Mimarlıkta otantiklik teknolojileri kartografisi: Teknik aracılar, özneleşmeler ve mimarlık kültürü

thumbnail.default.alt
Tarih
2023-04-10
Yazarlar
Balcı, Hüseyin Furkan
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Özet
Otantiklik, mimarlık kuram, eleştiri ve tarihyazımı içerisinde sıklıkla başvurulan bir kavrayış türünü cisimleştirir. Mimari nesneyi kendinden başka bir şey olmaya zorlayan kurumların, makinelerin, kitapların, mimari biçimler hafızasının ve bunun gibi pek çok şeyin ötesine geçme arzusu, bugün bile, mimarlık kuramları içerisinde varlığını güçlü bir biçimde sürdürür. Ele alınan olgunun doğasının, canlılığının, yaşamının hakiki prensiplerine başvuran ve bu olgunun yeniden anlaşılmasını hedefleyen strateji, mimarlık düşüncesinde hala üretkenliğini korur. Bu çalışma, mimarlık bilgi alanları içerisinde görünür hale gelmiş farklı otantiklik kavrayışlarına dair, bu kavrayışların medya teknolojileri ile kurduğu ilişkileri merkezde tutan bir perspektiften, bir kartografi üretme girişimidir. Araştırma, "otantiklik teknolojileri" kavramını eleştirel bir araç olarak önerir ve bu kavramı mimarlık kuramı, tarih ve eleştirisi içinde, mimari nesnenin hakiki bir biçimde kendisi olarak üretilmesinde, ifade kazanmasında ve aktarılabilmesinde işlev gören, söylemsel ve teknolojik bileşenler ile işleyen bir dizi operasyon olarak tanımlar. Bu operasyonlar aracılığı ile, mimari nesnenin kendinden daha geniş bir dizi hakikat ile bağlantısı kurulur. Bu bağlantı kültürel hafıza ve bu hafızanın parçası olarak barındırdığı mimari biçimler arasında yeni değer hiyerarşileri örgütler. Bu çalışma kapsamında, otantiklik teknolojilerine başvuran altı kuramsal hat değerlendirilmeye alınır ve bu hatların birbirileri ile kurdukları süreklilikler/süreksizlikler işaret edilir. Bu hatlar Marc-Antoine Laugier'in, Augustus Welby Northmore Pugin'in, Eugene Emmanuel Viollet-le-Duc'ün, Hendrik Petrus Berlage'ın, Archizoom'un, Superstudio'nun mimarlık söylemleri ve mimarlıkta kuram-sonrasına yönelik tartışmalar üzerinden geçer. Bu kuramsal teşebbüslerin otantiklik teknolojilerini işlevsel kılma biçimlerine dair eleştirel bir değerlendirme yapılır. Bu kuramların hafızaya, doğadaki ve yaşamdaki işleyişlere başvurma biçimi sorunsallaştırılır ve mimarinin bu işleyişler ile kurduğu bağlantılara odaklanılır. Araştırma, mimarlık bilgi alanları içinde işe koşulan otantiklik teknolojilerine kartografik bir yöntem çerçevesinde temas eder. Bu temelde, bütüncül bir tarihsel anlatı ya da bir gelişim çizgisi ortaya konulduğu iddiası üstlenilmez. Hedeflenen, otantiklik teknolojileri kavramının yüklendiği zeminde, mimarlıkta hakikati dürüst bir biçimde ifade etmeye yönelen kanonların, kullandıkları medya teknolojilerinin failliği vurgusunu akılda tutan, eleştirel bir okumasıdır. Bu çerçevede başka eleştirel değerlendirmelere ve yeniden sınıflandırmalara açık, bir çeşit envanter ortaya koyulması hedeflenir. Bu tekniklerin ve teknolojilerin birbirileri ile kurdukları birtakım süreklilikler ve süreksizlikler işaret edilmeye çalışılır. Araştırma metninin birinci bölümde, otantiklik teknolojileri kavramının kuramsal öncülleri işaret edilir. Mimarlıktaki otantiklik arzusuna yönelik bu türden bir sorgulamaya dair güncel bir aciliyet üreten; doğanın, yaşamın, evrenin medya teknolojileri tabanında yeniden tanımlanmasına yönelik, tarihsel bir bağlam açıklanmaya çalışılır. Bu tarihsel bağlam gerek eleştirel kuramlarla gerekse de mimarlık disiplini içerisindeki bir dizi üretimle yakın ilişkiler kurmuştur. İkinci bölüm, otantiklik arzusunun, Marshall Berman'ın, Lionel Trilling'in ve Friedrich Kittler'in çalışmaları üzerinden tarihsel, toplumsal ve medya teknolojik inşasını ele alır. Erken Aydınlanma döneminde, öznenin doğa ile kurduğu ilişkinin kavranma biçiminde meydana gelen önemli bir dönüşüm işaret edilir. Otantiklik, özneden ayrışık bir varoluşa sahip olan toplumun hatalı, bozulmuş, çürümüş, mekanikleşmiş bileşenlerinden öteye geçmeye, tüm bunların altında yatan, maskelenmiş, saklanmış gerçekleri açığa çıkarmaya muktedir, birleştirici bir öznelik türünün inşası ile ilişkilendirilir. Bu çerçevede, vaka incelemelerini oluşturan üçüncü bölümde tartışmaya açılan ilk otantiklik teknolojisine, doğayı, mimarlığın kompozisyonunda barındırması gereken çeşitli ideaları açığa çıkaran kaynak olarak değerlendiren Marc-Antoine Laugier'in mimarlık kuramı içerisinde rastlanır. Laugier'in gereksinimler temelleninde şekillenen mimarlık kuramı, Erken Aydınlanmanın enformasyonel yapılanmasında gerçekleşen dönüşümlerle birlikte değerlendirilir. Mimarlığın geri döndürülmesi gereken bir altın çağ temasının, metinsel hafızanın saklanmasına yönelik sorunlarla ilişkisine dair bir dizi eleştirel okuma gerçekleştirilir. Ele alınan ikinci otantiklik teknolojisi ise Augustus W. N. Pugin'in görülebilir bir dürüstlük temelinde anlamaya çalıştığı Katolik Hristiyan Mimarlığı kuramsal girişimlerdir. Pugin, yayımladığı bir dizi kitap ile hakiki bir mimarlığın en son 15. yüzyıl İngilteresinde gerçekleştiğini, 15. yüzyıldan itibaren mimarlığın hakiki bir biçimde kendisi olma, olduğu gibi görünme prensibini bir kenara bıraktığını ve 19. yüzyıl'da İngiltere mimarlığının içinde bulunduğu tüm buhranın harmonik bir toplumun çeşitli sebeplerle terk edilmesinden kaynaklandığını ifade eder. Üçüncü otantiklik teknolojisi, Eugene Emmanuel Viollet-le-Duc ve Hendrik Petrus Berlage hattında takip edilebilen, evrensel bir geometrik üsluba sahip doğa kavrayışında temellenir. Buna göre doğadaki nesneler, mikro düzeydeki kristallerden, büyük jeolojik biçimlenmelere kadar; tüm evrene yayılmış geometrik bir matris içerisinde cisimlenirler. Bu prensip evrenseldir ve bir bakıma tüm mimarlık tarihine çeşitli biçimlerde nüfuz etmiş, mimarlığın farklı coğrafyalarda organik bir biçimde serpilip gelişmesinde rol oynamıştır. Dördüncü otantiklik teknolojisi, Lous Sullivan'ın 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında, Amerika Birleşik Devletleri bağlamında ortaya koyduğu mimarlık kuramı içerisinde teşhis edilir. Sullivan, amnezik bir biçimde doğaya dönüldüğünde; biçim ve işlev arasında bir karşılıklılık olduğunu teşhis eder; mimarlık ortamını ele geçirmiş olan çeşitli sorunlar, bu bağlantının yitirilmesinden kaynaklanmaktadır. Beşinci otantiklik teknolojisi, Archizoom ve Superstudio'nun radikal mimarlığında teşhis edilir. İki grup da, eleştirel kuramla ilişkili olarak, 19. yüzyıldan itibaren kentleri örgütlemeye çalışan altyapı sistemlerini kullanarak, kapitalizm ve yabancılaşma sorununu bir oyun alanı haline dönüştürür. Teşhis edilen altıncı otantiklik teknolojisi, hayatın ve canlılığın enformasyonel bir kavranışına başvurarak kuramın mimarlık kültürü içerisindeki yerini sorunsallaştıran kuram-sonrası tartışmalarıdır. Bu tartışmalar, kuramı hayatın önceden tanımlanmış, indirgenmiş bir hali ile olmakla suçlar; mimarlık pratiğinin artık bu türde bir araca olanak veremeyecek kadar hızlı bir biçimde değişen bir ağ içerisinde harekete geçtiğini vurgular. Çalışmanın dördüncü bölümünde, mimarlıkta, tüm bu kuvvetli otantiklik kurgularının üretkenliğine rağmen başkası olmaktan çekinmeyen girişimler, inotantiklik, tematize edilmeye çalışılır. Araştırma bu bölgenin zaten mimarlık bilgi alanı içerisinde, sıklıkla operasyonel bir araç olarak kullanılmakta olduğunu teşhis eder ve bu aracın üretken bir biçimde kullanıldığı çeşitli durumlara yönelik bir tartışma yürütür. Zira inotantiklik, kimliğe, müellifliğe ve benzeri kavramlara yönelik kapsamlı bir dizi sorgulamanın da zemini haline dönüşür. Bu bölüm içerisinde değerlendirilen, Alejandro Zaera-Polo'nun "Hokusai Dalgası" stratejisi, Frank Gehry'nin 1980'lerden 1990'ların ortasına kadar araştırdığı ikonografik mimarlıklar, Superstudio'nun "Barnum Jr.'un Muhteşem ve Harika Şehri" gibi girişimler üzerinden, mimarlığın ahlâki sorumluluklarına rağmen, "başkası olma" temasının mimarlıkta üretken bir biçimde nasıl harekete geçirilebileceği tartışmaya açılır. Sonuç bölümünde ise mimarlığın araştırma süreçlerini yürütmesi için, kendini bir otantiklik argümanına yaslamasının zaruri olmadığı vurgulanır. Ancak yine de, tam da yukarıda sıralanan bu stratejilerin farklı alanlardaki üretkenliği göz önünde bulundurulursa, kasıtlı bir antagonizma kurmaya yönelik bileşenler barındıran otantiklik teknolojilerinin, mimari araştırmayı sürdürmeyi sağlayacak bir mimari anlatı aracı olarak ehlileştirmenin olası olduğu tartışılır. Yani hem otantiklik argümanlarının hem de çeşitli başkası olma performanslarının, mimari projeyi çeşitli derecelerde meşrulaştıracak, daha geniş çevrelere ve ekolojilere bağlayacak aygıtlar olarak kullanılabileceği belirtilir.
Açıklama
Tez(Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023
Anahtar kelimeler
mimarlık, architecture, mimarlık kuramı, architectural theory
Alıntı