LEE- Restorasyon-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 20
-
ÖgeAntalya Gelidonya deniz feneri koruma projesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022)Bu tez çalışmasında Antalya ili, Kumluca ilçesine bağlı Karaöz Mahallesi'nde, Gelidonya Burnu'nda konumlanan Gelidonya (Taşlıkburnu) Deniz Feneri belgelenmiş ve yapıda belirlenen problemler doğrultusunda koruma önerileri geliştirilmiştir. Fener, Tersane-i Amire gözetimi altında kurulan, Blaise-Jean Marius Michel müdürlüğündeki Fenerler İdare-i Umumiyesi tarafından 1936 yılında inşa edilmiştir. 1855 yılından itibaren hizmet veren Osmanlı Fenerler İdaresi'nce inşa edilen fenerlerle yapım tekniği ve özellikle plan şeması bakımından benzerlik göstermektedir. Günümüzde Gelidonya Deniz Feneri, kullanımındaki değişimlere bağlı olarak müdahaleler görmüş olmasına rağmen mimari özgünlüğünü genel olarak koruyabilmiştir. Antalya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'ndan edinilen belgeye göre Gelidonya Deniz Feneri, 2010 yılında 2. derece kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Kurumdan öğrenildiği üzere, tescil sonrasındaki kontrollerde fenere yüklenen niteliksiz eklerin kaldırılmasıyla ilgili uyarılarda da bulunulmuştur. Buna rağmen deniz feneri ile ilgili herhangi bir belgeleme veya koruma çalışması yürütülmemiştir. Bu eksikliğin giderilmesi, yapının taşıdığı bilgilerin belgelenmesi ve aktarılması, problemlerin ortaya konması ve gerekli müdahalelerin tanımlanması gerekli görülmüştür. Tez yedi ana bölümden meydana gelmektedir. İlk bölüm olan girişte tezin amacı, çalışmanın kapsamı ve tüm süreçteki araştırma ve belgeleme yöntemlerine değinilmektedir. İkinci bölümde ise tarihteki deniz fenerlerinden Gelidonya Deniz Feneri'ne uzanan süreçte deniz feneri kavramının nasıl değişimler geçirdiği ve süreç içindeki mimari özellikleri ele alınmıştır. Ayrıca dünya genelindeki bu sürecin Türkiye sınırları içindeki gelişimini ve yönetilmesini anlatmanın, Gelidonya Deniz Feneri'nin mimari ve tarihî özelliklerine ışık tutacağı düşünülmektedir. Tezin üçüncü bölümünde, odak konusu Gelidonya Burnu olarak belirlenmiştir. Deniz fenerine de adını veren burnun karada ve denizde nasıl özellikler taşıdığı, deniz fenerinin bu özelliklerin neresinde rol aldığı irdelenmiştir. Günümüzde de Likya Yolu üzerinde konumlanan burnun hem tarihte hem bugün karşılaştığı olaylar, insanlar ve bunlara bağlı olarak yaşadığı değişiklikler ele alınmıştır. Ek olarak Gelidonya Burnu'nun açıklarındaki tarihî gemi batığı nedeniyle, sualtı arkeolojisi açısından da önemli bir lokasyon olduğundan bahsedilmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümünde Gelidonya Deniz Feneri hakkındaki bilgi ve bulgularla ilgili açıklamalar yapılmıştır. Fenerin konumu, genel özellikleri, tarihsel süreci ve daha da detaylı olarak mimari özellikleri irdelenmiştir. Teker teker yapıdaki mahaller ve mekânsal özellikleri, cephe özellikleri, strüktürel sistemi ve güncel durumu, mimari elemanların nitelikleri anlatılmıştır. Yapının malzeme tespitleri ve sahip olduğu hasarların belirlenmesi üzerine, analitik rölöveler hazırlanmıştır. Beşinci bölümde yapıdaki tespit edilen izler, benzer tipolojiye sahip fenerlerin belgeleri ve Gelidonya Deniz Feneri sorumlusunun aile fotoğraf arşivinden edinilen veriler doğrultusunda yapının ilk durumu ve geçirdiği değişiklikler tespit edilmiştir. Altıncı bölümde ise deniz fenerinden edinilen tüm bilgiler ve yapılan araştırmalar, tespitler ile bir bütün halinde ele alınarak yapıya uygun işlev ve restorasyon önerileri geliştirilmiştir. Bu karar sürecinde özellikle Likya Yolu yürüyüşçülerine fayda sağlayacak ve sahip olduğundan farklı işlevlerle, günümüze özgün değerlerinin çoğunu koruyarak gelen feneri yormayacak önerilerde bulunulmuştur. Deniz fenerinin ana binası "hostel" olarak, yakınındaki ahır birimi ise internet, elektrik, bilgi gibi hizmetler verecek şekilde ele alınmıştır. Önerilen işlev ve müdahaleler sebepleri, potansiyelleri ve senaryoları ile detaylıca açıklanmıştır. Çalışmanın son bölümü olan yedinci bölümde yapılan tüm bu çalışmalar ve irdelenen başlıklar sentezlenmiş, Gelidonya Deniz Feneri'ne önerilen yeni konaklama işlevi doğrultusunda Likya Yolu, yürüyüşçüleri ve turizm kavramları üzerinden bir öngörüde bulunulmuştur. Fenerin cazibesini artırmadan, yürüyüşçülerin veya yalnızca feneri deneyimlemek isteyen ziyaretçilerin ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır. Kültür rotaları ve duraklarının ele alınması konusunda farklı yöntemler izlenebileceğine vurgu yapılmıştır.
-
ÖgeBakırköy Meryem Ana Rosario (Notre Dame Du Rosaire Paroisse) kilisesi koruma projesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-24)Tez çalışması kapsamında, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, Sakızağacı Mahallesi, 26 ada 29 parselde yer alan Meryem Ana Rosario (Notre Dame Du Rosaire Paroisse) Kilisesi ve kilise ile aynı parselde yer alan kagir apartman (lojman) ve müştemilat yapılarının mevcut durumlarının saptanması için belgeleme çalışması yapılmıştır. Koruma önerileri ile de kilise ve kâgir lojman yapıların yaşamlarına devam ederek gelecek nesillere aktarılması hedeflenmiştir. Aynı parselde yer alan mevcut durumda metruk durumda bulunan ahşap lojman yapısı çalışma kapsamına dahil edilmemiştir. Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 31.01.1986 tarih ve 1775 sayılı kararı ile kilise tescil edilmiştir. İstanbul VII Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 09.11.2010 tarih ve 359 sayılı kararı ile kilisenin koruma gurubu "I" olarak belirlenmiş, kagir lojman yapısı korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş ve koruma gurubu "II" olarak belirlenmiştir. Kilise yapısı; Neo-Barok cephe mimarisi, giriş kapısının her iki yanında yer alan iyon başlıklı pilastrların üzerinde yükselen üçgen alınlığı, alınlığın ortasındaki Dominiken Tarikatı simgesi, saçak silmesi üzerinde yer alan büyük üçgen alınlığı ve ortasındaki dairesel penceresi, Latin haç plan şeması, haç kollarının kesişiminde iç yüksekliği 20.48'm olan kubbesi, kubbe kasnağı üzerindeki on adet kemerli penceresi, tavanlarında yer alan çeşitli geometrik form ve renklerden oluşan kalem işleri, kalem işleri üzerindeki kabartma motifleri, pandantiflerin üzerinde yer alan aziz betimlemeleri, batı beden duvarında yer alan yan sunağındaki Aziz Joseph ve Çocuk İsa tasvirinin yer aldığı tablosu, doğu beden duvarında yer alan yan sunağındaki Sacre Coeur de Jesus tablosu ve ana sunağında yer alan ve kilisenin kuruluşuna esas olan Tespihli Meryem Anayı tasvir eden 1886 tarihli ve Consoli Pinse imzasını taşıyan tablosu, presbiterium mekanını örten yarım kubbe üzerindeki duvar resimleri gibi sahip olduğu tarihi, mimari, yapım tekniği, sanatsal simgesel ve estetik özellikleri açısından bulunduğu bölgedeki diğer yapılardan farklılaşmıştır. İstanbul 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 2010 yılındaki tescil kararı ile de devlet malı niteliği taşıyan ve koruma altına alınan yapılardan olmuştur. Bu çalışma ile kilise, kagir lojman ve müştemilat yapılarının; mevcut durumlarının tespiti için rölöve çizimleri, özgün durumlarının tespiti için restitüsyonları ve restitüsyonları esas alan koruma ve müdahale önerilerini içeren restorasyon projeleri hazırlanmıştır. Yapıların yer aldığı Bakırköy ilçesi tarihte önemli bir yere sahiptir. Bu yerleşim yerinin bilinen ilk ismi Latincede yedinci manasına gelen Septemon'dur. Bizans döneminde ise yedinci anlamına gelen Hebdomon ismi kullanılmıştır. Bölgenin geçmişi büyük Roma İmparatorluğuna kadar gitmektedir. Bilinen ve önemli bir yer halini alması ise Bizans'ın ilk dönemi İmparator I. Konstantinos ile olur. Bu dönemde mimarisi ile dikkat çeken köşkler, saraylar, sarnıçlar gibi birçok anıtsal ve sivil mimari örneği ile bölge ön plana çıkmıştır. Latin işgali ile Hebdomon talan edilmiş ve önemini yitirerek Uzak Köy anlamına gelen Makri Hori olarak anılmıştır. 1925 yılından sonra Makri Köy Bakırköy olmuştur. Bakırköy bölgesi, geçmiş ile günümüz arasında, sosyal, kültürel ve dini değerler açısından önemli bir bağ oluşturmaktadır. Sakızağacı Mahallesi de bu bağı bünyesinde barındırdığı tescilli sivil yapı örneklerinin yanı sıra anıtsal bir mimarlık örneği olan Meryem Ana Rosairo Kilisesi ile sağlamaktadır. Bu kilise Dominiken cemaatine ait günümüze kadar ayakta kalan 3 Latin Katolik Kilisesinden birisidir. 19. yüzyılın ikinci yarısında inşasına başlanan ve yapımı üç yıl süren kilisenin mimari Cristo Goccio'dur. Kilise günümüzde Dominikenlere ait bir cemaat kalmadığı için Süryaniler tarafından kullanılmaktadır. Çalışma kapsamında 7 ana başlık oluşturulmuştur. Giriş bölümünde, çalışma yönelik incelenen kaynakların neler olduğu, tezin amacı, kapsamı ve yöntemi hakkında bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde, kilisenin bulunduğu Sakızağacı Mahallesi ve yakın çevresi anlatılmıştır. Kilise ile aynı adada yer alan diğer yapıların kat sayıları, fonksiyonları, konumlanma şekilleri ve Sakızağacı Mahallesinde yer alan yeşil alanlar hakkında bilgiler verilmiştir. Bakırköy İlçesi ve Sakızağacı bölgesinin yapı ölçeğinde geçmişten günümüze gerçekleşen değişimine kısaca değinilmiştir. Üçüncü bölümünde, geçmişte kalabalık bir cemaatin oluşturduğu, günümüzde ise az sayıda kişiden oluşan Dominiken tarikatına ilişkin; cemaatin oluşma süreci, kuruluş amaçları, nasıl ve kim tarafından kurulduğu, İstanbul'da hangi tarihten bu yana varlıklarını sürdürdükleri, İstanbul'da hangi kiliselere sahip oldukları gibi çeşitli bilgilere yer verilmiştir. Bu bölüm Galata Santi Pietro ve Paolo Kilisesi ve Yedikule Notre Dame de L'Assomption Kilisesi olmak üzere iki alt başlık altında incelenmiştir. Bu alt başlıklarda kiliselerin inşa tarihleri, mimarları, plan şemaları, cepheleri, bulundukları parsel içinde nasıl konumlandıkları kısaca anlatılmıştır. Dördüncü bölümde, Meryem Ana Rosairo Kilisesi ile onunla aynı parselde yer alan kagir apartman (lojman) ve de müştemilat yapısının; tarihçeleri, mülkiyet durumları, parsel içindeki konumları, yapılara yönelik alınan kurul kararları, bürokratik süreçler, yapılarda ne tarz onarımlar yapıldığı, basit onarım yapılıp yapılmadığı vb. bilgilere yer verilmiştir. Bu bilgiler dışında yine bu bölümde kilise kompleksinin mimari özellikleri; plan özellikleri, cephe özellikleri, strüktür özellikleri (duvarlar, döşeme ve merdivenler, sütunlar, örtü sistemi) mimari elemanlar (kapılar, pencereler), yapının dekoratif öğeleri (iç mekân, tablolar, duvar resimleri, liturjik öğeler) şeklindeki alt başlıklar ile açıklanmıştır. Ayrıca yapıda doğal yoldan gelişen ve bir müdahale sonucu oluşan hasarların neler olduğu açıklanmıştır. Söz konusu hasarların analiz paftalarına, hangi yöntemler kullanılarak işlendiği ifade edilmiştir. Yapıdaki hasarların; strüktürel, insan kaynaklı ve de malzeme bozulmaları şeklinde üç ana başlık altında ele alındığı ve söz konusu hasarların yapılardaki yerleri açıklanmıştır. Beşinci bölümde, parselde yer alan yapıların rölöve çizimleri ile restitüsyon çalışmasına esas olan; eski tarihli bilgi ve belgelerin, hava fotoğraflarının, yapıların üçüncü boyutlarına ilişkin elde edilen eski tarihli fotoğrafların, eski haritaların, kilisenin eski pederi Luca Refatti ve kâgir apartman yapısının eski sakini olan Jak Sak ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilen bilgilerin tamamı karşılaştırılarak yapılara yönelik bir restitüsyon önerisi hazırlanmıştır. Bu öneri hazırlanırken restitüsyona esas olan kaynaklar, kilise arşivi, İstanbul I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü arşivi, hava fotoğrafları, Necip Bey Haritası ve kişisel görüşmeler alt başlıklarında ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Kilise arşivi; kitaplar (1884-1888 arası tarihlenen adsız kitap ile 1884-1887 arası tarihlenen Fabbrica Della Chiesa in Makriköy başlıklı kitap), zarflar (39-3, 39-4 ve 39-6 olarak numaralandırılan ve içinde çeşitli bilgilerin yer aldığı belgeler), eski tarihli fotoğraflar ve diğer (30 Mayıs 1866 tarihli çizim ve Osmanlıca yazılan metin) belgelerden oluşmaktadır. Kitap ve zarfta yer alan metinler, 19. yüzyılın ikinci yarısında el yazısı ile İtalyanca olarak yazılan belgelerdir. Kilisenin eski pederi Luca Refatti'den alınan izin ile belgeler ilk olarak fotoğraflanmış olup sonrasında çalışma için gerekli olan metinler Luca Refatti tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Kilise arşivinden elde edilen ve restitüsyona esas olan diğer önemli kaynak 20. yüzyılın ilk yarısında (1913-1920) çekilmiş olan kiliseye ait fotoğraflardır. Bu kaynaklar dışında başvurulan diğer kaynaklar; İstanbul I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü arşivinden elde edilen kurul kararları, Harita Genel Müdürlüğü'nden elde edilen 1937-1982 tarihli hava fotoğrafları ve 1908 tarihli Necip Bey Haritasıdır. Ulaşılabilen tüm bu kaynaklar ile yapının mevcut durumu karşılaştırılarak restitüsyon sorunları belirlenmiştir. Sonraki aşamada restitüsyon önerisi açıklanarak vaziyet planı restitüsyonu, plan restitüsyonu ve cephe restitüsyonu alt başlıklarında sunulan restitüsyon önerilerine yönelik yapılan düzenlemeler detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Altınca bölümde restorasyon projesi kapsamında, kilise ve kagir apartman (lojman) yapısının özgün işlevleri ile korunarak yaşamlarına devam etmesi, günümüzde nikah/düğün/tören vb. uygulamalara ev sahipliği yapan ve kilise arşivindeki bilgi ve belgelerden özgün olmadığı anlaşılan müştemilat yapısının kaldırılarak bu alanın bir kısmının yeşil alan, kalan kısmında ise günümüzdeki müştemilat yapısından daha küçük bir oturum alanına sahip çok amaçlı salon olarak kullanılan bir yapının önerilmesi, tez kapsamı dışında kalan ahşap lojman yapısının da kiliseye gelir sağlayacak bir işlev ile restore edilmesi amaçlanmıştır. Bu hedefe yönelik kullanım ve müdahale önerilerinde bulunulmuştur. Yedinci bölüm sonuç bölümünü oluşturmaktadır. Bakırköy İlçesindeki hızlı değişimlerin yanı sıra Sakızağacı Mahallesinde azalan ve neredeyse bitme noktasına gelen Dominiken cemaati nedeniyle, kilise, kâgir apartman ve müştemilat yapılarının kullanım haklarının Süryanilerine verilmesinden bahsedilmiştir. Kullanıcı profilinin değişmesine rağmen kilise ve kâgir apartman (lojman) yapılarının özgün işlevleri ile aktif bir şekilde kullanıldığı, ahşap lojman yapısının kullanılmadığı ve metruk bir durumda olduğu, söz konusu yapının rölövesinin onaylanmasına rağmen ekonomik sebeplerden dolayı restorasyon aşamasına geçilemediği belirtilmiştir. Yapıların sürekli bakımlar ile özgün durumlarını koruyarak yaşamlarına devam etmelerinin sadece yapı kullanıcıları değil aynı zamanda çevreyi de ekonomik ve sosyal açılardan olumlu yönde etkileyeceğinden bahsedilmiştir. Alanda yapılan belgeleme çalışmaları sonucunda hazırlanan rölöve ile restitüsyon ve restorasyon projelerinin dışında, koruma kavramının bir yaşam biçimi haline gelmesi ile yapıların gerçek anlamda korunabileceği ifade edilmiştir. Bu konuda toplumun bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerektiği anlatılmıştır. Bilinçli kitleler ile anıtsal ya da sivil mimariye sahip olan tescilli ya da tescillenmeyi bekleyen birçok kültür varlığı korunarak gelecek nesillere aktarılabilecektir. Köklü bir geçmişe sahip olan yapıların; içinde bulunduğu yapı adası ile bir bütün olarak korunması ve insanların dini, kültürel ve sosyal amaçlarla bir araya geldiği bir çekim noktası haline gelmesi amaçlanmıştır.
-
ÖgeLyrbe odeionu (bouleuterıon?): koruma sorunları ve önerileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-23)Tez çalışmasının konusu Antalya ili, Manavgat ilçesine bağlı Bucakşeyhler köyünün 5 km kuzeyindeki bir tepenin üzerinde konumlanan Lyrbe antik kentindeki odeion yapısıdır. Çalışma kapsamında yapının mimari belgelemesi tamamlanmış ve yapıda belirlenen koruma sorunları tespit edilerek modern koruma ilkeleri çerçevesinde öneriler geliştirilmiştir. Kent, Side'nin 23 km kuzeydoğusunda yer alır ve iyi durumdaki korunmuş agorası sebebiyle Pamphylia kentleri arasında önemli bir yerdedir. Odeion, kentin agorasında bulunur. Erken Roma Dönemi'nden başlayarak Bizans Dönemi'nin sonlarına kadar kesintisiz şekilde kullanıldığı anlaşılan agora geçmişte onarımlar ve değişimler geçirmiştir. Lyrbe, 19. yüzyıldan itibaren birçok araştırmacı tarafından ziyaret edilmiştir. Hakkında kısa bilgiler verilen Odeion, araştırmacıların dikkatini çekmiş ancak geçirdiği onarımlar ve değişimler sebebiyle özellikle işlevi ve isimlendirmesiyle ilgili hakkında kesin değerlendirmeler yapılmamıştır. Tez, altı ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümüdür ve bu kısımda tezin amacı, kapsamı ve yöntemine değinilmiştir. Tüm süreçteki araştırma ve belgeleme yöntemlerine de bu bölümde açıklanmıştır. İkinci bölümde, yapının içerisinde yer aldığı antik kente ilişkin bilgiler sunulmuştur. Kentin konumu, tarihçesi, dokusu ve alanda daha önce gerçekleştirilen kazı ve araştırma geçmişi bu bilgiler arasındadır. Odeionun içinde bulunduğu agoranın temel mimari ve yapısal özellikleri de bu bölümde yer alır. Üçüncü bölümde, önce yapının deskripsiyonu yapılmış, tarihçesiyle ilgili genel bilgiler sunulduktan sonra özellikle mimari koruma bağlamında mevcut durumu ile ilgili verilere yer verilmiştir. Bu bölüm içerisinde, yapının işlevi ile ilgili araştırmacıların ortaya koyduğu görüşlere de değinilmiştir. Mimari belgeleme çalışması ve incelemelere dayanarak yapının plan ve cephe özellikleri, yapım malzeme ve teknikleri, mevcut hasarlarına ilişkin bilgilerde bu bölümde bulunmaktadır. Dördüncü bölüm, yapının ilk yapımındaki durumuna ilişkin araştırmaların yapıldığı, farklı kaynaklardan ve yapının kendisinden elde edilen bilgilerle sonucunda ulaşılan restitüsyon önerisi sunulmuştur. Restitüsyon çalışması için yazılı ve görsel arşiv belgeleri, eski fotoğraflar, kazı raporları incelenmiş ve restitüsyon önerisinde bulunabilmek adına tipolojik araştırmalar yapılmıştır. Beşinci bölümde yapıdan edinilen tüm bilgiler ve yapılan araştırmalar, tespitler ile bir bütün halinde ele alınmış ve yapıya uygun restorasyon ve müdahale önerileri geliştirilmiştir. Koruma sorunlarının ağırlıklı olarak çevresel faktörler ve bölgeye gelen ziyaretçi müdahaleleri kaynaklı olduğu, dış hava koşullarının da malzeme bozulmalarında etkili olduğu gözlenmiştir. Geçmişten günümüze uygun olmayan malzeme ve tekniklerle yapılan müdahaleler göz önünde bulundurularak, Lyrbe agorası ve odeionunun gelecek nesillere ulaşabilmesi için doğru koruma önerilerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Bu önerileri oluştururken arkeoloik alanlardaki koruma yaklaşımına dair özel bir başlık açılarak bu durum irdelenmiş ve buna yönelik öneriler geliştirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın son bölümü olan altıncı bölümde yürütülen tüm çalışmalar irdelenmiş ve çalışmanın genel değerlendirilmesi yapılmıştır. Sonuç olarak bu çalışma kapsamında; Lyrbe antik kentindeki odeion yapısının 2023'teki durumunu kayıt altına alan rölöve çizimleri hazırlanmış, yapıdaki malzeme kullanımlarına ve hasarlara ilişkin tespitler yapılmıştır. Yeni teknolojilerin katkısıyla gerçekleştirilen belgeleme yöntemi, yeni bulgular ve bakış açılarının değerlendirilmesine olanak sunmuştur. Araştırmalardan elde edilen bilgiler ışığında, yapının günümüzdeki durumu, içinde bulunduğu ortam ve aldığı yoğun ziyaretçi kitlesi göz önüne alınarak uygun koruma önerileri sunulmuştur.
-
Öge1865 Hocapaşa yangını sonrası Piyer Loti-Peykhane caddeleri ve çevresinin gelişimi ve koruma-sergileme önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022)1865 Hocapaşa yangını Tarihi Yarımada'nın büyük bir kısmını harap etmiş, yangın sonrası yeniden düzenlemeler sonucunda kent dokusu değişmiş ve yeni akslar ortaya çıkmıştır. Hocapaşa yangın bölgesinde yer alan çalışma alanı, iki önemli aks olan Piyer Loti-Peykhane Caddelerini ve kesişiminde kalan bölgeyi kapsamaktadır. Günümüzde, konum olarak önemli bir kentsel boşluk olan Sultanahmet Meydanı çeperinde olmasına rağmen tarihsel önemi fark edilmemektedir. Piyer Loti-Peykhane Caddelerinin niteliğinin yansıtılması için yangın sonrası değişen kent dokusu, dönemin modern imar uygulamaları kapsamında incelenerek alanın kültürel değerlerinin topluma sunulmasına yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nda, 19. Yüzyıl'ın ikinci yarısına kadar yangın sonrası yeniden düzenlemelerde yerleşim dokusu ve sokaklar korunmuştur. Ancak Tanzimat Dönemi'nde çeşitli nizamnamelerle kentin sokak örüntüleri Batılı kentlere öykünerek değiştirilmeye çalışılmıştır. 1848-1882 yılları arasında çıkan altı adet Ebniye Nizamnamesi'nde yerleşim dokusu, sokak genişlikleri ve yapı inşa teknikleri belirlenmiştir. Nizamanmelerde, İstanbul'un Avrupa başkentleri gibi birbirini dik kesen geniş ve ferah sokaklara sahip olması amaçlanmaktadır. Harap olan yangın bölgeleri nizamnamelerin uygulanabileceği alanlar olarak görülmüş ve Osmanlı Dönemi modern imar uygulamalarına ev sahipliği yapmıştır. Bu bağlamda Hocapaşa yangını sonrası ilk kapsamlı uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Kentsel dokunun değişimi yangın öncesi ve sonrasına tarihlenen haritalardan görülmektedir. Tez kapsamında, yeniden düzenlemelerin saptanması amacıyla eski haritalar dijital ortamda sayısallaştırılarak karşılaştırılmıştır. Çalışma alanının büyük bir bölümünde çıkmaz sokakların kaldırıldığı, yeni yol akslarının oluştuğu ve sokak genişliklerinin nizamnamelere göre düzenlendiği görülmektedir. Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi'nin batısında ahşap yapıların çoğunlukta olduğu organik yerleşim dokusu, Divanyolu Caddesi'nin güneyinde ise kagir yapıların çoğunlukta olduğu ızgara yerleşim dokusu belirginleşmiştir. Izgara dokuyu kavisli geometrisiyle kesen Piyer Loti Caddesi, nizamnamelere uygun genişliği ile diğer caddelerden ayrışmaktadır. Çevresinde bulunan kagir ve bahçeli yapıların yerine günümüzde modern üslupta inşa edilmiş apartmanlar bulunmaktadır. Caddenin niteliği göz önüne alındığında günümüzde olduğu gibi yeni açıldığı dönemde de önemli bir aks olduğu anlaşılmaktadır. Piyer Loti Caddesi'ni kesen diğer aks olan Peykhane Caddesi, Divanyolu Caddesi ve Sultanahmet Meydanı arasında bağlantı kurmaktadır. Yangın öncesine tarihlenen haritalarda izi görülmektedir. Çevresinde günümüze ulaşmış Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapıları bulunmaktadır. Çalışma alanının yangın sonrası değişen kentsel dokusu içinde tarihsel süreklilik gösteren tek akstır. 20. Yüzyılın ortalarında konut ihtiyacının artması ile kagir ve ahşap yapı stoğu farklılaşmış ve 4-6 katlı betonarme apartmanlar inşa edilmiştir. Bu değişime rağmen çalışma alanının niteliğini tanımlayan yerleşim dokusu 19. Yüzyılın sonundan itibaren değişmemiştir. Aynı zamanda yapı parsel büyüklükleri ve cephe genişlikleri korunarak günümüze ulaşmıştır. Somut öğelerin yanı sıra süreklilik gösteren sokak isimleri, manzarayı içeren bakı noktaları çalışma alanının tarihsel önemini vurgulamaktadır. Kentsel miras değerinin ortaya çıkarılması ve tanımlanması amacıyla 2011 tarihli Valetta İlkeleri incelenmiş, bu bağlamda ilke ve stratejiler belirlenmiştir. Sultanahmet Meydanı'na sınırı olan çalışma alanı, turizm açısından değerlendirildiğinde de merkezi bir konumda yer almaktadır. Yerli, yabancı turistlere ve İstanbullulara alanın miras değerlerinin sunulmasına yönelik öneri geliştirilmiştir. Müdahale ve koruma projeleri, konumunun potansiyeli değerlendirilerek, mevcut bilgiler ışığında bölgenin tarihi öneminin vurgulanmasını amaçlamaktadır. Piyer Loti- Peykhane Caddeleri ve çevresinin tarihi kimliğini yansıtabilmek ve bütüncül şekilde topluma sunulmasına yardımcı olmak ümit edilmektedir.
-
ÖgeAyatekla (Meryemlik) Ören Yeri Su Yapılarının Duvar Örgü Tekniklerinin Belgelenmesi ve Yapılarda Kullanılan Harç ve Sıvaların Karakterizasyonu(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022)Arkeolojik alanlarda yürütülen belgeleme ve yapı malzemesi karakterizasyonu çalışmaları, alandaki mimari kalıntıların koruma projelerinde uygun kararlar alabilmek adına önemlidir. Antik dönem yapılarında kullanılan harç kompozisyonu, yapının fonksiyonu ve konumuna göre farklılık gösterebilmekte ve dönemin teknolojisini yansıtan önemli veriler sunmaktadır. Su yapılarında suyun iyi muhafaza edilebilmesi, yapıda su geçirmez sıva kullanımı ile mümkün olmakta, bu da su yapılarında kullanılan malzemenin üretim ve teknolojisinin özelleşmesine sebep olmaktadır. Su yapılarında duvar örgü tekniklerinin belgelenmesi ve malzeme karakterizasyonu üzerine yapılan araştırmalar, gelecekte uygulanacak restorasyon çalışmaları için gereklidir. Bu çalışmada Mersin/Silifke'de yer alan Ayatekla (Meryemlik) Ören Yeri'ndeki kapalı ve açık sarnıçların duvar örgü tekniklerinin belgelenmesi ve yapılarda kullanılmış olan harç ve sıvaların hammadde kompozisyonunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda yerinde inceleme ve belgeleme çalışmaları yapılmış, yapılardan farklı işlevlerde kullanılmış olan harç ve sıva örnekleri alınmıştır. Laboratuvarda uygulanan basit ve ileri analiz yöntemleri sonucunda örneklerin petrografik, minerolojik, kimyasal ve fiziksel özellikleri tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda Meryemlik'teki sarnıçlarda kullanılmış olan duvar yapım teknikleri, malzeme kompozisyonu ve teknolojisine ilişkin veriler elde edilerek gelecekteki mimari koruma çalışmalarına yönelik koruma önerileri geliştirilmiştir. Tez altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm tezin amacı ve yöntemini içermektedir. İkinci bölüm, Antik Çağ'da suyun kullanımı ve su yapılarına ilişkin genel bilgiler içermektedir. Arkaik, Klasik, Helenistik dönem su yapıları incelenmiş ve antik dönemde su yapılarında görülen teknolojik gelişmeler üzerinde durulmuştur. Ardından Roma dönemi sarnıç yapılarında uygulanmış olan duvar örgü teknikleri ile harç ve sıvaların malzeme özellikleri incelenmiştir. Bizans sarnıç yapıları kapalı sarnıçlar ve açık sarnıçlar olmak üzere iki başlık altında incelenerek, literatürdeki bilgiler ışığında duvar yapım teknikleri ve kullanılan malzemelerin özellikleri belirtilmiştir. Üçüncü bölümde çalışma alanının tarihçesi kısaca anlatılarak, Meryemlik'in önemli bir hac merkezine dönüşme sürecine dair literatürdeki bilgilere yer verilmiştir. Bunun ardından ören yerinde bulunan arkeolojik kalıntılara dair genel bilgiler verilerek, tez çalışmasının ana konusu olan sarnıçlara dair incelemelere geçilmiştir. Bölgedeki kapalı ve açık sarnıçların duvar örgü teknikleri kapsamlı bir şekilde tanımlanmış, kullanılan taş ve tuğla malzemelerine yönelik detaylı bilgiler verilmiştir. Elde edilen veriler yerinde incelemeler esnasında çekilmiş olan fotoğraflar ve belgeleme çalışmalarıyla desteklenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda su yapılarında kullanılmış olan duvar yapım tekniklerine dair genel bir değerlendirme yapılmıştır. Dördüncü bölümde, su yapılarından alınmış olan harç ve sıva örnekleri belirtilmiş, örneklerin yapı üzerinde alındığı noktalar fotoğraflar ve plan çizimleri üzerinden gösterilmiştir. Bunun ardından, örneklerin malzeme karakterizasyonunun bütüncül bir şekilde tespit edilebilmesi için uygulanmış olan deneysel çalışmalara yer verilmiştir. Bu yöntemler uluslararası literatürün taranması ve yürütülmüş olan çeşitli bilimsel çalışmaların incelenmesi sonucunda seçilmiştir. Deneylere görsel analizler, hammadde kompozisyonlarının belirlenmesi, petrografik ve minerolojik analizler ve suda çözünebilir tuzların analizi başlıkları altında yer verilmiş, çalışmalar sonucunda elde edilen sonuçlar çeşitli çizelge ve grafikler aracılığıyla paylaşılmıştır. Bunun ardından örneklerin hammadde kompozisyonlarının belirlenmesi için uygulanmış olan asit kaybı ve kızdırma kaybı analizleri gelmektedir. Deney yöntemleri açıklanarak, elde edilmesi istenen veriler formüllerle ifade edilmiş, asit kaybı ve kızdırma kaybı analizleri sonucu elde edilen bağlayıcı/agrega oranları gösterilmiştir. Agrega-boyut dağılımının belirlenmesi için uygulanmış olan elek analizi ve agrega yüzdelerinin belirlenmesi için stereo-mikroskop altında yürütülen gözlemler açıklanmıştır. Petrografik ve minerolojik analizler başlığı altında kalın kesitler üzerinden yürütülen petrografik analizlere yer verilmiş, örnekler elde edilen mikroskop görüntüleri üzerinden karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. X-Işınları Kırınımı (XRD), Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM-EDS) ve Termogravimetrik Analizler (TG-DTA) gibi ileri analiz yöntemleri uluslararası literatür aracılığıyla açıklanmış ve yapılan deney sonuçları çeşitli görseller, grafikler ve çizelgeler aracılığıyla paylaşılmıştır. Laboratuvarda yapılan tuz testleri sonucunda örneklerin içerdiği suda çözünebilir tuzların türleri ve miktarları tespit edilmiştir. Analiz çalışmaları sonucu elde edilen tüm veriler son bölümde karşılaştırmalı olarak incelenmiş, malzeme ve duvar yapım sistemi arasındaki ilişki bağlamında değerlendirilmiştir. Beşinci bölüm Meryemlik'te çalışılan sarnıçlarda görülen bozulma nedenlerine değinmekte ve bu sorunlara yönelik koruma önerilerini içermektedir. Alan çalışmasında yapılan gözlemler sonucunda bozulma nedenleri tespit edilmiş ve yapıların karşılaştığı bozulma türleri strüktürel bozulmalar, malzeme bozulmaları ve insan kaynaklı bozulmalar başlıkları altında incelenmiştir. Yapılara yönelik koruma önerileri malzeme ve yüzey temizliği, sağlamlaştırma, bütünleme, harç ve sıvaların onarımı ve bakım şeklinde belirtilmiş, seçilen onarım yöntemleri için literatürde geçen uygulamalardan yararlanılmıştır. Altıncı bölüm çalışmaya dair değerlendirme ve sonuçtan oluşmaktadır. Bu bölümde arkelojik alanlarda koruma çalışmalarının doğru uygulanabilmesi için yapıların yapım tekniği ve malzeme özelliklerinin iyi bir şekilde analiz edilmesi gerektiği yeniden vurgulanmıştır. Tez kapsamında Geç Antik dönemde önemli bir hac merkezi olan Meryemlik'teki sarnıçlar bu iki ana eksende değerlendirilmiş, bu amaçla alan çalışması esnasında yürütülen belgeleme çalışmalarının devamında çeşitli basit ve ileri analiz çalışmalarının gerçekleştirildiğinden bahsedilmiştir. Sarnıçlarda çeşitli bozulma türlerinin görüldüğünden ve bunlara yönelik farklı koruma önerilerinin geliştirildiğinden söz edilmiştir. Bununla birlikte bölgenin bütüncül bir şekilde korunabilmesi ve külürel mirasın daha iyi yönetilebilmesi için sit alanına yönelik öneriler sunulmuştur.