaklaşımı ve bünyesinde barındırdığı uzmanlar tezin dördüncü bölümünde yer almaktadır. Kimyahane'nin kuruluşunda büyük etkisi olduğu düşünülen İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Çivi Yazılı Kil Tablet Koleksiyonu'nda bulunan tabletlere uygulanan restorasyon ve konservasyon yöntemleri bu bölümde anlatılmaktadır. Kimyahane'nin ilk konservatörü Kimyager Nurettin Akbulut ve Kimya Yüksek Mühendisi Hadi Tamer ile ayrıntılı bilgilere bu bölümde yer verilmektedir. Bu bölümde son olarak Kimyahane'nin İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nden ayrılmasına yönelik girişimler aktarılmış, Kimyahane'nin son dönemleri ile ardılı olan İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı'nın kuruluşuyla ilgili bilgiler verilmiştir. Tezin sonuç bölümünde öncelikle Müze-i Hümayûn döneminde eserlere yapılan onarımlar kısıtlı bulgular üzerinden değerlendirilmeye ve Sanâyi-i Nefîse Mektebi öğrencileri ile Müze-i Hümayûn'da onarımları gerçekleştiren ekip arasındaki bağlantı anlaşılmaya çalışılmıştır. Sonuç bölümünün devamında İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde tesis edilen Kimyahane'nin kuruluşunda ve ilk kurulduğu dönemde kullandığı yöntemlerde Alman etkisi irdelenmiştir. Ayrıca Kimyahane'de çalışan uzmanların nitelikleri ve eğitimlerine paralel olarak kullanılan yöntem ve benimsenen yaklaşımın zaman içindeki değişimi analiz edilmiştir ve Kimyahane'nin Türkiye'de konservasyon biliminin gelişimine katkıları incelenmiştir. Kimyahane'nin hizmet verdiği dönemden başlayıp günümüze kadar Türkiye'de koruma alanında varlığını sürdüren ve olumlu-olumsuz değişimler gösteren bazı sorunlar üzerinde durulmuş ve bu sorunlara çözümler aranmaya çalışılmış, son olarak da Kimyahane'nin güncel durumu hakkında bilgiler verilmiştir.