Geleneksel İstanbul konutunda çıkma

thumbnail.default.alt
Tarih
1999
Yazarlar
Cephanecigil, Gül
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Özet
"Geleneksel İstanbul Konutunda Çıkma" konulu bu çalışma, Türk evinin karakteristik bir öğesi olan çıkmayı ve onun İstanbul'da Bizans'tan Osmanlı Döneminin sonuna kadar geçen süre zarfındaki gelişimini, söz konusu dönemde evin gelişimine paralel olarak ele almayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda günümüze son derece kısıtlı örneğin ulaştığı XIX yüzyıl öncesi hakkında görsel ve yazılı kaynaklardan yararlanılmış; XIX ve XX. yüzyıllar için ise bu tür belgelerin yanısıra günümüze ulaşan örneklerden bir kısmının gözlem, fotoğraf ve de mümkün olabildiği durumlarda ise rölöveleri ile tesbit edilmesi yoluna gidilerek konutun ye buna bağlı olarak çıkmanın niteliklerinin anlaşılmasına çalışılmıştır. En temel tanımıyla evin üst katlarının yapı yüzeyinden dışarı taşması olarak tariflenen çıkmanın çeşitli biçimlenişler ve tarih içerisinde farklılaşan kullanımına bağlı olarak değişik terimlerle ifade edildiği görülmektedir. Bunlardan şahnişinin, önceleri yapıya eklemlenen üzeri örtülü b\r tür açık balkonu, daha geç dönemlerde ise bu öğenin yapı bünyesine dahil edilmesi ile üç tarafı pencereli dik açılı çıkmayı tariflemede kullanıldığı düşünülmektedir. XV ve XVI. yüzyıl metinlerinde rastlanan gurfe teriminin ise tek katlı evlerin çatılarına eklenen bir tür çatı çardağı olması, ve bunların zamanla kapalı hacimlere dönüşmesi ve bazılarının sokağa taşma yapacak şekilde inşa edilmiş olması olası görülmektedir. XIX. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan cumba terimi ise gene aynı yüzyılda ortaya çıkan oda genişliğinden daha dar çıkma biçimini tarifler. Bu dönemde görülmeye başlanan, zeminden itibaren katlar boyunca devam eden çıkma ise rizalit terimi ile ifade edilmektedir. Çıkmalar genelde eğrisel biçimioroe gelişen sokak sokusuna rağmen üst katlarda dik açılı mekanlar oluşturma, yer kazanma, iç mekanın ışık ve görüş olanaklarım artırma ve de sokak ölçeğinde yayalar için korunaklı bir alan yaratma işlevlerini yerine getirirler. Aynı zamanda oda içerisinde özelleşmiş, prestijli bir oturma köşesi yaratırlar. Bu öğenin ortaya çıkışı konusunda çeşitli görüşler vardır. Bunlardan bir kısmı çıkmayı, genelde Türk evinin bir biçimlenme ilkesi olarak gördükleri alt kat -üst kat karşıtlığının bir sonucu olarak ele alır. Bu oluşumun kökenini ise Orta Asya yüksek ev geleneğine bağlar. Diğer bir bakış açısı tipolojik gelişim süreci içerisinde odaların bağımsız hareket etmeye başlamasını çıkmanın oluşum nedeni olarak görmektedir. Üçüncü ve son bir yaklaşım ise bu öğenin iç mekanda bir alt alan tanımlamasından yola çıkarak, bunun Şirvanlı sedirler gibi bir takım oturma elemanlarının yapı bünyesine dahil edilmesi sonucu ya da çıkmanın olanak tanıdığı ve hükümdar imgesi ile ilişkilendirilebilinen çevreye görsel egemenlik kurma fikrinin somutlaştırılması olarak ele almaktadır. xiii Gözlenebilen örnekler doğrultusunda çıkmayı birden fazla odanın birlikte hareket ettiği grup çıkmalar, oda genişliğinde çıkmalar ve de oda genişliğinden daha dar çıkmalar olmak üzere üç gruba ayırmak mümkündür. Bunlar yapım tekniği açısından da üzeri açık veya kaplanmış eğrisel ya da düz ahşap destekli, taş veya demir destekli, ahşap kasa konsollu, bindirme ahşap ya da ayaklar üzerine alınan çıkma olarak tasnif edilebilir. Biçimsel olarak ise dik açılı, gönye, eğrisel ve de köşeleri pahlı çıkmalar olarak ele almak mümkündür. Anadolu'ya bakıldığında, bölgelere göre farklılaşan mimariyle birlikte çıkmaların da değişik özellikler gösterdiği görülür. Güneydoğu Anadolu ve Kapadokya bölgelerinde fazla taşmayan, kimi zaman sağın taş ya da Kapadokya da bazen ahşap desteklerle yapılan çıkmalar görülür. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde ise taşın ahşapla birlikte kullanıldığı, bol pencereli ve bazı alt bölgelerde çıkmanın ahşapla kaplandığı örneklere rastlanır. Bu çıkmalar ya döşeme kirişlerinin uzatılması ile konsol ya da ahşap payandalarla desteklenmiş olarak inşa edilmiştir. Doğu Karadeniz Bölgesinin ahşabın karkas ya da yığma olarak kullanıldığı örneklerinde ise çıkma bazen oda veya hayat, bazen de açık terasa eklenen köşk şeklindedir. Orta Anadolu kerpiç ev mimarisinde çıkmaların genelde sokağa yönlenen, bol pencereli, diziler halinde yer aldığı görülür. Geç dönemlerde ön bahçeye açılan simetrik düzenlere de rastlanır. Buraya kadar bahsedilen bölgelerde egemen tür oda çıkmalarıdır. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde grup çıkmalara da sıklıkla rastlanır. Oda çıkmaları genellikle gönye ya da dik açılıdır. Geç dönemlerde, muhtemelen bir başkent etkisi olarak, oda genişliğinden daha dar çıkmaların ya da eğrisel ve pahlı biçimlerin uygulandığı da görülür. Ege Bölgesi kıyı kesiminde ise rastlanılan örnekler daha çok cumba türü çıkmalardır. Bunların ahşap veya taş malzemeden yapılmış, çoğunlukla ayrı bir çatısı olan, taş veya demir destekli uygulamalar olduğu söylenebilir. İç kesimlere gidildikçe geçiş bölgesi olarak adlandırılabilecek yörelerde, oda çıkmalarına da rastlanmaktadır. Anadolu kıyıları ile orta yayla arası bölgede yer alan konutlarda ise, çıkma, oda genişliğinde, sofa ya da diğer odaların yaptığı çıkmalardır. Bu örneklerde yapım tekniği olarak kirişlerin uzatılması ile desteksiz konsol, bindirme, eğrisel ya da düz payandalı veyahut da bu eğrisel payandaların üzerlerinin ahşap veya sıva ile kaplandığı örneklere rastlanır. İstanbul'a gelindiğinde, Bizans'ın, Roma etkisinin yoğun olarak hissedildiği erken dönemleri için, çıkmanın da Roma örneklerine paralel olarak soylu evlerinde yer almış olması mümkündür. Bu evlerin VI. yüzyıl sonlarında ortadan kalkmasından sonra da şehrin kalabalıklaşmasının bir sonucu olarak çıkmaların yer kazanmak ve güvenlik gibi nedenlerle tekrar kullanılmaya başlanmış olduğu düşünülmektedir. Ancak XV. yüzyılda şehrir* görünümün" !-onu alan belgelere dayanarak bu öğenin kent bütünü için yaygınlık kazanmış bir uygulama olduğunu söylemek de güçtür. Osmanlı Döneminin XV ve XVI. yüzyıl gibi erken devirlerinde şehrin konut yapısında büyük bir değişim gözlenmez, XV. yüzyılda evlerin çatılarına eklenen gurfeler ve Topkapı Sarayı Fatih Köşkü ile İbrahim Paşa Sarayı Divanhanesinin şahnişinleri çıkma yönünde bir takım oluşumlar olarak görülebilir. XVI. yüzyıl sonlarına doğru ise minyatürler çıkmanın daha geç dönemlerden bildiğimiz biçimine yakın bir şekilde, uygulanmaya başlandığını göstermektedir. Ayrıca bu minyatürlerde kapalı şahnişin olarak adlandırılabilecek örneklerin varlığı da göze çarpmaktadır. XVII ve XVIII. yüzyıllarda çıkmanın yaygınlaştığı ve çeşitlendiği gözlenir. Bu çıkmalar genellikle eğrisel payandalarla desteklenen ve de kimi zaman payandalarının üzerinin ahşapla kaplandığı oda bütününün hareketi ile oluşan çıkmalardır. Büyük konak ve yalıların cephelerinde bu çıkmaların ritmik diziler xiv oluşturacak şekilde düzenlenmeye başlandığı da sörülür. Saray yapılarında ise şahnişinlerin bağımsız çatılarını terk ederek yapı bünyesine tamamen dahil olduğu örneklere rastlanmaktadır. XIX ve XX. yüzyıllar ev bütününde olduğu kadar çıkma konusunda da yeni biçimlerin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bu tarihlerde kent dokusunu oluşturan orta ve küçük ölçekli konutlarda oda çıkmalarının yanı sıra cumbaların da uygulanmaya başlandığı görülür. Büyük ölçekli konutlarda yaygın kullanım oda çıkmalarıdır. Cumbanın ise karma bir düzen içerisinde yer aldığı uygulamalara rastlanır. Konak ve yalılarda, bu dönemde, zeminden başlayarak diğer katlar boyunca devam eden rizalitlerin yaygınlık kazandığı görülmektedir.Ayrıca daha sıradan konutlarda da üst katta başlayan çıkmanın katlar boyunca devam ettiği ya da mükerrer çıkma olarak tekrarlandığı görülür. Bu dönemde eğrisel ya da köşeleri pahlanmış biçimler sık rastlanan uygulamalardır. Çıkmalar genelde ahşap, ya da şehir içerisinde kagir inşaata geçilen bazı bölgelerde ise kagir olarak inşa edilmiştir. Cumbaların kagir yapıda ahşap olarak yapıldığı da görülür. Destekler ahşap yapılarda ahşap, kagirlerde ise taş veya dökme demirdir. Bu elemanların bitkisel motiflerle süslenerek yapının bezemesine katılması da sık ratlanan bir uygulamadır.
This work which focuses on projections in the traditional istanbul houses, reveals the characteristics and the development of this element through time, from Byzantine to the Ottoman period. For the period before XIX. century - from which very few examples could survive up to this date- the work based on the examination of the written and visual sources; while for XIX and XX centuries observation of the real examples was available. Projections which can be defined basically as the extensions of the upper storeys over the street, is named differently in time, according to the changes in its form and use. Among these terms, "şahnişin", which means the place where the sultan sits, refers, in the origin, to a high, open balcony. With time, it became integrated into the body of the building, and began to define a kind of oriel. The term "gurfe" which one can encounter in the documents of the XV. and XVI century is thought to refer to an open gallery on the top of the house. It is possible that these galleries became separate living units and later on second floor of the houses.They may also be constructed projecting over the streets. The term "cumba" which has began to be used in the XIX. century, defines the kind of projection whose width is narrower than that of the room. An other term of the same period is "rizalit". it describes the kind of projection which does not project over the ground floor but which begins from the ground floor and continue in the uppers. Although it seems to be different from the others, it meets similar needs in the internal space. Projections are usually used to enable the design of rational forms in spite of the irarational shaped street pattern. İt provides extra space for upper storeys, and increase the light and the view possibility :. of ü-.a inner spau.:;. They also define a privileged sitting place. There are several approaches to the origin of the projections. Some of them relate it to the independance of the upper floors from the ground floor in theTurkish House and try to find the origin of such a behavior in the early origin of the nomad Turks, in Middle Asia where a tradition of high houses exists An other view sees it as the result of the rooms which can be placed independently in the house plans. The third one is mostly related with the fact of defining a sub-space in the room. One of these approaches sees the origin of the projections in the integration of the furniture into the building body. Another one relates its origin to an image of the sultan who sits in a place where he can see all his lands and to the symbolic relation between the visual and the political sovereignity. Among projections which could survive up to this time, there are three main types that one can distinguish: a-) Projection of the several living units -rooms xvi or "sofa's b-) projection of one Jiving unit c-) projections narrower than the living unit. From the formal point of view, they can be divided as right angled, triangular, with curved or bevel corners in Anatolia, with the changes in the architectural qualities of the houses, the projections and their characteristics change subsequently, in the South Eastern Anatolia and in the Cappadocia regions, projections like other elements of the houses are in general made of stone. Their projections are very limited, and usually they do not have windows on. it may be possible to presume that projections, in this part of Turkey are not as important as tey are in the other regions. The existance of the courtyard which form the focus must have limited the importance of the projections. A third kind of usage of the stone house architecture, is in the Nort Eastern Anatolia, in the examples near Erzurum and Kemaliye projections are usually made of wood while the main construction of the buildings is made of stone. Wooden constructions - block or carcasse- are very commun and typical for the eastern Black Sea region, in these houses, rooms or part of the open terraces can be projected..Wooden supports are used in curved or linear forms. Central Anatolia form another sub-region of the Turkish Houses, in these area, where mud is the main building material, projections also are built of mud, supported by curved or linear props. Here, we can see ryhtmical series of projections which form the spatial aesthetics of the streeets. in the Egean region the characteristic changes mainly on the coast. Here is possible to find a different kind of projection, which can be called as "cumba". This is typical for İzmir levanten houses. Finally, the region which is between the coast and the central plato, forms the main group of the traditional Turkish Houses, in this region's houses, projections are usually in the "room projection " form. They are mainly right angled, and supported by curved or linear props. There are also some examples on which props are covered by wooden panels or plaster and have ornements on. İn İstanbul, for the early period of the Byzantine Empire, during which there is evident influence of Rome ; houses, and espacially houses of the nobility, must be constructed following the Roman model. After the disappearence of these houses at the end of the VI. century and with the overpopulation of the city,, which were also known from Roman period must have began to be used in order to add extra space to the houses. However, from the drawings which show the city at the XV. century, we can say that it has not a frequent use. In the XV and XVI centuries, there is not a big change in the city's house character. In the XV. Century, " gurfe"s which were added to tii..vx,:., of the houses, and the "Şahnişin"s of the Fatih Kiosk in Topkapi Palace and the "divanhane" of the İbrahim Paşa Palace can be considered as the signs of new formations. XVII and XVIJ1. centuries is the period for which it is posible to find a wide range and frequent usage of the projections, in these centuries projections are usually supported by props which are sometimes covered by wooden panels Projections are usually of room projection type. İn the larger "konak"s and "yali"s they form linear rythmical series. For the royal buildings "şahnişin "s have a frequent usage. İn XIX and XX. centuries we can see new types of projections as we can see new types of house forms. As well as the room type projections, " the use of "cumba"s began to be used, especially in the row houses, and the small city houses which are affected from the city planning works. Another type of projection, "rizalifis found wide application area in the bigger houses such xvii as"konak"s and "yalı"s. İn the houses for which wood remain the main building material, projections are also made of wood For the new stonework houses projections can be made from the same material or from wood. Their supports are usually made of stone or iron which generally have ornements on them
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000
Anahtar kelimeler
Geleneksel konut, Konut, Traditional dwelling, Dwelling house
Alıntı