Mimarlığın Ötesinde: Bir Başlangıç Noktası Olarak Kent Okuması

thumbnail.default.alt
Tarih
2009-07-03
Yazarlar
Kozar, Cem
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science and Technology
Özet
Kent, çoğunluğumuzun yaşadığı, çalıştığı, çatıştığı, uzlaştığı, mimarlık pratiğinin de en yoğun şekilde şekillendirdiği yerdir. Ancak Dünya tarihinde ilk kez kentli nüfus, kırda yaşayanlardan daha fazla olmuştur. 1900 yılında Dünya nüfusunun sadece %10’u kentlerde yaşarken sadece 100 yıl içinde bu oran inanılmaz bir hızla artmıştır. Tüm bu değişimler karşısında mimarlık ve planlama pratikleri ise çok yavaş kalmaktadır. Kenti anlamaya ve anlatmaya çalıştığı araçlar halen Aydınlanma’nın ortaya çıkardığı, modernizmin de geliştirdiği nicel ve pozitivist yaklaşımların ürünüdür. Oysa kente dair kullanılan tüm terminoloji bile geçerliliğini yitirmiştir. Mimarlık ve planlama pratiklerinin de artık kenti anlamak için yetersiz kalan bu araçlara yenilerini eklemesi gerekiyor. Bunun için de mimarlık pratiğinin binaların negatif alanını, yani binalar arasındaki alanı, kamusal alanı daha derinlemesine anlaması gerekiyor. Tezde binanın yada arsanın değil bizzat kentin ve onun okumasının projenin başlangıç noktası olduğu savunuluyor . İlk olarak kent kavramı inceleniyor, günümüz kentinin dinamikleri araştırılıyor. Daha sonra haritanın ne olması gerektiği ve kent okumalarının mimarlığa nasıl bir fayda sağlayabileceği inceleniyor ve bu alanda yapılmış yenilikçi çalışmalar örnekleniyor, geleceğe dair öngörüler geliştiriliyor ve Galata’da bu yenilikçi yöntemlerden yola çıkarak bir haritalama örneği gerçekleştiriliyor.
The city, is a space where most of us live, work, it is a space of conflict and compromise, and it is a space that we architects help to shape. But for the first time in World history, the people who live in cities outnumber the ones living in rural areas. While at 1900 only 10% of world population used to live in cities, that number increased drastically in just 100 years. On the other hand, architecture and planning practices are very slow in responding to these changes. But cities have changed so drastically that even the vocabulary to express the city has lost its meaning. Architects and planners need to add new and innovative tools for reading the contemporary city. The thesis defends the fact that design does not start with the given building or site but with the city and how we read it. First the city, its meaning and its contemporary dynamics are investigated. Then the question of what a map and mapping should be, and how this can help architectural practice is examined, continued by a chapter on contemporary and innovative mapping projects and a case study in Galata.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2009
Anahtar kelimeler
Haritalama, Fenomenoloji, Öznellik, Kentsel Tasarım, Kent Analizi, Kentleşme, Mapping, phenomenology, subjectivity, urban design, urban analysis urbanisation.
Alıntı