Türkiye'de Askeri Gemi İnşa Sanayinde Sivil Tersanelerin Rolü

thumbnail.default.placeholder
Tarih
2015-06-16
Yazarlar
Aydoğan, Engin
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science and Technology
Özet
Günümüzde dünya üzerinde askeri deniz kuvveti olduğu bilinen 162 ülke bulunmaktadır. Ancak bu ülkelerin çok azı kendi savaş gemisini dizayn ve imal edebilecek teknik altyapı ve teknolojik olgunluğa sahiptir. Buna rağmen son yıllarda hızla artan bir ivme ile ülkeler artık kendi savaş gemilerini kendi milli imkânları ile inşa etmeyi istemeye ve bu hususu milli güvenliklerinin vazgeçilmez bir unsuru olarak görmeye başlamışlardır. Ülkemizdeki askeri gemi inşa sanayi incelendiğinde Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yurt dışından tedarik edilen yabancı menşeli savaş gemilerinin yurt içinde bakım ve onarım ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla askeri tersanelerin kurulduğu görülmektedir.  O yıllarda özel sektörün sahip olduğu yetkinliğin derecesi, gemi inşa yan sanayinin yetersizliği ve üniversitelerimizin gemi inşa sanayine yeterli teknik desteği sağlayamaması askeri gemi inşa faaliyetlerinin devlet eliyle ve yurt dışına bağımlı olarak yürütülmesini mecbur kılmıştır. Zaman içerisinde genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomisi güçlenmiş, özel sektörün kendine olan güveni artmış, kısıtlı bir seviyede de olsa gemi inşa yan sanayi oluşmuş ve üniversitelerimizin gemi inşa projelerine destek sağlayacak teknik alt yapıları teşkil edilmiştir. Tarihi süreç içerisinde Türk askeri gemi inşa sanayi 1960'lı yıllara kadar bakım onarım amaçlı faaliyetlere odaklanmış, bu yıllardan 1990'lara kadar ise yurt dışı dizayn ve paket malzeme tedariki ile yurt içinde imalat yoluna gidilmiştir. Müteakiben 1990-2005 yılları arasında yabancı ana yüklenici modeli ve 2005 yılından itibaren ise yerli ana yüklenici modeli ile askeri gemi inşa faaliyetlerine öncelik verilmiştir. Günümüzde artık askeri gemi inşa projelerinde kamuya ait askeri tersaneler kadar özel sektöre ait sivil tersaneler de söz sahibi olmaya başlamıştır. Öyle ki son yıllarda özel sektör tersaneleri tarafından gerçekleştirilen askeri gemi inşa projeleri, milli ihtiyaçları karşılamanında ötesindeyabancı ülke donanmalarına ihraç edilebilmektedir. Bu çalışmada Türkiye'de askeri gemi inşasında sivil tersanelerin rolü ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Bu kapsamda öncelikle Türk gemi inşa sanayinin, tarihi gelişiminin ve günümüzdeki mevcut durumunun fotoğrafı çekilmiştir. Bu aşamada literatürün yanı sıra Tuzla Özel Sektör Tersaneler bölgesinde bulunan bazı tersaneler gezilmiş ve yöneticileri ile mülakatlar yapılmıştır.  Daha sonra savaş ve ticaret gemisi tanımları üzerinde durulmuş ve bu iki platform tipinin farklılıkları irdelenmiştir. Bu bölümde ayrıca kamuya ait askeri bir tersane ile özel sektöre ait sivil bir tersanenin kuruluş organizasyonları incelenerek farklılıklar ortaya konmuştur. Müteakiben kendi askeri gemi inşa sanayini oluşturma yolunda emin adımlarla ilerleyen ülkemizde atılması gereken adımları daha doğru bir şekilde belirleyebilmek içinaskeri gemi inşa sanayine sahip gelişmiş ülke örneklerinin iyi analiz edilmesi gerektiği değerlendirilerek ABD, Çin, Japonya ve G.Kore örnekleri genel olarak incelenmiştir. Bahse konu ülkelerin yanı sıra coğrafi yakınlık ve donanma yapılarındaki benzerlikler göz önüne alındığında ülkemiz açısından daha uygun örnekler teşkil ettiği değerlendirilen Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya'ya aitaskeri ve ticari gemi inşa sanayilerinin tarihi gelişimi ilebugünkü mevcut durumları, askeri gemi tedarik zincirleri ve hâlihazırda askeri gemi inşa faaliyetleri gösteren önemli tersaneler incelenmiştir. Çalışmanın devamındaözel sektörün askeri projelerde yer alması sürecinde elde edilen avantajlar ortaya konularak ülkemizde askeri projelerde faaliyet gösteren özel sektör tersaneleri tanıtılmıştır. Bu bölümü müteakip ülkemizdeki askeri gemi tedarik süreci ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur. Ardından ülkemizde özel sektörün askeri projelerdeki yeri ve önemi, son yirmi yıllık gemi inşa verileri kullanılarak tespit edilmiş ve özel sektör tarafından üstlenilen askeri projeler ve bu projelere ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmanın son kısmında ise ulaşılan sonuçlar ve askeri gemi inşasında özel sektörün daha fazla söz sahibi olabilmesi için alınması gereken tedbirler teklif edilmiştir. Yapılan çalışma sonucunda askeri gemi inşasında ekonomiklik ile askeri etkinlik arasındaki dengenin çok hassas bir şekilde kurulmasının, ihtiyaç duyulan askeri platformların tedarik sürecinde yer alacak özel sektör tersanelerinin gemi tipi bazında sınıflandırılarak belirlenmesinin veya atanmasının, tersanelerinaskeri gemi inşasının yanı sıra ticari gemi inşasını da paralel bir şekilde yürütmelerinin,askeri gemi projelerinde ihaleyi kazanamayan firmalara da ihaleden pay verilmesinin, yalnızca milli donanmamızın ihtiyaçlarını karşılamak ile yetinmeyip mümkün olduğunca daha fazla ihracata yönelmenin uygun olacağı tespit edilmiştir.
Nowadays it is known that there are 162 countries which have naval forces around the world. However a few of them has technical infrastructure and technological capability to design and construct its own naval ships. Nevertheless at present, countries began to wishing to construct their naval ships by their national capabilities, and evaluate this wish as an undispensable element of their national security. When we scrutinize Turkish naval shipbuilding industry we find that naval shipyards have been estaplished for maintenance and repair needs of national naval combatants which originates from foreign countries. At those years naval shipbuilding activities were held by government and these activities were strictly dependent to foreign technologies. This was the reason of the private sector's perfection level, lack of sufficient qualifications of shipbuilding ancillary industries and insufficient university support to shipbuilding industry. By the time Turkish Republic's economical power has got stronger, private sector has become more self-confident, even if it is not sufficient,shipbuilding ancillary industries has established and universities have established technical infrastructure to support shipbuilding industry. In the historical process Turkish naval ship building industry focused on maintanance and repairment activities untill 1960's. From these years to 1990's Turkish naval shipyards began producing naval combatants by means of foreign design and package material procurement. Subsequently foreigner main contractor model between 1990-2005 and from 2005 to present time national main contractor model is prioritized. Nowadays civilian shipyards owned by private sector have began to be effective in naval shipbuilding projects as well as naval shipyards. And naval ships produced by civilian shipyards have began to be exported to foreigner fleets besides meeting national requirements. In this study the role of civilian shipyards in naval shipbuilding industry is scrutinized carefully. First of all, historical development and actual condition of Turkish shipbuilding industry is presented. In this phase some interviews with the directors of shipyards at "Tuzla Private Sector Shipyards Zone" have been made besides academic literature.  Next, naval and commercial ship definitions are made and differeces between these two type of platforms are brought out. In this section the organisation of naval and civilian shipyards are inspected also. Afterwards,as developed country examples, USA, China, Japan and Southern Korea shipbuilding industries were examined generally to determine the correct steps which should be followed by Turkey. Besides these countries French, German, English and İtalian naval and commercial shipbuilding industries' historical developments, actual conditions,naval ship procurement chains and actual naval shipyards were examined particularly because of these countries geographical closeness and fleet structure similarities with Turkey. Subsequently the advantages of private sector in naval projects are determined and private sector owned shipyards which participate in naval shipbuilding were introduced. After this section the naval ship procurement chain in our country has been defined particularly. Thereafter the importance of private sector in naval shipbuilding industry has analized by using 20 years long shipbuilding database. After that, naval projects undertaken by private sector are defined. At the end of the study, results were presented and precautions which should be taken to strengthen the private sector in naval shipbuilding industry have been proposed. In conclusion it is determined that; While commercial shipbuilding activities focusing on commercial profit, naval shipbuilding focuses on naval effectiveness. So a very sensitive balance between economy and naval effectiveness shoul be established. When scrutinised it is found that the developed countries have classified their shipyards according to their products such as boats, assistance ships, corvettes, frigates and submarines. So private sector shipyards in our country should be grouped according to their products such as boats, assistance ships, corvettes, frigates, big ships/LPD and submarines just like developed country examples. And also this classification of shipyards should be determined or designated by government. While making such classification it is proposed not to exceed three shipyards in a single group. It is also determined that developed countries have multi-production capabilities in their shipyards. This means that commercial and naval shipbuilding activities proceeds concurrently in the same shipyard. And also critical technology production, such as command and control system, main propolsion system, etc. is available in the same shipyards, too. So in our country shipyards should construct commercial ships parallel with naval ship construction, and also they should produce some critical technologies. Additionally it is also seen that naval shipbuilding projects are placed on contract by government under free market's commercial competition circumstances in developed countries. By this way it is purposed to render a competitive model. But also a bit amount of share is given to firms which couldn't obtain the contract to support them and not to let idle capasity in these shipyards. So in our country some share from naval shipbuilding projects should be given to shipyards which couldn't obtain the contract. Moreover developed countries have a serious amount of export rate besides meeting national fleets' needs. Because it is not seen cost-effect to generate a naval shipbuilding industry for only national fleet's requirements. So in our country naval ships which are constructed nationally should be exported to foreign countries just like developed countries. By this way, generation of a cost-effect naval shipbuilding industry shuld be proposed.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Instıtute of Science and Technology, 2015
Anahtar kelimeler
Savaş Gemisi, Gemi İnşa, Askeri Tersane, Sivil Tersane, Gölcük Tersanesi, İstanbul Tersanesi, İzmir Tersanesi, Ticaret Gemisi, Dizayn Gereksinimleri, Silah Sistemleri, Deniz Altı Savunma Silahları, Suüstü Taarruz Silahları, Hava Ve Güdümlü Mermi Savunma Sistemleri, Yakın Hava Savunma Sistemleri, Dekoylar, Sensorlar, Hayatta Kalabilirlik, Saldırıya Açıklık, Düşük Parmak İzi, Saldırıya Dayanıklılık, Hazır Bulunurluk, İleri Teknoloji Kullanımı,  dcns, Stx France Sa, cmn, Thyssenkrupp Marine Systems, Abeking&rasmussen, Lürssen, Bae, Vt Group Plc, Swan Hunter, Fincantieri, Ar-ge, Warship, Shipbuilding, Naval Shipyard, Civilian Shipyard, Gölcük Shipyard, Istanbul Shipyard, Izmir Shipyard, Commericial Ships, Design Requirements, Weapon Systems, Anti Submarine Weapons, Surface Attack Weapons, Air And Guided Missile Defence Systems, Close-in-weapon Systems, Decoys, Sensors, Vulnarability, Availability,   dcns, Stx France Sa, cmn, Thyssenkrupp Marine Systems, Abeking&rasmussen, Lürssen, Bae, Vt Group Plc, Swan Hunter, Fincantieri
Alıntı