LEE- Şehir ve Bölge Planlama-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Gülersoy Zeren, Nuran" ile LEE- Şehir ve Bölge Planlama-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKent planlamada sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi için bir model önerisi: Ankara Dikmen Vadisi örneği(Graduate School, 2023-05-29) Atalay, Hilay ; Gülersoy Zeren, Nuran ; 502082806 ; Şehir ve Bölge PlanlamaSürdürülebilirlik kavramı; dünyanın evrensel sorunlarına çözüm üretme amacıyla geliştirilmiş olmakla birlikte, kuramsal ve uygulamaya yönelik ilkeleriyle bir çok farklı alanda önemli bir konu haline gelmiştir. Sürdürülebilir gelişmenin kuramsal ve kavramsal altyapısında; çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin bütünleşik, birbiri ile ilişkili olarak değerlendirilmesi önemli bir gerekliliktir. 1980'li yıllarla birlikte, kentsel nüfusun hızla artmasıyla ve küreselleşme süreciyle birlikte kentler, hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiştir. Bu süreç hem kentsel alanların tahrip olmasına hem de kentler arasında çekim merkezi olmak için bir rekabet ortamı oluşmasına neden olmuştur. Bu tahribat kentlerde; fiziksel, sosyal ve ekonomik tahribatlara neden olmuş ve kentlerin tüm bileşenleri ile sağlıklaştırılması ihtiyacını doğurmuştur. Kentlerin yeniden yapılandırılması sürecinde, sürdürülebilir politikalar uygulanmaya başlamıştır. Kentlere yapılan müdahalelerde, sürdürülebilirliğin çoğunlukla çevresel ve ekonomik bileşenine odaklanılması; sosyal boyutunun göz ardı edilmesiyle kentlerde, mekân organizasyonunda eşitsizlik, yetersizlik, güvensizlik, sosyal dışlanma ve sosyal bütünlüğün sağlanamaması gibi bir çok sorun oluşmuştur. Kent planlamada sürdürülebilirliğin sağlanmasında, çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik boyutlarına bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliğinden yola çıkılarak, değişen koşullar karşısında sürdürülebilir kentler/kentsel alanlar oluşturulmasında sosyal sürdürülebilirliğin kavramsal altyapısının oluşturulmasının bir gereklilik olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada Türkiye'de kentlere yapılan müdahalelerde, kentsel projelerin çoğunlukla fiziksel ve nadiren de ekonomik yapıdaki sorunlara çözüm arayışında olmasıyla sınırlı kalmasına ve mekânsal sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için sosyal yapının dikkate alınmayıp yok sayılması problemine odaklanılmaktadır. Bu problemden yola çıkılarak, tez çalışmasında "Kent planlamada Türkiye için sosyal sürdürülebilirlik kriterleri, hedefleri, göstergeleri nelerdir ve sosyal sürdürülebilirlik hangi yaklaşım ve planlama yöntemi ile ölçülür ve değerlendirilir?" temel sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu kapsamda araştırmanın amacı; bütünsel bir yaklaşımla, kentlerin sürdürülebilirliğinin sağlamasında Türkiye için sosyal sürdürülebilirlik kriterlerini, hedeflerini, göstergelerini belirlemek ve kent planlamada Türkiye'de uygulanabilecek sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi için bir model geliştirmektir. Beş bölümden oluşan araştırmanın birinci bölümü olan giriş bölümünde; çalışmanın temel sorunsalı ve problemi açıklanmaktadır. Bu bağlamda; araştırmanın amacı, hedefleri, araştırma sorularının aktarılmasının ardından, araştırmanın kapsamı ve yöntemi bu bölümde sunulmaktadır. Araştırmanın "Sürdürülebilirlik Kavramı ve Kent Planlama" başlıklı ikinci bölümünde; sürdürülebilirliğin kuramsal ve kavramsal altyapısının sunulmasıyla "Sürdürülebilirlik kentsel sistemlerle nasıl ilişkilendirilir? araştırma alt sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu kapsamda; sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkışı ve gelişimi, sürdürülebilirlik bileşenleri, sürdürülebilirlik ve kent planlama konuları çalışmanın amaç ve hedefleri kapsamında değerlendirilmektedir. Araştırmanın "Sosyal Sürdürülebilirlik Kavramı, Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi" başlıklı üçüncü bölümünde; araştırmanın temel konu alanını oluşturan sosyal sürdürülebilirliğin kuramsal ve kavramsal altyapısı sunulmaktadır. "Sosyal sürdürülebilirlik kavramı ile kent planlama nasıl bir etkileşim içerisindedir? araştırma alt sorusunun cevaplaması için; literatür taraması sonucunda, sosyal sürdürülebilirlik kavramını tanımlayan konular, bu konuların gelişim/değişim süreci ve kavramla ilgili geliştirilen farklı yaklaşımlar sosyal sürdürülebilirlik tanımlamaları üzerinden değerlendirilmektedir. Sosyal sürdürülebilirlik kavramı ile ilgili temel konuların belirlenmesinden sonra "Kentlerin/kentsel alanların sosyal sürdürülebilirliğinin ölçülmesinde kullanılan temel kriterler, göstergeler, değerlendirme yöntemleri nelerdir?" bu bölümün ikinci araştırma alt sorusu cevaplanmaktadır. Literatürde yer alan, sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili uluslararası kuruluşların ve bilimsel araştırmaların yaptığı çalışmalar değerlendirilmekte ve tartışılmaktadır. Sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirmesi için tüm kentsel alanlarda kullanılabilecek, karma ve bütüncül verilerin, değerlendirme sisteminin kullanabileceği, kapsamlı bir modelin oluşturulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Araştırmanın özgün kısmı olan dördüncü bölümünde; "Sosyal sürdürülebilirliğin bütünleşik sistemde sağlanıp sağlanamadığının ölçülmesi ve değerlendirilmesi için hangi kriterler ve göstergeler ele alınmalıdır? Sosyal sürdürülebilirlik göstergeleri bütünleşik sistemde nasıl değerlendirilir?" araştırma soruları cevaplanmaktadır. Sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi için kent planlama alanında uygulanabilecek bir model önerisi sunulmaktadır. Sosyal Sürdürülebilirliğin Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi İçin Model Önerisi; sosyal sürdürülebilirliğin temel konularını/kriterlerini, sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması için hedefleri ve bu hedefleri ölçmeyi ve değerlendirmeyi sağlayacak göstergeleri tanımlamaktadır. Modelde, Demografi ve İstihdam, Erişilebilirlik, Eğitim ve Yetenekler, Sağlık, Barınma, Güvenlik, Aidiyet, Katılım, Sosyal Sermaye ve Sosyal Bütünlük, Kentsel Yaşam Kalitesi Memnuniyeti ve Hizmetlerin Yeterliliği olarak belirlenen 10 kriter kapsamında, 12 hedef, 24 alt hedef ve bunların gerçekleşme durumunu tespit etmek için 45 gösterge ve 72 gösterge tanımı belirlenmiştir. Sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi modeli, karar vericiler ve paydaşlar için, kentsel alanlara yapılacak müdahaleler öncesinde ve yapılan müdahaleler sonrasında toplumsal sürdürülebilirliğin sağlanamadığı konuların tespiti ve iyileştirilmesine yönelik bir araç olarak önerilmektedir. Araştırmanın diğer özgün kısmı; "Sosyal Sürdürülebilirliğin Ölçülmesi Ve Değerlendirilmesi Modelinin Uygulanması: Ankara Dikmen Vadisi Örneği" başlıklı beşinci bölümde sunulmaktadır. Türkiye'de kentlerde sosyal sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi için kullanılacak gösterge sistemi nasıl ölçülmeli ve hangi yöntemlerle ele alınmalıdır?" araştırma sorusunu cevaplamak için bir önceki bölümde önerilen model, Dikmen Vadisi Konut ve Çevre Geliştirme Projesi I., II. III. Etap'ta uygulanmaktadır. Bu bölümde öncelikle, uygulama alanı ile ilgili genel bilgiler, planlama süreci ve kararları, mevcut durum değerlendirmesi yapılmaktadır. Sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesi modeli çerçevesinde tanımlanan sistem ile uygulama alanında; hedeflerin, alt hedeflerin sağlanma durumu göstergeler ve gösterge tanımları ile ölçülmektedir. Öneri Modelin Dikmen Vadisinde uygulanmasında; mekânsal analizler, yüz yüze anket çalışması, derinlemesine görüşmeler, kaynak araştırması ve gözlemleri içeren veri toplama teknikleri kullanılmıştır. Uygulama sonucu elde edilen verilerin gösterge tablolarına aktarımı, SPSS programı vasıtasıyla elde edilen frekans dağılımı ve ortalamaların puanlanması ile gerçekleştirilmiştir. Mekânsal veriler ise Netcad ve ArcGis programları aracılığıyla analiz edilmiştir. Elde edilen nitel ve nicel veriler, gösterge tanımlamaları kapsamında 5'li likert ölçeğine göre puanlanarak göstergelerin, alt hedeflerin ve hedeflerin puan ortalamaları tespit edilmiştir. Araştırma bulguları kapsamında, sosyal sürdürülebilirlik hedef ve alt hedeflerin sağlanma durumu saptanmıştır. Araştırmanın altıncı ve son bölümünde, elde edilen model bulgularının değerlendirilmesi; araştırma kapsamında tez çalışmasının temel ve alt araştırma sorularını cevaplamaya yönelik olmakla birlikte, araştırmanın literatüre katkısı da sunulmaktadır. Araştırmada; sosyal sürdürülebilirliği, sürdürülebilirliğin diğer bileşenleri olan fiziksel ve ekonomik sürdürülebilirliğin kesişim noktaları ile birlikte değerlendirerek, sosyal sürdürülebilirlik kriterlerini, hedeflerini/alt hedeflerini, göstergelerini holistik ve evrensel bir bakış açısı ile ele alarak, tüm kentsel alanlarda uygulanabilecek bir çerçeve sunmaktadır. Bu doğrultuda, kentlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması kapsamında, kentsel mekanların iyileştirilmesinin sadece fiziksel boyutta kalmayıp, sosyal yapının değişip-dönüşerek sürdürülmesine katkı sağlayacak ve kent planlama sisteminde sürdürülebilir toplumların ve kentsel mekanların oluşturulmasında faydalı olacaktır. Ayrıca, kriter ve gösterge sistemleri, kentsel projelerin uygulanmasından önce ve sonra, uygulayıcılara ve politika yapıcılara toplumsal yapıyla ilgili kararlar alma konusunda rehberlik edebilecektir.
-
ÖgeKültürel miras çevrelerinin planlama, koruma ve yönetim süreçleriyle bütünleşik bir etki değerlendirme modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-28) Çetin Can, Burcu ; Gülersoy Zeren, Nuran ; 502122815 ; Şehir ve Bölge PlanlamaBüyük ölçekli yatırım projelerinin çevre üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin araştırılması amacıyla kullanılmaya başlanan çevresel etki değerlendirmenin (ÇED) kent planlama ile bağı, kentlerin küresel ölçekte kimlik arayışlarıyla ilişkilendirilebilmektedir. Bölgesel ölçekli yatırımlara konu olan planlama faaliyetleri genellikle üzerinde kentsel yerleşimlerin bulunmadığı alanlarda yer seçerken; etki değerlendirmenin konusunu doğal varlıklar ve arkeolojik değerler oluşturmaktadır. Kentsel alanlarda ise, fizik mekanı yeniden üretme amacıyla önerilen kentsel dönüşüm projelerinin hadefi sadece doğal ya da arkeolojik değerler değil, kültürel varlıklar ile sosyal çevreyi de içermesi, çevresel etki değerlendirmenin 'çevre' kapsamının genişletilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle, zaman içinde sosyal etki değerlendirme, arkeolojik etki değerlendirme, sosyal ve çevresel etki değerlendirme gibi çok sayıda önerilerden etkilenen çevrenin niteliğine göre etki değerlendirme türleri geliştirilmiştir. İnsan yaşam çevresinin zengin geçmişi göz önünde bulundurulduğunda, tarihi kent çevrelerini etkileyen gelişme önerilerinin planlama ya da kentsel koruma aracılığıyla değerlendirilerek kabul edilmesi ya da reddedilmesi olağan bir süreç olarak beklense de; kültür mirası etki değerlendirme (KÜMED) uygulamalarının ortaya çıkması ancak 21. yy başlarına rastlamaktadır. Küresel ölçekte yeni kabul gören ve özellikle dünya miras alanlarını etkilemesi muhtemel projeler ya da planlar için uygulanan KÜMED bir yandan etki değerlendirme sistemi içine yerleştirilmeye çalışılırken; diğer yandan yönetim planlarıyla birlikte kültürel miras çevrelerindeki değişimleri yönetmek üzere geliştirilmek istenmektedir. Aslında, planlamanın konusu olan mekanın kontrolü ve değişimin yönetilmesi süreçleri, sürdürülebilirlik kavramıyla insanı gelişmenin odağından alarak doğa-insan-gelişme bütünlüğünü sağlamak üzere iyileştirilmeye başlanmıştır. Koruma disipliniyle ele alınan kültür mirası alanları kararları planlama-etki değerlendirme ilişkisi içinde hem planlama hem de etki değerlendirme yaklaşımlarıyla iki ayrı dalda ve farklı perspektiflerle incelenirken kültür varlıklarının korunması-yönetilmesi süreçleri tekrar tekrar sorgulanır olmuştur. Koruma bakış açısından kopuk olarak günümüze ulaşan KÜMED'in hala planlama-etki değerlendirme-koruma üçgeninde konumlandırılmasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu sebeple, KÜMED'in planlama, etki değerlendirme ve koruma disiplinlerinden beslenerek geliştirilmesi ve kültür mirası çevrelerindeki değişimin yönetilmesi süreçleriyle bütünleşik işleyecek bir model ile yeniden tanımlanması, bu çalışmanın temel problemini oluşturmaktadır. "Kültürel miras çevrelerinin planlama, koruma ve yönetim süreçleriyle bütünleşik bir etki değerlendirme yaklaşımı nasıl olmalıdır?" sorusunun yanıtlandığı araştırma yoğun ve derin literatür araştırmaları ile üç disiplideki yenilikçi yaklaşımların harmanlanmasıyla kurgulanmış ve her bölümde KÜMED alanında daha önce gerçekleştirilmemiş özgün çalışmalar ortaya çıkarılmıştır. Altı bölüm altında toplanan araştırmanın ilk bölümünde KÜMED literatür çalışmasıyla birlikte tezin amacı, kapsamı ve yöntemi açıklanmıştır. KÜMED alanında daha önce yapılan araştırmaların genellikle ÇED içinde kültür mirası, arkeoloji miras yönetimi ya da dünya mirasının korunmasının KÜMED ile pekiştirilmesi üzerine yapılmış olduğu görülmüştür. Araştırmanın ikinci bölümünün konusu planlama, etki değerlendirme ve koruma tarihinde KÜMED'i ortaya çıkaran gelişmelerin irdelenmesini içermektedir. Bu üç disiplinin kesişim noktasında bulunması beklenen KÜMED'in üç farklı perspektiften nasıl algılandığı ve teorik anlamdaki bağlarının nasıl kurulduğu açıklanırken KÜMED için dönüm noktası olan gelişmeler belirlenerek KÜMED tarihi dönemlenmiştir. Dört ana dönemi ortaya çıkaran KÜMED tarih araştırmasına göre; 1970'ten önceki ortaya çıkış döneminde planlama ve korumanın birbirinden ayrı disiplinler olarak ilerledikleri görülmüştür. Dünya'daki gelişmeleri takip eden Türkiye'de de bu durumu destekleyen yasal-yönetsel ve uygulama boyutlarında gelişmelere rastlanmıştır. Doğa koruma tabanlı etki değerlendirme pratiklerinin içeriğinin tartışılarak, arkeoloji, sosyoloji, planlama gibi disiplinlerden beslendiği ve uluslararası ölçeğe yayıldığı dönemle (1970-1990) KÜMED oluşum süreci devam etmiştir. Planlamada stratejik düşüncenin hakim olduğu 1990-2005 arası dönemde ise Türkiye'nin etki değerlendirme, planlama ve koruma alanlarında çağdaş yaklaşımlarla uyum aradığı gözlenmiştir. 2005'ten günümüze kadar geçen dönemde de etki değerlendirmenin koruma bakış açısıyla ele alınması ve uluslararası koruma kurumlarının çabalarıyla etki değerlendirmenin bir koruma-yönetim aracı olarak belirlenmesi "etki değerlendirme – planlama – koruma" bağının kurulması söz konusudur. Fakat miras yönetiminde teknik bir araç ve katılımlı planlamada, yasal bir sürece karşılık gelen KÜMED için ortak bir dilin ortaya konamadığı belirlenmiştir. Tez çalışmasının üçüncü bölümü doğrudan günümüz KÜMED yaklaşımlarının uluslararası kurumlar tarafından sunulan rehberler aracılığıyla incelenmesini içermektedir. KÜMED bağlamında bugün uygulanan pratiklerin nasıl bir geri plana sahip olduğu analiz edilirken; küresel KÜMED çerçevelerinin Türkiye'ye yansımalarına da bakılmıştır. Tarihsel olarak süregelen gelişme-koruma ikilemini kendi içinde de bulundurduğu görülen KÜMED'in uluslararası kabul görmüş ortak bir teorik altyapısına sahip olmayışı ve Türkiye gibi KÜMED mevzuatı oluşturulmamış ülkelerde yerel olmayan aktörlerin etki değerlendirme pratiklerini yönlendirdiği açıkça görülmüştür. Bu nedenlerle, KÜMED küresel yaklaşımlarının ulusal ve yerel ölçeklerle ilişkisinin hangi yollarda kurulduğu görmek için dördüncü bölümün konusu olan KÜMED pratikleri üzerinden incelemenin gerekliliği ortaya çıkarılmıştır. Dördüncü bölümde 2005'ten bu yana çeşitli kültür mirası çevrelerine önerilen farklı özellikteki gelişme önerilerinin etki değerlendirme uygulamaları analiz edilmiştir. KÜMED tarihi ve günümüz yaklaşımları ışığında, Avupa Birliği Direktiflerini ülke mevzuatıyla bütünleştirmeye çalışan AB ülkelerinden beş örnek ile, etki değerlendirmenin ortaya çıktığı ABD'deki perspektifin farkını görmek amacıyla ABD'den iki örnek seçilmiştir. Bununla birlikte, Türkiye için de uygulanabilir bir model ya da KÜMED ilkeler bütünü sunmak amacıyla, Türkiye'den üç etki değerlendirme örneği incelenmiştir. Gelişmelerden etkilenmesi beklenen kültür mirasının ölçeği ve nitelikleri, önerilerin ölçeği ve özellikleri ile üçüncü bölümde sınıflandırıldığı gibi KÜMED yaklaşımının boyutu üzerinden örnek seçimi gerçekleştirilmiştir. AB, ABD ve Türkiye örneklerinin hepsi birlikte ele alındığında; KÜMED ya da kültür mirası bağlantılı etki değerlendirme çalışmalarında çözülmesi gereken birçok sorun olduğu görülmüştür. Bu sorunların; uluslararası standartların ulusal sisteme uyarlanması, kültürel varlıkların ve etkilerin eksiksiz tanımlanması, koruma ve yönetim arasındaki mesafe, ve etki çalışmalarının katılımla ilişkili olarak güvenilirlik ile şeffaflık dereceleri konularında sınıflandırılabileceği ortaya konmuştur. Araştırmanın temel problemi olan "bütünleşme" ve "bütünlük" kavramlarının koruma, planlama ve etki değerlendirme alanlarındaki anlamlarının irdelenmesiyle başlayan beşinci bölümde; bütünleşik KÜMED modelini oluşturmak amacıyla önce teorik bir çerçeve çizilmiştir. KÜMED için gerekli görülen üç bütünlük boyutu böylece ortaya çıkarılmış ve önerilmiştir. KÜMED-sürdürülebilirlik bağını kurgulayan "yatay bütünlük", KÜMED'in karar verme süreçlerindeki hiyerarşi arayışını ifade eden "dikey bütünlük" ve bu iki bütünlük ile ilişkili olan ama KÜMED içinde asıl uygulanması gereken "süreçsel bütünlük" şemaları önerilmiştir. KÜMED'in miras koruma, yönetim ve planlama ile paralel ilerlemesi düşünülürken, aynı zamanda diğer etki değerlendirme türleriyle de beraber işlemesi öngörülmüştür. Bu da KÜMED'e yatırım ve gelişmeleri önleyen değil, sürdürülebilirlik ilkelerine göre dönüştürülen bir özellik kazandırılmasına bağlanmıştır. Önceki bölümlerin genel bir değerlendirmesi yapıldığında; KÜMED için uygun olanın somut ve soyut birçok dinamiğe ev sahipliği yapan "yer"den yola çıkılması olmuştur. Kentsel tasarımın günümüzde değişen ölçekleri de ele alındığında; bu alanda "yer" tanımlamasına bakılmıştır. Koruma ve kentsel tasarım nüdahalelerinde ortak olan "yer" kültür mirası çevrelerinin kendileridir. Bu nedenle, bütünleşik KÜMED sürecinin kültür mirası koruma-yönetim ile kentsel tasarım süreçlerinin temel basamaklarının paralel olmasını sağlayan bir model önerilmiştir. KÜMED etkisiyle bütünleşik sürecin koruma kararları, yönetim politikaları ve bunların mekansallaştırılması üzerinden yapılması uygun görülmüştür. Bütünleşik KÜMED modelinin akış şemasının tarif ettiği bütünleşik KÜMED modelinin süreci, temelde üç farklı süreci içeren daha büyük bir süreci oluşturan her aşamayı bu aşamadan asıl sorumlu aktörün çalıştığı konuya göre belirlenip yönetilmesini sağlayan bir kurguya sahiptir. Bununla ilgili olarak; önem değerlendirmesi aşamasında ana görev koruma-yönetim planına verilmiştir. Çünkü kültür mirasının en iyi şekilde tanımlayabilecek çalışmanın bu olduğu görülmüştür. Belirtilen bakış açısı, KÜMED modeline ve akış şemasına yansıtılarak toplamda on beş etki değerlendirme aşamasından oluşan bir KÜMED süreci ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Araştırmanın sonuçlarını veren altıncı bölümde, önerilen bütünleşik KÜMED modeline kısaca değinildikten sonra Türkiye için genel önerilerde bulunulmuştur. Bütünleşik KÜMED modelinin, Türkiye'nin mevcut planlama-etki değerlendirme-koruma yasal yönetsel araçlarıyla oluşturulamayacağı, özellikle planlama alanında radikal değişiklikler, etki değerlendirmede muafiyetin kaldırılarak şeffaflık esaslarına geçilmesi ve ülke bütünü için bir koruma çerçevesinin gerekliliğine bağlanmıştır. Araştırma sonlandırılırken tezin bulgularına dayanılarak planlama, etki değerlendirme ve koruma üzerine sürdürülebilecek çalışmalara değinilmiştir. Üç disiplinde de gününümüz koşullarına sürekli adapte olmanın yollarının aranması tezin bütünleşik KÜMED odağından bağımsız olarak öne çıkardığı temel öneri olmuştur.
-
ÖgeXIX. yüzyılda ve XX. yüzyıl başında doğal, sosyo-ekonomik ve politik olayların İstanbul'un mekansal gelişimine etkileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-07-12) Özbay Kınacı, Merve ; Gülersoy Zeren, Nuran ; 502142817 ; Şehir ve Bölge PlanlamaXIX. yüzyıl Avrupa'da olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu kentlerinde de önemli değişim ve dönüşüm süreçlerinin yaşandığı bir dönemdir. Tanzimat'ın ilanıyla birlikte İmparatorluk tarihinde ilk kez "kent" kavramı tartışılmaya başlanmış, "kentsel mekan" yasal-yönetsel araçlarla düzenlenmeye çalışılmıştır. İlk planlama pratiklerini de temsil eden bu sürecin en net şekilde yaşandığı bölge ise İmparatorluğun Avrupai yüzünü de temsil eden Beyoğlu'dur. XVI. yüzyıldan bu yana kurulan elçilik sarayları ve çevrelerinde gelişen küçük yerleşim birimleri ile yavaş bir kentsel yayılma süreci yaşayan Beyoğlu XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu durumun tam tersi bir ivmeyle hızla kentleşmeye başlamıştır. Bu kentleşme süreci birçok yazılı kaynakta anlatılmakta, bu kaynaklarda harita, fotoğraf, gravür vb. görsel araçlarla detaylı açıklamalar yer almaktadır. Bu çalışma kendisinden önce hazırlanan çalışmalardan farklı olarak literatür verilerini HGIS (Historical Geographical Information Systems) araçları ile sorgulamak üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu sorgulamayı yaparken İstanbul ve Beyoğlu'nu en çok etkileyen üç ana konu temel alınmıştır. Bunlar yasal ve kurumsal yapı, sosyo-ekonomik yapı ve afetlerdir. Tez çalışmasının amacı, bu üç ana konu kapsamındaki farklı süreçler ve olaylar nedeniyle ortaya çıkan mekansal değişimi, İstanbul'un eski haritaları ile döneme ilişkin diğer belgeler (gravürler, yasal düzenlemeler, afetlere ilişkin kayıtlar vb.) üzerinden okumak ve CBS'nin kullanıldığı yöntemler ile bu değişimin mekansal etkilerini ortaya koymak olarak belirlenmiştir. Bu amaca yönelik olarak gerçekleştirilen değerlendirme ve analizler aşağıdaki başlıklar kapsamında ele alınmıştır: - XIX. yüzyıl ve XX. yüzyıl başında İstanbul'da yasal-kurumsal yapı ve sosyoekonomik yapıda meydana gelen değişimler ile afetler sonucunda ortaya çıkan değişimlerin kentsel mekanda yansımaları. - XIX. yüzyıl ve XX. yüzyıl başında Beyoğlu'nda yasal-kurumsal yapı ve sosyoekonomik yapıda meydana gelen değişimler ile afetler sonucunda ortaya çıkan değişimlerin kentsel mekanda yansımaları. - Beyoğlu kentsel mekanındaki değişimlerin HGIS araçları kullanılarak eski haritalar aracılığıyla ortaya konulması. Bu kapsamda çalışmada kullanılan yöntemin ilk aşaması içerik analizi olmuştur. İçerik analizinden araştırma sürecinde toplanan verileri açıklayacak kavram ve ilişkiler ortaya konulurken faydalanılmıştır. Böylece veri setleri daha anlaşılır bir biçimde düzenlenerek yorumlanabilmiştir. Yöntemin ikinci aşaması ise çalışma kapsamında kullanılmasına karar verilen eski haritaların CBS ortamına aktarılması, gerçek coğrafi koordinatlarına oturtulması ve haritalardaki raster verilerin vektörel veriler haline getirilerek CBS ortamında sorgulanabilen bir veri tabanı elde edilmesinden oluşmaktadır. Bu yönteme dahil edilen ve Beyoğlu'nu kapsayan üç dönem haritası G. d'Ostoya (1858-1860), R. Huber (1887-1891) ve C. E. Goad'a (1905) aittir. Bu üç harita da kentsel dokuda yer alan öğelerin mekansal formlarına yönelik benzer detaylar içermektedir. Bu ortak noktalardan faydalanarak haritaların içerdiği veriler Beyoğlu kentsel mekanını analiz etmek amacıyla kullanılmıştır. Yapılan analizler ile literatürde yer alan yazılı kaynaklardan elde edilen bilgilerin mekandaki yansımalarını görselleştirmek mümkün olmuştur. Bu kapsamda Beyoğlu ölçeğinde ele alınan ilk konu, tez çalışmasının akış şemasına da uyumlu olacak şekilde, yasal ve kurumsal yapıda meydana gelen değişimler ile mekansal yansımaları olmuştur. Beyoğlu'ndaki kurumsal yapının temelinde XVI. yüzyıldan beri burada yer seçen elçilikler yer almaktadır. Elçiliklerin yüzyıl boyunca artan sayıları ve nüfuzu haritalara da yansımış ve kentsel mekandaki dağılımları hazırlanan şemalar ile ortaya konulmuştur. VI. Daire'nin kurulmasının ardında bile elçilikler ve onlara bağlı yabancı grupların gücünün olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kurulduğu günden itibaren kentsel mekanı düzenlemek amacıyla önemli işler gerçekleştiren VI. Daire'nin yürüttüğü yol genişletmeleri, tramvay ve tünel gibi alternatif ulaşım hattı düzenlemeleri, surların yıkımı, yeni yerleşim alanlarının açılması, yeni hastanelerin kurulması, yeşil alan ve meydanların düzenlenmesi gibi mekansal birçok konu Ostoya, Huber ve Goad Haritaları'nın karşılaştırıldığı şemalar yardımıyla ele alınmıştır. Şemalarda mekansal karşılığı görülebilen kurumsal yapılardan diğerleri ise güvenlik ve sağlık hizmetlerinin temsilcisi olan karakol ve hastane yapıları ile İmparatorluğun askeri reformlarının temsilcisi kışlalar olmuştur. Tez çalışmasında ele alınan ikinci ana konu ise sosyo ekonomik yapıda meydana gelen değişimler ve kentsel mekanda yansımalarıdır. Bu konu aynı zamanda haritalarda en çok karşılık bulan konudur. XIX. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Kırım Savaşı ardından artan nüfus ile birlikte büyüyen yerleşim lekesi haritalar üzerinden net olarak okunabilmektedir. Bu nüfusun kozmopolit yapısı literatür kaynaklarında sıkça belirtilen bir husustur. Haritalardaki dini yapılar hem bu bağlamda hem de hangi grupların semtin hangi bölgesinde yerleştiği konusunda önemli ipuçları sunmaktadır. Bu konudaki önemli bir katkı da yine haritalar üzerinde görülen eğitim kurumlarının incelenmesi sonucunda elde edilmiştir. Eğitim kurumlarının kentsel doku içerisindeki dağılımı ve ait oldukları grup/cemaati gösteren isimleri, sosyo-kültürel yapının kentsel mekandaki yansımalarını en net şekilde ortaya koymaktadır. Beyoğlu'nun sosyo-kültürel yapısındaki değişim konut morfolojilerine de yansımıştır. XIX. yüzyıl başındaki tekil aile konutlarının yerini alan büyük konakların ardından ortaya çıkan sıra evler ve apartmanlar yüzyılın sonunda baskın konut türü olarak göze çarpmaktadır. Bu kronolojik değişim Ostoya, Huber ve Goad Haritaları karşılaştırılarak ortaya konulmuş, özellikle Goad Haritası Beyoğlu'nun XX. yüzyıl başında artık bir kimlik öğesi haline gelmiş apartmanlarını görebilmek açısından önemli bir kaynak olmuştur. Yerleşim alanındaki bu gelişmeler içerisinde ticari merkez de büyümeye ve gelişmeye devam etmektedir. Ticaret ve hizmet seköründeki yükselişin mekandaki temsilcileri erken dönem ofis yapıları sayılabilecek hanlar ve otellerin Goad Haritası'nda kentsel mekanda yoğun şekilde yer seçtiği görülmüştür. Genel ticaret ve hizmet lekesindeki artış da bu duruma paralel bir seyir izlemekte ve Ostoya Haritası'nda suriçinde kısıtlanmış merkezin, semtin kuzeyine doğru genişleme süreci Huber ve Goad Haritaları'nda adım adım izlenebilmektedir. Kentsel mekanın bu devinimi içerisinde kültürel çevre de değişikliğe uğramış, yüzyılın ortasındaki birkaç eğlence yapısı yerini yüzyıl sonunda çeşitlenmiş kültürel yapılara bırakmıştır. Bu konuda da en büyük kanıtı yine haritalar sunmaktadır. Haritaların sosyo-kültürel hayatın gelişimine yönelik sunduğu bir diğer önemli done de Beyoğlu kentsel mekanına kazandırılan açık ve yeşil alan düzenlemeleridir. Yüzyılın ikinci yarısına kadar mezarlık alanı olarak kullanılan kısımların, dönüşüm çalışmalarına dahil edilerek yeşil alan olarak düzenlenmesi Pera halkının sosyo-kültürel taleplerine cevap veren önemli gelişmelerdendir. Tüm bu düzenlemeler ve mekan üzerinde gerçekleşen değişimler, zaman zaman afetler nedeniyle sekteye uğramış ya da afetler ardından farklı bir yön kazanmıştır. Yüzyıl boyunca kentsel dokuya en büyük zararı veren yangınlar, bir noktadan itibaren kentsel çevreyi düzenlemek konusunda fırsat olarak görülmüştür. Yeni yol düzenlemeleri, binaların ahşaptan kagir malzemeye geçişi, yeni kat yüksekliklerinin belirlenmesi gibi detaylar büyük yangınlar ardından uygulanma fırsatı bulabilmiştir. Bu yangınlardan en büyüğü olan 1870 tarihli Pera Yangını bölgenin neredeyse tamamen yenilenmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Yangınlar sonrasında ortaya çıkan bu değişiklikleri izlemede de haritalar başarılı sonuçlar ortaya koymuştur. Özellikle Ostoya Haritası ile diğer iki haritanın karşılaştırılması kentsel dokunun ne büyüklükte bir değişime uğradığının anlaşılması bakımından yararlı olmuştur. Deprem ve salgınlar da XIX. yüzyılda görülen afetler arasında yer almakla birlikte mekansal değişim anlamında izlenebilecek sonuçlar ortaya çıkarmamışlardır. Sonuç olarak tez çalışması, başta ortaya koyduğu amaca ulaşmış ve literatürde yer alan yazılı bilgilerin CBS araçları kullanılarak haritalar aracılığıyla ortaya konulabileceğini kanıtlamıştır. Tez çalışmasının ortaya koyduğu yöntem ile doğal, yasal ve sosyoekonomik süreçlerin ortaya çıkardığı mekansal etkilerin izlenebilmesi ve görselleştirilerek sunulabilmesi mümkün olmuştur. Bu yönüyle diğer çalışmalardan ayrılan tez çalışması aynı zamanda CBS'nin ve dolayısı ile HGIS'in kentsel çevrede ortaya çıkan değişimleri izlemede güvenilir bir araç olarak kullanılabileceğini de göstermiştir.