FBE- Kimya Mühendisliği Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Air pollution" ile FBE- Kimya Mühendisliği Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeDoğal sorbentlerin rejenerasyon ve aktivasyon özelliklerinin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Dürüs, Burak ; Küçükbayrak, Sadriye ; 46440 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringKömürün sabit veya akışkan yataklı bir yakıcıda yakılması sırasında sisteme kireçtaşı veya dolomit ilavesi, kükürtlü bileşiklerin yarattığı hava kirliliğini önlemek amacıyla gerçekleştirilen en yaygın uygulamadır. Yurdumuzun hemen her yöresinde bulunan zengin kireçtaşı ve dolomit yatakları, yüksek kükürt içerikli linyitlerimizin yakılması sonucu oluşan kükürt dioksit'in yarattığı hava kirliliğini önleme konusunda önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Kireçtaşı ve dolomit'in kalsinasyonu sonucu oluşan kalsiyum oksit'in tamamı kalsiyum sülfat'a dönüşmemekte; bunun sonucu olarak, kullanılan sorbent miktarı artmakta ve çok miktarda katı atık ortaya çıkmaktadır. Kullanılmış kireçtaşı ve dolomit'in geri kazanılması veya kalsiyum oksit'in sülfata dönüşümünün yükseltilmesi, harcanan sorbent miktarını, buna bağlı olarak da katı atık miktarını azaltmaktadır. Bu çalışmada Türkiye'nin değişik yörelerinden toplanmış olan 20 kireçtaşı ve 6 dolomit numunesinin aktivasyon özellikleri incelenmiştir. Farklı yöntemler ile aktiflenen kireçtaşı ve dolomitlerden ısıl bozunma sonucu oluşan sorbentlerin fiziksel özellikleri saptanmıştır. Termogravimetrik analiz sonuçları kullanılarak, beş farklı hesaplama yöntemi ile 20 teorik model uygulanmak suretiyle sorbentlerin bozunma kinetiği araştırılmıştır. Aktiflenmiş 6 kireçtaşı numunesinin sülfatlanma oranları belirlenmiş ve sülfatasyon tepkimelerinin kinetiği araştırılarak modellenmiştir. Seçilen kireçtaşı ve dolomit numunelerinin geri kazanım özellikleri incelenmiş ve tekrar kullanılabilirliklerinin sınırları araştırılmıştır.
-
ÖgeTürkiye'deki çimento endüstrisinin yarattığı hava kirliliği ve modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Arıncı, Y. Volkan ; İpekoğlu, A. Nursen ; 75099 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringKatı, sıvı ve gaz atıkların miktar ve derişimlerinin canlı ve cansız varlıkları olumsuz yönde etkileyecek düzeye ulaşması "Çevre Kirlenmesi " sorunu olarak bilinmektedir. Hava, su ve toprak kirliliği yanında radyoaktif atıklar ve gürültü de çevreyi etkileyen faktörler arasındadır. Sosyo-ekonomik etkinlikler veya doğal olaylar sonucu ortaya çıkan bu kirliliğe neden olan kirlilik kaynaklarından; önce önlem almak veya sonradan arıtma yöntemlerini araştırarak korunmak çevre korumasının ana ilkelerini oluşturur. Hava kirliliği problemleri yurdumuzun birçok yöresinde her geçen yıl daha belirgin bir hal almakta, hava kalitesi gittikçe kötüleşmektedir. Bu problemlerin yoğun yerleşim alanlarının bulunduğu yörelerde ve özellikle kış aylarında ölümcül boyutlara ulaşması bu konuda yakıt kaynaklı kirlenmenin önemini vurgulamaktadır. Sanayileşmenin yoğun olduğu endüstri bölgelerinde problemler sadece kış aylarında tehlikeli boyutlara ulaşmakla kalmamakta; sürekli hal alarak bütün yıl boyunca yaşanmaktadır. Çimento, ülkemizde pekçoğu kentsel yerleşim alanına kurulmuş olan büyük tesislerde üretilmektedir. Çimento sektörünün kirlilik düzeyi yüksektir. Çalışmamızda ülkemizdeki çimento sanayiinin oluşturduğu kirlilik seviyesinin belirlenmesi ve tesisler için oluşturulan emisyon faktörlerinin değerlendirilmesi yapılmıştır. Ülkemizde seçilen bir çimento fabrikasının azotoksit emisyonlarının değişimi saatlik, günlük, aylık ve yıllık bazda belirlenmiş ve bu değişimlerin nedenleri araştırılmıştır. Emisyonlardaki değişimin üretim sırasındaki işletme şartlarındaki değişime bağlı olduğu gözlenmiştir. Ayrıca tesislerin oluşturduğu kirlilik "Hava Kalitesi Model Programı" yardımıyla değerlendirilmiştir. Doğu, Batı ve Orta Anadolu Bölgesi' nde seçilen üç çimento fabrikasının yıllık ortalama azotdioksit emisyon dağılımı model programı yardımıyla belirlenmiş ve Hava Kalitesi Koruma Yönetmeliği' nde verilen uzun vade sınır değerlerinin aşılmadığı belirlenmiştir.