LEE- Restorasyon-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Sustainable Development Goal "none" ile LEE- Restorasyon-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAmasra kale kenti: Ceneviz ticaret yolundaki Karadeniz surlu yerleşimleri bağlamında değerlendirilmesi ve koruma önerileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-01-25) Burak, Nurhilal ; Tanyeli, Gülsüm ; 502132204 ; RestorasyonKaradeniz'in kıyı hattı, eski çağlardan itibaren müsait iklimi ve coğrafi yapısı ile çok sayıda yerleşim merkezine sahip olmuştur. Uygun toprakları ve iklim özellikleri, bu kıyıları özellikle tercih edilir kılmıştır. Karadeniz, doğu ve batı arasında işleyen deniz ticaret aksının önemli bir belirleyicisi olmuştur. Bu kıyılarda yer alan ticaret limanları da tüm tarih boyunca önemini korumuştur. Roma İmparatorluğu döneminde karayolu bağlantılarının da güçlendirilmesi ile iç kesimlerin kıyıya, kıyıdakilerin ise başka kıyılara ulaşması kolaylaştırılmıştır. Anadolu'nun kuzey hattı boyunca bulunan ticaret limanları Kuzey Karadeniz kıyıları ile bağlantılıdır. Öte yandan kuzey kıyılarının da Akdeniz'e ulaşması ve deniz yoluyla sürdürülecek alışveriş için Güney Karadeniz hattı ile Marmara Denizi kıyılarındaki bağlantıya ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlantılar deniz ticareti için belirli rotaları oluşturmaktadır. Deniz ticaretinin Karadeniz'de en yoğun olduğu yüzyıllar ise 13.-15. yüzyıllardır. Belirtilen bu tarihlerde İtalyan Denizci Cumhuriyetleri, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti ile bazı sınırlandırmalar ve özgürlükler çerçevesinde Karadeniz ve devamında Akdeniz kıyılarında yer alan ticaret limanlarını kullanmıştır. Kullandıkları limanların bazıları halihazırda bulunan yerleşimler ve onları çevreleyen savunma yapılarından oluşmaktaydı. Bazı kıyı bölgelerinde ise elde ettikleri haklar çerçevesinde yıllar içinde yaptıkları yatırımlar ile yeni savunma yapıları inşa etmişlerdir. Liman kentlerinin hepsinde gemilerin güvenle yanaştırılacağı korunaklı bir limana, saldırılardan korunacak bir savunma yapısı bütünlüğüne ve ticaretin gerçekleşeceği bir çarşıya ihtiyaç duyduklarından bazı bölgelerin diğer bölgelere nazaran önem arz ettikleri görülmektedir. Bu limanların önemi, doğal koşulların oluşturduğu limanların coğrafi ve iklimsel koşulları ile ilişkili olduğu kadar iç kesimlerden ulaştırılacak ticari mallar ile de ilgilidir. Amasra, günümüzde Bartın iline bağlı ve yukarıda bahsi geçen önemli ticaret limanlarından biri olarak öne çıkmış kentlerdendir. Venedik ve Ceneviz Cumhuriyeti'nin çoğunlukla farklı kentleri kullanarak sürdürdüğü deniz ticaretinin en yoğun olduğu 13.-15. yüzyıllar arasında Amasra'nın da önemi, portolanlardan takip edilebilmektedir. Amasra, Latin işgalinin bittiği yıldan sonra (1261) Ceneviz Cumhuriyeti'nin özerk bölgesi olmuştur. Amasra Kalesi'nde de bazı inşa faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Amasra bir berzah 1 üzerine kuruludur ve köprü ile bağlantı sağlanan bir adadan oluşmaktadır. Berzahın iki yanında yılın farklı dönemlerindeki rüzgârlardan korunan doğu ve batıya yönelen limanlara sahiptir. Batıya taraf olan koy Küçük Liman'dır ve antik liman kalıntıları bu koyda bulunmaktadır. Doğu tarafındaki ise Büyükliman'dır. Zindan Mahallesi ve onu çevreleyen savunma duvarları bu berzahın kuzeyinde bulunmaktadır. Boztepe Adası'na Kemere Köprüsü ile bağlantı sağlanmaktadır. Bu adanın üzerinde Boztepe/Amasra Kalesi bulunmaktadır. Amasra Kalesi için bugüne kadar birkaç akademik çalışma yapılmıştır. Fakat kalenin yapım teknikleri, ilçe merkezi tarihi, tarihsel olayların savunma yapısı bütünlüğündeki etkileri yeterince araştırılmamıştır. Bu sebepten bu tez çalışması öncelikle Bizans Dönemi'ne ait olan ve Cenevizliler tarafından kritik yenilemelerin yapılmış olduğu bu savunma yapısının tarihlendirilmesine odaklanmıştır. Tez çalışması kapsamında önemli diğer bir husus Amasra Kalesi'nin 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne "Ceneviz Ticaret Yolu'nda Akdeniz'den Karadeniz'e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimleri - Trading Posts and Fortifications on Genoese Trade Routes. From the Mediterranean to the Black Sea" isimli seri adaylık dosyası ile dâhil edilmiş olmasıdır. Bu sebeple Amasra Kalesi hakkında bir koruma modeli geliştirilebilmesi ve UNESCO bağlamında değerlendirilerek ele alınabilmesi için Cenevizliler ile Amasra'nın ilişkisi ayrıntılı olarak irdelenmelidir. Yapım teknikleri ile tarihî bilgilerin birleştirilebilmesi için Ceneviz Cumhuriyeti'nin aynı yüzyıllar içinde kullanmış olduğu ya da kullandığı düşünülen diğer savunma yapılarının da incelenmesi gerekmektedir. Bu sebeple öncelikle coğrafi bütünlük sağlayan Karadeniz kıyı kaleleri genelinde bir araştırma yürütülmüştür. Cenevizlilerin kullandığı Anadolu Karadeniz kıyı kalelerinden elde edilen veriler ile Amasra Kalesi'nin yapım teknikleri kıyaslanmıştır. Literatürden elde edilen Karadeniz'in diğer kıyı kaleleri ile de tarihsel bütünlük içinde kıyaslama yapılmıştır. Ardından Amasra ilçe merkezi için detaylı bir tarihsel araştırma tamamlanmıştır. Birincil kaynaklardan Amasra'nın kronolojik olarak önemli tarihsel olayları araştırılmıştır. Seyahatnameler, belgeler, fotoğraflardan da yararlanılarak Amasra Kalesi'ne yansımış olabilecek tüm önemli olaylar irdelenmiştir. Son yüzyılda yapılan yasal düzenlemelerin ilçe merkezinde bulunan kültür varlıkları üzerindeki etkisi yoğundur. Bu sebeple ilçedeki koruma alanı tespitleri ve belgelemesi de tamamlanmıştır. Koruma alanında yapılan tespitler, bahsi geçen sınırlar içindeki tüm yapıların analiz edilmesi ile başlamıştır. Ardından koruma alanı içinde yer alan tüm kültür varlıkları belgelenmiştir. İlçe merkezi genelinde tamamlanan bu çalışmaların tamamı, Amasra Kalesi hakkında alınacak kararlar açısından büyük önem taşımaktadır. Tez çalışmasının dördüncü bölümü Amasra Kalesi'ne odaklanmaktadır. Öncelikle mevcut durumu tespit edilerek ulaşılabilir tüm savunma duvarları belgelenmiştir. Genel ve detay ölçümleri ile gözlemler yapılarak tarihsel bilgilerin savunma yapısı üzerindeki yansımaları dönem analizleri olarak çizimlere aktarılmıştır. Dönem analizi tüm kalenin 1/100 ölçekli plan ve görünüş çizimleri üzerinden yapılmıştır. Amasra Kalesi'ndeki Ceneviz dönemi inşa faaliyetleri yukarıda bahsi geçen yöntemler ile tespit edilmiştir. Bu sayede Ceneviz döneminde yapılmış olan duvarların yapım teknikleri ortaya konulmuştur. Çizimler Anadolu'nun Karadeniz kıyı kalelerinden toparlanan diğer duvar yapım teknikleri ile kıyaslanabilmiştir. Bu sayede asıl soru bu bölümde cevaplanmış olmaktadır: Cenevizlilerin kendine ait bir inşa tekniği var mıdır ve varsa bu tekniği tüm savunma yapılarında kullanmış mıdır? Cenevizliler Karadeniz kıyılarındaki savunma yapılarının bazılarını hiç değiştirmeden kullanmış ve bazılarını sıfırdan inşa etmiştir. Bu kıyaslamalar sonucunda Amasra Kalesi ile diğer kalelerin arasında bir bağ olup olmadığı irdelenmiştir. Tezin son bölümü Amasra Kalesi ve kentinin korunmasına yönelik değerlendirmeler ve önerilerden oluşmaktadır. Öncelikle mevcut durumda yönetsel, yapısal, kültürel ve ekonomik analizlerin dökümü yapılmıştır. Bu sayede ilçe merkezini her yönden ele almak mümkün olmuştur. Aynı başlıklar kapsamında öneriler geliştirilmiştir. İlçe merkezinde bulunan tüm kültür varlıklarıyla bir bütün içinde ele alınan Amasra Kalesi'nin korunması ve geleceğe aktarılabilmesi için öneriler geliştirilmiştir. Tez kapsamında yalnızca kent merkezi ölçeğinde kalmadan UNESCO'nun seri adaylık dosyasında yer alan diğer kalelerin de mevcut durumları incelenmiştir. Önce seri adaylıklar, ardından sınır ötesi adaylıklar ile birleştirilmesi hedeflenen Ceneviz ticaret yolundaki savunma yapıları çerçevesinde Amasra Kalesi'nin yeri tartışılmıştır.
-
ÖgeLikya arkeolojik peyzajı: Korumaya bölge ölçeğinde yaklaşmak(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-07) Tekin Bellibaş, Nevin Esin ; Tanyeli, Gülsüm ; 502132201 ; RestorasyonKoruma yaklaşımları, her zaman bütünü ve bağlamı gözeterek biçimlenmelidir. Arkeolojik varlıkların karmaşık ve bazı yönleriyle bilinmeyene dayalı doğaları, onları koruma bakımından anlaşılması, bütünlük ve bağlamlarının çözümlenmesi zor nesneler haline getirmektedir. Çalışma, 21. yüzyılda gelişen güncel koruma söylemlerinin ve peyzaj kavramının geliştirdiği deneyimlerden faydalanarak, öncelikle literatür araştırmaları ile sınırları yaklaşık olarak belirginleştirilen bu kültürel coğrafya tanımlanmış, ardından arkeoloji literatürünün ortaya koyduğu, Paleolitik dönemden Bizans devrine kadar tarihsel derinlik taşıyan Likya Bölgesi'nin arkeolojik varlıklarını bir bütünlük içinde envanterlemiş, arkeolojik peyzaj analizi yöntemi üretmiş ve analizlerle tespit edilen değer ve önemlilikleri plan yapıcılara tercüme edecek bir ifade önerisi geliştirmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünü oluşturan 'Kuramsal Arka Plan', geliştirilen arkeolojik peyzaj yönteminin temel aldığı kavram ve yaklaşımları literatür taramasına dayalı olarak incelemekte ve çalışmanın teorik dayanaklarını netleştirmektedir. Öncelikle 21. yüzyılda gelişen çağdaş koruma anlayışını, bu anlayışın temellendiği kökenleri de irdeleyerek değerler, faydalar, ifadeler bağlamında miras kavramının toplumsal yaşantıdaki yerini araştırarak, çalışmanın neyi, neden, hangi yaklaşımla korumayı hedeflediğinin çerçevesi çizilmiştir. Bu çerçeve, korumanın ilk adımı olarak derinlikli ve bütüncül bir anlama yöntemi ihtiyacı olduğunu göstermiş, kültürel peyzaj teori ve deneyimlerine dayanan bir arkeolojik peyzaj analiz yöntemi geliştirilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Ardından, arkeolojik unsurların değerleri, arkeolojik peyzajlar ve arkeolojik varlıkların bilinmezleri üzerine gelişen fikirler de tartışılarak, bir kültürel peyzaj yaklaşımının arkeolojik varlıkları ele alması halinde nasıl farklılaşması gerektiğinin üzerinde durulmuştur. Sonrasında ise çalışma kapsam, ölçek ve bağlamına uygun olarak kültürel peyzaj kavramının çevresinde gelişen yaklaşımlar, bakış açıları, bazı ulusal yasal çerçeveler, teorik analiz yaklaşımları, farklı hedefler üzerine kurgulanmış geniş alanları konu alan araştırmalar değerlendirilerek, geliştirilen arkeolojik peyzaj yönteminin ölçütlerini belirlemekte yol gösterici, deneyimlere dayalı dersler çıkarılmıştır. Yöntemin uygulanabilirlik sınırları ve koruma alanı ile kurması gereken ilişkinin kriterlerini belirlemek için de, çalışma alanının ve unsurlarının tâbi olduğu ulusal yasal çerçeve irdelenmiş, geliştirilen yöntemin mevcut durum ile nasıl mesnetlenmesi gerektiği tartışılmıştır. Bölüm sonunda, belirlenen kriterlere, coğrafyanın ve arkeolojik malzemenin doğasına göre biçimlenen bir yöntem önerisi geliştirilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümü, yine literatür tabanlı olarak Likya Bölgesi'nin kültürel-tarihsel bağlamını ve temel değerlerini anlamak üzeredir. Likya Bölgesi'nin kültür tarihi ve coğrafyası, arkeolojik devirlerin aktivitelerinin ürettiği bölgeye has tipoloji ve örgütlenmelerinin tanımlanması, geliştirilen olan analiz yönteminin arkeolojik varlıklara dayalı veritabanını kurgulamak konusunda yol gösterici olmuştur. Bölgenin 19. yüzyıldan itibaren gelişen araştırma tarihi, sürmekte olan güncel araştırmalar ve kapsamları incelenerek çalışmanın konusu olan Likya Bölgesi'nin fiziksel, tarihsel ve bilimsel altyapısı tanımlanmıştır. Çalışmanın temel veri kaynağı olarak kullanılmak üzere bölge ile ilgili üretilmiş, 19. yüzyıl başından itibaren kayda girmeye başlamış yüklü miktarda arkeolojik araştırma verisinin mevcut olduğu görülmüştür. Bölümün son kısmında ise, çağdaş deneyimlerin yarattığı değerlere dikkat çekmek, arkeolojik varlıklar ile bölgede süregelen yaşam arasındaki etkileşim arayüzlerini belirlemek ve böylece Teke Yarımadası'nın farklı kültürel miras katmanlarına ilişkin gelecekte ele alınabilecek diğer tamamlayıcı araştırma alanlarına işaret etmek hedeflenmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümü, çalışmanın temel hedefi olan tespit, envanterleme, analiz ve ifade yöntemi olarak belirlenen Likya Arkeolojik Peyzajı'nın bölge varlıklarını ele aldığı bölümdür. Özetle, arkeolojik araştırma literatürü, güncel CBS ve ortofoto verileri, görsel bilgiler, alan araştırmaları, tescil ve plan bilgileri gibi, bölgeye dair bilgi üretmiş tüm kaynakların tanımlanması ile sürece başlanmıştır. Bu süreçteki araştırmanın yöntemi, elde edilen bulgu ve verilerin içerik ve tipolojilerine göre çalışma süreci boyunca revize edilerek yerleştirilmiştir. Envanter yapısı, veri kaynaklarından sistematik olarak üretilebilen niteliksel veya niceliksel bilgi türlerinin tanımlanması üzerine kurulmuş, CBS altyapısı ile alanlara ilişkin niteliksel arkeolojik bilgiler ve niceliksel bilgi sınıflarının coğrafyayla ilişkilerini bir araya getiren bir arkeolojik alan envanteri geliştirilmiştir. Bölgenin arkeolojik araştırma seviyesinin derinliği de göz önünde bulundurularak, envanter belirli bir veri doygunluğuna ulaşılana kadar genişletilmiştir. Arkeolojik anlatılardan edinilen bilgilerin geliştirilen yöntem üzerinden değerlendirilmesi, bölgede yer almış tarihsel-kültürel aktivitelere dayalı olarak, dönem karakteristikleri, doku alanları ve döneme dair özelleşmiş yer, anıt ve sitleri tespit etmeyi mümkün kılmıştır, arkeolojik varlıkların taşıdığı kültürel-tarihsel önemlilikler belirlenmiştir.. Önemliliklerin bir kompozit harita formunda görselleştirilmesi ve veritabanı üzerinden yansıtılması ise peyzaj analizlerinin bulgularının idari süreçlere yansıtılmasının yöntemi olarak önerilmiştir. Bölüm içerisinde bu yöntem önerisinin uygulama adımları gerekçelendirilerek tanımlanmaktadır. Beşinci bölüm, öncelikle çalışmaya konu olan coğrafyadaki planlama süreçlerini ele alarak, coğrafyanın kalkınması için belirlenen senaryoları araştırmıştır. Ulusal ölçekten bölge ölçeğine kadar üretilen çeşitli stratejik ve mekansal planlar, plan hedefleri, gelişme eksenleri ve bu eksenlerin Teke Yarımadası'na hangi aktivitelerle yansıyacağını anlamak üzere karşılaştırmalı olarak araştırılmıştır. Envanter araştırması sürecinde araştırmacılar ya da tescilden sorumlu birimler tarafından ifade edilen insan kaynaklı sorunlar da kategorize edilerek bu sorunların çalışma alanına dağılımı irdelenmiştir. Böylece dördüncü bölüm kapsamında ortaya konan envanter bilgileri ve önemlilikler, coğrafyanın gelişim süreçleri ve güncel yaşantısının ürettiği bozulmalarla karşılaştırılabilmiştir. Bölgesel değerlendirmenin bir sonraki adımı olarak da, kültürel-tarihsel katmanlaşmaların ürettiği değerlerlerin oluşturduğu kompozisyonlara bağlı olarak alt peyzaj idari bölgeleri önerileri geliştirilmiş, bu alt peyzaj idari bölgelerinin farklı niteliklere sahip üç tanesi incelenerek analiz ve envanter verilerinin planlama süreçleri ile bir araya getirilerek değerlendirmesinin örnekleri çalışılmıştır. Alt peyzaj idari bölgelerine yönelik olarak tarihsel değerler, güncel anlam ve etkileşim alanları, araştırma durumu ve potansiyeli, korunma potansiyeli ve koruma sorunları araştırılmış, ardından bu bulguların Çevre Düzeni Planları kararları ile etkileşimleri üzerinden planlama önerileri ve alt peyzaj alanının ortaya koyduğu niteliklere uygun ilkesel öneriler belirlenmiştir. Çalışmanın altıncı ve son bölümü, araştırmanın yöntem ve bulgularının tartışıldığı bölümdür. Çalışmanın hemen her bölümün kendi iç değerlendirmesi olmakla birlikte, bu bölümde genel anlamda çalışmanın hedefleri ile tutarlı olarak elde edilen sonuçlar değerlendirilmiş, böylece çalışmada önerilen yöntemin geçerliliği ve işlerliği, çalışma bulgularının kullanım alanları üzerine çıkarımlarda bulunulmuştur. Bölgesel bir yaklaşımın faydalarını ve kullanım alanlarını değerlendirmek üzere, Likya Arkeolojik Peyzajı bir yöntem önerisi, bir bölgesel bilgi katmanı, bir koruma ve yönetim aracı, ve uyarlanabilir bir model olarak farklı yönleri ile tartışılmıştır. Çalışmanın diğer çıktıları olarak, arkeolojik mirasın korunması ile ilgili değerlendirme ve öneriler, bu alanlarda ihtiyaç duyulan diğer çalışmalar ve araştırma alanları gibi konuların da üzerinde durulmuştur.