Yerel kapsayıcı politika ve uygulamaların Suriye kökenli göçmenlerin sosyal uyumu üzerindeki etkisi: Zeytinburnu örneği

thumbnail.default.alt
Tarih
2022-10-25
Yazarlar
Bostancı, Papatya
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
Göç, dünya üzerinde ilk yaşam örneklerinin ortaya çıktığı döneme kadar götürülerek, canlılarla ilgili bir amaç ya da zorunluluk dâhilinde özel veya genel bir hareketliliği ifade eden geniş bir çerçevede ele alınabilir. Bazı canlı türlerinin göçü insanlık tarihinden çok daha eskilere götürebilir ancak göç sürecinde şekillenen farklı dinamikler ve bu dinamiklerin ortaya çıkardığı sonuçlar spesifik olarak sadece insan hareketliliğinde çok yönlü olarak ortaya çıkmakta ve bugün için küreselleşmenin de etkisiyle bu sonuçlar, dünya genelinde göçü farklı bir boyuta taşımaktadır. Kent-site devletlerinden bugünün modern ulus-devletlerine varan süreçte göç ve göçmenlik olgusu da farklı form ve biçimler alarak hep var olagelmiş ve belirli tarihsel dönemlerde ciddi kırılmaların yaşanmasına sebep olmuştur. Sadece yaşanılan yerin değişmesi olarak ele alınmaması gereken ve sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel değişim gibi birçok boyutu içinde barındıran göç olgusu; özelikle ulus-devlet sonrası şekillenen ve gittikçe sertleşen katı sınır politikalarıyla beraber, soyut bir kavram olan "sınır"; baskı, şiddet, savaş veya diğer kaygılarla yaşadıkları yerleri terk eden insanların hayatlarını doğrudan etkilemeye başlamıştır. Bu durum uyrukluğunun bulunmadığı diğer bir ülkeye geçen "göçmen" için hukuken ve gündelik hayat pratiği açısından yeni bir süreci başlatmakla beraber, göç alan toplumu ve göç alan ülkenin kurumsal kapasitesini farklı şekillerde etkileyebilmektedir. 2011 yılında Suriye'de patlak veren olaylar ve iç karışıklıklarla birlikte başlayan savaş, dünyanın son yıllardaki en büyük insani krizlerinden birinin yaşanmasına sebep olmuş ve burada yaşayan milyonlarca kişi evlerini, ülkelerini terk etmek zorunda kalarak başka ülkelere göç etmiştir. Türkiye de Suriye kaynaklı göç ile bulunduğu coğrafi konum ve izlediği açık kapı politikası gereği son yıllarda dünya üzerinde en fazla göçmen ve mülteci barındıran ülke haline gelmiştir. Uluslararası, zorunlu ve kitlesel özelliklere sahip bu göçle birlikte Türkiye'de göç politikası yeniden şekillenmiş, göç yönetim sürecine farklı aktörler dahil olmuştur. Suriye kaynaklı göçle gelen kişiler için 2013 yılına kadar uluslararası hukuki düzlemde herhangi bir karşılığı olmayan ve geçiciliği barındıran "misafir" tanımlaması kullanılmıştır. Ancak Suriye'deki savaşın ve çatışmaların uzun sürmesi sonucu nüfusun daha da artması ve ihtiyaçların çeşitlenmesi ile göç yönetiminde yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte alınan önlemlerle birlikte çeşitli yasal ve idari düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Türkiye'de yasal ve idari düzenlemelerden dolayı Suriyeliler "mülteci" olarak tanımlanmamış resmi söylemde geçici koruma statüsü altındaki yabancılar olarak tarif edilmiştir. Ancak Suriyeliler her ne kadar resmî söylemde bu şekilde ifade ediliyorsa da bu çalışmada mülteci olarak ifade edilecektir. Türkiye'de göçle ilgili politikaların üretilmesinde ve süreçlerin yönetiminde birincil sorumlu yapı merkezi yönetim olsa da deneyimlenen 11 sene içerisinde, yerel düzeyde farklı aktörlerin sürece dahil olduğu görülmektedir. Kentlerde merkezi yönetim dışında faaliyet gösteren aktörlere bakıldığında; uluslararası organizasyonlar, yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, belediyeler, dayanışma ağları, öz-örgütlenmeler, muhtarlıklar, üniversiteler ve daha birçok yapı görülmektedir. Türkiye'de mültecilerin büyük çoğunluğunun kentsel mekanlarda kent mültecileri olarak yaşadığı ve kentsel hayata dahil olmaya çalıştıkları göz önünde tutulduğunda, yerelde göç alanında çalışma yürüten aktörlerin varlığı hayati derecede önemli olabilmektedir. Kentin yeni aktörleri haline gelen, yabancı göçmen olarak Türkiye'ye giriş yapan Suriyeliler zorlu koşullar altında yaşamını sürdürürken çeşitli nedenlerden dolayı kentsel hak ve hizmetlere erişimde sıkıntılar yaşamaktadır. Yoksulluğun yanı sıra, işgücü piyasası, eğitim, sağlık, kentsel hizmetler, katılım ve sosyal ilişkiler gibi alanlarda sosyal dışlanmaya, ötekileştirme ve ayrımcılığa maruz kalan mültecilerin sosyal uyum ve toplumsal bütünleşmesinin sağlanması oldukça zor olmaktadır. Dolayısı ile yerelde göçmen ve mültecilerle birebir temas halinde olan, göç alanında çalışma yürüten aktörlerin kapsayıcı politika ve uygulamaları, mültecilerin sosyal uyumu ile oldukça ilişkili olmaktadır. Suriye göçünün on yılı aşkın bir süreyi tamamlaması mevcuttaki insani yardım politikalarının sosyal uyum politikalarına dönüşmesini bir bakıma zorunlu kılmıştır. Bu doğrultuda; barınma, sağlık, eğitim, istihdam, koruma gibi konularla birlikte sosyal uyum ve birlikte yaşam tartışmaları gündeme taşınmıştır. Bu çalışma kapsamında kentte ve toplumda sosyal dışlanma riskini en çok barındıran gruplardan biri olan zorunlu göçle İstanbul'a gelen Suriyelilerin yerel düzeyde sosyal içerilmesinin nasıl gerçekleştirildiği ele alınmış ve yerelde göç alanında çalışma yürüten kurum ve kuruluşların sosyal içerme politikaları ve uygulamaları ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda on yılı aşkın bir süredir kent mültecileri olarak kent hayatına dahil olan Suriyelilerin sosyal uyumları yerelde yürütülen sosyal içerme çalışmalarıyla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Çalışma kapsamında yerel aktörlerin Suriye kökenli göçmenlerin sosyal olarak içerilmeleri ve sosyal uyumuna yönelik yaklaşımları, algıları, politikaları ve uygulamaları incelenmiş ve kapsayıcılık kavramı etrafında değerlendirilmiştir. Yerelde üretilen kapsayıcı politika ve uygulamaların sosyal uyumla ilişkisi ve Suriye kökenli göçmenler üzerindeki etkisinin incelenmesine zemin oluşturmak amacıyla sosyal içerme, sosyal dışlanma ve sosyal uyum kavramları ele alınmış, göç ve mültecilik ile ilgili yerel, ulusal ve uluslararası çerçevenin sunulması hedeflenmiştir. Ayrıca yerelde mülteci ve göçmenlerin kapsayıcılığı ve sosyal uyumu konusunda etkili olduğu genel kabul gören dünya örnekleri kapsamında; İsveç'ten Göteborg, Solna, Malmö şehirleri ve Almanya'dan Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Köln şehri ile Berlin ve Hamburg örnekleri de incelenerek Suriye kökenli göçmenlerin görece yoğun yaşadığı Avrupa ülkelerinin yerel düzeyde politika ve uygulamaları incelenmiştir. Araştırma sahası olarak geçmişten şimdiye kadar uluslararası göçmenlerin yoğun bir şekilde yaşam alanı olarak tercih ettiği ve İstanbul'da en fazla Suriyelilerin yaşadığı ilçelerden biri olan Zeytinburnu seçilmiştir. Araştırmanın örneklemi Zeytinburnu ilçesinde yerel düzeyde göç yönetimine dahil olan aktörler ve Zeytinburnu ilçesinde yaşayan Suriyeliler olmak üzere iki gruptan oluşmaktadır. Zeytinburnu ilçesinde göç alanında çalışma yürüten aktörlerle ilgili ön araştırma yapıldıktan sonra sahada birçok farklı aktörün de sürece dahil olduğu keşfedilmiştir. Zeytinburnu'nda faaliyet yürüten 3 sivil toplum kuruluşu, 2 uluslararası kuruluş, 4 mahalle muhtarlığı, İBB ve Zeytinburnu Belediyesi olmak üzere 11 kurumdan 13 temsilci ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda yerelde çalışan kurumların mültecilerin sosyal uyumunun sağlanmasına yönelik politika ve uygulamaları mevcut kapsayıcı araçları, çalışmaları ve algıları odağında analiz edilmiştir. Saha çalışmasının ikinci aşaması ise nitel araştırma kapsamında keşfe açık olarak tasarlanmıştır. Burada sosyal uyum ve sosyal içerme göstergelerinin doğrulanmasından ziyade, ilçe sınırları dahilinde yaşayan Suriyelilerin araştırmaya kapı aralayan yaşam öykülerinden yola çıkılmıştır. Suriyelilerin yaşam öykülerini anlatırken kendi sosyal uyumlarına dair sundukları açıklamaların tamamlayıcı mülakatlar yoluyla daha fazla irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu minvalde kartopu yöntemi kullanılarak Zeytinburnu ilçesi sınırları dahilinde en az 5 yıl süre zarfında yaşamış, 19 kadın 6 erkek olmak üzere toplamda 25 Suriyeli ile görüşülmüştür. Gerçekleştirilen görüşmeler ışığında çalışma; "Yerelde Çalışma Yürüten Aktörlerin Göçmen ve Mülteci Kapsayıcılığı" ve "Suriyelilerin Sosyal Uyumları" başlıkları altında kapsayıcılık ve sosyal uyum ana temaları ile analiz edilmiştir. "Yerelde çalışma yürüten aktörlerin göçmen ve mülteci kapsayıcılığı" 5, "Suriyelilerin sosyal uyumları" 6 alt kategoriye ayrılarak başlıklar altında tartışılacak konuların çerçevesi çizilmiştir. Gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda Zeytinburnu ilçesinde göç alanında çalışma yürüten yerel aktörlerden belediyenin ön planda olduğu görülmekte, kamu kurumlarının taşra teşkilatları ve bazı sivil toplum kuruluşlarının sahada etkili olduğu ve Suriyelileri kapsayan çalışmalar yürüttükleri anlaşılmaktadır. Uluslararası kuruluşlar ise yerel aktörlerin çalışmalarının gerçekleştirilmesi hususunda kaynak sağlamak açısından önemli olmaktadır. Özellikle sosyal uyum alanındaki faaliyetlerin proje bazlı ilerletilmesi ve uzun erimli olmaması yerelde göç çalışmalarında sürdürülebilirlik sorununun varlığına dikkat çekmektedir. Suriyelilerin kentsel hizmetlere erişimde en çok barınma, eğitim ve istihdam alanında sorun yaşandığı ve en fazla bu alanlarda dışlanmaya maruz kaldıkları görülmektedir. Suriyeli kadınların Türkçe dil becerilerinin Suriyeli erkeklere göre çok daha az olduğu fakat kadınların kentteki hizmetlere erişim ve hizmetlerden yararlanma konusunda daha etkin olduğu görülmektedir. Görece daha genç ve eğitim seviyeleri daha yüksek olan Suriye kökenli göçmenlerin kentsel hizmetlerden yararlanma konusunda daha aktif olduğu görülmekle birlikte bu durum ihtiyaç durumuna bağlı olarak artabilmektedir. Sosyal uyumun sağlanmasındaki en büyük engellerin ise dil bilmeme, yerel halk tarafından maruz kalınan ayrımcılık/dışlanma ve mevcut geçicilik algısı olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022
Anahtar kelimeler
sosyal dışlanma, social exclusion, zorunlu göç, forced emigration, mülteciler, refugees, sosyal uyum, social cohesion
Alıntı