LEE- Müzikoloji-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 4 / 4
  • Öge
    Müzik emeği, prekarya ve örgütlenme deneyimi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-06-21) Çelikçi, Aylin ; İncedere, Zeynep Gonca ; 404191001 ; Müzikoloji
    Bu çalışma İstanbul'daki müzisyenlerin ürettiği emek biçimlerini, emek algılarını, örgütlenme ve dayanışma deneyimlerini ortaya çıkarmak ve müzisyenlerin prekaryalığını anlamlandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu bağlamda genel durum içerisinde müzisyenlerin emek algıları ve örgütlenme deneyimleri prekarya bağlamında nasıl değerlendirilebilir sorusu tezin problematiğini oluşturmaktadır. Çalışmanın ilk varsayımı müzisyenlerin müzik emeği algısının zayıf olduğudur. Çalışma neticesinde bu varsayım doğrulanmış; duygusal emek, ilişkisel emek ve dijital emek gibi gayri maddi emek biçimleri üzerine daha önce farkındalıklarının olmadığı ortaya çıkmıştır. Üstelik post-fordist dönemin gayri maddi emek biçimleri, emek olarak maddi emek biçimlerine göre bütün işçiler tarafından daha zor tanımlanmaktadır. Çalışmanın ikinci varsayımı emek algısı ve güvencesizlik arasındaki ilişki üzerinedir. Müzik emeği algısının zayıf olması müzisyenlerde güvencesizliğe, preker koşullara sebep olmaktadır. Müzik emeği algısının zayıf ve ürünün gayri maddi oluşu müzisyenlerde emeğinin karşılığını maddi olarak talep etmeyi ve hak aramayı zorlaştırmaktadır. Bir diğer varsayım müzisyenlerin kendilerini işçi olarak görmemenin neticesinde dayanışma ve örgütsel anlamda çözülmüş bir durumda olduklarıdır. Sahadan ve netnografiden elde edilen bulgularla bu varsayım hem yanlışlanmış hem doğrulanmıştır. Sahadan %65 oranında bir işçi kimliği çıkmıştır ancak bu kimliğin güçlü bir proleter kimliğinden farklı özellikleri bulunmaktadır. Müzisyenler örgütsel anlamda çözülmüş durumdadırlar ancak tamamen dağınık değillerdir; dayanışma toplulukları, dayanışma sayfaları, grupları ve ağları bulunmaktadır, kendi içlerinde ihtiyaç durumunda hemen organize olabilmektedirler. Çözüklüğün sebebi olarak ise işçi kimliğinde yaşanan muğlaklığın bir etkisi bulunmakla beraber kimlikten bağımsız temel bir muğlaklık ve güvencesizlik gibi preker koşullara dair nedenler ortaya çıkmıştır. Bunlar müzisyenlerin prekarya oluşunu güçlendiren ipuçlarıdır. Çalışmanın son varsayımı müzisyenlerin prekarya olması sebebiyle örgütlenememeleridir. Bu varsayım doğrulanmıştır, müzisyenler preker koşullar içerisinde yaşamakta ve çalışmaktadırlar. Örgütlenmemenin sebepleri çoğunlukla preker koşullarla ilişkilidir. Çalışmanın varsayımlarının üzerine düşünmek için post-fordist emek biçimleri müzisyenler özelinde incelenmiştir. Bu incelemeyle müzisyenlerin emek algısının zayıf olduğu ve bunun gayri maddilikle ve sektörün yapısal sorunlarla ilişkili nedenleri açığa çıkmıştır. Preker koşullarla ilişkili olan güvencesizlik, belirsizlik ve yalnızlık, müzisyenlere dair toplumsal algı, otonomi, sevilen işi yapmak gibi olgularla ilişkili olabileceğinden çalışma boyunca bu olgular ayrıca incelenmiştir. Çalışma müzisyenler özelinde bir prekaryalık yapısökümü yapmayı amaçlamaktadır. Çünkü bir bütün gibi gözükse de müzisyenlik içerisinde hem bestecilik, öğretmenlik, zanaatkarlık, teknisyenlik gibi mesleki katmanları hem de soyutluk, yıldızlık, kayıt dışı çalışma, mekânda ve iş arkadaşlığında değişkenlik gibi olguları içinde barındırmaktadır. Bütün bunların ayrıca incelenmesi için sahada katmanlı örneklem seçimi tercih edilmiştir. Türkiye'de müzisyen dağılımına dair bir veri bulunmamaktadır ve Türkiye'nin diğer şehirlerinde de düğün ve turizm odaklı veya devlet orkestraları çevresinde müzisyen toplulukları görülse de Ankara, İzmir, İstanbul, müzik sektörünün merkezi kabul edilmektedir. Bu sebeple saha İstanbul genelinde gerçekleştirilmiştir ancak kategorilere uygun olarak İstanbul'da yaşayan ve yakın şehirlere çalışmaya giden müzisyenleri de içermektedir. Saha araştırmasının yanı sıra literatür taraması ve netnografi çalışması gerçekleştirilmiştir.
  • Öge
    Müzikli bir tarih okuma denemesi: Fahrettin Çimenli
    (Graduate School, 2023-02-01) Akdağ, Sueda ; İncedere, Zeynep Gonca ; 404171011 ; Müzikoloji
    Bu çalışma Türk Müziğinin bilinen usta tanbur icracılarından Fahrettin Çimenli'nin yaşamını merkeze alarak tarihsel süreçteki müzikal ortamlar, kurumlar ve siyasi, ekonomik, sosyolojik değişikliklerin kısa değinisi ile çerçevelendirilmiştir. Çimenli'nin müzik hayatında farklı tarz ve tavırlardaki icraların yapıldığı mekânlarda eş zamanlı olarak bulunmasının icracılık ile ilişkilenen nitelikleri üzerine düşünmek çalışmanın temel amaçlarından biridir. Bu sayede dönemlerin kültürel bütünlüğünü ve özellikle müzik pratiklerinde kurumsal yapılar ve icracılık deneyimleri arasındaki ilişki üzerinden müzikli bir tarih okuması yapılmıştır. Çimenli'nin yaşamış olduğu dönemleri daha yakından anlayabilmek için yakın çevresi ve iş arkadaşları ile kişisel görüşmeler yapılmış, çalışmış olduğu kurumların tarihsel süreçlerini öğrenebilmek adına literatür taramasından faydalanılmıştır. Kurumların tarihsel süreçleri doğrultusunda, Fahrettin Çimenli'nin de çalışmış olduğu dönemleri kapsayacak şekilde detaylandırıldığı kişi bazlı bir dönem okuma çalışması amaçlanmıştır.
  • Öge
    Toplumsal cinsiyet açısından iş şarkıları ve bakım emeği: Ninniler
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-12-09) Acar, Begüm ; Oğul, Fatma Belma ; 404181001 ; Müzikoloji
    Bu çalışma kapsamında ninniler ve bakım emeğine eşlik eden müzik pratikleri, emek ve müzik ilişkisini toplumsal cinsiyet açısından analiz etmek amacıyla ele alınmıştır. Erişilebilen en eski yazılı kayıtlara göre ninnilerin tarihi M.Ö. 2000'li yıllara kadar uzanmaktadır. Birçok toplumda ve farklı dönemlerde var olan ninniler çoğunlukla kadınlar tarafından üretilmiş ve sözlü gelenekle aktarılmıştır. Ninnilerin ve bakıma eşlik eden müzik pratiklerinin hem ebeveynlerin bakım işiyle doğrudan ilişkili olması hem de tıpkı hane içindeki karşılıksız emek süreçlerinde olduğu gibi değersiz veya ikincil olarak addedilmesi sebebiyle, bu çalışmada ninnilerin iş şarkısı/ türküsü çerçevesinde incelenmesi önerilmiştir. İş şarkıları/ türküleriyle bakım emeğinin içerik ve form olarak birçok karakteristik özelliği ortaklaşmaktadır. Benzer şekilde, bakım emeği ve ninnilerin de karakteristik özelliklerine dair birtakım ortaklıklar bulunmaktadır: Her ikisi de özel alanla ilişkilendirilir ve kadınların varsayılan doğasına atfedilir; standart formlar olmadığı için tanımlamak ve kategorize etmek zordur; doğaçlamaya açıklardır; tekrar içerirler; çoğunlukla kolay, niteliksiz ve basit olarak tarif edilirler ve bu sebeple göz ardı edilirler. Buradan yola çıkarak öncelikle iş şarkıları/ türküleri kavramının kapsamı ve bu konudaki çalışmalar özetlenerek Türkiye'de bu alanda yürütülen çalışmalar ele alınmış; ardından iş şarkıları/ türkülerinin toplumsal cinsiyet açısından anlamları ortaya konularak bakım emeği ile ilişkisi tartışmaya açılmıştır. Bu bağlamda bakım emeğine eşlik eden ninni ve benzeri formların iş şarkısı/ türküsü çerçevesinde toplumsal yeniden üretim yaklaşımıyla incelenmesi önerilmiştir. Araştırma süreci, ikincil kaynak incelemesi ve niteliksel araştırma yöntemleri kullanılarak yürütülen saha çalışması olmak üzere iki aşamalı bir şekilde kurgulanmıştır. İlk olarak sözlü gelenekle aktarılan ninnilere ilişkin ikincil kaynaklara dayalı bir inceleme yürütülerek ninnilerin genel olarak hangi kapsamda ele alındığına dair çerçeve; ninnilerden beklenen işlevlere, ninnilerin biçim ve içerik olarak nasıl tarif edildiğine ve ninnilerle ilgili çalışmalara yöneltilen eleştirilere odaklanarak özetlenmiştir. Ayrıca, Türkiye'de sözlü gelenekle aktarılan ninnilere ilişkin Cumhuriyet döneminde yürütülen ve bu üç başlık etrafında özetlenen çalışmaların içeriği görselleştirilmiş ve bir tablo olarak sunulmuştur. Ardından, ninnileri derleyen kaynaklar içerisinden konuyla doğrudan ilişkili olması sebebiyle bakım emeğini tarif eden yüz on (110) adet ninni metni seçilmiş ve bu metinlere dair yapılan içerik analizi sonucunda ninnilerin bakım emeğine dair şu ortak konuları içerdiği ortaya çıkmıştır: Kadınlara ait görülen hane içi sorumluluklar ve toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü, bakım emeğinin içeriği ve emek-yoğun özelliği, hanenin sosyo-ekonomik durumu ve ücretsiz aile işçiliği, hane içindeki bakım emeğinin yüküyle ilişkili olarak koca/ partner ve diğer akrabalarla ilgili dile getirilen şikayetler. Sözlü gelenekle aktarılan ninni metinlerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan bu konuların, günümüzde dönüşen çocuk bakımı deneyimleriyle nasıl örtüştüğüne bakmak amacıyla halihazırda bakım veren ve çoğunlukla İstanbul'da yaşayan, 26-63 yaş aralığında olan 15 kadınla yapılan derinlemesine görüşmeler yoluyla bir saha çalışması yürütülmüş ve yöntem olarak etnomüzikolojideki feminist yaklaşımlar benimsenmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler 1970'lerde feminist teorisyenlerin Marksist yeniden üretim analizine getirdikleri eleştiri sonucunda ortaya çıkan toplumsal yeniden üretim yaklaşımı ışığında ve kesişimsel bir zeminde yorumlanmıştır. Bu bağlamda ninni ve benzeri müzik pratikleri, kültürel alanın yeniden üretimini bakım verenlerin bakış açısından aktaran bakım emeği anlatıları olarak değerlendirilmiştir. Görüşmelerde bakım verenlerin gündelik hayat deneyimleri içerisinde bakım emeği ve müzik ilişkisini nasıl yorumladığına, çocuk bakımı deneyimi özelinde ninni ve benzeri müzikal formları ne şekilde icra ettiğine ve bu formların taşıdığı potansiyel dönüşüm alanlarına odaklanılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri azımsanmayacak sayıda derlemeci ve araştırmacı tarafından ninnilerin yok olduğuna dair dile getirilen görüşlerin aksine, görüşmelerde günümüzde ninni pratiklerinin hâlâ devam ettiği aktarılmıştır. Ayrıca, hem bakım hem de müzik pratiklerinin piyasalaştığı koşullarda dahi bakım emeği ve müzik ilişkisinin özgül birtakım özelliklerini koruduğu da görüşmeler yoluyla tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında yapılan değerlendirmeler sonucunda ilk olarak bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin kültürel üretim alanında toplumsal cinsiyetle ilişkisi ortaya çıkarılmıştır. Bu noktada öncelikle bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin güncel olarak çeşitlendiğini, farklı biçimlerde ve formlarda icra edildiğini gözlemlemek mümkündür. İkinci olarak, bu pratiklerin sevgi, bağlılık, yorgunluk, neşe, tükenmişlik vb. gibi bakım emeğiyle ilişkili birtakım duyguların ifadesi olmasının yanında, bakım işini kolaylaştırması amacıyla araçsallaştırılması da söz konusudur. Üçüncü olarak bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinde oldukça yaygın şekilde görülen ihtiyaç veya iletişim temelli doğaçlama; bilinen ezgilere uygun yeni sözler üretilmesi, var olan sözlere uygun ezgiler üretilmesi, var olan ninni veya popüler müzik ürünlerinin yeniden yorumlanması veya tamamen belli bir anda doğaçlanan yeni ürünler ortaya çıkarılması şeklinde gerçekleşmektedir. Doğaçlamanın sunduğu yaratıcılık alanı, toplumsal dönüşümle koşut olarak değişen bakım rollerinin anlatısını sahiplenme ve yeniden üretme potansiyelini de taşımaktadır. Bakım ve müzikle ilişkili güncel deneyimler bir bakım emeği anlatısı olarak ele alındığında, ninni ve benzeri formların değişen bakım rolleri ve dijitalleşen müzik piyasası bağlamında toplumsal dönüşüm açısından taşıdığı potansiyel ortaya çıkmaktadır. İlk olarak kültürel hafıza aktarımı bağlamında kişisel tarihine sahip çıkmak ve geçmişle bağ kurmak amacıyla bu müzik pratiklerini sahiplenen bakım verenler, aynı zamanda şimdiye ve geleceğe yönelik değiştirmek istedikleri bakım sorumluluklarını veya eşitsizlikleri de göz önünde bulundurarak bu pratikleri, dolayısıyla anlatıları dönüştürmekte ve yeniden üretmektedir. Bu yolla yeniden üretilen kişisel deneyimler toplumsal bir dönüşüme de işaret etmektedir. İkinci olarak dijitalleşen müzik piyasasının, bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin üretimi ve tüketimi açısından bir standartlaşmaya yol açmakta olduğu görülse de görüşmeciler dijital kanalları kullanma biçimleri açısından kendi özgül yorumlarını ve yaklaşımlarını geliştirmiştir. Dolayısıyla bu tür kişisel anlatıların oluşturulması açısından bir standartlaşmadan bahsetmek zor görünmektedir. Üçüncü olarak toplumdaki eşitsizliklere alternatif yaratmak üzere üretilen/ yeniden gözden geçirilen ninniler ve çocuk şarkıları da dijital müzik piyasasının sahip olduğu alanların içerisinden gelişmektedir. Bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin ve ninnilerin bu bağlamda açtığı yaratıcı alan, hem bakım emeğinin toplumsallaşması hem de bakım etiği yaklaşımı çerçevesinde dayanışma temelli farklı ebeveynlik pratiklerinin anlatısını oluşturması açısından önemli görünmektedir. Bu bağlamda bu pratikler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve bakım ilişkilerinin demokratikleşmesi amacıyla gerçekleşecek olası toplumsal dönüşümlerde önemli bir rol oynayabilir. Bunun ötesinde, doğrudan bu çalışmanın konusu olmasa da bahsi geçen ninni ve müzik pratikleri, özellikle COVID-19 pandemisi sonrasında müzik piyasasında gündeme gelen dayanışma temellinde kurulacak olası dönüşümler için de toplumsal mücadeleleri desteklemesi bağlamında bir alan yaratabilir ve hatta örnek teşkil edebilir.
  • Öge
    Müzik psikolojisi: Temel kavramlar ve tartışmalar
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-31) Kar, Bahar ; Karahasanoğlu, Songül ; 404181014 ; Müzikoloji ; Musicology
    Bu çalışma, müzik psikolojisi alanının temel kavramlarını ve tartışmalarını ağırlıklı olarak bilişsel psikolojinin perspektifinden sunmak, bunun yanı sıra, bu kavram ve tartışmaların müzik eğitimi ve müziğe dair gelişim süreçlerine nasıl yansıdığını incelemek amacıyla yapılmıştır. Sunulan kuramsal altyapıya ek olarak, tez çalışması kapsamında, müzikal gelişim süreçlerinde çevresel faktörleri (aile ve öğretmen) ve motivasyon faktörünü ele alan bir çalışma yürütülmüştür. Bu çalışmanın odağı ise Türkiye'de birbirinden farklı yaş gruplarında, farklı enstrümanlar çalan ve farklı müzik eğitimi süreçlerinden geçmiş olan bireylerin müzikal gelişim süreçlerindeki ortak çevresel ve motivasyona dair unsurları incelemektir. Bu sayede, enstrüman çalan kişinin perspektifinden, müzikal gelişim sürecini olumlu veya olumsuz etkileyen çevresel faktörlere dair bir fikir edinilebilir ve bu verilerden müzik eğitiminde faydalanılabilir. Motivasyon faktörüyle ise çevreye bağlı (dışsal motivasyon) veya çevreden bağımsız olan (içsel motivasyon) etkenlerin müzikal gelişimde oynadığı rol aydınlatılabilir. Türkiye'de müzik psikolojisi alanı görece yeni bir alan olduğundan dolayı, çalışmada yer verilen kavram ve tartışmaların çoğunun Batı ülkeleri veya Batı kültürü baz alınarak yazılmış çalışmalara dayandığını da belirtmek gerekir. Bu sebeple, temel kavram ve tartışmalarda kültürel farklılıkların göz önünde bulundurulması gereken noktalarda, bu kavram ve tartışmaların Türkiye'de ne şekilde tezahür edebileceği aktarılmaya çalışmış ve Türkiye'de yapılmış çalışmalara mümkün oldukça yer verilmiştir. Müzik psikolojisinin alt alanları ve ilgilendiği konular düşünüldüğünde, müzik psikolojisi alanına dahil tüm konuları elbette tek bir çalışmada toplamak mümkün değildir, mümkün olsa da kapsamın genişliğinden dolayı çalışmanın aktaracağı bilginin derinliği tartışmalı olacaktır. Bu sebeple, yürütülen tez çalışması dahilinde müzik psikolojisine dair dört temel alan belirlenmiştir: Müzik algısı, gelişimsel müzik psikolojisi, müzik ve duygu, yaratıcılık ve doğaçlama. Bunlara ek olarak, bahsedildiği üzere, enstrüman çalan bireylerin müzikal gelişim süreçlerini ele alan, dolayısıyla gelişimsel müzik psikolojisi alanına dahil olan bir çalışma yürütülmüştür. Çalışmada müzik psikolojisinin temel konuları olarak neden yukarıda belirtilen dört konu seçildiğine ve bu kapsamda çalışmada nelere odaklanıldığına kısaca değinilecek olursa, ilk olarak, müziğe dair zihinde gerçekleşecek olan psikolojik süreçlerin pek çoğunun gerçekleşmesi için öncelikle müziğin algılanma sürecinin gerçekleşmesi gerektiği belirtilebilir. Dolayısıyla, ilk bölümde müzik algısına yer verilmiştir. Bu bölümde müziğin, işitme sisteminden beyne yolculuğuna yer verilmiş ve daha sonrasında, müziğe dair algı mekanizmalarının zihinde ne şekilde işlediğine değinilmiştir. Ses perdesi, melodi ve müzikal zaman algısı temel olarak odaklanılan alt konular olmuştur. İkinci bölüm olan gelişimsel müzik psikolojisi bölümünde, doğum öncesinden yetişkinlik dönemine kadar bireyin müziği işitme, algılama, öğrenme, icra etme gibi faaliyetleri nasıl gerçekleştirdiği ve zihnin yetişkinliğe kadar müzikal olarak hangi gelişim süreçlerinden geçtiği ele alınmaktadır. Bu sayede, yetişkin bir bireyin müzikal aktivitelerinin bağlamı ve müziğe yönelik psikolojik süreçlerinin temellerine yönelik daha kapsamlı bir kavrayış geliştirilebilir. Üçüncü bölüm, gelişimsel müzik psikolojisi üzerine olan ve tez kapsamında yürütülen çalışmaya ayrılmıştır. Bu çalışmada, çevresel faktörler olan aile ve öğretmenin ve motivasyon faktörünün müzikal gelişim süreci ile ilişkisine odaklanılmıştır. Farklı yaş gruplarından ve farklı müzikal gelişim süreçlerinden geçen enstrüman çalan bireylerin, müzikal gelişimlerinde aile, öğretmen ve motivasyona dair öğelerin araştırılmasına yönelik yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Nitel veri analizi yöntemi ile incelenen bu çalışmanın sonucunda, enstrüman çalan katılımcıların ailelerinin, bireylerin müzikal aktivitelerine yönelik ilgili ve destekleyici olması ve ailedeki bireylerin de müzikle iç içe olmasının müzikal gelişimi olumlu yönde etkilediği; öğretmenin öğrenciye uygun bir öğretim metodunu benimsemesinin ve öğretmenin karakterinin öğrenciler tarafından olumlu bulunmasının (sıcakkanlı, motive edici, güler yüzlü vs.) da öğrencinin (katılımcının) müzikal gelişimini olumlu yönde etkilediği bulunmuştur. Son olarak, katılımcıların müzikal aktivitelere yönelik motivasyonlarının yüksek olmasının, kendilerini enstrümanlarında geliştirmeye yönelik ve müzikal aktivitelerini sürdürmeye yönelik istekleriyle ilişkili olduğu ve motivasyonun müzikal gelişimi, müzikal gelişimin ise motivasyonu desteklediği bulunmuştur. Bunun yanı sıra, motivasyon, katılımcıların başarı ve başarısızlık olarak algıladıkları süreçlerle paralel bulunmuştur. Katılımcılar, motivasyonlarını düşüren etkenlerin başarısızlık, motivasyonlarını yükselten etkenlerin ise başarı olarak algıladıkları temalarla benzer olduğunu belirtmişlerdir. Dördüncü bölümde, müzik psikolojisinin Türkiye'de en yaygın çalışılan alanlarından olan ve akademi dışında da müziğin psikolojik boyutuyla en çok ilişkilendirilen alanlardan biri olan duyguya yer verilmiştir. Müzik ve duygu ilişkisi, çalışma kapsamında bilişsel perspektifle ele alınmıştır. Daha sonrasında, hissedilen ve algılanan duygu farkı açıklanarak, müziğe yönelik hissedilen ve algılanan duygu farklarında kültürel etkilerin izi sürülmüştür. Müziğe yönelik duygusal tepkilerde kültüre göre değişen veya her kültür için ortak kabul edilen özelliklerin neler olduğuna yönelik çalışmalar sunularak, farklı kültürlerde yer alan bireylerin müziğe verdiği duygusal tepkilerdeki benzer ve farklı mekanizmalar irdelenmiştir. Son olarak, beşinci bölümde bireyin zihninde gerçekleşen süreçleri akış halindeyken inceleme imkanı sunduğundan dolayı yaratıcılık ve doğaçlama ele alınmıştır. Yaratıcılık da doğaçlama da çoğunlukla, anlık olarak gerçekleşen, fikir olarak bir "aydınlanma" anını yansıtan, zihnin bireyin bazen farkında olmadan arka planda bağlantılarını kurduğu bir süreç olarak tanımlansa da bu yaratıcılığın da doğaçlamanın da her boyutunu kapsamaz. Dolayısıyla, bu bölümde sadece yaratıcı aktivite ve doğaçlama gerçekleştiğinde bireyin zihninde nasıl bir bilişsel işlem akışı gerçekleştiği değil, yaratıcı aktivitenin veya doğaçlamanın öncesinde ve sonrasında da zihinde neler gerçekleştiğine değinilmiştir. Sonuç olarak, akış sadece aktivitenin yapıldığı veya gerçekleştiği anı değil, öncesini ve sonrasını da kapsamaktadır. Öte yandan, yaratıcılığı da doğaçlamayı da eşsiz ve yeni bir ürün ortaya koyma süreci olarak gören yaklaşımlar tartışılmıştır. Her iki süreç ayrı ayrı ele alındıktan sonra ise yaratıcılık ve doğaçlama arasındaki ilişki, bilişsel bir aktivite olan problem çözme kavramıyla ele alınmıştır.