LEE- Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Çelik, Oğuz Cem" ile LEE- Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge19. yüzyıl tarihi demiryolu binalarında yapısal malzeme ve yapım teknolojilerinin deprem performansına etkisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-25) Küçükayan, Sena Merve ; Çelik, Oğuz Cem ; 502211513 ; Çevre Kontrolü ve Yapı TeknolojisiBu tez çalışması, Osmanlı Devleti döneminde inşa edilen tarihi demiryolu hatları ve demiryolu yapılarını, yapısal ve mimari özellikleri ile birlikte deprem performanslarını içermektedir. İlk olarak, Osmanlı'da önemli demiryolu ağları olan İzmir-Aydın, Rumeli, Anadolu, Bağdat ve Hicaz demiryolu hatları ve güzergâhları detaylıca araştırılmış ve bu güzergâhların oluşmasında göz önünde bulundurulan durumlar incelenmiştir. Demiryolu duraklarının konumu belirlenirken, stratejik önemleri, doğal kaynaklar ile ilişkisi, ekonomik katkısı, ticaretin gelişebilmesi ve şehir merkezlerine olan yakınlığı gibi durumlar etkili olmuştur. İncelenen tarihi demiryolu projeleri, devletin modernleşme ve kalkınma sürecinin bir parçası olarak başlasa da zamanla ekomomik durumlardan ötürü yabancı yatırım ve alanında uzman mimar ve mühendislerin katksısı ile gelişmiştir. İnşa edilen demiryolu hatları ile birlikte Osmanlı Devleti'nin iç ve dış ticareti gelişmiş, zamanla hatların genişlemesi ile birlikte farklı bölgeler birbirlerine bağlanmıştır. Yabancı şirketlerin katkısı ve kullanılan yapım teknikleri de demiryolu hatlarının gelişmesi sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Demiryolu yapılarında sıkça görülen, ancak günümüzde yaygın olmayan perçin teknolojisi ile birlikte çelik yapılar strüktürel açıdan incelenmiştir. Yığma, ahşap ve çelik yapı malzemeleri ile taşıyıcı ve çatı sistemleri hakında da detaylı bir şekilde inceleme yapılmıştır. Son olarak, tarihi demiryolu garlarının ve istasyonlarının zaman içerisinde yaşanan depremler sonrasında performansları analiz edilmiş ve meydana gelen hasar boyutları ele alınmıştır. Bu kapsamda, demiryolu yapılarının ciddi oranda etkilendiği iki deprem olan 10 Temmuz 1894 İstanbul depremi (~M 7.0) ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri (Mw 7.9 ve 7.8) ele alınarak farklı bölgelerde yer alan istasyon yapılarının nasıl etkilendiği detaylandırılmıştır. Yapılan analizler ile birlikte, tarihi demiryolu yapılarının gelecek kuşaklara güvenle aktarılabilmesi için kapsamlı olarak yapısal bakımdan incelenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Demiryolu yapılarının incelenmesi, bir yandan ait olduğu dönemin teknolojisini ve mühendislik başarısı ile birlikte yapıların nasıl inşa edildiğini, kullanılan malzemeleri, uygulanan tekniklerini ve dönemin koşullarını göstermektedir. Sonuç olarak bu çalışma, demiryolu yapılarınının detaylı bir şekilde incelenerek yapısal sistemlerinin anlaşılmasını ve tarihi demiryolu yapılarının korunması ve güçlendirilmesi için önemli kararların alınmasına yönelik öneriler sunmaya yöneliktir. Tarihi demiryolu yapılarının yapısal özelliklerini ve depremlere dayanıklılığını anlamak, tarihi mirasın gelecek nesillere aktarılabilmesi için önemli bir süreçtir. Çalışmanın, tarihi demiryolu yapılarının yapısal ve mimari değerini anlamak ve korunmasını isteyen uzmanlar, tarihçiler, mimarlar ve mühendisler için yol gösteren bir kaynak olması hedeflenmektedir.
-
ÖgeBambu donatılı betonarme kirişlerin düşey yükler altında göçme davranışlarının deneysel olarak incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Zambak Karakuş, Özlem ; Çelik, Oğuz Cem ; 714254 ; Çevre Kontrolü ve Yapı Teknoloji Bilim DalıBambu, özellikle tropikal ve yarı-tropikal iklim özelliklerine sahip birçok ülkede hızlı bir şekilde büyüyen ve kısa sürede olgunluğa erişen bir bitkidir. Kullanım alanları oldukça geniş olan bambu, gerek sürdürülebilir doğal bir kaynak olması, gerekse yüksek dayanım özelliklerini barındırmasından dolayı eski çağlardan beri yapı malzemesi olarak inşaat sektöründe yerini almıştır. Daha çok su kanalları, köprüler ve kırsal evlerin inşasında taşıyıcı yapı elemanı olarak tercih edilen bambunun günümüzde tümüyle bambudan üretilen strüktürleri de bulunmaktadır. Son zamanlarda içerdiği yüksek dayanım özellikleri sayesinde betonun düşük çekme dayanımını gidermek amacıyla betonda çelik donatı yerine kullanılması için çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Alternatif donatı elemanı olarak deneyleri gerçekleştirilen bambunun uygun koşullar sağlandığı durumda başarılı sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Konu ile ilgili çalışmalar hızlanmakla birlikte, bu çalışma kapsamında ele alındığı biçimde kirişlerde seçilen bazı parametrelerin incelendiği deneysel bir çalışmaya ulaşılamamıştır. Bu doğrultuda, bambu ile ilgili literatür araştırması sonucu ortaya çıkan bu çalışma, çeşitli parametreler göz önünde bulundurularak farklı tiplerde oluşturulan bambu donatı malzemesinin sürdürülebilir bina üretimi uygulamalarında kullanımına odaklanılacak deneyleri kapsamaktadır. Bu bağlamda, ilk olarak bambu donatılı betonarme kiriş numunelerinde donatı elemanı olarak kullanılacak bambu kültürlerinin (culm) öngörülen çekme dayanımlarını belirlemek amacı ile İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi, Yapı Malzemesi Laboratuvarı'nda çekme dayanım testleri gerçekleştirilmiştir.10 adet düğümsüz, 4 adet düğümlü olmak üzere toplam 14 adet çekme numunesine dayanım testi uygulanmıştır.
-
ÖgeCombined Axial Load and Bending Moment Interaction Diagrams for Steel-Concrete Composite Columns in Tall Buildings( 2019-06-14) Fidanboy, Hazal ; Çelik, Oğuz Cem ; 0000-0002-2106-1115 ; Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi
-
ÖgeDeprem bölgelerindeki prefabrike betonarme endüstri binaların yapısal sistemlerinin değerlendirilmesi ve eğimli çatı kirişleri için alternatif tasarımlar(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Koca, Selin ; Çelik, Oğuz Cem ; 845849 ; Çevre Kontrolü ve Yapı Teknoloji Bilim DalıPrefabrike betonarme elemanlar üretim tesislerinde seri olarak üretilen, inşaat alanında kaldırma araçları kullanılarak montajı yapılan ve bu aşamalara göre özel olarak tasarlanan yapı elemanlarıdır. Bu elemanlar kolon, kiriş, perde, panel, çift cidarlı panel, döşeme, duvar ve hücre elemanlar şeklinde olabilir. Prefabrike yapılar çubuk sistemler (kolon-kiriş), panel sistemler, hücre sistemler ve karma sistemler olarak sınıflandırılabilir. Türkiye'de prefabrike betonarme binalar özellikle sanayi/endüstri tesisi, ticaret merkezi, spor salonu, depo, daha az sıklıkla konut, okul, hastane ve otopark amaçlı olarak inşa edilmektedir. Üretimin seri ve kontrollü olması, ön ya da ardgerme yöntemlerinin kullanılmasına olanak sağlaması, hızlı yapım tekniği ile prefabrike binaları geleneksel yöntemlerle inşa edilmiş binalara göre pek çok bakımdan üstün kılmaktadır. Çoğunlukla tek katlı olan kolon-temel bağlantılarının ankastre, kolon-kiriş birleşimlerinin mafsallı teşkil edildiği prefabrike betonarme endüstri yapılarında çatı kirişlerinin konfigürasyonunun önemi büyüktür. Yapıların geometrisi, inşa edileceği bölgenin iklim-zemin koşulları, yapı elemanlarının üretim yeri/yöntemi vb. parametreler düşünüldüğünde bu kirişlerin farklı boyut ve tasarımlarda üretilmesi mümkündür. Kiriş biçiminin seçimi aynı zamanda tüm yapısal sistemin seçimini de büyük ölçüde etkilemektedir. Bu tez kapsamında, öncelikle dünyada farklı çatı kirişi tasarımları araştırılmıştır. Prefabrike betonarme çatı kirişlerinin tasarımında gözönünde bulundurulan hususlar değerlendirilmiş ve farklı kiriş alternatifleri üzerinden örneklendirilmiştir. Geçilmek istenen açıklık, net/faydalı kat yükseklikleri, çatı eğimi, kafes-kemer-Vierendeel tipi kirişler, kiriş gövdelerinde bırakılan boşluklar, birleşim bölgelerinin detaylandırılması, yatay ve düşey yük taşıma kapasiteleri farklı ülkelerde tasarlanmış ve üretilmiş çatı kirişleri üzerinden incelenmiştir. Hazır kalıp tekniği ve prefabrikasyon teknolojisinin sağladığı olanaklarla yeni tasarımların önü her zaman açıktır. Çalışmanın ikinci bölümünde, çatı kirişlerinin yapısal hesaplarını etkileyen yatay ve düşey yük bileşenlerine detaylıca değinilmiştir. Tüm dünyada artan enerjisi krizi ile birlikte her türden binada (sanayi, okul, konut, hastane vb.) yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı araştırılmakta, güneş enerjisi sistemleri ön plana çıkmaktadır. Mevcut binaların çatı düzeyine monte edilebilen sistemlerin binalara ve yapı elemanlarına etkisi sayısal örneklerle değerlendirilmiştir. Türkiye'de en yaygın kullanılan 4 prefabrike betonarme sistem, yapı elemanları, yapım türü, mevcut binalarda karşılaşılan sorunlar ve deprem performansı yönünden açıklanmıştır.
-
Ögeİçi beton dolu çift cidarlı çelik tüplerin (CFDST) eksenel basınç altında deneysel olarak incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-01) Yılmaz Cihan, Berika Ceren ; Çelik, Oğuz Cem ; 502171521 ; Çevre Kontrolü ve Yapı TeknolojisiKompozit yapı elemanları ve özellikle çelik–beton/betonarme kompozit kolonlar günümüzde çok katlı iskeletli yapılarda, bilinen üstün özellikleri nedeniyle, sıkça kullanılmaktadır. Kompozit yapı elemanı çelik, beton/betonarme, FRP gibi birden fazla malzemenin bir araya getirilmesiyle oluşur ve yapısal davranış özellikleri/performansları oldukça arttırılmış bir elemana dönüşürler. Çok katlı yapılar ve köprü ayaklarında kompozit kolonların kullanımı yüksek dayanım, göreceli olarak daha küçük kesit geometrileri, deprem yükleri altında üst düzey davranış, süneklik gibi üstünlükler sunmaktadır. Çelik-betonarme kompozit kolonların betonarme ve yalın çelik kolonlara göre bir çok önemli yapısal üstünlüğü bulunmaktadır. Çelik çekme kuvveti, beton/betonarme basınç yükleri altında yüksek dayanım gösteren bir yapı malzemesi iken, çelik betonarme kompozit kolonlar her iki malzemenin de yapısal özelliklerini taşıyarak daha yüksek yapısal performans sunmaktadır. Kısa bir geçmişe kadar kutu ya da boru kesitli çelik tüp kolonların gerek dayanım özelliklerinin iyileştirilmesi gerekse yangın dayanımlarının arttırılması için içleri çelik donatılı ya da donatısız olarak beton ile doldurulmaya başlanmıştır. Bu şekilde üretilen kolonlar ile ilgili olarak pek çok kuramsal ve deneysel çalışma günümüze kadar ulaşmıştır. Son zamanlarda yüksek binalarda mimari gereksinimler ve kiralanabilir alanın arttırılması hedefleri nedenleriyle kolonlarda kesit boyutlarının sınırlandırılmasına koşut olarak iç içe tüplerin kullanımı gündeme gelmiş, bu tür kolonların davranışının incelenmesi bu alanda çalışanlar için ana araştırma konularından biri olmuştur. Böylece, taşıma kapasitesindeki önemli artışların yanı sıra yangın sorununa da daha iyi bir çözüm getirilmiştir. Çift cidarlı olarak oluşturulan bu tür kolonların iç ve dış tüpler arasında kalan bölümlerinin beton ile doldurulması çoğunlukla yeterlidir. Literatürde içi beton dolu çift cidarlı çelik tüp kolonların (CFDST) eksenel basınç altındaki davranışlarını bir çok parametre kapsamında inceleyen sınırlı sayıda deneysel ve sayısal çalışmalar bulunmaktadır. Bu parametrelerden doluluk-boşluk oranının CFDST kolonların basınç dayanımına olan etkisine dair kesin bir sonuca varılamadığı görülmüştür. Lif katkıların betonun basınç dayanımını önemli derecede etkilediği bilinmesine karşın, CFDST kolonlarda lif katkılı beton kulanımını inceleyen çalışmalar sınırlı sayıdadır. Bu çalışmanın özgün yönlerinden biri de seçilen doluluk boşluk oranları ve lif katkılı beton kullanımının CFDST kolonların yapısal performansına etkisini incelemektir. CFDST'lerin eksenel basınç altındaki davranışını incelemek amacıyla basınç deneylerinde kullanılmak üzere toplam 8 adet numune güncel standartlara göre tasarlanmış, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Yapı Malzemesi Laboratuvarı'nda üretilmiş ve test edilmiştir. Tasarlanan numuneler 4 gruba ayrılmakta olup 1. grupta içi boş çift cidarlı çelik tüp numuneler (DST), 2. grupta içi referans beton dolu çift cidarlı çelik tüp numuneler (CFDST-R), 3. grupta içi polipropilen lif donatılı beton dolu çift cidarlı çelik tüp numuneler (CFDST-P) ve 4. grupta ise içi çelik tel donatılı beton dolu çift cidarlı çelik tüp numuneler (CFDST-D) bulunmaktadır. Her grupta iki adet numune yer almakta olup numunelerden birinin doluluk-boşluk oranı 0.50 diğerinin ise 0.75'tir. Tüm numuneler 300 mm yüksekliğinde ve 170 mm dış çelik tüp çapına sahiptir. Tüm numunelerde kullanılan iç ve dış çelik tüplerin kalınlıkları eşit olup 3.58 mm'dir. Test süresince şekildeğiştirme ölçerler ve yerdeğiştirme ölçerlerden veri toplanmış, elde edilen veriler ile numunelerin yük-şekildeğiştirme ve yük yerdeğiştirme eğrileri elde edilmiştir. Bu eğriler ile numunelerin akma dayanımları, maksimum yük kapasiteleri ve süneklik oranları belirlenmiş ve detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Deneylerden önce numunelerin tahmini eksenel yük taşıma kapasiteleri AISC 360-16, EN 1994-1-1, AIJ ve ÇYTHYE-2016 yönetmeliklerinde yer alan bağıntılar ile hesaplanmış, deneysel veriler ile karşılaştırılmıştır. Ayrıca, numunelerin göçme modları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Doluluk-boşluk oranı ve sandviç beton türü farketmeksizin, içi beton dolu çift cidarlı çelik tüp (CFDST) numunelerin içi boş çift cidarlı çelik tüp (DST) numunelere göre, çok daha yüksek düşey basınç dayanımına sahip olduğu ve daha sünek davranış sergilediği görülmüştür. Çelik tüplerin arasına dökülen sandviç beton, çift cidarlı çelik tüplerin eksenel basınç dayanımını (%35~85.5) ve süneklik oranını (%306~333) önemli ölçüde arttırmaktadır. Ayrıca, doluluk-boşluk oranındaki artışın, çelik tüp enkesit alanının artmasına bağlı olarak, içi boş çift cidarlı çelik tüp (DST) numunelerin eksenel basınç dayanımını %26.9 oranında ve sünekliğini %19.2 oranında arttırdığı görülmektedir. Buna karşın, beton enkesit alanının azalmasına bağlı olarak beton karışımı lifli ya da lifsiz farketmeksizin, doluluk-boşluk oranındaki artışın tüm içi beton dolu çift cidarlı çelik tüp (CFDST) numunelerin eksenel basınç dayanımını %1.28.9 aralığında azalttığı görülmüştür. Buna ek olarak, CFDST numunelerin genel olarak oldukça sünek davranış sergilemelerine karşın doluluk-boşluk oranındaki artışın CFDST'lerin sünekliğini olumsuz etkilediği görülmüştür. Çelik tel ve polipropilen lif donatılı betonların CFDST'lerin eksenel basınç kapasitesine olan etkisi incelendiğinde doluluk-boşluk oranı ile doğrudan ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Doluluk-boşluk oranı 0.75 olan numunelerde çelik tel ve polipropilen lif donatılı beton kullanımının CFDST'lerin eksenel basınç dayanımına önemli bir etkisinin olmadığı, buna karşın, doluluk-boşluk oranı 0.50 olan numunelerde çelik tel ve polipropilen lif donatılı betonların CFDST'lerin eksenel basınç dayanımını %7.65 oranında arttırdığı görülmüştür. Lif donatılı betonun, doluluk-boşluk oranındaki artışa bağlı olarak azalan beton hacmi nedeniyle, etkisini tam olarak göstermediği düşünülmektedir. Doluluk boşluk oranı farketmeksizin, polipropilen lif donatılı beton dolu numunelerin referans beton ve çelik tel donatılı beton dolu numunelere kıyasla daha sünek davranış sergiledikleri sonucuna ulaşılmıştır. Numunelerin göçme modları incelendiğinde, çelik tüplerin arası beton dolu/boş farketmeksizin, istisnasız tüm numunelerde fil ayağı şeklinde göçme (üst kısımdan itibaren ~%10h) meydana geldiği görülmüştür. DST ve CFDST numunelerin dış çelik tüplerinin burkulma modlarında farklılık görülmezken, DST numunelerin iç çelik tüplerinin dışa doğru, CFDST numunelerin iç çelik tüplerinin ise içe doğru burkulduğu görülmüştür. Bu durum, eksenel basınç etkisindeki betonun yanal genişlemesi ile iç çelik tüpte oluşturduğu basınçtan kaynaklanmaktadır. CFDST numunelerin göçme modları karşılaştırıldığında ise tüm numunelerin dış ve iç çelik tüplerinin burkulma modları aynı olmasına karşın, dış çelik tüplerde meydana gelen burkulmaların doluluk boşluk oranına bağlı olarak farklı bölgelerde yoğunlaştığı görülmüştür. Doluluk-boşluk oranı 0.75 olan CFDST'lerin dış tüplerinde meydana gelen burkulmaların genel olarak numunenin üst kısmına yakın bölgelerde (%(2030)h), doluluk-boşluk oranı 0.50 olan numunelerde ise dış tüpte meydana gelen burkulmaların genel olarak numunenin orta kısımlarında (üst kısımdan itibaren %(4060)h) yoğunlaştığı görülmüştür. Bu durumun, doluluk-boşluk oranı arttıkça artan çelik tüp enkesit alanı ile numunelerin daha rijit hale gelmesi ve iç çelik tüpün beton üzerinde oluşturduğu sınırlama etkisinin artmasıyla betonun yanal genişlemesinin kısıtlanmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Ayrıca, çelik tüpler ve betonda oluşan deformasyon/hasarların en gerçekçi biçimde anlaşılabilmesi, betonda oluşan çatlakların izlenebilmesi ve beton ile çelik arasındaki ilişkinin gözlemlenebilmesi amacıyla numuneler deney sonrası ikiye kesilmiştir. İkiye kesilen numuneler incelendiğinde, beton ve çelik tüpler arasında göçme bölgeleri (çelik tüplerin burkulduğu bölgeler) haricinde boşluk gözlenmemiş olup çelik tüpler ve betonun aderansının iyi olduğu görülmüştür. Referans beton dolu numunelere kıyasla, çelik tüplerin burkulduğu bölgelerde oluşan çelik tüpler ve beton arasındaki boşlukların lif donatılı beton dolu numunelerde daha fazla olduğu görülmüştür. Bu durum, lif donatıların basınç kuvveti etkisiyle agregaların etrafında oluşan çatlak ilerleyişini durdurması dolayısıyla betonun yanal genişlemesini sınırlandırmasından kaynaklanmaktadır. İkiye kesilen numunelerin dış çaplarındaki artış/değişim ve eksenel kısalmaları ölçülmüştür. Artan beton hacmine bağlı olarak, doluluk-boşluk oranı azaldıkça referans beton dolu DST'lerin dış çaplarında meydana gelen genişlemenin arttığı (%5.3) görülmüştür. Polipropilen lif ve çelik tel donatılı beton dolu DST'lerin dış çaplarındaki genişlemeler karşılaştırıldığında ise doluluk-boşluk oranı arttıkça numunelerin daha rijit hale geldiği ve dış çaplarındaki genişlemenin azaldığı (sırası ile %5.3 ve %3) görülmüştür. Bu durum, lif donatıların yüksek beton hacimlerinde daha etkili olması ve betonun yanal genişlemesini sınırlandırması ile açıklanabilir. Numunelerin eksenel kısalmaları karşılaştırıldığında, doluluk-boşluk oranı farketmeksizin referans beton dolu numunelerin lif donatılı beton dolu numunelere göre eksenel yük altında daha fazla deplasman yaptığı görülmektedir. Sonuç olarak, lif donatılı betonlar CFDST numunelerin rijitliğini önemli derecede arttırmaktadır. Tez aşağıdaki bölümlerden meydana gelmektedir: 1. Bölüm'de tezin amacı, motivasyon, kapsam ve yöntem açıklanmıştır. Parametreler kapsamında incelenen CFDST'ler ile ilgili daha önce yapılmış deneysel ve sayısal çalışmalar 2. Bölüm'de özetlenmiştir. 3. Bölüm numunelerin tasarım parametrelerine, malzeme özeliklerine, malzeme deneylerine, numune üretim sürecine, deney düzeneğinin hazırlanmasına, deney süresince kullanılan ölçüm/veri toplama cihazlarının konumlandırılmasına ve deneysel hazırlık sürecinin detaylarına ayrılmıştır. Eksenel basınç deneyleri süresince yapılan gözlemlere ve elde edilen veriler ile çizilen eğrilerin değerlendirilmesine 4. Bölüm'de yer verilmiştir. 5. Bölüm'de deneylerden elde edilen sonuçlar parametreler kapsamında birbirleri ve yönetmelik bağıntıları yardımıyla yapılan hesaplamalar ile karşılaştırılmıştır. 6. Bölüm'de ise çalışma kapsamında elde edilen sonuçlardan ve gelecekteki olası çalışmalar için önerilerden söz edilmektedir.
-
ÖgePost-disaster temporary housing alternatives for enhanced structural, constructional, and architectural performances(Graduate School, 2022) Shahkar,Azin ; Çelik, Oğuz Cem ; 714468 ; Environmental Control and Construction TechnologyHundreds of devastating earthquakes occur in the world every year, and as a result, temporary shelters are needed to assist people in their post-disaster lives. By research done on existing temporary post-earthquake houses around the world, it has been determined that there are deficiencies in terms of structural, architectural, and constructional features in these houses. This study aims to develop an alternative type of post-disaster residential units depending on occupants' different dwelling needs by evaluating existing post-disaster houses' physical, architectural, structural, and constructional criteria. While there are several solutions such as fast-assembly and post-disaster shelters, the missing piece is an omni-efficient design that can adapt to occupant demands from both physical and psychological perspectives and can be turned into a permanent habitation as time passes. This study is dedicated to filling in this gap. After studying the most catastrophic earthquakes that have occurred throughout the world, the first chapter estimates that more than one thousand post-disaster housings will be required in Iran and Turkey in future, based on earthquake scenarios that may occur. The temporary earthquake houses that need to be built should be examined in suitable solution models, including safety, energy efficiency, and offering an optimal level of living comfort, among other factors. In the second chapter, the most destructive earthquakes with a magnitude of Mw=5.0 or higher, which occurred in Iran and Turkey between 1999 and 2012, are discussed. This chapter discusses and explains the most prevalent kind of post-disaster housing offered by the government to the homeless in Iran (tent) and its long-term issues for the residents. The third chapter provides a detailed description of the various forms of post-disaster housing (emergency shelter, temporary shelter, temporary housing, and permanent housing). However, the focus of this research is on the design and construction of temporary housing that can be turned into permanent dwellings for people over time. The fourth chapter explains the challenges that prefabricated houses may have in usage and some examples of post-disaster prefabricated dwellings. The study of these houses is based on structural and physical features, different types of layouts, various localities, and the countries in which they were built. The primary goal of inspecting these houses is to investigate and evaluate structural, user expectations, physical, and constructional criteria for the case studies to determine the best structure, construction, foundation, and plan shape by studying and comparing samples. In the fifth chapter, the calculation of the minimum area of the living room and bedroom and each portion's micro-spaces and surface area are discussed according to the Iranian building code. Three designs are offered, each suited for 2, 4, and 6 people, with structural and constructional details sketched and developed for each type. Temporary earthquake housing enhances people's comfort and social psychology by providing secure and readily available dwellings while also contributing directly to the country's economy. Chapter six is devoted to the conclusion obtained from this work. Also, some recommendation for potential future work are given. Proposed houses should provide a safe, secure, and comfortable interior atmosphere that gives the inhabitants a sense of home. So, individuals can continue their daily activities like going to work or attending school. Furthermore, as life gets back to normal, and these houses are no longer needed in the region, they can be easily disassembled and transferred to some other place and assembled again without causing any structural and physical damage to their components.