Tasarım eğitim kurumları ve yerel yönetimler arasındaki iş birliklerinin incelenmesi

thumbnail.default.alt
Tarih
2020
Yazarlar
Fışgın Korkmaz, Saniye
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
Bu tezin amacı, kamuda tasarım faaliyetlerini derinlemesine inceleyip, kamu kurumları ile tasarım okulu iş birliklerinin kamudaki tasarım faaliyetlerine ve tasarım eğitimine etkilerini genel hatlarıyla incelemektir. Çalışma, "bu iş birliği kamu kurumlarında ve kamu için tasarım ekosisteminde ne tür farklılıklar ve kabiliyetler yaratmakta ve bu tür iş birlikleri daha etkili nasıl olabilir?", "bu tür tasarım projeleri tasarım okulu öğrencilerine ve tasarım akademisine neler kazandırır?" araştırma sorularını temel alarak gerçekleşmiştir. Çalışmada incelenen proje örneklerinde kamu kurumları olarak bahsedilen kurumlar çoğunlukla yerel yönetim kurumlarıdır. Bu araştırmada ürün ve hizmet tasarımı bağlamında eğitim veren okullar tasarım okulları olarak tanımlanmıştır. Tarih içinde endüstriyel tasarımcıların çalışma konuları, çalışma şekilleri ve ortamları değiştikçe, tasarım eğitiminin de evrilmesinin gerekliliği doğmuştur. Tasarım eğitimi artık disiplinler arası ve uluslararası gruplarla çalışmaya yatkın, dokunulabilir objelerin dışında soyut ve somut detayları aynı anda içeren sistemlerin ve hizmetlerin tasarlanmasına aşina, değişken dünya şartlarına kolay uyum sağlamak için çabuk öğrenen, dünyaya ve çevreye duyarlı tasarımcılar yetiştirmelidir. Tasarım okullarının bu anlamda çağa ayak uydurabilmesinin bir yolu farklı kurumlar ile yapılan iş birliği projeleridir. Bu sayede hem akademisyenler hem öğrenciler piyasa koşulları ve yeni pratikler hakkında birinci kaynaktan bilgi alabilmektedir. Özellikle tasarım stüdyosu eğitimi ve lisansüstü tez çalışmalarında bu tür projeler doğru kurgulandığında iki taraflı kazanç sağlanmaktadır. Endüstriyel tasarım, kamuda özellikle hizmet tasarımı disiplini ile kendine farklı bir yer bulmaya başlamıştır. Kamu kurumları, kullanıcılarına çoğunlukla ürün-hizmet sistemleri ile ulaşır. Tasarımcılar geçmişte kamusal mekân ve mobilya ölçeğinde kamuya hizmet sunarken, hizmet tasarımı alanının gelişmesi ile kamu kurumlarındaki faaliyet alanları genişlemiştir. Bunun yanında yeni kamu yönetimi yaklaşımları ile hükümetler ve belediyeler yönetim bakış açılarını değiştirmeye başlamıştır ve tasarım, inovasyon gibi konular kamunun gündemine girmiştir. Yönetişim yaklaşımları ile ise demokrasilerde vatandaşların söz sahibi olduğu katılımcı yaklaşımlar kendine daha çok yer bulmaktadır. Tasarım düşüncesi, hizmet tasarımı ve hizmet tasarımının gelişen yapısı ile bu yönelimler paralellik göstermektedir. Ürün-hizmet sistemleri ile artık hizmetler daha kolay anlaşılır hale gelmiş, dolayısı ile sunulan deneyimler tasarım ile daha kapsamlı bir şekilde iyileştirilir hale gelmiştir. Zaman içinde, hizmetler ürünlerin odağından ayrılarak hizmet ağırlıklı mantık ile değerlendirilmeye başlamıştır. Bu mantık ile ise hizmetleri kullanan ve sunanların değer yaratımının bir parçası oldukları kabul edilmiştir ve hizmetler ve hizmet tasarımı için birlikte tasarım ve üretim daha önemli hale gelmiştir. Bu tartışmalar, tezin literatür kısmında yer almaktadır. Kamuda gerçekleşmiş tasarım projeleri incelendiğinde, sosyal inovasyon projeleri ile birlikte katılımcı tasarım pratikleri de oldukça sık karşımıza çıkmaktadır. Birlikte tasarım (co-design) ile katılımcı tasarım da (participatory design) bu tezde farklı yaklaşımları ile yer bulmuştur. Kamuda tasarım ile ayrılamayacak pratikler olan kamuda inovasyon konusu, sosyal inovasyon ile ilişkisi, bu araştırmaya konu olmuş projelerin ana aktörleri olan yerel yönetimler ve bu kurumların Türkiye'deki yapısı da tezde bahsedilmiş konulardandır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, bu araştırmanın bir amacı, gerçekleşen iş birliklerinin kamu kurumlarının tasarım yeteneklerine etkilerini anlamaktır. Bu yüzden kurumlarda tasarımı tanıtmak, kurumlara tasarım yeteneği kazandırmak, tasarım kültürü ve örgütsel tasarım ve değişim gibi konular kamu sektörü bakış açısında değerlendirilmiştir. Bu kısımda elde edilen model, araştırma kısmında verilerin analizinde araştırmacıya yardımcı olmuştur. Çift taraflı öğrenme olarak da tanımlanabilecek kamu-tasarım okulları iş birliği projeleri üç farklı yöntem ile incelenmiştir. Aynı zamanda İTÜ endüstriyel tasarım bölümünde araştırma görevlisi olan araştırmacı, çalışmaya kendi tasarım okulu-kamu kurumu iş birliklerini kurmak ile başlamıştır. Keşif araştırması olarak tanımladığı bu kısımda, bazen üniversitede birlikte çalıştığı ekip arkadaşları ile birlikte, bazen de bireysel olarak tasarım projeleri oluşturmuştur. Araştırmacıya bu projelerde hem İTÜ'den hem de Kadıköy Belediyesi'nden birçok farklı paydaş destek vermiştir. İTÜ'deki tasarım öğrencileri ile Kadıköy Belediyesi ile buluşturmuş, GlobalGovJam gibi farklı aktörleri birleştiren tasarımı tanıtma etkinlikleri düzenlemiştir. Yurtdışında misafir araştırmacı olarak geçirdiği süre içinde ise, Milano ve Delft'te gerçekleşen iki tasarım okulu-kamu iş birliği projesini gözlemleme şansı bulmuş, Milano'da düzenlenen projenin Samsun'da gerçekleşen farklı bir etkinliğinde görev alma şansı bulmuştur. Bütün bu çalışmaları fotoğraflarla belgelemiş, gözlemlerini ve paydaşlarla gerçekleştirdiği planlanmamış görüşmeleri günlükler halinde saklamış daha sonra da raporlar haline getirmiştir. Elde edilen bu veriler literatür taraması ışığında analiz edilmiş ve belirli sonuçlara varılmıştır. Sonuçlar dışında keşif araştırmasının sonunda yapılacak ikinci araştırmanın soruları da belirlenmiştir. Doküman analizi olarak adlandırılan ikinci çalışmada ise, farklı ülkelerden derlenmiş 35 adet genelde yerel yönetim kurumlarında gerçekleşmiş kamuda tasarım projesi incelenmiştir. Projelerin ilgilendiği tasarım aktiviteleri, projelere dahil olan aktörler, projelerde gerçekleştirilen tasarım evreleri, projelerde karşılaşılan engeller ve kolaylaştırıcılar projelere dair dokümanların taranması ile ortaya çıkarılmış ve listelenmiştir. İncelenen tasarım projelerinde, kamu kurumlarına ortak olan üç temel paydaş ortaya çıkmıştır. Bunlar, tasarım okulları, tasarım firmaları ve sivil toplum kuruşları gibi kâr amacı gütmeyen kurumlar olarak sıralanabilir. Bu çalışmada tasarım okulu ortaklıkları daha derinlemesine irdelenmiştir. Tasarım projesi ortaklıkları incelendiğinde üç farklı ortaklık tipinin olduğu fark edilmiştir. Tasarım okulları, pratiğe dayalı öğrenme içeren dersler (stüdyo dersleri gibi), pratiğe dayalı lisansüstü çalışmalar ile çok aktörlü projeler ile kamu kurumları ile iş birlikleri gerçekleştirmektedir. İş birlikleri birbirleri ile karşılaştırmalı olarak incelenmiş, kamu kurumlarında tasarım aktivitelerinde karşılaşılan sorunlar ve avantajlar genel olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu bölümün sonunda, ilk bölümde olduğu gibi araştırmaya yeni sorular eklenmiştir. Tezin son aşamasında ise, tasarım okulu projelerinde uygulama aşamasına geçen ya da uzun süreli iş birlikleri arasından daha fazla veriye erişilebilen 7 adet proje daha detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu projelerden üçü tasarım stüdyosu (yaparak öğrenmeye dayalı dersler) iş birliği içerirken, iki tanesi çok aktörlü, diğer iki tanesi ise pratiğe dayalı tez çalışmalarıdır. Söz konusu projelerin aktörlerinin dahil oldukları ekosistemler, projelerin kamu kurumlarına tasarım bağlamındaki etkisi, projelerde karşılaşılan zorluklar ve kolaylaştırıcılar ile tasarım okullarının bu süreçten kazançları sorgulanmıştır. Bu süreçte, doküman analizinin yanında proje sorumluları ile röportajlar yapılmış, konu ile ilgili röportaj ses kayıtları yazıya dökülerek kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda birtakım verilere ulaşılmıştır. Özetlenecek olursa, öncelikle kamuda tasarım etkinliklerinin daha başarılı, daha verimli ve sürdürülebilir olması için, sadece ortak olan kamu kurumunun değil kamu kurumunun dahil olduğu kamuda tasarım ekosisteminin de tasarım farkındalığının yüksek olması gerekliliğinden bahsedilebilir. Genel olarak incelenen örneklerde, tasarım okulları ile yapılan ortaklıkların ardından, kamu kurumlarının tasarım farkındalıklarındaki gözlemlenebilen değişim sınırlıdır. Bu durum birçok farklı neden ile açıklanabilir. Bu tezde bu durumun nedeni olarak görülen durumlardan bir tanesi yukarıda bahsedilen ekosistemin tasarım bakımından olgunlaşmamış olmasıdır. İkinci bir neden ise, kamu kurumlarının tasarım sürecine tam anlamıyla dahil olmamasıdır. Ekonomik ve zaman kısıtları, ülkelerin kanunları bağlamındaki engeller, karar vericilerin politika değişimleri de bu durumların nedenleri arasında sıralanabilir. Bahsedilen engellere rağmen, incelenen örnekler ile ulaşılan birtakım öneriler ile süreçlerin daha başarılı hale gelmesi sağlanabilir. Bu öneriler özetlenecek olursa; iş birliklerinin doğru bir şekilde yürüyebilmesi için, başlangıçta doğru aktörlerle yardımlaşma içinde olunmalı, projenin ekonomik gereklerini desteklemek için fonlara ya da ilgili destek kuruluşlarına başvurulması gerekliliği keşfedilmiştir. İş birliğinin başında hem paydaşların haklarını korumak hem de projenin gidişatını güvenceye almak için belirli protokoller oluşturulmalıdır. Süreç esnasında, farklı aktörler ve farklı disiplinlerden uzmanlar ile birlikte tasarım etkinlikleri düzenlemenin önemi, görüşme gerçekleştirilen birçok katılımcı tarafından vurgulanmıştır. Bu etkinlikler hem bu aktörlerin sürece katkısını hem de kamu kurumunun tasarım farkındalığını artıracaktır. Ancak, bu katılımcı etkinlikler doğru şekilde kurgulanmalı ve katılımcılar sürecin diğer aşamaları hakkında bilgilendirilmelidir. Kamu kurumlarının sürece başından sonuna katkı vermesi sağlanmalıdır. Tasarım okulu temsilcilerine de kamu sektörünün problemleri ile daha kolay baş edebilmeleri için süreç içinde farklı eğitimler verilmelidir. Tasarım projelerinin uygulama aşamasına geçmesi hem tasarım okulu temsilcileri hem de kamu kurumları için öğretici bulunmuştur. Bu yüzden, tasarım projelerinin uygulama aşamasına geçmesi için farklı stratejiler geliştirilmesi önerilmektedir. Sosyal girişimler yaratmak, ilgili özel sektör kurumlarından ekonomik destek talep etmek ya da farklı fon ve desteklere süreç içinde başvurmak izlenebilecek stratejiler arasındadır. Süreç sonunda ise, projenin yaygın etkisini artıracak etkinliklerde bulunmak, bir sonraki iş birlikleri için planlar yapmak ve farklı tür iş birliklerinin önünü açmak araştırma sonucu ortaya çıkan önerilerdir. İncelenen tasarım okulları ve kamu kurumları ortaklıklarının tasarım okullarına katkılarına gelecek olursak, genel olarak özel sektör ile çalışmaya odaklanmış eğitim kurumlarında, bu tür kurumlarla çalışmak, öğrencilerin gelecek vizyonlarını genişletebileceği tespit edilmiştir. Örneklerde gerçek dünya problemleri ile karşılaşıp bu problemlere çözüm üretecen öğrencilerin, bilgilerini uygulamaya geçirip test etme imkânı bulduğu görülmüş ve bu durumun tasarım öğrencileri için önemli bir katkı olduğu tespit edilmiştir. Kamu sektörü dinamiklerine aşina tasarımcıların, kamu kurumlarına hizmet veren tasarım firmalarında ya da kamu kurumlarında çalışmaya başlayarak, gelecekte incelenen projelerin gerçekleştiği ekosistemi besleyebilecekleri öngörülmüştür. Ancak bunun yanında öğrencilerin, tecrübesiz tasarımcılar olarak, kamu kurumunun tasarım algısını yanlış oluşturma riski de taşıdıkları tespit edilmiştir. Bu yüzden, öğrencilere destek olacak, sektör hakkında tecrübeli tasarımcı-eğitmenler sürecin başarılı gerçekleşmesi için elzemdir diyebiliriz. İncelenen uygulamaya geçmiş birçok örnekte kamu sektörünün dinamiklerine hâkim ve iş birliği sürecinin bu açıdan daha doğru yönetmiş eğitmenlerin varlığı dikkat çekmiştir. Bunun yanında birçok iş birliğinde ortaklığın gerçekleşmesi ve uygulama aşamasına geçmesi için, paydaşların farklı çalışma yöntemleri geliştirdiği fark edilmiştir. Süreç sırasında ya da sonrasında kurgulanan stajlar, tasarım akademisyenlerinin gönüllü olarak zamanlarını bu süreçlere ayırması ilgilenen projelerde sık karşılaşılan durumlardır. Ekosistemdeki tasarım okulları ve kamu kurumlarında karşılaşılan tasarım, inovasyon ya da araştırma laboratuvarları süreci kolaylaştıran unsurlar olarak tespit edilmiştir. Gerek personeli gerekse sundukları tarafsız ortam, projelerin gerçekleştiği süreçleri kolaylaştıran etkileri oluşturmaktadır. Son olarak ise, tasarım eğitimi dünyanın sürekli değişen dinamikleri dolayısı ile sürekli bir değişim baskısına maruz kalmaktadır. Kamu sektöründe daha etkin tasarımcılar yetiştirmek için de tasarım okulları öğrencilerine birtakım farklı yetenekler kazandırmalıdır. Bu yetenekleri kazandırmak için, hizmet tasarımı, sistem düşüncesi, katılımcı tasarım gibi farklı alanlarla ilgili derslere yer verilmeli, daha çok sosyal ve kamu inovasyonu projesi ders programına eklemelidir. Lisansüstü eğitiminde, pratiğe dayalı tez çalışmalarını artırılmalı ve farklı tarzda iş birlikleri ile hem lisans hem lisansüstü eğitimini zenginleştirmelidir. Bu çalışma, kamu kurumlarında tasarım farkındalıklarını ve etkinliklerini artırmak için tasarım okulları ile iş birliğini önermektedir. Bu öneri hem Türkiye ölçeğinde hem dünya ölçeğinde örnekleri olan ve yeni çalışmalar yapılabilecek bir hamle olarak görülmektedir. Yine de kâğıt üstünde kolay görünse de bu tür iş birliklerinin gerçekleşmesi için belirli stratejiler ve yol haritalarına ihtiyaç olduğu keşfedilmiştir. Bu araştırma bu ihtiyacı karşılayacak bilgileri ortaya çıkarmayı hedeflemiştir. Bu anlamda çalışma literatüre ve uygulamaya birçok açıdan katkıda bulunmayı hedeflemiştir. Tez, sahip olduğu detaylı literatür taraması ile Türkçe literatüre konu hakkında katkı sağlanmış, farklı yöntemlerle incelenen örnekler ile ise konu hakkında çalışmak isteyen farklı aktörlere öneriler geliştirilmiştir.
This dissertation examines the collaborations of design schools and public institutions in terms of design practices in the public sector and design education. The main research questions are "after the collaborations with design schools, what kind of differences and design capabilities can be detected on public institutions?" and "what are the gains of design schools and education through these partnerships". The practices and ways of working in the industrial design discipline is constantly changing. Therefore, design schools' education models need to evolve accordingly to adapt to these changes. Designers should have an education that makes them interdisciplinary, interactive, quick-learner and environmentally conscious. They should be equipped with the capacity to design not only tangible artifacts but also services, systems, and even policies. Strong collaboration with different institutions can help design schools in achieving these objectives. Because these kinds of collaborations in design education can provide students and design academicians with information about current market conditions and new practices from the first hand. These kinds of collaboration projects, particularly the ones held by design studio classes and graduate researches can be highly advantageous to both sides, if constructed properly. Through service design and product-service system (PSS) design disciplines, the design could expand its practices across the public sector since public institutions reach their citizens via product-service systems. Before, designers only had the ability to serve the public institutions by designing public spaces and public furniture, but now, they can also design services and digital interfaces. Besides, governments and municipalities began to change their management styles with new public management approaches, and they put design and innovation on their agenda. Moreover, thanks to newly emerged governance approaches, participatory applications that give the floor to citizens increased in democracies. Design thinking and service design help public institutions enhance their abilities for co-creation and innovation activities. PSS helps designers to understand services better and therefore enables them to design better service experiences. In the meantime, services have stopped to be considered as product-oriented and they have begun to be examined by service-dominant logic. Service dominant logic accepts service providers and users as a part of value creation of services. This, in turn, makes co-design and co-creation more important for services and service design. These discussions can be found in the literature review section in detail. After examining a plenty of design projects in the public sector, many different participatory design approaches, as well as social innovation practices, have been observed. Therefore, various approaches of co-design and participatory design are included in this research. While conducting research on design for the public sector, public innovation and social innovation practices should not be ignored. Therefore, there is also one section about public sector innovation, the structure of local governments in Turkey, and the support and fund systems for innovation in local governments. As it is mentioned above, this study aims to measure the impact of design school collaborations on the design capacity of public institutions. Therefore, the approaches such as; introduction to design, building design capacities, design culture, and organizational change are addressed from the public sector point of view. The model built in this part of the research has helped the researcher in analyzing the research data obtained in the following chapters. In this research, these activities are analyzed in three ways. As a research assistant, the researcher started the process by organizing her own design schools-public institutions collaborations. Defining as exploratory research, she organized several design projects with several stakeholders from ITU and Kadıköy Municipality. First, in The Fundamentals of Design Thinking class, she brought together design students with Kadıköy Municipality to design services for problems of the Moda district. Secondly, the event called IstanbulGovJam2017 was organized with people from Kadıköy Municipality and members of ITU in order to introduce service design to stakeholders. And then, when she was a visiting researcher at Politecnico di Milano, she found the opportunity to observe two design projects in Turin and Delft. Lastly, she participated and contributed to an international multi-actor design project in Samsun. All of these design events were documented by photographs, reported by her diaries and then converted to reports. All the data were analyzed by the information from the literature review. This research is concluded with not only important outcomes but also some research questions for further research of this dissertation. During the document analysis process, 35 design projects for the public sector were analyzed and listed according to their design activities, actors, processes, barriers, and enablers. Three different kinds of collaborators were detected; design schools, design firms, and NGOs. Regarding the main focus of this dissertation, there are three kinds of design school collaborations; namely, design studio classes, action/practice-based researches, and multi-actors funded projects. All the kinds of collaborations were analyzed comparatively. Finally, enablers and barriers are listed. This chapter also added new questions to the following research. In the last step of this study, seven projects which have been successful in terms of the implementation of the design project or sustainability of the collaboration, are analyzed in more detail. Three out of seven projects are design studios classes; two of them are multi-actors funded projects, and the other two are practice/action research theses. These projects are investigated with regards to their ecosystems, barriers, and enablers as well as the gains of design schools and design capabilities of public institutions. In this process, the data were collected from digital documents, interviews, and podcasts. Under the light of the literature review, this three-step research is concluded with several remarkable outcomes. To begin with, in order to organize more successful, sustainable, and effective design activities in the public sector, we need to acquire design awareness of not only public institutions but also public innovation ecosystem. Indeed, this research started with the idea of building this design awareness through design school collaborations. In the projects subject to this study, the change in the design awareness of the public institutions is limited. A number of multi-dimensional reasons are behind this situation. Some of the reasons detected in this research could be listed as weak participation of the public institutions in the design process, economic and time limits, bureaucratic barriers, and political instabilities., This research offers several strategies to overcome these barriers and build a more successful design process. Firstly, before the design process, the key actors should be defined and connected with. And then, related funds and support mechanisms should be reached. To protect the rights of all parties and to ensure a well-functioning design project process, some protocols should be signed. In the design process, different stakeholders and many experts from many disciplines should participate in the co-design events. These kinds of co-design events will both enrich the contribution of stakeholders to the projects and build a design awareness for the public sector. However, these participatory design events should be constructed wisely and the whole process should be transparent. The partner public institution should be there throughout the whole process. It is important not only for the implementation of the project but also for the learning process of the institution. Both public institutions and design schools learn several things through this process, therefore design school participants should be also educated to deal with the public sector problems. Implementation of the design process is very educative for both design students and public institutions. Hence, different strategies should be developed to bring the design process to the implementation phase such as building social enterprises, applying to many different funds, requiring help from the related private sector, etc. After the design process, the project should be documented in many forms and should be shared through many different social media channels to have a prevalent impact on the ecosystem. The next partnerships should be planned, and it is better to be open to new kinds of collaborations. As mentioned before, design schools enjoy various benefits from these collaborations. In their curricula, many design schools focus on the private sector and its practices. Designing for public institutions can enlarge the students' visions. Dealing with socially important problems will help them to test their skills and knowledge. Designers who are involved in these collaborations will become more familiar with the public sector and they can be recruited in both design firms working for public institutions and public institutions themselves. Therefore, these kinds of collaborations will cultivate the future of "design for public ecosystem". In this research, it is pointed out that novice designers could introduce design to public institutions weakly. To overcome this risk, there is a need for design educators who are familiar with public sector. Also, design processes often require more time than the scheduled educational process tied with them, so alternative ways, like internships or summer schools, should be envisaged to complete these projects. Volunteer academicians and students could also help widen the process and prolong the learning for both parties. Design, innovation, or research labs that are centered on the public sector are enablers in many ways for this process. As such, they provide neutral places for their stakeholders, their personnel are facilitators for all kinds of collaborations, they find ways to overcome bureaucratic problems, etc. Design education should constantly change because of the evolution of related dynamics. To have more ascendant future designers, design schools should help design students to build several new skills. There should be new lectures like service design, systems thinking, participatory design, etc. The graduate programs should be supportive of practice-based researches and they should enrich their activities with different styles of collaborations. This study proposes collaboration of design schools with public institutions to increase design awareness and effectiveness in public institutions and to broaden the vision of students and academicians regarding the design practices and design employment as well as improving their sense of social responsibility. Nevertheless, it has been revealed that although it may seem easy on paper, well-thought strategies and detailed road maps are needed for such collaborations to take place and succeed. This research aimed to reveal information that will meet this need. In this sense, this study contributes to the literature and practice in many ways. Above all, the thesis has contributed to the Turkish literature on the subject with its detailed literature review. And, via the examples examined using different methods, it has suggestions to different actors who work or has the will to on the design for the public sector. Even though these kinds of collaborations have already successful examples both in Turkey and the world, there is still ample potential for new collaborations between design schools and public institutions.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020
Anahtar kelimeler
Deneyim tasarımı, Experience design, Endüstriyel tasarım, Industrial design, Kolektif tasarım, Collective design, Tasarım hizmetleri yönetimi, Industrial design management
Alıntı