Kent hakkı ve deprem politikaları: Dirençli İstanbul için tematik analiz

thumbnail.default.alt
Tarih
2023-06-16
Yazarlar
Erçin, Işıl
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
Kentleşme sürecinin, küresel ölçekte hızlı ivme kazanmasıyla birlikte, nüfusun büyük bir bölümü kentsel alanlarda yaşamaya başlamıştır. Bu durum, kentlerdeki sınırlı kamusal kaynakların ve olanakların yetersiz kalmasına neden olmuştur. Kentlerde işsizlik, yoksulluk, eşitsizlik gibi sorunların kentsel krizlere dönüşmesi sonucunda kentliler harekete geçerek, sorunlarına çözüm aramışlardır. Kentlilerin, kentsel yaşama dair ihtiyaçlarını ve memnuniyetsizliklerini dile getirmesini ve bunları talep etmesini ise 'kent hakkı' sağlamıştır. 1968 yılında Henri Lefebvre tarafından literatüre kazandırılan kent hakkı kavramı, geçmişten günümüze kentlerde yaşanan sorunların içinde umutsuzluğa kapılan kentlilerin, kentsel yaşamın kendilerine bahşettiği hakları talep etmesinin sloganı olmuştur. Uluslararası birçok dokümanda ele alınarak politik karar vericilerin benimsemesi gerektiğinin vurgulandığı kent hakkı kavramı, değişen kentsel dinamiklerle birlikte gelişimini sürdürmeye devam etmektedir. Kent hakkı, kentlerde hangi koşullarda yaşadığı fark etmeksizin herkesin hakkıdır; daha güvenli, daha adil, daha iyi bir kentsel yaşamı gerçekleştirme hakkıdır; kar peşinde olmayan kentin hakkıdır. Geçmişten beri depremler Türkiye kentlerinde, doğa olayları arasındaki en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Depremler, yönetimler tarafından oluşturulan politikalara göre afetlere dönüşmektedir. Bu nedenle kentleri deprem riskine karşı dayanıklı hale getirmek ve kentlilere daha güvenli ve daha iyi bir kent yaşamı sunmak için doğru politikaların oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Güvenli kentsel yaşamın sağlanması için ise kent hakkının varlığına ve bilincine ihtiyaç vardır. Bu bağlamda bu tez, kent hakkını temel haklar kapsamında görmektedir ve siyasi otoriteler tarafından verilen kararlarla ve alınan tedbirlerle kentlerde deprem riski karşısında kent hakkımızın korunması gerektiğini savunmaktadır. Kente dair hak temelli taleplerin deprem politikalarının kaynağını oluşturduğu çalışma kapsamında aktarılmaktadır. Bu tez, depreme dayanıklı kentlerin yaratılması için politika geliştirme süreçlerinde kent hakkının gözetilmesine katkı sunmayı amaçlamaktadır. Tez kapsamında Türkiye'deki ve İstanbul'daki deprem politikaları kent hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir ve deprem politikalarının kent hakkı temelli geliştirilmesi gereken noktalarına değinilmiştir. Tezde Türkiye'deki deprem politikaları önemli kırılma noktaları üzerinden dönemlere ayrılmıştır. Bu kırılma noktaları; 1999 Marmara Depremleri, 2002 yılında siyasi otoritenin değişmesi, 2011 Van Depremi ve 2023 Kahramanmaraş Depremleri'dir. İstanbul'daki deprem politikaları ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin öne çıkan politikaları üzerinden değerlendirilmiştir. Deprem politikaları, kent hakkını gözetecek şekilde temalara ayrılmıştır. Bu temaların değerlendirilmesi için nitel araştırma yöntemi olarak yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Görüşmeler, deprem politikalarında rol alması gereken paydaşlarla yapılmıştır. Bu doğrultuda görüşmeler; İBB, ilçe belediyesi, meslek odası, STK, özel sektör temsilcileri ve akademisyenlerle yapılmıştır. Görüşmelerden, belirlenen temalar için çıkarımlarda bulunulmuştur. Bu çıkarımlar ile kent hakkının deprem politikalarında nasıl gözetileceğine dair temeller belirlenmiştir. Çıkarımlar, 'kent hakkı ve güvenli yaşam hakkı', 'mevzuat', 'siyasi tutum', 'kurumsal yapı ve entegrasyon', 'STK'ların katılımı', 'toplumsal katılım', 'toplumsal bilinç', 'afet sonrası süreç' ve 'olası bir deprem karşısında İstanbul' temaları altında aktarılmıştır. Tezin sonucu bağlamında şunlar ortaya çıkmıştır: Kent hakkının izinde daha güvenli ve daha iyi yaşamın sağlanması merkezi ve yerel yönetimlerin doğru politikalarıyla mümkündür. Politikalar üretilirken deprem siyaset üstü bir mesele olarak görülmelidir ve kurumlar arası işbirliği yapılmalıdır. Doğa olaylarının afete dönüşmesinin nedenini kadere bağlayan yaklaşım terk edilmelidir. Yöneticiler ve kent toplumu deprem riskine karşı bilinçlendirilmelidir. Politika oluşturma süreçlerine kentlilerin, STK'ların ve meslek odalarının katılımı sağlanmalıdır. Geleneksel deprem politikalarından vazgeçilerek risk azaltma çalışmaları etkin şekilde hayata geçirilmelidir. Kentlilerin taleplerini önemseyen modeller uygulanmalı ve yapılı çevre ile birlikte kentlerdeki toplumsal ilişkileri kapsayan kararlar alınmalıdır. Kent hakkını gözeten deprem politikaları, dirençli kentlerin yaratılmasına ve direncin sürekliliğinin sağlanmasına doğrudan katkı sağlayacaktır.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023
Anahtar kelimeler
kentleşma, urbanization, deprem politikaları, earthquake policies
Alıntı