LEE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Konu "architectural space" ile LEE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeEtkileşimli dijital teknolojiler bağlamında beden mekan deneyimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Ucay, Rabia ; Çebi Dursun, Pelin ; Mimari TasarımGünümüzde mektup, resim, maket gibi analog teknolojilerden mobil telefon, fotograf, üç boyutlu model gibi dijital teknolojilere doğru geçişler görülmektedir. Yaşanan bu değişim kültürü, alışkanlıkları, bilginin yapısını ve üretimini değiştirirken mimarlığın asıl çalışma alanı olan mekanı da dönüştürmektedir. Bu çalışma, 'Dijital teknolojiler, mekanın bedenle iletişim kurma biçimlerini ve mekan anlayışını nasıl etkiler?' sorusu ile başlamıştır. Dijital teknolojilerin bedene ve mekana kazandırdığı etkileşimli uzantılarla, mekansal algı ve bedensel deneyimi dönüştürmesi ve alternatif deneyimlere dair ipuçları sunması çalışmanın temel motivasyonunu oluşturmaktadır. Teknoloji, dijitalleşme ile birlikte bedensel verileri tanımlanabilir ve kontrol edilebilir hale getirmektedir. Bu çalışma, dijital teknolojilerin bedensel deneyim aracılığıyla mekan ve beden arasında karşılıklı etkileşim potansiyelini artırarak farklı bir gerçeklik katmanı ortaya koyması fikri üzerinden gelişmektedir. Bu yeni durumda, dijital teknoloji bedenle duyuları aracılığıyla iletişim kurmakta ve bu iletişimden elde ettiği bilgileri mekana aktararak mekansal öğelerin dönüşümünü sağlamaktadır. Tez beden, mekan ve teknoloji arasında kurulan bu ilişkiyi 'etkileşim' kavramı üzerinden tartışmaya açmaktadır. Beden ve mekan arasında teknolojinin sağladığı etkileşim, bedene ait duyular, bedenin duyularıyla mekana aktarılan veriler ve bu verilerle üretilen mekansal özellikler bağlamında ele alınmaktadır. Dijital teknolojilerle birlikte var olan deneyimsel mekanlar, bedenle ve bedensel deneyimin zihinsel süreçleri olan gerçeklik katmanlarıyla bütünleşerek mekansal deneyimi dönüştürmektedir. Beden artık fiziksel anlamda var olmadığı sanal mekanları da deneyimleyebilmekte ve dijital teknolojiler aracılığıyla bedenin deneyim süreçlerini oluşturan verileri mekanı oluşturan bilgi kaynağına dönüştürebilmektedir. Böylece dijital teknolojiler ile birlikte mekan ölçümsel ve geleneksel tanımlarından sıyrılmaktadır. Dijital olmayan 'geleneksel mekan', çoğunlukla kartezyen anlayış ve görme duyusu baskın tasarım yöntemleri ile oluşturulmakta, mekanın bedenle kurduğu etkileşimi ve mekanın kurucu öğelerinden biri olan bedenin duyumlarını yeterince önemsememektedir. Gelişen dijital teknolojiler ise mekanı yalnızca göz ile deneyimlenen estetik ve statik bir nesne olmaktan çıkarır; bedenin diğer duyularıyla da etkileşime geçerek bedensel deneyimin bütünlüğünü korur. Bu sayede mekan da nesne konumundan özne konumuna taşınır; gözlerin ve bedenin hareketi, zihinsel süreçleri gibi bedensel durumlara anlık yanıtlar verebilir hale evrilir. Tezin ana argümanı, duyusal algılara dayalı bedensel deneyimi amaçlayan ve dijital teknolojilerle kurgulanan etkileşimli mekanları konu edinen örnekler yardımıyla tartışmaya açılacaktır. Böylece etkileşimli dijital teknolojilerle tasarlanan deneyimlerin oluşturduğu durumlar tez kapsamında oluşturulan beden, mekan ve teknoloji ilişkisi üzerinden okunacaktır.
-
ÖgeMekân kavram üretir: Mimarlık kuramına yeni-materyalist bakış(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-07-06) Çırak, Betül ; Kahvecioğlu Paker, Nurbin ; 502191002 ; Mimari TasarımBu çalışma, yeni materyalist diskurun tariflediği ontolojik zeminden köklenerek, mimarlığı bir asamblaj olarak ortaya koymakta; mekânı ise bu asamblajı işleten soyut makine olarak tanımlamaktadır. Mekân bu niteliğiyle, mimarlık asamblajından çıkan tüm unsurlar için üretim diyagramlarını içinde bulundurmaktadır ki bu durum, mekânın gerçeklik üretme kudretini açığa çıkarır. Mekâna üretici bir güç atfetmek, yeni materyalist okumaya ihtiyaç duyar. Çalışmanın amacı, mimarlığın bir asamblaj olarak nasıl çalıştığını ve mekânın üretken bir fail olduğunu ortaya çıkararak, yeni materyalist mimarlık diskuruna katkıda bulunmaktır. Yeni materyalizm, başta doğa ve kültür olmak üzere anlam ve madde, özne ve nesne gibi ikiliklerinin epistemolojik değil ontolojik ayrımlar olduğunu ortaya koyarak reddeder; tüm şeylerin içkinlikleriyle ve tekillikleriyle var olduğu yatay bir ontolojik zemin tanımlar. Bu anlamda yeni materyalizmin ontolojik iddiaları, mimarlık ontolojisi (yaygın kabuller üzerinden "mimarlık nesnesi" ve "mimarlık öznesi" statüleri) için de bir araştırma programı sunar. Yeni materyalist zemin, hâlihazırda mimarlık içerisinde olan ve kimi noktalarda çakışan iki çizgiyi belirgin hâle getirir. İlk olarak, mimarlıkta mevcut olan özne ve nesne kabullerinin reddedilmesi ve eleştirinin nihai sonucu olarak nesnenin yeniden tanımlanması karşımıza çıkar. Bu çizgide mimarlık nesnesinin statüleri tartışılır, en radikal nesne tanımları yapılır; fakat mimarlık içerisindeki özne – nesne ayrımı tartışmaya açılmaz; bu sebeple de söz konusu olan, bölünmüş bir mimarlık ontolojisinin kendi kendini eleştirisidir. İkinci olarak ise, mimarlığın hâlihazırda müellifsiz bir akış arayışında olduğunu savunarak yeni materyalist madde anlayışına dâhil edilebilecek görüşler vardır. Çalışma kapsamında ele alınan mimarlık asamblajı da ikinci çizginin bir parçası olarak görülmelidir. Böylece özne ve nesne ayrımının kaybolduğu bir mimarlık okuması, çalışma boyunca kendisini örneklemektedir. Asamblaj teorisi, yatay ilişkilerinden koparılarak bilimsel araçlarla tasnif edilmiş ve birbirinden soyutlanmış fenomenleri yeniden bir araya getirmeye olanak verir. Asamblaj, heterojen unsurlardan oluşan bir çokluktur; ancak önemli olan unsurlar arasındaki ilişkiler ve ilişkilerin tanımladığı süreçtir. Bu anlamda asamblaj teorisi, mimarlığı sabit biçime odaklanmaktan çok, süreç ve dönüşüme doğru açar; mimarlığın ifadesini dünyada var olmaktan, dünyada oluş olmaya taşır. Mimarlığı bir asamblaj olarak nitelendirebilmek için, ilk olarak bir çokluğu "asamblaj" olarak nitelendirmemize olanak veren kurallar ve durumlar tespit edilmiştir; ikinci olarak bu kurallar ve durumlar, mimarlık özelinde araştırılmıştır. Bu amaç doğrultusunda, Deleuze ve Guattari'nin kavramları olan "içerik ve ifade", "yeryurd ve yersizyurdsuzlaşma", "kaçış çizgileri" ve "tutarlılık düzleminin" mimarlık asamblajında nelere karşılık geldiği, mimarlık pratiğinden örneklerle, net bir biçimde ortaya konulmuştur. Soyut makinalar, somut asamblajların içinde işleyen dördüncü boyutudur. Soyut makine, maddeleri ve işlevleri bir biçime kavuşturmak üzere çalışır. Mekân, mimarlığın içerik ve ifadesinin birbirlerine eklemlenerek somut gerçeklikler inşa edeceği tutarlılık zeminidir ve bu eklemlenme işleminin diyagramları/kartografisi de mekânı karakterize eden şeydir. Bu nedenle de, bir mekân tasarlamak üzere çalışan her bir mimarlık asamblajı için soyut makine, mekânın kendisidir. Soyut makine mekân, mimarlığın içerik ve ifadesinin "ikili eklemlenmelerini" yaratır ve ufkunu tayin eder. İkili eklemlenmeyle birlikte, henüz biçimlenmemiş maddeler ve maddede somutlaşmamış işlevler, virtüel hâlden edimsel hâle geçer; mekânsal ögelere doğru zuhur eder; gerçekleşir. Bu anlamda üretilen gerçeklik, mimarlık asamblajından çıkan her bir unsur ve bu unsurlar arasındaki ilişkidir: Her bir yapı, temsil, metin vs. bir gerçeklik üretimidir. Mekânın ürettiği gerçeklikler arasında ise kavramlar özel bir yere sahiptir. Mekânsal kavramlar (program, bağlam, kullanıcı, şeffaflık, biçim gibi) hakkında tasarım kararları vermek, aynı zamanda ilgili kavramsal alandan bir takım bileşenlerin seçilerek birbirleriyle ilişkilendirilmesi sürecidir. Artık, bir form yaratmak, bir form kavramı da yaratmaktır. Bu nokta, çalışmanın esas sonucu olan, mekânın kavram üretme yetisi açığa çıkarmaktadır.