LEE- Mimarlık Tarihi-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yayın Türü "Master Thesis" ile LEE- Mimarlık Tarihi-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBir kentsel metafor olarak Anastilosis, İstanbul'un ruminatif pozlarla yeniden okunması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Kaya, İrem Naz ; Şener, M. Sinan Mert ; 741422 ; Mimarlık Ana Bilim DalıTez çalışması, anastilosis ve alt kavramları ile İstanbul'daki kentsel yenileme, yeniden üretme pratiklerini ele almaktadır. Anastilosis kavramı, içerisindeki bellek, yıkıntılaşma, harabe, zaman, imge birlikteliği ve ikircikli yapısı ile ele alınmaktadır. Giriş bölümünün ardından çalışmanın ikinci bölümünde, bellek mekânı, mekân belleğinin çifte kodlanmış anlamı, otobiyografik bellek, kolektif bellek, nostalji alt bölümleri ile açıklanmıştır. Bu bölümde, belleğin psikanalitik, tarihsel, davranışsal, kültürel ve deneyimsel boyutları, mimari tasarım pratikleri ile bağlantılı olarak açıklanmaktadır. Bernard Cache, bellek mekânı zihinsel ve uzamsal kodlayıcı olarak kavramsallaştırarak "yazıt" ve "daralma" olarak ayırır ve belleğin hem potansiyellerini hem de kısıtlarını görmeyi sağlar. Bu yönü ile birinci bölümde bellek, mekânsal ve kentsel çekişme ve uzlaşma alanı olarak ortaya koyulmaktadır. Bu bölümde ayrıca, farklı disiplinlerde ve mimari tasarımda hatırlama pratiklerine de yer verilmektedir. Bir Kentsel Metafor Olarak Anastilosis başlıklı üçüncü bölüm, ikinci bölümde tartışılan kavramlar ile bağlantılar ve uygulamalardan oluşmaktadır. Anastilosis mekân tez kapsamında kayıp nesnenin izini süren belleğin kentsel politikalar ile seçici geçirgenlikte belirlendiği muğlak geçiş nesnelerine referans vermektedir. Bu bölümde, anastilosis kavramı yıkıntılaşma ve harabe (kayıp nesne), kolektör ve bellek (geçiş nesnesi), ruminasyonlar ve ruminatif pozlama alt başlıkları ile incelenmektedir. Anastilosis, harabe olarak kayıp belleğin, anıların, metinlerin ve nesnelerin izini sürmekte; kolektör olarak kent parçalarını hatırlatmakta ve tartışmaya açmaktadır. Belgeleme ve kayıtlardan yola çıkılarak oluşturulan kentsel bellek fragmanları, bir yeniden üretim denemesi olarak ortaya konmakta ve bellek-zaman-kent-akörler ağ ilişkisi tartışmaya açılmaktadır. Anastilosis mekânın yeniden kuramsallaştırılması sonucunda üretilen ruminatif pozlama yenilenen kent dokularını okumak için bir model olarak önerilmektedir. Bellek ve harabelerin potansiyeli ve kaybı temsil eden çift kodlu anlamları nedeni ile aynı kadrajda hem negatif hem de pozitif pozlayıcılar bulunabilmektedir. Temsili imge ve radikal kopma negatif pozlayıcıları, hatırlama pratikleri ve kurgusal denge ise pozitif pozlayıcıları oluşturmaktadır. Çalışmanın ikinci ve üçüncü bölümlerinde yürütülen tartışmanın ardından tartışmanın somutlaştırıldığı dördüncü bölümde ise İstanbul'daki yenileme alanlarına odaklanılmaktadır.
-
ÖgeBruno Taut'un mimarlık öğretisi (Mimarî Bilgisi) eserinde mimarlık ve tarih ilişkisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-08-29) Günaydın, Doğa Hazal ; Kuban, Zeynep ; 502201104 ; Mimarlık TarihiAntik dönemden beri pek çok mimar, inşa faaliyetlerinin yanı sıra kuramsal kitap yazmış ve binalarının dışında farklı türden bir kalıcılık sağlamıştır. Mimarlığın kuramsal boyutunu çalışan mimarların olması, bir çok teorik eseri meydana getirirken bir risale kültürü yaratmıştır. Bu nedenle mimarlar binaları kadar yazılı metinleriyle de anılmışlardır, hatta metinleriyle daha çok hatırlananlar da vardır. Söz konusu kalıcı eserlere sahip mimarlardan biri Avrupa'da üretken bir dönem geçiren sonrasında çalışmalarına Japonya ve Türkiye'de devam eden Bruno Taut'dur. Bu çalışmada, erken Cumhuriyet dönemi yıllarının önemli ve üretken mimarlarından biri olan Bruno Taut'un Mimarlık Öğretisi (Mimarî Bilgisi) eserinde mimarlık ve tarih arasındaki ilişki incelenmiştir. Bruno Taut, 04.05.1880'de Königsberg'de doğmuş Alman bir mimardır. 1897 yılında liseyi bitirip ardından yapı meslek yüksek okulunda eğitimine devam etmiştir. Almanya'da pek çok yapıya imza atarak adından söz ettiren mimar, 1917'de savaş yıllarından itibaren teorik üretimlerine ağırlık vermiştir. Barışa adadığı Die Stadtkrone ("Şehir Tacı'') adlı ilk kitabı 1919'da yayımlanmıştır. Die Auflösung der Städte (Kentlerin Çözülüşü), Alpine Architektur (''Alpin Mimarlık'') gibi kitapları yayımlanan eserlerinden bazılarıdır. 1915'te intihar eden Paul Scheerbart'tan ilham alan senfonik müzikli mimarlık piyesi Weltbaumeister ("Dünya Mimarlık Şampiyonu'') ve Der Regenbogen- Aufruf zum Farbigen Bauen ("Gökkuşağı- Renkli mimarlığa Çağrı") gibi eserler, mimarlık dışı metinlerinden bazılarıdır. Bununla birlikte Japonya'da olduğu yıllarda, özellikle Japon kültürüne ve mimarisinden etkilenmiştir. Japonya'da pratik anlamda olmasa da pek çok kuramsal metin yazmış, tecrübe ve gözlemleri mimarlık düşüncelerinin olgunlaşmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle Katsura Sarayı ve Japon mimarisiyle gündelik tasarımlarının sadeliği Taut üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Nippon mit europäischen Augen gesehen (''Avrupalının gözünden Japonya'') 1934, Nippons Kunst mit europäischen Augen gesehen (''Avrupalının Gözünden Japon Sanatı''), Grundlinien der japanischen Architektur (Japon Mimarisinin Anahatları) 1936, Houses and People of Japan 1937 eserleri Japonya'da olduğu sürede kaleme alınmıştır. Japonya'nın ardından 10 Kasım 1936 günü İstanbul'a gelen Bruno Taut; Türkiye'de Güzel Sanatlar Akademisi'nin Mimarlık şubesini yönetmek, Ernst Egli'nin başlattığı reformları sürdürmek ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın Tatbikat Bürosunu Egli'den sonra idare etmek gibi çeşitli görevlerin sahibi olmuştur. Bu büroda Türkiye'de ihtiyaç duyulan yeni okul, üniversite, hastane vb. binalarının projelerini hazırlamış, uygulamaları da Bayındırlık Bakanlığı ile ortaklaşa yapmıştır. Yoğun geçen iki sene içinde eğitim için yeni adımlar atmaya çalışan Taut, hem sağlık hem de iş ortamı bakımından çeşitli sorunlar yaşamıştır. Eğitime getirdiği yenilikçi yaklaşımlar, öğrencileriyle olan diyaloğu ve fikirlerinin özü Mimarlık Öğretisi ile mimarlık ortamına katkı sağlamıştır. Mimarlık Öğretisi, mimar ve eğitmen Bruno Taut tarafından yazılmış ve ölümü ardından Mimarî Bilgisi adıyla yayımlanmıştır. Almanca ismi "Architekturelehre" olan kitap, Japonya'da kaleme alınmaya başlanmıştır. Japonya'da "Mimarî Düşünceler" (Architekturgedanken) adıyla başlayan yazım süreci Taut'un İstanbul'a gelmesiyle hızlanmış ve çeşitli eklemelerle tamamlanmıştır. Eserde Bruno Taut'un deneyimlediği ve gözlemlediği ülkelere ait yapılar bulunmakta ve bunlar metindeki örnekleri oluşturmaktadır. Mimarlık Öğretisi, Bruno Taut'un mimarlık alanında yazdığı metinlerin sonuncusu olduğundan yazarının birikimlerini ve deneyimlerini içermektedir. Dolayısıyla mimarın pratiğe geçirdiği mimarlığının altında yatan kuramsal bakış açısını da barındırmaktadır. Bruno Taut'un hayatından ve tecrübelerinden birtakım kesitler barındırmasından ötürü de otobiyografik niteliklidir. Bu bağlamda eser, Bruno Taut'un hayatı boyunca geçirdiği entelektüel süreci de kapsamaktadır. Kitapta Taut'un kişisel yaşamının ve düşüncelerinin okunmasını sağlayan ipuçları, günlüklerindeki notlarla karşılaştırılınca anlamlı hale gelmektedir. Taut'un kendi öyküsünün izini sürmeyi sağlayan örnekler, Mimarlık Öğretisi'nin Taut'un hayatının neresinde konumlandığının anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Mimarlık Öğretisi, modern bir mimarın tarihle ve kültürlerin geçmişleriyle kurduğu ilişkiye örnek oluştururken, hem mimarlık risaleleri içinde tarihsel bir rol oynamakta hem de Taut'un kişisel tarihinin anlatısı için önemli bir yer tutmaktadır. Kitabın, Taut'un Akademi'de vereceği ders için çeşitli eklemelerle dönüştürüldüğü söylenebilir. Ancak eserin en başından beri bir eğitim metni olarak tasarlanıp tasarlanmadığı bilinmemektedir. Taut'un Akademi'nin mimarlık bölümü başkanıyken yazdığı mimarlığın temel kavramlarını içeren kitabı, mimarlığın evrensel estetik değerlerinin araştırılmasında etkilidir. Bu eser, mimarlığı, dönemin mimarlığını, mesleğin getirilerini, mimarlık ve diğer sanatların birbiri içerisindeki kaçınılmaz yerini, belli bir kuramsal çerçeve ve yorumla ele almaktadır. Sistematik bir kurgudan uzak olan kitaptaki bölümler ise ait oldukları başlıklara pek sadık değildir. Tekrarlanmalar ve konudan konuya geçişlere rastlanılmaktadır. Mimarlık Öğretisi, modern mimarlığın yerel açılımlarına dikkat çekmiş ve oran, iklim, malzeme, estetik, teknik, konstrüksiyon ve işlev konularına önem vermiştir. Bu aktarımlar, mimarlık risale geleneğinin tartıştığı başlıca konulardandır. Bu nedenle eser klasik mimarlık teorilerine atıf yapmaktadır. Kitabın vurgusu ise mimarlığın özü olarak görülen oran kavramıdır. Oran kavramı metinde duyu olarak açıklanabilen özel bir fenomendir. Oranın somut ve genel kabulüne karşı çıkan eser, yalnızca yapıların ve nesnelerin değil aynı zamanda her ulusun ve hatta her insan vücudunun benzersizliğini de içeren bir kavram olarak değerlendirilmiştir. Mimarlık Öğretisi, "Mimarlık Nedir?", "Oran", "Teknik", "Konstrüksiyon", "İşlev", "Nitelik", "Toplum ve Diğer Sanatlarla İlişkiler", bölümlerinden oluşmaktadır. Eser içerisinde Taut tarafından belirlenen ve çekilen 112 adet görsel yer almaktadır. Yazıldığı dönemde (1938) Türkçe karşılığı olan teknik terimlerin sayısı henüz az olduğundan kitaptaki çoğu terim özgün dillerinde kullanılmıştır. Ayrıca çevirinin sahibi Adnan Kolatan, bu kitapla birlikte Türkçe mimarlık terminolojisine yeni kelimeler kazandırmıştır. Mimarlık Öğretisi, geçmiş mimarinin biçimsel olarak yeniden canlanmasına karşı çıkmakta, ancak geçmişten öğrenilen pek çok şeyin bugünün mimarisini geliştirebileceğini vurgulamaktadır. Kitap, tarihi yapıların ve eski ustaların keşfedilmesini ve onların neyi araştırmış olduklarının öğrenilmesini öğütlemektedir. Keşfedilecek en önemli unsur ise tarihi yapılardaki "oran"dır. Kitapta duyularla ifade edilebilen oran, mimarlığın özüdür-mimarlık oran sanatıdır. Bununla birlikte, geçmiş üslupların canlandırılması kadar modernizmin bir üslup olarak moda olması ise eleştirilen konulardandır. Mimarlık Öğretisi'nin aktarımlarının önemli bir kısmı tarihsellik barındırmaktadır. Bu ifadeler daha çok geçmişe ait hatırlanan bilgileri, yapıları, anıları, imgeleri içermekte ve Taut'un belleğini temsil etmektedir. Karşılaşılan tarihi yapılar Taut'un hafızasında yer edinmiş, yazarın genel kültür bilgisiyle birlikte, mimarlığın neden-sonuç ilişkisi çözümlenmeye çalışılmıştır. Verilen örnekler her zaman doğru hatırlanmasa da kitapta "tarih"ten yapılan alıntılar Taut'un düşüncelerini desteklemektir. Eserde tarihi yapılar ve geçmişle ilgili söylemler hem mimarlığın açıklanmasında hem de tasarım prensiplerinin belirlenmesi adına tarihe bakılmasını öğütlemiştir. Taut'un eleştirisi, tarihsel formların modern zamanda canlandırılması olmuş, geçmiş dönemlerin fikirlerinin değerlendirilmesi ise olumlu karşılanmıştır. Bu nedenle Mimarlık Öğretisi'nde saf klasik mimarlığı önemsemiştir. Taut'a göre saf klasik yapılar oran, işlev ve konsepsiyon bakımından yol gösterici görülmüştür. Mimarlık Öğretisi'nde tarih ve mimarlık arasında kurulan ilişki karşılaştırmalarla güçlendirilmiştir. Yapılar sadece ait oldukları kültürde değil, aynı zamanda medeniyetler ve kültürler arası değerlendirmelerle de karşılaştırılmaktadır. Bu karşılaştırmalar ise genellikle Antik Yunan, Japon, Osmanlı ve Çin gibi Taut'un aşina olduğu kültürlerin mimarlığını içermektedir. Mimarlık Öğretisi'nin bir mimar tarafından yazılması ve kuramsal mimarlık eserleri içerisinde yer alması, Taut'u ve kitabını başlı başına tarihle ilişkili hale getirmektedir. Mimarlık Öğretisi'ni önemli kılan unsur: Taut'un bir modernist olarak, hem mimarinin evrimini analiz ederken hem de kendi modern mimarlığının tasarım ilkelerini savunurken, geçmişle ilişki kurmayı tercih etmesidir. Taut, modern mimarlığın köklerini değil ancak olası kurgusunu, geçmişi ve tarihi yapıları inceleyerek aktarmaya uğraşmıştır. Böylelikle kitabında, kendisine göre alternatif modern mimariyi oluşturacak unsurları birleştirecek ortak bir payda aramıştır. Taut'un mimarlık ve tarih arasında kurmuş olduğu ilişki, düşüncelerini ve mimarlığa bakış açısını aktarmada bir araca dönüşürken, onun mimarlığını anlamlandırmaktadır.
-
ÖgeEmlak Bankası: A formative actor in Turkish housing history(Graduate School, 2023-02-10) Erdeveci, Zeynep ; Gül, Murat ; 502181112 ; Architectural HistoryHousing provision is one of the key architectural topics of the 20th century. Following the rapid industrialization, many European cities saw massive migrations from the rural areas which resulted in a significant housing shortage in the newly urbanized areas. Construction of social housing for the new immigrants were realized by many different actors such as the private sector and philanthropists, however, the issue needed a more organized intervention by the state. The emergence of housing institutions not only addressed the practical issue for housing provision but also influenced the differing standards in many countries. Emlak Bankası is the first institution in Turkey with the state-given responsibility of financing and building social housing in Turkey. The Bank's 75 yearlong activities in the field of housing places the institution in a pivotal position in many aspects. Emlak Bankası played a shaping role in the housing history of Turkey with its distinct practices in both design principles and financial methods. However, the Bank cannot be considered as an institution solely responsible for housing and has a unique background regarding the political and economic characteristics and development of housing standards in Turkey. In order to identify the place of Emlak Bankası in Turkey's housing history, this study aims to examine the various housing activities of the Bank within the framework of its institutional history and urban, political and economic context of housing in Turkey. The Bank has built various types of housing throughout its years. These diverse dwellings were the results of the change in design principles and architectural processes of the Bank, constructional technologies and various cultural and social norms. Analyzing the changes in different periods, reveals a clear perspective on the Bank as a multi-layered actor in builder, financial regulator and a pioneer in setting the standards for social housing in Turkey.
-
ÖgeFotoğrafla Türkiye Albümü'nde (1937) kültür varlıkları ve çağdaş mimarlık(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-22) Talebazadeh Atalay, Ganimet ; Saner, Nejat Turgut ; 502131114 ; Mimarlık TarihiKemalist Türkiye Cumhuriyeti'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun "eski" kavramına karşı geliştirdiği başat argümanı "yeni" kavramı endüstriden sanata, sosyal hayattan mimariye her alanda kendini göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin devrimleri ile modernleşme sürecinde kat ettiği mesafenin görülmesi yeni dönemin iyi anlatılabilmesinden geçmektedir. Basım ve yayım özelliklerinden dolayı "yeni" devleti en iyi anlatabilecek öğe olarak fotoğraf görülmüştür. Fotoğrafla Türkiye Albümü'nde, fotoğraf; Kemalist devrimleri, "genç" Türkiye'nin gelişen ve değişen yüzünü tüm dünyaya aktarabilmek için tanıtım ve propaganda unsuru olarak kullanılmıştır. Atatürk ilke ve inkılapları ile şekillenen Cumhuriyet ideolojileri çerçevesinde oluşturulan Othmar Pferschy'nin objektifinden çıkan fotoğrafların yer aldığı, AnkaraMatbuat Umum Müdürlüğü tarafından tasarlanan, F. Bruckmann AG., Münih Grafik İşleri Müesseseleri tarafından Almanya'da basılan, 1937'de yayımlanan Fotoğrafla Türkiye Albümü Cumhuriyet'in çağdaş mimari örneklerinin ve kültür varlıklarının sergilendiği bir eserdir. Fotoğrafla Türkiye Albümü'nde, "Ankara", "İstanbul", "Şehir ve Manzaralar", "Arkeoloji ve Ar", "Ekonomi ve İnşa", "Kültür ve İnsan" olmak üzere altı bölüm bulunmaktadır. Albümde, bu bölümlerle ilişkili olarak Othmar ferschy'nin Türkiye'nin dört bir yanından fotoğrafladığı 153 imaj yer almaktadır. Fotoğrafla Türkiye Albümü'nün "asri" Türkiye'nin "yeni" görüntülerini ekleyebilmek amacıyla oluşturulmuş vidalı bir sistematiği bulunmaktadır. Ankara-Matbuat Umum Müdürlüğü kurumu bu vidalı tasarımı, memleketin "yeni" fotoğraflarının albümde yer alan önceki imajlarla organik bir bütünlük oluşturmasını sağlamak adına tercih etmiştir. Fotoğrafla Türkiye Albümü'nün ön sayfalarında bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı İmparatorluğu'nun "Kültürel Bakımdan", "Sosyal Bakımdan", "Ekonomik Bakımdan" ve "Politik Bakımdan" mukayese edildiği "Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cümhuriyetine" başlığındaki tarihsel metin ile albümün özelliklerinin verildiği "İzahat" metni albümün yazı içeriğini oluşturmaktadır. Albümün metin kısmı ve fotoğraf künyeleri Türkçe, Fransızca, İngilizce ve Almanca olarak yazılmıştır. "Fotoğrafla Türkiye Albümü'nde (1937) Kültür Varlıkları ve Çağdaş Mimarlık" başlıklı yüksek lisans tezi kapsamında söz konusu albüm arkeoloji, sanat ve mimarlık tarihi disiplinleri esas alınarak, başta başkent Ankara olmak üzere "modern Türkiye"nin şehirleri üzerinden dönemin kültürel, sosyal, ekonomi politikaları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Birbiri ardından devrimler yaşayan Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni dönem siyaseti "modern" kavramı üzerinden dönemin gazeteleri paralelinde okunmaya çalışılmıştır. Çalışmanın konusuyla ilgili olarak dönemin gazetelerindeki yazılar taranmış, görüş açısı aynı olan gazetelerden bir seçki yapılmamış, dönemin siyasal algısı açıklanırken bağımsız bir değerlendirme esas alınmıştır. Cumhuriyet döneminin aydınlarının, köşe yazarlarının Fotoğrafla Türkiye Albümü'ne yönelik yaptığı eleştiriler, değerlendirmeler ve tavsiyeler dönemin yurtiçi ve yurtdışı gazetelerinden takip edilmiştir. Görsel propaganda metoduyla oluşturulan Fotoğrafla Türkiye Albümü vasıtasıyla Cumhuriyet Türkiyesi'nin kat ettiği mesafenin görülmesi sağlanmıştır. Cumhuriyet döneminde oluşturulan faaliyetler "Modern Mimari ve Ankara", "Turizm ve Tanıtım", "Ülkenin İmarı" ve "Endüstrileşme" başlıkları altında değerlendirilmiş, Erken Cumhuriyet döneminde oluşturulan mimari eserler ve var olan kültürel miras dönemin politikaları çerçevesinde anlatılmaya çalışılmıştır. Tez kapsamında albümde temsil edilen arkeoloji, sanat ve mimarlık tarihi disiplinlerine ilişkin daha kapsamlı bir değerlendirme yapılabilmesi amacıyla her bir fotoğrafın niteliği, albümde yer alma amacı metin içerisinde değerlendirilmiştir. Teşhir edilen eserlerin künye bilgileri, metin içeriği ve albümde yer alan fotoğraflar çalışmanın"Ekler" bölümünde katalog formunda sunulmuştur. Fotoğrafla Türkiye Albümü'nde, fotoğraflanan bazı mimari ve sanat eserlerinin albüm künyesinde genel bir adlandırma yoluna gidilerek verilen künye bilgileri görsel karşılaştırma yoluyla özelleştirilmiş, yapıların isimleri tespit edilmiştir. Bazı imajların künye bilgilerinde eser isimleri, yer bilgileri gibi yanlış aktarımlar görülmüştür. Eserlerin künye bilgilerine yönelik yapılan bu yanlış aktarımlar dipnotlarda ve metin içerisinde değerlendirilmiştir. Bu çerçevede fotoğraflarda yer alan mimari ve sanat eserlerinin künye bilgilerinin tespiti yapılmıştır. Fotoğrafla Türkiye Albümü'ne yönelik yapılan yorumlarda albümün ve albümde yer alan her bir fotoğrafın Cumhuriyet Dönemi fotoğraf sanatının bir ürünü olarak değerlendilmesi ve bazı albümlerde bulunan eksik fotoğraf sayfalarının Cumhuriyet Dönemi fotoğraf sanatının ürünü olarak sanat mezatlarında yer alması albümün yalnızca bir kültür envanteri niteliğinde olmadığının aynı zamanda bir sanat eseri olarak görüldüğünün kanıtı niteliğindedir. Fotoğrafla Türkiye Albümü, Kemalist Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1923'ten 1936 yılına kadar 13 yıl içinde ortaya koyduğu maddi ve manevi tüm Cumhuriyet faaliyetleri içeriğiyle oluşturulmuştur.Arşiv belgeleri ve dönemin gazetelerinden 1937 yılında yayımlandığı belirlenmiştir. Fotoğrafla Türkiye Albümü'ndeki kültür varlıkları ve çağdaş mimarlık öğeleri Cumhuriyet temsili çerçevesinde değerlendirildiğinde, devrimlerle şekillenen yeni Türkiye'nin modern yapılarına ayrılan bölümün en geniş alanı kapladığı ve "asri Türkiye" temasının vurgulandığı görülmüştür. Cumhuriyet'in fotoğrafik hafızasının temel taşlarından biri olan Fotoğrafla Türkiye Albümü, birbiri ardından gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimleriyle "yeni Türkiye"nin oluşumuna tanıklık etmiştir. Türkiye'nin inşa faaliyetleri, kalkınma faaliyetleri ile dinamik ilerleyişinin ekseriyetle başkent Ankara'da görüldüğü ve Anadolu kentlerinde yorumlandığı albüm bu yönüyle "modern Türkiye"nin fotoğrafik belgelerini ortaya koyan görsel bir "Cumhuriyet antolojisi"dir.
-
ÖgeHelen Filoloji Derneğinin 1861-1911 yılları arası arkeoloji çalışmaları ve bazı üyelerin biyografileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-21) Oglou Emver, İrem Naz ; Ar, Bilge ; 502181101 ; Mimarlık TarihiHelen Filoloji Derneği Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Rum-Ortodoks topluluğunun en tanınmış ve uzun ömürlü cemiyetlerinden biridir. Amacı Osmanlı Rumları arasında eğitim seviyesini yükseltmek ve çeşitli alanlarda bilimsel çalışmalar gerçekleştirmek olan bu derneğin, üyeleri incelendiğinde sadece Rum ve Yunanlılardan ibaret olmadığı daha geniş bir kesime hitab ettiği görülmektedir. Bioloji, kimya, tarih ve arkeoloji gibi alanlarda kollektif çalışmalar yürüten Helen Filoloji Derneği'nin bilimsel çalışmaları, güncel araştırmalarda eğitim faaliyetlerinin gölgesinde kalmıştır. Derneğin arkeoloji çalışmaları, diğer bilimsel faaliyetleri gibi, kapsamlı şekilde çalışılmamış bir konudur. Yerleşik bir mimarlık ve sanat tarihi kuramı bulunmayan ve tarih yazımının milliyetçilikten beslendiği bir dönemde derneğin bünyesinde çok uluslu bir arkeoloji komitesi bulunması, Osmanlı Devleti'nde gerçekleşen erken kurumsal arkeoloji çalışmalarını temsil ettiği için oldukça önemlidir. Burada arkeoloji çok geniş bir anlamda kullanılmıştır. Yunanca kökenli bir kelime olan arkeolojinin 19. yüzyıldaki anlamı, eski şeyleri incelemektir ve komite özelinde bu "şeyler" genellikle o zamana kadar varlığını kısmen de olsa sürdürebilmiş veya yok olmaya yüz tutmuş mimari öğelerdir. Bu nedenle komitenin arkeoloji çalışmaları, dilbilimi, tarih, etnografya gibi bilim dallarından beslenen erken sanat ve mimarlık tarihi çalışmaları olarak yorumlanabilir. Çalışmaya konu olan dönem ideolojik açıdan olduğu kadar, bilimsel açıdan da yenilikleri içinde barındırmaktadır. Komite üyelerince yunan sanatına dair incelenen bu öğeler, çok farklı devirlerden olsa da genellikle Bizans'a odaklanılmıştır. Bizans sanatı derneğin bazı üyeleri için sadece bakir bir araştırma alanıyken, bazıları için anlamı çok daha derindir. Bu durum dönemin birçok önemli araştırmacısının yolunun dernek ile kesişmesini sağlamış, bilimsel çalışmalarına hizmet eden güçlü bir sosyal ağ oluşmuştur. Derneğin kuruluşundan I. Dünya Savaşı'na kadar, cemiyetle aynı adı taşıyan 33 ciltlik bir dergi yayınlanmıştır. Kuruluşundan itibaren dergisinde arkeoloji temalı düzenli bir makale ve konferans akışı yer almaya başlamıştır. Derneğin arşivleri bugün hala kayıp olduğundan, dergisi faaliyetlerini anlamak için en önemli kaynağı oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra ilgili yayında önemli kişiler, onların arkeoloji çalışmaları ve dönem hakkında önemli bilgiler verilmektedir. Çalışma kapsamında dergi incelenerek arkeoloji temalı bilgi ve makaleler derlenmiştir. Bu dergiden elde edilen bilgiler, bazı üyelerin anıları, derneğin ilanlarını ücretsiz olarak yayınlayan Neologos gazetesi ve ilgili kurumların yayınlarıyla da desteklenmeye çalışılmıştır. Tezin amacı, derneğin dergisi ve komite üyelerinin profili incelenerek bir dönemi etkisi altına alan arkeoloji çalışmalarının bir dökümünden çok bu araştırmaların dönemin koşulları ve eski eser algısı ile birlikte ele alıp, genel bir resmini sunmaktır. Derneğin 1861-1911 yılları arası faaliyetlerini kapsayan dergisini inceleyen bu tez aynı zamanda araştırmacılara bu uzun soluklu yayını mimarlık ve sanat tarihi çalışmalarında kullanılabilecek bir kaynak olarak sunmaya çalışmaktadır.
-
Ögeİzmir'de fransız misyoner yapıları(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-08) Güneş, Şilan Berivan ; Cephanecigil, Vesile Gül ; 502181107 ; Mimarlık Tarihiİzmir, coğrafi konumunun sağladığı ticari koşullar ile paralel gelişmiş bir şehirdir. Kuruluşundan itibaren birçok kültüre ev sahipliği yapan şehir, kozmopolit yapısını 20. yüzyıl başlarına değin muhafaza etmiştir. Özelikle 17. yüzyılda artan ve büyük çoğunluğu Hristiyan toplumlar tarafından yürütülen ticari faaliyetler zamanla şehre olan rağbeti arttırmıştır. Nüfus hareketlilikleri ve çeşitli dini toplulukların faaliyet göstermesi ile misyoner cemaatler de şehirde tezahür etmeye başlamıştır. 19. yüzyılda çeşitli imtiyazlardan yararlanan misyoner cemaatler, himayesinde bulundukları devletlere göre çalışmalarını yürütmüşlerdir. Fransa, Osmanlı Devleti ile ilişkilerinde ayrıcalıklı devletlerden biri olmasıyla önemlidir. İlk imtiyazlardan birine sahip olmasının yanı sıra Osmanlı Devleti'nde dini himayeci devlet arayışında da müteşebbistir. Katoliklerin ilk koruyucu devleti vasfına sahip olan Fransa, Osmanlı Devleti'nde faaliyet gösteren misyonerlerin çalışmalarını desteklemiştir. Misyonerler ilk olarak İstanbul'da çalışmalarını yürütmüş, daha sonra ise İzmir'e yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Fransiskenler, Dominikenler, Cizvitler, Lazaristler, Vincent de Paul Hayırsever Kızları, Hristiyan Okulları Erkek Kardeşleri ve Notre Dame de Sion Kız Kardeşleri Osmanlı Devleti bünyesinde faaliyet gösteren Katolik cemaatlerdir. İzmir'e ilk gelen misyonerlerden biri olan Fransızlar ilk yıllarından itibaren en aktif yılları 19. yüzyıl da dahil olmak üzere faaliyetlerini aralıksız sürdürmüşlerdir. Misyonerler, dini girişimlerinin yanı sıra faaliyetlerini yürüttükleri kilise, okul ve hastane gibi kurum yapıları ile bulundukları şehirlerde fiziksel etkiler bırakmışlardır. Tez çalışması kapsamında İzmir'de faaliyet gösteren misyonerlerin inşa faaliyetleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Fransız etkilerinin misyoner yapıları özelinde şehrin fiziksel çevresine olan tezahürüne odaklanarak İzmir'de faaliyet gösteren Fransız Katolik misyoner yapıları incelenmiştir.
-
ÖgeKastamonu ili araç ilçesi örneğinde kırsal mimari(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-02-03) Esen, Hamza ; Ağır, Aygül ; 502161119 ; Mimarlık TarihiOsmanlı Döneminde, Beylikler Dönemi'nin sınırlarını izleyen yönetim yapılanmasında Kızılırmak'tan Sakarya'ya kadar Kuzeybatı Anadolu'nun önemli merkezlerine yakın bir konumda olan Kastamonu vilayeti, Cumhuriyet'in ilanına dek bu bölgenin merkezi durumunu sürdürmüştür. Yüzlerce yıllık üretim, ticaret, sanat, sermaye, eğitim gibi birikime sahip Kastamonu halkının, 20. yy.'da savaşlar ve iç göçler ile eğitimli ve nitelikli insan kaynaklarını büyük bir oranda yitirmiş olması sonucunda, bazı alanlarda toplumsal-kültürel ve ekonomik bakımdan daha da geri gitmiş olduğu görülmektedir. Ülke genelinde gelişen sanayi ve kentleşmenin Kastamonu'da yaşanmaması, ilin ve ilçenin kısmen "doğal" kalmasına olanak sağlamıştır. Kastamonu'nun hemen hemen tüm ilçelerinin kırsal yerleşimleri, nitelikli mimari örnekleri barındırmaktadır. Araç ilçe merkezi, Karabük ve Kastamonu illerinin arasında, ilçenin ortasından geçen D-030 karayolunun kuzey ve güneyinde kuruludur. Araç ilçesine bağlı köylerdeki konutlar, yaşam şeklinin farklılaşmasına bağlı olarak, il ve ilçe merkezindeki konutlardan ayrılır. Bu farklılaşma, daha çok merkezde yaşayanların zemin kat kullanımında belirginlik gösterir. Kentteki konutların zemin kat planlarında çoğunlukla ahır, kiler, samanlık gibi hizmet alanı olan bölümler yoktur. Çoğunun dış cepheleri sıvalıdır. Üst katında çatılı oda örnekleri de olan konutların cephesinde/cephelerinde ise dikey hareketli pencereler ile çıkma düzenleri bulunur. Bölgede en yaygın yapım tekniği "ahşap çatkı karkas" düzeninde yapılan, boşluklarına çeşitli dolgu malzemeleri yerleştirilmiş "hımış" duvar oluşturma tekniği uygulamasıdır. Görkemli geçmişinin izlerini taşıyan mimari miras; kırsal yerleşim yerlerinde de yılların getirdiği birikime sahiptir. Yaptıranın da katkılarıyla inşa edilen usta işi konutlar, günümüzde çoğunlukla harap, yıkık, terkedilmiş veya dönemsel olarak kullanılmaktadır. Kentlilerin yaşadığı toplumsal, teknolojik ve ekonomik değişim süreçlerinden uzakta, yöre insanlarının kendi bilgi deneyimleri ile inşa ettikleri mimariyi konu alan "KASTAMONU İLİ ARAÇ İLÇESİ ÖRNEĞİNDE KIRSAL MİMARİ" başlıklı çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde amaç, kapsam, yöntem ve literatür hakkında bilgi bulunmaktadır. İkinci bölümde, bölgenin tarihsel gelişimi, coğrafi konumu, ulaşım, topografya, iklim, bitki örtüsü, sosyo-kültürel ve ekonomik yapı ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, Araç İlçesi özelinde, her odanın bir "yuva" olarak düzenlendiği tipik yöre özelliklerini taşıyan köy konutları anlatılmıştır. xxii Sonuç bölümünde, bölgenin 'Kırsal Mimarlık' örnekleri değerlendirilmiştir. Yaşam şeklinin değişmesi ve konut kullanımı üzerindeki etkisinin sonucu ile zamana direnemeyen geleneksel kırsal mimarinin "Tehdit Altında Kültürel Varlık" olduğu düşünülmektedir. Yitirilmekte olan Araç ilçesi kırsalının özgünlüğünü hala koruyan geleneksel yapıları, çeşitli yapı örneklerinde incelenmiştir. Alanda bulunan yapılar hakkında çalışmalar, sınırlı da olsa önerileri de içerecek şekilde genel bir yaklaşımla değerlendirilerek ele alınmıştır. Halkın mimarlık kültürünün yansımalarından olan konutlar ve eklentileri ile alandaki ortak kullanıma açık (Camii, Köy odası, Çeşme, Fırın gibi) nitelikli yapıların envanterleri çıkarılmalı ve bir koruma planı oluşturulup bir yerden başlanmalıdır.
-
ÖgeMimari olarak görünür yapısal çelik elemanlarda pasif yangın koruma yöntemlerinin karşılaştırılması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Karaca, Esra ; Büyüktaşkın, Halet Almila ; 799218 ; Mimarlık Ana Bilim DalıSanayi devrimi ile birlikte gerçekleşen teknolojik gelişmeler ve hızlı üretim imkanları sayesinde çelik malzeme, mimari yapılarda kullanılmaya başlanmıştır. Yüksek çekme ve basınç mukavemetine sahip olması, yapım süresinin kısa olması, geri dönüştürülebilirlik özelliği, tasarımda esneklik ve şeffaflık gibi avantajlarından ötürü ise günümüzde inşa edilen yapıların taşıyıcı sistemleri için vazgeçilmez bir malzeme haline gelmiştir. Çelik, birçok yönden avantajlı bir malzeme olmasına karşın bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Yapısal çelik elemanlar, yanıcı özelliğe sahip olmamasına rağmen yüksek sıcaklıklar altında elemanlarda ısıl şekil değişimleri oluşmakta ve yapının yük taşıma kapasitesinde hızlı bir düşüş gözlenmektedir. Bu olumsuz özelliği, çeliğin mimari olarak görünür şekilde kullanıldığı yapılarda çok daha büyük bir sorun meydana getirmektedir. Bu yüzden, yapı içerisinde bulunan kullanıcıların ortamdan tahliye edilmesi ve yangının kontrol altına alınabilmesi için süre kazanmak amacıyla mimari olarak görünür çelik taşıyıcı elemanların yangın güvenliğinin sağlanması büyük önem teşkil etmektedir. Tez çalışması yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm olan giriş bölümünde tez çalışmasının amacı, kapsamı ve çalışma sürecinde izlenen yöntem hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde, mimari olarak görünür yapısal çelik elemanlar ele alınmıştır. Mimari olarak görünür yapısal çelik elemanların yapılarda kullanımının farklı yüzyıllar ve mimarlık akımlarının etkisi altında gerçekleşen tarihsel gelişimine değinilmiştir. Bu türdeki çelik elemanların belirli kriterlere göre sınıflandırılması hakkında bilgi verilmiştir. Buna paralel olarak, çelik taşıyıcı elemanların mimaride kullanımının avantaj ve dezavantajlarına yer verilmiştir. Bu elemanların en büyük dezavantajlarından biri olan yangın dayanımı özellikleri, tez kapsamında ele alınarak tezin ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak irdelenmiştir.Üçüncü bölümde, yangın ile ilişkili genel kavramlar ve çelik taşıyıcı elemanların yangına karşı dayanımı ile ilgili tanımlar ele alınmıştır.
-
ÖgeŞehir planlamanın kurumsallaşmasında bir kamu mimarı: Mithat Yenen (1908-1987)(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-10-12) Keçebaş, Ayşe Bilge ; Cephanecigil, Vesile Gül ; 502201101 ; Mimarlık TarihiCumhuriyet Dönemi'nde savaştan çıkan ülkenin hızla kalkınması ve modernleşmesi için ekonomik kalkınmanın yanı sıra şehirlerin imarı ve planlanmasına da önem verilmiştir. Geç Osmanlı Dönemi'nde başlanan kent planlamanın kurumsal hale getirilmesi ve yasal düzenlemelerle kurallara bağlanması Cumhuriyet Dönemi'nde de devam etmiştir. Bu kurumsallaşma süreci, şehir planlama anlayışının oluşması için önem teşkil etmesine karşın, modern dönem mimarlık tarihi yazınında bu sürecin şekillenmesinde görev alan kamu mimarlarının, şehir plancıların ve teknik elemanların isimlerine nadiren rastlanmaktadır. Halbuki, günümüze kadar gelen ve hala şekillenmekte olan şehir planlamanın kurumsallaşması sürecine kimlerin, nasıl bir birikimle ve hangi eylemlerle yön verdiğinin anlaşılması, geleceğe yönelik şehir planlama politikalarının oluşturulması için önem arz etmektedir. Çalışmanın amacı 1930'lardan 1970'lere kadar şehir planlamada yeni kurumların oluşması, geliştirilmesi ve teknik elemanların yetiştirilmesine katkı sağlamış öncü figürlerden biri olan Mithat Yenen'in şehir planlamaya katkısını ve şehir planlama anlayışını tanımlamaya çalışmaktır. Bunu yapmak için ikincil literatürün yanı sıra aile arşivi, çeşitli bakanlık ve kurumların arşivleri, kanun ve talimatname metinleri, yayınlanmış imar planı izah raporları, dönemin süreli yayınları kullanılarak hem dönem içindeki gelişmeler hem de Yenen'in üretimleri ortaya çıkarılmıştır. Mithat Yenen, 1908 yılında Selanik'te doğmuştur. Lise eğitimini 1920-1928 yılları arasında İstanbul Erkek Lisesi'nde almıştır. 1929-1935 yılları arasında Stuttgart Teknik Üniversitesi'nde mimarlık eğitimi almıştır. Burada 1901 yılından itibaren Deutscher Werkbund üyesi Theodor Fischer'in başlattığı eğitim reformu ve daha sonra Paul Bonatz ve Paul Schmitthenner'in ders programların yaptıkları staj zorunluluğu, şehir planlama ve konstrüksiyon bilgisi gibi derslerin eklenmesi gibi uygulamalar sayesinde mimaride pratik ve uygulamaya dayalı bir eğitim almıştır. Öğrencilik yıllarında karşılaştığı Paul Bonatz, Paul Schmithenner, Heinz Wetzel, Ernst Egli gibi isimler mimarlık ve şehir planlama anlayışının gelişmesine katkı sağlamıştır. 1935 yılında Stuttgart'tan mezun olan Yenen, 1936 yılında Ankara'da Dahiliye Vekaleti'ne bağlı Belediyeler İmar Heyeti'nde önce şehircilik mütehassısı daha sonra Teknik Müdür olarak çalışmaya başlamıştır. Bu sırada Anadolu'yu gezerek Türk şehirlerini araştırma fırsatı bulan Yenen, fotoğraflar ve eskizler yardımıyla Türk şehirlerini ve özelliklerini derleyerek çeşitli süreli yayınlarda ve konferanslarda araştırmalarını sunmuştur. 1941 yılında Belediyeler İmar Heyeti'nde İmar Şefi olarak görev yapmıştır. Bu dönemde devlet tarafından 1930 Belediyeler Kanunu'ndan beri süregelen, imar ve planlamanın kurumsal hale gelmesini sağlamak amacıyla bir dizi yasal düzenlemeye gidilmiştir. 1945 yılında Belediyeler İmar Heyeti ve Belediyeler Bankası'nın bir araya getirilmesiyle kurulan İller Bankası'nda Teknik İşler Müdürü, 1949'da ise genel müdür yardımcısı olmuştur. Bu sırada 1930'larda imar ve planlama için yapılan mevcut düzenlemelerin uygulanmasında aksaklıklar yaşanmıştır. Bu nedenle bu durumu çözmeye yönelik yeni talimatnameler yayınlanmıştır. Mithat Yenen de bu talimatnamelerin açıklayıcılarından biridir. 1950'lerde talimatnamelerin imar planlarını yarışmalara bağlaması üzerine, bu tür yarışmaların sayısı artmış ve Mithat Yenen de birçoğunda jüri üyesi olarak yer almıştır. 1945'teb itibaren mevcut imar kanunlarının gündemdeki sorunlara cevap veremediği eleştirileri artmıştır. 1950'lerin sonunda ise hem kurum teşkilatında hem de yasal düzenlemelerde yeniliğie gidilmiştir. 1956 yılında yeni İmar Kanunu çıkarılmıştır. 1958 yılında ise mevcut şehir planlama kurumlarını bir araya getirecek daha merkezi bir kurum ihtiyacı olduğu göz önünde bulundurularak İmar ve İskan Bakanlığı kurulmuştur. Kuruluş kanununda Mithat Yenen de görev almış, kurumun teşkilatlanmasında önemli rol oynamıştır. 1958-1960 yılları arasında kurumun Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü'nün başında görev almış, 1960-1966 yılları arasında ise İmar ve İskan Bakanlığı Müsteşarı olmuştur. 1956 yılında başlayan Menderes imarı ile birlikte şehir planlama gündeminin büyük bir kısmını meşgul eden İstanbul'un imarında 1958 yılından itibaren Mithat Yenen de görev almıştır. 1958 yılında İller Bankası'na bağlı İstanbul Planlama Müdürlüğü'nü kurmuştur. Büronun müşaviri Piccinato, genel müdürü Cevat Erbel'dir. Büro, 1963 yılına kadar İstanbul ve Doğu Marmara Bölgesi üzerinde çalışarak Geçit Devri Nazım Planı ve Doğu Marmara Bölgesi Ön Planı'nı ortaya çıkartmıştır. Her iki çalışma da sonraki yıllarda gündeme gelecek olan İstanbul Nazım Plan çalışmalarının esaslarını belirlemiş, yapılan güncel duruma ilişkin araştırmalar nazım plan projesi için altlık oluşturmuştur. Bu dönemde Yenen, sıklıkla bölge planlamanın İstanbul gibi metropol şehirler için önemini vurgulamıştır. 1966 yılında bakanlıktaki müsteşarlık görevinden ayrılan Yenen, Büyük İstanbul Nazım Plan bürosunu kurmuştur. Doğu Marmara Bölge Planlama bürosundaki ekiple kurulan büro, projenin ilk taslağını 1971 yılında tamamlamıştır. Daha önce benimsenen desentralizasyon esaslarını içeren proje, yurt dışındaki farklı kurumlardan maddi ve teknik destek alınması, Boğaz Köprüsü ve metronun inşası tartışmaları nedeniyle kamuoyunun gündemini meşgul etmiştir. 1971 yılında yapılan araştırmaların eksikliği nedeniyle proje yeterli düzeyde bulunmamıştır. Yenen, 1974 yılında emekliye ayrılıncaya kadar büroda baş danışman olarak çalışmıştır. Şehir planlamanın düzenleyen, organize eden ve karar veren tarafında yer alan Yenen'in fikirlerini uygulamaya geçirdiği projeleri de mevcuttur. Bilinen tek imar planı projesi 1944 yılındaki Simav Kasabası imar planıdır. Planda kentin dokusuna zarar verilmemeye çalışıldığı görülmektedir. Ek olarak bilinen iki adet konut projesi bulunmaktadır. Bunlar "Kavaklıdere'de bir apartman" projesi ve Ankara Gölbaşı'nda bulunan ve ailesi tarafından uzun yıllar kullanılan Haftasonu Evi'dir. Yenen, 1950'li yıllarda nüfus artışıyla birlikte Ankara'da ucuz konut ihtiyacnın artışıyla birlikte devlet teşvikiyle sayıları artan, bu nedenle planlamanın da bir parçası sayılabilecek olan yapı kooperatiflerinden bazılarının vaziyet ve parselasyon planlarını üstlenmiştir. 1951-1957 aralığında çeşitli dönemlerde tasarlanan ve uygulanan bu projeler Ankara Türk Eti Yapı Kooperatifi, Ankara Baraj Evleri Yapı Kooperatifi, Kavacık Ucuz Subayevleri, İlbank Blokları, Kalaba Mebusevleri olarak sayılabilir. Araştırma bulguları göstermektedir ki, 1930'lardan itibaren şehir planlama faaliyetleri kurumların işlevleri bir araya getirilerek ve çeşitli yazılı düzenlemeler vasıtasıyla merkezileştirilmeye ve sistemli hale getirilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte mevcut kurumsallaşma sürecinde ve devlet adına gerçekleştirilen projelerde görev alan kamu mimarlarının görünürlükleri özel sektördeki proje müelliflerinin aksine sınırlıdır. Cumhuriyet Dönemi şehir planlama sürecinin hem teknik hem de yönetim kısmında bulunan Mithat Yenen de uygulayıcı olmaktan ziyade kurucu, organize edici, karar verici ve eğitici kimliğiyle bir kamu mimarı profili çizmektedir.
-
ÖgeTaşucu Körfezi Dana Adası'nda Kilise V(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-25) Erdemci, Nur ; Ar, Bilge ; Varinlioğlu, Günder ; 502181108 ; Mimarlık TarihiTez kapsamında, antik dönemde Kilikya olarak adlandırılan bölgede yer alan Dana Adası'ndaki Kilise V olarak adlandırılan yapı ele alınmıştır. Günümüzde Mersin ili Silifke ilçesi sınırlarında kalan Taşucu Körfezi'nde yer alan adalardan Dana Adası bünyesindeki dini mimari yapılarından Kilise V'te çok sayıda mimari plastik parça tespit edilmiştir. Bu bağlamda, alanda, Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması (BOGA) kapsamında arazi çalışmaları yürütülmüş ve yüzey araştırmasının 2018, 2019 ve 2021 sezonlarında kilise ziyaret edilmiş, detaylı mimari belgeleme çalışmaları yapılmış ve kapsamlı bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Tezin ilk bölümünde, tezin amacı anlatılmış, Dana Adası içerisinde Kilise V'in önemi de belirtilerek neden bu konunun seçildiği belirtilmiştir. Yine ilk bölümde, Kilise V'te ve yakın çevresinde yer alan mimari plastik parçaların belgelenmesi anlatılmıştır. Kilise V'te yer alan mimari plastik eserlerin Agisoft Metashape programı kullanılarak ve Structure from Motion yöntemi ile 3 Boyutlu modellemesinin yapılması ve parçaları belgeleme yöntemi ele alınmıştır. Tezin ikinci bölümünde Kilikya Bölgesi ve Dana Adası başlığı altında Kilikya Bölgesi'nin tarihinden, Erken Hristiyanlık dönemi kiliseleri de ele alınarak bahsedilmiştir. Yine aynı bölümde, Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması'nın kapsamı ve çalışma alanı özetlenerek Kilise V'in içerisinde bulunduğu Dana Adası hakkında bilgi verilmiştir. Tezin üçüncü bölümünde, Kilise V'te gerçekleştirilen arazi çalışmaları sırasında tespit edilen kalıntılar tanımlanmıştır ve kilisenin plan özellikleri anlatılmıştır. Kilisenin ayakta kalmış herhangi bir duvarı olmadığından, kilise planı, yapıdan geriye kalan duvar kalınlıları bağlamında okunabilmiş ve plan bağlamında kilise ele alınmıştır. Kilisenin plan özellikleri incelendikten sonra Kilikya Bölgesi'nde 5. yüzyılda inşa edilmiş kilise yapılarının planları incelenmiş ve Kilise V'e plan bakımından benzerlik gösteren kiliseler belirlenmiştir. BOGA kapsamında gerçekleştirilen arazi çalışmaları sırasında tespit edilen apsis kalıntısı, tonoz parçası, künk parçaları, kiremit parçaları ve kaplama levhası olabilecek mermer parçalar incelenmiştir. Tezin dördüncü bölümünde, Kilise V'te yer alan mimari plastik eserler dört başlık altında anlatılmıştır. Kilise V'te yer alan levhalar, sütun kaideleri ve kaide tabanları, sütunlar ve sütun başlıklarından bahsedilmiştir. Her ne kadar kilise yalnızca temel seviyesinden okunabiliyor olsa da kilisedeki mimari plastiklerin sayıca zengin olması sebebiyle kilise ile ilgili bilgi edinmek mümkün olmuş ve bu mimari plastiklerden yapı ile ilgili bilgi edinilebilmiştir. Tezin beşinci bölümünde, Kilise V'te yer alan mimari plastik unsurların kataloğu sunulmuştur. Bu katalogda, mimari plastiklerin görselleri, türleri, malzemeleri, buluntu yerleri, tanımları, tarihlendirmeleri ve boyutları yer almaktadır. Mimari Plastik Kataloğu'nda yer alan mimari plastikler için, bu mimari plastikler üç boyutlu modellendikten sonra bu mimari plastik parçaların her birinin orthophotosu hazırlanmış ve kataloğa eklenmiştir. Mimari plastik elemanlar metin içinde detaylı tanımlanmış olsa da daha sonra yapılacak araştırmalarda temel alınabilmesi için katalog içerisinde mimari plastikler detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Tezin amacı, Kilise V bünyesinde yer alan ve ilk kez BOGA'nın 2018 sezonunda araştırılan, sayıca zengin mimari plastik eserleri belgelemek ve bu belgeleme ile birlikte bezeme, boyut gibi özellikler bakımından yapıyı inceleyip benzer mimari plastik eserlerle karşılaştırmaktır. Sütun başlıklarına odaklanıldığında, özellikle de bu başlıklar üzerindeki bezeme kompozisyonu incelendiğinde, Kilise V'i 5. yüzyıla tarihlendirmek mümkün olmuştur.