LEE- Endüstri Ürünleri Tasarımı Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Bağlı, Hatice Hümanur" ile LEE- Endüstri Ürünleri Tasarımı Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeTasarım eğitim kurumları ve yerel yönetimler arasındaki iş birliklerinin incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020) Fışgın Korkmaz, Saniye ; Bağlı, Hatice Hümanur ; 659579 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı Bilim DalıBu tezin amacı, kamuda tasarım faaliyetlerini derinlemesine inceleyip, kamu kurumları ile tasarım okulu iş birliklerinin kamudaki tasarım faaliyetlerine ve tasarım eğitimine etkilerini genel hatlarıyla incelemektir. Çalışma, "bu iş birliği kamu kurumlarında ve kamu için tasarım ekosisteminde ne tür farklılıklar ve kabiliyetler yaratmakta ve bu tür iş birlikleri daha etkili nasıl olabilir?", "bu tür tasarım projeleri tasarım okulu öğrencilerine ve tasarım akademisine neler kazandırır?" araştırma sorularını temel alarak gerçekleşmiştir. Çalışmada incelenen proje örneklerinde kamu kurumları olarak bahsedilen kurumlar çoğunlukla yerel yönetim kurumlarıdır. Bu araştırmada ürün ve hizmet tasarımı bağlamında eğitim veren okullar tasarım okulları olarak tanımlanmıştır. Tarih içinde endüstriyel tasarımcıların çalışma konuları, çalışma şekilleri ve ortamları değiştikçe, tasarım eğitiminin de evrilmesinin gerekliliği doğmuştur. Tasarım eğitimi artık disiplinler arası ve uluslararası gruplarla çalışmaya yatkın, dokunulabilir objelerin dışında soyut ve somut detayları aynı anda içeren sistemlerin ve hizmetlerin tasarlanmasına aşina, değişken dünya şartlarına kolay uyum sağlamak için çabuk öğrenen, dünyaya ve çevreye duyarlı tasarımcılar yetiştirmelidir. Tasarım okullarının bu anlamda çağa ayak uydurabilmesinin bir yolu farklı kurumlar ile yapılan iş birliği projeleridir. Bu sayede hem akademisyenler hem öğrenciler piyasa koşulları ve yeni pratikler hakkında birinci kaynaktan bilgi alabilmektedir. Özellikle tasarım stüdyosu eğitimi ve lisansüstü tez çalışmalarında bu tür projeler doğru kurgulandığında iki taraflı kazanç sağlanmaktadır. Endüstriyel tasarım, kamuda özellikle hizmet tasarımı disiplini ile kendine farklı bir yer bulmaya başlamıştır. Kamu kurumları, kullanıcılarına çoğunlukla ürün-hizmet sistemleri ile ulaşır. Tasarımcılar geçmişte kamusal mekân ve mobilya ölçeğinde kamuya hizmet sunarken, hizmet tasarımı alanının gelişmesi ile kamu kurumlarındaki faaliyet alanları genişlemiştir. Bunun yanında yeni kamu yönetimi yaklaşımları ile hükümetler ve belediyeler yönetim bakış açılarını değiştirmeye başlamıştır ve tasarım, inovasyon gibi konular kamunun gündemine girmiştir. Yönetişim yaklaşımları ile ise demokrasilerde vatandaşların söz sahibi olduğu katılımcı yaklaşımlar kendine daha çok yer bulmaktadır. Tasarım düşüncesi, hizmet tasarımı ve hizmet tasarımının gelişen yapısı ile bu yönelimler paralellik göstermektedir. Ürün-hizmet sistemleri ile artık hizmetler daha kolay anlaşılır hale gelmiş, dolayısı ile sunulan deneyimler tasarım ile daha kapsamlı bir şekilde iyileştirilir hale gelmiştir. Zaman içinde, hizmetler ürünlerin odağından ayrılarak hizmet ağırlıklı mantık ile değerlendirilmeye başlamıştır. Bu mantık ile ise hizmetleri kullanan ve sunanların değer yaratımının bir parçası oldukları kabul edilmiştir ve hizmetler ve hizmet tasarımı için birlikte tasarım ve üretim daha önemli hale gelmiştir. Bu tartışmalar, tezin literatür kısmında yer almaktadır. Kamuda gerçekleşmiş tasarım projeleri incelendiğinde, sosyal inovasyon projeleri ile birlikte katılımcı tasarım pratikleri de oldukça sık karşımıza çıkmaktadır. Birlikte tasarım (co-design) ile katılımcı tasarım da (participatory design) bu tezde farklı yaklaşımları ile yer bulmuştur. Kamuda tasarım ile ayrılamayacak pratikler olan kamuda inovasyon konusu, sosyal inovasyon ile ilişkisi, bu araştırmaya konu olmuş projelerin ana aktörleri olan yerel yönetimler ve bu kurumların Türkiye'deki yapısı da tezde bahsedilmiş konulardandır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, bu araştırmanın bir amacı, gerçekleşen iş birliklerinin kamu kurumlarının tasarım yeteneklerine etkilerini anlamaktır. Bu yüzden kurumlarda tasarımı tanıtmak, kurumlara tasarım yeteneği kazandırmak, tasarım kültürü ve örgütsel tasarım ve değişim gibi konular kamu sektörü bakış açısında değerlendirilmiştir. Bu kısımda elde edilen model, araştırma kısmında verilerin analizinde araştırmacıya yardımcı olmuştur. Çift taraflı öğrenme olarak da tanımlanabilecek kamu-tasarım okulları iş birliği projeleri üç farklı yöntem ile incelenmiştir. Aynı zamanda İTÜ endüstriyel tasarım bölümünde araştırma görevlisi olan araştırmacı, çalışmaya kendi tasarım okulu-kamu kurumu iş birliklerini kurmak ile başlamıştır. Keşif araştırması olarak tanımladığı bu kısımda, bazen üniversitede birlikte çalıştığı ekip arkadaşları ile birlikte, bazen de bireysel olarak tasarım projeleri oluşturmuştur. Araştırmacıya bu projelerde hem İTÜ'den hem de Kadıköy Belediyesi'nden birçok farklı paydaş destek vermiştir. İTÜ'deki tasarım öğrencileri ile Kadıköy Belediyesi ile buluşturmuş, GlobalGovJam gibi farklı aktörleri birleştiren tasarımı tanıtma etkinlikleri düzenlemiştir. Yurtdışında misafir araştırmacı olarak geçirdiği süre içinde ise, Milano ve Delft'te gerçekleşen iki tasarım okulu-kamu iş birliği projesini gözlemleme şansı bulmuş, Milano'da düzenlenen projenin Samsun'da gerçekleşen farklı bir etkinliğinde görev alma şansı bulmuştur. Bütün bu çalışmaları fotoğraflarla belgelemiş, gözlemlerini ve paydaşlarla gerçekleştirdiği planlanmamış görüşmeleri günlükler halinde saklamış daha sonra da raporlar haline getirmiştir. Elde edilen bu veriler literatür taraması ışığında analiz edilmiş ve belirli sonuçlara varılmıştır. Sonuçlar dışında keşif araştırmasının sonunda yapılacak ikinci araştırmanın soruları da belirlenmiştir. Doküman analizi olarak adlandırılan ikinci çalışmada ise, farklı ülkelerden derlenmiş 35 adet genelde yerel yönetim kurumlarında gerçekleşmiş kamuda tasarım projesi incelenmiştir. Projelerin ilgilendiği tasarım aktiviteleri, projelere dahil olan aktörler, projelerde gerçekleştirilen tasarım evreleri, projelerde karşılaşılan engeller ve kolaylaştırıcılar projelere dair dokümanların taranması ile ortaya çıkarılmış ve listelenmiştir. İncelenen tasarım projelerinde, kamu kurumlarına ortak olan üç temel paydaş ortaya çıkmıştır. Bunlar, tasarım okulları, tasarım firmaları ve sivil toplum kuruşları gibi kâr amacı gütmeyen kurumlar olarak sıralanabilir. Bu çalışmada tasarım okulu ortaklıkları daha derinlemesine irdelenmiştir. Tasarım projesi ortaklıkları incelendiğinde üç farklı ortaklık tipinin olduğu fark edilmiştir. Tasarım okulları, pratiğe dayalı öğrenme içeren dersler (stüdyo dersleri gibi), pratiğe dayalı lisansüstü çalışmalar ile çok aktörlü projeler ile kamu kurumları ile iş birlikleri gerçekleştirmektedir. İş birlikleri birbirleri ile karşılaştırmalı olarak incelenmiş, kamu kurumlarında tasarım aktivitelerinde karşılaşılan sorunlar ve avantajlar genel olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu bölümün sonunda, ilk bölümde olduğu gibi araştırmaya yeni sorular eklenmiştir. Tezin son aşamasında ise, tasarım okulu projelerinde uygulama aşamasına geçen ya da uzun süreli iş birlikleri arasından daha fazla veriye erişilebilen 7 adet proje daha detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu projelerden üçü tasarım stüdyosu (yaparak öğrenmeye dayalı dersler) iş birliği içerirken, iki tanesi çok aktörlü, diğer iki tanesi ise pratiğe dayalı tez çalışmalarıdır. Söz konusu projelerin aktörlerinin dahil oldukları ekosistemler, projelerin kamu kurumlarına tasarım bağlamındaki etkisi, projelerde karşılaşılan zorluklar ve kolaylaştırıcılar ile tasarım okullarının bu süreçten kazançları sorgulanmıştır. Bu süreçte, doküman analizinin yanında proje sorumluları ile röportajlar yapılmış, konu ile ilgili röportaj ses kayıtları yazıya dökülerek kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda birtakım verilere ulaşılmıştır. Özetlenecek olursa, öncelikle kamuda tasarım etkinliklerinin daha başarılı, daha verimli ve sürdürülebilir olması için, sadece ortak olan kamu kurumunun değil kamu kurumunun dahil olduğu kamuda tasarım ekosisteminin de tasarım farkındalığının yüksek olması gerekliliğinden bahsedilebilir. Genel olarak incelenen örneklerde, tasarım okulları ile yapılan ortaklıkların ardından, kamu kurumlarının tasarım farkındalıklarındaki gözlemlenebilen değişim sınırlıdır. Bu durum birçok farklı neden ile açıklanabilir. Bu tezde bu durumun nedeni olarak görülen durumlardan bir tanesi yukarıda bahsedilen ekosistemin tasarım bakımından olgunlaşmamış olmasıdır. İkinci bir neden ise, kamu kurumlarının tasarım sürecine tam anlamıyla dahil olmamasıdır. Ekonomik ve zaman kısıtları, ülkelerin kanunları bağlamındaki engeller, karar vericilerin politika değişimleri de bu durumların nedenleri arasında sıralanabilir. Bahsedilen engellere rağmen, incelenen örnekler ile ulaşılan birtakım öneriler ile süreçlerin daha başarılı hale gelmesi sağlanabilir. Bu öneriler özetlenecek olursa; iş birliklerinin doğru bir şekilde yürüyebilmesi için, başlangıçta doğru aktörlerle yardımlaşma içinde olunmalı, projenin ekonomik gereklerini desteklemek için fonlara ya da ilgili destek kuruluşlarına başvurulması gerekliliği keşfedilmiştir. İş birliğinin başında hem paydaşların haklarını korumak hem de projenin gidişatını güvenceye almak için belirli protokoller oluşturulmalıdır. Süreç esnasında, farklı aktörler ve farklı disiplinlerden uzmanlar ile birlikte tasarım etkinlikleri düzenlemenin önemi, görüşme gerçekleştirilen birçok katılımcı tarafından vurgulanmıştır. Bu etkinlikler hem bu aktörlerin sürece katkısını hem de kamu kurumunun tasarım farkındalığını artıracaktır. Ancak, bu katılımcı etkinlikler doğru şekilde kurgulanmalı ve katılımcılar sürecin diğer aşamaları hakkında bilgilendirilmelidir. Kamu kurumlarının sürece başından sonuna katkı vermesi sağlanmalıdır. Tasarım okulu temsilcilerine de kamu sektörünün problemleri ile daha kolay baş edebilmeleri için süreç içinde farklı eğitimler verilmelidir. Tasarım projelerinin uygulama aşamasına geçmesi hem tasarım okulu temsilcileri hem de kamu kurumları için öğretici bulunmuştur. Bu yüzden, tasarım projelerinin uygulama aşamasına geçmesi için farklı stratejiler geliştirilmesi önerilmektedir. Sosyal girişimler yaratmak, ilgili özel sektör kurumlarından ekonomik destek talep etmek ya da farklı fon ve desteklere süreç içinde başvurmak izlenebilecek stratejiler arasındadır. Süreç sonunda ise, projenin yaygın etkisini artıracak etkinliklerde bulunmak, bir sonraki iş birlikleri için planlar yapmak ve farklı tür iş birliklerinin önünü açmak araştırma sonucu ortaya çıkan önerilerdir. İncelenen tasarım okulları ve kamu kurumları ortaklıklarının tasarım okullarına katkılarına gelecek olursak, genel olarak özel sektör ile çalışmaya odaklanmış eğitim kurumlarında, bu tür kurumlarla çalışmak, öğrencilerin gelecek vizyonlarını genişletebileceği tespit edilmiştir. Örneklerde gerçek dünya problemleri ile karşılaşıp bu problemlere çözüm üretecen öğrencilerin, bilgilerini uygulamaya geçirip test etme imkânı bulduğu görülmüş ve bu durumun tasarım öğrencileri için önemli bir katkı olduğu tespit edilmiştir. Kamu sektörü dinamiklerine aşina tasarımcıların, kamu kurumlarına hizmet veren tasarım firmalarında ya da kamu kurumlarında çalışmaya başlayarak, gelecekte incelenen projelerin gerçekleştiği ekosistemi besleyebilecekleri öngörülmüştür. Ancak bunun yanında öğrencilerin, tecrübesiz tasarımcılar olarak, kamu kurumunun tasarım algısını yanlış oluşturma riski de taşıdıkları tespit edilmiştir. Bu yüzden, öğrencilere destek olacak, sektör hakkında tecrübeli tasarımcı-eğitmenler sürecin başarılı gerçekleşmesi için elzemdir diyebiliriz. İncelenen uygulamaya geçmiş birçok örnekte kamu sektörünün dinamiklerine hâkim ve iş birliği sürecinin bu açıdan daha doğru yönetmiş eğitmenlerin varlığı dikkat çekmiştir. Bunun yanında birçok iş birliğinde ortaklığın gerçekleşmesi ve uygulama aşamasına geçmesi için, paydaşların farklı çalışma yöntemleri geliştirdiği fark edilmiştir. Süreç sırasında ya da sonrasında kurgulanan stajlar, tasarım akademisyenlerinin gönüllü olarak zamanlarını bu süreçlere ayırması ilgilenen projelerde sık karşılaşılan durumlardır. Ekosistemdeki tasarım okulları ve kamu kurumlarında karşılaşılan tasarım, inovasyon ya da araştırma laboratuvarları süreci kolaylaştıran unsurlar olarak tespit edilmiştir. Gerek personeli gerekse sundukları tarafsız ortam, projelerin gerçekleştiği süreçleri kolaylaştıran etkileri oluşturmaktadır. Son olarak ise, tasarım eğitimi dünyanın sürekli değişen dinamikleri dolayısı ile sürekli bir değişim baskısına maruz kalmaktadır. Kamu sektöründe daha etkin tasarımcılar yetiştirmek için de tasarım okulları öğrencilerine birtakım farklı yetenekler kazandırmalıdır. Bu yetenekleri kazandırmak için, hizmet tasarımı, sistem düşüncesi, katılımcı tasarım gibi farklı alanlarla ilgili derslere yer verilmeli, daha çok sosyal ve kamu inovasyonu projesi ders programına eklemelidir. Lisansüstü eğitiminde, pratiğe dayalı tez çalışmalarını artırılmalı ve farklı tarzda iş birlikleri ile hem lisans hem lisansüstü eğitimini zenginleştirmelidir. Bu çalışma, kamu kurumlarında tasarım farkındalıklarını ve etkinliklerini artırmak için tasarım okulları ile iş birliğini önermektedir. Bu öneri hem Türkiye ölçeğinde hem dünya ölçeğinde örnekleri olan ve yeni çalışmalar yapılabilecek bir hamle olarak görülmektedir. Yine de kâğıt üstünde kolay görünse de bu tür iş birliklerinin gerçekleşmesi için belirli stratejiler ve yol haritalarına ihtiyaç olduğu keşfedilmiştir. Bu araştırma bu ihtiyacı karşılayacak bilgileri ortaya çıkarmayı hedeflemiştir. Bu anlamda çalışma literatüre ve uygulamaya birçok açıdan katkıda bulunmayı hedeflemiştir. Tez, sahip olduğu detaylı literatür taraması ile Türkçe literatüre konu hakkında katkı sağlanmış, farklı yöntemlerle incelenen örnekler ile ise konu hakkında çalışmak isteyen farklı aktörlere öneriler geliştirilmiştir.
-
ÖgeTowards a model for analyzing the cognitive gap in user-product interaction throughout the technological evolution(Graduate School, 2024-05-31) Doğan, Beyza ; Bağlı, Hatice Hümanur ; 502122901 ; Industrial DesignThe integration of new technologies into daily life has been radically shifting the nature of the products. Users are surrounded with products, working by technologies and algorithms that they have no information about. This lack of information forms cognitive gap between the user and the product. Exploring efficient ways to integrate technology into daily products with no cognitive gap becomes the main challenge of today's designers. Motivated by this challenge, the study aims to generate a model for analyzing the cognitive gap in user-product interaction in four dimensions: identity, action, intention, and affect. The framework is implemented in the dishwasher product category on a sample set of appliances, representing major milestones in the technological evolution, thereby providing insights into the cognitive gap in technological evolution. As the mechanical structures in the products are being replaced with electronic operating systems one by one, the form of the products changes inevitably, causing irreparable damage to the traditional link between form and function. The weakening link between form and function severely destroys the nature of interaction between user and product, through creating a considerable cognitive gap. As new technologies get integrated in the products, some orthodox interaction elements become obsolete and vanish or gets replaced for thinner, better, smaller versions. This shift induced by developing technologies creates cognitive gap on the distorting, shifting, evolving interaction elements which lost their significant portion of the references regarding functions. The emergence of the cognitive gap is not recent, it has previously studied and defined by many academicians through multiple perspectives like cognitive artifacts, distributed cognition, system image or action flow. So, the study starts by exploring the existing literature through multiple perspectives with the aim of reaching dimensions to analyze and compare the cognitive gap in products. The study aims to develop a cross-genre framework for a model to analyze the cognitive gap at first sight with the aim of providing necessary insights to design products, which can align closely with users' mental models and expectations (less cognitive gap). The study focuses on the cognitive gap at first sight, based on visual input, as pre-use perception of the user is proved to affect the user's perception strongly even after the actual use. Additionally, the surge in online shopping has amplified the impact of visual input in shaping purchasing decisions, increasing the significance of cognitive gap at first sight based on visual input. While the study suggests an evaluation model that can be adapted into various product genres, the field study focuses on a kitchen appliance, the dishwasher. Therefore, the proposed framework is adapted in dishwasher product category, to develop a model for analyzing cognitive gap. The field study investigates the dishwasher samples, which represent significant milestones in technological evolution, to analyze the cognitive gap retrospectively. The dishwasher product category is intentionally selected due to three main reasons: tangibility of kitchen experience, control panel diversity and availability. First, while the kitchen experience primarily revolves with around tangible physical elements, like food, the realm of consumer electronics deals with data. Hence the emergence of cognitive gap, due to miniaturization and dematerialization of the physical elements along with the shift from analog to digital technologies becomes more intriguing to investigate the kitchen industry than the consumer electronics. Second, control panel diversity is aimed to be able to investigate a wide range of cognitive gap. Control panel diversity is reached through the appliance samples, representing milestones of technological evolution. Third, the availability, the dishwasher product category is the only kitchen appliance product category available in the Miele Museum with appliance samples representing the milestones of technological evolution through appliance samples from 30's, 60's, and 70's. The Miele Museum and Miele product portfolio are specifically selected as the main source for appliance samples, as the researcher works at Miele as a design professional and has access to appliance samples and the relevant documentation. The Field Study investigated six appliance samples. Appliance samples M1, M2 and M3 are selected from Miele Museum, while M4, M5 and M6 are selected from current product portfolio. M1 represents the Era 1 which is known with direct tangible feedback, usually forming object symbols and unfamiliar product typology. M2 represents Era 2, which is known with analog, human-focused mechanics, control panels with, and "one control, one function" approach. M3 represents Era 3, which is known with the shift from analogue to digital, smaller but multifunctional elements, and control panels with multiple types of interaction elements. On the other hand, Era 4 is known with high technology acceptance, and loss of identity resulting in rising need for personalization. While M4, M5 and M6 belong to the same era, namely Era 4, they have distinct properties. M4 is full of push buttons in consistent shapes. M5 has a printed back-lit glass touch panel. M6 features the most advanced control panel technology with touch screen. Since the UX discipline deals with all aspects of users' interactions with products, services, and systems, UX evaluation methods naturally become the primary focus for investigating previous studies addressing the cognitive gap. Almost all studies exploring UX evaluation methods start with a literature review to define the impacting dimensions and then develop methods to measure these dimensions. Similarly, the study also starts with an extensive literature review to define the cognitive gap and determine the dimensions of the cognitive gap. Then, Empirical Research is implemented to test and optimized the developed model on dishwasher samples. For the Field Study, mainly the questionnaire method is preferred to collect the data, because of its cost effective, practical and self-reported nature. The dimensions of cognitive gap are defined as identity, action, function, and affect, originally stemming from well accepted UX dimensions such as user value, usability, and affect. Since the cognitive gap is defined as the gap between the user's mental model and the product, the questionnaire set reveals the user's mental model and then compares it with the product itself. For "identity" dimension, the questionnaire set investigates to what extent the appliance can be identified, then compares it with what the appliance sample actually is. For "action" dimension, the questionnaire set investigates to what extent the interaction design element can be manipulated with the planned actions, then compares it with how user is supposed to interact. For "intention" dimension, the questionnaire set investigates to what extent the interaction design element can trigger planned intention, then compares it with what the purpose of this interaction actually is. For "affect" dimension, the questionnaire set investigates to what extent the product can trigger expected or desired emotions, then compares it with how it is supposed to make the user feel. To define the option sets for "identity" dimension, a keyword analysis is conducted on the official Miele webpage. The Miele webpage is chosen as the keyword source, as the logo on the appliance samples offers the main clue for the answer. The keywords collected from the official Miele webpage are grouped, reduced and optimized to reach final option set. To define option sets for "action" and "intention" dimensions, a keyword analysis is conducted on user manuals to collect action keywords. Then the context is analyzed to form a morphologic box, matching action words with interaction elements and intentions (functions). Then, antagonistic actions are grouped and the option set is reduced for optimization, revealing the option set for "action" dimension. The option set for the "intention" dimension is constructed based on the morphological box, generated through the keyword analysis of user manuals. Obsolete functions or one time use functions are ignored. The functions (intentions) with reciprocity or relevance are grouped and the final option set for "intention" dimension is optimized. To generate a rating format and scale for the "affect" dimension, the proposed framework tackles with emotional response. The framework helps to generate a scale to quantify and compare emotional response (affect) to product at first sight (before use). By doing so, it synthesizes the method development processes from Kansei Engineering to ensure adaptability and scale optimization processes from SD Scale methods to ensure the practicality of evaluation and input collection in order to reach more efficient, quantifiable, and adaptable tools. 25 Evaluation adjectives are collected through the Keyword Analysis of appliance buying guides, blogs, and the official Miele website. They are filtered, optimized, and grouped to form adjective antonyms through cluster analysis and binary correlation matrix. Then, the adjective antonyms are crosschecked with existing studies for optimization, then positioned on SD scale to be rated on a 5-point Likert Scale. Through two Pilot studies and follow-up interviews, the adjective pairs are optimized from 15 to seven pairs. The study improves SD Scale methods by replacing the adjective pairs with dimensions, bringing more practicality and more quantifiability. Following the insights from the interviews, the adjective pairs are converted into nouns (Nominalization), increasing the practicality of the rating and quantification process. In its optimized version, the subjects were required to comprehend only one noun to rate instead of 2 adjectives, lightening the language barrier that verbal methods inherently have, and the final scale has seven sub-dimensions, aligning with Miller's Law. In the end, the framework offers analysis of the cognitive gap in multiple dimensions, targeting each dimension separately one by one. The model developed by the proposed framework aims to provide necessary insights for designing products, which can align closely with users' mental models and expectations (less cognitive gap).
-
ÖgeTürkiye'de endüstriyel tasarım eğitiminin tasarımın değişen paradigmaları bağlamında stüdyo dersleri üzerinden incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Yenilmez, Filiz ; Bağlı, Hatice Hümanur ; 709819 ; Endüstri Ürünleri TasarımıEndüstriyel tasarım disiplini son yıllarda sürekli bir değişim ve gelişim içerisindedir. Farklı disiplinlerle arasındaki sınırlar giderek bulanıklaşmakta ve buna bağlı olarak ilgili olduğu konuların çerçevesi de hızla genişlemektedir. Endüstriyel tasarım kapsamını, erken zamanlarındaki öncelikli odağı olan, seri üretime uygun, fonksiyonel ve fiziksel anlamda iyi ürünler tasarlamaktan deneyim, hizmet, etkileşim ve kompleks problemlere yönelik çözümler gibi kimi zaman fiziksel bir ürün çıktısı dahi olmayan şeyleri tasarlamaya doğru genişletmiştir (Buchanan, 2001; Giard, 2000). 2015 yılında ICSID bu değişimleri dikkate alarak endüstriyel tasarımı "inovasyonu yönlendiren, ticari başarıyı oluşturan ve yenilikçi ürünler, sistemler, hizmetler ve deneyimler aracılığıyla daha iyi bir yaşam kalitesine önderlik eden stratejik bir problem çözme süreci" olarak yeniden tanımlamıştır. Yenilenmiş endüstriyel tasarım tanımıyla ürünün, hizmetlerin ve sistemlerin ötesinde deneyimlerin tasarlanması ve ayrıca bir durumun daha iyi hale getirilmesine yönelik çözümlerin yaratılması da tasarımcıların sorumluluğu içine dahil edilmiştir. İnovasyonun gerçekleştirilmesi için sonuç odaklı yaklaşımlar yerine süreç odaklı yaklaşımlar teşvik edilmiş, kullanıcı merkezli bakış açısına vurguyla tasarımcıların disiplinler ötesi ve ortak yaratım süreçlerindeki stratejik konumları öne çıkarılmıştır. Disiplinde süregelen bu değişimle birlikte geleceğin endüstriyel tasarımcılarını yetiştiren eğitim kurumlarının bu değişime nasıl adapte olacağı ve gündeme gelen yeni tasarım alanlarının endüstriyel tasarım eğitimine nasıl dahil edileceği gibi konular önem kazanmaya başlamıştır. Araştırmacılar tasarım eğitiminin alana dair değişimler çerçevesindeki çeşitli bağlamlarda kendini yeniden konumlandırması gerektiğini öne sürmüşlerdir (Kolko, 2005; Norman, 2010). Nitekim son yıllarda sürdürülebilirlik, toplumsal tasarım, hizmet tasarımı, kullanıcı deneyimi tasarımı, etkileşim tasarımı, disiplinler arasılık ve ortak tasarım gibi konuların endüstriyel tasarım eğitimine nasıl entegre edilebileceğine yönelik pek çok çalışma yapılmıştır. Türkiye özelinde de bu kavramlardan bazılarının (girişimcilik, inovasyon, sürdürülebilirlik, disiplinler arasılık vb.) tasarım eğitimindeki yeri üzerine odaklanan ve tasarım eğitimine veya stüdyo derslerine entegrasyonu için öneriler sunan araştırmalar bulunmaktadır (Demir, 2016; Soyupak, 2019; Yılmaz, 2015). Mevcut çalışmaların genellikle tek bir konu veya kavram özelinde yürütüldüğü görülmektedir. Öte yandan tasarım konularını daha kapsamlı bir bakış açısıyla ele alarak farklı boyutlarıyla araştıran çalışmaların sayısı oldukça azdır. Dolayısıyla tasarım alanının gündemini meşgul eden konuların Türkiye'deki endüstriyel tasarım eğitimindeki yansımalarının tespiti tasarım araştırmaları kapsamında incelemeye değer bulunmuştur. Bu tez çalışması endüstriyel tasarım müfredatlarının merkezinde yer alan stüdyo derslerinde gerçekleşen konu odaklı değişimleri açığa çıkarması ve bunu yaparken de alan literatüründe öne çıkan konu ve kavramları referans alması bakımından önemlidir. Bu çalışma 2000 yılı ile başlayıp 2019 yılı ile biten, değişimlere sebep olan pek çok faktörün açığa çıktığı, bir süreci ele almaktadır. Bununla birlikte çalışma ağırlıklı olarak, tasarım eğitiminde stüdyo derslerinin ve proje odaklı öğrenmenin önemine vurguyla, tasarım stüdyolarındaki eğitim uygulamaları üzerine odaklanmaktadır. Dolayısıyla bu tez 2000-2019 yılları arasında tasarım literatürünü etkisi altına alan kavramların stüdyo derslerine yansımasını eğitimciler perspektifinden ve proje konuları üzerinden açığa çıkarmayı amaçlamıştır. Tezin amacı doğrultusunda belirlenen araştırma sorularını cevaplayabilmek için nitel araştırma yöntemlerinin keşfedici ve betimleyici özelliklerinden yararlanılmıştır. Ayrıca konuya ilişkin derinlemesine bilgi sahibi olabilmek ve mevcut durumu daha bütüncül bir çerçevede okuyucuya sunabilmek için ise veri çeşitlemesi stratejisi kapsamında birden çok araştırma aşaması planlanmış ve birden çok veri toplama yöntemi kullanılmıştır. Görüşmeler, doküman analizi ve içerik analizi veri toplama ve veri analizi için bu tez çalışmasında kullanılan nitel araştırma yöntemleridir. Tez kapsamında gerçekleştirilen alan araştırması ise akademik dergilerin incelenmesi, eğitimciler ile görüşmeler ve proje konularının incelenmesi olmak üzere üç araştırma aşaması üzerine temellenmiştir. Bunlara ilave olarak gerek alana dair kavram yönelimli değişiklikler gerekse bu kavramların tasarım eğitimine yansımaları hakkında ihtiyaç duyulan teorik arka planın oluşturulması için kapsamlı bir literatür taraması gerçekleştirilmiştir. Alan araştırmasının her bir aşamasında elde edilen verilerin analizi için içerik analizi yönteminden faydalanılmıştır. Kodlamaya dayalı içerik analizi sürecine literatür taramasından elde edilen kodlarla başlanmış ve sonrasında analiz süresince açığa çıkan yeni kodlar çalışmaya ilave edilmiştir. Alan araştırmasından önce gerçekleştirilen literatür araştırması ile sadece tasarım alanında yaşanan değişimlere bağlı olarak öne çıkan konu ve kavramlar değil, aynı zamanda uluslararası tasarım eğitimi ve stüdyo eğitiminde bu konu ve kavramlara odaklanan eğitim uygulamaları açığa çıkarılmıştır. Ardından alan araştırmasının ilk adımı olarak planlanan "akademik dergilerin incelenmesi" araştırma aşamasıyla 2000-2019 yılları arasında akademik yazını örnekleyen dergilerin (Design Issues ve The Design Journal) odaklandığı konulara ilişkin daha sistematik sonuçlara ulaşılması amaçlanmıştır. Küresel alanda varlık gösteren trendlerin Türkiye'deki endüstriyel tasarım stüdyo eğitimi üzerine etkilerini ve proje konuları üzerine yansımalarını açığa çıkarabilmek için ise bir diğer araştırma aşaması olarak "eğitimciler ile görüşmeler" gerçekleştirilmiştir. 10 farklı üniversitenin endüstriyel tasarım bölümlerinde görev yapan 22 eğitimci ile yapılan görüşmeler aracılığıyla yeni konuların endüstriyel tasarım stüdyo eğitiminde nasıl ele alındığı konusunda daha detaylı bilgiye ulaşılmıştır. Görüşme yönteminin sınırlılıkları ve araştırmayı destekleyici belgelere duyulan ihtiyaç nedeniyle "proje konularının incelenmesi" araştırma aşaması gerçekleştirilmiş ve bu aşama büyük resmi görmeye yardımcı olmuştur. Doküman incelemesi yöntemi üzerine temellenen bu araştırma aşamasında 2000-2019 yılları arasında yürütülmüş olan projeler hakkında bilgi içeren proje tanıtım belgeleri (föyleri) başta olmak üzere proje katalogları, bölüm web sayfası haberleri ve duyuruları, makaleler, bildiriler ve hatta akademik tezler gibi her türlü çevrim içi veya basılı kaynaktan ve belgeden yararlanılmıştır. "Akademik dergilerin incelenmesi" araştırma aşamasında elde edilen bulgular tezin diğer araştırma aşamalarına ve bütünlüğüne katkı sağlayabilecek etkilere sahiptir. Design Issues ve The Design Journal dergilerinde tartışılan konu ve kavramların belirli temalar altında gruplandırılmasıyla diğer araştırma aşamaları için de kullanılabilecek yol gösterici bir şablon elde edilmiştir. Bu araştırma sonucunda 2000-2019 yılları arasında akademik dergilerde öne çıkan konu ve kavramlar; bağlamlar, yeni alanlar ve yaklaşımlar ana başlıkları altında sınıflandırılmış ve kavramlar arası ilişkilerin anlaşılmasına yönelik bir çerçeve içinde sunulmuştur. Buna göre tasarımın bağlamları arasında çevresel, toplumsal, teknolojik, yönetim/işletme, kültürel ve politik bağlamlar yer alırken, yeni alanları hizmet tasarımı/ürün-hizmet sistemleri, kullanıcı deneyimi tasarımı ve etkileşim tasarımını içermektedir. Tasarım yaklaşımları ise kullanıcı temelli yaklaşımlar ve süreç temelli yaklaşımlar olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır. Bu kavramsal çerçeveden endüstriyel tasarım stüdyo eğitimindeki durumun tespiti için yürütülen diğer araştırma aşamalarında da yararlanılmıştır. Akademik alan yazını ile uyumlu bir şekilde sürdürülebilirlik, kullanıcı odaklılık, iş birliği (endüstri iş birliği) gibi bazı temaların geçmiş yıllardan bu yana stüdyo eğitiminde çeşitli uygulamalarla gelişme gösterdiği, buna karşılık hizmet tasarımı, toplumsal tasarım, açık tasarım, girişimcilik gibi bazı konuların ise tasarım eğitiminin gündemine görece daha yakın tarihlerde girdiği ortaya çıkmıştır. Eğitimcilerle görüşmelerde açığa çıkan bulguların proje konularının incelenmesi aşaması ile doğrulanmasıyla Türkiye özelinde belirleyici bir takım sonuçlara ulaşılmıştır. Buna göre tasarım eğitimcileri stüdyo derslerini, proje tabanlı öğrenme literatürünü destekler biçimde, yeni konu ve kavramların öğretilebileceği temel ders olarak benimsemekte, konuların tasarım stüdyolarına aktarımını birkaç farklı yolla sağlamaktadır. Bununla birlikte Türkiye'de endüstriyel tasarım eğitiminin jenerik tasarımcı yetiştirme misyonu kapsamında ürün odaklı anlayıştan çok da fazla uzaklaşılmadığı ve hizmet tasarımı, toplumsal tasarım, etkileşim tasarımı gibi konuların bu temel anlayış üzerine eklemlenerek öğretilmeye çalışıldığı açığa çıkmıştır. Araştırma bulguları tasarım araştırmacıları başta olmak üzere tasarım eğitimcileri, tasarım öğrencileri ve hatta tasarım profesyonellerinin tasarım literatürünü (sınırlı bir örneklem üzerinden temsil edilen) etkisi altına alan konu ve kavramlar konusunda farkındalık kazanmasına katkı sağlayabilir. Eğitimcilerle görüşmeler ve proje konularının incelenmesi araştırmalarının birbirini tamamlayıcı etkisi ile bu çalışma endüstriyel tasarım stüdyo eğitimi tarihinde belirli bir döneme (2000-2019) ışık tutmuştur. Böylelikle eğitim yöntemlerini veya sistemlerini yenilemek veya yeniden planlamak isteyen eğitimciler veya eğitim kurumları için yol gösterici bir kaynak olabilir.