FBE- Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Yazar "Ansal, Atilla M." ile FBE- Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeDeprem etkisindeki şevlerde stabilitenin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Siyahi, Bilge Gökmirza ; Ansal, Atilla M. ; Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği ; Soil Mechanics and Geotechnical EngineeringBu çalışmada doğal veya insan eliyle oluşturulmuş şevlerde stabilite incelenmektedir, özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde oluşturulacak şevlerde olası deprem büyüklüklerine göre stabilite analizleri yapmak, doğal şevlerde ise gene bu büyüklüklere göre şevin stabilitesi hakkında karar vermek çoğu zaman gerekli olmaktadır. Depremin zeminin yapısında meydana getirdiği kayma mukavemetindeki azalmalar ve çözülmeler stabilite analizlerinde göz önüne alınmamaktadır. Bu çalışmada, depremin neden olduğu tekrarlı kayma gerilmeleri etkisi altında zemin şevlerinin stabilite analizi için bir yöntem önerilmektedir. Olası deprem büyüklükleri önce deprem ivmesi şeklinde daha sonra deprem manyitüdü ve faya uzaklıklar şeklinde ele alınmıştır. Önerilen bu şev stabilite analiz yöntemi ile daha önce bir deprem sırasında heyelan görülen bölgeler için şev kaymalarına göre mikrobölgeleme yapılmış, gerçekte de bu yöntemle şev kaymasına göre riskli gruba giren bölgeler heyelanların olduğu bölgeler olmuştur. Stabilite yönteminin bir mikrobölgeleme yöntemi olarak da uygulanabileceği görülmüştür. Depremler sırasında etkiyen tekrarlı kayma gerilmelerinin zeminin yapısında meydana getirdiği kayma mukavemeti azalmalarının mekanizması incelenmiş, çeşitli azalma nedenleri de araştırılarak, bilgisayar programları ile bu azalmalar deprem büyüklüklerine, zemin ve şev özelliklerine göre modellenmiştir. Modellenen bu azalmalar önerilen şev stabilite analizinde hesaba katılmıştır. Bu azalmaların güvenlik hesaplarını da nasıl etkilediği araştırılmış ve bununla ilgili, deprem manyitüdüne, faya uzaklıklara, zeminin mukavemetine bağlı stabilite grafikleri hazırlanmıştır. Şev stabilite analizlerinde çok kullanılan, dilim yöntemlerinden Bishop ve Janbu yöntemlerine depremin neden olduğu mukavemet azalmaları da ilave edilmiştir. Çalışmada önerilen yöntem ile Bishop ve Janbu yöntemlerinin belli şev kesitleri için karşılaştırmaları yapılmış ve yöntemin diğer yöntemlere yakın sonuçlar verdiği gözlenmiştir.
-
ÖgeGeoteknik özelliklerin belirlenmesinde sismik ve penetrasyon deneylerinin karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) İyisan, Recep ; Ansal, Atilla M. ; Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği ; Soil Mechanics and Geotechnical EngineeringGeoteknik Mühendisliğinde zemin kesitinde yer alan tabakaların mühendislik özellikleri laboratuvarda ve arazide yapılan deneyler yardımı ile belirlenebilmektedir. Laboratuvar yöntemleri elastik ve elastik olmayan davranışların incelenmesinde ve gerilme, boşluk oranı, malzeme sönümü ve deformasyon ilişkilerinin incelenmesinde parametrik çalışmalar yapılmasına imkan tanımaktadır. Ancak bu deneylerde elde edilen sonuçlar kullanılan zemin numunelerinin özelliklerine bağlı kalmaktadır. Zemin numuneleri ise örselenmenin etkisindedir ve alındıkları tabakanın küçük bir bölgesini temsil etmektedir. İlgilenilen derinlik boyunca tabaka özelliklerinin belirlenmesinde çok sayıda deney numunesine gerek duyulmaktadır. Zemin dinamik özelliklerinin yerinde yapılan deneyler ile bulunmasına olanak sağlayan Karşıt Kuyu ve Aşağı Kuyu gibi sismik yöntemler doğal koşullarda arazi parçasının daha geniş bölümünde uygulanabilmekte ve sonuçları tüm tabaka için geçerli olmaktadır. Yapay olarak üretilen sismik dalgaların belli mesafelerde gözlenmesini içeren bu yöntemler ile ölçülen hızlara bağlı olarak zemin özellikleri kolayca bulunabilmektedir. Diğer arazi deneyleri ve laboratuvar yöntemleri ile karşılaştırıldığında bu deney teknikleri önemli üstünlüklere sahiptir. Arazide dinamik zemin özelliklerinin sismik yöntemler yardımı ile belirlenmesi amacıyla Karşıt Kuyu ve Aşağı Kuyu sismik deney sisteminin kurulması, kurulan bu sistem ile seçilen çeşitli sahalarda arazi uygulamalarının gerçekleştirilmesi ve ölçülen sismik dalga hızlarının, arazi penetrasyon deneyleri ile ilişkisi incelenip aralarında korelasyon bağıntıların geliştirilmesi bu çalışmanın amacını teşkil etmektedir. Bu amaç doğrultusunda, oluşturulan bilgisayar destekli sismik deney düzeni ile üç ayrı sahada arazi uygulamaları yapılmış ve zemin kesitinde yer alan tabakaların hız profilleri elde edilmiştir. Bu sonuçlar, sondajlarda alınan numuneler üzerinde yapılan sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Ayrıca zeminler için önemli bir özellik olan sönüm ölçümleri de gerçekleştirilmiştir. Sismik dalga hızları ile arazi penetrasyon deneyleri arasındaki ilişki incelenirken, SPT-N darbe sayısı, CPT-qc uç mukavemeti ve Dinamik sonda darbe sayısı değişken olarak alınmıştır. SPT-N sayılarının derinlik düzeltilmesi yapılmış değerleri de bir değişken olarak alınmış ve pratik amaçlar için belli bir güvenlik içinde kullanılabilir amprik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu incelemelerde zemin tipi, derinlik ve efektif düşey gerilmenin etkisi de incelenmiş, kayma ve basınç dalgası hızını bu değişkenler cinsinden tahmin için çeşitli bağıntılar sunulmuştur. Arazide uygulanan SPT, CPT ve DS deney sonuçları arasında da korelasyon bağıntıları geliştirilmiştir.
-
ÖgeKum Davranışının Mikromekanizmaya Dayalı Olarak Endokronik Teori Kapsamında Modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Sezen, Atila ; Ansal, Atilla M. ; Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği ; GeotechnicsZemin davranışının modellenmesinde kullanılan gözlemlenebilir makroskopik değişkenlerin aslen mikro ölçekte gerçekleşen sürecin bir dışavurumu olduğu düşünüldüğünde, zeminlerin mikroskopik değişkenlerinin ve şekil değiştirmenin mikro mekanizmasının incelenmesi, modelleme konusunda daha doğru yaklaşımlara yol açacaktır. Ancak, mikroskopik değişkelerin ve bunların şekil değişimi ile birlikte değişimlerinin belirlenmesi ve tanecikli ortama ait bu değişkenlerle sürekli ortam arasındaki bağlantının sade ve basit bir şekilde kurulması oldukça önemli bir sorundur. Bu noktada, mikroskopik sürece ait içsel durum değişkenlerine dayalı ve sürekli ortamda tanımlanabilen bünye ifadelerine olanak vermesinden dolayı, endokronik teorinin gündeme getirilmesi oldukça anlamlı hale gelmektedir Bu çalışmada, zeminlerin mikro-mekanizmasının orijinal bir izahı yapılmış ve bu perspektifle farklı deney koşulları ve gerilme izleri altında gerek statik gerekse de çevrimsel yüklemeye tabi tutulan kumların davranışı açıklanarak, kumların drenajlı üç eksenli basınç davranışları endokronik teori kapsamında modellenmiş ve önerilen bünye ifadelerinin öngörü kapasitesi deneysel verilerle karşılaştırılmıştır.
-
ÖgeYatay yükler etkisindeki büyük çaplı kazıkların davranışlarının belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Kın, Ali Süha ; Ansal, Atilla M. ; Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği ; Soil Mechanics and Geotechnical EngineeringKazıkların yatay yükler altındaki davranışlarının analizi için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Yatak katsayısı metodu, kazıkların yatay yük taşıma kapasitelerinin belirlenmesinde çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Zemine aktarılan basınçların elastik sınırlar içinde kaldığı durumlarda, lineer-elastik yatak katsayısı değerlerine ihtiyaç duyulur. Elastik sınırlar dışında, zeminin lineer olmayan davranışı ise, birbirinden bağımsız olan zemin yaylarının p-y eğrileri ile temsil edilmesi yoluyla modellenebilir. Yatak katsayısının elde edilebilmesi için, çeşitli araştırmacılar tarafından, birçok arazi ve laboratuvar teknikleri kullanılarak kolayca elde edilebilen zemin parametrelerine bağlı ampirik ve yarı ampirik bağıntılar önerilmiştir. Bu çalışmada, lineer-elastik yatay yatak katsayıları ile p-y eğrilerinin belirlenmesi amacı ile önerilen yöntemler anlatılmıştır. Yapılan araştırmalar, yatay yatak katsayısının, esas olarak, zeminin şekil değiştirme ve mukavemet özelliklerine bağlı olduğunu göstermekle birlikte kazık inşaa yöntemi, kazık yer değiştirmesinin büyüklüğü efektif düşey gerilme, zeminin rölatif sıkılığı ve kıvamı ile kazık boyutları ve eğilme rijitliği gibi çeşitli özelliklerden de etkilendiğini göstermiştir. Ayrıca, İstanbul Yeni Galata Köprüsü projesi kapsamında imal edilen 0 2000 mm çapında, 20 mm et kalınlığında ve maksimum 80 mt. boyundaki çelik boru kazıkların çakımı, köprü ekseni boyunca çıkarılan zemin profili ve kazıklar üzerinde yapılan yatay yükleme deneyleri anlatılmıştır. Yatay yatak katsayısı belirleme yöntemlerinden bazıları Karaköy ve Eminönü Bölgelerinde üzerinde yatay yükleme deneyleri yapılmış kazıklarda uygulanmış ve sayısal çözümleme sonuçları ile deney sonuçları karşılaştırılmıştır. Yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda, kohezyonlu zeminlerde drenajsız kayma mukavemeti, cu değerleri kohezyonsuz daneli zeminlerde SPT (N) darbe sayılarından elde edilen zemin elastisite modülü, Es değerleri ile her iki zemin türü içinde presyometre deneylerinden elde edilen Em Pl ve pf parametreleri kullanılarak yapılan çözümlemeler sonucunda belirlenen kazık başı fleksibilitelerinin deney sonuçlarıyla uyum içinde olduğu görülmüştür. Hesaplanan en büyük momentler ile bunların derinliklerinin ise kazık başı fleksibilitelerine kıyasla birbirlerine çok daha yakındır. Ayrıca, tersten hesap yapılarak yatay yatak katsayısının zemin elastisite modülü Es, drenajsız kayma mukavemeti Cu ve presyometre modülü Em değerlerine bağlı olarak elde edilmesinde kullanılmak üzere çeşitli bağıntılar önerilmiştir.
-
ÖgeYerel zemin koşullarının yer hareketine etkisi üzerine bir çalışma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Özçimen, Nejat ; Ansal, Atilla M. ; 100874 ; Zemin Mekaniği ve Geoteknik MühendisliğiTürkiye'de son yıllarda yaşanan depremler bir kez daha göstermiştir ki yapısal hasar, deprem ve yapılaşma özellikleri yanında yerel zemin koşullarından da etkilenmektedir. 17 Ağustos'da Kocaeli'nde Mw=7,4 büyüklüğünde meydana gelen depremin şiddeti de yerel zemin koşulları elverişsiz zeminler üzerindeki yapılarda olumsuz biçimde yaşanmıştır. Bir depremin zemin tabakaları içerisinde ilerlerken yapılarda olan yıkıcı etkisi esas olarak yayılan dalgaların genliklerindeki artımdan kaynaklanmaktadır. Zemin büyütmesi denilen bu olayın yanında aynı şekilde noktadan noktaya değişiklik gösterebilen zeminin hakim peryodu da meydana gelebilecek hasarda etkili olabilmektedir. Zemin tabakalarının deprem anındaki sismik davranışlarını belirlemek için arazi ve laboratuvar deneyleri oldukça faydalı bilgiler içermektedir. Bununla birlikte mikrotremor ölçümleri de gün geçtikçe zamandan kazandırmasından ve ekonomik avantajlarından dolayı daha da yaygınlaşmaktadır. Bu çalışmada bir inceleme sahasında SPT, CPT ve bunlara ek olarak yapılan laboratuvar deneylerinin sonuçlan ile arazide sismik deneyler ve mikrotremor ölçümleri yapılmış, veriler arasında korelasyon bağıntıları geliştirilmiştir. Mikrotremor kayıtlarının alındığı noktalarda daha önceden yapılmış SPT deneyleri sonucundaki darbe sayıları ve numuneler üzerindeki laboratuvar deneylerinden elde edilen su muhtevası, plastisite indisi ve zemin sınıflan ışığında eldeki bazı bağıntılardan sismik davranışta çok önemli bir parametre olan kayma dalgası hızına geçilmiş, bunlar yine bazı formüllerle büyütmelere dönüştürülmüştür. Benzer olarak CPT deneylerinden bulunan uç direnci, sürtünme ve boşluk suyu basmcı gibi parametrelerle mikrotremor büyütmeleri ve hakim peryotlan arasında bağıntılar geliştirilmiştir. Aynca 3 kuyuda kullanışlı bir sismik yöntem olan kuyu içi PS- Loggjng deneyleri yapılmış, elde edilen kayma dalgası hızının tabakalar boyunca değişimi ve SPT-N sayılanndan bulunan kayma dalgası hızlan arasında ilişkiler değerlendirilmiştir. Mikrotremor kayıtlarının spektrum analizlerinde yatay hareket bileşeninin düşeye oranlanması esasına dayanan Nakamura yöntemi kullanılmıştır. Bağıntılarla bulunan büyütmelerle mikrotremorlann bu spektral oranlanndan bulunan zemin büyütmeleri ile ilişkiler aranmış, bağıntılan etkileyen olası faktörlerin üzerinde durulmuştur. Bir bölge depremsel açıdan incelenirken arazi, laboratuvar ve sismik deneyler yarımda mikrotremorlann da kullanımı giderek gerekli hale gelmektedir. Mikrotremor ölçümleri Türkiye'de büyük oranda ihtiyaç hissedilen mikrobölgeleme çalışmalarında çok cazip bir yol olmaktadır. Kayıtlannın analizlerinde bu çalışmanın da amaçladığı gibi bazı korelasyonlardan faydalanarak değerlendirme yapmak daha anlamlı görünmektedir. Analizlerin dikkatli yapılması ve yeterli sayıda kayıt alınması durumunda zemin tabakalannın dinamik davranış özelliklerinin belirlenmesinde mikrotremorlann gün geçtikçe daha kullanışlı olacağı kesindir.
-
ÖgeZeminlerin endeks ve mukavemet özelliklerinin istatistiksel analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Sezen, Atila ; Ansal, Atilla M. ; 21782 ; Zemin Mekaniği ve Geoteknik MühendisliğiBu çalışma, 1972-92 yılları arasında ÎTÜ Zemin Mekaniği Laboratuvarı «nda yapılmış olan çeşitli deneylere ait sonuçların bir veri bankası oluşturacak şekilde biraraya getirilmesini ve deney verilerinin istatistiksel anali2İni içermektedir. Çalışmanın ilk bölümünü deney sonuçlarının toplanması oluşturmaktadır. Deney verileri daha sonra alt gruplara bölünerek her grup için yapılan istatistiksel analis kapsamında zeminlerin endeks ve mukavemet öselliklerine ait istatistiksel parametreler ve olasılık dağılım fonksiyonları belirlenmiştir. Dağılım modellerinin uygunluğu Kolmogorov- Smirnov testi ile incelenmiş ve birçok semin öselligindeki değişkenliğin normal yada lognormal dağılımla açıklanabile ceği saptanmıştır. Çalışmanın son bölümünü korelasyon ve regresyon analisi oluşturmaktadır. Bu bağlamda seminlerin mukavemet öcellikleri ile endeks ösellikleri arsında korelasyon türü ilişkiler irdelenmiş ve korelasyon matrisleri belirlenmiştir. Bir sonraki aşamada, semin değişkenliğinin temel bileşenleri nin belirlenmesi için faktör analisi yapılmıştır. Son olarak, seminlerin mukavemet ösellikleri ile basit endeks öselliklerinin ilişkilendirilmesi amacıyla regresyon analisi yapılarak çeşitli regresyon eşitlikleri elde edilmiş ve bunların uygunluğu ve anlamlılığı çeşitli istatistiksel yöntemlerle belirlenmiştir.