Action-guiding virtue ethics: The indispensability of practical wisdom and eudaimonia

thumbnail.default.alt
Tarih
2021
Yazarlar
Bozkaya, İkbal
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
The goal of this dissertation is to respond to the question whether virtue ethics can provide action-guidance. In order to do so, the work is divided into eight chapters. First chapter introduces the thesis question and the main arguments of the dissertation and provides the synopsis of chapters as well as definition of some terms and themes. The second chapter presents the revival of virtue ethics and action-guidance objection. The following three chapters present different strands of virtue ethics which particularly deal with action-guidance and account of right action. Third chapter presents eudaimonistic virtue ethics by introducing the central concepts such as virtue, practical wisdom and eudaimonia as understood in Aristotle's ethics and focusing on Rosalind Hursthouse's systematic account of eudaimonistic virtue ethics. Forth chapter explores Christine Swanton's target-centered (pluralist) virtue ethics and discusses the difficulties it bears in terms of locating practical wisdom, and the relations of virtues with each other. Fifth chapter looks at Michael Slote's agent-based (sentimentalist) virtue ethics and discusses the importance of fine inner states in his account of right action, yet emphasizes the failure of accounting for doing the right thing and doing it for the right reasons. Sixth chapter focusses on the revisited eudaimonistic accounts of right action, and argues that practical wisdom is the key notion to understand how virtue ethics can guide action, even of novices'. Seventh chapter argues the interconnectedness of practical wisdom and eudaimonia, and that eudaimonia is indispensable for a virtue ethics to provide action guidance because it gives content to practical wisdom and validates virtues. Eight chapter provides the general summary of the dissertation and the main arguments.
Bu tezin amacı erdem etiğinin eylem-kılavuzluğu sağlayamamasına ilişkin eleştiriye bir cevap üretmektir. Bu amaç doğrultusunda eylem-kılavuzluğu eleştirisine cevap üreten çağdaş erdem etiği çeşitleri incelenmekte ve erdem etiğinin klasik ve antik okuması olan eudaimonistik erdem etiğinin daha iyi bir cevap üretebildiği tartışılmaktadır. Birinci bölüm tez sorusunu ve tezin ana argümanını tanıtmakla birlikte her bölümün özetini ve tezde kullanılan bazı kavram ve temaların tanımını sunuyor. İkinci bölüm 20. Yüzyılın ikinci yarısında erdem etiği kuramına deontoloji ve yararcılık kuramlarına bir alternatif olarak geri dönülmesini ve eylem-kılavuzluğu eleştirisini ele alıyor. Burada modern ahlak kuramlarının eylem-merkezli ve ikilemleri çözmeye yönelik etik yaklaşımlarının karşısında erdem etiği kuramının öne sürdüğü eyleyen- merkezli, kişinin tüm hayatını konu alan, kişinin saikleri, motivasyonları ve duygularına odaklanan, ahlaki gelişimi ve erdemi merkeze alan etik yaklaşımın farklılığı tartışılmakta. Böylece bu yaklaşımdaki farktan doğan bir sonuç olarak eylem-kılavuzluğunun erdem etiği için farklı olacağının altı çizilmekte. Zira eylem- kılavuzluğu eleştirisinin altında yatan normatif kuramlara dair bazı varsayımlar etik yaklaşımları arasındaki farkı dikkate almamakta. Bu bölümde eylem-kılavuzluğu eleştirisinin erdem etiğinden tam olarak ne beklediği analiz edilmekte ve evrensel bir ilkenin doğru eylemi tanımlarken karar alma sürecini de modellemesinin mümkünlüğü tartışılmakta. Sonuç olarak normatif kuramların insanın ahlaki yaşantısını tekil sorunların çözümü ve karar sürecini modelleyen bir ilkeler algoritması gerekliliğine indirgemenin sorunları açıklanmaktadır. Üçüncü bölüm eudaimonist erdem etiğine odaklanmaktadır. Burada öncelikli olarak eudaimonist erdem etiğinin merkeze aldığı erdem, pratik bilgelik ve eudaimonia kavramları tanıtılmaktadır. Eudaimonist erdem etiğinin başat esini sayılan Aristoteles'in etik kuramında bu kavramların birbiriyle ilişkisi ve doğru eylem tanımı verilmektedir. Ardından bu konuda en sistematik kuramı üretmiş olan Rosalind Hursthouse'un eudaimonist erdem etiği incelenmekte ve ona yöneltilen eleştiriler tartışılmaktadır. Dördüncü bölüm bir diğer çağdaş erdem etiği modeli olarak hedef-merkezli (çoğulcu) erdem etiğini tartışmaktadır. Bu kuramın kurucusu olan Cristine Swanton'un erdem kavramının doğasını nasıl açıkladığını ve doğru eylem tanımını erdemin hedeflerini gerçekleştirmek üzerinden yapan savını incelemektedir. Swanton'un çoğulcu yaklaşımı ahlaki duyarlılığımızın bir kavrama indirgenemeyeceğini, erdemin temellerinin ve eyleme biçimlerinin farklı değerlerden hareket ettiğini savunur. Bu bakımdan erdem kavramı sadece eudaimonia'yı etkin kılan edimler olarak kabul edilmez ve dünyanın farklı taleplerine yeterince iyi cevap üreten karakter özellikleri olarak karşımıza çıkar. Bu bölümde Swanton'un kuramının iki soru karşısında karşılaştığı zorluk tartışılmakta: 1) Erdem birliğini sağlayan bir temel var mı? Yoksa, erdemleri lokal karakter özellikleri olarak nasıl kavramsallaştırabiliriz? 2) Dünyanın taleplerini anlama ve ahlaki ögeleri saptama ve nasıl eylemememiz gerektiğine karar veren pratik bilgeliğin kuramdaki yeri nedir ve nasıl açıklanır? Beşinci bölüm Michael Slote'un temsil ettiği eyleyen-merkezli (sentimentalist) erdem etiğine odaklanmaktadır. Slote'un kuramında öznenin saikleri, motivasyonları, duygu ve düşüncelerinin doğru eylemle arasındaki bağ incelenmekte ve bu kuramın eudaimonist erdem etiği ile benzerlikleri ve farklılıkları tartışılmaktadır. Burada sentimentalist erdem etiğine yöneltilen eleştiriler karşısında, bu kuramın doğru eylem ve saiklerin arasındaki kurduğu bağ bakımından aydınlatıcı fakat 'doğru eylem' ve 'doğru sebeplerden doğan doğru eylem' arasındaki farkı çizmemesi ve pratik bilgeliğin yerine empati ve iyi kalp kavramlarının konmasından doğan zorluklar tartışılmaktadır. Altıncı bölümün amacı pratik bilgeliğin eylem-kılavuzluğu için gerekliliğini açıklamaktır. Bu amaçla öncelikle eudaimonist erdem etiğinin karşılaştığı eleştiriler karşısında revize edilen doğru eylem tanımları analiz edilmekte ve sonuç olarak tüm tanımlarda en gerekli ve eyleme rehberlik eden kavramın pratik bilgelik olduğu savunulmaktadır. Bu bölüm pratik bilgeliği ve bu bilgeliğin nasıl geliştiğini açıklayabilirsek erdem etiğinin henüz tam erdemli olmayan özneler için de rehberlik sağlayabileceğini öne sürmektedir. Pratik bilgeliğin gelişimini açıklamak için pratik bilgelik ve beceri kazanımı, ustalık ve uzmanlık gerektiren beceriler üstüne yapılan empirik çalışmalar arasındaki benzerlikler işaret edilmekte ve erdem kazanımın beceri kazanmak gibi eylemin tekrarına bağlı olduğu açıklanmaktadır. Bu bölümde pratik bilgeliğin gelişimsel doğası özellikle eylem-kılavuzluğuna ışık tutması bakımından beceri kazanımı ile benzerliği yönünden irdelenmektedir fakat pratik bilgeliğin hedeflediği amaçlar bakımından becerilerden farklı olduğu, lokal ve tekil amaçların yanında (örneğin cesaret erdemini gerçekleştirmek için farklı bağlamlarda cesaret erdemini ifade eden farklı eylemler sergilemek: kanserle mücadeledeki cesaret ve savaş alanında sergilenen cesaret) pratik bilgeliğin 'insan için iyi yaşam' yani eudaimonia'ya sıkı bir bağlantısı olduğuna işaret edilmektedir. Yedinci bölüm pratik bilgelik ve eudaimonia arasındaki bağlantıyı konu edinir. Bu bölüm eyleme kılavuzluk edebilecek erdem etiği türleri arasında eudaimonist erdem etiğinin daha iyi bir kavramsal çerçeve ve kaynak sunduğunu savını desteklemektedir. Bu amaçla bölüm ikiye ayrılmıştır. İlk kısım pratik bilgelik ve eudaimonia arasındaki birbirini gerektiren ve açıklayan ilişkiye odaklanır. Pratik bilgeliğin seçimlerinde tarafsız olmadığı ve pratik bilgeliğin referans aldığı değerler kümesinin eudamonia kavramı ile kapsandığı tartışılmaktadır. Bu bakımdan eudaimonia doğru eylem tanımını ve eylem-kılavuzluğunu etkileyen bir kavram olarak karşımıza çıkar. Bölümün ikinci kısmında eudaimonia kavramının içerdiği anlam, Aristoteles'in felsefesindeki açıklamı ve çağdaş yorumu ele alınmaktadır. Eudaimonia'nın içeriğinin açıklanması hangi karakter özelliklerinin erdem olduğunun belirlenmesi ve böylece erdemleri temellendirmesi ve erdem birliğini sağlaması bakımından konu edinmiştir. Aristoteles'in eudaimonia kavramını açıklamak için kullandığı natüralizm yaklaşımı çağdaş neo-Aristotelesçi eudaimonistlerin insan doğasını nasıl açıkladıklarına ışık tutması açısından verilmiştir. İnsan için iyi yaşam nedir sorusunu yanıtlarken insanın işlevi, dolayısıyla insanın doğasına odaklanan eudaimonist yaklaşımı doğalcılık yanılgısı (naturalistic fallacy) eleştirisinden kurtarmak için insan doğasının biyolojik ve etolojik olarak sabit bir doğa olarak değil, değerlendirmeci bir kavrayışla açıklanabileceğini savunmaktadır. Yani insanın doğasının değişmez ve belirleyici olan biyolojik doğa ile tanımlanmadığını, insan doğasına özgü olan akıl (reason) kapasitesinin edimlerimiz için sebep belirleyen ve etik kural ve ilkeleri belirlerken doğamızın diğer özelliklerinden etkilenen (örneğin acıya duyarlı oluşumuz, sosyal oluşumuz, arkadaşlık ve yakınlığa değer verişimiz) fakat bunlarca belirlenmeyen bir doğası olduğunu savunur. Sonuç bölümü tezde tartışılan konuların kısa bir özetini içermekle birlikte tezin ana argümanını tekrarlar.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021
Anahtar kelimeler
Ahlak felsefesi, Moral philosophy, Ahlaki eylemlilik, Moral agency, Erdem, Virtue, Sosyal ahlak, Social ethics, Yunan felsefesi, Greek philosophy
Alıntı