FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Mimarlık Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Araştırma Konuları:
-Geç Dönem Osmanlı Mimarlığı
-Bizans Mimarlığı
-Modern Batı Mimarlığı
-Klasik Dönem Osmanlı Mimarlığı
-Antik Mimarlık
-Kent Tarihi
-Selçuklu Mimarlığı
-Beylikler Dönemi Mimarlığı
-İslam Mimarlığı
Gözat
Yazar "Arifoğlu, Rıdvan" ile FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeMimarlık yapıtı ve sanat yapıtı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Arifoğlu, Rıdvan ; Akın, Günkut ; 101089 ; Mimarlık TarihiMimarlık yapıtını sanat yapıtı olarak kabul edip etmeyeceğimiz, kabul ediyorsak da neyin sanat yapıtı olduğu konusundaki ikilemler bizi yeni bir kavramsal irdelemeye zorlamaktadır. Bu irdeleme, kavramlarını daha çok şiirin de sorunu olan alanlardan almaktadır. Bu alanların sınırlarının belirlenmesi, kavramların birbiriyle olan akrabalık dereceleri çok kesin hatlarla verilmemiştir. Bu akrabalıkların her sanat / mimarlık yapıtı araştırmasında değişebileceği kabulünden yola çıkılmıştır. Sanat yapıtının çağımızdaki durumunun ne olduğu konusundaki yorumlar, özellikle Umberto Eco'nun konumlandırmaları, bizi sanat yapıtının ne olduğu konusunda kesin yargılara varmadan önce uyarır niteliktedir. Bu uyanlar, yalnızca estetiğin ve dilbilimin kavramlarıyla yola çıkılamayacağım bize duyurmaktadır. Eco bize sanat yapıtı kavramından adeta uzaklaşmamız gerektiğini, kavramları kullanmadan önce sanat yapıtı diye ortaya konan şeyin aslında bir ideal, bir oluşum olduğunu söylemektedir. Açık sanat yapıtı öyle bir oluşumdur ki, bu oluşum kavramların potansiyel birşeyin üzerinde denenmesiyle bulunmakta, bulunamasa da sezgisel bir bilgi olarak önümüze gelmektedir. Kavramlarla o şeyi deneye deneye sanat yapıtı düzeyine çıkarabiliriz ya da çıkaramayız. O şeyde bir potansiyel yoksa zaten kavramlar yorumlamada birbirinin içine geçmede isteksiz davranacak, daha çok bağımsız birer parça olarak kalacaklardır. Bu parçalar arasındaki mantık yerli yerine oturtulursa yapıt, sanat yapıtı değerinden uzaklaşmış olacaktır. Sanat yapıtının kökeniyle ilgili Heidegger'in araştırmaları bize yapıtın potansiyeliyle ilgili bir ipucu verecekten Seyrek bulunan şey ile sanat yapıtı arasındaki yolda giderek yorumun bizi öznel sapmalara kaydırmaması için köken olarak yapıtın nerden gelip sanat gibi bir oluşuma kendini nasıl bıraktığıyla ilgili, özellikle alegori ve simge kavramları ele alınmıştır. Potansiyel yapıtın imgenin hangi türünü ne oranda barındırdığı ilk başta bizi önemli bir ikileme götürebilir, çünkü yapıt, bizim algılayamayacağımız ölçüde geniş bir çağrışımla imgesini kurmuş olabilir, hatta tek bir imge olarak da ayakta durabilir. İmge bundan dolayı yapıt içindeki (söz) sanatlar(ı) ve oyunlarla bir bütün olarak, bunlarla ilişki içinde düşünülmelidir. İmgenin tek başına yapıtı boğduğu varsayılamaz, ayrıca yapıtı boğmakla da Enis Batur'un ortaya koyduğu şekilde şiire (sanat yapıtına) gidilebilir. Sorun inandırıcılıktır. Öyle bir yapıt olur ki bize boğulurken bazı sırları açıklar ve biz bunların heyecanıyla ölmüş bir yapıtı (belki de sanatın kendisi olarak) sanat yapıtına yeğleriz. Bu, bir şairin şiiri ciddiye almadığını (Can Yücel), şiiri sevmediğini (Melih Cevdet Anday), şair bile olmadığını (Ece Ayhan) söylerken ki inandırıcılığa, bize yüklediği heyecana benzetilebilir: 20. Yüzyılın sanat ortamı böyle sözleri kolay kolay kabul edecek durumda değildir, çünkü bilinç kendini, böyle sözlerin çok sanatçı tarafından söylenmesiyle eskitmiştir. Bunları söylemek, inandırıcı olabilmek için bir "katİa'*yı şart koşar. Örneğin bu üç. şair bu sözleri altmışlı yaşlarında söylemişler ve inandırıcı olabilmişlerdir. Yapıt VI boğulsun ya da boğulmasın, imgenin yapıtı dönüştürmedeki rolünün ne olduğu üzerinde daha fazla durulmalıdır. İmgenin yapıtın bütünü ve sanatçının tavrıyla ilişkisi daha sağlam temellerde sorgulanmalıdır. Mimarlık yapıtında mekan oluşturmada imgenin rolü irdelenirken, şiirde çarpıcı imgelerin altına ve üstüne yazılan dizelerle şiiri "yapamayacağı", ya da hiçbir imge patlaması yok diye yapıtı mimarlık ve sanat yapıtı olarak kabul etmemenin tehlikeli olduğu düşüncesinden yola çıkılmıştır. İmgeye, özellikle çok kullanılan bazı söz sanatları da eklenmiştir. Söz sanatları dökümü verilirken, bunların içinden gerekenler yorumda kullanılabilir, çünkü her yapıtta farklı sanatlar ortaya çıkabilir. Bunların hiçbiri kullanılmadan yapıtın yalnızca edası - varsa - üzerinde durulabilir. Yapıtın hangi öğelerle mutlaklığı iddia ettiği, reddettiği, ya da gerçekten mutlak bir yapı olup sustuğu olgusu önemlidir. Susan yapıtın üzerine ne söyleyeceğiz? Mutlaklığın iddia edilebilecek bir şey olup olmadığıyla ilgili kaygan tartışma zemini bizi mimarlık yapıtını araştırmada nereye götürebileceği, yine yapıtın potansiyeline bağlıdır. İddianın nasıl gerçekleştiği, yapıtın yaptırımcı dilinin nasıl örtbas edildiği, kendini nasıl yumuşattığı da ayrıca önemlidir. Mutlak'm önünde nasıl oluyor da konuşabiliyoruz? Bu soruya verilebilecek yanıtta dilin yardımı gerekmektedir. Kapı çalındığında sesini bildiğimiz bir tanıdığın "Kim o?" diye sorduğumuzda "ben'im.." demesi gibi bir susku sınırı oluşmaktadır. Buradaki "ben" kimdir? Mimarlık yapıtını yorumlamada tek yapılan aslında bu soruyu yanıtlamaktır.