Heterotopya çerçevesi ile ötekine açık bir kamusal mekan araştırması ve metin okuma önerisi

thumbnail.default.alt
Tarih
2024-12-10
Yazarlar
Tekinalp Buğra, Seda
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
Bu tez çalışması, günümüz kent koşullarında kamusal mekan kullanımını, toplumsal ana akımın dışında kalan ya da farklılaşan ötekilerin -insanlar, insan olmayan varlıklar, nesneler ve dijital dünya gibi geniş bir çeşitlilikte tanımlanabilecek figürlerin- varoluş biçimlerini heterotopya kavramı üzerinden eleştirel yaklaşımla inceliyor. Çalışmanın amacı, kamusal mekanlarda modern mimarlık ve kentleşme süreçlerinin çoğunluk odaklı, evrensel ve homojenleştirici yaklaşımlarını eleştirerek, farklı kimlikler ve toplulukların bir arada var olabileceği, esnek ve kapsayıcı mekanların yeniden düşünülmesine yönelik alternatif bir kent okuma yöntemi geliştirmektir. Kent, sadece fiziki bir mekan olarak değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve politik güç dinamiklerinin yansıdığı bir alan olarak ele alınır. Kent okuması, bu dinamiklerin nasıl işlediğini ve kamusal mekanların farklı topluluklar için ne ölçüde kapsayıcı olduğu ya da onları görünmez kıldığını anlamayı amaçlar. Bu bağlamda tez, kamusal mekanların yeniden okunmasını sağlayacak özgün bir yöntem sunmayı hedeflemektedir. Bu yöntem, heterotopya kavramına dair bir metin okuması üzerinden geliştirilmiştir. Özellikle 1970'lerden itibaren sosyal, kültürel ve mimari değişimlerle birlikte, modern sonrası dönemde 'öteki' kavramı sosyoloji, mimarlık, medya çalışmaları ve felsefe gibi farklı disiplinlerde önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bu gelişmeler, modernist yapıların ve modernite deneyiminin tek değerlilikten çok değerliliğe ve çeşitliliğe doğru evrilmesine zemin hazırlamış, kent ve mimarlık tartışmalarında önemli bir kırılma noktası yaratmıştır. Böylece, yerel-küresel, özel-kamusal gibi ikili karşıtlıklar yerini daha heterojen, çoğulcu bir anlayışa bırakmıştır. Bu düşünsel ortamda Üçüncü Mekan, eşik mekan, gevşek mekan gibi kültürel melezlenmelere imkan sağlayan kavramlar türetilmiştir. Bu kavramlar arasında Foucault'un ürettiği "heterotopya" kavramı, mekanı doğrudan referans alması sebebiyle diğer kavramlardan ayrışarak tez çalışmasının temelini oluşturmuş ve kapsam ile yöntem açısından öne çıkmıştır. Foucault'un tanımını muğlak bıraktığı heterotopya kavramı mimarlık ve ilişkili disiplinlerde ilk günden bu yana çokça tartışılmış, farklı şekillerde yorumlanmış ve uygulanmıştır. Foucault'dan sonra, birçok düşünür heterotopya kavramını özgün bakış açıları ve yorumlarla daha da geliştirmiştir. Foucault'nun erken dönem kavramsallaştırmasından günümüzdeki mekansal pratikler ve kentsel müdahaleler üzerine olan söylemlere kadar, heterotopyanın çok katmanlı yapısı kamusal mekan tasarımının karmaşıklıklarını ele almadaki önemini ortaya koymaktadır. Foucault'nun başlangıçtaki tanımının ötesine geçilerek, farklı teorik kökenlerden türeyen ve kamusal mekanın bazen ütopik, bazen de günlük yaşamdan ilişkiler ve kentsel deneyimlere dayalı kullanımlarını izleyen heterotopya fikri, kent ve kamusal mekanın özgürleşmesi için üretken bir taktik ve güçlü bir araç sunmaktadır. Heterotopya kavramının ortaya çıkışından bu yana, postmodern coğrafyaların farklı yönlerini ele alan geniş bir araştırma topluluğu, bu kavramın ve alternatif teorilerin ilgili disiplinler üzerindeki etkilerini ve uygulanabilirliğini incelemiştir. Heterotopya üzerine yapılmış bu araştırma metinleri, tez çalışmasında birer vaka olarak ele alınarak kapsamlı bir metin okuması ile değerlendirilmiştir. Giriş ve heterotopya kavramının arka planının anlatılmasının ardından tezin üçüncü bölümünde seçilmiş olan metinlerin incelemeleri yapılmaktadır. "Metin okuma" ve analiz süreci tezin ana gövdesi olup, Rendell'in metinleri "geçiş mekanı" olarak tanımladığı yaklaşımıyla ve Berger'in yaratıcı okuma yöntemleriyle ilişkilendirilmiştir. Metinler kuramsal bilgi, kişisel deneyim ve kentsel pratikleri barındıran bir "geçiş mekanı" olarak işlev görerek yaratıcı düşünme biçimlerini de ortaya çıkarır. Metinleri yalnızca bilgi aktarım aracı olarak değil, anlamların üretildiği, yeniden yorumlandığı ve dönüştürüldüğü dinamik bir alan olarak ele almak, yaratıcı okuma ve yorumlama yaklaşımlarını mümkün kılar. Bu bağlamda, her metin, okuma sürecinde çok katmanlı anlamlarla zenginleşir ve yeni düşünsel üretimlere olanak sağlar. Her metin, yine metinlerdeki (1) heterotopya kavramının hangi bağlam içinde kullanıldığı, (2) öteki ile kurulan ilişkinin şekli, (3) öne çıkan anahtar kelime ve kavramların tespiti ve bu kavramların metnin genel pozisyonu ile uyumu olarak nasıl karşılık buldukları, (4) kavramın nasıl örneklendiği, (tekil veya jenerik örnekler dahilinde) (5) zamansallık içinde kavramın ele alınış biçimi ile ilişkilenen diğer yakın fikirler/metinler/kavramlar ile birlikteliğine ve geçen referanslar, (6) metnin içinde geçen referanslar, (7) mimarlık bilgisine katkıda bulunma biçimi üzerinden kurulmuş yedi basamaklı bir okuma altlığı ile yeniden okunmuş, böylece her metin aynı kriterler üzerinden değerlendirilmiştir. Tezin süreci metinlerin seçilmesi, okunması, okunan metinler üzerinden altlık oluşturulması, metinlerin bu altlık ile yeniden okunması ve kategorize edilmesi, her bir kategorinin sunduğu ve tanımladığı heterotopyaların özelliklerinin ortaya dökülmesi şeklinde ilerler. Bu kategorizasyon sürecinde, her bir metnin tanımladığı ve tarif ettiği heterotopya özellikleri detaylı bir şekilde ortaya çıkarılmıştır. Bu özellikler, farklı mekansal, toplumsal ve kültürel bağlamlarda heterotopyaların nasıl şekillendiğini ve işlev kazandığını anlamak açısından önemli olmuştur. Kategorizasyon sürecinde heterotopyalar üç ayrı gruba ayrılmıştır. İlk grup, biçimsel ve tipolojik özelliklerin ön planda olduğu metinlerden oluşmaktadır. Bu metinlerde heterotopyalar, mekansal düzenlemeler aracılığıyla toplumsal düzenin sürdürülmesine hizmet eden yapılar olarak ele alınır. Mekansal düzenlemelerin, belirli toplumsal süreçlerin oluşumunda bir araç olduğu ve yapılı çevrenin sosyal ve kültürel değişimi tetiklediği vurgulanmaktadır. Binalar ve mekanlar, sosyal etkileşimlerin düzenlenmesi, bedenin disipline edilmesi ve davranışların kontrolü için kullanılan araçlar olarak işlev görmektedir. Bu tür heterotopyalarda "öteki" ile kurulan ilişki, çoğunluğun lehine kurulmuş olup, öteki olarak kodlanan azınlıkların hareketleri ve varlıkları sınırlanır. Bu heterotopyalar, kendi içinde tamamlanmış, durağan yapılar olup, kentsel akış ya da eylemsellikten çok mevcut düzenin pekiştirilmesine odaklanmaktadır. İkinci grup heterotopyalar, baskın çoğunluğun dayattığı düzene karşı ötekinin gündelik hayatı, ilişkileri ve deneyimleri ile kendine alan açtığı direnç mekanlarıdır. Bu mekanlarda, mekansal özelliklerden ziyade kullanım ve yorumlama unsurları ön plana çıkar. Odak, gündelik yaşama kayarak ötekinin bu mekanlar içerisinde nasıl yol bulduğu, nasıl müzakere ettiği ve varlığını nasıl ifade ettiği üzerindedir. Heterotopyalar, katı bir planlamanın ürünü olarak değil, bireylerin ve toplulukların mekanla etkileşimleri ve mücadeleleri sonucu ortaya çıkar. Bu heterotopyalar, kamusal mekanların nasıl dönüştürülebileceğine dair önemli ipuçları sunar. Geleneksel mekansal sınırları zorlayarak, farklı kimliklerin ve gündelik deneyimlerin bir araya gelmesine ve birlikte var olmasına imkan tanır. Ayrıca, kamusal mekanın belirli sınırları içinde mücadele eden gruplar için nişler yaratır. Böylece, bu direniş mekanları, hem mekanın hem de toplumsal ilişkilerin dönüşümüne dair özgürleştirici bir potansiyel taşır. Belirlenen iki grup heterotopyanın yanı sıra, üçüncü bir kategori daha ortaya çıkmıştır. Bu kategori, kentin gündelik akışı içinde belirli programlar veya etkinliklerden doğan heterotopyaları kapsamaktadır. Bu tür heterotopyalar, belirli bir amaç doğrultusunda geçici olarak varlık gösteren ve bu amaç gerçekleştiğinde sona eren zamansal mekanlar olarak tanımlanır. Kentsel yaşamın sürekli değişen yapısını yansıtan bu geçici heterotopyalar, farklı kullanım biçimlerini ve kullanıcı profillerini bir araya getirerek çeşitli kesişim noktaları oluşturur. Bu geçici mekanlar, kentin dinamik yapısına uygun olarak sürekli dönüşüm içinde olan, zamana bağlı heterotopyalardır. Metin okuması ve kent okuması arasındaki ilişki incelenerek, metinler aracılığıyla elde edilen bilgi ile, herhangi bir kamusal mekanı da benzer yaklaşımla incelemenin mümkün olduğu görülmüştür. Çalışmanın değerlendirme ve tartışma bölümünde, bu çerçevede geliştirilen metin okuma altlığını test etmek amacıyla, belirli bir kent parçası üzerinde uygulama yapılmıştır. Bu uygulama için, farklı zaman-mekansal kesitlerde üç heterotopya grubunun da gözlemlenebileceği Karaköy bölgesi seçilmiştir. Bu inceleme, heterotopya kavramının belirli bir kamusal mekanda nasıl kullanılabileceğini ve bu mekanın kullanıcı profilleri ile kullanım pratikleri arasındaki ilişkiler üzerindeki etkilerini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, bir bakış altlığına dönüşen bu sistematik kategorileştirme yöntemi, mevcut anlatıları parçalayıp yeniden yapılandırarak kamusal mekanlar üzerine yeni bir okuma önerisi sunmaktadır. Heterotopya literatürünün kapsamlı bir şekilde incelenmesiyle, mimarlık alanında "öteki" mekanlarının bilgisine ulaşılmış ve bu bağlamda daha kapsayıcı kamusal mekanların üretimine yönelik yöntemsel bir öneri geliştirilmiştir.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024
Anahtar kelimeler
kamusal alan, public place, metin okuma, textual interpretation
Alıntı