LEE- Restorasyon Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Yazar "Eyüpgiller, Kemal Kutgün" ile LEE- Restorasyon Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeArapgir'in geleneksel mimari dokusunun kentsel ve kırsal alan kapsamında incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-28) Kasapgil, Muhammed Oytun ; Eyüpgiller, Kemal Kutgün ; 502122203 ; RestorasyonAnadolu, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasıyla zengin bir kültürel mirasa ve özgün yerleşim dokularına sahip bir coğrafya olarak öne çıkmaktadır. Bu kültürel birikimin önemli bir parçasını oluşturan kırsal alanlar, doğal çevreyle uyum içinde gelişmiş yaşam biçimlerinin ve mimari çözümlerin somut yansımalarıdır. Kırsal mimari, yerel malzemelerin kullanımına ve işlevselliğe dayalı olarak gelişirken, toplumsal ihtiyaçlara ve bölgesel koşullara duyarlı çözümler üretmiş; böylece kültürel kimliği yansıtan özgün mekânlar ortaya koymuştur. Bu nedenle, kırsal mimarinin belgelenmesi ve korunması, hem tarihsel hafızanın muhafazası hem de sürdürülebilir bir gelecek kurgusu açısından önemli bir gereklilik olarak değerlendirilmektedir. Bu tez, Anadolu'nun geleneksel kırsal mimari mirasının önemli bir temsilcisi olan Malatya iline bağlı Arapgir ilçesinin kentsel ve kırsal alanlar bağlamında kapsamlı bir şekilde incelenmesini amaçlamaktadır. Arapgir, coğrafi konumu, tarihi derinliği ve kültürel çeşitliliğiyle öne çıkan bir yerleşim yeri olup, barındırdığı mimari miras ile hem sivil hem de anıtsal yapılar üzerinden bölgenin çok katmanlı geçmişine ışık tutmaktadır. Bu bağlamda tez, Arapgir'in mimari dokusunun tarihsel süreçteki gelişimini, geleneksel konutlarının fiziksel ve mekânsal özelliklerini, yapım tekniklerini ve mevcut koruma sorunlarını analiz etmeyi hedeflemiştir. Kırsal yerleşimlerin birer kültürel peyzaj öğesi olarak kavramsallaştırılması, bu alanların fiziksel, toplumsal ve kültürel özelliklerinin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, UNESCO'nun "kültürel peyzaj" kavramı, kırsal alanların değerlendirilmesinde uluslararası ölçekte kabul görmüş bir referans sunmaktadır. Bu yaklaşım, sadece yapıların fiziksel varlığına değil, aynı zamanda onların tarihsel bağlamı, toplumsal organizasyonu ve çevresel ilişkilerine de odaklanmaktadır. Malatya ili Arapgir ilçesinde yer alan geleneksel yerleşimler, bu kapsamda özgün örnekler sunmakta; coğrafi yapı, iklimsel koşullar ve yerel malzeme çeşitliliği, hem yapıların biçimlenişinde hem de yerleşim dokusunun oluşumunda belirleyici bir rol üstlenmektedir. Arapgir, Yukarı Fırat Havzası'nda yer alması sebebiyle tarih boyunca birçok medeniyetin etkisi altında kalmış ve farklı dönemlerin izlerini taşıyan zengin bir kültürel peyzaj ortaya koymuştur. Hititler, Urartular, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi uygarlıkların etkisi altında şekillenen bölge, bu tarihsel birikimin somut yansımalarını mimari yapılarında da taşımaktadır. Özellikle Osmanlı döneminde önemli bir ticaret ve üretim merkezi hâline gelen Arapgir, kervan yolları üzerinde yer almasıyla birlikte han, hamam, cami gibi anıtsal yapıların yanı sıra işlevselliği yüksek sivil mimari örnekleriyle de dikkat çekmiştir. Bu bağlamda, hem anıtsal mimari hem de geleneksel konut dokusu üzerinden yapılan okumalar, kentin tarihsel ve sosyal dönüşümünü anlamaya katkı sağlamaktadır. Tezin kapsamını, Arapgir'in tarihi kent merkezi ile Eskişehir Vadisi ve Yeni Arapgir'in kentsel dokusu ve bu yerleşimlere bağlı olarak gelişen geleneksel sivil mimari örnekleri oluşturmaktadır. Ayrıca kırsal mimarlık örneklerinin detaylı bir şekilde belgelenebilmesi amacıyla, Arapgir'e bağlı Koru (Tebte), Ormansırtı (Cücügen), Selamlı ve Onar köyleri seçilmiş ve bu köylerdeki geleneksel konutlar çok boyutlu bir yaklaşımla incelenmiştir. Saha araştırmalarında; yerleşim dokusunun genel morfolojisi, sokak ve parsel ilişkileri, yapıların plan şemaları, malzeme ve yapım teknikleri, cephe karakteristikleri ve strüktürel sistemleri detaylandırılmış, bu unsurlar üzerinden mekânsal çözümlemeler yapılmıştır. Tez çalışmasında kullanılan yöntemler arasında literatür taramaları, arşiv belgelerinin incelenmesi, yerinde tespit ve belgeleme çalışmaları, plan analizleri ve yerel halktan alınan sözlü bilgiler yer almaktadır. 2012–2021 yılları arasında farklı akademik ekiplerle yürütülen saha araştırmaları sayesinde, geleneksel yapıların hem kentsel hem de kırsal ölçekte fiziksel belgelenmesi sağlanmış; bu süreçte elde edilen veriler, Arapgir'in mimari dokusuna ilişkin kapsamlı bir analiz yapmaya olanak tanımıştır. Arapgir evlerinin özgün mimari karakteri; eğimli topoğrafyaya uyumlu biçimde gelişen yerleşim düzeni, yöresel malzeme kullanımı, çok katlı yapı organizasyonları ve işlevsellik temelli iç mekân kurgularıyla şekillenmektedir. Evlerdeki taş zemin katlar ve üzerlerine oturan ahşap karkas kerpiç dolgulu üst katlar, yapısal sürekliliği ve malzeme uyumunu ortaya koymaktadır. Ayrıca geleneksel konutlarda yaygın olarak görülen toprak dam sistemi, ahşap kirişli döşemeler ve taş temel duvarları; yapıların iklimsel koşullara karşı dirençli ve sürdürülebilir bir yapıda tasarlandığını göstermektedir. Mekânsal olarak ise, avlu, taşlık, mutfak, sofa, baş oda ve eyvan gibi işlevsel mekânlar yer almakta; bu mekânlar, sosyal yaşam pratiklerinin konut içi organizasyon üzerindeki belirleyici etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Tez çalışmasının önemli katkılarından biri, Arapgir'e özgü geleneksel konut dokusunun günümüzde karşı karşıya olduğu fiziksel, sosyal ve ekonomik tehditlerin sistematik biçimde ortaya konulması ve bu tehditlere yönelik çözüm önerilerinin geliştirilmesidir. Araştırma sürecinde gerçekleştirilen saha gözlemleri ve belgeleme çalışmaları, çok sayıda yapının özgün niteliklerini kaybettiğini; özellikle onarım ve bakım eksikliklerinin yaygınlaştığını ve uygulanan müdahalelerin büyük oranda niteliksiz ve geleneksel yapım teknikleriyle uyumsuz biçimde gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur. Bu bulgular, geleneksel yapı üretim bilgisinin kültürel aktarımında yaşanan kesintinin, mimari mirasın korunması açısından ciddi zorluklar doğurduğunu göstermektedir. Özellikle kırsal yerleşimlerde gözlemlenen nüfus kaybı, genç nüfusun büyük ölçekte göç etmesi ve tarımsal üretim faaliyetlerinden uzaklaşılması gibi demografik ve ekonomik dönüşümler, geleneksel yapıların terk edilmesine ve zamanla işlevsizleşmesine yol açmaktadır. Fiziksel yıpranmanın yanı sıra bu durum, geleneksel mimari mirasın kültürel sürdürülebilirliği açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Yapıların kullanım dışı kalması, yalnızca fiziksel dokunun değil, aynı zamanda bu yapılara içkin olan toplumsal ve kültürel birikimin de zamanla silinmesine neden olmaktadır. Saha verileri doğrultusunda yapılan değerlendirmelerde, geleneksel yapıların korunmasını zorlaştıran başlıca etkenler açık biçimde tanımlanmıştır. Yerel ve özgün yapı malzemelerinin temininde yaşanan zorluklar, geleneksel yapım tekniklerinin yeni kuşaklara aktarılamaması, mimari dokuyla uyumsuz yeni yapılaşmalar, yetersiz bakım-onarım uygulamaları ve niteliksiz müdahaleler bu sorunların başında gelmektedir. Tüm bu unsurlar, kırsal alanlardaki mimari mirasın hem fiziksel bütünlüğünü hem de toplumsal bellekteki sürekliliğini tehdit etmekte; bu nedenle, mirasın korunmasına yönelik politikaların sadece yapılı çevreye değil, aynı zamanda bu çevreyi var eden kültürel ve toplumsal dinamiklere de odaklanması gerektiğini ortaya koymaktadır.Bu çerçevede, koruma bilincinin yaygınlaştırılması, yerel halkın sürece etkin biçimde dahil edilmesi ve geleneksel yapı mirasının disiplinlerarası ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekliliği açık bir şekilde ortaya konmuştur. Söz konusu yaklaşım; yapısal, kültürel ve toplumsal boyutları içeren sürdürülebilir koruma stratejilerinin geliştirilmesini zaruri kılmaktadır. Tez çalışmasında elde edilen bulgular ışığında, Arapgir'in geleneksel mimari dokusunun korunması ve yaşatılması için bütüncül bir koruma stratejisi önerilmektedir. Bu strateji; yasal düzenlemelerin güncellenmesi, kırsal alanlara yönelik özel koruma statülerinin oluşturulması, yerel yönetimlerin yetki ve kaynaklarının artırılması, geleneksel yapı malzemelerine erişimin kolaylaştırılması, geleneksel ustalık bilgisinin sistematik biçimde aktarılması ve halkın koruma süreçlerine aktif katılımının sağlanması gibi çok boyutlu önlemleri içermektedir. Aynı zamanda, KUDEB gibi yerel koruma birimlerinin güçlendirilmesi, belgeleme ve restorasyon faaliyetlerine teknik ve finansal destek sağlanması da öneriler arasında yer almaktadır. Sonuç olarak, bu tez çalışması, Arapgir'in kentsel ve kırsal alanlarında yer alan geleneksel mimari dokunun çok katmanlı yapısını ortaya koyarak, bu özgün dokunun korunmasına yönelik akademik bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda, Arapgir'in zengin mimari mirası yalnızca estetik bir değer olarak değil; aynı zamanda tarihsel, kültürel ve toplumsal bir bilgi kaynağı olarak değerlendirilmiş, yerleşim düzeninden yapı tekniklerine, malzeme kullanımından mekânsal kurgulara kadar pek çok unsur sistematik biçimde analiz edilmiştir. Çalışmada önerilen koruma yaklaşımları, yalnızca Arapgir'e özgü değil, benzer coğrafi ve kültürel yapılara sahip diğer Anadolu yerleşimleri için de örnek teşkil edecek niteliktedir. Geleneksel yerleşim dokusunun yaşatılmasına yönelik olarak önerilen bütüncül koruma modeli; yapısal, kültürel ve toplumsal boyutları içeren sürdürülebilir politikaların geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda tez, akademik alana bir katkı sunmayı amaçlamakta ve yerel yönetimler ile uygulayıcılar açısından faydalanılabilecek bir çerçeve oluşturmayı hedeflemektedir. Elde edilen verilerin, ileride yapılacak koruma çalışmaları ve mimari araştırmalarda dikkate alınabilecek bir kaynak niteliği taşıması ümit edilmektedir.
-
Ögeİstanbul minarelerinin (1453-1930) analizi, koruma sorunları ve çözüm önerileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-04-14) Kalle, Serpil ; Eyüpgiller, Kemal Kutgün ; 502862007 ; RestorasyonCamiler ve minareleri İslam Dünyasının tamamında olduğu gibi, İstanbul'da da şehrin siluetinin oluşumunda etkili mimari eserler olarak önem kazanmış, öne çıkmış, sembol olmuştur. Erken Dönem'deki fethinden I. Ulusal Dönem sonuna kadar (1453-1930) geçen 477 yıllık süreçte Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmış olan İstanbul, doğal olarak dönemin en çok ve en önemli mimari eserlerinin inşa edildiği şehir durumundadır. Tez çalışması kapsamında İstanbul minareleri ait olduğu cami-mescitlerin büyüklüklerine göre: birden çok minaresi olan camiler A grubu, tek minareli kubbeyle örtülü camiler B grubu, kırma çatıyla örtülü mescitler C grubu olarak ele alınmış buna kiliseden camiye dönüştürülenler D grubu eklenmiş, Osmanlı Mimarisinde dönemlere (Erken Dönem, Klasik Dönem, Batı Etkisinde Gelişen Dönemler (Lale Dönemi, Barok Dönem, Ampir Dönem, Seçmeci Dönem ve I. Ulusal Dönem)) göre sahip oldukları özellikler incelenmiştir. Tez çalışması kapsamında, İstanbul'da 422'si günümüze ulaşan, 7'si kısmen var olan, 241'i kaynaklarda fotoğrafları bulunan 670 minare incelenmiştir. Kaynaklarda fotoğrafları olan 241 minareden; 98'i günümüze ulaşmamış, 57'sinin rekonstrüksiyonu gerçekleştirilmiş, 86 minareyse farklı şekilde yeniden yapılmıştır. 1. bölümde; tezin amacı, kapsamı, yöntemi ve çalışmada kullanılan kaynaklar ele alınmıştır. Tez konusunun belirlenmesinde etken olan sebepler bu bölüm içerisinde değerlendirilmiştir. 2. bölümde; minarenin ortaya çıkışı, kökeni, terminolojisi, İslam ve Türk mimarisinde minareler ayrıntılı olarak incelenmiştir. Karahanlı Devleti'nden İstanbul'un fethine kadar Osmanlı Devleti'nde Türk minare mimarisinin gelişimi de tez kapsamında kısaca yer almıştır. 3. bölümde İstanbul minareleri kataloğunu oluştururken kullanılan yöntem anlatılmıştır. Katalog bölümlerinde hangi bilgilerin bulunacağının detayı verilmiştir. Katalog her yapı ve minaresi için ayrı bir sayfa olarak düzenlenmiş; kronolojik sırayla cami ve minarenin yapım bilgileri ve restorasyon çalışmaları belirtilmiş, yapı ve minareyle ilgili bilgiler; yapının ve minare bölümlerinin özellikleri başlıkları altında sistemli olarak doldurulmuştur. Minarelerin varlık durumları, korunmuşluk durumları ve minarelerin özgün, değişen ve tümlenen bölümleri belirlenmiş, değişen bölümlerdeki değişimin ne şekilde olduğunun ayrıntısı bilgi olarak verilmiştir. Minare ve bölümleriyle ilgili eski ve yeni fotoğraflar yerleştirilmiş, cami veya mescidin minare konumunu gösteren özgün şematik plan çizimi, minare pabucunun şematik plan ve görünüş çizimi yapılmıştır. 4. bölümde; İstanbul minarelerinin İstanbul içindeki yerleri, yapım teknikleri ve malzemeleri, minarelerin bulunduğu yöne ve yere göre minare konumu, cami kütlesine yerleşim durumu, minare girişlerinin konumu ve yönü, cami-mescit örtüsüyle minare şerefe ilişkisi, tipolojisi (minare tiplerinin mimari dönemlere göre dağılımı, yapım teknikleri ve malzemeleri, cami-mescit örtüsü ve minare şerefe ilişkisi), minarelerde bölümlerin özellikleri (temel, kaide, minare giriş üstü geçişi, pabuç, gövde, gövde bilezik, merdiven, şerefe, konsol (şerefe altı), taban (döşeme), korkuluk, petek, şerefe çıkışı üstü geçişi, külah geçiş, külah ve alem) katalogda verilen bilgilere göre şekil, malzeme, bezeme yönünden değerlendirilmiş, analizleri yapılmıştır. 5. bölümde; İstanbul Minarelerinin Koruma Sorunları başlığı altında: İstanbul minarelerinin taşıyıcı sistemleri ve malzemeleriyle ilgili koruma sorunları, ilk yapımından günümüze kadar yapılan onarım, yenileme, restorasyon, rekonstrüksiyon ve yeniden yapım çalışmaları ve bunlardan kaynaklanan koruma sorunları korunmuşluk durumları değerlendirilmiştir. Bu kapsamda; Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki minarelerde bozulmalara neden olan yangın ve doğal afetler, onarım, yenilenme ve yeniden yapım uygulamaları ve ulaşılabilen yazılı ve görsel arşiv belgeleri, ilk yapımından 1930 yılından günümüze kadar yapılan onarım, restorasyon, rekonstrüksiyon ve farklı şekilde yeniden yapım çalışmaları da incelenmiştir. Minarelerin varlık durumları, genelde ve bölümler özelinde korunmuşluk durumları değerlendirilmiş, geçirdiği değişimler çalışma kapsamındaki tüm minareler için örneklerle açıklanarak belirlenmiş, bu değişimlerin oluşmasında etken olan sebepler ve bu doğrultuda ortaya çıkan koruma sorunları saptanmıştır. 6. bölümde Koruma Önerileri başlığı altında; İstanbul minareleri için arşiv, proje, taşıyıcı sistem, malzeme, koruma kuramı, ekip, toplum bilinci, uygulama sorunları, düzenli koruyucu bakım yapılmasıyla ilgili geliştirilen koruma önerileri ele alınmıştır. 7. bölümde Değerlendirme ve Sonuç başlığı altında; bu tez kapsamında ele alınan minareler ve bölümlerinin gösterdiği özelliklerin analiz sonuçları ve korunmuşluk durumlarıyla ilgili tespit çalışmalarının; belirlenen koruma önerilerinin minare restitüsyon, onarım ve restorasyon çalışmalarına olabilecek etkileri ve literatüre katkısı konusu değerlendirilmiştir. Tez çalışması kapsamında, İstanbul minarelerinin tipolojisi, malzemeleri, şekilleri, süslemeleri, mimari özellikleri, korunma durumları ve korunma sorunları tespit edilmiş, çözüm önerileri geliştirilmiştir. Konunun uzmanları için; İstanbul minarelerinin araştırma, restitüsyon, restorasyon ve rekonstrüksiyon proje ve uygulama aşamalarında yararlanabilecekleri bir kaynak oluşturulmuştur. Tez çalışmasının; İstanbul minarelerinin mimari özelliklerini ve strüktürel durumlarını tespit etmesi, korunmuşluk durumlarına dikkat çekmesi, bu konuda var olan sorunları ortaya koyarak önemli tarihi ve kültür miraslarından biri olan minarelerin gelecek kuşaklara özgünlüklerinden kayıp vermeksizin güvenle aktarılmasının sağlanması ve minarelerdeki koruma anlayışını/kuramını geliştirmesi yönüyle restorasyon ve rekonstrüksiyon proje ve uygulama çalışmalarına katkısı olması, literatürdeki eksiklikleri gidermesi, bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutması hedeflenmiştir.