FBE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeTürkiye'de imar planlamasında uygulama sorunları ve çözüm önerileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Koca, Güler ; Ünal, Yücel ; 66411 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningTürkiye'de son yıllarda yaşanılan kentsel mekan ve çevresel alanlardaki bozulma, hızlı kentleşme olgusunun olumsuz bir boyutunu oluşturmaktadır. Kent merkezlerinin oluşmuş yerleşik dokusunun yerlerini giderek yüksek ve yoğun yapılara bırakması, kent çevrelerinin kalın bir gecekondu ve kaçak yapı kuşağıyla sarılması, kısıtlı bir kaynak olan toprağın bu biçimde hızla tüketilmesine yol açarak, özellikle kentsel alanlarda ciddi sorunlar yaşanılmasına neden olmaktadır. Ülkemizdeki fiziksel çevrenin sağlıklı ve düzenli gelişmesini sağlamak amacıyla uygulanan imar yasa ve yönetmelikleriyle bunların en etkin uygulama aracı olan imar planlarının ise bu hızlı değişim sürecine ayak uyduramadığı bilinen bir gerçektir. imar planlarının benimsemiş olduğu planlama yaklaşımının dar oluşu ve bunun yanısıra kendi yapısından kaynaklanan yetersizlikler yüzünden yaşanılan planlama- uygulama sorunlarının neler olduğu konusunda yapılan araştırmayı kapsayan bu çalışmanın, birinci bölümünde konuyu ele alıştaki amaçlar açıklanmaktadır. İkinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümler ise ülkemizde imar planlarının yapım ve uygulanmasında en çok karşılaşılan farklı uygulama sorunlarının neler olduklarını kapsamaktadır. Altıncı bölümde ise, Türkiye genelinde belediyeler ve şehir plancılarına bu konuda posta ile uygulanan anket soruşturması sonuçlarının bulgularına grafiklerle açıklamalı olarak yer verilmiştir. Araştırmadan çıkan sonuçlar ile amaçlara ulaşılabilmesi için geliştirilen çözüm önerilerine sonuç ve öneriler bölümünde değinilmektedir.
-
ÖgeKentsel ulaşım planlamasında (KUP) arazi kullanım-ulaşım etkileşiminin modellenmesi : İstanbul üzrerine bir değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Tezer, Azime ; Gülersoy, Zeren ; 66385 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningKentsel Ulaşıra Planlaması (KUP) Süreci, arazi kullanım fonksiyonları ile ulaşım problemleri arasındaki etkileşimin fark edilmesiyle giderek daha çok üzerinde durulan bir konu olmaktadır. Özellikle hızla büyüyen kentsel alanlarda karşılaşılan ulaşım problemlerine yönelik, planlı ve programlı arazi kullanım-ulaşım ilişkisinin kurulması gerekmektedir. KUP süreci içinde yaygın olarak kullanılan planlama yaklaşımı, ulaşım talebinin modellenmesine yönelik olan dört-adımlı modelleme yaklaşımıdır. Kentsel Ulaşım Mode Hemes i (KUM) ' inde ulaşım talebinin modellenmesi uygulamaları öncelikle gelişmiş ülkelerde yer almış ve KUP süreci içinde önemli yer taşımıştır. Günümüzde KUP süreci içinde arazi kullanımı-ulaşım etkileşiminden ortaya çıkan uzun-dönem ilişkilerin değerlendirilmesi, dengeli ve sürekliliği olan planlama yaklaşımının gerçekleştirilmesi için giderek daha çok önem kazanmaktadır. KUP uygulamalarının ulaşım talebine etkileri yanında, kentsel gelişmeyle paralel olarak arazi kullanımlar hatta diğer ulaşım sistemleri üzerinde de etkisi olabilmektedir. Bu çalışmada, İstanbul örneğinde kentin mekansal gelişmesi üzerinde rol oynamış ulaşım sistemlerinin kentsel gelişme üzerindeki etkileri değerlendirilmektedir. istanbul'da kamu toplu taşıma sistemlerinden İETT, raylı sistem (banliyö, metro, tünel ve tramvay) ve denizyolları (şehir hatları ve deniz otobüsleri) nin erişme noktalarının ketsel gelişme üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bunun yanında ulaşım ile ilgili uzun-dönem etkileşimde, E- 5 ve TEM yollarıyla bağlantılı I. ve II. Boğaz köprülerinin mekansal gelişme üzerindeki etkileri değerlendirilmektedir. Mevcut durumdan elde edilen sonuçlar ile, III. bir karayolu geçişi olmasının kentin mekansal gelişmesine ne şekilde yansıyacağı karşılaştırmalı olarak değerlendirilmektedir. Elde edilen sonuçlara bağlı olarak İstanbul'un KUP süreci içindeki planlama stratejilerinin değerlendirilmesi yapılmaktadır.
-
Ögeİstanbul'da iskan alanlarının yerseşiminde hane halkı nitelikleri ve konut talebi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Yirmibeşoğlu, Funda Güleç ; Bölen, Fulin ; 66373 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningHızlı nüfus artışı ile birlikte sosyokültürel, ekonomik ve fiziksel baskı ile karşı karşıya kalan İstanbul Metropolü' nde her alanda olduğu gibi konut piyasasında da konut üretimi ve sunumuna yönelik çözüm bekleyen problem alanları mevcuttur. Bu araştırmada, mevcut konut talebi ve üretimi, hanehalklarının iskan alanı yerseçimi ve hareketliliğine etken olan bir takım niteliklerinin mekana ne şekilde yansıdığı irdelenmekte, ve konut piyasasına yönelik katkılar sağlayacak nitelikte sonuçlar elde etmek amaçlanmakta, İstanbul için 600 anketlik bir örneklemle ve regresyon analizleri ile değerlendirilmektedir.. Beş bölümden oluşan tezin ilk bölümünde konunun niçin seçildiği, amaç ve kapsamı belirtilmektedir. Tezin İkinci Bölüm'ünde, Şehirsel modeller, İskan Alanı Yerseçimi Modelleri tarihi bir perspektif içinde ele alınarak, arz-talep ilişkisi ve mevcut uygulamalar araştırılmakta, Mikro Ekonomi Kuramı ile hanehalkı tercihi ve davranışları irdelenerek araştırmanın kuramsal temeli oluşturulmaktadır. Üçüncü Bölüm'de, Türkiye'de ve İstanbul'da kentleşme ve konut sorunu genel hatlarıyla incelenmektedir. Konut ihtiyacı ve buna bağlı olarak arzın belirlenmesi, hanehalkının sosyal ve ekonomik yapısındaki değişimlere göre konut üretiminin geleceğine yön verilmesi açısından, Türkiye genelinde kentleşme hızı, göç, hanehalkı ve aile yapısı, konut arzı ile ilgili bilgiler toplanarak, özellikle İstanbul Metropolü içinde barınma probleminin yarattığı sorunlara değinilmektedir. Dördüncü Bölüm'de, İstanbul'da nüfus ve hanehalkı ile ilgili özellikleri mevcut istatistiki veriler yardımıyla saptanmakta, araştırmanın temel varsayımları, seçilen konut alanlarında yapılan anket araştırması sonuçları ile desteklenmekte, hanehalkı hareketliliği ve yerseçimi davranışları araştırılmakta, İstatistiksel verilerin ve anketin sonuçları değerlendirilmekte ve Son bölümde ise konut piyasasına yönelik sonuçlar ve öneriler sunulmaktadır. Tez çalışmasında; hanehalklannın farklı sosyo-ekonomik yapılarının, aile döngüsü, yaş, gelir, meslek, evsahipliği özelliklerinin hareketlilik ve yerseçimi davranışı üzerinde etken olduğu (ev sahiplerinin kiracılara, yaşlıların gençlere, yüksek gelirlilerin alt gelirlilere, büyük hanehalkının küçüğe oranla daha az hareketli olduğu, hanehalklarının İstanbul Metropoliten Alanı içindeki hareketliliklerinin merkezden uzaklaşma şeklinde ve yüksek gelir grubunun belirlediği konut ve çevresi niteliklerine ulaşabilme isteği doğrultusunda olduğu) yolunda somut sonuçlar elde edilmektedir.
-
ÖgeTarihsel süreç içinde şehirsel biçimlenmeyi yönlendiren etmenler ve İstanbul örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Eyüboğlu, Engin ; Gülersoy, Nuran Zeren ; 75031 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningŞehirsel alanlara yığılan nüfusun gereksinimlerinin karşılanması, ortaya çıkabilecek sorunların önlenmesi ve üretimin arttırılması konulan şehirlerin fiziksel ve sosyal yapılarında sürekli bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Tarihsel süreç içinde bu değişim sürecinde şehirleri yönlendirici olan etmenler incelendiğinde, içinde bulunulan dönemin özelliklerine göre etmenlerin gücü ve şeklinde farklılaşmalar saptanmaktadır. Tüm farklılaşmalara rağmen etmenler, şehirlerin kurulmuş olduğu yerin coğrafi konumu ve doğal yapısı, şehrin içinde bulunduğu coğrafyadaki ekonomik ve teknolojik gelişmeler, şehrin içinde bulunduğu coğrafyada meydana gelen sosyal ve kültürel olaylar, şehrin içinde bulunduğu coğrafyadaki yönetimsel özellikler üst başlıklarında yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmada, ilk şehirsel yerleşme olarak bilinen Çatal Höyük'ten günümüze değin şehirlerin bu etmenlerden nasıl etkilendiği ve planlama kararlarının nasıl gerçekleştirildiğine ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. Örnek çalışma alanı olarak seçilen İstanbul, aynı süreç içinde ele alınarak, günümüzde, bahsedilen etmenlerin fiziksel ve sosyal mekanı yönlendirmedeki etkisizliği, olumsuz etkileri vurgulanmakta ve bu olumsuz etkinin büyük ölçüde, eşgüdümsüz, eksik ve uyumsuz yönetim ve planlama sisteminden kaynaklandığı ortaya konmaktadır. Bu süreçte yönlendirici özelliği olan etmenler, sosyal ve fiziksel mekana doğrudan yansımakta, planlama ve yönetim sistemi herhangi bir olumlu müdahalede bulunamamaktadır. Oysa, uluslararası, ulusal, bölgesel, metropoliten alan ve yerel ölçeklerde ortaya konacak hiyerarşik planlama ve yönetim sistemi, bu etmenleri değerlendirerek mekana yansıtabilecektir. Tezin uygulama bölümünde İstanbul'da bu süreç içindeki aksaklıklar ve çözüm önerileri geliştirilerek değerlendirilmektedir.
-
ÖgeSürdürülebilir bölgesel kalkınma amacında turizm eylemlerinin etkisi : Türkiye üzerine karşılaştırmalı bir araştırma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Gezici, Ferhan ; Atalık, Gündüz ; 75028 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningTurizmin, dünyada artan önemi, yalnızca ekonomik gelişmeye olan etkisi ile sınırlı kalmamakta, gerek kültürlerarası ilişkilerdeki rolü, gerekse doğal, tarihi ve kültürel değerlere olan gereksinimi nedeniyle çok boyutlu olarak ele alınması zorunlu olmaktadır. Turizmin, bir yandan az gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerin kalkınmasında öncü bir sektör olarak ele alınması, öte yandan "çevre"nin oluşturduğu bir aktivite olması nedeniyle, "sürdürülebilir kalkınma" amacında en uygun sektör olacağı görüşü, turizm sektörü üzerindeki çalışmaları arttırmıştır. Bu araştırmanın çerçevesi, sürdürülebilir kalkınma kavramının ortaya çıkması ile bu konuda geliştirilen kavramsal bir model ve bu modelle örtüşen "sürdürülebilir turizm modeli"ni temel alarak şekillendirilrniştir. Doktora tezinin amacı, önemli turizm varış ülkelerinin yaşadığı süreçleri ve sorunları Türkiye açısından irdelemek ve seçilen örnek alanlarda, turizm-çevre ve kalkınma ilişkisinin, daha önce ortaya konan kavramsal model çerçevesinde, turizm bileşenleri olarak kabul edilen gruplar tarafından değerlendirilmesi ile, sürdürülebilir turizm gelişme koşullarını sınamaktır. Öncelikle, dünyada turizmin mekansal yoğunlaşması, çevresel boyutu ve bölgesel kalkınmaya etkileri ele alınarak, araştırmanın kuramsal temeli oluşturulmuştur. Türkiye'nin benzer koşullara sahip olduğu, turizm gelişim süreci deneyimi olan Avrupa ve Akdeniz ülkeleri, daha çok benzerlik ve farklılıkların ortaya konması açısından incelenmiştir. Bir sonraki aşamada ise, turizmin ulusal ve bölgesel ekonomiye katkısı ve belirli bir dönemde Türkiye'deki turizm yatırım ve politikaları ile, bölgelerarasında farklılaşmalara etkisi incelenmiş, turizmin yoğunlaştığı bölgeler ile gelişmişlik düzeyi arasında nasıl bir ilişki olduğu sınanmıştır. Türkiye'nin özellikle dünya turizmi açısından önemli turizm alanlarında, kitle turizminin yarattığı sorunları saptamak ve bu alanlarda turizmin sürdürülebilirliği için gereken stratejileri belirleyebilmek için, alan araştırmaları gerekli görülmüş ve Türkiye'de planlı gelişimi öngörülen önemli turizm alanları olarak, Antalya bölgesinden Side ve Kapadokya bölgesinden Ürgüp karşılaştırmaya olanak verecek örnek alt bölgeler olarak seçilmiştir, örnek alanlarda, turizm bileşenlerini oluşturan gruplar, ayrı katmanlar halinde anket çalışması kapsamına alınmıştır. Bölgenin turizm potansiyelinin, gelişme yönündeki etkisi ve sürdürülebilir turizmin temelini oluşturan turizm-çevre-kalkınma ilişkisinin sınanması, araştırmanın çıkış noktasıdır. Turizmin sürdürülebilirliği, hem doğal ve kültürel çevrenin korunması, hem de turizmin yerel ekonomiye katkısının devamını içermektedir. Bu temel varsayımı sınamaya yönelik olarak, araştırmanın belli aşamalarında, çapraz tablo, korelasyon ve faktör analizi tekniklerinden, turizm potansiyeli ve çevresel kaynakların değerlendirilmesinde ise, Bölgesel Turizm Gelişimi İçin Çevresel Temelli Planlama Modeli'nden yararlanılmıştır.
-
ÖgePamuklu örme kumaşlarının perasetik asit ile ağartılmasının optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Gürsoy, Nevin Çiğdem ; Dayıoğlu, Habip ; 75080 ; Tekstil Mühendisliği ; Textile Engineeringİnsanların çevreye karşı daha duyarlı olmalarından çevre bilinci her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bütün dünyada, tekstil terbiyesinin atık su kaynaklarına oldukça önemli boyutlarda zarar veren sodyum hipoklorit ağartmasına alternatif yöntemler bulma arayışı hala sürmektedir. Bu çalışmada hipoklorit ağartmaya alternatif perasetik asit ile çevre dostu bir ağartmanın optimizasyonu araştırılmıştır. Perasetik asit, ağartma banyosunda hidrojen peroksit ve asetik anhidritten gidilerek elde edilmiştir. Optimizasyondan önce yapılan ön denemelerde hidrojen peroksit ve asetik anhidrit konsantrasyonlarındaki değişmeler ile sıcaklık, süre ve pH'daki değişmelerin kumaşın ağartmadan sonra ölçülen beyazlık, patlama mukavemeti ve su emme yeteneği üzerine etkileri incelenmiş olup sonuçlar grafik üzerinde gösterilmiştir. Daha sonra bu neticelerden yola çıkılarak tam faktöriyel ve merkezi kompozit deney dizaynı için gerekli olan değişken parametrelerin -1, 0, +1 seviyeleri seçilmiştir. Tam faktöriyel deneysel dizayn kapsamında yapılan ağartma deneyleri ile değişken parametrelerin, ağartmadan sonra ölçülen test neticeleri üzerine etkilerinin önem sıralan ve bu etkilerin boyutunun önemli düzeyde olup olmadığı incelenmiştir. Merkezi kompozit deneysel dizayn kapsamında yapılan ek deneyler ve bunların test neticleri değerlendirilerek de MAXIMIZE 3.6 paket programı yardımı ile optimizasyon yapılmıştır. Optimize reçete uygulanarak ağartılacak kumaşın test neticeleri paket program tarafından tahmin edilmiş ve daha sonra bu reçete uygulanarak ağartılmış kumaşın test neticeleri ölçülmüştür. Optimize reçete ile ağartılmış kumaş numunesinin ölçülen beyazlık ve patlama mukavemet neticeleri bu çalışmada ideal olarak kabul edilmiş değerlerden bir miktar yüksek olup yalnızca su emme yeteneğinde ideal değere ulaşılamamış fakat yaklaşılmıştır. Optimize reçete uygulanarak yapılan ağartma esnasında ağartma boyunca çözeltideki mevcut perasetik asit ve hidrojen peroksit miktarları titrasyon ile tayin edilmiştir. Titrasyon sonuçları elde edilen optimum reçetede yer alan hidrojen peroksit ve asetik asit anhidrit miktarlarının gerçekten optimum düzeyde olduğunu göstermiştir.
-
ÖgeBölgesel kalkınma ve bölgesel dengesizlik ikilemi : GAP örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Sinemillioğlu, Mustafa Oğuz ; Atalık, Gündüz ; 75018 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningEkonomik, sosyal, kültürel ve coğrafi etmenlerin, doğrudan yada dolaylı olarak neden olduğu bölgelerarası sosyal ve ekonomik dengesizlik başta olmak üzere dengesizlikleri gidermek, disiplinlerarası bir çalışma alanı olan Bölgesel Kalkınma'nın temel amaçlarındandır. Dengesizlikleri gidermek gibi önemli bir amaç, kalkınmanın bir diğer amacı olan, daha 'iyi'nin sunulması hedefiyle çoğu zaman uyuşmamaktadır. Bu uyuşmazlık, 20. yüzyılın önemli olaylarından olan dünya nüfusunun üstel artışı, insanların başarısı yada bölgenin başarısı, sorusunun yansıttığı üretim ilişkilerindeki olumsuz değişim dolayısıyla yüksek tüketim toplumuna geçişin hızlanması gibi nedenlerle büyümektedir. Sınırlı doğal kaynaklar, doğal dengede yapılmış ve yapılmakta olan deformasyona karşın kalkınma kavramının yenilenememesi yada bu alandaki gecikmeler ve dengesizliklerin giderilmesi için yapılan çalışmaların daha çok klasik denebilecek yöntemlerle devam ettirilmesi önemli bir ikilem olarak değerlendirilmektedir. Dünya'nın taşıma kapasitesinin sınırlarına gelmeden, dünyanın kendi kendisini yenileyebilecek bir süreçte, herkes için ortak paydayı aramak, çalışmanın amaçlarından birisidir. Çalışmanın bir diğer amacı, dengesizlik sorununu irdelemek, tanımlamaya çalışmak, kalkınma-dengesizlik ilişkisini yada birlikteliğini, bölgeler arası dengesizlik süreciyle birlikte incelemek ve çözüme giden yollar aramak olarak belirtilebilir. Dünya'da bölgelerarası dengesizlik, diğer bir deyişle ülkeler arasındaki dengesizliğin artışı, ülkelerin kendi bölgeleri arasındaki dengesizliğin artışıyla paralel olarak ilerlemektedir. Bu süreç, Türkiye'de de kendine özgü nedenleri ve farklı ölçeği ile devam etmektedir. Dengesizlik ve Kalkınma ikilemi üzerinde yoğunlaşmış olan çalışma hipotezleri GAP'ın Türkiye'nin bölgeleri arasındaki dengesizliği giderme sürecindeki etkilerini de kapsamaktadır. Örnek Alan Çalışması olarak ele alman GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesi(Bölge)'ndeki doğal kaynakların ülke ekonomisine kazandırılması amacıyla DSİ tarafından başlatılmış olan çalışmaların Bölgedeki geri kalmışlığı azaltmak için düşünülen projelerin birleştirilmesi sonucu olarak oluşmuştur. GAP'ın etkilerini değerlendirmek için yaptığımız çalışmanın bir kısmı, GAP Master Planı'nda belirtilen aşamalardan, birinci aşama öncesi ve sonrasının DİE ve DPT verilerine dayanılarak karşılaştırılması şeklinde olmuştur. Çalışma sonucunda, GAP'ın mühendislik yatırımlarının büyük bir çoğunlukla öncelikli olduğu GAP'ın birinci aşamasında yapılmış yatırımların bölgenin sosya-ekonomik yapısına yeterince yansımadığı görülmektedir. Sonuç olarak; Bölgeler arası dengesizliğin süreklilik gösterdiği durumların fazlalığı, dengesizliğin sürekliliğini gündeme getirmektedir. Azgelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde doğum kontrolü ne kadar Önemli ise Gelişmiş Ülkelerin aşın tüketim alışkanlıklarını sınırlandırmaları da bir okadar önemli görünmektedir. Temel olarak, doğal kaynakların ekolojik bir yöntemle ekonomiye kazandırılmasını amaçlayan GAP'ın, Master Planda tanımlanan çerçevede önemli ve ülke ve bölge dinamiklerini yönlendirebilecek büyüklükte bir proje olduğu, ancak uygulamaların ve sürecin Türkiye'nin projeyi öngörülen süre ve çerçevede tamamlayabilmesinin zor olduğu, buna paralel olarak bölgelerarası dengesizliğin giderilmesi mümkün görülmemektedir. Kısaca ikilem süreklilik arzetmektedir.
-
ÖgeCoğrafi bilgi sistemlerinin şehir planlama sürecinde kullanımı : Burgazada örnek alanında koruma amaçlı imar planı bilgi sistemi tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Yiğiter, Reyhan ; Gülersoy, Nuran Zeren ; 75083 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningDoktora tezinin amacı, günümüzde sorun çözme ve karar verme konularında yardımcı olacak verilerin üretilmesi ve yönetilmesinde bilgisayar teknolojisinin gelişimi doğrultusunda "CBS - Coğrafi Bilgi Sistemleri"nin Şehir Planlama sürecindeki kullanım olanaklarını ortaya koymaktır. Tez çalışmasının başında Türkiye için yeni bir olgu olan CBS'nin tanımlaması ve kavramsal açıklamaları yapılmıştır. Ayrıca bu sistemin Türkiye'deki kullanımını ve gelişimini ortaya koyabilmek için sistemin dünyadaki gelişimi incelenmiştir. Yine aynı bölümde CBS'nin sıklıkla kullanıldığı uygulama alanları ve bu konularda yapılan örnekler araştırılmıştır. Bölümün sonunda gelişmekte olan ülkelerdeki CBS uygulamaları ve sistemin kullanılabilirliği irdelenmiştir. Türkiye'de yapılmakta olan CBS uygulamalarım, kullanım alanlarım ve gelişimini değerlendirmek amacı ile bir anket çalışması yapılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar ile CBS'nin Türkiye'deki kullanım ve gelişim potansiyeli ortaya konmuştur. Tez kapsamında, CBS'nin Şehir Planlama sürecinde kullanılmasına yönelik bir bilgi sistemi tasarımı gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Sistem tasarımı gerçekleştirilmeden önce, şehir planlarının hazırlanması sürecinde yapılması gereken çalışmalar, bu çalışmalar sırasında karşılaşılan sorunlar ve gereksinimler saptanmıştır. Elde edilen bu bilgiler doğrultusunda bilgi sistemi oluşum aşamaları izlenerek sırasıyla işlem tasarımı, veri tasarımı ve fiziksel tasarım gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan bilgi sisteminin kullanılabilirliğini ortaya koymak üzere Burgazada'da bir pilot proje uygulanmıştır. Bu uygulamada, koruma amaçlı planların yapılmasında gerekli olan analiz ve sentez çalışmalarını gerçekleştirmek üzere çeşitli sorgulamalar yapılmış ve sonuçlan alınmıştır. Uygulamadan elde edilen sonuçlar ile tasarlanan bilgi sistemi değerlendirilerek sistem tasarımı, veri tasarımı, sistem kuruluşu ve uygulama aşamalarında karşılaşılan sorunların yanısıra sistemin sağladığı olanaklar ve faydalar ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Çalışmanın sonucunda, tasarlanan sistemin değerlendirilmesinden elde edilen sonuçlar ile birlikte anket çalışmasının sonuçları paralel olarak irdelenerek CBS'nin genel değerlendirmesi yapılmıştır. Sistemin geliştirilmesi ve uygulama alanlarının genişletilmesi yönünde önerilere yer verilmiştir.
-
ÖgeToplu konut alanlarında biçimsel yapının mekan dizimi yöntemiyle değerlendirilmesi : Eskişehir örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Tutal, Osman ; Bölen, Fulin ; 100737 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional Planningİçinde yaşadığımız çevre, bina iç mekanlarından kentsel dış mekanlara, hatta kenti çevreleyen doğa parçasına kadar uzanan zincirleme bir yapı göstermektedir. Konut bu yapı içinde zamana bağlı olarak toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel yapılarında meydana gelen değişimler sonucu çok yönlü özellikler gösterse de bütün toplumlarda yapılaşmış çevrenin en önemli öğesi olarak ortaya çıkar. Bu yüzden, kullanıcılar ve fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik gereksinimleri konutların ve yerleşim alanlarının inşa edilme nedenini ifade eder. Ancak kullanıcı gereksinmeleri, yapılaşmış çevrede bina içinde geçtiği kadar bina dışına da yansır. Yaşamın yalnız yapıların içinde değil dışında da, hatta bazen içinden çok dışında geçtiği dikkate alındığında yapıların dışının da içi kadar, bazen içinden daha yaşanabilir olması gerekmektedir. Yapılaşmış çevrenin fiziki ya da mekansal sunumları ve sembolik özelliklerinden ötürü neden olduğu her şey kullanıcı gereksinmelerinin karşılanmasında rol oynarken, mekanın yaşanabilirliğini de etkiler. Çünkü mekanın kullanımı yapılaşmış çevrede hareketin en baskın tipini oluşturmaktadır. Kaldı ki, mekansal deneyim de mekanın kullanılmasıyla, işgal edilmesiyle ve tüketilmesiyle mekansal ilişkiye dönüşmekte ve mekanla yaşam arasındaki ilişki örtüştüğü anda ortaya çıkmaktadır. Örtüşme ise; mekanı kendileme, içselleştirme ya da uygun hale getirmekle mekana yansımaktadır. Bu yüzden, eğer mekan eylemi tarif edemiyorsa ya da mekanda eylemsel bir ilişki doğmuyorsa mekansal ilişkinin de doğmayacağı ortadadır. Bu durum, mekanla eylem arasındaki ilişkinin kaçınılmazlığını da ifade eder. Mekanın kullanım nedeni, kullanım sürekliliğini de etkilemektedir. Bu yüzden, yapılaşmış çevrede kalite ve kullanıcı eylemlerini destekleyici ya da engelleyici karakteristikler kullanıcı-mekan etkileşiminde okunabilir, kolay anlaşılabilir ve kavranabilir olmalıdır. Buna karşın eğer tasarım problemi toplu konut alanlarında olduğu gibi, bir kerede çok sayıda kişiyi ilgilendirecek büyüklükte ise kullanıcı gereksinmelerine yanıt verebilmek, doğal olarak mekanda etkileşim çeşitliliğine neden olmaktadır. Tasarım süreci, konut yapım ve kullanım olgusu; insanların yaşama mekanlarını kendisinin ya da bir yapı ustasının yardımıyla yaptığı geleneksel toplumlardan, barınmanın toplu üretimle karşılandığı günümüze değin büyük bir değişim geçirmiştir. Konut üretiminin kitlesel hale dönüşmesi, hem kullanıcı-tasarımcı arasındaki ilişkileri ortadan kaldırır hem de özellikleri, gereksinimleri ve beklentileri kestirilemeyen kullanıcılar için konutlar/konut alanları inşa edilmesine neden olur. Bu durum, sanayi dönemi yerleşim alanlarında sağlıksız koşullarda yaşamayı zorunlu kılan konutlar olarak mekana yansır. Günümüzün modern olarak nitelendirilen toplu konut alanlarında ise, özellikle yarı özel ve yarı kamusal alanların iyi tanımlanamamış olmasından ötürü, kullanım sürekliliği bulunmayan, sahiplenilmeyen ve sorumluluğu üstlenilmeyen mekanlarla karakterize olmaktadır. Bu biçimlenme, mekansal gereksinimleri karşılamaktan uzaklaşarak, toplu konut alanlarının yaşanır kılınmasını da ortadan kaldırmaktadır. Yerleşim alanı biçimleri ve mekansal örüntüler, süreç içinde açık, hem sürekliliklerin hem de dönüşümlerin yer aldığı oluşumlardır. Bu yüzden; kestirilebilir gereksinim, istek ve davranış kalıpları yerine, toplumun çok kimlikli, çok merkezli heterojen yapısını ve zaman içinde değişebilen kullanıcı gereksinimlerini barındırmak zorundadır. Günümüz yerleşim alanlarının bu çözülmesi zor mekan türlerini ve mekan organizasyonunu yönlendiren nedenleri araştıran bilim dallarından olan şehirsel biçimlenme çalışma alanına mekansal çeşitliliği ve yapılanmanın morfolojik yönünü de katarak mekan organizasyonunda somut verilerle çeşitli yöntemler geliştirmektedir. Tasarımın biçimlendirdiği fiziksel çevre ile kullanıcı gereksinimlerinin karşılıklı etkileşimini temel alan bu yöntemler insanlar ve mekansal faktörler arasındaki uyumluluğu artırmak ve insanlar/kullanıcılar için daha iyi tasarımlar yapmak amacıyla gerekli bilgi ve kuram birikimi elde edecek bir çok araştırmada kullanılmaktadır. Yerleşmelerin morfolojik ve sosyal yapıları arasındaki ilişkileri tanımlayan, biçimlenmelerindeki etkin unsurları sayısal olarak değerlendiren Mekan Dizimi (Space Syntax) yöntemi, bina ölçeğinden kent ölçeğine kadar, yapılaşmış çevre- kullanıcı etkileşimini temel alan yöntemler arasında önemli bir yere sahiptir. Toplumsal yapıya göre biçimlenen mekansal yapının, şehirlerin genel fiziksel yapısı içinde kavranabilmesini de açıklayan yöntem, tasarım disiplininin önemli problemlerinden biri olan mevcut ve öneri projelerin uyumlu olmasının koşullarını hazırlayarak yol gösterici olmaktadır. Böylece, getirdiği yaklaşımlarla yeni seçeneklerin sınanmasına da olanak sağlar. Bunun yanı sıra mekansal biçimlenme ve mekan kurgusunun kullanıcılar üzerindeki etkileri konusunda ortaya koyduğu yaklaşımlarla bu alandaki araştırmalara yeni bir boyut katar. Tez, tasarlanan çevre ile kullanıcı arasındaki ilişkileri ele alarak yaptığı sayısal değerlendirmeler, anketler ve gözlemlerle mekansal problemlerin belirlenmesine ve çözümüne yönelik yeni bir yaklaşım getirmektedir. Birinci bölüm tezin girişidir. Bu bölümde tezin konusu tanıtılmakta, problemin tanımı, amaç ve yöntem açıklanmaktadır. İkinci bölüm; barınma, konut ve konut çevresi kapsamında ele alınmaktadır. Bu bölümde barınma, insan gereksinimleri içinde barınmanın yeri, barınma gereksinimi ile varolan konut, konut ve ev, yaşanabilirlik kavramları açıklanmaktadır. Günümüze değin geçirdiği süreç içinde teknolojik gelişmeye paralel olarak farklı evrelerden geçen yerleşme sistemleri ve toplu konut kavramı ortaya konulmaktadır. Toplu konut kavramına bağlı olarak sanayi öncesi dönemdeki yerleşim alanları ve sanayi toplumunda toplu konut olarak tasarlanan ütopyalar irdelenmektedir. Modernist düşüncenin egemen olduğu toplu konut yaklaşımlarının analiziyle birlikte İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze kadar toplu konut alanları ve çevreleri incelenerek bu dönemlerin toplu konut tasarımına yaklaşımları sergilenmektedir. Türkiye'de de tarihsel süreç içinde toplu konut ve konut çevresini oluşumu ele alınarak değerlendirmesi yapılmaktadır. Üçüncü bölümde, kullanıcı-çevre etkileşimine ilişkin kuramsal yaklaşımlara yer verilmektedir. Birinci kısımda özgür irade, olabilirlik, olasıcılık, belirleyicilik, VII etkileşimcilik ve katılımcılık yaklaşımları açıklanmakta, ikinci kısımda ise; konut çevresinin değerlendirilmesine yönelik araştırma yaklaşımları sunulmaktadır. Bu yaklaşımlar; tasarımı temel alan, kullanım sürecini ve niteliği temel alan ve biçimsel yapıyı temel alan yaklaşımlar olarak tasarım süreci aşamalarına göre açıklanmaktadır. Açıklanan yaklaşımlar doğrultusunda toplu konut alanlarında konut ve çevresinin değerlendirilmesi ele alınmakta ve bu değerlendirmeye konu olan uluslararası ve Türkiye'de yürütülen araştırmalar irdelenmektedir. Ayrıca tezin alan çalışmasında kullanılan, kentsel biçimlenmenin çalışma alanına mekansal çeşitliliği ve yapılanmanın biçimsel yönünü katarak mekan organizasyonunda somut verilerle mekansal biçimlenmenin insanlar üzerindeki etkilerini kanıtlayan Mekan Dizimi (Space Syntax) Analiz Yöntemi tanıtılmaktadır. Binaların, kentsel alanların, mimari ve kent planlarının morfolojik analizinde kullanılan yöntem yoluyla, yapılaşmış çevrenin morfolojik yapısı ile sosyal strüktürü ya da bu çevredeki olaylar/durumlar arasında ilişkinin değişik yönleri, farklı boyutları tanımlanmaktadır. Kentsel mekanın biçimsel yapısı üzerinde Mekan Dizimi (Space Syntax) Analizi yönteminin kullanıldığı çalışmalar konularına göre irdelenmekte, uluslararası ve Türkiye'de yürütülen çalışmalar tanıtılarak sonuçlan ortaya konulmaktadır. Dördüncü bölümde, mekan dizimi analizleriyle toplu konut alanlarında yerleşim şemasının değerlendirilmesine yönelik alan çalışmasına yer verilmektedir. Alan çalışmasına konu olan toplu konut alanlarının seçilme nedenleri, alan karakteristikleri, yerleşim alanlarının fiziksel özellikleri ifade edilmektedir. Doğal Yaya Hareketi (Natural Movement) yaklaşımına bağlı kalınarak yerleşim alanlarındaki yaya yoğunluğu tespit edilmekte ve dizimsel analizlerle birlikte değerlendirilmektedir. Kullanıcıların çevreleriyle ve birbirleriyle olan ilişkilerinin belirlendiği anket sonuçları ise analizlerle birlikte ele alınarak değerlendirilmektedir. Beşinci ve son bölümde; çalışma genel olarak özetlenerek, kuram ve yöntem açısından değerlendirilmektedir.
-
ÖgeDoğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm potansiyelinin belirlenmesi : göller bölgesi örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Türk, Ali ; Aysan, Mesture ; 100842 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningGünümüzün en önemli varlıklarım oluşturan doğal, tarihsel ve arkeolojik alanlar; mimari, doğal, tarihsel, kültürel mirası, sanatsal ve estetik değerleri yaşatmak yoluyla, geçmiş ile gelecek arasında sürekli bir kültür bağı oluşturmaktadır. Geçmişten günümüze kalan, kendi hallerine terk edilmiş, kaybolmaya yüz tutmuş, ekonomik nedenlerle ortaya çıkarılamamış, fakat ülkemizin en önemli varlıklarını oluşturan doğal, tarihsel ve arkeolojik alanları değerlendirmek, korumak, iyileştirmek ve çağdaş işlevler vererek dünü bugünle bütünleştirmek hem turizm, hem de uygarlık tarihi bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu bir görevdir. Hızla değişen ve gelişen dünyada, yitirilen kaynaklar ve doğal dengenin bozulması tehlikesiyle gündeme gelen koruma olgusu, ekolojik dengenin korunması boyutu dışında, günümüzde doğal, tarihsel, arkeolojik, kültürel ve mimari değerlerin hızla yok olması karşısında, geçmiş uygarlıklar mirasının ve onların ortaya koyduğu tarihsel ve kültürel değerlerin korunmasını da içermelidir. Bu nedenle, hükümetler üstü görülmesi gereken koruma politikalarının tarihsel, kültürel ve belgesel niteliği olan varlıkların, insanlığın ortak malı olduğu ve korumanın evrenselliği bilinci üzerine kurulması gereği vardır. Bunun yanında turizmin, bölgesel kalkınmaya olan etkisi, turizm faaliyetlerinin yer seçimi ile bölgeler arası farklılaşmaların ve turizmin yoğunlaştığı alanlarda ortaya çıkan sosyo-kültürel-çevresel sorunların yoğunluğu bilinen bir gerçektir. Bu sorunların çözümünü sağlamak ve turizmi farklı bölgelere yayarak, özellikle az gelişmiş bölgelerin kalkınmasını sağlamak amacıyla alternatif bir turizm anlayışı getirme gereği gün geçtikçe daha da artmaktadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların korunarak yeni kullanımlara açılması süratle yaygınlaşmaktadır. Bu yeni kullanım şekillerinin önemli bir kısmı ise doğrudan ve dolaylı olarak turizm amaçlı olmaktadır. 19. yüzyılda Avrupa turizm etkinliğinde temel amaç, değişik yörelerin doğal güzellikleri ve tarihsel zenginliklerini görmek, değişik kültürleri yerinde yaşamanın zevkini ve heyecanını tatmaktır. Gelişen teknoloji sonucunda bu amacın gerçekleştirilme olanağı bulunmuştur. İnsanların diğer kültürlere olan ilgilerinin odak noktası, ülkelerin tarihsel süreç içindeki kültür ve sanat ürünleri olarak ortaya çıkmaktadır. Sonuçta "kültürel miras", turizm endüstrisinin önemli bir aracı ve arzı olmuştur. Türkiye, coğrafi konumu ve köklü tarihinden gelen, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyen zenginlikte ve yoğunlukta evrensel önemde bir kültür mirasına sahiptir. Anadolu'nun bağrında taşıdığı zengin doğal ve kültürel mirası, arkeolojik değerleri, dil, din, gelenek, mimari çevre, müzik, oyun, giyim, beslenme gibi farklı alanlardaki XII kültür zenginliğinin yeterince ortaya çıkarılamadan, arındırma ve yeniden üretim sürecine aktarılmadan yok olma süreci ile karşı karşıya olduğu ve bu yok olusun bütün insanlığın geleceği açısından uluslararası öneme sahip olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Gereksinimlerin ve beklentilerin hızla değiştiği uluslararası turizm piyasasından, sahip olduğu rekabet gücü nedeniyle giderek daha büyük pay alma çabası içinde bulunan ülkemizin, bu dinamizmini en azından koruması açısından turizm faaliyetlerini ve turizm türlerini çeşitlendirmesi ve turistik gelişme kutuplan yaratması gerekmektedir. İşte, Göller Bölgesi'nin böyle bir turistik gelişme kutbu olma özelliği ve potansiyeli taşıdığı, yaptığımız araştırmalar ve değerlendirmeler sonucu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda örnek alan (bölge) olarak üzerinde çalıştığımız Göller Bölgesi, tarihsel ve arkeolojik alanların, bunun yanında doğal güzelliklerin de oldukça yoğun olduğu bir bölgedir. Bu çalışmada, bölgede bulunan doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların, çok yoğun olan kıyı turizmine alternatif turizm alanları olarak kullanılması gerekliliği düşünülmüş ve bölgede son yıllarda giderek gelişmekte olan turizm potansiyelinin planlı ve sağlıklı bir şekilde değerlendirilerek, turizmin bölge ekonomisine katkısının arttırılması amaçlanmıştır. Turizm gelişimi, dünyada, özellikle sosyo-ekonomik yönden geri kalmış ve problemli alanlar için bölgesel gelişme politikaları içinde temel araçlardan biri olarak ele alınmaktadır. Ancak, özellikle turizm gelişimi sürecine erken girmiş olan gelişmiş ülkelerde kitle turizminden kaynaklanan çevre soruman gündeme gelmiştir. Diğer bir deyişle, uzun yıllar sadece ekonomik katkısı ile değerlendirilerek, ne pahasına olursa olsun gelir elde etmeye yönelik olarak geliştirilen turizm sektörünün artık doğal, yapısal ve sosyal çevre üzerindeki etkileri de tartışmalı olmuştur. Turizmin ulusal ekonomilere olan katkısı, doğal, tarihsel ve sosyo-kültürel çevre üzerindeki etkilerinin göz ardı edilmesini getirmemelidir. Nitekim son yıllarda küresel ölçekte çevre sorunlarına duyarlılığın artması, daha ayrıntıda turistlerin ziyaret ettikleri ülkelerin çevre sorunlarına, özellikle turizm ile çevre koruma arasındaki ilişkinin niteliğine karşı duyarlılıklarının artması, bu gerçeği desteklemektedir. Çünkü turizm sektörünün ekonomik katkısının sürekliliği, sektöre kaynak oluşturan doğal tarihsel ve sosyo-kültürel çevrenin korunmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye'de turizm sektörünün desteklenmeye başladığı ve önemli teşviklerin açıldığı 1 980'li yılların başında, sektör ülkenin yıllardır yaşadığı döviz sıkıntısını çözmenin, kısa zamanda en çok dövizin ülkeye getirilmesinin bir aracı olarak görülmüş, buna göre de teşviklerde öncelik yatak kapasitesinin arttınlmasına verilmiş, devlet tarafından sağlanan altyapı yanında, orman arazileri ve nitelikli tarım alanları turizme açılmış bulunmaktadır. Sağlanan teşvikler sonucu, sahil yörelerinde gözlenen yoğun yapılaşmanın ortaya çıkardığı çevre tahribatı dikkate alınmadığı gibi, özellikle turizm gibi duyarlı bir sektöre terk edilen orman arazileri ve tarım alanlarının uzun vadede ülke ekonomisine yapacağı olumsuz etkiler de göz ardı edilmiş bulunmaktadır. işte bu noktada, bir yandan kitle turizminin yarattığı çevresel problemleri önlemek için çevreye karşı duyarlı turizm türlerini geliştirmek, diğer yandan da turizm türlerinin keşfi ile turizmin belli alanlarda yoğunlaşmasını önlemek ve ülke sathına X111 yayma düşüncesi gündeme gelmektedir. Her şeyden önce, kitle turizminin, taşıma kapasitelerini aşacak şekilde belli bölgelerde-özellikle kıyı bölgelerinde ve belirli zamanlarda yoğunlaşması, ekonomik yararların ötesinde doğal, tarihsel ve kültürel çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu ve buna benzer faktörler göz önüne alınarak, Turizm Bakanlığı kıyılarda ve de belirli zamanlarda yoğunlaşan turizm faaliyetlerini, dünya turizminde son yıllarda değişen anlayışa paralel olarak ülke sathına ve tüm yıla yaymak için çalışmalar başlatmıştır. Bu noktadan hareketle Turizm Bakanlığı son yıllarda Türk turizminin yeni hedefini, deniz-kum-güneş turizmini aşmak, bu etkinliği "dört mevsime ve tüm ülke sathına yaymak" olarak belirlemiştir. Gerek turizmin çeşitlendirilmesi, gerekse tüm ülkeye yaygınlaştırılması politikasından hareketle, Türkiye'nin tüm yörelerinde var olan doğal, tarihsel, arkeolojik, kültürel değerlerin araştırılması ve turizme kazandırılması çalışmaları devam etmektedir. Turizm sektöründen optimum düzeyde yararlanabilmek için öncelikle gerek ulusal, gerekse yerel bir planlamanın yapılması şarttır. Bu şekilde kontrolsüz ve plansız gelişecek turizmin, kendi kaynaklarım yok etmesi önlenmiş olacaktır. Böyle bir planlamanın yapılabilmesi için öncelikle turizm amaçlı kullanılması düşünülen alanların genel turizm potansiyeli açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. İşte, turizm amaçlı kullanım değerlendirme modelleri bu noktada gündeme gelmektedir. Doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm-çevre kaynaklarının değerlendirilmesi aşamasında, Dowling'in "Bölgesel Turizm Gelişimi İçin Çevreye Duyarlı Planlama Modeli (EBT Modeli)"inden tezin amaçları doğrultusunda yararlamlmıştır. EBT Modelinin temel amacı, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımında, turizm amaçlı kullanımı düşünülen alanlarda çevre koruma, toplum refahı, turistlerin hoşnutluğu, ekonomik katkı sağlanması ve turizm-çevre uyumluluğuna ulaşmaktır. Sözünü ettiğimiz bu modelin uygulanması ile, turizmle ilgili mevcut durum, beklentiler ve gelişmelerin yönü belirlenerek, seçilen alanda doğaya, tarihsel ve mimari değerlere uygun, yörenin özgün sosyal yaşamım bozmayan turizm tür veya türlerine karar vermek mümkün olabilmektedir. Yeni turizm türleri oluşturma yaklaşımları, bu yandan kitle turizminin yarattığı çevresel problemleri önlemek amacıyla, çevreye karşı duyarlı turizm türlerini geliştirmek, bir yandan da yeni turizm çekicilikleri yaratarak turizmi ülke çapmda yaymak, özellikle az gelişmiş bölgeler için iyi bir gelişme aracı olarak kullamlabilmek amacıyla geliştirilmiştir. Bu çalışma 7 bölümden oluşmaktadır..Birinci Bölüm: Doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm potansiyelinin belirlenmesi ve turizm amaçlı kullanımları konusunda genel açıklamaların bulunduğu giriş bölümüdür..ikinci Bölüm: "Genel Tanımlar" başlığı altmda olup bu bölümde, tarihsel alan, arkeolojik alan, turizm, turistik tarihsel alan, tarihsel turizm, doğal kaynaklar, tarihi eser ve anıt kavramları gibi konuya ışık tutacak tanımlara yer verilmiştir..Üçüncü Bölüm: Bu bölüm, "Genel Olarak Turizm, Turizm Hareketleri ve Turizm Eğilimleri, Dünyada ve Türkiye'de Turizm Politikaları" başlığı altmda olup, konu ile ilgili genel bilgileri içermektedir. XIV .Dördüncü Bölüm: "Doğal, Tarihsel ve Arkeolojik Alanların Turizm Amaçlı Kullanımları" başlıklı bu bölümde, doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm açısından önemi, turizm amaçlı kullanılması gerekliliğinin nedenleri ve turizme katkıları, dünyada ve Türkiye'de bu alanların turizm amaçlı kullanımları ve çeşitli uygulama örnekleri, doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm amaçlı kullanım modeli ve turizm amaçlı kullanım türleri ve bu alanlarda yapılacak turizm planlaması konulan üzerinde durulmuş ve anlatılmıştır..Beşinci Bölüm: Bu bölümde konuyla ilgili örnek alan (bölge) olarak ele alman "Göller Bölgesi'ne ilişkin Genel Araştırma ve İncelemeler" başlığı altmda bölgenin tanımlanması, coğrafi konumu, tarihsel gelişimi, doğal yapısı, iklimi, bitki örtüsü, göller ve akarsuları, ulaşımı, nüfusu, ekonomik ve toplumsal yapısı incelenmiş, bölge sınırları içinde kalan il ve ilçelere ilişkin araştırma ve incelemeler üzerinde durulmuştur..Altıncı Bölüm: "Göller Bölgesi' nde Doğal, Tarihsel ve Arkeolojik Alanların Turizm Amaçlı Kullanımları" başlıklı bu bölümde bölgesel kalkınmanın turizme etkileri, turizm olgusu içinde Göller Bölgesi' nin yeri, bölgenin turizm potansiyelini oluşturan değerler, bölgede bulunan önemli tarihsel ve arkeolojik alanlara ilişkin araştırma ve incelemeler, bu alanların turizm potansiyelleri, bu alanların turizm amaçlı kullanımı hakkında yapılan anketin sonuçlan ve değerlendirilmesi, bu alanlar için turizm modeli uygulaması ve turizm amaçlı kullanım türleri gibi konular geniş ve kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır..Yedinci Bölüm: Bu bölümde, daha önceki bölümlerde belirtilen konular dikkate alınarak elde edilen sonuçlar doğrultusunda doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm potansiyelinin belirlenmesi ve turizm amaçlı kullanımları konusunda, daha etkin ve daha yoğun öneriler getirilmiş, gerek ülke ölçeğinde, gerekse bölge ölçeğinde konunun önemine dikkat çekilmiş ve konu ile ilgili yapılması gerekenlerin neler olabileceği üzerinde durulmuş ve tartışılmıştır. Doğal, tarihsel ve arkeolojik alanların turizm potansiyelinin belirlenmesi ve turizm amaçlı kullanımına ilişkin genel bilgiler, ayrıntılı bir literatür taraması, mevzuat ve prosedürlere ilişkin bilgiler, ilgili kurum ve kuruluşların yayınlarına dayanılarak verilmiştir. Diğer ülkelere ait bilgiler, yine bu ülkelerde yapılan araştırma ve konu ile ilgili çeşitli yayınların incelenmesi sonucu derlenmiştir. Örnek alan (bölge) ile ilgili bilgiler ise yerinde yapılan gözlemler, incelemeler, araştırmalar, alanların rekreasyonel olanaktan, ziyaretçilerin eğilimlerinin saptanması, bölgede yaşayan halkın araştırma alanlanyla ilişkileri, ziyaretçiler ve halkla görüşmeler yoluyla ortaya konmaya çalışılmıştır. Ayrıca, alanların tarihçesi, arkeolojik özellikleri, sosyo kültürel yapısı ve alanlarda bulunan anıtsal yapıların mimari özellikleri için daha önce yapılmış çalışmalardan yararlanılmış, çeşitli kamu kuruluşlan ve Müze Müdürlükleri verileri kullanılmıştır. Ayrıca, konu ile ilgili bölge yerel halkı, bölgeye gelen yerli-yabancı turistler ve bölgedeki konaklama dinlenme tesisleri sahipleri ile geniş ve kapsamlı bir anket çalışması yapılmıştır. Aralarında anlamsal ilişkiler bulunan anket sorularının değerlendirilebilmesi, özellikle anket sonuçlarında kümeleme ve ikili ilişkilerin kurulabilmesi için "SPSS Anket Programı" ile veri girişleri ve değerlendirmeleri yapılmıştır. Sonuçlar, tablolar halinde elde edilmiş ve değerlendirilmiştir.
-
Ögeİstanbul'da konut fiyatlarının mekansal analizi(Fen Bilimleri Enstiütsü, 2001) Eğdemir, F. Güldehan ; Dökmeci, Vedia ; 112256 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningBu çalışmada, konut fiyatı ile konutların fiziksel ve çevre özellikleri arasındaki ilişki İstanbul İli genelinde ve ilçelerde çoklu regresyon analiziyle incelenmiştir. İstanbul, doğal ve tarihi değerleriyle dünyaca ünlü, üç imparatorluğa başkentlik yapmış, yaklaşık on milyon nüfusa sahip, eşsiz güzellikte Marmara Denizi ve Boğaziçi sahilleri nedeniyle semtleri arasında derin konut fiyatı farklılıkları olan, önemli bir metropoldür. 1950' den sonra, kırsal göç alan İstanbul'un nüfusunun ve dolayısıyla konut talebinin artmasına sebep olmuştur. Mevcut konut alanları çok daha yoğun olarak yeniden inşa edilmiş, şehir gecekondu alanları ve modem konut projeleriyle genişlemiştir. Bu durum, çeşitli semtlerde farklı değişkenlere dayanan alternatif konut piyasalarının doğmasına sebep olmuştur. Araştırmanın sonuçları, konut büyüklüğü, kalite, yaş, oda sayısı, manzara, daire sayısı ve otopark tesislerini konut fiyatlarını etkilediğini göstermiştir. Bu sonuçlar, başta öne sürülen hipotezi doğrulamaktadır ve daha önceki çalışmaların bulguları ile uyum içindedir. Bazı değişkenlerin, konut fiyatı üzerindeki etkisi semtlerin özelliklerine göre değişmektedir. Benzer konut fiyatlarına ve çevre özelliklerine sahip beş homojen araştırma bölgesi tespit edilmiştir. Bunlar içinde, bazı alt bölgeler şehrin en yüksek konut değerine sahiptir: Florya, Yeşilköy, Etiler-Levent, Bebek, Yeniköy ve Kadıköy Sahili. Bu araştırmanın sonuçları, şehrin yeniden yapılanmasında, arazi kullanımı planlamasında, emlak yatırımlarında daha sağlıklı karar verilmesine bilimsel veri tabanı oluşturmak için kullanılabilir. Daha sonraki çalışmalarda, GIS kullanılarak ve dinamik olarak hedonik konut fiyatı analizi yapılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler : Istanbul, Konut Fiyatı, Mekansal, Regresyon Analizi.
-
ÖgeAn analytic approach to the shopping centers in Istanbul metro politan area case study Levent-Etiler district, Akmerkez shopping center(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001) Beygo, Cem ; Dökmeci, Vedia ; 112253 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningKentiçi ticari faaliyetlerinin tarihi Yunan kentlerindeki agoralara kadar gitmektedir. Tarih boyunca perakendecilik bir çok faktöre bağlı olarak gelişim göstermiştir. Ancak, ticari faaliyetlerdeki en önemli mekansal, sosyal ve ekonomik değişimler 20. yüzyılda meydana gelmiştir. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra, alışveriş merkezleri kent merkezlerinin yerini alan, ticari olarak karlı ve sosyal olarak canlı toplanma yerleri olmuşlardır. 1980'lerden sonra, perakendecilerin uluslararasılaşmaları ve küreselleşmenin etkileri perakendeciliğe ve alışveriş merkezlerine yeni bir boyut kazandırmıştır. 1980'ler dünya piyasalarına katılmayı amaçlayan Türkiye için önemli bir dönüm noktası olmuştur. İstanbul'un Türkiye ekonomisindeki önemli rolünden dolayı, 1980'lerdeki değişimler İstanbul'un da önemini arttırmıştır. Bu dönemdeki yatırımlar, ağırlıklı olarak ticaret, turizm ve finans sektöründe yoğunlaşmıştır. 1990'larda bütün dünyada perakendecilikte görülen hızlı büyüme, İstanbul'da da alışveriş merkezleri ve büyük marketlerin sayısında artışa neden olmuştur. Bu dönemde, Avrupalı ve Amerikalı yabancı perakendeciler de İstanbul'da yatırım olanakları aramışlardır. Bu tez, İstanbul'da perakendecilik sektöründe büyük potansiyel olmasına ve İstanbul'un yabancı perakendeciler tarafından son derece karlı bir pazar olarak görülmesine rağmen, alışveriş merkezlerinin yatırım ve yapımları esnasında bilimsel yer seçim kriterleri kullanılmadan yapılan tercihler sonucu ortaya çıkan durumu irdelemeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşımın sonuçlan, alışveriş merkezlerinin yalan çevresinde oluşan trafik sıkışıklığı, orta ve uzun vadede perakendecilerin kârlılık oranlarındaki düşüşler ve kentsel çevrenin geleceği için ciddi problemler olarak ortaya çıkmaktadır.
-
ÖgeYerleşmelerde sanayi alanları yer seçimi eğilimi alan tahsisleri ve yeni düzenleme stratejileri İstanbul örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2002) Yüzer, Ayşe Şebnem ; Giritlioğlu, Cengiz ; 127181 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningŞehir, uzmanlaşmış aktiviteler merkezidir. Şehirleşme ise bu aktivitelerin organizasyonunun kurulabilmesi bağlamında bir değişim ve gelişim süreci olarak kabul edilebilir. Trenler, elektrikli tramvaylar, arabalar gibi teknolojik ilerlemelerin ilk sanayi şehirlerinin biçimlenmesine yardım etmesi gibi, bugün de yeni teknolojilerin gelişimi demografi, sosyal yapı ve değişen sanayi organizasyonu ile ekonomik aktiviteler arasındaki ilişkilerin zaman ve mekana göre farklılaşmasına neden olmakta ve sanayi ve ticaret üzerindeki etkileriyle metropoliten alanları yeniden biçimlendirmektedir. Büyük metropoliten alanların avantaj ve dezavantajları arasındaki karşılıklı etkileşim, metropoliten alanların geleceğinin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. İyi ücret alan vasıflı işgücü, düşük dışsal şehirleşme ekonomileri, sanayi tabanlı ileri-yenilikçi şirketler ve yüksek yaşam kalitesi ile avantajlı alanlar ekonomik olarak sürdürülebilirken, dezavantajlı alanlar küçülmeye devam ederek firmaların desantralizasyonuna sebep olmaktadır. Desantralizasyon, bir taraftan yeni yerleşmelerin organizasyonunu gündeme getirirken diğer taraftan şehir merkezlerinde dönüşüm ve dönüşüm sonrası alan tahsisi ve kullanımı olgusunu önemli kılmaktadır. Bu bağlamda araştırmanın amacı metropoliten kentlerdeki üretim aktivitelerinin yerleşmeler üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, desantralizasyon koşullarının test edilmesi, sanayi yer seçim eğilimlerine bağlı olarak yeni düzenleme stratejileri geliştirmek ve planlama sürecinde bir araç olarak sanayi yatırımlarını kullanma politikalarını belirlemektir. Araştırmanın kapsamı gelişme sürecinde sanayi yatırımlarının değişimini belirlemek, metropoliten merkez ve alt merkezin yapısal özelliklerini tanımlamak, araç olarak kullanılacak modelleri (anket, alan araştırması vb) test etmek ve yeni alan tahsisleri için stratejiler belirlemektir. XIII Araştırma altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde girişten sonra, araştırmanın amacı, kapsamı, yöntemi, parametreleri ve varsayımları yer almaktadır. İkinci bölümde, sanayi ve sanayileşme kavramları, sanayi yer seçimi kavramına katkıda bulunan bazı teorisyenler, tarihsel perspektifte imalat sanayi gelişimi süreci, sanayi yer seçimi tipolojileri ve faktörleri ile sanayi yer seçimleri eğilimlerinde farklılaşmalar incelenmiştir. Üçüncü bölümde, sanayide yapısal değişim ve son dönemlerde yaşanan önemi azalmış sanayileşme (deindustrialization) kavramı ve kuramları, sanayi dönüşümü, sanayi bölgeleri teknolojik gelişme ilişkisi ve ileri teknoloji kullanan sanayilerin yer seçim tercihlerinde görülen farklılaşmalar ve Türkiye'deki sanayileşme süreci tartışılmıştır. Dördüncü bölümde, metropoliten şehir ve metropoliten alan kavramları, metropoliten şehir merkezleri ve süreç içindeki yapısal değişimler, merkezi iş alanında imalat sanayi ve yapısal farklılaşmalar değerlendirilmiştir. Beşinci bölümde, İstanbul metropolünün Türkiye içindeki konumu, gelişim süreci, sanayi yapısı, planlama süreci, Merkezi İş Alanı (MİA) ve Alt Kademe Merkezlerindeki imalat sanayinin yapısal özellikleri ortaya konulmuştur. Altıncı ve son bölümde İstanbul'da farklı özelliklere sahip alanlarda yapılan sanayi anketleri sonucunda ortaya çıkan veriler başta belirlenen varsayımlarla test edilmiş, buna göre araştırmanın genel sonuçlan elde edilerek değerlendirmeler yapılmıştır.
-
ÖgeYerel yönetimlerde karar alma sürecinde yardımcı bir araç olarak, şehirsel performans ölçme ve değerlendirme modeli(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Ertekin, Özhan ; Erkut, Gülden ; 139092 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningŞehirler, her türlü bina, altyapı, hizmet ve nüfusuyla karmaşık ve dinamik bir yapı oluşturur. Bu karmaşık ve dinamik yapı şehri anlamayı zorlaştırır. Günümüz şehirleri, çevresel sorunları, sosyo-ekonomik dengesizlikleri ve politik çatışmaları yansıtır. Şehirsel sorunların sürmesi, onların eksik ve yetersiz anlaşıldığı izlenimini vermektedir. Politikacıların, plancıların ve karar vericilerin, şehirlerin mevcut durumu ve gelişmesiyle ilgili değişim, bileşen ve farklılıkları teşhis etmeleri, tanımlamaları ve açıklamalarında zorluklar bulunmaktadır. Günümüzde geleneksel sektörel yaklaşımlar "en iyi" sonuçlara yol açmamaktadır. Bütün akılcı yaklaşımlara, kavram ve modellere rağmen bu sorunların süregelmesi, yeni yöntemlerin kullanılmasını gerektirmektedir. Çalışmanın amacı, şehirsel karar alma sürecine yardımcı bir araç olarak yerel yönetimler tarafından kullanılabilecek bir performans ölçme ve değerlendirme modelinin oluşturulmasıdır. Performans değerlendirmesi, 1930'lu yılların başından itibaren özellikle iş idaresi ve diğer ekonomi ile ilgili konularda kullanıla gelen bir yöntemdir. Yöntemin şehircilikle ilgili konularda kullanılması ise 1990'ların başından itibaren rastlanmaktadır. Performans değerlendirmesinin en önemli bileşeni göstergelerdir. Göstergeler olmadan performans değerlendirmesi yapılamaz. Gösterge, hedefe giden yolun neresinde bulunulduğunu ortaya koyan bir değerdir. İyi seçilmiş bir gösterge, durumun kötüye gidip gitmediğini ve sorun var ise düzeltmek için gerekenlerin tanımlanmasına yardımcı olur. Göstergeler, performans değerlendirme sürecinin "girdt Ieridir. Yerel yönetimlerle ilgili performans değerlendirmesi süreci, hizmet birimlerinin faaliyetlerinin düzenli bir şekilde ölçülmesi ve raporlanmasını ifade eden bir terimdir. Performans değerlendirmesinin anahtar özelliği, birimin sağladığı hizmetlerin fiziksel "çıMılarından çok, bunların "sonuçlarıyla ilgilenmesidir. Performans, eylemlerin sonucudur. Sonuç kavramı burada, başarma - yerine getirmeyle aynı anlamı taşımaktadır. Performans değerlendirmesi yapmak için üç önemli neden bulunmaktadır; Seçilenler ve vatandaşlar için kamu hizmetlerinin şeffaflığını sağlamak, ? Kalite ve sonuçları sürekli geliştirmek için hizmet sağlayanları motive etmek ve, ? Halkın, yönetime olan güvenini arttırmak. Bu nedenlere dayanan performans değerlendirmesi günümüzde, yerel yönetimler tarafından etkinlik ve verimliliği arttırmak amacıyla kullanılmaktadır. Yöntemin kullanılmasıyla elde edilen kazançlar, kaynakların doğru bir şekilde kullanılması, sürdürülebilirlik ve demokratik katılımdır. Bu çalışma ile, dünyada yerel yönetimlerde performans ölçümü ve değerlendirmesinde kullanılan modeller araştırılmış, performans ölçümü ve değerlendirmesinin Türkiye'deki yerel yönetim sistemi içinde kullanılabilmesi amacıyla bir model geliştirilmiş ve modelin çalışma kapsamında değerlendirilebilecek kısımları için, seçilen örnek hizmet birimi olarak İstanbul İtfaiye Teşkilatı çerçevesinde öneriler geliştirilmiştir.
-
ÖgeKayseri'de konut alanlarının yer seçimi ve hanehalkı hareketliliği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Kocatürk, Füsun ; Bölen, Fülin ; 175861 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional Planning
-
Ögeİstanbul Boğaziçi alanının ekolojik peyzaj planlaması için bir değerlendirme yöntemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003-04-04) Selçuk, Fatma Zeynep ; Gülersoy, Nuran Zeren ; 175846 ; Şehir ve Bölge PlanlamaÇalışmadan elde edilen sonuçlar kısaca şöyledir: Boğaziçi Alanı'ndaki yeşil doku bir bütünlük sağlamamaktadır. Yapı gruplarının alanda daha hakim olduğu, yeşil ile kaplı olması gereken tepelerin de betonlaşmış olduğu gözlemlenmiştir. Boğaziçi'nin "Ekolojik Peyzaj Planlaması"nı gerçekleştirmek ve planlamaya alt yapı sağlayacak çalışma esasları belirlenmiştir.
-
Ögeİstanbul'un değişik mahallelerinde kullanıcı hoşnutluğunun karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Topçu, E. Ümran ; Dökmeci, Vedia ; 175839 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional Planning1950'lerden itibaren İstanbul'da görülen hızlı kentleşme, kentte yaşayan insanların fiziksel çevrelerinin bozulmasına, planlama sorunlarına ve mekanlar arası dengesizliklerin artmasına neden olmuştur. Kentsel alanda hizmetlerin gereksinimlere cevap verememesiyle, yaşamın bütün alanlarında kalite düşmüştür. Böylece kentliler giderek kentsel yaşamdan hoşnut olmayan bireyler haline gelmişlerdir.İnsanın çevresi ile olan ilişkisi hiç eksilmeyen ve hatta giderek artan bir ilişki olduğuna göre , insan ve yakın çevresi arasındaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir .Literatürde de insanların fiziksel çevrelerine uyumları konusunda çalışmalar artmaktadır. Çalışmalarda insan-çevre ilişkisinin zamana ve mekana bağlı karşılıklı dinamik bir ilişki şeklinde araştırılmakta olduğunu görmekteyiz. Araştırmalar, yaşam kalitesi yüksek olan mekanlarda yaşayanların, daha mutlu, daha üretken ve yaşamlarından daha hoşnut bireyler olduklarını göstermektedir .Günümüzde artık kalitenin bir hak olduğu konusunda toplum bilinçlenmektedir. 80'li yıllardan itibaren benimsenen kalite anlayışı, kullanıcı isteklerine uygunluk vesüreklilik içeren çevrelerin planlanması ile kentsel planlama alanında da kaliteanlayışının var olması gerektiğini göstermektedir. -Yaşamın çok bileşenli bir yapıya sahip olması, araştırmacıları bileşenler arasındaki , ilişkileri açıklamaya yönelttiğini söyleyebiliriz. Literatürdeki araştırmalarda,araştırmacının bilim dalına göre, çeşitli yöntemler kullanıldığını görmekteyiz. .Planlama bakış açısıyla yapılan çalışmalarda genellikle istatistiksel analiz metodlarıkullanılarak, hoşnutluğa etki eden faktörler belirlenmeye çalışılmıştır .Kentler arası vekent içi karşılaştırmalar yapılmaya ve değişen yaşam koşu11arına göre bireylerin tercihlerinin ortaya çıkarılmasına çalışılmaktadır. Böylelikle kentsel yaşamdan hoşnutluğun yükseltilmesine çalışılmaktadır .Bu çalışmada, insanların algıladıkları yakın çevreden hoşnutlukları, başka bir deyişle mahallelerinden hoşnutlukları, iki ayrı maha11ede karşılaştırmalı olarak ve kullanıcıların yaş, eğitim ve mesleki özellikleri gözönüne alınarak farklı istatistiksel analiz yöntemleriyle incelenmiştir. İstanbul Metropoliten Alanının, Anadolu Y akasından seçilen iki mahallede örnekleme yapılmıştır .İki mahallede toplam dörtyüz ( 400) katılımcıya kentsel yaşam faktörleri ile ilgili fikirleri sorulmuştur . Anketlerden elde edilen veriler önce ki-kare anlamlılık sınamasından geçirilerek birbirleriyle olan ilişkileri incelenmiştir. Sonra, Faktör Analizi ve Lojistik Regresyon Analizi yapılmıştır. Faktör Analiziyle, çok sayıdaki değişken, birbirleriyle yüksek ilişkisi olan faktörlere indirgenmiş, yani yapılarının açıklanması kolaylaştırılmıştır.Daha sonra aynı değişkenler kategorik değişkenler haline getirilerek Lojistik Regresyon Analizi yapılmıştır. Lojistik Regresyonla gruplama yapmak suretiyle 520 hoşnut olma ya da olmama oranı belirlenmiştir. Başka bir ifadeyle, bir bireyin mahallesinden hoşnut olma olasılığı belirlenmeye çalışılmıştır.Netice olarak, analizlerin sonucunda bağımsız değişkenlerin bağımlı değişken olan ''Mahalleden Hoşnutluk'' üzerindeki etkileri elde edilmiştir. Buna göre mahalledenhoşnut olma olmama olasılığının belirlenmesinde etkili olan bağımsız değişkenler Anadoluhisarı için ''Belediye çok az hizmet veriyor ,, " ve " ''Ben kendimi buralı hissediyorum'' değişkenleridir. Ataşehir için ise, ''Burada hayat sıkıcı , , ve ''Kendimi bu mahalleye ait hissediyorum'' değişkenleridir. Bu sonuçlara göre bu değişkenlerin, bireylerin mahallelerinde en belirgin olarak algıladıkları özellikler olduğu görülmektedir .Kısaca özetlemek gerekirse, bu çalışmanın sonunda İstanbul ' da geleneksel ve modem olarak sınıflandırılan iki mahallede, bireylerin hoşnutluğunu öznel değerlendirmelerin etkilediği anlaşılmıştır. Hoşnutluğun kullanıcılar" tarafından değerlendirilmesinin plancılar ve politikaları üretenler açısından da önemli olduğu düşünülmektedir, çünkü plancıların ve politikaları belirleyenlerin algılamaları ile onların planladıkları mekanların kullanıcılarının algılamaları her zaman aynı olmayabilir.
-
ÖgeKent Siluetlerinin Entropi Yaklaşımı İle Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-11-19) Bostancı, Seda H. ; Ocakçı, Mehmet ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningEstetik, bir nesne ya da bütünün görsel özelliklerinin iletişim sürecinde oluşturduğu değerdir. Ölçülebilirliğin sağlanamaması, estetik değerlendirmede sorun oluşturmaktadır. Özellikle kentlerin estetik değerlendirilmesinde, hızlı değişim süreçlerinde oluşan mekânsal biçimleniş üzerindeki görsel sorunların belirlenmesi ve kontrolü için, tasarım niteliklerinin ölçülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Buna bağlı olarak, tez yaklaşımı, kentin estetik değerlendirilmesinde ölçülebilirlik sorununa odaklanarak; kent siluetlerinin estetik niteliklerine karşılaştırmalı ve ölçülebilir bir yöntem araştırmasını içermektedir. Tez çalışmasında, nesnel değerlendirme yöntemleri arasında yer alan enformasyon kuramı içindeki entropi yöntemi seçilmiştir. Entropi, ilk fizik kuramı içinde termodinamiğin ikinci yasası olarak tanımlanırken, tez içinde de kullanılan ikinci anlamında, bir sistemin enformasyon miktarını ölçmede kullanılan bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Bu yöntem, tasarım konularının da içinde bulunduğu farklı disiplinlerdeki uygulamalarda kullanılmaktadır. Aynı zamanda, kentsel siluet ölçeğinde uygulamalarının bulunması, kent estetiğinin değerlendirmesinde yeni bir yaklaşımın geliştirilmesinde yol gösterici olmuştur. Tez çalışmasında, kent siluetlerinin sahip olduğu biçimsel estetik değerlendirme ölçütlerinin, çeşitlilik ve belirginliğe bağlı estetik açıdan görsel iletişim gücünün ölçümü yapılmaktadır. Uygulamada, farklı kentlerin fotoğraf siluetleri üzerinden değerlendirme yapılmaktadır. Kentlerin kimliğini en iyi ifade eden ve olumlu estetik değere sahip olduğu konusunda tartışma olmayan örneklerin sayısal değerleri birbirine yakın bulunmuştur. Buradan, estetik nitelikleri olumlu kent siluetleri için bir entropi değer aralığının bulunduğu saptanmıştır. Bir başka ifade ile tasarım niteliklerinin sayısal bir değer aralığı ile ölçülebilir olduğu bulunmuştur. Bu değer aralığı yeni siluet oluşumlarının incelenmesi ve kentsel siluet oluşumlarındaki değişimlerin değerlendirilmesi için de kullanılabilir.
-
ÖgeKonut Değerleri Değişiminin Kentsel Etmenlerle Ölçülmesine Yönelik Bir Yöntem Denemesi: İstanbul Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-01-19) Topçu, Mehmet ; Kubat, Ayşe Sema ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningBu çalışmada konut bölgelerindeki arazi değerine etki eden kentsel ve mekânsal değişkenlerin neler olduğu ve arazi değerine ne derecede etki ettiğinden yola çıkılarak, şehirlerin yeniden yapılanmasında, tasarım projelerinde, gayrimenkul yatırımlarında daha sağlıklı kararlar verilmesi için bilimsel bir yaklaşım geliştirmek amaçlanmıştır. Konut değerleri değişimini mekânsal boyutta etkileyen etmenlerle ölçümünün yapılmasına yönelik araştırmanın özgünlüğünü yansıtan bir model kurgulanmıştır. Mevcut ekonomik değerlerinin tespiti, Mekân Sentaksı (Space Syntax) kullanılarak mekânsal modelinin oluşturulması, mekânsal kurgunun sayısal olarak yorumlanması ve taşınmaz değerini etkilediği düşünülen kentsel değişkenlerin tespiti, elde edilen verilerin CBS (GIS) veritabanında birleştirilmesi ve bir istatistik programı yardımıyla aralarındaki ilişkilerin istatistiksel olarak irdelenmesi (Regresyon Analizi) ile farklı yöntemlerin birarada kullanıldığı bir çalışma olmuştur. Çalışma sonucunda bu etmenlerden mekan sentax analizi sonucunda elde edilen bütünleşme değerleri, sokakların denize uzaklığı, merkezi iş alanına uzaklığı, üniversiteye uzaklığı, sağlık tesisine uzaklığı ve sokaklardaki yapıların cephe-renk uyumu ölçümünün etkili olduğu belirlenmiştir.
-
ÖgeTürkiye’de Yerleşim Birimlerinin Dağılımı Ve Merkezî Yerlerin Nüfuslarındaki Değişim: Dengeli Bir Yerleşim Dağılımı İçin Öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-04) Zeyneloğlu, Sinan ; Dökmeci, Vedia ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningTürkiye’nin merkezî yerler sistemi ve bu sistemi oluşturan çeşitli kademelerdeki merkezî yerleşimler DPT tarafından 1974’te ampirik bir araştırma ile tespit edilmişti. Bu tez ile bütün merkezî yerlerin 2000 yılı idarî bölünüşüne göre 2000, 1985, 1970 ve 1955 nüfusları ile belirtilen dönemlerde geçirdikleri idarî bölünüş değişiklikleri belirlenmiştir. Aynı zamanda 50.000 ve üzeri nüfuslu bütün yerleşim birimlerinin metropoliten alanları Berkeley Uluslararası Kentsel Araştırma Enstitüsü ilkelerine ve 2000 Nüfus Sayımından elde edilen istihdam verilerine göre elektronik ortamda harita üzerinde tespit edilmiştir. Söz konusu veriseti bu konuda yapılmak istenen ileri analizler için önemli bir kaynak niteliğindedir. Her bir merkezî yerler kademesindeki yerleşimlerin frekans dağılımı log-normal özellik göstermekte, her bir kademeye ait log-normal dağılımlar birleştirildiğinde sıra-büyüklük dağılımı olarak bilinen log-lineer dağılım özelliği ortaya çıkmaktadır. 1955-1985 döneminde en hızlı nüfus artışı başkent Ankara’nın da içinde yer aldığı 6.kademede görülürken, 1985 sonrasında 7.kademedeki İstanbul en yüksek artışı göstermektedir. 1.kademe yerleşimlerde (köylerde) ise özellikle 1985-2000 döneminde ikili bir gelişme yaşanmaktadır. Köylerin büyük çoğunluğu nüfusça küçülürken, görece büyük köyler nüfuslarını daha da arttırmakta, bu arada toplam kır nüfusu sabit kalmaktadır. 1975-2000 döneminde kademe derecelerinden bağımsız olarak kentlerin tekil nüfus değişimleri incelendiğinde kamuya ait ağır sanayi tesislerini barındıran kentlerin, sınır bölgelerinde yer alan yerleşimlerin ve son olarak 1999 Marmara Depreminden etkilenen kentlerin nüfus sıralamasında geriye düştükleri, montaj ve diğer hafif sanayilere dayalı ‘yeni sanayi odakları’nın, ayrıca Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yüksek oranda göç alan yerleşimlerin ise nüfus sıralamasında öne doğru kaymış oldukları görülmüştür.