Digitalization, culture and urban space interaction: A design fiction approach

thumbnail.default.alt
Tarih
2025-06-16
Yazarlar
Aydın, Zeynep Gülce
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
İTÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
Özellikle son birkaç on yıldır yaşadığı hızlı gelişmeler ile hayatımızın neredeyse her alanına dahil olan dijital ortamlar, toplumsal normları ve insanlar ile dijital entegrasyonun yapay ürünleri arasındaki ilişkiyi derinden etkilemiştir. Günlük yaşamımızın birçok yerinde kullandığımız cep telefonları, bilgisayarlar ve diğer dijital cihazlar işlerimizi yürütmemizde ve ihtiyaçlarımızı karşılamamızda sanal mekânlara yönelme alışkanlıklarını da beraberinde getirmiştir. Fiziksel mekâna alternatif olarak ortaya çıkan yeni mekân türleri, "sanal" ve "gerçek" arasındaki ayrımı bulanıklaştırmış, bireylerin kimlik algılarının, yaşam pratiklerinin ve sosyal etkileşim biçimlerinin değişmesine yol açmıştır. Bu değişimler, geleneksel olarak fiziksel ortamda yürütülen kentsel mekân kullanım biçimlerini aşarak, faaliyetlerimizi dijital ortamlara kaydırmış ve dijital platformlar aracılığıyla kentsel yaşamı yeniden şekillendirmiştir. Dijitalleşmenin hayatımıza katmış olduğu temel değişimler, bilgi ve sanallık ile temsil edilen ve alışılmış gerçeklerin dışında kültürel pratikler üreten yeni bir toplumun ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Dijital çağ kentsel mekânlar, kültürel yapı ve sosyal etkileşimler arasındaki ilişkiyi kökten dönüştürmektedir. Toplumsal süreçler ve yeni etkileşim biçimleri farklı gelişmeler çerçevesinde kentsel mekânı yeniden yapılandırmaktadır. Dijitalleşme, toplumun çevresi ile olan ilişkisini yeniden tanımlamakta, yeni deneyim alanları sunmakta ve bunun sonucunda kentsel yaşam ve kentsel mekânı değiştirme ve dönüştürme potansiyeli doğurabilmektedir. Fiziksel mekân ve sanal mekân tamamen bağımsız ve zıt uçlarda konumlanan iki kavram gibi gözüküyor olsa da karşılıklı etkileşim ve yıkım ilişkileri sonucu hibrit mekân olarak adlandırılan yeni bir mekân türünün tanımlanmasını sağlamaktadır. Fiziksel hareket ile ağ etkileşimini eş zamanlı olarak deneyimlememizi sağlayan hibrit mekânlar, kentsel mekânların hizmet etmekte olduğu faaliyet karakterlerini değiştirmektedir. Kısacası, dijitalleşme bireyler arası iletişim ve etkileşim biçimini yani geleneksel kültürel yapıyı etkilerken kentsel mekânı deneyimleme biçimini de çok katmanlı bir hale getirmektedir. Bu nedenle, dijitalleşmenin kentsel mekân kullanım kültürü üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak adına farklı sosyo-demografik toplulukların teknoloji ile olan mevcut bağını ve gelecek beklentilerini keşfetmek, mekân ile aralarındaki etkileşimi ortaya çıkarmak, geleceğin kentsel problemlerine çözüm üretmek açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı, dijital teknolojilerin kentsel ve kamusal mekânların yeniden yapılandırılması ve kültürel uygulamalar üzerindeki etkisini analiz etmektir. Kentsel dinamikleri şekillendirmede fiziksel ve dijital ortamların melezleşmesini inceleyerek gelecekteki kentsel zorlukları ele alma potansiyellerini değerlendirmektedir. Araştırma, dijitalleşmenin kentsel mekânlar üzerindeki potansiyel etkilerini modellemek için "tasarım kurgusu yaklaşımı ile hazırlanmış senaryo tabanlı anket" tekniği de dahil olmak üzere karma yöntemli bir yaklaşım kullanmaktadır. Zaman, mekân ve toplum arasındaki etkileşimli ilişki göz önüne alındığında, mekân tercihi, çeşitli dinamikler ile birlikte şekillenen bir olgudur. Demografik yapı, teknoloji kullanımı ve geleceğe ilişkin beklentiler bireylerin mekân tercihleri üzerinde potansiyel rol oynamaktadır. Bu nedenle çalışma, dijitalleşmenin mekân tercihleri üzerindeki etkisini incelerken bunu sosyo-demografik değişkenler ve teknoloji kullanım düzeyi ile ortaya koymayı amaçlamakta ve ayrıca geleceğin kentsel senaryolarının keşfedilmesine dair spekülatif bir kentsel geçiş perspektifi sunmaktadır. Çalışma kapsamında ileri sürülen ilişkileri incelemek ve hipotezleri test etmek üzere çevrim içi bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Anket çalışması, temel araştırma sorusuna girdi sağlaması amacıyla sosyo-demografik veriler, teknoloji kullanımı ve senaryo tabanlı yaklaşım olmak üzere 3 bölümden oluşmaktadır. Örneklem alanı İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya olan çalışmada, katılımcıların belirlenebilmesi için nitel araştırma örnekleme yöntemlerinden amaçsal (monografik) örnekleme yöntemi ve kartopu örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Çevrim içi anket çalışması için belirlenen 5 il, araştırma bulgularının güvenilirliğini sağlamak için yüksek demografik ve sosyoekonomik çeşitliliğe sahip, dijital erişim ve teknoloji kullanımı açısından yeterli temsiliyeti bulunan ve sektörel farklılıkları içeren bir yapı doğrultusunda belirlenmiştir. Çevrim içi anket çalışmasının sonucunda 391 katılımcı sayısına ulaşılmış ve elde edilen veriler hem betimsel analiz yöntemleri ile hem de istatistiksel analiz yöntemleri ile incelenmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre, 20 yıl sonraki kentsel yaşam bağlamında farklı sosyo-demografik grupların kentsel mekân kullanım tercihlerine dair beklentileri farklı özellikler göstermektedir. Genç yaş grubunda, lisans eğitim düzeyine sahip, kadın ve öğrenci katılımcıların günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmek için sanal ve hibrit mekânlara yöneldiği; orta yaş aralığında, yüksek eğitimli, erkek ve çalışan katılımcıların ise günlük yaşam aktivitelerinde henüz yaygınlaşmamış teknolojilere ilgi duyduğu ve mekânı dijital araçlar ile birlikte deneyimleme istekleri gözlemlenmektedir. Daha ileri yaş ve düşük eğitim düzeyine sahip katılımcılar ise günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirirken yüz yüze etkileşime önem vermekte ve fiziksel mekânları tercih etmektedir. Bulgular, dijital kültürün özellikle genç kuşakların kentsel mekân kullanım alışkanlıklarını dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır. Söz konusu sosyo-demografik grupların gelecek kentsel mekân kullanım eğilimlerine göre 3 temel yaklaşım ortaya çıkmaktadır: Zaten var olan bir dijital dünyanın içine doğarak bu geleneği sürdürenler, kentsel mekânı dijital araçlar ile birlikte deneyimleme fikrine açık olanlar ve benimsenen kentsel kullanım değerlerine sahip çıkanlar. Çalışmanın bir diğer bulgusu, günlük internet kullanım süresi ile farklı günlük aktiviteler için sanal ve hibrit mekân tercihleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. İnternet kullanım süresi arttıkça, özellikle market alışverişi ve spor aktivitelerinde sanal ve hibrit mekânlara eğilim artmaktadır. Bu durum, dijitalleşmenin bu iki alandaki kent yaşamı pratiklerini dönüştürdüğünü ve ilgili hizmetlerin fiziksel olduğu kadar dijital altyapılarla da desteklenmesi gerektiğini göstermektedir. Son olarak, sanal mekân kullanım sıklığının, sanal mekânlarda gerçekleştirilen aktivite türüne göre farklılaştığı görülmüştür. Katılımcılar, iletişim, alışveriş, eğlence ve sosyalleşme gibi dijital araçlara yoğun ihtiyaç duyulan alanlarda sanal mekânları daha sık kullanırken; sağlık, kültür-sanat ve eğitim gibi alanlarda kullanım sıklığı daha düşüktür. Dijitalleşmenin mekânsal pratikler üzerindeki etkileri bağlamında yapılan değerlendirmeler, genç nesil ve gelecekteki kuşakların sanal ve hibrit mekânları tercih etme eğiliminde olduğunu ortaya koymakta; bu durum, kentsel mekânların işlevsel ve yapısal olarak yeniden düşünülmesini gerekli kılmaktadır. Bu çalışma, mevcut literatürdeki senaryo tabanlı araştırmalara Türkiye'den bir vaka çalışması ile katkı sunmakta ve fiziksel, sanal ve hibrit mekân tercihlerine ilişkin geleceğe dönük eğilimleri ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgular, dijitalleşmenin kent yaşamı üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik önemli ipuçları sunmakta; özellikle şehir planlama disiplininde dijital davranış biçimlerinin dikkate alınması gerektiğine işaret etmektedir. Bu kapsamda çalışma, teknolojik altyapı planlamalarından kamu politikalarına ve yerel yönetim uygulamalarına kadar pek çok alanda kullanılabilecek nitelikte veriler sağlayarak, dijital dönüşüm sürecinde kentsel mekânın yeniden tasarlanmasına yönelik tartışmalara katkıda bulunmaktadır.
Digital environments, especially with the rapid developments they have experienced in the last decades, have been included in almost every area of people's lives; deeply affecting social norms and the relationship between people and the artificial products of digital integration. Mobile phones, computers and other digital devices used in many parts of people's daily lives have also created habits of gravitating towards virtual spaces in fulfilling tasks and meeting needs. New types of spaces emerged as alternatives to physical spaces, blurring the difference between "virtual" and "real", have led to changes in individuals' perceptions of identity, life practices and social interaction styles. These changes shifted people's activities to digital environments and reshaped urban life through digital platforms, exceeding the traditional use of physical urban spaces, These changes, brought to our lives by digitalization, did the groundwork for the initiation of a new society represented by information and virtuality, and produces unconventional cultural practices. The relationship between urban spaces, cultural structures and social interactions are being thoroughly transformed by the digital age. Social processes and new interaction forms are restructuring urban spaces within different developments' frameworks. Digitalization redefines the relationship of society and its surroundings. It offers new areas of experiences, which can potentially result in changes and transformations of urban life and urban space. Although physical space and virtual space give the impression of two independent and opposite concepts, their mutual interaction and destruction relations allow defining a new type of space; the hybrid space. Simultaneously allowing to experience physical movement and network interaction, hybrid spaces change the characters of the activities which urban spaces serve for. While affecting the form of communication and interaction between individuals, —which is the traditional cultural structure— digitalization also adds multiple layers to the way of experiencing urban space. Therefore, in order to reveal the effects of digitalization on the culture of urban space utilization and to generate solutions to possible future problems, it is important to reveal different socio-demographic communities' current connections with technology, their expectations and their interactions with the space. Therefore, this study aims to analyze the impact of digital technologies on the reconfiguration of urban and public spaces as well as cultural practices. It examines the hybridization of physical and digital environments in shaping urban dynamics and evaluates their potential to address future urban challenges. The research will employ a mixed-methods approach, including the "design fiction scenario-based survey" technique, to model the potential impacts of digitalization on urban spaces. Space preference is a phenomenon shaped by various dynamics considering the interactive relationship between time, space and society. Demographic structure, technology utilization and future expectations play a potential role on individuals' space preferences. Therefore, the study aims to reveal the impact of digitalization on spatial preferences with demographic variables and technology usage level and also offers a speculative urban transition perspective for the exploration of future urban scenarios. An online survey study has been conducted in order to examine the proposed correlations and test the hypotheses within the scope of this study. The survey study consists of three parts in order to provide inputs for different research questions: Demographic data, technology utilization and scenario-based approach. Two qualitative research sampling methods —purposive (monographic) sampling method and snowball sampling method— have been used to determine the participants for this study, where the sample area has been framed as Istanbul, Ankara, Izmir, Bursa and Antalya. These five cities chosen for the online survey study ensure having high demographic and socioeconomic diversity and sufficient representation in terms of digital access and technology usage while consisting of sectoral differences in order to assure the reliability of the findings. 391 participants were reached, and the obtained data were examined with both descriptive analysis methods and statistical analysis methods as a result of the online survey study. According to the findings of the study, the expectations of different socio-demographic groups regarding urban space use preferences in the context of urban life in 20 years show different characteristics. It is observed that female and student participants in the young age group, with a bachelor's degree, tend to use virtual and hybrid spaces to carry out their daily life activities; while middle-aged, highly educated, male and employed participants are interested in technologies that have not yet become widespread in their daily life activities and want to experience the space with digital tools. On the other hand, participants with older age and lower education level attach importance to face-to-face interaction while performing daily life activities and prefer physical spaces. The findings reveal that digital culture has transformed the habits of use of urban space, especially among younger generations. According to the future urban space utilisation tendencies of these socio-demographic groups, 3 basic approaches emerge: Those who are born into an already existing digital world and continue this tradition, those who are open to the idea of experiencing urban space with digital tools, and those who embrace the adopted urban use values. Another finding of the study reveals the relationship between daily internet usage time and virtual and hybrid space preferences for different daily activities. As the duration of internet usage increases, the tendency towards virtual and hybrid spaces increases, especially for grocery shopping and sports activities. This shows that digitalisation has transformed urban life practices in these two areas and that related services should be supported by digital infrastructures as well as physical ones. Finally, it was observed that the frequency of virtual space use differed according to the type of activity performed in virtual spaces. While participants use virtual spaces more frequently in areas where there is an intense need for digital tools such as communication, shopping, entertainment and socialising, the frequency of use is lower in areas such as health, culture-arts and education. The evaluations made in the context of the effects of digitalisation on spatial practices reveal that the young generation and future generations tend to prefer virtual and hybrid spaces; this situation necessitates a functional and structural rethinking of urban spaces. This study contributes to the scenario-based research in the existing literature with a case study from Turkey and reveals future trends in physical, virtual and hybrid space preferences. The findings provide important clues to understand the effects of digitalisation on urban life and point out that digital behaviours should be taken into consideration especially in urban planning discipline. In this context, the study contributes to the discussions on the redesign of urban space in the digital transformation process by providing data that can be used in many areas from technological infrastructure planning to public policies and local government practices.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans)-- İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025
Anahtar kelimeler
dijitalleşme, digitalization, kentsel mekan, urban space, kültür, culture
Alıntı