Yeni Bir Kentsel Mekanın Göstergesi Olarak taksim Gezi Parkı Eylemleri

thumbnail.default.alt
Tarih
2015-06-22
Yazarlar
Koyuncu, Bertan
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science And Technology
Özet
Mekansal ilişkiler toplumsal ilişkilerin izdüşümü olarak kendisini yeniden örgütlemektedir. Bu anlamı ile her toplumsal dönem kendi mekansal dilini oluşturur. Bu bağlamda mekansal ilişkileri toplumsal ilişkiler için bir analiz nesnesi olarak ele alabiliriz. Kapitalizmin mekânları, bir yandan soyutlama ve temsillerle devletin rasyonel temellerini sağlamlaştırır, diğer yandan ise çelişkileriyle, farklı ve farklılaştırıcı direniş pratiklerinin de yuvası durumundadır. Kentin düz çizgilerine, okunabilir ve rasyonel kent yaklaşımına karşı kentin bir direniş alanına dönüşme süreci gündelik yaşam pratikleri ve bilinçli eylemlerle gerçekleşir. Bu direniş pratikleri "mekanın sınırlandırılmasına ve zamanın ele geçirilmesine yönelik egemenin pratiğine ihlaller toplamı" olarak tanımlanabilir (Bulduruç, 2009). Direniş pratikleri kapanan mekanlarda yarıklar oluşturmaya çalışır. Bu pratikler sayesinde mekanlar direniş mekanları haline gelirler.  Tez kapsamında; Gezi Parkı eylemlerinin nedensel arka planını oluşturan iktidarın "soyut mekan" oluşturma çabası ve tahakküm pratikleri ile direniş süreci ile oluşan "yaşayan mekan" pratiklerinin incelenmesi hedeflenmektedir.  Taksim çok boyutlu bir biçimde, iktidarın kentsel tahakkümü ve karşı pratiklerin gözlemlenmesi için çok sayıda analiz nesnesi sunmaktadır. Gezi Parkı’nın içinde bulunduğu Taksim kentsel bir merkez olarak önem taşımaktadır. Bu önemi oluşturan ana etkenler onun, kentsel rant alanı olarak değeri ve ideolojik olarak ise kent algısı oluşturma sürecindeki konumudur. Gezi eylemleri ise bu kentsel merkezde, kent hakkının kolektif bir hak olarak kullanılması pratiği açısından bir dönüm noktasını işaret eder. Zira Gezi eylemleri, iktidarın hoyratça dayattığı kentsel planlamaya karşı toplumsal bir karşı duruş ve aynı zamanda "kent hakkından kentsel devrime" giden yolda bir dönüm noktasıdır. Direnme pratikleri; kent kimliğinin korunması, mekansal belleğe bağlılık, ya da yerinden edilmeye karşı bir duruş olarak ortaya çıkabilmektedir. Aynı şekilde farklı nedensel çerçeveler içerisinde üretilen söz konusu pratiklerin mekan üzerindeki dönüştürücülüğünün ölçeği, etkisi ve sonuçları da farklılaşmaktadır. Gezi Parkı eylemleri bu farklı kategorideki eylemsel davranışları içerisinde barındırdığı gibi, bu eylemlerin ve davranışların sonucu olma özelliğini de taşımaktadır.  Bu bağlamda iktidara ait olan mekansal dilin çözümlenmesi, karşı pratiklerin mekansal olanaklarının ve dönüştürücü sonuçlarının incelenmesi güncel olarak kentsel dönüşüm süreçleri ve karşı pratiklerin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Taksim Gezi Parkı eylemleri oldukça fazla veri ihtiva eden bir kentsel ve mekansal analiz nesnesi durumundadır. Bu anlamı ile tez çalışması Gezi Parkı eylemleri üzerinden kent, kent hakkı ve dönüşüm süreçlerine dair kavramsal ve güncel bir yeniden okuma oluşturmak hedefindedir.
Taksim is an area which consists of many different objects for analyzing the power’s urban domination and the counter practices in a multi-dimensional format. Taksim has great importance as an urban centre. The first reason for this importance is its value as an urban anuity area. And the second reason is its position in the process of creating an urban perception ideologically. Precisely at this point the Gezi protests were against this “anuity” and also “the ideologiccal urban perception”. So the  Gezi protests can be defined as a turning point in this urban centre by using the city right as a collective right. because these protests were a stance against urban planning which is imposed by power thuggishly and also an important object for analysis and discussions regarding a democratic urban approach.  The aim of this thesis is to examine the power’s exertions for forming “abstract space” and  its domination practices as the causal background of the Taksim Gezi Park protests and the “lived spaces” practices which were formed during the occupation process.  In this context, analyzing the spatial language which belongs to power and examining the spatial possibility and resulting counter practices which contributed to understanding the urban transformation processes and the social movement’s political counter practices. In this sense the Gezi protests were and still are an important tool for all these arguments because in this process, the protesters did not just create a “protest language” but they also formed a new “spatial language”. Also they did not only say “no” but, they also exposed their own wills and choices. For all of these reasons, in this thesis it is aimed to form a conceptual and daily re-reading of the urban and the transformation process through the lens of the Gezi protests. Also this re-reading may be a tool for a new discussion for defining urban settlements through social relations instead of defining and forming them as an object for consumption with the orientation of estrangement and the security paradigm. Besides all this, maybe the new urban approach which was observed by everyone in the Gezi protests, may show a way to re-define settlement areas.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2015
Anahtar kelimeler
Üçüncü mekan, mekan, kent hakkı, Third space, space, right to the city
Alıntı