FBE- Mimarlık Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Algı" ile FBE- Mimarlık Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBellek Ve Mimarlık İlişkisi Kalıcı Bellekte Mekansal Öğeler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-01-30) Özak, Nilüfer Öymen ; Gökmen, Gülçin Pulat ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışma bellek ve mimarlık arasındaki ilişkinin varlığı üzerine şekillenmiş ve geliştirilmiştir. Farklı disiplinlerin değişik açılardan ele aldığı bir kavram olan bellek, bu çalışmada bireyin hatırladıklarının ne kadarının mekânsal olduğu, mekânın akılda kalan yönlerinin neler olduğu üzerine kurulan bir model çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bellek ve mimarlık ilişkisi bireyin yaşamında önemli yer tutan çocukluğunun geçtiği ev bağlamında incelenmektedir. Çalışmanın amacı; mekân belleğinin oluşumunu incelemek, mekân öğelerinin bellekle olan ilişkilerini değerlendirmek, bellekte kalan mekân öğelerini bulup çıkarmak olarak özetlenebilir. Bellek, algı ve ev kavramları üzerinde şekillenen araştırmanın, kalıcı belleğe girdi olabilecek mekânsal öğelerin neler olabileceğini açıklamaya yönelik bir model kurgusu içinde ele alınmasının, çalışmanın kullanılabilirliği açısından yararlı olacağı düşüncesi, çalışmanın kapsam ve yönteminin belirleyicisi olmuştur. Çalışma kapsamında önerilen model, Türkiye’nin farklı kentlerinde ve konut dokularında yaşamış, yaşadıkları yörenin önemli ailelerine mensup bireylerle çocukluk evleri üzerine yapılan görüşmeler sonucunda değerlendirilmiştir. Bu çalışma, kişinin eviyle oluşturduğu olumlu ve olumsuz deneyimlerinin belleğe kodlandığını, bu kodlamaların bellekte yer ettiğini ve belli bir zaman diliminde bellekten geri çağrılabildiğini ortaya koymaktadır.
-
ÖgePediyatrik Tedavi Mekanlarını Kullanan Bireylerin Mekansal Algılarının Bilişsel Ve Mekan Dizimi Yöntemleriyle İrdelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-04-01) Çanakçıoğlu, Nevşet Gül ; Ünlü, Alper ; 502102067 ; Mimarlık ; ArchitectureÇevre ve davranış teorileri, insanla çevre arasındaki ilişki ve etkileşimi algı, davranış, bilişim, zihinsel şema gibi kavramlar üzerinden tartışan bir araştırma alanıdır. Gündelik yaşantısında birey, sıklıkla bulunduğu çevreler dahilinde çevreden kaynaklanan uyaranlarla etkileşim kurmasının neticesinde belirli davranış kalıpları geliştirir. Bu bağlamda çevre, bireyin algısal süreçleri ile birlikte davranışları üzerinde etkili olan bir kavram olmakla birlikte bireyin davranışlarında hasıl olan değişiklikler de benzer şekilde çevre üzerinde etkindir. Bireyin gündelik yaşantısında alışkın olduğu çevre ile arasındaki uyumlu etkileşimi sekteye uğratan ve birey adına çevresel değişimi zorunlu kılan bazı dönemler vardır. Bu dönemlerden birisi de bireyin hasta olduğu zaman aralıklarıdır. Zira, bireyin sağlık ve sıhhat düzeyinin uzun süre bozulması, kimi zaman bireyin belirli bir süre boyunca alışkın olduğu çevrenin haricinde farklı bir çevrede bulunmasını ve hatta yatılı olarak tedavi göreceği ve bilmediği yeni bir çevreye dahil olmasını gerektirebilir. Hastalığın birey üzerinde sebep olduğu konfor eksikliği bir yana, adapte olunması gereken yeni bir çevresel bileşen, bireyin söz konusu bu çevreden kaynaklanan bir çevresel baskı yaşamasına neden olur. Yetişkin bireyler için dahi oldukça yıpratıcı olan bu süreç, çocuk bireyler söz konusu olduğunda ise çok daha stresli ve başa çıkılması güç olan bir süreçtir. Zira rutin yaşantısını, ev merkezli bir çevre ile birlikte okul ve rekreasyon alanlarında geçiren çocuklar, belirli bir süre yatarak geçirmek zorunda kaldıkları teşhis ve tedavi çevrelerinde, yeni bir mekan ve bu mekana ait olan sosyal faktörlere de uyum sağlamak zorunda kalır. Çevreyle arasındaki etkileşimi kökünden değişen çocuğun, maruz kaldığı bu çevresel baskı altında, edindiği deneyimin zihninde yeni ve farklı bir takım bilgi işleme süreçlerinin oluşmasına neden olarak yeni bir takım davranış kalıpları geliştirmesi mümkündür. Bu sebeple, yetişkinlere kıyasla özel bir pedagojik yaklaşımla tedavi edilmesi gereken yaşça küçük bireylerin tedavi gördüğü pediyatrik tedavi çevreleri, çocuğu fiziksel, bilişsel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçları olan bütüncül bir varlık olarak ele alan çocuk merkezli bir çevre ve mekansal düzende tasarlanması gereken mekanlardır. Bu bağlamda, çocuğun tedavisi süresince, ona birinci dereceden bir yakının refakat etmesi elzem bir koşul olarak öne çıkar. Bununla birlikte, çocuğa refakat eden bireyin de alışkın olduğu çevreden belirli bir süre ve yeni bir gündelik rutin benimsemek ve yeni bir çevreye uyum sağlamak zorunda kaldığı söylenebilir. Dolayısıyla, çocukların tedavi süreleri boyunca refakatçilerle birlikte hemşire, hastabakıcı ve uzman doktor gibi gündelik yaşamda sıklıkla karşılaşmadığı sosyal bileşenlerden kaynaklanan uyaranlar sebebiyle bir takım farklı davranış kalıpları göstermekte oldukları söylenebilir. Dolayısıyla, bu tez kapsamında, araştırmanın ana aktörü olan pediyatri hastasının, birincil mekan olarak uyum sağladığı ev merkezli bir çevrenin dışında adapte olmak zorunda kaldığı ikincil mekan olan pediyatrik teşhis ve tedavi çevrelerinin fiziksel ve sosyal koşullarına bağlı olarak değişen algısı ve bu algısal süreçlerin çocukların bilişsel haritalarına olan etkilerinin araştırılması hedeflenmektedir. Bununla birlikte, tez kapsamında bir tasarım problemi olarak ele alınan pediyatri çevreleri, pediyatri hastaları olarak çocuklarla birlikte refakatçiler ve tez kapsamında ele alınan sağlık profesyönellerinden olan hemşire ve hastabakıcılarla paylaşılan mekanlardır. Zira, farklı fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçları olan fakat aynı çevre dahilinde birarada bulunmaları gereken bu üç sosyal grup, kimi zaman aynı mekanları paylaşmak zorunda kalması sebebiyle bu sosyal ve çevresel etkileşimin her sosyal grup üzerinde farklı etkileri olduğu öngörülmüştür. Dolayısıyla tezin kapsamı, tasarım problemi olarak ele alınan bir pediyatri çevresinin fiziksel bileşenleri ile bu çevre dahilinde tedavi gören çocuk ile aynı tedavi çevresini kullanan refakatçiler ile hemşire ve hastabakıcılar arasındaki sosyal etkileşimi ve algısal süreçleri kişisel mekan, mahremiyet, psiko-sosyal alan, sosyo pedal ve sosyofugal mekan kavramları bağlamında irdelemek olarak belirlenmiştir. İrdeleme süreci kapsamında yapılan alan çalışması Cerrahpaşa Hastanesi Pediyatrik Hematoloji ve Onkoloji Servisi’nde, 30 çocuk, 30 refakatçi ile 13 hemşire ve hastabakıcının katılımıyla gerçekleştirilmiş olup, davranış haritaları, bilişsel haritalar ve mekan dizimi yöntemleriyle elde edilen verilerin geçerliliği istatiksel olarak araştırılmıştır. Çocuklara ilişkin elde edilen bilişsel veri ile birlikte farklı sosyal rollere sahip olan üç grubun davranışsal verisi ile, her mekanın sentaktik verileri arasında kurulan korelasyonlar sonucunda, mekanın fiziksel yapısına ilişkin sentaktik verilerin, bireylerin davranışsal ve bilişsel frekansları ile ilişkili olup olmadığı analiz edilmiştir. Tez çalışmasının analizlerinde, üç aşamalı bir metodoloji kullanılmıştır; ilk veri grubu kapsamında pediyatri hastaları, refakatçiler ve hemşire ve hastabakıcılara ilişkin davranışsal frekanslar, ikinci veri grubu kapsamında pediyatri hastalarına ilişkin bilişsel frekanslar elde edilmiştir. Üçüncü veri grubu kapsamında ise mekanın sentaktik değerleri Syntax 2D yazılımı aracılığıyla ortaya konmuştur. Elde edilen bu veriler arasında istatiksel bağlamda anlamlı ilişkiler olup olmadığı, SPSS istatistiksel programı aracılığıyla gerçekleştirilen kikare ve basit regresyon analizleri ile sınanmıştır. Gerçekleştirilen analizlerde ortaya çıkan anlamlı veriler ele alındığında, farklı kullanıcıların davranış haritaları bağlamında, refakatçilerin davranış frekanslarının, hemşire ve hastabakıcılar kadar yüksek olduğu, pediyatri hastalarının davranış frekansının ise en düşük seviyede olduğu ortaya çıkmıştır. Pediyatri servisinin plan şeması ele alındığında, hemşire istasyonu ve mutfak gibi mekansal bileşenlerin, farklı gruplar tarafından ortak olarak paylaşılan mekanlar olduğu ve sosyal etkileşimin artmasında etkili olan sosyopedal mekan bileşenleri olduğu tespit edilmiştir. Örneğin mutfak mekanı, özellikle refakatçilerin bir taraftan yemek pişirme eylemini sürdürürken, diğer taraftan onların sosyal etkileşimde bulunduğu ve dayanışmanın arttığı ailevi bir mekandır. Bir diğer sonuç, pediyatri hastalarının zamanlarının büyük bir bölümünü geçirdikleri hasta odalarının, onların serviste aidiyet kurdukları mekanlar olarak bağlandıkları, hobi gereçleri, kişisel eşyalar ve eğitsel faaliyetlerde ürettikleri ürünleri enstale ederek kişiselleştirme çabası gösterdikleri mekanlar olduğu söylenebilir. Bu sebeple, hasta odaları, çocuklar bağlamında, onların yeni adapte oldukları günlük rutinin ve çevrenin yeni referans noktası olarak kabul edilebilir. Hasta odaları ve koridor arasında yer alan pencerelerin, çocukları mekanda gerçekleşen eylemleri takip edebilmelerini ve çevrelerini algılayabilmelerini sağlayan etkili bir görsel bir iletişim aracı olduğunun tespit edilmesinin yanı sıra, pencereler sebebiyle çocukların sürekli olarak gözlem altında olma halinin ise, çocukların mahremiyet, kişisel ve psikososyal alanlarını tehdit edici bir unsur olduğu saptanmıştır. Çocuklar bağlamında en yüksek davranışsal frekansın oyun odası kapsamında ortaya çıkmış olması, çocukların yatarak tedavi gördüğü bu süre boyunca, sosyal etkileşime anlamlı miktarda ihtiyaçları olduğu gösteren önemli bir sonuçtur. Oyun mekanının refakatçilerin davranış haritalarında da oldukça yüksek bir frekansa sahip olması ise, bu mekanın hem çocuklar hem de diğer kullanıcı grupları arasındaki etkileşimi arttıran sosyopedal bir mekan olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, alan çalışmasının yürütüldüğü servisin plan şemasının merkezde yer alan tek koridorlu bir plan şemasına sahip olmasının, çocukların bilişsel haritalarında yüksek frekansta hatırlanmasında etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda, plan şemasının anlaşılabilir bir kurguya sahip olması (intelligibility), çocukların bilişsel haritalarında etkin bir faktör olduğu analizlerle de desteklenmektedir. Öte yandan koridor elemanının, farklı sosyal grupların davranış modlarının kesiştiği bir mekansal bileşen olduğu saptanmıştır. Çocuklar, koridoru, bir baştan bir başa yürümek suretiyle hem bir egzersiz, hem de diğer kullanıcılarla sohbet alanı olarak kullanırken, refakatçiler, bu mekanı diğer refakatçilerle sohbet etme, telefon görüşmelerini yapma ve hasta odaları enfeksiyon riski sebebiyle ziyarete açık olmadığından, ziyaretçilerini ağırlama amacıyla kullanmaktadır. Hemşire ve hastabakıcılar ise koridoru, sağlık takibini yaptıkları odalara ulaşma, refakatçilere bilgi aktarma, uzman doktorlarla bilgi alışverişinde bulunma ve çocuklarla küçük sohbetler yapma amacıyla kullanmaktadırlar. Bu sebeple koridor, tüm kullanıcılar bağlamında, sosyal etkileşim ve dayanışmanın kesişimi olan bir mekandır.