LEE- Deniz Ulaştırma Mühendisliği-Doktora

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 26
  • Öge
    Gemi makine dairesi bakım işlemlerinin verimlilik analizi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-04-14) Karatuğ, Çağlar ; Arslanoğlu, Yasin ; 512192001 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Tez kapsamında, denizcilik sektörü için yenilikçi bir konsept olan bu gemilerde benimsenebilecek bakım yaklaşımlarının belirlenebilmesi adına bir analiz gerçekleştirilmiştir. Günümüzdeki gemilerden tam otonom gemilere geçiş süreci için IMO 4 farklı kademe belirlemiştir. Bu kademelerdeki insansızlık ve özerklik seviyesine göre gemi makine sistemlerindeki bakım operasyonlarının uygulama şekillerinin farklı yönlerde olması gerektiği düşünülmektedir. Bu bakış açısı temelinde şekillendirilmiş olan bu üçüncü çalışma da AHP ve TOPSIS yöntemlerine dayanan hibrit bir çok kriterli karar verme yaklaşımı sunulmuştur. Karar verme süreci için 6 farklı bakım stratejisi tanımlanmıştır ve ekonomik, işletme ve teknik ana kriterleri altında sınıflandırılmış olan 27 alt kriter temelinde uzmanlardan alınan görüşlerden yararlanılarak değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışma kapsamında geliştirilmiş olan karar verme süreci tam otonom gemi konseptine geçiş aşamasındaki 4 kademe içinde yürütülmüştür. Analizler uzmanlardan alınan görüşlere dayalı olarak gerçekleştirildiğinden ötürü, tüm kademelerdeki analizler için ayrı ayrı hassaslık analizi yapılarak kriterlerin önem dereceleri ortaya konmuştur. Analiz sonucunda ilerleyen yıllarda denizcilik sektöründeki bakım uygulamalarının verimli bir şekilde yürütülebilmesi adına uygulamaların kondisyon bazlı bakım temelinde şekillendirileceği belirlenmiştir. Tez kapsamında yapılan çalışmalar, gemi makine dairesindeki bakım uygulamalarının geçmişini ve bugününü kapsamlı bir şekilde ele almakta ve sektördeki yakın ve uzak zamanlı uygulamalara dair kayda değer stratejiler sunmaktadır. Önerilmiş olan yöntemler, denizcilik şirketleri ve paydaşları tarafından özümsenerek rahat bir şekilde uygulanabilecektir. Ayrıca, tez çalışması sonucunda elde edilen sonuçlar ile bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılara konuya dair literatürdeki boşluklar hakkında önemli bilgiler sağlanmıştır.
  • Öge
    Denizcilik işletmelerine yönelik entelektüel sermaye değerlemesi üzerine bir model önerisi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-03-03) Çevik, Gizem ; Arslan, Özcan ; 512152014 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Bir işletmedeki entelektüel sermaye, fikirlerin zenginliğini ve firmanın geleceğini büyük ölçüde belirleyen yenilik yeteneğini içerir. Mevcut piyasalarda rekabet gün geçtikçe artarken, günümüz iş ortamında entelektüel sermaye, organizasyonlarda gelişmeyi ve rekabet gücünü sağlayan en kritik faktörlerden biridir. Birçok işletmenin hayatta kalması, değişikliklere uyum sağlama istekliliğine ve yeteneğine bağlıdır. Entelektüel sermaye sayesinde firmalar, değişimlere hızla adapte olabilmekte ve piyasalarda rekabetçi kalabilmektedir. Denizcilik işletmeleri, faaliyet alanları dikkate alındığında hizmet yoğun işletmeler arasında değerlendirilmekte olup, dahası ulusal ve uluslararası sosyal, ekonomik ve siyasi tüm değişkenlerin etkin rol oynadığı bir sektördedir. Bu firmalar coğrafik açıdan nerede olursa olsun uluslararası yapısı itibariyle dünya pazarından pay almak için savaşmaktadır. Bu sırada işletimlerindeki gemi sayısı ve tonajları kadar, bilgi, deneyim, örgüt kültürü, organizasyon yapısı, ulusal ve uluslararasındaki paydaşları ile ilişkileri, çalışanlarının eğitim seviyesi, operasyonlarının emniyet derecesi, denetim ve takip prosedürleri gibi birçok değişken olumlu veya olumsuz olarak bu işletmeleri etkilemektedir. 2008 krizinden bu yana yaşam savaşı veren denizcilik işletmelerinin 2016 yılında BDI (Baltic Dry Index)'nin de gemi kira bedellerinin çok altında seyretmesi sebebiyle iflas veya el değiştirme yüzdelerinin sürekli artan bir ivmeye sahip olmasıdır. Bunlara ek olarak mevsimsel döngünün dışında bir de Covid- 19 pandemisinin yarattığı dalgalanmanın da etkisinin ne kadar olacağı ve süresi önceden hesap edilemediğinden karar vericileri zorlamıştır. Sektörel haberlerin ışığında görülebilir ki öngörüsüz yapılan yatırımlar kadar işletme değerini yukarı taşıyacak deneyim, patent, bilinirlik, sektörel yazılımlar, çalışan eğitimleri, örgüt kültürü gibi entelektüel sermayenin iyi planlanmıyor oluşu hatta tamamen önem verilmeyişi bu işletmelerin sonlarını getirmiştir. Buna göre, gemi işletmeciliği firmalarının entelektüel sermaye esaslı değerlendirme yapmaları ve buna bağlı olarak değer arttırıcı karar vermeleri, bu etkenleri iyi çözümlemeleri ve süreçlerini denetlemeleri gerekmektedir. Geçmişte bireyler, örgütsel performansın finansal ve gider kalemlerine bağlı olduğuna inanıyorlardı. Bu yaklaşım, artık örgütlerin başarısının büyük ölçüde örgütsel performansa katkıda bulunan entelektüel sermaye öğelerine bağlı olduğu yönünde değişmiştir. Gemi işletmesi şirketlerinin performansı endüstrideki müşteriler (kiracı/taşıtan) için de önem arz etmektedir. Gün geçtikçe, işletmeler ve işletme altında seyreden gemiler için denetleme ve takip sistemlerinde artış görülmektedir. Bu çalışmada hedeflenen, bir gemi işletme şirketinin entelektüel sermayesini ölçülmesini sağlayan denizciliğe özel bir model oluşturulması ile işletmelerdeki karar vericiler için rekabet avantajlarını arttırabilecekleri başarı alanlarını gözlemleyebilecekleri veri sunarak, stratejik karar alımı süreçlerine destekte bulunulmasıdır. Bu çalışma kapsamında geliştirilen denizcilik işletmeleri olarak gemi işletme firmaları baz alınmış olup, yapılan sistematik literatür çalışması sayesinde entelektüel sermayeyi ölçmek için kullanılan kriterler ile denizciliğe özgü anahtar performans göstergeleri karşılaştırılarak entegre edilmiş ve taksonomi çalışması yapılmıştır. Farklı gemi tipleri ve sefer bölgelerinde çalışan firmalara uyum sağlanabilmesi için çerçeve geniş tutulmuş ancak ölçümlerde bu kısıtların olumsuz etkilerinin oluşmaması adına firmanın sorumluluk alanına girmeyen göstergeler devre dışı bırakılmıştır. Literatürde kabul görmüş entelektüel sermaye unsurları olan insan sermayesi, yapısal sermaye ve ilişkisel sermayeyi ölçmek için kullanılmak üzere, 21 uzman tarafından yapılan değerlendirme sonucunda nihai 99 anahtar performans göstergesi tespit edilmiştir. Ölçümde kullanılacak anahtar performans göstergeleri, 3 unsurun alt boyutlarını oluşturacak şekilde 15 grup performans göstergesi seviyesinde toplanmıştır. Bulanık Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) yöntemi kullanılarak 13 uzman tarafından entelektüel sermaye unsurlarının ve grup performans göstergelerinin ağırlıklandırılması sağlanmıştır. Anahtar performans göstergelerinin ölçülmesinde ise 158 performans göstergesinden faydalanılmıştır. Göstergelerin ölçüm periyotları literatürle de uyumlu olacak şekilde her çeyrek yılda bir veya yıllık olarak belirlenmiştir. Çoğu gösterge objektif ölçüm metotları ile hesaplanmaktadır ve bunların bazıları literatürden çekilmiş bazıları yazar tarafından üretilmiştir. Kısıtlı sayıda da olsa sübjektif metotlarla ölçülmek durumunda kalan göstergelerin tespiti için ise yine literatürdeki anket uygulamalarından yararlanılmıştır. Her bir anahtar performans göstergesi için minimum gereklilik ve sektörel hedefler belirlenmiş, bu sayede başarı oranları saptanabilmesi mümkün kılınmıştır. Uygulanan methodoloji sonucunda "Gemi İşletme Şirketleri için Entelektüel Sermaye Öz Değerlendirme (ICSA_SMC) Modeli" geliştirilmiştir. Yapılan ölçümleri kontrol etmek amacıyla ise anahtar performans göstergeleri boyutunda İdeal Çözüme Benzerlik Bakımından Sıralama Performansı Tekniği (TOPSIS) kullanılmıştır. Çalışmanın ilk çıktısı, bulanık AHS yöntemi kullanılarak yapılan ağırlıklandırma çalışmasının sonuçlarıdır. İnsan sermayesi unsuru (0,537) ile ilk sırada gelirken, unsurun alt boyutunda incelenen, İnsan Kaynakları Operasyonel Yönetimi (0,197), Eğitim ve Gelişim (0,189), Çalışan Yetkinliği (0,151) grup performans göstergelerinin ilk 3 sırayı aldığı gözlemlenmiştir. Diğer bir unsur olan yapısal sermaye (0,292) ise, bir gemi işletme şirketinin entelektüel sermayesini oluşturan ikinci önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu unsurun alt boyutunda incelenen 10 grup performans göstergesi bulunduğundan, gruplar tek tek incelendiğinde önem dereceleri göreceli olarak düşük kalmaktadır: 1. Sağlık ve Emniyet Performansı (0,056); Seyir Emniyeti Performansı (0,056); 3. Teknik Performans (0,032); 4. Çevresel Performans (0,028); 5. Operasyonel Performansı (0,026); 6. Güvenlik Performansı (0,025); 7. Kontrol Performansı (0,022); 8. Bilgi Teknolojisi Performansı (0,018); 9. Hukuki Performansı (0,015); ve 10. Gelişimsel Performansı (0,014). Unsurlar arasında son sırada yer alan ilişkisel sermaye unsuru (0,171) sadece 2 grup performans göstergesinden oluşmaktadır ve Paydaşlarla İlişki Performansı (0,127) genel değerlendirmede 4. sırayı alırken, Toplumsal İlişki Performansı (0,044) 7. sıradadır. Çalışmanın bu aşamasında açıkça görülmektedir ki, bir gemi işletme şirketinin entelektüel sermayesini artırmak için öncelikli olarak odaklanması gereken insan sermayesini iyi yönetmek ve bu konularda yatırımlara öncelik verilmesi gerekmektedir. İkincil öncelikli sermaye unsuru yapısal sermaye olmasına karşın, ilişkisel sermaye alt gruplarında incelenen paydaşlarla ilişkiler yine bu firmaların stratejik kararlarını etkileyebilecek boyutta olduğu görülmektedir. Bütünsel bakış açısıyla bir gemi işletme firmasının hayatta kalabilmesi ve piyasada tutunabilmesi için ön şart yapısal sermayesinin güçlü olmasıdır. Ancak konu değer katma olduğunda, insan kaynaklarının yetkinliği ve yönetimi, dış paydaşlarla uzun soluklu ve güvenilir şekilde kurduğu ilişkiler ile ilgili alınacak stratejik kararlar firma değerini kat ve kat arttırabilir. ICSA_SMC model testinin yapılması amacıyla, 5 gemi işletme şirketinden 2021 yılı verisi çekilerek analizler yapılmıştır. Analizde puan kartı prensibi benimsenerek, firmaların entelektüel sermayeleri 100 üzerinden değerlendirilmiştir. İlk sırayı değerleme her ne kadar bu parametrelerden bağımsız olarak yapılmış olsa da hem tanker hem kuru yük işletmeciliği ile uğraşan ve filosunda diğerlerinde nazaran daha fazla gemi bulunduran Firma 3 (%81,65) almıştır. İkinci sırada yer alan tanker işletmeciliği ile uğraşan Firma 2'yi (%74,56), yine tanker işletmeciliği yapan Firma 5 (%69,77) takip etmektedir. Firma 2'nin filodaki gemi sayısının Firma 3'e kıyasla daha fazla olduğu dikkatleri çekerken, filo büyüklüğünün entelektüel sermaye yönetimi konusunda etkisinin olup olmadığı sorusu dikkat çekmektedir. Bu üç firma ardından kuruyük işletmeciliği ile uğraşan Firma 1 (%62,31), 4. sırayı almıştır. Son sırada ise koster tipi gemileri işleten Firma 5 (%27,42) karşımıza çıkmaktadır. TOPSIS yöntemi kullanılarak anahtar performans göstergeleri seviyesinde ideal çözüme yakınlıklarına bakılan firmaların sıralaması aynı kalarak, ICSA_SMC modeli doğrulanmıştır. Bu tez kapsamında önerilen ICSA_SMC modeli ile gemi işletmeciliği ile uğraşan şirketler için ilk defa bulanık mantık ile ağırlıklandırma (Bulanık AHS) ve puan kartı (SC) entegrasyonu yapılarak, kontrol yöntemi olarak da TOPSIS'in eklenmesi ile hibrit bir yaklaşım güdülmüştür. Önerilen model diğer hizmet bazlı sektörler için çalışılarak, öz değerlendirme kılavuzları geliştirilebilir. Bu çalışma ile gemi işletme şirketlerinin performans bazlı entelektüel sermaye değerlemesi için hibrit model sunulmuştur. Minimum gereklilik ve hedefler sabit tutulduğunda bu model sayesinde oluşturulacak bir veri tabanında değerlerini güncel tutan işletmeler entelektüel sermaye değerleri karşılaştırabilme yetisine sahip olabilirler. Çalışma amacına ek olarak, ICSA_SMC modeli ile işletmelerin öz değerlendirmelerini yapabilmeleri mümkün kılınmıştır. Bu aşamada firmalar kendi hedeflerini belirleyerek, firma içinde verilen stratejik kararlarının etkilerini gözlemleyebilecek ve entelektüel sermaye yönetimi konusunda yetenek kazanmış olacaklardır. Model şirketlere ek veri takibi yükü yüklemesine karşın, BIMCO standartları ve TMSA ile uyumlu bir şekilde hazırlandığından bütünsel bir takip sistemi de kazandırmıştır. Öncelikle çalışmanın uygulanabilir kalmasını sağlamak için herhangi bir takip çalışmasının planlanmasında özen gösterilmesi gerekecektir. İleri bir çalışma alanı, takip edilmesinin benimsenmesini kolaylaştırmanın bir yolu olarak, performans ölçüleri ve stratejik hedefler arasındaki bağlantıları anlamada araçların yöneticilere nasıl yardımcı olabileceğini değerlendirmektir. Gemi işletmelerinin değer kazanımlarını sağlayacak şekilde, senaryo bazlı yatırım ve stratejik karar modelleme üzerinde çalışılabilir.
  • Öge
    Gemiler için COLREG ile uyumlu otonom çatışmadan kaçınma çalışması
    (Graduate School, 2023-03-21) Uğurlu, Hasan ; Çiçek, İsmaiİ ; 512162002 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Deniz taşımacılığı, diğer taşıma yöntemlerine kıyasla tek seferde taşınabilen yük miktarının fazlalığı ve birim taşıma maliyetlerinin düşüklüğü nedeniyle küresel taşımacılığın hacim olarak %90'ını gerçekleştirmektedir. Ancak artan gemi sayısı ve tonajı, modern ve hızlı yükleme boşaltma yapılabilen yeni limanlar, iş yükü artarken gemide çalışan personel sayısının giderek azalması gibi birçok etken denizde emniyeti tehdit eder hale gelmiştir. Küçük bir şehrin nüfusuna yakın yolcu taşıyan devasa yolcu gemileri, büyük miktarda ham petrol taşıyan süper tankerler, konteynır gemileriyle taşınan katma değeri yüksek yükler nedeniyle, denizde meydana gelebilecek kazalar gerek insan hayatı gerek çevre kirliliği gerekse mali açıdan çok büyük sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir. Bu sorunlara günümüz teknolojileri ile bulunabilecek en ideal çözümlerden biri otonom/insansız deniz araçlardır. Günümüzde otonom araçlar her alanda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ancak denizcilikte otonom su üstü araçları; denizin zorlu koşulları, birden fazla fiziksel ortamla temas halinde bulunması, uluslararası kuralların getirdiği kısıtlamalar gibi birçok faktör nedeniyle hava ve kara araçları kadar gelişim gösterememiştir. Mevcut otonom su üstü araçlarının birçoğu deneysel platform olmaktan öteye geçememiş ya da simülatör ortamında çalışmak üzere tasarlanmıştır. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada ortaya konulan çatışmadan kaçınma sistemi fiziksel deniz ortamında, her türlü hava ve deniz şartlarında çalışmak üzere tasarlanmıştır. Ayrıca COLREG Kuralları ile de uyumludur. Önerilen yöntemin neden gerekli olduğunu ortaya koymak için 1977'den itibaren meydana gelen ve en az biri radar cihazına sahip olan gemilerin karıştığı çatışma kazaları incelenmiş ve kaza nedenlerinin başında insan hatası ve COLREG Kurallarına uymamanın geldiği görülmüştür. Bu, en büyük iki nedeni ortadan kaldırmak adına bu çalışmada tamamen insan müdahalesinden bağımsız ve COLREG'in diğer çalışmalarda göz ardı edilen kuralları da ele alınarak insansız su üstü araçları için otonom bir çatışmadan kaçınma sistemi ayrıca insanlı gemiler içinde bir karar destek sistemi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada, çatışmasız seyri garanti etmek için iki aşamalı bir çatışmadan kaçınma sistemi önerilmiştir. İlk yöntem COLREG Kurallarını gözeten, emniyeti sağlamak için çatışma riski indeksi ve gemi alanını kullanılan kural tabanlı bir yöntemdir. İkinci aşama ise ilk yöntemin çatışmasız yolu garanti edemediği durumlarda devreye giren ve belirsiz ortamlarda hareket eden araçların emniyetini ve bu emniyetin sürekliliğini garanti eden Kontrol Bariyer Fonksiyonu (CBF) ve Kontrol Lyapunov Fonksiyonlarının (CLF) kullanıldığı yöntemdir. Bu yöntemlerle gemilerin modellenmesi, çatışmasız geçişleri, dış etkenlerin tahmini ve COLREG Kurallarına uymaları sağlanmıştır. Çatışma riskini belirlemek için gemi alanı, gemi manevra karakteristikleri ve gemilerin birbirine göre uzaklıkları da içerecek şekilde çatışma riski indeksi hesaplanmış ve gemi emniyet alanıyla hibrit şekilde uygulanmıştır. Çalışma ile robotikte son dönemlerde sıklıkla kullanılan CBF ve CLF yöntemleri gemilerin çatışmadan kaçınma problemine entegre edilmiş ve tatmin edici sonuçlara ulaşılmıştır. Kullanılan dış etken tahmin modeli, en güncel dış etken tahmin modellerinden biri olup, rüzgâr, akıntı vb. etkenleri gerçeğe yakın şekilde modelleyebilmekte ve bunların etkilerini göz önünde bulundurmaktadır. Benzer çalışmalardaki uygulamalarda bu etkenler ya göz ardı edilmiş ya da kısmen modellenebilmiştir. Hedef tespiti için önce radar cihazının uygun olduğu düşünülmüş ve C++ programı ile eşzamanlı radar ve ECDIS videosu görüntü işleme teknikleri ile incelenmiştir. Çalışma sonucunda hedeflerin rotaları ve kendi gemisinden uzaklıkları tespit edilebilmesine rağmen hızları sağlıklı şekilde tespit edilememiştir. Bunun nedeni görüntü işlemenin hedefleri pikselleri sayarak tespit etmesi ancak hedef gemilere ait piksellerin her radar ekosuyla birlikte değişken yapıda olmasıdır. Bu nedenle hedef tespit sensörü olarak radar yerine AIS cihazının uygun olduğu belirlenmiştir. Çalışma açık denizde seyir yapan gemilere yönelik olduğu için dar su yolları için geçerli olan COLREG Kuralları göz ardı edilmiş, odak noktamız otonom gemiler olduğu için ticari bir gemileri etkileyen 6 serbestlik dereceli model yerine 3 serbestlik dereceli modelin kullanılması gibi kısıtlamalar da mevcuttur. Çalışmada mevcut bir diğer kısıtlama Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) cihazına sahip olmayan gemi ve/veya engellerin algılanamıyor olmasıdır. Çatışmadan kaçınma yöntemi uygulanırken 5-10° gibi küçük açılarla kaçınma manevrası yapıldığında CRI'nin daha uzun süre belirlenen eşik değer olan 0,6'nın üzerinde kalmaya meylettiği yani çatışma riskinin daha uzun sürdüğü görülmüştür. Bu nedenle dönüşler 30°'lik dümen açılarıyla yapılarak hem riskli sürenin kısalması sağlanmış hem de COLREG Kural 8'e uygun hareket edilmiştir. Yöntemin bir diğer avantajı çatışma riskini hesaplarken DCPA ve TCPA'i de dikkate almasından dolayı her gemi için bilinçsiz şekilde çatışmadan kaçınma manevrası yapılmamasıdır. Bu da zamandan ve yakıttan tasarruf sağlamaktadır. Çalışmada önerilen ikinci yöntem olan ve robotikte en güncel engelden kaçınma yöntemleri olan gürbüz kontrol bariyer fonksiyonu ve Lyapunov bariyer fonksiyonları MATLAB/Simulink® programında birlikte uygulanarak çatışmasız yörünge garanti edilmiştir. Ayrıca bu yöntemlere entegre edilen bozucu gözlemci dış etkenler bilinmese de onlara karşı en uygun önleme manevrasının yapılmasını sağlayarak zorlu deniz şartlarından olan dalga akıntı gibi faktörlerin etkilerini önemsenmeyecek seviyeye kadar indirgemektedir. Yani bu sistem önceden bilinmeyen ortamlarla karşılaştığında da dengeli şekilde görevini yerine getirebilmektedir. Kontrol fonksiyonunun bir diğer avantajı literatürdeki diğer yöntemlerin aksiye hedeflerin gelecekteki yörüngeleri bilinmese de çatışmasız yörüngeyi garanti edebilmesidir. Sistemin geliştirilmesi gereken birçok yönü olmasına rağmen elde edilen sonuçlar gelecek adına umut vericidir. Çalışmanın bir diğer sonucu insanlı ve insansız gemilerde çatışmadan kaçınmak için kullanılabilmesinin yanı sıra karadaki VTS gibi birimlere de gemi trafiğinin düzenlenmesi ve kontrol edilebilmesi için yoruma gerek kalmadan doğrudan veri sağlayabilmesidir.
  • Öge
    Modeling and analysis of man overboard and search and rescue operations
    (Graduate School, 2023-03-21) Gönel, Orhan ; Çiçek, İsmail ; 512132001 ; Maritime Transportation Engineering
    Although progress has been made in many areas such as safety equipment, work rules, and so on, the occupational accidents that seafarers are exposed to and the death rates due to these accidents are very high. The most dangerous of these accidents is man overboard accidents. As the type of occupational accident with the highest death rate, falling overboard accidents pose a great risk for seafarers. Hundreds of seafarers, passengers and boat users die every year as result of man overboard accidents. Overboard accidents, unlike other types of accidents, consist of multiple stages and there are many factors that determine the outcome of the accident. After the accident is detected, first interventions are made, the search and rescue process begin, if the casualty is found, taken on board and post-rescue responses are made. A problem in any of these stages may adversely affect the absolute outcome of the response process. There are many factors that affect the outcome of a man overboard accident. A large amount of data has been collected from different sources to better understand these factors and the accident process. Databases were scanned, accident reports, textbooks, company procedures were examined. Expert opinions were received, surveys were conducted and even a small workshop was organized. The obtained data were examined, analyzes were made with different statistical methods, time modeling was established and simulation models were made. A detailed examination of the data and analysis results revealed that some there are procedural deficiencies and some common information about overboard accidents were incorrect. In addition, many procedures, equipment and training issues that are open to improvement have been identified and even some suggestions have been made. As a result of bringing together all these studies and data, an important source has been created about the man overboard accident. In addition to all the data obtained within the thesis study, a procedural proposal and an autonomous emergency response system proposal were made at the end of the study. The procedural proposal concerns another seafarer entering the water to save a man overboard casualty. Equipment proposal, on the other hand, is an emergency response system that automatically performs some of the response actions that must be performed after the overboard accident and assists in other stages of the response. In summary, this thesis study, besides providing detailed information about overboard accidents, makes an equipment proposal and a procedure proposal as the main output of the study. These recommendations aim to optimize the outcome of overboard accidents.
  • Öge
    Açıkdeniz yapıları çalışanlarına verilen eğitimlere yönelik sistematik bir öğretim tasarım modeli
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-08-12) Kandemir, İsmail ; Çiçek, Kadir ; 512172010 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Denizcilik sektörü, doğası gereği tehlikeli ortamlarda faaliyet gösterdiğinden, insan kaynaklarının yüksek düzeyde bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip olması önemli bir husustur. Değişen ihtiyaçların ortaya çıktığı aynı zamanda teknik, operasyon vb. farklı gelişmelerin meydana geldiği günümüzde, denizcilik eğitimlerinin etkili, verimli, cazip ve uygun maliyetli bir şekilde tasarlanması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, öğretimsel sorunların ve kaynakların sistematik bir bakış açısıyla çözümlenmesi aynı zamanda ince ayrıntılar göz önünde bulundurularak tasarlanması gerekmektedir. Bu açıdan denizcilik eğitim ve öğretimi özelinde, gerekli bilgi, beceri ve yetkinliklerin en üst düzeyde edinilmesini sağlayacak özgün bir öğretimsel tasarım ortaya konulması sektörün insan kaynağı kalitesinin sürdürülmesi açısından gereklidir. Denizcilik sektöründeki insan kaynaklarının eğitim ve öğretiminin önemi, tüm deniz kazalarının büyük çoğunluğunun insan hatasından kaynaklandığı gerçeğiyle de vurgulanmaktadır. Benzer şekilde, açık denizlerde gemileri ve platformları bulunan petrol ve gaz endüstrisi personeline standartlar, yönetmelikler, acil durum prosedürleri vb. temel eğitimlerin yanı sıra uzmanlığa uygun diğer eğitimler sağlanmış olsa da insan hatası kaynaklı kazalar meydana gelmeye devam etmektedir. Açıkdeniz petrol endüstrisi, iş sağlığı ve emniyeti gibi konularda sert kurallara sahip olduğundan, çalışanların görevlerine başlamasından önce "Temel Açık Deniz Emniyet Giriş ve Acil Durum Eğitimi (BOISET)" sertifikasına sahip olması zorunluluğu getirmiştir. Bu kuralları, 1991 yılından başlayarak işgücü emniyeti ve yetkinliğinin iyileştirilmesine yardımcı olmak amacıyla petrol ve gaz endüstrisi için standartlar belirleme konularında çalışmalar yapan ayrıca personel eğitimlerini düzenleyen ve gerçekleştiren kurum olan Açıkdeniz Petrol Endüstrisi Eğitim Örgütü (OPITO) koymuştur. Günümüzde, BOSIET birçok farklı ülkede çeşitli eğitim merkezlerinde, OPITO standartlarına uygun olarak yürütülmektedir. Standartlar incelendiğinde, eğitimin modüllerden, modüllerin ise element adı verilen alt birimlerden oluştuğu görülebilmekte ayrıca verilecek eğitimler için genel kapsam, ders sonuçları, konu başlıkları vb. bilgiler elde edilebilmektedir. Bu bilgilerden yola çıkan eğitim merkezleri kendi müfredatlarını oluşturur ve seçtikleri çerçeve ile eğitimlerine devam ederler. Bu doğrulturda, eğitmenlerin konuya hakimiyeti, materyallerin ve ders görsellerinin etkinliği gibi seçeneklerle bağlantılı olarak kurs merkezleri iyi ya da kötü sonuçlar üretebilmektedir. Açıkdeniz ortamı, karadan uzak konumu, sert hava koşulları ve kazaların meydana gelme potansiyeli nedeniyle eşi benzeri olmayan emniyet sorunlarını ortaya çıkartmaktadır. BOSIET, çalışanların açık deniz ortamlarında emniyetli ve etkili bir şekilde çalışmaya yeterince hazırlanmalarını sağladığı için kurs merkezlerinin bireysel çabaların dışında da eğitimin bir sistematik bakış açısı gözden geçirilmesinin ihtiyacını barındırmaktadır. Tez çalışmamız, açık denizde çalışmak isteyen veya halihazırda bu sektörde çalışan personelin, OPITO standartlarına uygun olarak belirtilen yetkinlikleri en üst düzeyde kazanmalarını sağlamak ve BOSIET'in etkililiğini artırmak amacıyla dört temel bakış ile derinlemesine bir inceleme sunmaktadır. İlk olarak, öğretim tasarim modellerinin prensipleri ve öğretimin geliştirilmesi sürecindeki kritik rolleri irdelemiştir. Literatürde çok sayıda IDM'in olması ve öğretimsel probleme en uygun seçimin yapılması konusundaki belirsizlikler ve zorluklar sebebiyle tez kapsamında bir IDM seçim yaklaşımı geliştirilmiştir. Bu yaklaşım ile çok kriterli bir karar verme problemine dönüşen IDM seçimi ele alınmış ve bulanık aksiyomatik tasarım (FAD) metodolojisi kullanılarak bir karar desteği sağlanması amaçlanmıştır. Bu yeni yaklaşımın etkinliği BOSIET'e odaklanan bir vaka çalışması ile vurgulanmıştır. Vaka çalışmasında teorik ve pratik kısımlar için farklı IDM alternatifleri uzmanların değerlendirmelerine göre karşılaştırılmış, sonucunda teorik kısım için Dick, Carey ve Carey, pratik kısım için ise ADDIE modeli en iyi alternatif olarak tespit edilmiştir. İkinci olarak teorik ve pratik kısımlar için tespit edilen en iyi alternatif modellerin esneklik, revizyon kabiliyeti, biçimlendirici ve özetleyici değerlendirme özellikleri gibi güçlü yönlerinden yararlanılarak BOSIET özelinde bir IDM önerilmiştir. Üçüncü olarak, önerilen IDM'e kontrol listesi (CL) ve küresel derecelendirme ölçeği (GRS) yaklaşımları bütünleştirilerek BOSIET kursiyerlerinin bilgi ve beceri kazanım seviyelerini değerlendirmek için yeni bir araç eklenmiştir. Dördüncü ve son olarak ise ortaya konulan IDM'in etkinliğini test etme amacıyla yapı ve davranışsal testleri içeren sistem dinamiği yaklaşımından yola çıkılarak öğretim tasarımında kullanılan modellerin ve stratejilerin etkileşimi incelenmiştir. Önerilen IDM ile BOSIET'in içeriği tasarlandıktan sonra uzman ve eğitmen görüşleri alınarak düzeltmeler yapılmış daha sonra deney ve kontrol grupları üzerinde uygulanarak etkinliği test edilmiştir. Sonuçlar, yeni öğretim tasarımının geleneksel yönteme kıyasla istenen öğrenme çıktılarına daha etkili bir şekilde ulaşmayı sağladığını göstermiştir. Bu tezin ana bulguları, önerilen IDM vasıtasıyla ortaya konulan öğretimsel tasarıma değerlendirme aracı da birleştirildiğinde, delegelerin bilgi ve beceri kazanımlarını önemli ölçüde geliştirdiğini göstermektedir. Bulanık aksiyomatik tasarım kullanılarak öğretim tasarımı unsurlarının karşılaştırılmasına yönelik metodolojinin, BOSIET eğitimi için en uygun IDM'in belirlenmesinde etkili olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca, farklı akademik çalışmaları bir araya getirerek IDM'i test etme yaklaşımı, önerilen modelin etkinliğine dair güvenilir kanıtlar sağlamıştır. Sonuç olarak, doktora tezi, BOSIET için kapsamlı bir IDM'in yanı sıra bir değerlendirme aracı, öğretim problemi için uygun IDM'yi seçmeye yönelik bir yaklaşım ve IDM'nin etkinliğini test etmek için bir metodoloji sunmuştur.