FBE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Akbulut, Ayşe" ile FBE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKüreselleşme ve neoliberal kentleşmenin çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkisinin kapalı konut siteleri üzerinden incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019) Akbulut, Ayşe ; Özçevik, Özlem ; 10265817 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningBilim dünyası, dünyanın varoluşunu 4 milyar yıl öncesine, insanoğlunun var oluşunu ise 200 bin yıl öncesine dayandırırken, yalnızca 20.yy'ın ikinci yarısından bu yana doğal kaynakların kendini yenileyemez biçimde tüketildiği, tahrip edildiği tespit edilmiştir. 4 milyar yıllık birikimini yarım yüzyılda yok eden toplumların üretim-tüketim ilişkisinin odağında yer alan doğal çevrenin koruma-kullanma ilişkisi bu çalışmanın odağında yer almaktadır. Bu ilişki ağı kentler için ele alındığında kentsel çevresel mekânın üretimi ve tüketimi sorunsalına inilmiştir. Çalışmanın problem alanını oluşturan unsur; milli servetin bir parçası olması ve sınırlı olmasına karşın kent toprağının, kullanım türü ve koşullarının değiştirilmesi yoluyla yeniden üretilmek suretiyle sürekli tüketilmesi durumu olmaktadır. Bir tüketim nesnesi olarak bu çalışmada kapalı konut siteleri olgusu örnek olarak irdelenmiştir. Çalışmada şu sorulara yanıt aranmaktadır: Küreselleşme ve neoliberal politikaların kentsel mekana etkileri nelerdir? Mekansal tüketim nedir? Kente etkileri nelerdir? Çevresel sürdürülebilirlik nedir? Niçin kentler için önemlidir? Hedefleri ve hedeflerinin önündeki engeller nelerdir? Tüketimin sürdürülemez etkisi kentte nasıl örneklendirilebilir? Kentsel çevresel sürdürülebilirliğin kent planlama literatüründeki önem durumu günümüzde nedir, gelecekte nasıl değişmesi beklenmektedir? Bu bağlamda; ilk etapta, araştırma sorularının kökeninde olduğu düşünülen küreselleşme ve neoliberal politikaların kente etkileri incelenmiş kapalı konut sitesi olgusunun ortaya çıkışını hazırlayan koşulların gelişimi ele alınmıştır. Ardından ikinci etapta bu etkilerle birlikte uluslararası ve ulusal çevresel sürdürülebilirliğe dair bilgi, ilgi, katılım ve uygulama süreçlerinin tarihsel süreçteki değişimi incelenmiştir. Doğal, üretken alanlar ekolojik sistemler gereği yalnızca yerel, ulusal değil küresel bir ağın parçası olup geri dönüştürülemeyecek biçimde, plansız tüketimi çevresel sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Bu bağlamda yaklaşık 20 milyon nüfusu ile Türkiye'de kapalı konut sitesi örneğinin ilk görüldüğü kent olan İstanbul için seçilen doğal, üretken alanlar (orman alanı, havza alanı, tarım alanı) ile mevcut sitelerin konumları arasındaki ilişki irdelenmiştir. Sonraki etapta örnek ilçe olarak seçilen Beykoz'da çevresel sürdürülebilirlik durumu AHP-GIS kombine yöntemi ile ortaya konmuş halihazırdaki yapılaşma ile süperpoze edilmiştir. İstanbul'da ilk kapalı konut sitesi örneğinin görüldüğü ilçede kırsal ve kentsel alanın dönüşümüne örnek olarak iki farklı türde kapalı konut sitesinin gelişim süreçleri kent planlama açısından detaylı olarak irdelenmiş, çevresel sürdürülebilirlik analizi ile birlikte yorumlanmıştır. Sonuç olarak; çevresel sürdürülebilirliği sağlamak maksatlı gerek uluslararası gerek ulusal yasal düzenlemeler ile planlama pratikleri arasındaki eşgüdümde sorunlar tespit edilmiştir. Planlamanın 1970'lerin sonundan bu yana gündemi olan sürdürülebilirlik olgusunun, küresellleşme ve neoliberal politikalara uyum ile hedeften çok ideale dönüştüğü görülmüştür. İstanbul, 1950'lerden itibaren özellikle göçle gelen nüfusla birlikte düzensiz yapılaşma ile tanışmıştır. 1980'li yılların sonundan itibaren gecekondu olgusu ile beraber ilk korunaklı, kapalı konut yerleşimleri kent dokusunda birarada yamalı (patchwork) bir örüntü oluşturmaya başlamıştır. Beykoz İlçesi bunun stratejik eşsiz konumu ve doğal değerleri sebebiyle ilk ve en derin hissedildiği yer olmuştur. 1988 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, E-80 bağlantı yolunun yapılması ile beraber erişilebilirlik de artmış, kentsel yoksulların ve kentsel elitlerin küreselleşme ve neoliberal politikaların sonucu olarak kent çeperlerinde birarada yaşamaları yaygınlık göstermiştir. Kent yoksulları, dere yataklarında, vadilerde yer seçerken; kentsel elitlerin boğaz manzaralı, tepelerde, her iki yakanın da merkezlerine erişilebilirliği kuvvetli alanlarda, orman, göl vb. doğal değerler ile içiçe noktalarda yer seçmiştir. Dolayısıyla ortak olarak kentin "diğer"leri kümesinde toplanabilecek bu kentsel grupların, kent çeperlerinde yapılaşma ile doğrudan veya dolaylı olarak çevresel sürdürülebilirliği olumsuz yönde etkilediği söylenebilmektedir. Kapalı konut siteleri örneği mekânsal tüketim süreçlerinin yalnızca çarpıcı bir ürünüdür. İstanbul'da toplamda 3258 adet farklı kategorilerde yer alan kapalı konut sitesi olup %13'ü tanımlanan doğal, üretken alanlar üzerinde konumlanmıştır. Beykoz'da çevresel sürdürülebilirlik açısından yerleşilebilir alanın ilçe toplam alanının yalnızca %3'ü olduğu ve tüm yapıların %37'sinin de bu bölgede yer alması, alanın taşıma kapasitesini zorlamaktadır. Beykoz'da seçilen iki örnek üzerinden, yerleşilemez alanlarda yer seçen bu iki kentsel elitlere hitap eden yerleşimin uygun yasal altyapısı ile zaman içerisinde geliştiği tespit edilmiştir. Beykoz ve giderek İstanbul'un doğal üretken alanlarının her gün biraz daha tüketildiği görülmektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli dışsal problemlerinden biri olarak gerçekler, doğrular, hedeflere karşı üretilen söylemler olduğu görülmüştür. Söylemler kendi anlam dünyalarını oluşturmakta ve yüzyılın bilinmezliklerinden faydalanarak doğruların içini boşaltmaktadır. Çoklu içsel, dışsal faktörlerle, stratejik, doğru zamanlı karar alma süreçlerinin gerekli olduğu globalleşmiş dünyada, söylemler ile muğlaklaşan zeminde, kent planlamanın öneminin daha da çok arttığı tespit edilmiştir. Erişmesi güç olan kentsel çevresel sürdürülebilirliğin global ölçekte zorunlu olduğu kabul görmüş bir gerçek durumundadır. Bu tez çalışması ile ülkemiz için de doğal üretken alanların yitirilmesinin sonuçlarının her geçen gün daha çarpıcı hissedilmesinden ötürü başta yerel yönetimler olmak üzere kent planlamanın müdahale araçlarının güncellenmesi gerekliliğine dikkat çekilmesi hedeflenmektedir.