LEE- İşletme Mühendisliği-Doktora

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 14
  • Öge
    Üretim şirketlerinin operasyonel verimliliklerinin artırılması için endüstri 4.0 gerçekleştirme prosedürel modeli tasarımı
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-13) Bayrak Tekin, İzlem ; Çebi, Ferhan ; 507112002 ; İşletme Mühendisliği
    Endüstri 4.0, üretim sahalarındaki fiziksel dünyanın, dijital eşleniğini oluşturarak, insan ve makinelerin birbiri ile haberleşen, veri toplayan ve bunları analiz ederek, operasyonlar sırasında veriye dayalı, akıllı kararların alınmasınının sağlandığı dijital bir ortam oluşturmaktadır. Şirketler veri analitiği, nesnelerin interneti, yapay zeka, giyilebilir teknolojiler gibi gelişmiş teknolojileri kullanarak değişen müşteri ihtiyaclarına hızlı yanıt vererek, rekabette öne geçebilecek şekilde tasarımdan satışa kadar olan iş süreçlerini yeniden yapılandırmaktadırlar. Endüstri 4.0 bu yeni teknolojilerin üretim sahalarında uygulanması ve kullanılmasından cok daha fazlasını, bu teknolojilerin birlikte katma değer yaratacak ve verimliliği artıracak şekilde kullanılmasını ifade etmektedir. Bu çalışmada Endüstri 4.0'ın en önemli etkisinin görüldüğü alanlardan biri olan operasyonel verimlilik konusuna odaklanılmıştır. Üretim organizasyonları, dijital teknolojiler sayesinde operasyonlarından gerçek zamanlı veri toplayarak, tüm süreçleri görünür hale getirebilmektedirler. Toplanan veri ile süreçler anlık olarak izlenmekte, veri analitiği uygulamaları ile, sebep- sonuç ilişkileri kurulabilmekte, anlık değişen gereksinizmlere ve taleplere hızlı bir şekilde yanıt verilebilmektedir. Bu da toplamda optimum bir süreç yönetimini mümkün kılmaktadır. Şirketler süreçlerin optimum yönetiminde dijital yetkniliklerini artırararak, üretim kapasitelerinden daha iyi faydalanabilir, kaynak tahsisinde daha yüksek verimlilik sağlayabilir, daha hızlı teslim süresine ve daha az envatere sahip olabilmektedirler. Birçok akademik araştırma ve sektörel çalışma raporu Endüstri 4.0'ın üretim sektöründe nispeten yeni kavram olduğunu göstermiştir. Endüstri 4.0 konseptinin henüz yeterince standart hale gelmediğini, sınırlarının tanımlı olmadığını ve yagınlaşmadığını ifade etmektedirler. Literatüre göre şirketler Endüstri 4.0 konseptini anlamakta, mevcut durumlarını analiz etmekte ve sonrasında gelecek durum yol haritalarını oluşturmakta zorluklar yaşamaktadırlar. Şirketlerin dijitalleşme yolculuklarının tüm adımlarını kapsayan dijital dönüşümün uygulanmasına yönelik yöntem ve araç eksikliği bulunmakta olup, operasyonel verimlilik sağlamak isteyen üretim şirketlerinin dönüşüm yolculuğundaki gerçek ihtiyaç ve zorluklarına yönetsel bir bakış açısıyla çözüm sağlayacak yöntem ve metotlara ihtiyac duydukları bilinmektedir Bu tez çalışmasında üretim şirketlerinin Endüstri 4.0 uygulaması sırasında karşılaştığı zorluklar ve problemlerin neler olduğu ve bu şirketleri bu konuda destekleyecek ve yardımcı olacak bir metodolojik yaklaşım geliştirmek için, onlar tarafından da kabul edilebilecek bir prosedürel model nasıl geliştirilir konusuna odaklanılmştır. Bu sorunun yanıtını bulmak üzere, Endüstri 4.0 uygulaması için bir prosedürel modelden beklenenelerin neler doluğunu anlamak için bir odak grup çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu focus grup çalışması TÜSİAD'ın 'Yeni Nesil Sanayi' çalışma gurubunda gönüllü olarak yer alan Türkiye'deki beyaz eşya, otomotiv, makine endüstrisi, kimya ve tekstil sektörlerindeki farklı düzeylerde dijital dönüşüm alanında çalışan uzmanların katılımı ile gerçekleştirilmiştir. TÜSİAD'ın bu calışma grubu Türkiye endüstrisinin dijital dönüşümü sırasında karşılaşılan problemleri ortaya koymak, bunlara çözüm önerileri geliştirmek, sanayiden örnekler ile paylaşımlar yaparak, farklı konularda farkındalık yaratmak amacı ile bir araya gelen, özel sektör çalışanlarından oluşmaktadır. Bu çalışma neticesinde Endüstri 4.0 uygulama sürecinde yer alan kişilerin (şirket sahipleri, operasyonel birim yöneticileri, strateji geliştirme departmanları ve dijital dönüşüm uzmanları vb.) üretim ortamında Endüstri 4.0'ı uygularken karşılaştıkları sorunlar aşağıdaki gibi listelenmiştir; •4IR teknolojilerinin stratejik hedeflere ve operasyonel hedeflere ulaşmada nasıl yardımcı olacağı bilinmemektedir •Nereden başlamak gerektiği ve mevcut durum ve yetkinliklerin neler olduğu bilinmemektedir •Mevcut durumu analiz etmenin yanı sıra, şirkete özel yol haritası oluşturmak önemli bir ihtiyactır •Hangi yetkinlikleri geliştirmenin ulaşılmak istenen hedefe daha fazla katkı sağlayacağı bilinmemektedir •Dönüşüm sürecinde etkisi kanıtlanmış başarılı dijital çözüm örneklerini görmeye ihtiyac vardır •Endüstri 4.0'ın sektörde yarattığı faydanın daha fazla görünür olması gerekmektedir. Şirketler, karşılaştıkları zorluklardan birinin stratejik hedefleri ile operasyonel hedeflerini uyumlu hale getirememek olduğunu belirtmişlerdi. Çalışmamızda önerilen değer yaratmada kilit faktörler gösterge sistemi, bu zorluğun üstesinden gelmek için güçlü bir bileşen olarak tasarlanmıştır. Operasyonel verimliliğe odaklanan yeni olgunluk değerlendirme modeli ise, yine sektördeki şirketlerin özellikle Üretim sahahalarında operayonel verimliliğe odaklanarak dijital yetknilikleri bu bağlamda değerlendirmenin öneminden yola cıkarak geliştirilmiştir. Şirketlerin bu alanda daha önce yapılmış ve başarısı kanıtlanan uygulama örneklerini görmenin karar vermelerinde en önemli etken olduğunu ve dijital dönüşüm süreçlerini hızlandıracağını ve katalizözr etkisi yaratacağını bildirmeleri üzerine modele entegre olarak, bir uygulama senaryoları kütüphanesi tasarlanmıştır. Ayrıca şirketlerin bir diğer ihtiyaçlarının da Endüstri 4.0'ın faydalarını görünür kılmak olduğunu ifade etmeleri üzerine, dijital kullanım senaryolarının etki potansiyelini belirlemek ve potansiyel değeri ölçmek için etki ve fizibiliteye dayalı önceliklendirme metodolojisi tasarlanmıştır. Çalışmanın pratik alana ana katkısı, şirketlerin Endüstri 4.0'ı üretim ortamında uygularken karşılaştıkları zorluklara karşı kapsamlı bir çözüm geliştirmesidir. Geliştirilen modelin geçerliliğini ve kullanılabilirliğini test etmek için model bir üretim şirketinde uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, geliştirilen modelin çalışmanın başında konusunda uzman kişiler ile yapılan gereksinim belirleme çalışmasında ortaya konulan ihtiyaçları karşıladığını göstermektedir. Tüm bu gereksinimler ve ihtiyaçlara bakıldığında geliştirilmiş modelin üretim işletmelerinin ihtiyaclarını bütünsel bir şekilde ele alarak hedef odaklı bir model geliştirilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır.
  • Öge
    An artificial intelligence approach for breast cancer treatment
    (Graduate School, 2024-04-30) Beldek, Tuğçe ; Camgöz Akdağ, Hatice ; 507152003 ; Management Engineering
    Breast cancer is a pressing health concern that demands comprehensive research to understand its risk factors and improve patient outcomes. In this thesis, we undertake a multidimensional analysis to explore the relationship between women's properties and breast cancer occurrence. Leveraging a dataset collected from a reputable clinic, we employ advanced machine learning techniques to identify significant risk factors and develop predictive models. The ultimate goal is to enhance our understanding of breast cancer etiology and contribute to the development of targeted interventions. The thesis begins with a thorough review of existing literature on breast cancer risk factors, epidemiology, and the application of machine learning in the field. This review provides a theoretical foundation for our research and identifies gaps in knowledge, setting the stage for our investigation. We start by collecting a comprehensive dataset from the clinic, comprising anonymized patient records. The dataset encompasses a wide range of variables, including demographic information, lifestyle factors, genetic markers, and medical history. Proper data preprocessing and feature engineering techniques are applied to ensure the integrity and quality of the analysis. Next, we employ advanced machine learning algorithms such as logistic regression, decision trees and neural networks to develop predictive models. These models utilize the dataset to identify patterns and accurately predict the likelihood of breast cancer occurrence. To interpret the results and assess the significance of women's properties, we conduct in-depth analyses and comparisons with existing knowledge. The findings shed light on the influential risk factors associated with breast cancer occurrence, providing valuable insights for preventive strategies, early detection, and targeted interventions. In addition to the analysis of breast cancer risk factors, we incorporate a case study on value stream mapping in a radiology department. Value stream mapping, a lean management technique, is applied to identify bottlenecks, eliminate waste, and optimize processes in the radiology department. The case study highlights the practical application of value stream mapping in improving efficiency and patient flow, ultimately enhancing the overall quality of care in the radiology department. Through this comprehensive research, we aim to advance our understanding of breast cancer etiology, improve risk assessment models, and facilitate the development of personalized prevention and treatment approaches. Furthermore, by incorporating a case study on value stream mapping, we demonstrate the practical applicability of lean management techniques in healthcare settings. The insights gained from this thesis have implications for breast cancer research, clinical practice, and healthcare management. The identification of significant risk factors can inform targeted screening programs, early detection strategies, and personalized interventions. Additionally, the application of value stream mapping techniques can enhance operational efficiency, optimize resource allocation, and improve patient care in radiology departments and other healthcare settings. In conclusion, this thesis represents a comprehensive investigation into the relationship between women's properties and breast cancer occurrence. Through the utilization of machine learning techniques and the inclusion of a value stream mapping case study, we contribute to the growing body of knowledge in breast cancer research and healthcare management. It is our hope that this work will make a meaningful impact in the fight against breast cancer and drive advancements in patient care and outcomes.
  • Öge
    Uzun mesafe taşımacılıkta elektrikli araçların Türkiye'de potansiyeli
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-29) Özlü, Levent ; Gonidis Çelebi, Dilay ; 507172004 ; İşletme Mühendisliği
    Çevre kirliliği konusunda öncelikle gelişmiş ülkelerde başlayan hassasiyet dünya geneline yayılmaktadır. Özellikle küresel ısınma konusunda oluşan farkındalık, ülkeleri bu konuda stratejiler oluşturmaya ve hedefler koymaya teşvik etmektedir. Küresel ısınma konusunda sera gazı salınımı önemli bir faktördür. Ulaşım sektörünün sera gazı salınımında önemli bir payı bulunmaktadır. Yüksek emisyonlu dizel ve benzinli araçlar yerine düşük emisyonlu elektrikli araçlar (EA) ulaşım sektörü nedeniyle oluşan sera gazı salınımına bir çözüm olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle AB hedefleri içinde EA'larla ilgili net hedeflerin olması şaşırtıcı değildir. İncelenen kaynaklarda, EA sayıları konusunda Türkiye için hedeflere rastlanmamıştır ancak Türkiye'deki EA'lar konusunda stratejilerin ve hedeflerin belirlenmesi elzemdir. Şehir içi taşımacılık konusunda akademik çalışmalar son dönemde giderek artmaktadır ancak özellikle uzun mesafe yük taşımacılığında EA'lar konusunda çalışmalar daha kısıtlı sayıdadır. EA'larla ilgili tüm paydaşların doğru strateji ve hedefleri belirleyebilmeleri için konunun bütün unsurlarıyla ilgili akademik çalışmalara ihtiyacı bulunmaktadır. Tez çalışmasında, uzun mesafe yük taşımacılığını temsil eden ve sera gazı emisyonlarında önemli pay sahibi olan kamyonların satın alma karar süreçleri incelenmektedir. Bu çalışma kapsamında, pilot bölge Türkiye için, sera gazı emisyonlarının azaltılması için umut vaat eden AEK'ların benimsenmesi konusunda; • Engellerin tanımlanması ve limit değerlerinin belirlenmesi, • Ekonomik faktörlerin tanımlanması ve bu faktörlerin AEK satın alma kararını nasıl etkilediğinin ortaya konulması, • Sosyal faktörlerin tanımlanması ve bu faktörlerin AEK satın alma kararı üzerindeki etkisinin belirlenmesi, • AEK satın alma karar süreci modelinin oluşturulması hedeflenmektedir. Tez çalışması ile devlet kurumları ve lojistik firmalarının oluşturacakları stratejilere, hedeflere ve operasyonel kararlara katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Literatür araştırmasında, EYA'ların benimsenmesi konusunda etkili faktörlerin belirlenmesi yönünde çok sayıda nitel analiz incelenmiştir ancak uzun mesafe yük taşımacılığında satın alma karar sürecini ortaya koyan nicel modellerle karşılaşılmamıştır. Dünyadaki ve Türkiye'deki EYA verileri incelendiğinde, zaman serisi analizleri veya çok etmenli analizler gibi niceliksel teknikleri uygulayabilecek yeterli sayıda veri bulunmadığı görülmektedir. Satın alma karar sürecini modellemede insan karar alma sürecini en iyi yansıttığı düşünüldüğü için bulanık mantık kullanılmıştır. Kontrollü geri bildirim yoluyla bir grup uzman arasında fikir birliğine varılmasını kolaylaştırarak kolektif yargının güvenilirliğini sağladığı için Delphi yönteminin kullanılmasına karar verilmiştir. Uzman grup, uluslararası nakliyeci firmaların üst düzey yöneticileri, lojistik derneklerinin üst düzey yöneticileri ve lojistik alanında uzmanlığı olan akademisyenlerden oluşturulmuştur. Her bir uzman ekip üyesiyle bireysel çevrimiçi toplantılar düzenlenmiş ve bu toplantılarda literatür özetleri paylaşılmıştır. Ekip üyeleriyle yapılan değerlendirmelerde, çıktı değişkeni, Türkiye'deki akülü elektrikli kamyon (AEK) satın alma oranı olarak belirlenmiştir. AEK'ların tek rakibi olarak şu anda pazara hakim olan içten yanmalı motorlu kamyonlar (İYMK) dikkate alınmıştır. Çalışmada AEK satın alma oranını belirleyen girdi değişkenleri üç başlık altında ele alınmaktadır: (1) engeller, (2) algılanan ekonomik fayda ve (3) algılanan sosyal fayda. Uzman ekiple engeller başlığında dört faktörde ve bu faktörlerin limit değerlerinde mutabık kalınmıştır: AEK sürüş menzili (>=500 km), Şarj istasyonu sayısı/Benzin istasyonu sayısı (>=0.5), AEK bakım hizmeleri kalitesi (=İYMK bakım kalitesi), AEK mevzuatının açıklığı ve etkinliği (Mevzuatın yayınlanması ve uygulamaya alınması). AEK satın alma oranının ana belirleyicisi olan algılanan ekonomik fayda başlığında uzman ekiple iki faktörde mutabık kalınmıştır: Toplam Sahip Olma Maliyeti (TSM) oranı AEK/İYMK, Seyahat süresi (SS) oranı AEK/İYMK. Her bir ekonomik faktör için dilsel ifadeler ve bu dilsel ifadelerin bulanık kümeleri uzman ekiple netleştirilmiştir. Hem hesaplama basitliği, hem bilgi gösterimi arasındaki denge nedeniyle, bulanık kümeler için üçgen şekli seçilmiştir. TSM oranı ve SS oranı dilsel ifadelerinin her bir kombinasyonu için bulanık kurallar yine uzman ekibin mutabakatıyla oluşturulmuştur. Bulanık kümeler, bulanık çıkarım çerçevesinde girdi değişkenlerini çıktılara dönüştürürler. Hesaplama kolaylığı nedeniyle bulanık çıkarım gerçekleştirmek için Sugeno çıkarımı tercih edilmiştir. Algılanan ekonomik fayda formülü Sugeno çıkarımı ile oluşturulmuştur. Algılanan sosyal fayda başlığında iki faktörde mutabık kalınmıştır: AEK için toplumda olumlu algı, AEK'nın sera gazı emisyonlarını azaltması. Sosyal fayda faktörleri için dilsel ifadeler doğrudan belirlenmemiştir. Sosyal faktörlerin AEK satın alma kararını etkilemesine rağmen, bunun öncelikle ekonomik faktörlerden kaynaklandığı kabul edilmiştir. Algılanan ekonomik fayda ile belirlenen AEK satın alma oranına her bir sosyal faktörün nasıl ve hangi oranda etki edeceği uzman ekiple tartışılmıştır. Sosyal faktörlerin, algılanan ekonomik fayda ile belirlenen AEK satın alma oranını sınırlı bir oranda arttıracağında konsensüs oluşmuştur. Uzman ekiple yapılan değerlendirmelerde, algılanan ekonomik fayda ile belirlenen AEK satın alma oranını her bir sosyal fayda faktörünün %10 olmak üzere toplamda %20 oranında arttıracağında mutabakat sağlanmıştır. Çalışma kapsamında oluşturulan AEK satın alma karar süreci üç adımda özetlenebilir. Birinci adımda engeller başlığında incelenen dört faktörden herhangi birinin limit değerleri aşılamazsa AEK satın alma oranları %0 seviyesine yakın, çok düşük oranlarda kalacaktır. Engeller başlığında belirlenen tüm faktörlerin limit değerleri aşıldığı takdirde, algılanan ekonomik fayda, AEK satın alma oranının genel seviyesini belirleyecektir. Algılanan ekonomik fayda tarafından belirlenen AEK satın alma oranlarını sosyal faktörler belirlenen oranlarda arttıracaktır. Ekler kısmında açıklayıcı bir örnek uygulama, modelin, farazi varsayımlar kullanılarak yapılan hesaplamalarını göstermek amacıyla sunulmuştur. AEK'ların satın alma maliyetinin önemli bir kısmını akü maliyetleri oluşturmaktadır. Yakın gelecekte, akü maliyetlerindeki azalma beklentisine paralel olarak AEK'ların TSM bazında İYMK'larla rekabet edebilir hale gelebileceği beklenmektedir. Yarı römorklara yönelik çekicilerin karşılaştırılmasında, AEK'ların, seri üretildiğinde, İYMK'lara göre önemli bir maliyet avantajı sağlayacağını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Diğer taraftan, AEK'nın benimsenmesinin önündeki engeller arasında bulunan sınırlı sürüş menzili konusunda ultra hızlı şarj teknolojisinin geliştirilmesi ve şarj ağlarının genişletilmesinin menzil endişelerini azaltabileceği düşünülmektedir. Literatürde uygulama deneyimi konusunda karşılaşılan makalelerde, kullanıcıların AEK'lar için tatmin edici teknik performans bildirdikleri aktarılmakta, aracın sessizliği, konforlu ve keyifli bir sürüş deneyimi sunması olumlu bir özellik olarak vurgulanmaktadır. Zaman içinde toplumdaki çevre hassasiyetlerinin artacağı yönündeki beklentilerin de AEK'ların benimsenmesine katkı sağlayacağı tahmin edilmektedir. Engeller, ekonomik faktörler ve sosyal faktörlerle ilgili beklenen pozitif gelişmeler AEK satın alma oranlarının önümüzdeki yıllarda artacağı tahminlerini güçlendirmektedir.
  • Öge
    Green supply chain management practices' effect on the sustainability performance: A case study in the Turkish shipyards
    (Graduate School, 2023-05-23) Tantan, Mehmet ; Akdağ Camgöz, Hatice ; 507002103 ; Management Engineering
    The study in this Ph.D.thesis concerns the green supply chain management practices, their impacts on sustainability performance; environmental, economic, and social performance by conducting a case study in Turkish shipyards. The more detailed objectives are; to select the optimum green supply chain management practices to fit in shipyards, to examine the impact of green supply chain management practices on the sustainability performance of shipyards, the moderator effect of environmental uncertainty on the relationship between green supply chain and sustainability performance, the mediator effect of environmental uncertainty between green supply chain and sustainability performance and the determine the penetration level of green supply chain management practices on the Turkish shipyards. Sustainability is an essential issue in the twenty-first century regarding the environmental consequences of climate change. Green supply chain management progressively emerged to improve environmental performance. Although environmental, sustainability, green supply chain areas are popular study subjects, shipbuilding and shipyards were not examined in detail. A systematic literature review between 1980 and 2020 unveiled rare studies concerning green supply chain management sustainability in shipyards and shipbuilding. The filtered articles were categorized into shipbreaking, shipbuilding, maritime, and various. China and South Korea emerged as leading areas for research in Asia since shipbuilding is seen as a driving factor for development and growth in those economies. In Europe, Spain, Turkey, and Holland emerged as research areas. The main focus areas in the shipbuilding category are shipyard layout design according to the greenfield project, sustainable growth directions for small and medium shipyards, the ways to improve the sustainability in the shipbuilding supply chain, green shipping, and green manufacturing in the shipyard. Therefore, this thesis is the first study of the impact of green supply chain management practices on shipyards' sustainability performance. Green supply chain management is challenging to describe because of the broad concept. Many academicians reached different definitions. An increasing number of studies about the relationship between Green supply chain management practices and companies' performance have existed in the literature since 2014. These studies have categorized sustainability performance as environmental, economic, social, and operational performance. In contrast, various GSCM practices such as green purchasing, green packaging, recycling, eco-design, internal environmental management, reverse logistic, green production, green marketing, environmental collaboration with suppliers and customers have been questioned in these studies. The researchers found both negative and positive, primarily partial, relationships between GSCM practices and the company's performances. The authors reviewed all practices in the literature and considered practices directly related to the shipbuilding industry. For example, environmental training is a part of internal environmental management, and therefore these two applications converged as environmental management. Practices like green packaging and green transportation have little effect on the shipbuilding process and are omitted from the study. Consequently, green design, green purchasing, green production, green marketing, environmental management, recycling are selected as exogenous latent variables for the research model. Economic, environmental, and social performances are entered as endogenous latent variables for the research model. The environmental uncertainty (ENVR-UNCER) is embedded in the research model as either a moderator or a mediator variable. Environmental uncertainty is measured as demand, supply, and technology uncertainty. The shipbuilding industry creates substantial economic value but causes many environmental and social issues. Sustainability, environmentally driven regulations, and voluntary standards adopted in the sector have impacted shipbuilding and shipyards in the case of new design and construction standards. Major international shipbuilding companies publish yearly sustainability reports indicating sustainable development goal achievements. The survey is based on academic studies in Turkish chemical, electronical, automotive, food packaging industries. The survey consists of three main parts. The first part contains an introduction letter with a brief explanation of the study. The second part is the demographic questions like general information about the company and the quality and environmental certificates. In the third part, the survey questions are grouped to green supply chain management practices, environmental uncertainty, and sustainable performance. The understanding of scales by the applicant and time constraints were two main obstacles to accomplishing the survey completion rate. Therefore, the author summarized the scales into expressed sentences and limited them to 33 questions. The survey filling time is a critical factor. It is arranged for around 15 minutes on average because most executives claim the intense work environment and use it as an excuse not to fill the survey. The survey used a 5-Likert type, the most preferred scale in the literature. A pilot test with shipyard executives and shipyards' owners enabled improved scales and corrected the expression failures. The final survey is applied among the GISBIR members by email. The responses are stored in the VETI system and downloaded for analysis. A favorable finding of the survey is the certification outcome. All shipyards have a minimum of two certificates (ISO 9001 and ISO 14001, 30% of the answers). Only two small shipyards have a single certification, ISO 9001. A high portion of the shipyards has all three certificates (ISO 9001, ISO 14001, and ISO 45001). Those findings proved that Turkish shipyards embraced environmental issues and took necessary internal and external actions to improve their business competence. Since the Turkish shipyard quantities are limited to 68, partial least square structural equation modeling (PLS-SEM) is selected to eliminate the sample size constraint. The research model is defined in the SmartPLS software. To decrease the number of relationships and make the model more parsimonious and simple, authors preferred to form a hierarchical-order model, ease the calculation and simplify the research model. The disjoint two-stage approach is implemented. Green design, green purchasing, green production, green marketing, environmental management, and recycling formed the higher-order construct named GSCM. Demand uncertainty, technology uncertainty, and supply uncertainty formed the higher-order construct named ENVR-UNCER. Demand uncertainty indicator is omitted to obtain HOC reliability convergent and discriminant validity during the assessment of the measurement model. All other indicators satisfied the criteria and were kept in the model. After the structural model assessment, GSCM practices have been found to impact positively on economic and social performance, but not environmental performance. The environmental uncertainty did not have a moderating effect but mediates only the relationship between GSCM practices and social performance.
  • Öge
    İş modeli yeniliğinin işletme performansı üzerine etkileri: Örgüt içi ve örgüt dışı faktörlerin rolü
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-04-06) Dayıoğlu, Mustafa ; Akdoğan Küskü, Fatma ; 507062004 ; İşletme Mühendisliği
    Bu çalışma ilgili akademik yazına dört önemli katkı sunmakatadır. Katkılardan ilki iş modeli yeniliği kavramı ile ilgilidir. Farklı disiplinlerce ele alındığından iş modeli yeniliği kavramının tanımlanmasında ve dolayısı ile ölçümlenmesinde zorluklar bulunmaktadır. Bu çalışmada, sektör ve işletme büyüklüğünden bağımsız olacak şekilde heterojen ortamlar göz önüne alınarak yeni bir iş modeli yeniliği ölçeği geliştirilmiştir. İkinci katkı, iş modeli yeniliğinin gerçekleştirilmesini sağlayan örgüt içi unsur olan stratejik çeviklik kavramı ile ilgilidir. Farklı iş kollarının yer aldığı heterojen bağlamlar için doğruluğu ve geçerliliği test edilmiş bir stratejik çeviklik ölçeği geliştirilmiştir. Esasında, iş modeli yeniliği ve stratejik çeviklik için literatürde artık yeni ölçekler geliştirilmediği, mevcut ölçekler üzerinden araştırmalar yapıldığı gözlenmektedir. Ancak mevcut ölçekler sermaye yoğun işletmelerin yer aldığı ülkelerde yapılan araştırmalar ile gerçekleştirilmiştir. Oysa bu tez çalışmasında hem emek yoğun hem de sermaye yoğun işletmeler örnekleme dahil olduğu için ölçek geliştirme açısından ilgili yazına önemli katkılar sunulabilecektir. Üçüncü katkı, stratejik çeviklik ve alt bileşenleri ile iş modeli yeniliği arasındaki anlamlı ilişkinin, ayrıca iş modeli yeniliğinin işletme performansı üzerinde olumlu etkisinin ampirik olarak doğrulamasının yapılmasıdır. Dördüncü önemli katkı ise, iş modeli yeniliğini etkinleştiren ulusal ve küresel çevre faktörlerinin, iş modeli yeniliği ve işletme performansı arasındaki ilişkide düzenleyici (güçlendirici) (moderating) ve aracılık (tetikleyici) (mediating) etkilerinin ampirik olarak test edilmesidir. Hatta son yıllarda çevresel değişimlerin getirdiği müşteri taleplerindeki değişim ve yeni teknolojilerin getirdiği ürün/hizmet fırsatlardan dolayı çevresel değişimlerin işletmeleri yeniliğe yönlendirmesi ve bu sayede de işletmelerin performanslarını olumlu yönde etkilemesi ile ilgili hipotezleri kanıtlayan çalışmalar da yapılmaya başlamıştır. Fakat bu çalışmalar işletmelerin değer kurgularının güncellenmesinden ziyade hizmet ve ürün yeniliği ile sınırlı kalmaktadır. Bu çalışmada ise, oluşturulan araştırma modelleri ile, ulusal ve küresel çevre faktörlerinin iş modeli yeniliğini gerçekleştiren faktörlerle ilişkisi hem aracılık (tetikleyici) hem de düzenleyicilik ilişkisi olarak ele alınmakta, böylece akademik yazına önemli ampirik katkılar sunulmaktadır.