Risk Algılamanın Zarar Azaltma Sürecindeki Rolü: Samsun Örneği

thumbnail.default.alt
Tarih
2015-02-12
Yazarlar
Nurdemir, Özlem Türkölmez
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science And Technology
Özet
Risk algılama çalışmaları kısaca insanların herhangi bir risk ve onun etkileri hakkındaki düşüncelerini anlamayı ve söz konusu risklerin nasıl değerlendirildiğini ölçmeyi amaçlayan çalışmalar olarak tanımlanmakta olup; risk algılama düzeyini açıklamak için Psikometrik Paradigma ve Kültürel Teori yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin ilki olan psikometrik paradigma risk algılama düzeyinin riskin özniteliklerine bağlı olarak değiştiğini savunmakta olup; sosyologlar tarafından geliştirilen kültürel teori ise risk algılama düzeyinin yaşanılan toplumunun özelliklerine bağlı olarak değiştiğini savunmaktadır. Bilindiği üzere bütünleşik afet yönetim sistemi afetlerin sonuçlarını ve zararlarını azaltmaya yönelik zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarından oluşan; ilgili kişi, kurum ve kuruluşların ortak hareket etmesini gerektiren çok disiplinli ve kapsamlı bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Afetlerden elde edilen kazanımlar sonucunda günümüzde afet öncesi faaliyetlerin önem kazandığı ve risk bölgesinde bulunan ilgili kişi, kurum ve kuruluşların katılımı ile planların hazırlandığı bir süreç bulunmaktadır. Bu nedenle sistem içerisindeki en önemli aşama Risk Yönetimi evresinde bulunan Zarar Azaltma aşaması olarak kabul edilmektedir. Bütünleşik afet yönetimi sisteminin iki ana evresinden biri olan risk yönetimini paydaşlar açısından afet yönetiminden ayıran en temel fark afet yönetimi evresinde yardıma ihtiyaç duyan halkın, risk yönetimi evresinde en önemli aktör olarak karşımıza çıkmasıdır. Bu nedenle zarar azaltma sürecinin başarılı olmasında sürece halkın katılımının sağlanması kilit rol oynamaktadır. Toplumun riskleri nasıl algıladığı ve bu riskler karşısında hangi önlemlerin alınması gerektiği zarar azaltma sürecinin en önemli bölümünü oluşturmakta olup; sürecin başarılı olabilmesi için toplumun risk algılama düzeyinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Yüksek risk algılama düzeyine sahip kişiler ile düşük risk algılama düzeyine sahip kişilerin zarar azaltma sürecine katkılarının farklı olacağı düşünülmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar arasında risk algılama düzeyi arttıkça bireylerin zarar azaltma sürecine katılımının arttığını gösteren çalışmalar bulunmakla birlikte; risk algılama düzeyi ile zarar azaltma sürecine katılım arasında anlamlı bir ilişki olmadığını belirten çalışmalar da bulunmaktadır.  Çalışma kapsamında Samsun ilinde yaşayan kişilerin risk algılama düzeylerini etkileyen faktörler incelenmiş olup; yapılan anket çalışması ve analizler sonucunda örneklem kümesinde bulunan kişilerin risk algılama düzeylerindeki farklılaşmanın bireylerin afet zararlarının azaltılmasına yönelik faaliyetlerde bulunma seviyelerini ve zarar azaltma sürecine katılım düzeylerini etkilediği tespit edilmiştir.
Risk perception studies are briefly defined as analyses which are aimed to understand people's thoughts on any risk and its effects, and quantify how these risks are evaluated. In general, Psychometric Paradigm and Cultural Theory methods are used to describe the level of risk perception. According to Psychometric Paradigm the level of risk perception varies depending on risk's characteristics. On the other hand, according to Cultural Theory the level of risk perception varies depending on characteristics of the civic society.  As known, integrated disaster management system includes mitigation, preparedness, response and recovery phases and is defined as multidisciplinary and comprehensive process that all stakeholders such as interested persons, institutions and organizations should cooperate each other. As a result of experience gained by disasters, today there is a process which has broader perspective than older approach, pre-disaster activities are gained more importance and has participatory planning process with the participation of stakeholders. Therefore, it is considered that the most important stage of integrated disaster management system is mitigation.  The main difference in terms of stakeholders between risk management and disaster management, which are two main stage of integrated disaster management system, that the community, who needs help in disaster management stages, is the most important actor in risk management phase. Therefore, the participation of the public plays a key role as the success of the mitigation process. It is the most important part of the mitigation process on how society perceived risks and which precautions should be taken against these risks; so the level of society's risk perceptiron should not be ignored in this process.It is consired that there is a difference between people's, who have a high level of risk perception and low level of risk perception, contribution to the mitigation process. Some studies indicate that increasing level of risk perception leads to  more  participation to mitigation process. On the other hand, some studies indicate that there is no significant relationship between the level of risk perception and the level of participation to mitigation process.  Under the scope of this study, it is examined that the factors affecting the risk perception level of people who live in Samsun, and as a result of analysis of survey data it has been found that the variation of risk perception level affect the level of mitigation and the level of participation to mitigation process.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2015
Anahtar kelimeler
Risk Algılama, Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi, Zarar Azaltma, Risk Perception, Integrated Disaster Management System, Mitigation
Alıntı