GSSET- Environmental Biotechnology Graduate Program - Master Degree
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Altınbaş, Mahmut" ile GSSET- Environmental Biotechnology Graduate Program - Master Degree'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBiohydrogen production from organic wastes using anaerobic membrane bioreactor(Institute of Science and Technology, 2012) Hasanoğlu, Aysel ; Altınbaş, Mahmut ; 335677 ; Environmental Biotechnology ProgrammeFuel production from biomass, which is an important issue nowadays is an emerging process. Biomass is generally used as substrate, to produce fuels such as ethanol, biomethane, biodiesel. Anaerobic processing is a treatment way for industrial, food processing and agricultural originated waste/wastewaters. Methane, which is produced during anaerobic treatment have an economical value utilized as heat and electricity.The aim of the present study is to biohydrogen production from dinner hall wastes by using membrane modules. For that purpose, lab-scale anaerobic membrane bioreactors operated in thermophilic temperatures. Food wastes supplied from İTÜ dinner hole, grinded by using grinders.Four different operating conditions were tested during this study. Membrane bioreactor system initially operated using two complete mixing reactors sequentially with a total volume of 10L and PP MF membranes were installed in the second stage of the reactor. In the second operating period, second reactor was discarded and PP membranes were transferred to the first stage.
-
ÖgeÖn Arıtılmış Deponi Sızıntı Suyunda Mikroalg Büyütülmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-08-27) Metin, Umut ; Altınbaş, Mahmut ; 10085921 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyGünümüzde, modern Dünya’nın yüzleşmek zorunda olduğu en büyük sorunlar atıkların bertaraf edilmesi süreçlerinin sürdürülebilir kalkınma hedefini sağlanaması için gittikçe yetersiz hale gelinmesi vedurmadan artmaya devam eden enerji ihtiyacını karşılayacak uygun bir kaynağa sahip olunamamasıdır. Günümüzde içinde yaşadığımız çevrenin dengesinin korunarak sürdürülebilirliğin sağlaması, alıştığımız hayat tarzının devam ettirilebilmek için önemlidir. Bu sebeple doğal kaynakların korunması büyük önem teşkil etmektedir. Özellikle sınırlı su kaynaklarının korunması dikkat edilmesi gereken bir konudur. Bu sebeple hali hazırda kirlenmiş suların temiz su kaynaklarına doğrudan verilmemektedir. Kirlenmiş sular, başta içersindeki organik karbondan, bulanıktan, askıdaki katı maddedelerden, renkten, kokudan, azot, fosfordan ve ağır metalden arındırılmaktadır. Fakat her ne kadar organik karbon giderimi belli standartlara oturtulmuş olup neredeyse tamamen giderimi gerçekleştirilmesine rağmen, azot ve fosfor için böyle bir standarttan bahsetmek mümkün değildir. Azot ve fosfor giderimi 3. aşama arıtım olarak adlandırılmakta olup birçok artım tesisi bu gelişmişlikte olmadığı gibi olan tesislerde ise bu arıtım süreçleri karmaşık olup arıtım maliyetlerini yükseltmektedir. Biyoljik azot ve fosfor giderim sistemleri karmaşık olup, kimyasal giderim süreçleri ise daha farklı kirlenmelere sebep olabilmektedir. Bu maddelerin temizlenmeden alıcı ortamlara alınması ise alıcı ortamlarda ötrofikasyona sebep olmaktadır. Bunun sonucunda sınırlı su kaynakları kirlenerek hem içme ya da diğer amaçlar sebebiyle kullanılmasını engellemekte, hem de alıcı ortaın ekosistemini yok ederek bizi doğrudan ya da dolaylı olarak ekonomik kayba sebepolmaktadır. Dolayısyla bu maddelerin kirlenmiş sulardan daha etkili ve eknomik bir yöntem ile gideriminin yönteminin bulunması gerekmektedir. 2010 yılı verilerine göre Dünya enerji ihtiyacının %79,7'si fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. 2011 yılı verilerine göre, tahminler eğer yeni bir kaynak bulunmadığı takdirde petrolün 35 yıl, doğalgazın 37 yıl, kömürün ise önümüzdeki 107 yıl içinde tükeneceğini göstermektedir. Tükenmeye yüz tutmuş bu kaynakların yerine yenisi konunması şarttır. Bu enerji açığının giderilebilmesi için yenilenebilir ve çevre dostu enerji kaynakları geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, fosil yakıt kullanımı atmosferde CO2 birikmesine, ve dolayısyla sera etkisine sebep olması ve bu etkinin iklim değişikline yol açması büyük bir sorun teşkil etmektedir. Yenilenebilir birçok farklı enerji kaynağı olmasına rağmen biyoyakıtlar üretilmesi için yüksek teknoloji gerekmemesi ve hali hazırda kullanımda olan sistemler değişikliğe gidilmeden ya da çok az değişiklik gerekterimesi sebebiyle diğer kaynaklardan 1 adım öne çıkmaktadır. Birçok farklı biyoyakıt tipi vardır. Bunlara örnek olarak biyohidrojen, bioyogaz, singaz, biyoethanol ya da diğer biyoalkoller, biyodizel veya yeşil dizel örnek verilebilir. Bu farklı kaynaklar 3 farklı grupta yoğunluklarına göre gaz biyoyakıtlar, düşük yoğunluklu (ve düşük moleküler ağırlıklı) sıvı biyoyakıtlar ve yüksek yoğunluklu (ve yüksek moleküler ağırlıklı) sıvı biyoyakıtlar olarak sınıflandırılabilir. Gaz biyoyakıtlar birim kütle başına en fazla enerji içeriğini sahip olmasına rağmen, depolamanın ve taşımanın sorunlu olması bunları biyoyakıtlar arasında ilk tercih olmasına engel olur. Düşük yoğunluklu sıvı biyoyakıtlar birim kütle başına üç tip biyoyakıt arasından en az enerji içeriğine sahip olması sebebiyle tercih edilebilirliğini azaltır. Yüksek yoğunluklu biyoyakıtlar hem birim kütle başına düşük yoğunluklu sıvı biyoyakıtlardan daha yüksek enerji sahip olması ve gaz biyoyakıtların doğasında olan sorunlara sahip olmaması sebebiyle, biyoyakıt çeşitleri arasından en tercih edilebilcek olandır. Yüksek yoğunluklu sıvı biyoyakıtlar arasından biyodizel en geniş kullanım alanı olan ve gelecek vaad eden bir yakıt türüdür. Biyodizel, petrol kaynaklı dizele eşdeğer olarak kullanılabilir bir yakıttır. Günümüzde, biyodizel günümüzde büyük çoğunlukla yağ içeriği yüksek kültür bitkilerinden elde edilir. Ayrıca mikroalgal ve selülozik bir biyokütleden de biyodizel üretimi vardır. Fakat bunlardan yapılan üretim daha çok pilot ölçekli olup, toplam biyodizel üretimi içindeki hacmi %1’den azdır. Yağ içeriği yüksek kültür bitkilerinin biyodizel üretiminde kullanılması yukarıda bahsedilen sorunlara çözüm olmasına rağmen yeni bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Bu sorun, gıda kaynağı olabilecek olan kaynaklar yakıt olarak kulanılması sorunudur. Dahası Dünya genelinde sadece taşımacıklıkta kullanılan yakıta eşdeğer biyodüzel üretmek için Dünya’daki bütün tarım alanları bile yetersiz gelmektedir. Dolayısıyla yağ içeriği yüksek kültür bitkilerinin biyodizel üretiminde kullanılması karşılaştığımız sorunu çözmekte yetersizdir. Fakat, eğer biyodizel üretiminde mikroalgal biyokütlenin kullanılması durumunda bu sorun ortadan kaldırabilmekte, ayrıca mikroalglerin kültür bitkilerinden çok daha hızlı büyüme yeterliliğine sahip olması, yetişitirilmesinde verimli tarım alanlarına ihtiyaç duyulmaması, atık ve kirlenmiş sularda büyüyebilme yetenekleri gibi karakteristik sahip olduğu birçok faklı özellikten dolayı mikroalgal biyokütledenbiyodizel üretimini çok daha verimli hale getirmektedir. Bütün bu sahip olduğu avantajlara ve 1960’lardan beri süre gelen iyileştirme çalışmalarına rağmen, mikroalgal kütleden ekonomik olarak petrol kaynaklı dizelden ile rekabet edebilir biyodizel üretimi gerçekleştirilememiştir. Bunun başarılamasının en asıl sebebi ise teknik olmaktan ziyade mikroalgal biyokütleden biyodizel üretim maliyetlerinin yüksek olmasıdır. 1960 yılınden beri yapılan çalışmalar göstermiştir ki hali hazırda birçok farklı etmenden kaynaklanan yüksek maliyet sorunu, sorunların sadece biri ya da bir kısmının çözülerek aşılamıyacağını göstermiştir. Bu maliyet sorununun çözülebilmesi çözülmesi gereken sorunlar şöyle sıralanabilir. İlk olarak mikroalg üretim sürecinde besi yerinde kullanılcak besin maddelerinin daha ucuza temini ve yine mikroalg üretimin içinde gerçekleştiği fotobiyoreaktörin yüksek büyüme verimini yüksek olmayan maliyetler gerçekleştirilebilcek şekilde tasarımlanması sağlanmalıdır. İkinci olarak biyodizel üretiminde kullanılacak mikroalgal biyokütlenin hasat ve yağ çıkarılması işlemlerinin, dahası bu yağın biyodizele dönüşümünü sağlayan transesterifikasyon maliyetlerinin düşürülmesi sağlanmalıdır. Üçüncü olarak, biyorafineri üretim modeli uygunlmalı yani düşük değerlikli bir ürün olan biyodizel üretimi yapılırken, mikroalglerin sentezlediği bilindiği birçok farklı yüksek değerlikli madde yağ hasadı yapıldıktan sonra kalan biyokütleden katma değer üretme amacıyla bu yüksek değerlikli maddelerin saflaştırması gerçekleştirilmedilir. Dördüncü olarak ise tümleşik tesis yaklaşımın gerçekleştirimesi gerekmektedir. Yani, örneğin, mikroalg üretimi yapılırken, mikroalglerin büyümesi olan CO2 kaynağı tümleşik tesiste bulunan termik santralin baca çıkış gazından karşılanmalı, böylelikle besi yerinde kullanılcak besin maddedis olan CO2 elde edilmiş olacak iken, aynı zamanda tesis baca filtreleme masrafların kurtulacak ve dolayı bu duruda biyodizel maliyetlerinin düşmesine katkıda bulunacaktır. Son olarak ise, mikroalglerin kendi doğalarından kaynaklanan sınırlandırmalar genetik mühendisliği yöntemleri aşılarak çok daha verimli suş elde edilmesi gerekmektedir. Yukarıda değilen sorunla çözüm üretebilme amacıyla geniş kapsamlı bir çalışmanın ilk aşaması olarak Synechocystis sp. PCC 6803 alg türü değişik oranda seyreltilmiş ön arıtımı gerçekleştirilmiş sızıntı suyunda büyümesi gözlemlenmiş, kültürleme işleminin bitiminden sonra azot ve fosfor giderim oranları tespit edilmiştir. Burda besi ortamı olarak ön arıtılmış sızıntı suyu seçimiyle üretim sürecinde besi yerinde kullanılcak besin maddelerinin masrafsız temini sağlanmış, ayrıca bu kirlenmiş suda bulunan azot ve fosforun giderilmesi için yeni bir yöntem önerilmiş olmaktadır. Ayrıca, tümleşik tesis yaklaşımı çerçevesine uygun olarak hem biyodizel üretimi hem de atık giderimin gerçekleştirilip gerçekleştirilemiyeceği gözlenmesi amaçlanmıştır. Yüksek büyüme yeteneğine sahip, genetik haritası hali hazırda çıkartılmış, uyum sağlama yeteneği yüksek olan ve genetik müdahele için kullanılması gereken araçları iyi tanımlanmış Synechocystis sp. PCC 6803 türü suş iyileştirilmesi amacının daha kolay gerçektirilebilesine olanak sağladığı için seçilmiştir. Synechocystis sp. PCC 6803 türü %20, %40, %60, %80 ve %100 oranın derişimlerde ön arıtılmış sızıntı suyu içeren besi ortamlarında büyütülmüştür. Kültürlerimiz 32±2°C sıcklığında, içerisine 1 L/dk miktarında hava verilerek, 100-300 değerleri arasında değişen soğuk beyaz led ışık altında 24 saat kesintisiz aydınlatma altında 500 saat süreyle büyütülmüştür. Karıştırma, kültür içersine verilen havalandırmanın şiddetiyle sağlanılmıştır. Kültürler 1’lik erlenler içersinde büyütülmüş olup başlangıç kültür hacmi ise 500 ml’dir. Her farklı derişim 4’lü tekrar yapılarak çalışılmıştır. Büyüme 680 nm’de optik yoğunluk ölçülerek yapılmıştır. Her farklı derişim için optik yoğunluk-zaman grafiği çıkartılmıştır. Ayrıca, her farklı derişim için özgül büyüme hızı ve ikiye katlanma süresi hesaplanmıştır. Ayrıca “optik yoğunluk-toplam askıda katı madde (TAKM)” grafiğinden elde edilen değerler ile her bir besi yerinde üretien teorik TAKM değeri hesaplanmıştır. Ön arıtımı yapılmış sızıntı suyunun ve besi yerlerinin büyütmenin başlangıcında ve bitişinde olmak üzere karakterizasyonu yapılmıştır. Total kjeldahl azotu, amonyok azotu, ortofosfat, toplam askıda katı madde, uçucu askıda katı madde, pH ve alkanite değerleri hesaplanmıştır. Total kjeldahl azotu, amonyok azotu ve ortofosfat tayini standart yöntemler kullanılarak gerçekletirildi. Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre artan sızıntı suyu derişimi ile birlikte kültürlerde gözlmelenen büyümenin azaldığı gözlemlenmiştir. Seyreltilmemiş sızıntı suyunda (%100 derişim) ise büyümenin nerdeyse tamamen baskılandığı gözlemlenmiştir. Dolayısıyla bu derişimdeki ölçümler sonuçlara katılmamıştır. %20 derişimde en yüksek gözlemlenen OD680 değeri 1,816, %40 derşimde en yüksek gözlemlenen OD680 değeri 1,0893, %60 derşimde en yüksek gözlemlenen OD680 değeri 0,8146 ve %80 derşimde en yüksek gözlemlenen OD680 değeri 0,578’dir. %20 derişimde bulunan özgül büyüme hızı 0,00753 h-1 ve ikiye katlanma süresi ise 91,95 saat, %40 derişimde bulunan özgül büyüme hızı 0,008868 h-1 ve ikiye katlanma süresi ise 78,35 saat, %60 derişimde bulunan özgül büyüme hızı 0,00937 ve ikiye katlanma süresi ise 73,95 saat, ve %80 derişimde bulunan özgül büyüme hızı 0,014088 ve ikiye katlanma süresi ise 49,19 saattir. %20 derişimde gözlemlenen TKN giderim oranı %51,819, amonyak ozanı giderim oranı %28,855 ve organik azot giderim oranı ise 90,33’dir. %40 derişimde gözlemlenen TKN giderim oranı %44,57, amonyak ozanı giderim oranı %19,36 ve organik azot giderim oranı ise 86,85’dir. %60 derişimde gözlemlenen TKN giderim oranı %40,603, amonyak ozanı giderim oranı %14,88 ve organik azot giderim oranı ise 83,72’dir. %80 derişimde gözlemlenen TKN giderim oranı %20,196, amonyak ozanı giderim oranı %7,473 ve organik azot giderim oranı ise 41,53’dir. %20 derişimde gözlemlenen ortofosfat giderim oranı %94,88, %40 derişimde gözlemlenen ortofosfat giderim oranı %96,69, %60 derişimde gözlemlenen ortofosfat giderim oranı %89,22, ve %80 derişimde gözlemlenen ortofosfat giderim oranı %88,08’dir. Yapılan çalışmalrın sonuçlarına göre sonuçlara göre ön arıtıma tabi tutulmuş sızıntı suyunda gözlemlenen büyüme oranlı istenilen seviyede olmadığı gözlemlenmiştir. Yüksek fosfat giderimi gözlemlenmiştir. Fakat başlangıç fosfor derişim düşük olduğun gözlemlenen değerlerin yüksek olması beklenen bir durumdur. Yeterince büyüme olmadığı için tam olarak azot giderimi gerçekleştirilememiştir. Organik azot giderimin yüksek olmasının sebebi olarak ise heterotrofik büyümenin varlığı olduğu düşünülmektedir.