The Concept of Symbosis in Art

thumbnail.default.alt
Tarih
1997
Yazarlar
Faruki, Şefik
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Institute of Social Sciences
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Özet
The aim of this study of " The concept of symbiosis in Art" is to find out the place of this concept in art through historical events and socio-cultural changes in the world. The work has been organised in four main chapters. Chapter one is introduction of the study. Chapter 2 shows meaning, source, origin and roots of the symbiosis. Discussion on the work of the Japanese Architect Kisho Kurokawa who used the term Symbiosis as a philosophy in his publication'Tntercultural Architecture". We will examine the Art and Socio-cultural interaction in the history of civilisations with the development process of science and technology at the present time, intercultural exchanges between east and western societies Chapter 3 is about phenominology and philosophical approach to the art in this modern age. Meaning of Art. Importance and cultural values of art through studies of important philosophies in this century. Meaning of Language,Creativity, Modernism ahd postmodernism, etc. Chapter 4 is a case study. A creative work of drawings Showing the journey of lines through symbiosis of old and new symbols which are studied.. This work is a model of expressions of an artist who travel to unseen world through his soul by intuition. This is a main part of the research to visualise the symbiosis in art.
Çalışmamızın amacı, Sanatta Birlikte Yaşam kavramının, sanat içindeki yerini, tarih olaylarının akışı, toplumlararası etkileşim ve sosyo-kültürel değişimler aracılığı ile belirlemektedir.Bu bilgiler ışığında, ekolojide ve biyolojide uzun yıllardır kullanılan birlikte yaşam teriminin sanatsal platforma, Japon Mimar Dr.Kisho Kurokawa tarafından, Kültürler Arası Mimari adlı eserinde ilk kez taşınımasını, bu kavramın çağdaş sanata katkıları ile yeni bir sanatçı tanımının ortaya çıkışını inceleyeceğiz. Amacımızın gereği, beş ana bölüm başlığı altında topladığımız çalışmamızın 1. Bölümünde doğa- insan, insan-insan, insan- toplum, toplum-toplum, insan-çevre, çevre-bilim, bilim- endüstri, endüstri-gelişim, gelişim-düşünce, düşünce-sanat v.s gibi etkileşim ve birlikte yaşam ortamlarının sanatçıyı kaçınılmaz bir biçimde küresel köyün bir parçası olma noktasına getirişini izleyeceğiz. 2. Bölümde, Sanatta Birlikte Yaşam alt başlığı altında, birlikte yaşam teriminin kaynağı, anlamı ve Dr.Kisho Kurokawa 'nın kavrama yüklemeye çalıştığı felsefe boyutunu, Sanat ve Sosyo-Kültürel Etkileşim alt başlığı altında ilk insandan başlayarak, bireyin kendini ifade gereksinimini, günlük yaşam gereksinimlerinden kaynaklanan insan üretiminden sanatsal üretime geçişi, sanatsal üretinin din kavramından etkilenişini, dinlerin gelişiminin toplumsal yapıyı ve sonra da düşünceyi ve sanatı etkileyişini IX inceleyeceğiz. Bu incelemeler dinlerin toplumun sosyo kültürel gelişmesindeki önemi gözönüne alınarak, ikinci bölümün 3. ve 4. alt başlıkları altında Pagan Toplulukların Sanatsal ve Sosyo-Kültürel Etkileşimi ve Tek Tanrılı Topluluklarda Sanatsal ve Sosyo-Kültürel Etkileşim alanlarında yapılacaktır. Tarih boyunca aynı coğrafyayı paylaşan toplumların kronolojik akış içinde devraldıkları sanat mirasından nasıl etkilendiklerini, onu nasıl değiştirip kendilerinden sonraki kuşaklara aktardıklarını, savaşların, göçlerin ve ticaretin farklı coğrafyalarda yaşayan toplumlar arasında ve aynı kronolojik dönemde nasıl bir etkileşim sağladığını gösteren bu bölüm bir sonraki bölüme zemin hazırlayacaktır. Üçüncü Bölüm Fenomoloji ve Yüzyılımızda Sanata Felsefi Yaklaşım başlığını taşıyor ve özetle aşağıdaki bilgileri içeriyor: Fenomolojiyi, geleneksel olarak soyut sistemlerin içindeki kavramsal özümsemeleri işleyen felsefi yolculukta,bir devrimi temsil eden"yaşanmış"olana gösterdiği dikkatten yola çıkarak tanımlamak mümkündür.Felsefenin somuta doğru bir yönelişi Fransa'da 1950 li yıllarda hatırı sayılır bir felsefi ve edebi rağbet gördü. Sartre 'in felsefesi bir yönü ile fenomolojiden kaynaklanmaktadır. Ne var ki tüm bunlar kurucusu Edmunt Husserl tarafından öncelikle"sağlam bir bilim"olarak sunulan fenomolojiyi nitelemek için yeterli değildir.Bu felsefenin daha "teknik" niteliği Sartre 'in sözünü ettiği "temel sezgi" yi anlamayı gerektirir; buna göre X fenomolojik indirgemenin en genel bağlamında"her bilinç, herhangi birşeyin bilincidir",ki sonuç olarak dünyayı"parantez içine" almayı ve bilinci solipsizme(tekbencilik) mahkum etmek pahasına da olsa"öteki" nin aranacağı bir sürece bağlamayı hedefler. Husserl'in nitelemesi ile fenomoloji,felsefenin ve genel olarak bilginin kaynaklarını evrenselliği hedefledikleri ölçüde yeniden ele alan köktenci bir girişimdir.Evrensele ulaşmak için deneyin transandaltal koşullarını gün ışığına çıkararak, evrensele ulaşmaya olanak veren yasaları ortaya koymak gerekecektir. İdeal olarak algılanmış şeylerle ilişkisi içinde transandantal bilince ancak dünyayı "parantez içine" koyarak ulaşılabilir. "Öteki" nin de yer aldığı dünyanın "parantez içine" alınması bilinci solipsizme indirgiyor mu? Çözümler, ötekinin"kuruluşuna" veya ona"rastlanması"na yapılacak olan vurguya göre değişecektir. Hussel'in bu sağlam teorisi daha sonra Heidegger tarafından yorumlanmış ve onun yorumlarına dayalı olarak Levinos, Sartre, Maurice Merleau-Ponty gibi düşünürlerin verdikleri derinlemesine özgün eserlerde, gelişmesini sürdürmüştür. Bu ön bilgilerden sonra sanat eserinin tanımı üzerine düşünmek ve prensipte Sartre 'in "sanat eseri bir gerçek dışılıktır"prensibine ulaşmak olası olacaktır. Değer kavramı gerçek ile idealin birbirine karşıt olması gibi, olgu kavramına karşıttır.Olgular ortaya çıkıp belgelenirken, XI değerler olguları tartmak için başvurulanları oluşturur. Değerler, insanlara amaçları açısından en iyiyi seçme olanağı sağlamak gibi bir işlev gören hiyerarşik bir sisteme göre düz enlenir. Değerlerin çöküşü teması,modern toplumların doğuşu ile aynı zamana rastlamaktadır. Bu toplumlar kendilerini üyeleri arasında yapılmış bir sözleşmenin ürünü olarak düşünür ve böylece,bireylerin varoluşu ve hakları konusunda bugüne kadar yadsınmış olan yeri kabul ederler. Bu bağlamda, göz önünde bulundurulan değerler değişmez niteliktedir. Modern demokratik toplumların ortaya çıkışıyla çöken işte bu değişmezliktir.Bu çöküşten sonra,bilinç ve irade terimleriyle dile getiren öznellik düşüncesinden hareketle, geleneksel kopuş bireysel varoluşun gerçekleşmesini sağlayacaktır. Modernlik yaratıcı bir kendini yıkıştır.Modern sanat yalnızca eleştiri çağının çocuğu değil aynı zamanda kendi kendinin de eleştirişidir.Artık gelenekle yönetilmeyen bir dünyada normlar git gide bireylerin iradesinde daha etkin bir hal almakta ve buna bağlı olarak ta kültür organik birliğini yitirmektedir. Dördüncü bölümde örneklem olarak Asya kökenli bir sanatçının doğduğu ve geliştiği coğrafyanın sosyal bir varlık olarak kendisine yüklediği kültür altyapısının sık sık ziyaret ettiği batı dünyasına ait izlenimler ve edinilmiş bilgiler ile yeniden şekillendirilmesi sonunda sanatçınm kişiliğinden xn kaynaklanan verilerin süzgecinden geçerek dışa vurumu olarak yeni bir sanat yapıtı incelenecektir. Sanatçı "Çizgilerin Şiiri"olarak adlandırdığı bu çalışma ile kalbinin ve aklının şiirsel izlerini karakalem aracılığı ile gün ışığına çıkarıyor.Bu çizgiler ona rüyalarını gerçekleştirmede yardım ediyorlar. Bu resimli rüyalar gizemli, yarı görsel, solgun ve siyah- bey azdırlar. Muğlaklık, boşluk, korku, tekdüzelik ve çılgınlık atmosferinin görselleştirilmesinden ibarettir. Sanatçının iç dünyasını dışa vurumu olan yeni bir empresyonizm olarak algılayabileceğimiz bu örneklerde, görünmez kentlerin kalıntılarında kaybolan çağdaş insanın krizi, keskin bir dille tasvir ediliyor. Çizgilerinin akışı bize psişik deneyimlerini, iç dünyasını gerçek tutkularını Baudelaire, Mallarme, Rimbaut gibi fransız sembolistlerinin saf hayal güçlerini sözler aracılığı ile ifade edişlerini hatırlatır. Çizgi çalışmalarında uygar bir toplum içinde, insanın yalnızlığının, yabancılaşmasının, dehşetinin ve tecridinin ruhunu ve kaynağını yansitir.Edwar de Munch gibi incelediği objeleri ve figürleri kasti bir üslupçulukla çarpıtır. 5. ve son bölümde sanatçının "küresel köy" ün bir üyesi olarak dışında bulunan dünyanın kendisine verdikleri ile kendinde varolan özgünlükleri üretimine katarak ortaya koyduğu sanat eserinin,evrenin en akıllıca davranış biçimi olarak algılanabilecek"birlikte yaşam"felsefesi doğrultusunda sunuşunun olasılığı ve kabul edilebilirliği tartışılacaktır.
Açıklama
Thesis (M.A.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 1997
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997
Anahtar kelimeler
Fine Arts, Phenomenology, Art, Socio-cultural environment, Güzel Sanatlar, Fenomenoloji, Sanat, Sosyokültürel çevre
Alıntı