EE- Nükleer Araştırmalar Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Tuğrul, A. Beril" ile EE- Nükleer Araştırmalar Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge134Cs ve 241Am biyokinetiğinin üç farklı organizma için incelenmesi ve kesikli zaman modeli ile yeni bir değerlendirme(Enerji Enstitüsü, 1999) Güngör, Nurdan ; Tuğrul, A. Beril ; 83070 ; Nükleer Araştırmalar ; Nuclear StudiesBu çalışmada, çok bilinen bir midye türü olan Mytilus galloprovincialis, bir gastrapod türü olan Patella caerulea ve makroalg türü Enteromorpha Uma biyoindikatör organizma olarak seçilmiştir. Deniz çevresinde pek çok kirleticinin izlenmesinde M. galloprovincialis biyoindikatör organizma olarak yaygın şekilde kullanılır. Gastropoda sınıfının patellidae familyasındaki P. caerulea ile yapılan radyoizotopik biyokinetik araştırmalar literatürde bulunmamaktadır. P. caerulea kayalarda yaşar. Diğer organizma ise E. linza olup Chlorophyta sınıfının ulvacea familyasındandır. Bu organizma denizlerde iki metre derinliğe kadar kayalarda yaşayabilir. Bu organizmaları seçmemizin nedeni, bunlar besin maddeleri ile bağlantı sağladığından besin zincirinde önemlidir. 134Cs ve 241Am radyoizotoptan Çernobil kazasından sonra radyoaktif kirlilikten dolayı Karadeniz'de bulunan önemli radyoizotoplardır. Bu çalışmada 134Cs ve 241Am radyoizotoptan üç farklı organizmada çift izleyici olarak biyokinetik araştırmalar için tercih edilmiştir. Böylece organizmalar ve çift izleyicilerden dolayı orjinal bir deneysel çalışma amaçlanmıştır. Bu çalışmada kullanılan 134Cs ve 241Am radyoizotoptan Amersham Radyonüklid Kimyasal Merkezi'nden temin edilmiştir. 134Cs ve 24IAm radyoizotoplarının özgül aktiviteleri sırasıyla 175 MBq.ml"1 ve 34.67 kBq.ml"1 dir. Bütün organizmalar Karadeniz Kıyısında bulunan Şile İlçesinden toplanmıştır. Numuneler 30 /. lik yeni alınmış deniz suyu içeren plastik akvaryumlara transfer edilmiş ve deneyden önce deney şartlarına alışması sağlanmıştır. Deniz suyu, deney şartlarına alıştırma sırasında ve deney sırasında havalandınlmıştır. Bütün deneyler ışık ve sıcaklık kontrollü odalarda gerçekleştirilmiştir. Biyobirikim deneyi için, 10 / kapasiteli plastik akvaryumlar 6 /. deniz suyu ile doldurulmuştur. Her bir akvaryuma konsantrasyonu ayn ayn litresinde 1000 Bq olacak şekilde 134Cs ve 241 Am radyoizotoplan ilave edilmiştir. Organizmalar akvaryuma yerleştirilmeden önce plastik bıçak kullanılarak epifaunasından (üzerinde bulunan organizmalardan) temizlenmiştir. Organizmalar haftada iki kere değiştirilen ve içerisine radyoaktif madde ilave edilen deniz suyunda denge durumuna gelinceye kadar bekletilmiştir. Deney sırasında, yumuşakçalar yaklaşık 30 dakika temiz deniz suyuna transfer edilmiş ve sağlık şartlarını sağlayabilmek için düzenli bir şekilde P. tricornutum ile beslenmiştir. X111 Midye ve patella örnekleri, biyobirikim ve kayıp deneyleri sırasında dokularına ayrılarak yumuşak doku ve kabuklarına ait radyasyon miktarları tayin edilmiştir. Farklı dokularda keza konsantrasyon ve biyolojik yan-ömür değerleri de hesaplanmıştır. 134Cs ve 241Am radyoizotoplarının sudan biyobirikimi araştırılmıştır. 134Cs ve radyoizotopunun konsantrasyon faktörü küçük midye, büyük midye, patella ve makroalg örneklerinde araştırılmış ve sırasıyla 2.80, 2.57, 2.00 ve 2.00 olarak bulunmuştur. Aynı zamanda yumuşak dokuda ise 134Cs radyoizotopunun konsantrasyon faktörü midyeler için 16.11 ve patella için ise 5.46 olarak bulunmuştur. Diğer taraftan, kabuk dokusunun konsantrasyon faktörü midye ve patella türü organizmanın bütün vücuduna nazaran önemli bir farklılık gösterir. Bu grupta en yüksek konsantrasyon faktörü M. galloprovincialis için bulunmuştur. Fakat 134Cs radyoizotopunun midyedeki biyobirikimi organizmaların büyüklüğüne bağlıdır. 241 Am radyoizotopunun konsantrasyon faktörleri farklı büyüklükteki midyelerde ve diğer organizmalarda 200, 150, 260 ve 1380 olarak bulunmuşlarda-. 241 Am radyoizotopuna ait konsantrasyon faktörünün midyelerin yumuşak dokusunda ve kabuk kısmında aynı ve 250 olduğu bulunmuştur. Bununla beraber 241 Am radyoizotopunun patellanın kabuk kısmında, aynı organizmanın yumuşak dokusuna göre 3 kere daha yüksek olduğu bulunmuştur. Biyobirikim periyodunun sonunda, organizmalar kontamine olmamış ve akan deniz suyuna transfer edilmiştir. Kontamine olmayan suyun akış hızı, saatte 1 /. olarak düzenlenmiştir. Radyoizotopların organizmalar tarafindan tutulması birkaç hafta devam etmiştir. Radyoizotop kaybı atılım deneylerinin başlangıcında, başlangıç radyoizotop aktivitesinin yüzdesi olarak ifade edilmiştir. Çok bileşenli biyoatılımın yumuşakçalarda (M galloprovincialis ve P. caerulea), her iki radyoizotop için de uygun olduğu söylenebilir. Standart matematiksel verilerin davranışı bileşenleri hesaplamak için kullanılmıştır. Küçük midye, büyük midye ve patellada I34Cs ve 241Am radyoizotoplarının biyoatılım hızlarının lineer olmadığı, iki bileşenli olduğu ve başlangıç bileşeninin ise hızlı olduğu bulunmuştur. Bu organizmalar için 134Cs radyoizotopunun yavaş bileşen için yan-ömür değerleri sırasıyla 46.8 gün, 46.5 gün ve 6.4 gündür. Diğer taraftan makroalg örneklerinde 134Cs radyoizotopunun biyoatüımının tek bileşenli olduğu ve biyolojik yan-ömür değeri ise 15.2 gün olarak bulunmuştur. Midyelerin yumuşak kısmında 134Cs radyoizotopunun biyoatüımının arttığı ve biyolojik yan-ömür değerinin 29.4 gün olduğu bulunmuştur. Farklı olarak, patellanın yumuşak kısmında 134Cs radyoizotopunun biyolojik yan-ömrünün aynı organizmanın bütün vücudu ile benzer olduğu tespit edilmiştir. Büyük midye, küçük midye ve patellada 241 Am radyoizotopunun bütün vücuttan olan atılımının çift bileşenli olduğu ve biyolojik yan-ömür değerinin ise organizmanın yavaş bileşeni için sırasıyla 72.2 gün, 75.3 gün ve 103,2 gün olarak bulunmuşlardır. Diğer taraftan macroalglerdeki biyoatılım hızı tek bileşenli olup ve biyolojik yan-ömür değeri ise 24.8 gündür. Midye ve patellanın yumuşak dokularındaki 241Am radyoizotopunun biyoatılım hızının aynı organizmanın bütün vücuduna nazaran daha hızlı olduğu tespit edilmiştir. Biyokinetik sonuçlan Karadeniz kıyısal çevresinde 134Cs radyoizotopunun izlenmesinde midye türlerinin ve 241Am radyoizotopunun izlenmesinde de patella türlerinin kullanımının yararlı olacağını göstermiştir. XIV Bu tez çalışmasında, organizmaların kayıp deneylerinin değerlendirilmesi için, yeni bir model uygulaması önerilmiştir. Bu "kesikli zaman modeli"dir. Bu model kullanılarak kayıp deneyleri hızlı ve kolay bir şekilde değerlendirilebilmektedir. Biyolojik arınma sabiti ( k ) ve biyolojik yan-ömür (tbi/2) bu şekilde hesaplanabilir. Biyokinetik deneyler için bu iki önemli parametre, ya klasik model ya da kesikli zaman modeli kullanılarak üç farklı organizmada hesaplanmıştır. Bu kesikli zaman modelini aynı zamanda farklı radyoizotoplar için de kullanabiliriz. Bunların karşılaştırılması, kesikli zaman modeli ve klasik model tarafından hesaplanan iki değer arasındaki hata değerlerinin hayli küçük ve kabul edilebilir olduğunu göstermektedir. Böylece, bu tez çalışmasında biyokinetik deneyler için orjinal olarak önerilen,"kesikli zaman modeli"nin uygulanması sonunda biyokinetik çalışmalar için uygun güvenilirlikte olduğu kanıtlanmıştır. Bundan başka, azalma faktörü kesikli zaman modeli için önemli bir faktördür. Azalma faktörü ( r ) l'e doğru gittiğinde organizmadaki kayıp işlemi yavaş olur ve biyolojik yan ömür uzun olur. Diğer taraftan biyolojik arınma sabiti (k) sıfıra gitmektedir. Kesikli zaman modeli ile hesaplanan azalma faktörü ( r ) ile kayıp işleminin kalitesi belirlenebilmektedir. Ayrıca, kayıp deneyi azalma faktörü ( r ) 1 'e doğru gittiği zaman durdurulabilir. Böylece kayıp deneyinin uygun güvenirlilikle ve hızlı bir şekilde değerlendirilebileceği bu tez çalışmasıyla mukayeseli irdelemelerle gösterilmiş olmaktadır.
-
ÖgeCs-137 radyoizotopunun farklı yağış ve farklı toprak cinsleri için düşey ilerleyişinin lizimetrik incelenmesi yeni bir çözüm önerisi ve Chernobyl kazasına uygulama(Enerji Enstitüsü, 2000) Varinlioğlu, Ahmet ; Tuğrul, A. Beril ; 98132 ; Nükleer Araştırmalar ; Nuclear StudiesBu doktora tez çalışması ile amaçlanan toprakta suyun düşey ilerleyişinin incelenmesi için izleyici olarak, sezyum-137 radyoizotopu kullanılarak radyoaktif izleme tekiği ile çalışılmıştır. Deneylerde; killi, tınlı ve kumlu olmak üzere üç farklı toprak cinsi ve ülkemiz ve özellikle Karadeniz bölgesi için söz konusu olan yüksek, orta ve az yağış rejimini temsil eden üç farklı yağış rejimi ile çalışılmıştır. Deneysel çalışmalar, lizimetrik deney koşulları içinde yapılmıştır. Böylelikle, yapılan deneysel çalışmalar, uygulama biçimi ve uygulama kombinasyonu ile deneysel orijinalite içerecek şekilde gerçeklenmiştir. Ayrıca, nem izleme tekniğindende yararlanılmıştır Deneyler sonucunda, farklı toprak cinsleri ile elde edilen sonuçlar, her yağış rejiminde; daima kum, tın ve kil sıralamasında olduğu görülmüştür. Yağış rejimlerine göre deney sonuçlan incelendiğinde; her toprak cinsi için elde edilen bağıl aktivitenin daima yüksek yağış rejiminden düşük yağış rejimine doğru olduğu görülmektedir. Elde edilen bu sonuçlar beklenti doğrultusunda sonuçlar olup, önemli ölçüde su geçirgenliği ile ilgili olmaktadır. Deneylerimizde yüzey toprağı aktivitesi incelemesi de yapılmıştır. Yüzey aktivitesine ilişkin toprak cinsleri açısından durum, her yağış rejimi için killi toprak, tınlı toprak ve kumlu toprak sıralanması şeklindedir. Dolayısıyla, toprak cinsine bağlı olarak, toprak derinliklerine nüfuz edememe durumunda, yüzey akti vitesinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Toprak derinliklerindeki bağıl aktivite değerleri ile yüzey aktivitesi sonuçları karşılaştırıldığında sıralamanın tersine olduğu görülmektedir. Bu durum, deneylerimizin uyumluluğunu gösteren bir olgudur. Farklı yağış rejimleri için yüzey aktivitesi incelendiğinde ise; bağıl aktivite değerlerinin her toprak cinsi için daima aynı sıralama ile yüksek yağış rejiminden düşük yağış rejimine doğru olduğu görülmektedir Burada da yine toprakta ilerleme olgusuna bağlı olarak sonuç alınmıştır. Böylelikle, deney sonuçlarımızın anlamlı ve kendi içinde uyumlu olduğu söylenebilir. Deney sonuçlan, klasik olarak nitelenebilen yan-sonlu yayınım - taşınım modeli kullanılarak karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Deney şartlarımız için klasik hesaplama ile elde edilen sonuçların hepsi, deney sonuçlarımız ile uyumlu olarak bulunmuştur. Deney sonuçlan ile klasik hesaplama sonuçlarının uyumu görülmekle beraber, klasik hesaplama sonuçlarının, deney sonuçlarına göre önemli farklılıklar gösterdiği gözlenmiştir. Toprakta düşey ilerleme, deneyde klasik hesaplamaya göre daha yavaş olmaktadır. Bu farklılığın ise, klasik hesaplamada Darcy hızı olarak alınan hızın ideal bir hız olduğu ve toprağın cinsine ve durumuna göre gerçek hız değerinin farklılaşabildiğinden kaynaklandığı söylenebilir. xiv Önemli olduğu düşünülen deney ile klasik hesaplama arasındaki farklılıkların giderilmesi amacıyla, bu doktora tezinin orijinalitesi içinde yan-sonlu yayınım - taşınım modeli için yeni bir çözüm önerisi getirilmiştir. Bu öngörüde, suyun toprak içinde düşey olarak gerçek ilerlemesi için Darcy hızı ile suyun toprağın içinde ideal şartlarda alacağı yoldan, göçme katsayısının Darcy hızına oranı kadar bir yavaşlatma etkisi göz önüne alınmaktadır. Yeni çözüm önerisi ile yapılan hesaplamalarla deney şartlarımıza uyan sonuçlar bulunmuştur. Farklı toprak çeşitleri için ve her yağış rejimi için yeni çözüm önerisiyle elde edilen sonuçların deneylerimizle uyumlu ve aynı sıralamayla olduğu görülmüştür. Keza, farklı yağış rejimleri için her toprak cinsi için yeni çözüm önerisiyle elde edilen sonuçların da deneylerimizle uyumlu ve aynı sıralamada olduğu tespit edilmiştir. Böylelikle, yeni çözüm önerisiyle elde edilen sonuçların klasik hesaplamayla elde edilenler gibi deneylere uyumlu olduğu görülmüştür. Deney sonuçlan, klasik hesaplama ve yeni çözüm önerisi ile elde edilen sonuçlar karşılaştırıldığında, yeni çözüm önerisi sonuçlarının deney sonuçlarına daha uyumlu olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, bu doktora tezinin bir orijinalitesi olan yeni çözüm önerisinin, klasik hesaplamaya göre gerçeğe daha uyumlu olduğu söylenebilir. Bununla da yetinilmemiş ve bu konuda en bilinen gerçek hal için uygulama yoluna gidilmiştir. Bu hal de, 26 Nisan 1986 yılında Ukrayna'da meydana gelen Chernobyl nükleer reaktör kazası sonuçlandır. Chernobyl nükleer reaktör kazası sonrası ülkemizin Karadeniz bölgesi için alınan örnek sayımlarından hareketle Karadeniz bölgesinin farklı yöreleri için alınmış ölçüm değerleri, klasik hesaplama sonuçlan ve yeni çözüm önerisi ile elde edilen sonuçlarla karşılaştırmah olarak sınanmıştır. Yapılan karşılaştırmalar, yeni çözüm önerisinin, klasik hesaplamaya göre gerçeğe daha uyumlu olduğunu göstermiştir. Klasik hesaplama sonuçlarının hatası % 50 dolayında iken, yeni çözüm önerisi ile elde edilen sonuçlar genellikle gerçeğe % 15 'in altında bir hatayla yakınsamaktadır. Bu durum, Chernobyl nükleer reaktör kazası sonrası ölçümleri alınan, farklı yöreler için benzer şekilde görülmüştür. Bu durum, bu doktora tezi orijinalitesi olan yeni çözüm önerisinin güvenilirliğinin en iyi kanıtı olmuştur. Öz olarak söylemek gerekirse; seçilen toprak cinsleri ve yağış rejimleriyle orijinal olan ve lizimetrik uygulamasıyla da orijinallik içeren bu doktora tezi deneylerinin sonuçlarının, klasik hesaplamayla ulaşılan sonuçlara uyumu görülmekten ayn olarak, tümüyle bu doktora tezinin orijinalitesi olan toprakta düşey ilerleyişe ilişkin yan-sonlu yayınım - taşınım modeline getirilen yeni çözüm önerisinin deneylere olan uyumu gösterildikten sonra, gerçeğe uygulama olan Chernobyl nükleer kazası sonuçlarına da uygulanmış ve gerçeğe % 15 'in altında bir uyumla yakınsadığı gösterilerek, uygunluğu ve güvenilirliği kanıtlanmıştır.
-
ÖgeFarklı camların radyasyon karşısındaki davranışlarının incelenmesi, dozimetrik amaçlı kullanımlarının değerlendirilmesi ve yeni bir korelasyon(Enerji Enstitüsü, 2002) Baydoğan, Nilgün Doğan ; Tuğrul, A. Beril ; 126657 ; Nükleer Araştırmalar ; Nuclear StudiesCam, farklı amaçlar için yaygın kullanılan bir mühendislik malzemesidir. Günümüzde farklı cam türleri arasında en yaygın kullanılanlar soda-kireç-silika camlarıdır. Ayrıca, kurşun-alkali-silika ve borosilikat camlar ile baryum ve bor taşıyan özel optik camlar da nispeten geniş kullanıma sahiptir. Farklı cam türlerinin radyasyon karşısındaki davranışı genel olarak bir benzerlik göstermekle birlikte, kullanılan radyasyonun tipi ve enerjisi ile cam yapısında bulunan asal ve tali elementler bu davranışı önemli ölçüde etkileyen unsurlardır. Bu çalışmada farklı radyasyon tipleri karşısındaki davranışlarını incelemek amacıyla Topkapı Şişecam Fabrikası 'ndan temin edilen ve kimyasal bileşimleri X-Işım Floresans Tekniği (XRF) ile belirlenen, soda-kireç-silika, kurşun-alkali-silika, ve borosilikat camlar ile baryumlu camlar kullanılmıştır. Söz konusu farklı radyasyon tipleri, camlara nüfuziyeti oldukça önemli olan gama ve beta ışınlan ile, nötronlar ve karışık radyasyon dozlarıdır. Gama ve Beta ışını kaynağı olarak sırasıyla, Co-60 radyoizotopu ve Sr-90 radyoizotopu kullanılmıştır. Nötron kaynağı olarak İ.T.Ü. TRIGA Mark-II Eğitim ve Araştırma Reaktörü'nün Teğetsel Işınlama Tüpü, Merkezi Işınlama Kanalı ise karışık radyasyon kaynağı olarak kullanılmıştır. Yapılan deneysel çalışmalarla camların radyasyon karşısında renk değiştirdiği ve bu renk değiştirmenin alınan radyasyon dozu miktarı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Bu ilişki spektrofotometrik olarak incelenmiş ve farklı camlar için karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen deneysel veriler ışığında, camların dozimetrik amaçlı kullanılabileceğine ilişkin çalışmalar yapılmış ve ışınlanmış camlardaki renk değişimini ifade eden spektrofotometrik veriler ile camın soğurduğu doz arasında matematiksel bir korelasyon kurulmuştur.
-
ÖgeKritik organ doz tayini ve absorblanmış doz için yeni geometri faktörün saptanması(Enerji Enstitüsü, 1999) Yaşar, Doğan ; Tuğrul, A. Beril ; 83137 ; Nükleer Araştırmalar ; Nuclear StudiesBu çalışmanın esas amacı, nükleer tip uygulamaları ve dozimetrik değerlendirmeler açısından önemli olan kritik organ için absorblanmış dozun deneysel olarak ölçümlenerek belirlenmesi ve teorik olarak hesaplanması ve değerlendirilmesidir. Genetik ve somatik etkilenme açısından en fazla etkilenme gösteren organlar olarak tanımlanan kritik organ esas itibariyle kemik iliği veya üreme organları nitelenmektedir. Bu çalışmada erkek üreme organı genetik ve somatik etkilenme açısından oldukça hassas olması keza tek ve belirli bir hacimde olması nedeniyle de "kritik organ" olarak seçilmiştir. Nükleer tıp uygulamaları çerçevesinde farklı organlar için sintigrafik çalışmalar yapılmaktadır. Bu organlar arasında karaciğer, dalak, böbrek, akciğerler, kemik, tiroid, ve lenf bezi sayılabilir. Bu organlar arasında karaciğer ve dalak her ikisi de karın boşluğunda yer almaktadır ve erkek üreme organı olan kritik organa yalan bulunmaktadır. Karaciğer ve dalak sintigrafik uygulamalarda kaynak organ durumuna gelmeleri halinde kritik organ için risk oluşturabilecekleri düşünülmüştür. Nükleer tıp alanında teşhis ve tedavide, kısa yan ömre sahip, partiküler radyasyon içermeyen ve yüksek enerjiye sahip olmaması nedeniyle Tc-99m radyoizotopu yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Bu çalışmada nükleer tıptaki sintigrafik uygulamalarda yaygın kullanımı nedeniyle Tc-99m deneysel izotop olarak seçilmiştir. Deneylerimiz süresince kullanılan aktivite miktarları, genellikle nükleer tıpta uygulanan 111 MBq (3 mCi), 148 MBq (4 mCi), 185 MBq (5 mCi) ve 222 MBq (6 mCi) aktivite düzeylerinde uygulanması kararlaştırılmıştır. Deneylerde, dozimetrik deneysel çalışmalar için geüştirilmiş "Rando fantom" ile çalışılması tercih edilmiştir. Fantom; "standart insan" ölçülerinde ve 0.985 g/cm3 yoğunluğa sahiptir. Fantom, 2.5 cm kalınlığa sahip 35 dilimden oluşmuş, 7.3 efektif atom numaralı, doku eşdeğeri malzemeden imal edilmiş bir erkek fantom olarak üretilmiştir. Araştırmamızda deneysel şartlar ve aktivite seviyeleri göz önüne alınarak kritik organ dozu saptamak için Termolüminesans Dozimetreler (TLD) tercih edilmiştir. TLD 1er radyasyon korunmasında ve absorblanmış doz ölçümünde yaygın bir şekilde kullanılan bir detektördür. Kritik organ geometrisinde ve çalışılan aktivitede yüksek verimle xvi ölçüm TLD fle uygun olacağı düşünülerek, bu tip dedektörler deneylerde esas itibariyle kullanılmıştır. Düşük doz ölçümlerinde diğer termolüminesans dozimetrelerden daha hassas olması nedeniyle TLD olarak CaF2:Dy fosforu yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. TLD'ler Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi, Sekonder Standard Dozimetre Laboratuvanndaki Cs-137 standart radyoaktif kaynağı karşısında kalibrasyon amacıyla titizlikle ışınlanrnıştır. Işınlanan TLD'ler (Harshaw 2000A) TLD okuma cihazında hassas olarak okunarak değerlendirilmiştir. öncelikle, kaynak organların bulunduğu Rando Fantom dilimleri belirlenmiştir. Daha sonra kaynak organ içeren dilimlerde kaynak organın bulunduğu kütle oranları ayrı ayrı olarak saptanarak polimer zarf içerisine konulan absorbant kağıtlara belirlenen oranlarda Tc-99m aktivitesi emdirümiştir. Tc-99m aktivitesi emdirilen kağıtlar kaynak organın bulunduğu dilimler arasına yerleştirildi ve aynı zamanda daha önce 500 °C'de 1 saat ısıtılan TLD'ler kritik organ bölgesine yerleştirilmiştir. Deneylerde TLD'ler 10'ark olarak gruplandınldı ve her grup bir yan ömür süresi içerisinde birer saat'hk periyotlarla kritik organ bölgesinden alınarak TLD okuma sisteminde okunarak değerlendirildi Bu yöntem dört farklı Tc-99m aktivite seviyesi için uygulanmıştır. Deneylerin kabaca sınanması için, G-M dedektörü ile de deneyler tekrarlanmıştır. G-M tüplerinin ölü zaman problemi ve verimlerinin düşük olması nedeniyle ölçülen dozlar TLD ile elde edilen değerlere göre düşük olmuştur. Ancak, absorblanmış doz değerlerinin farklı aktiviteler için zamana göre değişimi benzerlik göstermektedir. Bu durum TLD ile yapılan deneylerimizin güvenilir olduğunu göstermiştir. Aynı aktivitelerde MIRD metodu ve Marinelli metodu kullanılarak teorik hesaplamalar yapılmıştır. MIRD metodu nükleer tıpta organ dozu tayininde yaygın olarak kullanılmaktadır. Deneysel değerler ve teorik değerler arasında karşılaştırma yapılarak MIRD Metodu ile deneysel değerler "hayli uyumlu" olduğu görülmektedir. MIRD metodu ile hesaplanan sonuçlarla deneysel değerlere ortalama olarak % 16 hata ile yaklaşılmıştır. Buna karşın klasik geometri faktörü (Marinelli metodu) değerleri, deney değerlerinden hayli farklı olduğu ve misliyle hata verdiği gözlenmiştir. Bu nedenle absorblanmış doz değerlerinin hesaplanması için uygun geometri faktörü ile yapılabilirliği araştırılmıştır. Kritik organ için absorblanmış dozun belirlenmesi amacıyla yeni geometri faktörleri önerilmiştir. İlk olarak radyasyon ölçümlerinde sıklıkla kullanılmış olan disk-disk geometrisinin bu konuya uygulanması düşünülmüştür. Disk- disk geometrisinde merkezleri aynı dik doğru üzerinde olan bir şekildir. Gerekli hesaplamalar disk-disk geometrisi için yapılarak kritik organ için absorblanmış doz hesaplamaları yapılarak sonuçlar diğer metotlarla kıyaslanmıştır. Elde edilen sonuçlar "hayli tatminkardır". Şöyle ki; disk-disk şekil geometri faktörü uygulaması, MIRD Metoduna göre daha iyi sonuçlar vermektedir. Disk-disk şekil geometrisi ile elde edilen absorblanmış doz değerlerinin deneylere göre ortalama hataları; MIRD Metodu ile hesaplanan absorblanmış doz değerlerine göre daha düşüktür. Ortalama hata % 10'un altındadır. xvii Disk-disk geometri faktörü metodu, merkezleri aynı dik doğru üzerindeki bir model olarak geliştirilmiştir. Fakat gerçekte kaynak ve hedef organlar vücut içerisinde genellikle merkezleri aynı dik doğru üzerinde değildir. Bu model nükleer tıpta absorblanmış doz ölçümlerinde bazan hata verebilir. Böylelikle özellikle merkezleri aynı dik doğru üzerinde olmayan yeni bir geometri faktörü ile çalışılması planlanmıştır. Bu bağlamda hücresel seviyedeki etkilenme olarak bir geometri faktörü metodunun geliştirilmesi planlandı. Deneyimizde kaynak organ olarak karaciğer ve dalak, hedef organ olarak gonad seçilmişti. Böylelikle hedef organ kaynak organdan oldukça küçük boyuta sahiptir ve genetik etkiler hücresel boyutta vukuu bulduğu için hedef organ da hücre boyutunda düşünüldü. Hedef organın sonsuz küçük diferansiyel yüzey elemanı(dAı) olarak tanımlanmasını kabul ettik. Kaynak organ, merkezleri aynı dik doğru üzerinde olmayan diferansiyel yüzey elemanına (dAj) paralel yüzey disk olarak önerilmiştir. Geometri faktörü, karaciğer ve dalak kaynak organ durumunda yeni geometri pozisyonuna göre hedef organ için absorblanmış doz değerleri yeni geometri faktörüyle Marinelli formülü kullanılarak hesaplanmıştır. Yeni önerilen, bu geometri faktörü ile yapılan hesaplamalarla elde edilen sonuçlar, deney sonuçlarıyla karşılaştırıldığında birbirleriyle uyumlu oldukları görülmüştür. Önerilen geometri faktörü ile elde edilen sonuçlar, deney sonuçlarına ortalama % 5 'in altında bir hata ile yaklaşmıştır. Ayrıca, bu yeni geometri faktörü önerisi ile kritik organ için hesaplanan absoblanmış doz değerlerinin, MIRD Metodu ve disk-disk geometri faktörü ile yapılan hesaplamalarla elde edilen kritik organ için absorblanmış doz değerlerinden daha ileri seviyede, deneylerle uyum içinde olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, nükleer tıpta dozimetrik hesaplama metotları için geometri faktörünün yeni uygulamaları orijinal olarak önerildi. Bu metotlardan biri nükleer uygulama alanı için yeni ve orijinal geometri faktörü uygulamasıdır. Genetik ve somatik etki çerçevesinde kritik organ absorblanmış doz için ortalama olarak % 10'dan daha düşük bir hata ile deney sonuçlarına ulaşılmıştır.