Sosyal Bilimler Enstitüsü
Bu topluluk için Kalıcı Uri
1982 yılında kurulan enstitü, farklı alanlarda yürütülen programlar ile çağdaş bir eğitim modeli oluşturarak hem yurt içinde hem de yurt dışında sosyal bilimler, sanat, müzik gibi alanlarda söz sahibi olmayı amacını taşımaktadır. On üç anabilim dalı altında 6 doktora, 15 yüksek lisans programı yürütülmekte olup 5 program II. öğretim kapsamındadır. Lisansüstü programlarımızın bir bölümü fakültelerin ilgili bölümlerine bağlı, bir bölümü ise disiplinler arası program niteliği taşımaktadır.
Gözat
Konu "19. Century" ile Sosyal Bilimler Enstitüsü'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİstanbul'daki 19. yüzyıl ve sonrası Osmanlı ticaret han ve pasajlarının stil ve fonksiyon bakımından incelenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Gülenaz, Nursel ; Özer, Filiz ; 92620 ; Sanat Tarihi ; Art Historyİstanbul'daki 19. yüzyıl ve sonrası Osmanlı ticaret han ve pasajlarının stil ve fonksiyon bakımından incelenmesine adanmış olan bu çalışmayla, batılılaşmanın Osmanlı ticaret yapılan üzerinde nasıl bir etki ve değişim yarattığını ortaya çıkarmayı amaçladık. Tez konusu kapsamındaki ticaret yapılarının Türkler' de ve Avrupa'da tarih içinde görülen farklı ticaret yapılarından ve 19. yüzyılda kendini iyice hissettiren "Batılılaşma" olgusundan ne şekilde etkilendiklerini saptamak amacıyla bu tezin ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerinde sırasıyla, "Han Geleneği Kökeni", Avrupa Şehirlerindeki 19. yüzyıl Ticaret Yapılarının Tarihsel Gelişimi ve Özellikleri" ve "Batılılaşma" başlıklı kısa araştırmalara yer verildi. Çalışmanın beşinci bölümünü oluşturan "Katalog" için Eminönü ve Galata bölgesindeki ilgilendiğimiz döneme ait han ve pasajların hemen hemen tümü incelendi ve içlerinden elli tanesi daha ayrıntılı bir incelemeye tabi tutularak bu tezin katalogu kapsamına alındı. Ele alman her yapının yeri, konumu, adresi, tarihçesi, mimari özellikleri, geçmişteki ve günümüzdeki fonksiyonunun, plan krokileri ve fotoğrafların da yardımıyla, anlatıldığı katalog çalışmasının ardından altıncı bölümde bu yapıların karakteristik özelliklerinin ortaya çıkarıldığı bir değerlendirmeye yer verildi.. Sonuç olarak, ilgilendiğimiz döneme ait hanlarla ilgili üç grup belirledik: Bunlardan birincisi İstanbul- ve Osmanlı İmparatorluğu 'nun başka şehirlerinde yüzyıllardan beri yapılagelmiş olan, klasik Osmanlı ticaret hanlarıdır. İkinci gruptaki hanlar geçiş hanlarıdır ki, bundan kastedilen mekan düzeniyle daha çok Osmanlı klasik ticaret hanlarını çağrıştıran, cephe dekorasyonunun klasik Osmanlı ticaret hanları benzeri yalınlıkta olabildiği gibi, cephelerde batı mimarisinden ödünç alınmış dekoratif unsurlann da görülebildiği hanlardır. En yaygın olan üçüncü gruptakiler ise "büro hanları" tabir ettiğimiz, katlarında çeşitli şirketlere veya tek bir şirkete ait büroların faaliyet gösterdiği, zemin katın genellikle dükkanlara ayrıldığı ve klasik Osmanlı ticaret hanlarından farklı olarak imalat ve depolama fonksiyonunun ortadan kalkmış olduğu hanlardır. Kat sayısındaki artış, cephe düzeni, malzeme, döşeme, çatı sistemi bakımından Avrupa mimarisi veya batıdaki büro binaları mimarisinden etkilendikleri görülen büro hanları, avlulu veya avlusuz olabilir. Avlulu olanlar mekan düzeniyle klasik Osmanlı ticaret hanlanyla benzerlik içindedir. Çalışmamızın kapsamına aldığımız bir diğer yapı türü olan pasajlar, en genel tanımıyla büyük bina bloklarını birbirine bağlayan özel yollar olup birden fazla sokağa açılırlar. Pasajların han veya apartman işlevi gören bina bloklarının zemin katı dükkanlara ayrılmıştır. Avrupa, özellikle Paris'in pasajları örnek alınarak İstanbul'un her iki ticaret bölgesinde 19. yüzyılın ortalarından itibaren yapılan pasajlar, İstanbul için ilk kez 19. yüzyılda karşılaştığı yepyeni bir olgudur.
-
ÖgeMaslak Kasırları (karşılaştırmalı Bir İnceleme)(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000) Arslangazi, Havva ; Batur, Afife ; 98744 ; Sanat Tarihi ; Art History19. yüzyıl'da Osmanlı Devleti'nde yaşanan Batılılaşma'mn meydana getirdiği değişim, toplumun her kademesinde görülmüştür. Padişah yapıları olan saray ve kasırlar da bu değişimin yansımalarının görüldüğü en önemli yapılardır. Bu değişimin Maslak Kasırları'na yansımasını ortaya çıkarmayı amaçlayan bu tez, yedi bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, tezin amacı ve kapsamı anlatılmıştır. İkinci bölümde, 19. yüzyıl'da Osmanlı ve Batılı devletlerinin karşılıklı iletişimi ile Osmanlı toplumunun her kademesinde meydana gelen batılı anlamdaki değişimden söz edilmektedir. Özellikle Osmanlı mimarisi ve süslemesinde oluşan değişiklikler ortaya komnuştur. Üçüncü bölümde; saray, kasır ve köşk kelimeleri tanımlanmış ve 19. yüzyıl öncesi ve 19. yüzyıl'dan günümüze kadar Osmanlı saray, kasır ve köşklerinin nasıl bir gelişme gösterdiği açıklanmıştır. Dördüncü bölüm, kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte 19. yüzyıl ortalarında yapılmış olduğu tahmin edilen Maslak Kasırları'nm analizine ayrılmıştır. Bu bülümde Maslak Kasırlan'nın tarihi ve konumu, tasarım konsepti, plan şeması, yapı elemanları ve malzemesi, bezemeleri ve geçirdiği değişiklikler, onarımlar ile bugünkü durumu incelenmiştir. Beşinci bölüm, Maslak Kasırları ile aynı dönemde yapılmış bazı kasır ve köşklerin tanımlanmasına ayrılmıştır. Altıncı bölüm, 19.yüzyıl'da yapılmış kasır ve köşklerin tipolojik karşılaştırmasını içermektedir. Yedinci ve son bölümde ise, bölümlerde yapılan incelemeler sonucunda varılan değerlendirme ve sonuçlar yer almaktadır. Sonuç olarak, 19. yüzyıl'da yapılmış bazı kasır ve köşkleri incelediğimiz zaman varılan iki farklı tipolojinin, yerli şemalar ile batılı motif ve formların sentezi ile oluşan kasırlar ve hafif bir konstrüksiyonla rustik biçimlerin birleşmesinden meydana gelmiş, neo-ottoman denemeleri niteliğinde olan av köşklerinin, Maslak Kasırları bünyesinde var olduğu anlaşılmıştır. Fakat Maslak Kasırlan'nın diğer benzer örneklerine göre daha sade ve yalın, kırsal mimariye özgü bir anlayış içerisinde düzenlendikleri sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeOsmanlı Porselen Sanatı(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000) Baykal, Buket ; Özer, Filiz ; 98749 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryPorselen, kil içeren hammaddelerden üretilmiş ürünlerin oluşturduğu seramik grubunun bir elemanıdır. Porselen hamuru; kaolin, feldspat ve kuartzdan oluşur. Sırlanan porselen hamuru farklı şekillerde pişirildikten sonra sır altı ve sır üstü teknikleri ile dekorlanır. Porselen ilk olarak Çinliler tarafindan icat edilmiştir. Porselen tarihinin Çin'de başlamasının en önemli nedenlerinden biri, porselen yapımı için gerekli temel maddelerin, çok eski zamanlardan beri burada kolayca bulunabiliyor olmasıdır. Çin Porselen eserleri özellikle Saraylar' in, İmparatorlar'ın, Krallar'ın ve Prenslerin çok değer verdikleri bir ürün olmuştur. Çin Devleti uzun bir süre bu bilgiyi gizli tutmayı başarmıştır. Ancak Japonya başta olmak üzere, bu değerli malzeme ile yapılan eserler geniş bir çevreye yayılmaya başlar. Porselenin bu kadar kısa bir süre de yayılmasında İtalyan tüccarlar önemli rol oynamıştır. Bundan başka, bir görüşe göre de 13. yüzyılda yaşamış olan İtalyan gezgin Marco Polo 'nun doğu izlenimleri batıda çok etkili olmuştur. Hatta 1295 yılında Venedik'e döndüğünde yanında götürdüğü porselenlerin Avrupa'ya ilk ulaşan örnekler olduğu kabul edilir. Bu yıllarda Avrupa ülkeleri, doğu saraylarında geliştirilen bu sanatın arkasında yatan gizli tekniği çözmek için uğraşmaktadır. İtalya'da "Medici Porselenleri" adı ile porselene yalan ilk eserler üretilmiştir. Daha sonra Fransa'da porselen üzerine geniş incelemeler ve arştırmalar yapılmaya başlanır. Böylece bu ilk dönem Avrupa porselenlerinde yoğun olarak Çin etkileri görülür. Fakat daha sonra, Meissen Porselen Fabrikası başta olmak üzere, Sevres, Limoges, Worcester, Derby gibi Avrupa'nın belli başlı üretim merkezlerinde başarılı yöneticiler ve sanatçılar ile çok çeşitli renk ve formlarda porselenler üretilmeye başlar. Bundan sonra Avrupa'da porselen Berlin, Viyana, İngiltere, Hollanda, Danimarka, Polonya gibi bölgelerde son derece güzel örneklerle devam eder. Artık porselen üretildiği yerlerin ve üreten büyük sanatçıların kimliğim yansıtan bağımsız bir sanat dalı olmuştur. İngiltere'de Sanayi Devrimi ile başlayan ve tüm Avrupa'yı etkisi altına alan değişim, 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'ni de siyasal, ekonomik ve kültürel açıdan etkiler. Osmanlı Devleti'nde özellikle sanatta batıya yönelme bu dönemde gerçekleştilir. Anadolu'da geleneksel çini ve seramik sanatı, Selçuk ve Osmanlı dönemlerinde gelişerek devam etmiştir. Özellikle lö.yüzyıl iznik Çini ve Seramikleri, adını tüm dünyaya duyurmuş en muhteşem örneklerimde yine bu dönemde vermiştir, lö.yüzyıl, Osmanlı'nın her alanında en parlak olduğu dönem olarak tarihe geçmiştir. Iznikli ustaların elinden çıkan, dönemin zenginliğim yansıtan seramik ve çiniler bu döneme aittir. Anadoludaki geleneksel çinicilik tekniğinde yapılan eserlerde, motiflerin geometrik şekillerinin yanında yıldız, rumi, palmet ve lotus çiçeği, spiral kıvrık dallar ve nihayet bunları bir kat zenginleştiren kufi ve nesih yazı dekora hakimdi. İstanbul'un alınmasıyla, lö.yüzyıhn ortasından sonra Türk Sanatında önce kumaşlarda daha sonra bütün süslemelerde lale, sümbül, karanfil, nar çiçeği gibi değişik kompozisyonlar görülmeye başlar. Izniği destekleyen ikinci merkez Kütahya'dır. İznik' den farklı renk ve üsluplarda örnekler üretilmiştir. Çanakkale Seramikleri ise son derece ilginç form ve renklerde yapılmış, kendine has özellikleri olan seramiklerdir. 18. yüzyıldan sonra çini ve seramik sanatında büyük bir düşüş yaşanır. İstanbul'da Tekfur Sarayı ve çevresinde bir takım çini atölyeleri kurulur. Ancak siyasi ve ekonomik sıkıntılar yüzünden yeterli desteği göremez. vı Bu dönemde ayrıca Eyüp ve Beykoz çevresinde kurulan küçük imalathanelerde porselen üretimine başlandığını biliyoruz. Ancak porselen üretimi için ilk büyük adım 1862 yılında Fethi Paşa'nın Beykoz'da kurduğu fabrikadır. Bu zamana kadar Avrupa 'daki porselen fabrikaları kendileri için üretim yapmışlar, sonraları ise doğu ve özellikle Osmanlı için özel üretime geçmişlerdir. Avrupa'nın ünlü porselen fabrikalarından gelen bu porselenler, Türk Porselenciliği'nin gelişmesinde etkili olmuştur. Bütün bu gelişmeler, Yıldız Sarayı bahçesine kurulacak olan porselen fabrikası projesini hızlandırmıştır.. Bunun sonucunda, Osmanlı Porselen Sanatı, Yıldız Porselen Fabrikası ile kimliğini bulmuş olur. Gerçek anlamda porselen üretimi bu fabrikada, Sultan II Abdülhamit'in desteği ile başlatılmıştır. Bu dönem üretilen porselenlerde, yerli ve yabana desen ustalarının zengin kompozisyonları yer alır. Bu fabrika Türk porselen sanayinin oluşması ve geliştirilmesi çalışmalarına çok yönlü olarak öncülük etmiştir. İlk üretilen porselenler saray ve çevresi için, son derece göz kamaştırıcı örneklerdi. Yıldız Porselen Fabrikası, 19.yüzyılda Osmanlı Porselenlerinin teknik ve üslup açısından yeni bir kimlik kazanmasını sağlaması bakımından son derece önemlidir. Türk porslenciliği 19.yüzyıl'da başlamış olur. Porselen, zaman içinde Batıdan çeşitli sebeplerle Osmanlı Sarayları' na girmiştir. Bir takım porselen üretimi girişimlerinden sonra Yıldız Porselenleri yaratılır. Böylece, Türk porselenciliği üslubu bu dönemle birlikte ortaya çıkar ve günümüze kadar devam eder.