FBE- Deniz Ulaştırma Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Akdeniz politikası , Doğu Akdeniz ,Doğu Akdeniz bölgesi, Ege denizi sorunu" ile FBE- Deniz Ulaştırma Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeEnerji kaynakları ve deniz yetki alanları bakımından Doğu Akdeniz sorunu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-06-15) İstikbal, Cahit ; Kadıoğlu, Muhsin ; 512171005 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği ; Maritime Transportation EngineeringSanayi devriminden itibaren birincil enerji kaynaklarının hayatımızdaki yeri her geçen gün artmıştır. Enerji kaynağı olarak kömür kullanımı ile başlayan bu süreç, günümüzde ana enerji kaynakları olan petrol ve doğal gaz ile devam etmektedir. Doğal gaz, yüksek verimlilik ve fiyat istikrarı gibi pek çok faktörle petrolün en büyük rakibi ve zaman zaman da yerine ikame eden bir kaynak olmuştur. Doğu Akdeniz'de 2000'li yıllar ile başlayan yeni rezerv arama çalışmaları 2010 yılından sonra olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Bulunan doğal gaz rezervleri denize kıyısı olsun olmasın tüm bölge ülkelerinin enerji politikalarını yönlendirdiği gibi, büyük güçlerin bölgeye yönelik stratejileri üzerinde dominant etki yapmış ve onları bu stratejiye dayalı politikalar üretmeye zorlamıştır. Doğu Akdeniz'de Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Mısır, İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye, Yunanistan (Meis Adası nedeniyle) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) kıyıları bulunmaktadır. Ayrıca Yunanistan'ın başta Girit Adası olmak üzere Ege'deki bazı adaları ve Libya ana karasının bazı kıyıları Doğu Akdeniz'i görmekte ve bu bağlamda Doğu Akdeniz ile ilgili ülkeler arasında yer almalarına gerekçe oluşturmaktadır. Denizel ortamda bulunan bu doğal gaz ve muhtemel petrol kaynaklarının bu ülkelerin ekonomilerine katkı yapabilmeleri için önçelikle çıkarılmaları gerekmektedir. Bunun sonucunda sözkonusu ülkelerin enerjide dışa bağımlılıkları ortadan kalkabilecektir. Bölgenin enerji arz güvenliği bakımından önemi, ülkelerin bölgede önemli bir enerji ihraç gücü olabilme arzuları, elde edilen enerjinin talep piyasalarına nakledilmesi için kullanılacak güzergâh ve yöntemlerin belirlenmesi gibi gibi faktörler sonuçta bölgenin strateejik önemini arttırmış ve uluslararası arenada pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunların ortaya çıkmasına neden olan en önemli uyuşmazlık kaynaklarından birisi, bölge devletlerinin egemen hak ve çıkarlarını garanti altına almak için ve gelecek nesillerinin refahını düşünerek deniz yetki alanlarını sınırlandırma antlaşmaları ile belirleme yoluna gitmeleridir. Böylelikle söz konusu devletler, bu kaynaklara sahip olmak için adım atmaya başlamışlardır. Bölgede aslında nispeten dar bir deniz alanında kıyıları karşılıklı ve bitişik konumdaki devletlerin birbiri içine giren yetki alanları nedeniyle uluslararası hukuka ilişkin birtakım ihlaller ve iddialar da ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda Doğu Akdeniz'de üzerinde tartışma bulunmayan deniz yetki alanı neredeyse kalmamıştır. Uluslararası hukuk, deniz yetki alanlarının belirlenmesinde çok ayrıntılı kurallar getirmiştir. Bu kuralların birçoğu teamül hukuku düzeyine erişerek artık ısrarlı muhalif konumunda bulunmayan devletler açısından bağlayıcılık niteliği kazanmıştır. Bunlara rağmen temelde devletlerin rızası esasına göre şekillenmiş bulunan uluslararası hukuk, sorunların çözümünde zaman zaman yetersiz kalabilmektedir. Bunun temel nedeni tarafların aralarında anlaşmaya vararak uyuşmazlıkları çözemedikleri durumda duruma resen veya tek tarafın şikayetiyle el koyabilecek bir yaptırım gücünün bulunmamasıdır, bulunsa bile bu gücün devreye girmesinde zorlukların bulunmasıdır. Zaten uluslararası hukuk da en çok bu noktada eleştirilmektedir. Binaenaleyh, tüm bu eleştirilere rağmen, ortaya çıkan sorunlarda haklılık tespiti yapılabilmesine ilişkin en önemli norm da yine uluslararası hukukun yerleşik kuralları olmaktadır. Tüm devletler kendi haklılıklarını ortaya koyarken referans olarak uluslararası hukukun yerleşik kuralarını ve uluslararası yargı organlarının kararlarını referans almaktadırlar. Bu bağlamda şu söylenebilir ki, devletlerin kendi egemenlik alanları dışında diğer devletleri ve uluslararası hukuku ilgilendiren eylem ve kararlarının meşruiyetinin belirlenmesinde en önemli araç yine uluslararası hukuktur. Bu görüş açısından hareketle huzurdaki çalışmada uluslararası hukukun yerleşik kurallarının bir özeti verilerek okuyucunun konu ile ilgili kendi fikrini oluşturmasında altyapı hazırlanmaya çalışılmıştır. Genel bir özet yapmak gerekirse, bu tez kapsamında enerji kaynaklarının sınıflandırması yapılmış, uluslararası hukukun deniz yetki alanı sınırlandırması bakımından önemli olan temel kavram ve kuralları ele alınmış, uluslararası enerji stratejisi ve enerji politikasında büyük devletlerin yaklaşımı değerlendirilmiş ve Doğu Akdeniz bölgesine kıyısı olan ülkelerin enerji kaynakları, enerji politikaları ve sınırları dâhilinde bulunan bu kaynaklarda iddia ettikleri haklar bu hakların uluslararası hukuktaki yeri ve bölgedeki siyasi istikrarsızlığa etkileri, yapılan anlaşmaların geçerliliği ve geleceği değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu bilgiler ışığında Doğu Akdeniz'deki kıyıdaş ülkelerle olan sorunların çözümünde ülkemiz açısından deniz yetki alanı sınırlandırılmasında hangi hukuksal yöntemlerin takip edilmesi gerektiği, mevcut anlaşmaların oluşturabileceği sorun ve çözüm yolları, münhasır ekonomik bölge ilanının değerlendirilmesi bu tezin amacını oluşturmuştur.