FBE- Jeoloji Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Jeoloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Jeoloji Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeÇukur (Kayseri) bölgesi siyenitik kompleksinin petrolojik etüdü(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1983) Solmaz, Orhan Mehmet ; Bürküt, Yılmaz ; 2130 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringKayseri -Felahiye-Cukur Nahiyesi 'nd eki bu çalışmada 'bölgenin jeolojisi ile birlikte ülkemizde ender raslanan oluşumlardan olan feldispatoldli siyenitler ve birlikte oluştuğu diğer mağmatik kompleksin üyeleri olan alkali siyenitler ve granodioritlerin petrografisi ve petrolojiei ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bölgede ana formasyon birimleri olarak metamorfikler (gnays, mikaşist, kuvarsit ve mermerler).sedimanter oluşumlar (tüfler.alüv yonlar ve Neojen çökelleri) İle mağmatikler (granodiori t, alkali siyenit ve f eldispatoidli siyeniti er )bulunmaktadır. Metamorfikler bölgenin en eski birimleri olmakla birlikte, yaşları üzerinde çalışmalarda bulunan Brinkman(1976) (16).genelde Orta Anadolu metamorfiklerinin Devonien, hatta Ordovsien olduğunu ileri, sürerken, Ketin(1959) (14) metamorfik serilerin büyük bir kısmının Mesozoike ait olduğunu belirtmiştir. Halen Orta Anadolu `da ki metamorfiklerin oluşum yaşı konusunda birleşme yoktur. Çukur bölgesi mağmatiklerininde yer aldığı Orta Anadolu plütonik kompleksinin yaşları konusunda çalışmalarda bulunan Ayan(1959)(12),Çiçekdağı-Kaman arasındaki granitik kayaçların yaşlarına 54 milyon sene olarak vermiştir. Ataman(1981) (13) ise, Kırşehir civarındaki Cefalık Dağ-Kaman arasındaki granitik int rüzyonun yaşını 71 milyon yıl olarak saptamıştır. Ketin(1961) (8), jeolojik verilerden giderek Orta Anadolu kristalen masiflerinin Eosen veya Paleosan (Alpln Orojenezind'e) olduğunu belirtmektedir. Genel olarak birleşilen kanı, Orta Anadolu Kristalen masiflerinin Üst Kretase sonunda oluştuğudur. Çalışma sahasındaki intrüsif kayaçları asit ve nötür bile şimli olarak iki guruba ayırmak olasıdır. Asit karektere sahip ve siyeni tik kayaçlara göre çok daha küçük alan işgal eden granitin bileşimi kayacın yapılan modal analiz çalışmaları sonucunda, ortalama mineralojik bileşimlerinin granodiorite tekabül ettiği görülmüştür. Kuzeyden Güneye doğru gittikçe asit bileşimden nötür bileşime geçilmektedir. Alkali siyenit ve f eldispatoidli siyenit lerde hakim olan feldispat ortozdur. Ortozlar büyük ölçüde kalsit leşmişlerdir.Kayaçta ikincil kalsite herzaman raslanırken, oldukça geniş çaplı bir kontaminasyonuda izlemek olasıdır. IV Feldispatoidli siyenitlerde kayaca hakim olan mineral ortozdur.Feldiepatoid gurubu minerali olarak kayaçta bulunan nefelinin yer yer kankrinite ve sodalite dönüşüm gösterdiği izlenmektedir. Siyenitik kayaçların mermerlerle olan kontaklarına yaklaş tıkça, genellikle gröna, enirin ve manyetite oldukça sık Taşlan maktadır. Çatlaklarda ise çoğunlukla fluorit oluşumları yer almaktadır. Bölge kayaçlarının yapılan petrokimyasal çalışmaları sonu cunda magmatik kayaçlarda 56 SiO2 oranı 53.91-68.06 arasında deği şirken, %Na20 0.28-5.27 ve % KgO 0.98-9.90 arasında değişim gös termektedir. Ketamorfiklerde ise kontağa yakın bölgelerde İt CaO, Fe20,,TeO ve HnO değerlerinde bir artış İzlenmektedir.Metamor fiklerin kökeninin sedimanter olduğunu söylemek olasıdır. Olduk ça fazla silis içeren Bedlmentlerin metamorf izması sonucunda, metamorfiklerln oluşmuş olması düşünülebilir. Magmatik kayaçlar, alkalice normalden biraz daha zengin bir magmaya tekabül ederler ve tümü salik bölgeye düş er. Bunların normal bir dif eransiyasyon sürecini izi ediği, fakat zaman zaman kristalleşmeler esnasında süreksizliklerin varlığı gözlenmektedir. Köken olarak magmatik kayaçları oluşturan magmanın slalik olduğu kanısına varılmıştır. Granodioritlerin, alkali siyenitlerin ve feldispatoidli siyenitlerin oluşumu konusunda granitik magma nın desilikasyonu, diferansiyel ergime, metasomatizm.kristalizasyon -dif eransiyasyon ve kalker sinteksisi gibi değişik görüşler orta ya atılmış tır. Ancak gerek sahanın Jeolojisini incelerken, gerekse petrografik ve petrokimyasal çalışmalar sonucunda, Çukur bölgesin deki granodiorit ve siyenitlerden oluşan ve incelemede siyenitik kompleks olarak bahsedilen i ntrüzy onun, magmanın kalker asimilas yonu sonucunda oluştuğu kanısına varılmıştır. Magmatik kayaçlarda yapılan iz element tayinleri (Rb,Iİ,Ba ve Sr),Niggli parametreleri ve C.I.P.W.norm hesaplamaları birbir lerini bir uyum içerisinde desteklemektedir ve bu verilerle intrüzyonun petrolojjisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma alanının Batısına doğru geniş bir uzanım gösteren skarn oluşumlarında many eti t, hemati t ve olijist gibi cevher mine ralleri bulunmaktadır.Bunlar yer yer % 50.54 Pe2°3 içerirler. Ayrıca bölgede plroluait( 5I 29.04 MnO) ve Fluorit mostralarınada raalanılmaktadır. 2 Bölgede yaklaşık 30 km lik bir alanda 1.25-1.50 m kalınlık gösteren pembe ve gri tüf ler, geniş çapta yapı elemanı olarak bölge halkı tarafından kullanılmaktadır.
-
ÖgeKütahya kuzeyindeki hidrotermal alterasyon ve etkinlikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Gürdal, Gülbin ; Kirikoğlu, Sezai ; 14148 ; Jeoloji MühendisliğiBu çalışmada Kütahya-Eskişehir arasında yer alan, yaklaşık 144 km2 lik bir çalışma sahasının stratigrafik ve tektonik özelliklerini belirleyen 1:25000 lik jeolojik haritası sunulmuştur. Araziden toplanan kayaç örnekleri mineralojik ve petrografik yöntemlerle incelenmiştir. X-ışınları laboratuarında, örneklerin X-ışınları dif raktogramları çekilmiş ve kil mineralleri belirlenerek dağılımları incelenmiştir. Volkanitlere ve tüflere ait örneklerin kimyasal analiz değerleri, volkanitlerin özelliklerini belirlemek ve hidrotermal alterasyonun kayaç kimyasındaki etkilerini araştırmak için kullanılmıştır. Konuya duyulan ilgi bilimsel amaçlı olmakla birlikte, hidrotermal alterasyon çalışmalarının, cevher oluşum süreçlerini aydınlatma, cevher yataklarının saptanması ile genelleştirilmesinde bir araç olması ve jeotermal depolarla ilgili uygulamalarda konuya katkılı yaklaşımından dolayı, önemini vurgulamak amacıyla incelenmiştir.
-
ÖgeKurtköy-Pelitli-Gebze (Kocaeli) çevresinin jeolojisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Altınışık, Fazilet ; Sayar, Cazibe ; 17937 ; Jeoloji MühendisliğiKurtköy-Pelitli-Gebze (Kocaeli) çevresinde yapılan bu çalışma, Kurtköy-Kurnaköy-Orhanlı-Aydmlı- Balçık- Pelitli'yi içine alacak şekilde yaklaşık 140 km*lik bir alanı içermektedir. inceleme alanında Paleozoyik, Alt Mesozoyik Senozoyik yaşlı birimler bulunmaktadır. En altta "Kurtköy Formasyonu" (o, ) adı verilen Ordovisien yaş lı "Arkoz Serisi" kalın bir kırıntılı istif halinde Kocaeli Paleozoyiği'nin bilinen en yaşlı çökellerini oluşturmaktadır. Karasal şartlarda çökelmiş, mor-gri renkli bu kırıntılı istifin üzerine "Alt Kuvarsitler" (ox) gelmektedir. Kuvarsitlerin üzerinde kahveren - gimsi, sarı-boz ve alacalı renkli, az silisli, mikalı "şeyller" (qj-o^ bulunur. "Gözdaİ formasyonu" ola rak adlandırılan bu birimin üzerinde Silüriyen Gro- vaklar" (sj) ile başlamaktadır. Altta Yeşilimsi-gri renkli ve ince taneli olan birim üste doğru kahve-boz renkli ve iri taneli olup "Ust Kuvarsit "mercekleri içermektedir. Üzerine uyumlu ve geçişli olarak "Halysitesli Kireçtaşları" (s^-s^) gelir. Üste doğru "Kumlu-Killi Kireçtaşları" ve "Sparitik Kireçtaşları" olarak devam eden istifte, üstte "Mercanlı ve Bryzoa- lı Kireçtaşları"ile "iri Yumrulu Kireçtaşları" gelir. "Laminalı Kireçtaşları" (sd*), Silüriyen-Devoniyen geçişi döneminde çökelmiş lerdir. Üzerine bol kalsit damarlı, "Koyu renkli Kireçtaşları" ve bunun üzerine uyumlu olarak Alt Devoniyen'in "Fosilli Şeylleri" (da) yeralmakta, üstte "Kireçtaşı-Şeyl ardışımı"(d3) ve bunu uyumlu olarak "Yumrulu Kireçtaşları" (d*,) izle mektedir. Karbonifer, Devoniyen üzerinde uyumlu du ran Radiolaria'lı Çörtler (kt ) ile başlamakta, üzeri ne yine uyumlu olarak'*Kumtaşı-Şeyl ardışımı" (k-a.) ile daha üstte "Çört Arabandlı Kireçtaşları" (k3) Paleo - zoyik istifin en genç çökelleri olarak bulunmaktadır. Hersiniyen Orojenezi sonucu yerleştiği düşünülen "Balçık Graniti" Paleozoyik Kayaları kesmiştir. Triyas, Paleozoyik üzerinde uyumsuz olarak durmaktadır. Taban Konglomeralarıyla (tr,) başlayan istifi kumtaşı, çamurtaşı, şeyi tabakaları takip eder. Üzerine "Dolomitik Kireçtaşları" (tx£ uyumlu olarak gelmektedir. Sınırlı alanlarda gözlenen volkanik damarla (andezit, kuvarslı andezit ( dasit ) ) yaşı üst Kratase olmalıdır. Plio-Kuvaterner yaşlı bloklu çakıl, çakıl, kum, kil içeren çökeller Paleozoyik ve Alt Mesozo yik yaşlı birimleri açılı uyumsuzlukla örtmektedirle En üstte ise Kuvaterner yaşlı gevşek çakıl, kum, kil boyutlu malzeme bazı vadi tabanlarında va düzlüklerde tüm birimleri açılı uyumsuzlukla örter şekilde bulun maktadır. \JU\ Over the Upper Devonian "Nodular Limestones' the lower lowermost Carboniferous is represented by mainly "Black cherts and shaly intercalations "(kj) with the thickness of (40-50m.). They contain very rich radiolarian fossils, two genera identified is below: Xiphostvlus sp. (Spherical types) Heliosphaera sp. These cherts were deposited in a deep sea condition mostly of about (2000-4000m. ) under the low energy and they precipitated below carbonate saturation depth. The radiolaria is pelagic and epipelagic protozoans. On top of these beds "Graywacke Shale intercalations" (k^) have plant detritus and spors ( very diversified) of Lower Carboniferous types. The graywacke have turbiditic character, which are bad sorted and fine grained. Shaly layers have good schistosity. This sequence is overlain conformably by" Cherty Limestones" (k^ ) contain chert nodules which are sorted parellel to the bedding plane have the thickness of (1-18 cm.). Towards the top of the unit the shale layers are being thinner and have minor foldings. The fossils below were collected in this sequence: Calcisphaera laevis WILLIAMS Da İne İla eleeantula BRAZNIKHOVA Endothyra sp. (foram.) Girvanella sp. (green algea ) This fossiliferous unit was deposited in a warm shallow water condition. The boundary of contac zone of The Paleozoic sequence with the" Balçık Granite" is metamorfosed is affected by "Hercinian Orogeny". The Triassic transgressive clastic series ( tr( ) as red conglomerates at base succseeded the red- purple sandstones are overlain with an angular unconformity over the folded and faulted Paleozoic rocks. The coarse elastics are being finer grain to the upper levels gradually. Then the "Dolomitle Limestones" (tr?_) are conformably rested on the "Clastics of Lower Triassic" that are mapped as Mesozoic rocks. The Plio-Quaternary (Plq.) uncemented younger clastics overlained unconformably the older sediments. It consists of quartz, quartzite, chert, andesite (Volcanic rocks), limestones, sandstones, XII ÖZET Kurtköy-Pelitli-Gebze (Kocaeli) çevresinde yapılan bu çalışma, Kurtköy-Kurnaköy-Orhanlı-Aydmlı- Balçık- Pelitli'yi içine alacak şekilde yaklaşık 140 km*lik bir alanı içermektedir. inceleme alanında Paleozoyik, Alt Mesozoyik Senozoyik yaşlı birimler bulunmaktadır. En altta "Kurtköy Formasyonu" (o, ) adı verilen Ordovisien yaş lı "Arkoz Serisi" kalın bir kırıntılı istif halinde Kocaeli Paleozoyiği'nin bilinen en yaşlı çökellerini oluşturmaktadır. Karasal şartlarda çökelmiş, mor-gri renkli bu kırıntılı istifin üzerine "Alt Kuvarsitler" (ox) gelmektedir. Kuvarsitlerin üzerinde kahveren - gimsi, sarı-boz ve alacalı renkli, az silisli, mikalı "şeyller" (qj-o^ bulunur. "Gözdaİ formasyonu" ola rak adlandırılan bu birimin üzerinde Silüriyen Gro- vaklar" (sj) ile başlamaktadır. Altta Yeşilimsi-gri renkli ve ince taneli olan birim üste doğru kahve-boz renkli ve iri taneli olup "Ust Kuvarsit "mercekleri içermektedir. Üzerine uyumlu ve geçişli olarak "Halysitesli Kireçtaşları" (s^-s^) gelir. Üste doğru "Kumlu-Killi Kireçtaşları" ve "Sparitik Kireçtaşları" olarak devam eden istifte, üstte "Mercanlı ve Bryzoa- lı Kireçtaşları"ile "iri Yumrulu Kireçtaşları" gelir. "Laminalı Kireçtaşları" (sd*), Silüriyen-Devoniyen geçişi döneminde çökelmiş lerdir. Üzerine bol kalsit damarlı, "Koyu renkli Kireçtaşları" ve bunun üzerine uyumlu olarak Alt Devoniyen'in "Fosilli Şeylleri" (da) yeralmakta, üstte "Kireçtaşı-Şeyl ardışımı"(d3) ve bunu uyumlu olarak "Yumrulu Kireçtaşları" (d*,) izle mektedir. Karbonifer, Devoniyen üzerinde uyumlu du ran Radiolaria'lı Çörtler (kt ) ile başlamakta, üzeri ne yine uyumlu olarak'*Kumtaşı-Şeyl ardışımı" (k-a.) ile daha üstte "Çört Arabandlı Kireçtaşları" (k3) Paleo - zoyik istifin en genç çökelleri olarak bulunmaktadır. Hersiniyen Orojenezi sonucu yerleştiği düşünülen "Balçık Graniti" Paleozoyik Kayaları kesmiştir. Triyas, Paleozoyik üzerinde uyumsuz olarak durmaktadır. Taban Konglomeralarıyla (tr,) başlayan istifi kumtaşı, çamurtaşı, şeyi tabakaları takip eder. Üzerine "Dolomitik Kireçtaşları" (tx£ uyumlu olarak gelmektedir. Sınırlı alanlarda gözlenen volkanik damarla (andezit, kuvarslı andezit ( dasit ) ) yaşı üst Kratase olmalıdır. Plio-Kuvaterner yaşlı bloklu çakıl, çakıl, kum, kil içeren çökeller Paleozoyik ve Alt Mesozo yik yaşlı birimleri açılı uyumsuzlukla örtmektedirle En üstte ise Kuvaterner yaşlı gevşek çakıl, kum, kil boyutlu malzeme bazı vadi tabanlarında va düzlüklerde tüm birimleri açılı uyumsuzlukla örter şekilde bulun maktadır. \JU\ Over the Upper Devonian "Nodular Limestones' the lower lowermost Carboniferous is represented by mainly "Black cherts and shaly intercalations "(kj) with the thickness of (40-50m.). They contain very rich radiolarian fossils, two genera identified is below: Xiphostvlus sp. (Spherical types) Heliosphaera sp. These cherts were deposited in a deep sea condition mostly of about (2000-4000m. ) under the low energy and they precipitated below carbonate saturation depth. The radiolaria is pelagic and epipelagic protozoans. On top of these beds "Graywacke Shale intercalations" (k^) have plant detritus and spors ( very diversified) of Lower Carboniferous types. The graywacke have turbiditic character, which are bad sorted and fine grained. Shaly layers have good schistosity. This sequence is overlain conformably by" Cherty Limestones" (k^ ) contain chert nodules which are sorted parellel to the bedding plane have the thickness of (1-18 cm.). Towards the top of the unit the shale layers are being thinner and have minor foldings. The fossils below were collected in this sequence: Calcisphaera laevis WILLIAMS Da İne İla eleeantula BRAZNIKHOVA Endothyra sp. (foram.) Girvanella sp. (green algea ) This fossiliferous unit was deposited in a warm shallow water condition. The boundary of contac zone of The Paleozoic sequence with the" Balçık Granite" is metamorfosed is affected by "Hercinian Orogeny". The Triassic transgressive clastic series ( tr( ) as red conglomerates at base succseeded the red- purple sandstones are overlain with an angular unconformity over the folded and faulted Paleozoic rocks. The coarse elastics are being finer grain to the upper levels gradually. Then the "Dolomitle Limestones" (tr?_) are conformably rested on the "Clastics of Lower Triassic" that are mapped as Mesozoic rocks. The Plio-Quaternary (Plq.) uncemented younger clastics overlained unconformably the older sediments. It consists of quartz, quartzite, chert, andesite (Volcanic rocks), limestones, sandstones, XII ÖZET Kurtköy-Pelitli-Gebze (Kocaeli) çevresinde yapılan bu çalışma, Kurtköy-Kurnaköy-Orhanlı-Aydmlı- Balçık- Pelitli'yi içine alacak şekilde yaklaşık 140 km*lik bir alanı içermektedir. inceleme alanında Paleozoyik, Alt Mesozoyik Senozoyik yaşlı birimler bulunmaktadır. En altta "Kurtköy Formasyonu" (o, ) adı verilen Ordovisien yaşlı "Arkoz Serisi" kalın bir kırıntılı istif halinde Kocaeli Paleozoyiği'nin bilinen en yaşlı çökellerini oluşturmaktadır. Karasal şartlarda çökelmiş, mor-gri renkli bu kırıntılı istifin üzerine "Alt Kuvarsitler" (ox) gelmektedir. Kuvarsitlerin üzerinde kahveren - gimsi, sarı-boz ve alacalı renkli, az silisli, mikalı "şeyller" (qj-o^ bulunur. "Gözdaİ formasyonu" olarak adlandırılan bu birimin üzerinde Silüriyen Grovaklar" (sj) ile başlamaktadır. Altta Yeşilimsi-gri renkli ve ince taneli olan birim üste doğru kahve-boz renkli ve iri taneli olup "Ust Kuvarsit "mercekleri içermektedir. Üzerine uyumlu ve geçişli olarak "Halysitesli Kireçtaşları" (s^-s^) gelir. Üste doğru "Kumlu-Killi Kireçtaşları" ve "Sparitik Kireçtaşları" olarak devam eden istifte, üstte "Mercanlı ve Bryzoa- lı Kireçtaşları"ile "iri Yumrulu Kireçtaşları" gelir. "Laminalı Kireçtaşları" (sd*), Silüriyen-Devoniyen geçişi döneminde çökelmiş lerdir. Üzerine bol kalsit damarlı, "Koyu renkli Kireçtaşları" ve bunun üzerine uyumlu olarak Alt Devoniyen'in "Fosilli Şeylleri" (da) yeralmakta, üstte "Kireçtaşı-Şeyl ardışımı"(d3) ve bunu uyumlu olarak "Yumrulu Kireçtaşları" (d*,) izle mektedir. Karbonifer, Devoniyen üzerinde uyumluduran Radiolaria'lı Çörtler (kt ) ile başlamakta, üzeri ne yine uyumlu olarak'*Kumtaşı-Şeyl ardışımı" (k-a.) ile daha üstte "Çört Arabandlı Kireçtaşları" (k3) Paleo - zoyik istifin en genç çökelleri olarak bulunmaktadır. Hersiniyen Orojenezi sonucu yerleştiği düşünülen "Balçık Graniti" Paleozoyik Kayaları kesmiştir. Triyas, Paleozoyik üzerinde uyumsuz olarak durmaktadır. Taban Konglomeralarıyla (tr,) başlayan istifi kumtaşı, çamurtaşı, şeyi tabakaları takip eder. Üzerine "Dolomitik Kireçtaşları" (tx£ uyumlu olarak gelmektedir. Sınırlı alanlarda gözlenen volkanik damarla (andezit, kuvarslı andezit ( dasit ) ) yaşı üst Kratase olmalıdır. Plio-Kuvaterner yaşlı bloklu çakıl, çakıl, kum, kil içeren çökeller Paleozoyik ve Alt Mesozoyik yaşlı birimleri açılı uyumsuzlukla örtmektedirle En üstte ise Kuvaterner yaşlı gevşek çakıl, kum, kil boyutlu malzeme bazı vadi tabanlarında va düzlüklerde tüm birimleri açılı uyumsuzlukla örter şekilde bulun maktadır.
-
ÖgeKovada Gölü (Isparta-Eğridir) ve dolayının karst hidrojeolojisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Oran, Serdar ; Yüzer, Erdoğan ; 21871 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringHavada Gölü ve Dolayının Karst Hidra jeolojisi" konulu bu tez kapsamında yörenin jeolojisi ve karst hid rojeolojisi incelenmiş ve insan eliyle bozulmuş doğal ya pısı nedeniyle kurumakta olan Kovada Golü'nün kurumadan, uzun yıllar varlığını sürdürebilmesi araştırılmıştır. Öncelikle inceleme alanının 1/25000 ölçekli jeoloji hari tası hazırlanarak genel ve yapısal özellikler belirlenmiş tir. Çalışma alanının sınırları belirlenirken karstik kireçtaşlarının devamlılıkları izlenmiş ve harita geçirim siz sınırları içerecek şekilde sanlandırılmıştır. Jeolo ji çalışması sürdürülürken, birimlerin hidro jeolojik özel likleri de incelenerek 1/25000 ölçekli hidrojeoloji hari tası hazırlanmıştır. Geniş bir alanı kapsayan jeoloji ve hidrojeoloji çalışmalarından sonra çalışmanın odak nokta sını oluşturan Kovada Gölü ve dolayındaki çalışmalara ağırlık verilmiştir. Kovada Gölü ve yakın çevresindeki düdenler, süreksizlikler, kaçaklar ve beslenim noktaları belirlenmiş, bunların değişik su seviyelerindeki davranış ları gözlenmiş, kaçak noktaları ile gölün ilişkisi ince lenmiştir. Kovada Gölü ile ilişkisi saptanan kaynakların debileri ile göl hacmi arasında çok sayıda korelasyon ya pılmış ve gölden kaynak noktalarına kaçan suyun miktarı saptanmıştır. Bu çalışmaların ardından Kovada Golü'nün su bilançoları değişik yıllar için hazırlanmıştır. Bilan çolar yardımıyla gölün yağış ve yüzeysel akıştan başka yeraltısuyu beslenimi de olduğu ve her yıl için gölde su giderinin gelirinden fazla olduğu saptanmıştır. Sonuçta, jeolojik ve hidra jeolojik ortamı ayrıntılı olarak tanım lanan Kovada Golü'nün bu ortam içerisindeki varlığını uzun yıllar koruyabilmesinin ancak bilançolarda görülen su açı ğı kadar ilave su verilmesiyle mümkün alabileceği saptan mıştır.
-
ÖgeEge Bölgesinin sismik tomografi ile üç boyutlu modellemesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Kuleli, H. Sadi ; Canıtez, Nezihi ; 21869 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringAlpin orojenez kuşağı üzerinde ve Avrasya, Türk ve Afrika levhaları arasında yer alan Ege bölgesi yüzey Jeolojisinde görülen çeşitliliğin yanısıra, derin tektoniği itibari ile de son derece ilginç bir yapı sergiler. 0 yüzden birçok bilim adamı bu bölgedeki derin yapıları anlayabilmek ve hatta resimleyebilmek için çeşitli jeofizik yöntemler uygu lamışlardır. Bu çalışmaların sonucunda, özellikle 1970' li yıllardan bu yana, bölgenin derin tektoniği önemli ölçüde aydınlanmasına ragmen, hala bu konuda, birçok bilinmeyen ile karşı karşıyayız. Bu tezin kapsamı içinde, güneyde bilinen dalma-batma zonunun dışında, bölgedeki depremlerin odak dağılımı ile uyum gösteren ikinci bir dalma-batma zonunun (îzmir Ankara kenet kuşağı ile ilgili eski bir dalma-batma zonu) bugünkü kalıntısı araştırılmıştır. Bu amaçla, bölgede, telesismik varış zamanı ters çözümü, klasik uzaklık-zaman grafikleri ve bölgedeki depremlerin odak dağılımlarından yararlanılmıştır. Telesismik ters çözüm tekniği (sismik tomografi). Batı Anadolu, tüm Yunanistan ve kısmen Balkanlarda lOÖOkm x 1000km yüzey alanı ve 480km derinlikteki bir bölge için uygulanmıştır. Bu yöntem ile bulunan sonuçlar bölgenin sismisitesi ile karşılaştırılmış kabuk ve üst manto hızları ise her istasyona ait uzaklık-zaman grafiklerinden hesaplanmıştır. Genel hatları ile, uzaklık-zaman grafiklerinden bulunan hızlarla yer kabuğu ve üst manto üç bölgeye ayrılmıştır. Sismik tomografi sonuçlarından, bölgenin güneyinde bilinen dalma-batma zonu, bölgedeki depremlerin odak dağılımları ile uyumlu olarak çok iyi görüntülenmiştir. Yaklaşık 250km derinlikten başlayarak görülen, ikinci bir yüksek hız pertürbasyonuna sahip oluşumların, Izmir-Ankara kenet kuşağı ile ilgili eski bir dalma-batma zonunun kalıntıları olabileceği sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeGördes çevresindeki neojen serilerin ve zeolitleşmenin jeolojik, mineralojik ve jeokimyasal incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Esenli, Fahri ; Özpeker, Işık ; 21868 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringGördes yakın çevresinde, maksimum IDGDm.'yi bulan kalınlıktaki Ne'ojen çökel istifi, Menderes Masifi kris- talen kayaları ve İzmir-Ankara Zonunun kaya birimleri üzerinde uyumsuz olarak; altta kaba ve ince taneli, birbiriyle yanal ve düşey geçişli birimler ile bunların üzerinde volkanik ve klastiklerden oluşan gölsel birim¬ lerden ibaretdir. Alt kaba ve ince taneli birimler (bloktaşı, çakıltaşı,kumtaşı), başlangıçta yüksek ener¬ jili akarsu ortamının tipik alüvyal yelpazesi çökelleri daha sonra ise düşük enerjili akarsu ortamının başlıca kumtaşlarından oluşan, yersel alarak gölsel ortama ge¬ çişi ifade eden çamurtaşı-şeyl düzeyli çökellerdir. Üst volkanoklastikler ise altta ve üstte zeolitli iki tüf seviyesi ile bunların arasındaki kumlu, killi, kar¬ bonatlı ve tüf içerikli ardalanmalardan oluşmaktadır. Bu üst gölsel istif, volkanik cam ve smektitin havza kenarında, hoylandit-klinoptilolitlerin havza kenarı ve merkeze doğru, analsim ve K-feldspatında havza mer¬ kezinde bulunduğu özgün mineral fasiyes alanlarına haiz¬ dir. Alt ve üst tüf birimleri yüksek oranda hoylandit- klinoptilolit içeriklidir ve bu diyajenetik alterasyon ana kaya kimyasında, değişen oranlarda SiQ2, Na2Q ve K2Q kaybı, A1203, CaO, MgO ve H20 kazancını meydana ge¬ tirmiştir. Alt tüfler büyük oranda klinoptilolit,üst tüfler ise tümüyle hoylandit-2 tipinde grup mineralle¬ rine sahiptir. Bu tip farklılığı 400° ve 550° G -12' şer saat süreli ısıl kararlılıklar, birim hücre kimya¬ larına ait Si/Al ve Na+K/Mg+Ca oranları ve X-ışınları yansıma çizgilerine ait I(d=5.11A)/I(d=2.24fl) oranları ile ortaya konmuş olup, tüm bu parametreler özgün ayırt¬ man değerlere sahip olacak şekilde, klinoptilolitlerde hoylandit-2'lere göre daha yüksektir. Alt tüf birimi¬ ne ait, iki tip mineralinde beraberce bulunduğuna dair verilere sahip örnekler hariç tutulduğunda, Si/Al oranı 4.57'den Na+K/Mg+Ca oranı 0.42'den küçük hoylanditlerin 55aaC'deki ısıl kararlılıkları 0.20'den ve I(d=5.11A)/ I(d=5.24S) oranlarıda 1.00'den küçük bulunmuştur. Klinoptilolitlerde ise Si/Al oranı 4.61 'den, Na+K/Mg+Ca oranı 0.96'dan, ısıl kararlılıklar 0.44'den ve şiddet oranlarıda 1.28'den büyüktür.
-
ÖgeD.S.İ. Kalecik Barajı su kaçaklarını yönlendiren mühendislik jeolojisi etmenleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Dağlıoğlu, Serkan ; Vardar, Mahir ; 39209 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringCeyhan nehrinin Adana-Osmaniye ilçesi yakınındaki bir kolu olan Kalecik deresi üzerine, sulama suyu temini amacıyla 77 m. yüksekliğinde kaya dolgu tipinde Kalecik Barajı inşaa edilmiştir. Baraj yerinde Kalecik Deresinin drenaj alanı 145 km^, ortalama akımı 1.6 m-Vs dir. Kalecik Barajının sağ yamacı ve göl alanının bir kısmı melanj içerisindeki kireçtaşı bloğu üzerindedir. Paleojen yaşındaki blok tabandan itibaren kiltaşı-siltaşı- kumtaşı (eı)/ konglomera-ki 1 li kireçtaşı {&2^ ' kumtaşı- kiltaşı-kumlu kireçtaşı (63) ve kireçtaşından (64) oluşmuştur. Baraj gölünden olan kaçaklar bu kireçtaşlarıyla mansaba iletilmektedir. Baraj inşaatı sırasında baraj gölünden olabilecek kaçakları önlemek amacıyla sağ sahilde 200 m uzunluğunda 60 m derinliğinde enjeksiyon perdesi yapılmıştır. Su tutulduktan sonra mansapta kaynaklar görülünce aynı zon onarılmaya çalışılmıştır. Onarım en jeksiyonlarıyla da kaçaklar önlenemeyince baraj gölünden kaçan suların hareket yönünü belirlemek amacıyla sondaj kuyuları açılmış, açılan kuyularda yeraltı su seviyeleri ölçülmüş, kaynaklarda düzenli akım ölçümleri, su kimyası çalışmaları ve izleme deneyleri yapılmıştır. Baraj inşaatı sırasında inşaa edilen enjeksiyon perdesinin bölgesel olarak geçirimsiz ofiyolit melanja kadar inmediği tesbit edilerek mevcut perdenin derinleştirilmesine karar verilmiştir. Gövdeyle dolusavak arasında ofiyolitli melanj içerisinde 10 m ilerleyecek ve of iyolit-kireçtaşı kontağından boşalan K-5 kaynağının kotuna inecek şekilde projelendirilen perdenin inşaatı tamamlandıktan sonra, baraj gölü dolarken sondaj kuyu ve kaynak rasatlarına devam edilmiştir. Göl; 502,5,505,5 ve 526 m kot larındayken izleme deneyleri yapılmış, karst sisteminin davranışı ve derin enjeksiyon perdesinin sağladığı faydalar araştırılmış, buna bağlı olarak su kaçaklarının değerlendirilmesi yapılmıştır.
-
ÖgeUludağ volfram yataklarının değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Ekinci, Yusuf Muammer ; Özpeker, Işık ; 39188 ; Jeoloji MühendisliğiMağmatik bir kütlenin mermerler içine sokulmasına bağlı olarak gelişen skarn ve sonrasında cevher taşıyıcı sıvıların etkisi sonucu çeşitli cevherleşmelerin görül düğü Uludağ'da» seli t ve wolf rami tin içerdiği volfram, gerek stratejik önemi, gerekse rezerv yönünden diğer cevherlerden farklı bir özellik göstermektedir. Etibank Genel Müdürlüğünce isletilmiş bu maden sahasının isletilmesi esnasında C196S-1985>, yapılan sondajlar galeri içinden alınan galeri numunelerinin analizinden sağlanan verilerin jeoistatistiksel yöntemler kullanılarak değerlendirilmesi ile rezerv hesabına ışık tutacak Jeolojik parametreler elde edilmiştir. Jeolojik parametrelerin elde edilmesinde, maden sahasında yapılmış 90 derecelik sondajların verileri ve galerilerden Kuzey-Güney ve Batı-Doğu doğrultularında alınmış oluk numunelerinin verileri kullanılmıştır. Cevher tenöründeki bu kısa mesafedeki değişimler ve tenor değerler indeki düşüklük nedeniyle düşey sondajlar, 56* sar metrelik zonlara ayrılarak değerlendirilmiştir. 2300 m. kodundan başlamak üzere düşey sondajların 2* ser metre kalınlık ağırlıklı ortalama volfram tenor değerlerinin değerlendirilmesi neticesinde, düşey yönde, 4 ayrı zon için düşey variogram hesaplanarak gösterilmiştir. Oluk numune analiz değerleri kullanılarak Kuzey-Güney Batı-Doğu doğrul tulu variogramlar hesaplanmış ve gösterilmiştir. Anizotropi'nin mevcut olusu bilinmesine rağmen verilerin sınırlı olması nedeni ile anlzotropi e- lipsoidlnin konumunu belirlemek mümkün olmamıştır. Gerek düşey variogramlar, gerekse Kuzey-Güney ve Batı-Dogu doğrultularından elde edilen variogramlar, eks- ponansiyel modele uymaktadır. Ayrıca volfram tenor değerlerinin, düşük tenor değerli cevherlerde olduğu gibi log-normal bir dağılıma sahip olduğu bulunmuştur. Volfram konsantre fiyatları» 1977 yıllarından itibaren düşme meyi Ünde olmasına rağmen nihai Ürünlerin fiyatlarında artış gözlenmektedir. Konsantre cevher olarak üretim yapmış olan Uludağ tesislerinin zarar etmesinde etkili olan nedenlerden bir tanesi de fiyatlardaki düşmedir.
-
ÖgeBigadiç bölgesi (Balıkesir) zeolitlerinin jeokimyası ve iyon değiştirme özelliklerinin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Çelenli, Ahmet ; Bürküt, Yılmaz ; 39156 ; Jeoloji Mühendisliği
-
ÖgeEzine-Kestanbol yöresi siyenitlerinin mühendislik jeolojisi ve parke taşı özelliklerinin araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Yılmaz, Melih ; Erdoğan, Mustafa ; 39167 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmada Ezine-Kestanbol yöresinde faaliyet gösteren parke taş ocakları, üretim metotları ve kapasiteleri incelenmiştir. Yörede aktif olarak çalışan üç değişik ocaktan Lineasyona paralel ve dik numuneler alınarak, çeşitli fiziksel ve mekanik deneylere tabi tutulmuşlardır. Böylece yöre ocaklarında üretilen parke taşlarının fizikomekanik özellikleri ve birbirleri ile olan ilişkileri sayısal olarak ifade edilmiştir. Diğer bölümlerde ise parke taşı üretimine ilişkin çeşitli standartlar (TS, DIN, ASTM) ile, Türkiye'nin granit potansiyeli ve dünya parke taşı piyasasındaki yerine ilişkin çeşitli bilgiler sunulmuştur.
-
Ögeİran ve Türkiye blok taş endüstrisinin karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Shafaei, Fariba ; Erdoğan, Mustafa ; 39673 ; Jeoloji MühendisliğiAlp sıradağları kuşağında yeralan îran, bu kuşağın genel nitelikleri yanında kendine has bir takım jeolojik özellikleri de içermektedir. İran mermer provenslerinin büyük bölümü kuzeybatı güneydoğu'da Zagros tektonik kuşağında yer almaktadır. Bilimsel anlamdaki gerçek mermerlerin bir bölümü Paleozoyik yaşında olup9 kuzeybatı'dan güneydoğuya uzanan bir zon boyunca dağılım göstermektedir. Tersiyer-Kretase ofiyolitik topluluğundaki mermerler İran'ın kuzeydoğu ve güneydoğusunda yoğunlaşmaktadır. İşletilmekte olan renkli taşların yaşı Kretase-Jura-Tersiyer olup, kuzey, kuzeybatı, orta ve güneydoğuda yayılıra göstermektedir. Bu kayaçların rengi siyah-gri-sarı olup yer yer fosil içermektedirler. Önemli tektonik hatlar boyunca gelişmiş pliyo-kuvaterner Traverten-Oniks mermer yataklarının büyük bir bölümü işletilmektedir. İran mermer rezervleri¬ nin büyük bir bölümü İran'ın kuzeybatı, orta ve kuzeyinde bulunan Lorestan, Esfehan, Çaharmahal-Bahtiyari ve Horasanda yer almaktadır. 1992 yılında işletilmekte olan mermer ocaklarının büyük bölümünü renklitaş ocakları oluşturmaktadır. İran mermer ocaklarında yapılan üretim yöntemleri Üçlü kama, Kompresörle taş çıkarma ve Elmas tel kesme yön¬ temidir. Ülke çapında üretim kapasitesi yüksek modern tek¬ nolojiyle donanmış taş işleme tesislerinin sayısının az olmasına karşın, bir çok küçük ve orta düzeyde atelye faali¬ yet göstermektedir. 1992 yılı itibariyle İran'da mevcut 241 mermer ocağında gerçekleşen üretim miktarı 1.700.000 m3 civarında olup, bu miktarın % 52'sini mermer, % 39 renkli taş, % 8 Traverten ve % l'ini oniks mermerleri oluşturmaktadır. Mermer üretiminin % 53'ü kuzeybatı, orta ve güneydoğudaki bulunan ocaklardan gerçekleşmektedir. İran'ın mermer ihracatında seksenli yıllardan itibaren fazla bir değişiklik olmaksızın 1992 yılında ihraç ettiği ürünler başında blok ve plaka şeklinde mermer ve traverten gelmektedir. Türkiye'nin toplam bloktaş üretimi İran'a karşın düşük olmasına rağmen, ihracat miktar ve değerleri bakımından daha üst seviyededir.
-
ÖgeKaramürsel çevresindeki volkanik tüflerin ve zeolitleşmenin jeolojik, mineralojik ve petrografik incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Aydos, Zeliha ; Uz, Bektaş ; 39672 ; Jeoloji MühendisliğiKaramürsel ilçe merkezinin batısında yer alan çalışma alanında Paleosen - Eosen yaşlı volkanosedimanter istif içinde yer yer zeolitleşme olayı saptanmıştır. Bölgede en yaşlı olan ve taban birimi konumundaki Triyas kumtaşı ve konglomerasının üzerine Paleosen - Eosen yaşındaki içinde yer yer tüt seviyeleri de içeren killi formasyon diskordan olarak gelmiştir. Bunun üzerinde yine Paleosen - Eosen yaşlı ve killi formasyon tabakaları ile uyumlu volkanik tüflü seviyeler bulunmaktadır. Bazen oldukça kalın seviyelere ulaşan bu tüfler içinde zeolitleşme meydana gelmiştir. Tüm bunların üzerine diskordan olarak oturan Pliyosen yaşındaki kum, kil ve çakıldan oluşan genç birim gelmiştir. En üstte ise Kuvaterner örtü bulunmaktadır. Sahada zeoliti tanıtıcı herhangi bir özellik yoktur. Zeolit mineralinin türünün saptanması için bir dizi analiz ve deneyler yapılmıştır. X-ışını difraksiyon değerleri zeolit mineralinin klinoptilolit-hoylandit olduğunu göstermiştir. Ayrıca üç örneğin ısıl dayanımlılık deneyleri sonucunda minerallerin ikisi 400°C-12 saat ve daha sonra 550°C-12 saat ısıtmada kararlı kalmışlardır. Bu da mineralin hoylanditten ziyade klinoptilolit olduğunu göstermiştir. Kimyasal analiz değerleri bu ayrım için kesin bir veri sağlamoffa'Ja beraber K* değerinin, Na+ değerlerinden fazla bulunması, klinoptilolit mineralinin bir özelliği olmasına dayanarak yine zeolit minerali klinoptilolit olarak tanımlanabilir. Ayrıca çalışma sahasında zeolitleşmenin yanısıra killeşmeye ve demir bileşimli bazı minerallerin oluşumuna rastlanmıştır.
-
ÖgeSimav çayı'nın hidrojeokimyası(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Kudun, Konca ; Bürküt, Yılmaz ; 39676 ; Jeoloji MühendisliğiKütahya iline bağlı Simav ilçesinden doğup, Balıkesir'in ilçelerinden geçerek Marmara Denizi'ne dökülen Simav Çayı üzerinde yapılan bu çalışmada belli noktalardan su numuneleri ve kum numuneleri alınmıştır. Su numunelerinin pH ve oksijen değerleri yerinde ölçülmüştür. Çalışma esnasında 1/25.000 ölçekli harita kullanılmıştır. Laboratuvarda yapılan çalışmalarda Kondüktivite, K+, Na+, Ca+2, Mg+2, CI", F", N03=, HCO3-, C03=, B203 miktarları tesbit edilmiştir. Alüvyonlardan alman kum örnekleri de çeşitli eleklerden geçirildikten sonra boyutlarına göre incelenmiştir. Arazi ve laboratuvar çalışmalarına bağlı olarak çeşitli grafikler, haritalar ve tablolar oluşturulmuştur.
-
ÖgeSapanca Gölü ve havzasının hidrojeokimyası ile dip sedimanlarının mineralojik ve jeokimyasal incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Esenli, Vildan ; Kırıkoğlu, M. Sezai ; 46516 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringSapanca Gölü, Kuzey Anadolu Fayı kuzey kolunun iki segmenti arasında yeralan, dolayısıyla da Sakarya Kıtası ve İstanbul Zonuna ait farklı kaya birimleri ile çevrelenmiş alüvyon baraj gölüdür. Havzanın farklı litolojilerden oluşması, bu birimlerden geçen dere sularının bileşimini dolayısıyla da göl suyunun kimyasını ve dip sedimanlarmın mineralojisini ve kimyasını değişik şekillerde etkilemiştir. Sapanca Gölü dip sedimanları farklı oranlarda izlenen "kuvars + feldspat + kalsit + muskovit + klorit + illit+smektit" mineral birliğine sahiptir. Kuvars, feldspat, muskovit ve klorit birçok örnekte ana mineral konumunda olup. kalsit, illit ve smektit daha az miktarlarda izlenmiştir. Bu sedimanların tane boylarının göl içindeki dağılımları taşınım mesafesine bağlı olarak değişimler göstermesine karşın gölün kuzey ve güney kesimleri ince birer şerit halinde kum+çakıl boyutlu, gölün güneybatı ve güneydoğu kesimlerinde kalınlığı fazla olmayan killi silt bowtlu, kuzey kesimlerde kumlu sütten, siltli kuma geçişli bir dağılım göstermektedir. Süt hakim boyutlu karasal kökenli yüzey sedimanları gölün merkezi kesimlerinde yoğun olarak zenginleşmiştir. Ağır metal konsantrasyonlarının göl suyu ve dere sularında değil de dip sedimanlannda ve özellikle de gölün güney kesimlerindeki sediman örneklerinde artış gösterdikleri saptanmıştır. Sedimanalardaki Pb konsantrasyonu gölün merkezi kesimlerinde artış gösterirken, Cu, Zn, Mn, Ni, Cr ve Co gölün güney ve güneydoğusunda zenginleşmiştir. Ağır metal konsantrasyonlarında izlenen artışın litolojinin yanısıra havzada kurulmuş olan sanayi tesislerinin atıklarına, evsel atıklara ve tarımsal faaliyetlere bağlı olarak antropojenik etkilerce de denetlendiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca sedimanlarda, kil minerali oranının artışı ile doğru orantılı olarak Cu, Zn, Ni konsantrasyonlarında izlenen yükselme kil fraksiyonu çalışmaları ile de ortaya konmuştur. As, gölün güneybatı ve V, güneydoğu kesimlerde zenginleşmiştir. Gölün kuzeybatı kesimindeki göl sularının kimyasal bileşimi havzadaki derelerin kimyasal bileşimine paralel olarak değişiklikler göstermiştir. Gölün özellikle kuzey kesimleri ile İstanbul ve Mahmudiye derelerinin yeraldığı güney kesimleri ölçülen kimyasal parametreler açısından antropojenik kirlenme olarak açıkladığımız zenginleşmeler göstermiştir. Ca-(Mg)- CI-HCO3 su tipine sahip olan göl suyundaki iyon değişiminin, Cl" > HCO3" > Ca+2 > Mg+ 2 > SO4"2 > Na+ > K+ > NO3 - N > NO2 - N şeklinde olduğu izlenmiştir. Kimyasal bileşim olarak toprak alkalüerce zneginleşmiş göl suyunun ölçülen fıziko-kinvyasal parametreleri, "az sert" "çok iyi kaliteli", "olağan klorürlü" ve "sülfatça doygunluğun altoda" olan "hipokarbonatlı" sular olduğunu göstermiştir. Çok iyi kaliteli sulama sulan grubunda yeralan Sapanca Gölü suyu, kirletici unsurların yoğun olarak izlenmesine rağmen kendi kendini temizleyebilme özelliği olan ve halen içilebilir kalitede suya sahip bir göldür.
-
ÖgeEskiçine Ve Kafaca Arasında Menderes Masifi'nin Jeokronolojisi, Jeokimyası, Yapısal Jeolojisi Ve Evrimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Özkaya, Müjdat M. ; Şengör, M. Celal ; 46472 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringMenderes Masifi' nin güney kesiminde, Kafaca-Eskiçine köyleri arasında yer alan inceleme alanında başlıca 3 petro-tektonik topluluk yer almaktadır. Bunlar güneyden, kuzeye doğru, güney topluluk, makaslama zonu ve kuzey topluluktur. Bu topluluklar kuzeye verjanslı bu yapısal düzenlenim içinde güneyden kuzeye üst üste durmaktadırlar. Kuzey topluluk olarak nitelendirilen grup, gnays ve lökogranitlerden oluşmaktadır. Gnayslar inceleme alanının oldukça büyük bir kesimini kaplamaktadır ve inceleme alanında temeli oluşturur. Çoğunlukla gözlü olmak üzere yer yer porfiroblastik ve granitik gnays karakterindedir. Lökogranitler makaslama zonu ile gnayslar arasında yer alır ve yaklaşık KD-GB doğrultulu olarak gnays ve metasedimentlerin dokanağına paralel devam ederler. Makaslamaya bağlı olarak gelişen lökogranitler içice sokulmuş bir kompleks görünümde olup hem makaslama zonunu hem de gnaysları keser. Güney topluluk ise, alttan üste doğru makaslama zonu ve metasedimentlerden oluşmaktadır. Metasedimentler çoğunlukla kuvarsit, mikaşist ve mermer ardalanmasından oluşmaktadır ve yapısal olarak makaslama zonunun üzerinde yer alır. Makaslama zonu ise yapısal olarak metasedimentlerin altoda yer alır ve genel olarak metasedimentler ile gnaysların yapmış olduğu dokanağa paralel devam eder. Çoğunlukla gametçe zengin metasedimentlerden oluşur. Gnayslar, mineralojik ve jeokimyasal verilere göre granitik bir kayanın amfibolit üst fasiyesinde metamorfizmaya uğramış halini temsil eder. Lökogranitler ise, makaslamaya bağlı olarak gelişmiştir ve post-tektonik karakterlidir. Metasedimentlerin mineralojik bileşimleri, kayanın yeşil şist alt fasiyesinde metamorfizmaya uğradığım gösterir. Metasedimentlerde, makaslama zonundaki deformasyona bağlı olarak gelişmiş yaygın basit makaslama yapılan vardır. Makaslama zonu içinde bulunan kayalardaki genel mineral bileşimine göre sözkonusu kayalar, amfibolit alt fasiyesinde metamorfizmaya uğramışlardır. Makaslama zonunda gözlenen deformasyon oranı, makaslama zonundan yapısal olarak hem üst, hem de alt kesimlere gidildikçe düşüş gösterir. Yukarıda belirtilen saha ve petrolojik verilere göre, bölge bir gerilme sistemi içinde evrim geçirmiştir. Buna bağlı olarak sünek bir makaslama zonu gelişmiştir. Bu makaslama zonu ile derinde olan gnayslar yüzeye çıkmıştır. Bu özellikler Menderes Masifi'nin en azından güney kesiminin bir çekirdek kompleks olarak ortaya çıktığını gösterir.
-
ÖgeKemalpaşa-dağkızılca (izmir) Bölgesinin Jeolojisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Okuroğulları, A. Haldun ; Görür, Naci ; 46473 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBatı Anadolu'da izmir ilinin GGD yönünde yeralan yaklaşık 4002 km. bir alanı kapsayan bu çalışma iki temel konunun aydınlatılmasına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bunlardan biri, bölgede yüzeylenmiş tektonik ünite olan Bornova Fliş Zonu'nun oluşum koşullarını belirleyerek ve diğer tektonik ünite olan Menderes Masifi ile olan dokanak ilişkisini araştırmak, diğeri ise bu iki birlik arasında yeralan ve Torbalı Grabeni (Dağkızılca Havzası) olarak bilinen KKD-GGB gidişli havzanın evrimini araştırmaktır. Bu amaçlara yönelik olarak yapılan arazi çalışmalarında veri toplama ve 1/25.000 ölçekli topoğrafik haritalar üzerine jeolojik harita alımı şeklinde yapılan çalışmalardan sonra hava fotoğrafları yardımıyla arazide belirlenen unsurlar denetlenmek suretiyle kontrol çalışmaları yapılmıştır. Yapılan araştırmalar sonrasında Bornova Karmaşığının fliş tipi kırıntılı bir matriks içerisinde yüzen değişik boyutlarda kireçtaşı, bazik volkanik kayaç, spilit, çört ve ultramafit kaya bloklarından oluştuğu belirlenmiştir. Bornova Karmaşığının diğer tektonik ünite olan Menderes Masifi ile olan dokanağını ise muhtemelen bir transform fay sistemi oluşturmakdaydı. Bu fay sistemi, bir zayıflık zonu olarak Neotektonik dönemin başlangıcındaki K-G gerilme döneminde etkin rol oynamıştır. Bu gerilme döneminde, D-B uzan imli olarak gelişen ana grabenlere 30^40°açı yaparak açılan Dağkızılca Havzası bu zayıflık zonunda gelişen faylarla sınırlanmıştır. Havzanın evriminde önemli rol oynayan bu iki fay belirlenerek Başpınar ve Kurcaoluk fayları olarak isimlendirilmiştir. Muhtemelen Kuzey Anadolu Fayı'nın harekete geçmesi sonrasında bu faylardan Başpınar fayı yanal atım özelliği kazanarak havzanın kontrolüne devam etmiştir.
-
ÖgeTavşanlı (yaylacık) Ofiyolitindeki Manyezit Cevherlerinin Oluşumu Ve Ekonomisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Elmas, Numan ; Uz, Bektaş ; 46481 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringTürkiye'deki ofiyolitlerin benzer bir örneğini teşkil eden Tavşanlı (Yaylacık) ofiyoliti içindeki serpantinitlere bağlı olarak oluşmuş manyezit cevherlerinin kökenini ve oluşum sartlannın.incelendiği bu çalışma giriş te dahil olmak üzere yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, oldukça önemli bir endüstriyel hammadde olan manyezit ve onun ilişkili olduğu mineraller incelenmiştir. Üçüncü bölümde, sahanın genel özellikleri çerçevesinde saha tanıtılmıştır. Ocakların durumu incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise, manyezitin detaylı olarak jeolojisi incelendikten sonra sahadan elde edilen çeşitli verilerle, manyezitleri ve onların oluşumu ve kökeni hakkında detaylı olarak çalışılmıştır. Bu bölümde manyezitlerin içinde oluştuğu kayaçlann jenezi ile manyezitlerin ilişkisi detaylı olarak ele alınmıştır. Beşinci bölümde ise, manyezitlerden ve ilişkili oldukları kayaçlardan 16 tane örneğin ince kesiti yapılarak içindeki mineraller incelenmiştir. Buna göre serpantin + kuvars(kalsedon), serpantin + manyezit parajenezinin varlığı ispatlanmıştır. Ayrıca bu parajenezlere metamorfik bir mineral olarak bilinen talk'ında girdiği gözlenmektedir. Altıncı bölümde, detaylı olarak kimyasal analizlere yer verilmiştir. Bunların sonuçlarından gidilerek kayaçlann kökeni bulunmuştur. Manyezitlerden alınan 16 adet örneğin içindeki safsızlık oranları tayin edilip jeoistatistik olarak incelemeleri yapılmıştır. Bazik ve ultrabazik kayaçlardan 8 tane örnek alınarak ana element ve iz element analizleri yapılmıştır. Yedinci bölümde, manyezitlerin ekonomisine yer verilmiştir. Manyezit üretiminin Türkiye'de ve Dünyada artan bir trende sahip olduğu çeşitli tabloların sonuçlarında yorumlanmıştır. Aynı zamanda Türkiye'nin manyezit cevheri ihracat trendinin de artma eğiliminde olduğu gözlenmektedir. Sonuç ve öneriler kısmında ise tez ana hatlarıyla yorumlanarak yararlı bilgiler verilmiştir.
-
ÖgeTürkiye'de Üretilen Kostik Kalsine Manyezitlerinin İncelenmesi Ve Sorel Çimentosu Parametrelerinin Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Özer, Orhan ; Kırıkoğlu, M. Sezai ; 55891 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışma manyezit yatakları oluşumunu ve zenginleştirme metodlarım, kostik kalsine magnezit üretimi ve dünya üretimine genel bakışı ve Türkiye'de üretilen magnezyalarm Sorel çimentosu kapsamında parametrelerinin belirlenmesini içermektedir. İlk bölümde genel olarak magnezit yataklarının oluşumu ve çeşitli tekniklerle zenginleştirilerek piyasaya kullanılabilir halde arzedilmesi ele alınmıştır Türkiye'de üretilen yataklarına ve oluşumlarına yer verilmiştir. Manyezitlerin kimyasal analizi ve petrolojik analizleri yapılmıştır. İkinci bölümde kostik kalsine magnezya üretimine ve üretim aşamalarına yer verilmiştir. Kostik kalsine magnesitlerin optimum kalsinasyon şartları tesbit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın temel konusunu oluşturan Sorel çimentosu bölümü ise üçüncü bölüm olarak incelenmiştir. Bu bölümde standartlara göre Sorel çimentosu parametleri belirlenmiştir. Ortaya çıkan çeşitli mukavemet parametreleri problemlerinin iyilieştirme deneyleri yapılmıştır. Bu sorunlar Sorel çimentosu karışımına çeşitli katkı maddeleri ilave edilerek giderilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar neticesinde Sorel çimentosunda belirlenen başlıca problemler katkı maddeleri ilave ederek iyileştirmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar neticesinde Sorel çimentosunda belirlenen başlıca problemler katkı maddeleri kullanarak aşılmıştır. Suya karşı mukavemet arttırılmış, katilaşma süresi denetlenebilir duruma getirilmiş ve bunlarla birlikte genel mukavemet parametrelerinde iyileşme sağlanmıştır.
-
ÖgeAnadolu otoyolu Bolu Dağı tünelleri elmalık sol tüp 64+150 ile 64+290 kilometreler arasının mühendislik jeolojisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Hökelek, A. Akay ; Vardar, Mahir ; 55581 ; Jeoloji MühendisliğiAnadolu Otoyolu Bolu dağı tünelleri, uzunluğu ve kesit alanı itibariyle dünyanın sayılı tünellerinden birisidir. Hizmete girmesiyle hem ülke ekonomisine çok olumlu bir katkı yapack; hem de, bölgede özellikle kışın yaşanan trafik sorununu da çözüme kavuşturmuş olacaktır. Bolu dağı tünelleri, herbiri 3' er şeritten oluşan 2 tüpten oluşur. Tüplerden kilometre artış yönüne göre (istanbul' dan Ankara istikametine doğru) sol tarafta bulunan 3287 m., sağ taraftaki de 3236 m. uzunluktadır. Sol tünelde kazı halen devam ediyor olmasına rağmen, diğer 3 aynada kazı uzun zamandır yapılmamaktadır. Tüneller Yeni Avusturya Tünel Açma Yöntemi (NATM) prensiplerine göre açılmaktadır. Bu yöntemin amacı, tüneli oluşturan kayacın bir miktar deforme olmasına izin vererek, gerilme kemerlerinin oluşumunu sağlamak ve tüneli mümkün olan en esnek iksa sistemiyle kendi kendine taşıtmaktır. Tünellerde kullanılan kaya sınıflama sistemi, Ö NORM B 2203' ün Yeni Avusturya Tünel Açma yöntemi için revize edilmiş halidir. Tünellerde kullanılan iksa yöntemleri de, bu kaya sınıflama sisteminin gerektirdiği şekilde projelendirilmiştir. Tünel güzergahında yer alan kayaçlar, mekanik özellikleri açısından oldukça zayıftır. Bu kayaçların, Ö NORM B 2203' ü oluşturan A1, A2, B1, B2, C1, C2, L1 ve L2 şeklinde düzenlenmiş 8 ana sınıfın dışında olduğu kabul edildiği için, CM (C Modifiye) adında yeni bir sınıfa ihtiyaç duyulmuştur. Daha fazla destekleme gerektiren CM sınıfı uygulamalarında, NATM gereği, tünelde görülen deformasyonlara göre projede değişiklik yapılabilmektedir. Tünellerde, ilk kaplamayla bütün deformasyonların kontrol altına alınabileceği düşünüldüğünden, son kaplama yük taşıyacak nitelikte (donatılı veya çelik fiberii gibi bir başka tipte) projelendirilmemektedir.
-
ÖgeHarşit Vadisi-kürtün Barajı Aks Yeri Kayaçlarında Çatlak Yüzeylerindeki Pürüzlülüğün Sayısal Tanımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Develi, Kayhan ; Vardar, Mahir ; 55778 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmada; çatlak düzlemi yüzey pürüzlülüğünün, stabilite analizlerinde kullanılan mekanik parametrelerden içsel sürtünme açısı (())) ve kohezyon (c) üzerine olan etkisinin ortaya konmasına ve farklı yüzey geometrilerine sahip çatlak düzlemlerinin pürüzlülük derecelerinin birbirleriyle nicel olarak kıyaslanmasına imkan verecek, sayısal değerlerin tanımlanması amaçlanmıştır. Bu amaca yönelik olarak, çatlak yüzeyleri üzerinde farklı koordinat noktalarındaki yükselti değerlerinin ölçümü ve haritalanması ve bu ölçümlerden elde edilen veriler yardımıyla pürüzlülüğün sayısal- olarak ifadesi hedeflenmiştir. Pürüzlülüğün ölçümü ve haritalanması için özel bir kontrol ünitesi ve yazılım ile bilgisayar tarafından kontrol edilen bir yüzey tarama aleti geliştirilmiştir. Bu alet sayesinde, araştırmada kullanılan numune yüzeylerine ait yükselti değerleri yatay düzlemde x ve y doğrultularında 1 mm'lik, düşey doğrultuda (z) ise 1/10 mm'lik örnekleme hassasiyeti ile ölçülmüş ve bu ölçümler sırasında elde edilen değerler her numune için farklı isimler altında oluşturulan veri dosyalarına kaydedilmiştir. Farklı numuneler için yüzey pürüzlülüğünün sayısal ifadesine yönelik olarak çatlak yüzey pürüzlülüğünün fraktal boyut (D) ile karakterize edilmesi metod olarak seçilmiş, fraktal boyut hesabında ise spektral analiz yöntemi kullanılmıştır. Yüzey tarama aleti ile çatlak yüzeyi üzerinde uzaklık ortamında ölçülmüş verilere 2-boyutlu ayrık fourier transformu uygulanmış ve uzaklık ortamında ölçülmüş bu veriler dalgasayısı (k) ortamına aktarılmıştır. Böylece her bir numune için yüzey güç spektrumu grafikleri [log S(k) - log k] elde edilmiş ve bu grafiklerdeki nokta dağılımlarını en iyi karakterize eden lineer doğruların eğim (m) değerleri hesaplanılmştır.Bu çalışmada aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir: Güç spektrumu grafiklerinde; düşük dalga sayılarında yüksek, yüksek dalga sayılarında ise düşük enerji yoğunlukları görülmektedir. Ancak bu ilişkiyi karakterize eden noktalar oldukça saçılmış bir görünüm sunmakta ve bu durum özellikle yüksek dalga sayılarında görülmektedir. Yüzey fraktal boyutu (D) nin 2