LEE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Konu "büyük veri" ile LEE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKentsel katılım mekanizması olarak dijital ve geleneksel verinin birlikte çalışabilirliği üzerine bir model denemesi, Esenyurt ilçesi kamusal alanları(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-31) Akkaya, Melike ; Özçevik, Özlem ; 502172816 ; Şehir ve Bölge PlanlamaŞehir planlama disiplini, insanların yaşam alanlarını iyileştirme, onlara eğitim, barınma, rekreasyon ve sağlık gibi hizmetleri erişilebilir ve sürdürülebilir bir şekilde sunma, aynı zamanda toplumla sürekli iletişim halinde olarak ihtiyaçlarını, beklentilerini, sorunlarını ve memnuniyetlerini öğrenmeyi hedefleyen bir bilim dalıdır. Bu alan, çeşitli modeller ve kuramlarla desteklenerek, teknolojiden ve teknolojinin sunduğu imkanlardan maksimum düzeyde yararlanmaktadır. Akıllı şehircilik gibi yaklaşımlar, teknolojinin kentsel hizmetlere ve kent planlama sürecine entegrasyonunu teşvik etmektedir. Sağlıktan ulaşım hizmetlerine, çevrimiçi uygulamalardan yönetişim araçlarına kadar birçok katmanda dijitalleşmenin getirdiği gelişmeler gözlemlenmektedir. Bu gelişmelerden biri, toplum ile yönetim birimleri arasındaki iletişimi sağlayan kanallar, ara yüzler, uygulamalar ve araçlardır. Kent kullanıcıları, kentsel alan kullanımlarıyla ilişkili olarak çeşitli veriler üretmekte ve bu verileri kentsel hareketlilikleri için kullanmaktadır. Yönetim birimleri ise bu verilerden faydalanarak kent ve kentliler hakkında sahip oldukları bilgileri genişletebilme potansiyeline sahiptir. Katılımcı planlamanın bir gereği olan bu iletişim araçları hem yönetimlerin toplumdan bilgi almasına hem de toplumun yönetim kurumlarından geri bildirim almasına imkân tanımaktadır. Bu karşılıklı etkileşim, bilim, teknoloji ve toplum araştırmalarına kadar uzanmaktadır. Teknoloji ve toplumun birbirini karşılıklı etkilediği ve yönlendirdiği kabulüyle bu ilişkiye kent öğesi de eklenmektedir. Dijital verileri üreten ve kullanan toplum, aynı zamanda kullandıkları mekanlar hakkında da veri üretmekte ve bu verilerden faydalanmaktadır. Planlama kurumları ve yöneticiler, üretilen ve kullanılan verilerden anlam çıkararak, verilerin toplanmasını ve dağıtılmasını sağlayarak ve gerektiğinde geri bildirimlerle kentsel kullanıcılarla iletişime geçerek teknoloji ve toplum ilişkisinde yer almaktadır. Planlama disiplininin ve yönetim kurumlarının fayda sağlayabileceği verilerin başında, kentsel mekanlar hakkında üretilen veriler gelmektedir. Bu veriler, toplumun mekânsal kullanım örüntülerini ve eğilimlerini sunduğu gibi, mekanlar hakkındaki görüş ve yorumları da içermektedir. Plancılar için değerli olan bu veriler, son 10 yılda önemli gelişmeler göstermiş ve toplumsal fayda amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, bu verilerin kullanımı konusunda henüz sistematik bir yaklaşım veya model geliştirilmemiştir. Bu veriler, her ne kadar faydalı ve potansiyel vadeden bilgiler sunsa da teknik uzmanların bilgi ve çabalarıyla sınırlı kalmakta ve şehir plancıları gibi uzmanların yaygın olarak kullanımı mümkün olamamaktadır. Bu sebeple, sosyal bilimciler dahil olmak üzere kentsel alanlarla ilgili kararlar alan uzmanların kullanabileceği modellerin üretilmesi ve yönetim birimlerine sunulması gerekmektedir. Bu kaygı ile üretilen bu tez, dijital verilerin derlenmesinden itibaren plan ve proje üretimine kadar devam eden tüm süreci tarif edebilen bir model geliştirmiştir. Araştırmanın en önemli çıktısı olan dijital verilerin katılımcı planlama süreçlerine entegrasyonunu sağlayacak bu model, kentsel kullanıcıların görüşlerini daha kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi ve planlama süreçlerine doğrudan katılımını sağlamayı hedeflemektedir. Ayrıca, dijital veri setlerinin geleneksel veri setleriyle birlikte kullanımının, karar alma süreçlerinin güvenilirliğini ve kapsayıcılığını artırabileceği gösterilmiştir. Dijital veri setlerinin mevcut geleneksel veri setlerine entegre edildiği modelde, ilk aşama verinin derlenmesi, temizlenmesi ve analiz edilerek sunulmasıdır. Bu aşamadan sonra, kullanıcı dostu bir ara yüz aracılığıyla sonuçlar uzmanlara, akademisyenlere, sivil toplum kuruluşlarına ve karar alıcılara sunulmaktadır. Bu sonuçların değerlendirilmesi ve kısa, orta ve uzun vadede üretilen plan ve projelere girdi sağlaması ve toplumla iletişim kanalı olması hedeflenmektedir. Burada önemli olan husus, dijital verilerin tek başına kullanılmasından ziyade, anket ve mülakat gibi geleneksel verilerle birlikte kullanılmasıdır. Bu nedenle, tez kapsamında pilot anket, mülakat ve yüz yüze saha anketi ile birlikte, seçilen alanlar için dijital veri analizi de uygulanmıştır. Çalışmanın dışsal geçerliliğini test etmek amacıyla, turistik ve yaygın olarak çalışılan kamusal alanlar yerine, genel olarak yerel toplulukların kullandığı kamusal alanlar seçilmiştir. Bu bağlamda, İstanbul'un ve Türkiye'nin en kalabalık ilçesi olmasına rağmen yetersiz yeşil alanlara sahip olan Esenyurt ilçesi ve bu ilçede yer alan 4 park ve 1 meydan seçilmiştir. İlk olarak, bu parklarda ve meydanda pilot anket gerçekleştirilmiş ve sivil toplum kuruluşları, ilçede ikamet eden uzmanlar ve muhtarlar ile mülakatlar yapılmıştır. Daha sonra, eş zamanlı olarak parklara ve meydana ait dijital veriler derlenmiş ve bu mekanlarda yüz yüze saha anketi gerçekleştirilmiştir. Tüm bu verilerin analiz edilmesi ve karşılaştırılması sonucunda, her bir veri setinin genel olarak benzer sonuçlar sunduğu, ancak detaylarda birbirlerini tamamlayan, farklı bilgiler ortaya koyabildikleri görülmüştür. Buradan hareketle model kapsamında da önerildiği gibi, geleneksel ve dijital verilerin birlikte kullanılması planlama kararlarını geliştirme ve kapsayıcılığını artırma pontansiyeli taşımaktadır. Esenyurt ilçesinde yer alan parklara ve meydana dair kullanıcı memnuniyetleri, kullanım farklılıkları, şikayetler ve beğeniler çeşitli veri setleri üzerinden analiz edilmiştir. Esenyurt Meydanı'nın özellikle göçmen gruplar tarafından yoğun kullanımı, meydanın kalabalık ve hareketli bir yapıya bürünmesi ve yerel grupların başka bölgelere kaymasına yol açtığı, elde edilen önemli sonuçlar arasındadır. Benzer şekilde, parklarla ilgili bilgiler de aynı doğrultudadır. Göçmenlerin yoğun kullanımı, kalabalık olması ve piknik ve mangal gibi etkinliklerin sıklıkla yapılması hem yorumlarda hem mülakatlarda hem de anketlerde belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuların nedenleri sadece ilçenin değil, aynı zamanda ilin ve ülkenin genel gündemi, sosyoekonomik durumu ve mevcut eğilimleri göz önünde bulundurularak anlaşılabilmektedir. Buradan hareketle, büyük verinin tek başına analiz edilmesi karar alıcılara yeterli bilgi sunamayacağından, sosyal bağlamın da birlikte ele alınması ve bu sayede genel çerçevenin anlaşılması önerilmektedir. Tez kapsamında üretilen model ile modelin test edilmesi amacıyla toplanan veriler, uygulanan analizler ve sunulan çıktılar, yerel yönetimlerde ilgili birimlerde çalışan uzmanlar ile gerçekleştirilen odak gruplar ile değerlendirilmiştir. Odak grup katılımcılarının değerlendirmelerindeki ortak söylemlerde veri seti, kullanım yöntemi ve veri akışını sistematiğe yerleştiren modelin gelecek vadettiği ancak henüz hem kurumsal hem de kamu tarafında yeterli seviyede teknoloji ve dijital araç kullanımına erişilemediği dikkat çekmiştir. Mevcut durumda kullanılmaya çalışılan ara yüzler ve sistemler olsa da kullanımlarının yaygınlaşması için zamana ihtiyaç bulunmaktadır. Öte yandan, dijital verilerin çeşitliliğinin artırılması ve kurumlar tarafından daha fazla kullanılması önerilmiş ve bunun gibi modellerin yol gösterici olabileceği aktarılmıştır. Bu tez, dijital veri entegrasyonunun katılımcı planlama süreçlerine nasıl entegre edilebileceğine dair bir model önerisi sunarak planlama çalışmalarına önemli bir katkı sağlamayı hedeflemektedir. Teknoloji ve toplum ilişkisi bağlamında kentler, bu ilişkiye zemin hazırlayan ve bu ilişkiden etkilenen önemli bir öğe olarak öne çıkmaktadır. Kent planlama ise, planlama esaslarını gözeterek bu karşılıklı etkileşimlerin etik çerçevede kalmasını ve kentsel mekanların kullanıcıları tarafından eşit ve adil bir şekilde kullanılmasını sağlayan düzenleyici bir rol üstlenebilir. Geliştirilen bu model, dijital verilerin teknokratik yönetişim kalıplarına girmeden, sosyal fayda sağlamaya yönelik nasıl kullanılabileceğini göstermektedir. Dil bariyerleri ve bütçe kısıtlamaları saha çalışmalarının kapsamını etkileyen başlıca faktörler olmasına rağmen, birçok dijital verinin katılımcı planlama çalışmalarına eklenmesi ve mekânsal kararları yönlendirmesi mümkündür. Gelecek çalışmalarda, benzer modellerin farklı bölgelerde uygulanabilirliği ve etkinliği araştırılabilir. Bu şekilde, katılımcı planlama süreçlerinde dijital veri entegrasyonunun potansiyeli daha etkin bir şekilde değerlendirilebilir. Özellikle yapay zekâ ve büyük veri çalışmalarının hızla geliştiği bu dijital çağda, planlama disiplini de kenti ve kentliyi daha iyi anlamaya yönelik daha gelişmiş, kapsayıcı ve etkin araçlar kullanmalı ve çalışmalarını bu doğrultuda ilerletmelidir. Bu çalışmaların etik değerleri istisnasız olarak koruması ve teknoloji kullanımından ziyade insanı ve toplumu önceliklendirerek kararlar alması esas kabul edilmelidir. Böylelikle, teknolojik gelişmelere ayak uydururken toplumsal faydanın gerçek anlamda gözetilmesi mümkün hale gelecektir.