LEE- Telekomünikasyon Mühendisliği-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 47
-
ÖgeFaz dizili antenler için yakın alan tarama probu kalibrasyon yöntemi uygulaması(İTÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-23)Faz dizili anten yapıları, modern haberleşme, radar ve elektronik harp teknolojilerinde sıklıkla baş göstermeye başlamıştır. Atik huzme yönlendirebilme ve birden fazla huzmeye sahip olma gibi kabiliyetleri ile öne çıkan faz dizili sistemler; anten elemanları arasında üretim hassasiyetleri, empedans uyumsuzlukları gibi farklılıklar nedeniyle ilk üretim anında, sıcaklık farkları ve komponent yaşlanması gibi durumlardan dolayı ise kullanım sürecinde kalibrasyona ihtiyaç duymaktadırlar. Gerekli kalibrasyon prosedürleri uygulanmayan bir faz dizili sistemde, huzme sapmaları, genişlemeleri ve yan lob seviyesi yükselmesi gibi sorunlar nedeniyle istenilen performans alınamayacakken, bazen anten huzmesi hiç oluşmayabilir ya da verici bir anten dizisi mevcutsa empedans uyumsuzlukları nedeniyle oluşan yansımalar dizideki güç yükselteçlerine zarar verebilir. Bu sebeple sistemlerin kalibre edilerek çalıştırılması elzemdir. Literatüre bakıldığında, başlıca birkaç kalibrasyon yöntemi öne çıkmaktadır.Bu kalibrasyon yöntemleri, uzak alan üzerinden ölçüm yapanlar, yakın alan üzerinden ölçüm yapanlar ve RF donanımı üzerinden ölçüm yapanlar olarak kategorilendirilebilir. Bu yöntemler içerisinden, yakın alan tarama yöntemi, halihazırda ticari olarak mevcut faz dizili sistemlere uygulanabilirliği açısından öne çıkmış ve tez kapsamında daha detaylı incelenmiştir. Bu yöntem, diğer yöntemlere kıyasla ölçüm mesafesi olarak bir kısıt getirmemesi sayesinde kapalı alanda ölçüm yapılmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca sağladığı yüksek hassasiyet ile sadece anten huzmesinin ana lobunun değil, yan loblarının da istenen şekle getirilebilmesini sağlamaktadır. Yöntemin denenmesi kapsamında, ticari olarak mevcut Stingray isimli platform kullanılmıştır. 32 anten elemanına sahip olan bu platformda her anten elemanının faz ve genlik cevabı birbirlerinden bağımsız olarak değiştirilebilmektedir. Bu sayede anten huzmesi istenilen açıya yönlendirilebilir yahut istenilen pencereleme tekniklerinin uygulanması mümkün olabilmektedir. Stingray sistemi, bütün anten elemanları birleştirilerek bir RF kanalına indirgenmiş ve hassas bir mekanik konumlandırma sistemine yerleştirilmiştir. Ardından bir VNA ile her bir anten elemanının karşısına gelen prob anten vasıtasıyla, huzme oluşturucunun sağlayabileceği farklı genlik ve faz adımları için genlik ve faz cevabı ölçümleri alınmıştır. Ardından bu adımlar içerisinden seyreltme yapılıp orijinal cevabın tekrar oluşturulabilmesi denenmiş ve böylece ölçüm süresinin kısaltılması amaçlanmıştır. Faz adımlarında doğrusal aralıklı seyreltme yapılması yeterli olmuşken, genlik adımlarında bu yaklaşım yeterli olmamış ve doğrusallık bozularak farklı noktalarda ölçümler alınmıştır. Alınan ölçümlerle yapılan enterpolasyon sonucu test edilmiş, hata miktarı kabul edilebilir seviyelerde çıktığı için bu noktalarda asıl ölçüm sürecine geçilmiştir. Bu seyreltme sayesinde ölçüm süresinde kayda değer miktarda düşüş sağlanmıştır. Ölçüm noktalarının belirlenmesinin ardından, bir prob antenin sistemdeki tüm anten elemanlarının karşısına sırayla konumlanacağı şekilde mekanik sistem programlanmıştır. Tüm elemanların karşısındayken belirlenen noktalarda ölçümlerin alınması için bir VNA kullanılmış ve tüm süreç otomatik olarak işletilmiştir. Alınan kalibrasyon ölçümlerinin ardından toplanan veriler analiz edilerek işlenmiş ve hangi anten elemanından hangi faz ve genlik cevabının nasıl alınacağını belirleyen bir başvuru tablosu oluşturulmuştur. Başvuru tablosu yardımıyla, faz dizili antenin brodside ve farklı yönlendirilme açılarındaki huzme ölçümleri alınmış, ayrıca pencereleme uygulanarak yan lob seviyelerindeki düşüş de gözlemlenmiştir. Ayrıca, başvuru tablosunun kullanılmadığı bir senaryoda da huzme ölçümü gerçekleştirilmiş, böylece kalibrasyonun yapılmadığı durumda faz dizili antenin neden kullanılamayacağı gösterilmiştir. Son olarak, huzme ölçümlerindeki hata miktarı ve bu hataların muhtemel oluşma senaryoları incelenmiş, ileride hata miktarını daha da aşağıya çekebilmek için yapılabilecek çalışmalardan bahsedilmiştir.
-
ÖgeDifüzyon ağları ile görüntü rekonstrüksiyonu ve restorasyonu(İTÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-22)u tez çalışması, görüntü işleme alanında son yıllarda öne çıkan difüzyon temelli derin öğrenme yaklaşımlarının, görüntü rekonstrüksiyonu ve restorasyonu görevlerindeki etkinliğini araştırmayı amaçlamaktadır. Rekonstrüksiyon ve restorasyon süreçleri, özellikle eksik, bozulmuş veya düşük çözünürlüklü görüntülerden orijinal yapının yeniden elde edilmesi amacıyla yürütülmekte olup; tıbbi görüntüleme, güvenlik sistemleri, uydu görüntüleme ve kültürel mirasın dijitalleştirilmesi gibi birçok kritik alanda büyük önem taşımaktadır. Çalışmanın başlangıcında klasik yöntemler (frekans domaini teknikleri, matris tamamlama yaklaşımları, varyasyonel modelleme vb.) detaylandırılmış, ardından derin öğrenme temelli modellerin (özellikle konvolüsyonel sinir ağları (convolutional neural network, CNN), otokodlayıcı, üretici çekişmeli ağlar (generative adversarial network, GAN) gibi) bu alanlara getirdiği katkılar ele alınmıştır. Ancak bu geleneksel ve erken dönem derin öğrenme yaklaşımlarının eksik veri, gürültü ve düşük çözünürlük gibi zorlu senaryolarda yapısal bütünlüğü ve görsel kaliteyi aynı anda sağlayamadıkları gösterilmiştir. Difüzyon modelleri, bu zorlukların üstesinden gelmek amacıyla geliştirilen, olasılıksal temelli bir görüntü üretim ve restorasyon metodudur. Bu modeller, bir görüntüyü iteratif olarak gürültülendirip yeniden oluşturarak çalışır ve özellikle yapısal tutarlılığın korunması, detayların hassas biçimde işlenmesi ve yüksek kaliteli sonuçlar üretilmesi açısından geleneksel yöntemlere göre önemli avantajlar sunar. Tezde, gürültü giderici olasılık modeli (denoising diffusion probabilistic model, DDPM), tak ve çalıştır difüzyon, artık kaydırmalı difüzyon gibi yöntemler ve gürültü giderici difüzyon restorasyon modelleri (denoising diffusion restoration models, DDRM), görüntü restorasyonu için verimli difüzyon modelleri (efficient diffusion model for image restoration, DiffIR) ve derin tak ve çalıştır görüntü restorasyonu (deep plug-and-play image restoration, DPIR) uygulamalar detaylıca incelenmiştir. Deneysel çalışmalar, difüzyon modellerinin görüntü tamamlama ve süper çözünürlük görevlerinde U-Net gibi doğrudan öğrenmeye dayalı yaklaşımlara kıyasla daha iyi yapısal benzerlik (structural similarity index measure, SSIM), piksel bazlı hata (peak signal-to-noise ratio, PSNR) ve algısal benzerlik (learned perceptual image patch similarity, LPIPS) metriklerine ulaştığını ortaya koymuştur. Özellikle artık kaydırma yöntemi ile difüzyon sürecinin hızlandırılması ve örnekleme kalitesinin korunması yönünde önemli katkılar sağlanmıştır. Bu da hem akademik literatürdeki güncel gelişmelerle uyumlu sonuçlar üretmekte hem de pratik uygulamalarda kullanım potansiyelini göstermektedir. Bu çalışmada elde edilen nicel ve nitel sonuçlar sistematik biçimde değerlendirilmiştir. U-Net ve difüzyon tabanlı modeller arasındaki karşılaştırmalı analizlerde, difüzyon modelleri birçok senaryoda daha üstün PSNR ve SSIM değerleri sağlamıştır. Görsel kalite açısından da difüzyon temelli ağların daha gerçekçi, daha az yapaylık içeren ve yapısal olarak tutarlı çıktılar ürettiği gözlemlenmiştir. Ancak difüzyon modellerinin yüksek hesaplama maliyeti, özellikle örnekleme sürecindeki zaman ve bellek yükü, hâlen çözülmesi gereken bir sınırlılık olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda artık kaydırma ve latent difüzyon gibi alternatif yapılarla modelin verimliliği artırılmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, bu tezde difüzyon temelli modellerin yalnızca teorik olarak değil, gerçek dünya problemlerine uygulanabilirliği bakımından da güçlü bir çözüm sunduğu gösterilmiştir. Özellikle yapısal bütünlüğün kritik olduğu görevlerde klasik yöntemleri ve geleneksel derin öğrenme mimarilerini geride bırakarak daha etkili sonuçlar üretmiştir. Bu doğrultuda difüzyon modellerinin gelecekteki görüntü işleme uygulamalarında daha yaygın biçimde kullanılması beklenmektedir. Ayrıca çalışmanın sonunda sınırlılıklar tartışılmış ve hesaplama verimliliğini artırmaya yönelik öneriler sunulmuştur.
-
ÖgeRIS-röle donanımlı İHA ağları: Yeni tasarımlar ve performans analizleri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-27)Gelecek nesil haberleşme sistemleri için artan veri ve kapasite ihtiyacını karşılamak açısından yüksek veri hızı ve enerji verimliliği sağlayan teknolojilerin kullanılması önemlidir. Sistemin uçtan uca işaret gürültü oranı (SNR) değerine göre daha yüksek performans elde edebilmek için bu teknolojiler birbiriyle entegre biçimde çalışmalıdır. Karasal olmayan haberleşme ağları (non-terrestrial networks, NTN) gelecek nesil haberleşme sistemlerinde küresel boyutlara ulaşabilen kapsama alanı ve hareket kabiliyeti sunarak, acil durum senaryoları vb. kritik durumlarda haberleşme altyapısını tekrar ayağa kaldıracak potansiyele sahiptir. Yeni nesil haberleşme sistemlerinde karasal baz istasyonları, yüksek frekanslarda öngörülen veri ihtiyacını karşılamak için destekleyici sistemlere ihtiyaç duymaktadır. Karada bulunan engeller ve bozucu etkenler, performansı azaltmaktadır. Ayrıca haberleşme kapsama alanının artırılması karasal baz istasyonları ile daha maliyetlidir. Özellikle haberleşme verisini ulaştırmanın daha zor olduğu uzak kırsal bölgelerde ve yoğun, yüksek katlı şehir ortamlarında karasal olmayan ağlar ile birlikte kullanım düşünülebilir. Günümüzde Starlink gibi alçak dünya yörüngesi (low earth orbit, LEO) üzerindeki haberleşme uyduları küresel çapta haberleşme hizmeti sunmaktadır. Ancak LEO uydu sistemlerinin, fırlatma ve yörüngeye yerleştirilmesi açısından yüksek maliyetli olması ve sabit hedeflere uzun süreli hizmet verememesi gibi dezavantajlı yanları bulunmaktadır. Karasal olmayan ağlarda bir diğer katmanı oluşturan HAPS (yüksek irtifa platform sistemleri, high-altitude platform systems) kullanılarak stratosfer tabakasından kullanıcılara kesintisiz haberleşme hizmeti sağlanabilir. Günümüzde daha alçak yörüngede, maliyet açısından çok daha uygun insansız hava aracı (İHA) sistemleri öne çıkmaktadır. İHA'lar havasal baz istasyonu, röle gibi teknolojilerle bütünleşik kullanılabilmektedir. Ayrıca sabit karasal sistemlere hareket kabiliyeti ekleyebilmektedir. Gerek yüksek katlı ve yoğun şehir ortamlarındaki binalar arasında, gerekse kırsal alanlarda uzun mesafelerde kapsama alanının artırılabilmesi için İHA'lar, karasal ağlara nazaran kuvvetli bir alternatiftir. Diğer yandan, malesef ülkemizde çok sık meydana gelen deprem gibi büyük felaketler ve acil durumlarda haberleşme altyapısının çökmesi halinde, karasal olmayan ağlar, bu felaketler esnasında tahrip olan haberleşme sistemlerine alternatif olabilmektedir. Yeniden ayarlanabilir akıllı yüzeyler (reconfigurable intelligent surfaces, RIS) yeni nesil haberleşme sistemlerinde veri iletimi, kapasite artışı gibi ihtiyaçların karşılanması için bir diğer destekleyici çözüm olarak önerilmektedir. RIS'ler verici ve alıcı arasındaki haberleşme performansını iyileştirmek için vericiden gelen elektromanyetik dalganın çoklu anten yapısı ile fazını değiştirerek yönlendirilmesiyle sistem performansına hüzme biçimlendirme kazancı sağlamaktadır. Ayrıca aktif kuvvetlendirici devrelerin kullanıldığı aktif RIS yapısında gelen işaretin hem fazını hem de genliğini değiştirerek çok daha yüksek performans artışı sağlayabilir. Kapsama alanının ve hata performansının artırılması adına bu tez kapsamında kaskat ve çok hatlı kaskat RIS sistemleri önerilmektedir. Kaskat yapıda, birden fazla İHA-RIS düğümü üzerinden mesaj işareti alıcıya ulaştırılır. Her bir İHA-RIS düğümünün arasındaki yol kayıpları çarpımsal yol kaybı etkisini ortaya çıkarmaktadır. Kaskat sistemlerde çarpımsal yol kaybı etkisini azaltmak için aktif RIS'ler kullanılarak hem hüzme biçimlendirme hem de kuvvetlendirici devre eleman kazançlarından yararlanılarak sistem performansı artırılabilir. Yüksek katlı yoğun şehir ortamlarında, engeller nedeniyle haberleşme kalitesi düşebilmektedir. Bu ortamlarda LOS (Açık Görüş Hattı, Line of Sight) alanını artırmak ve bütün noktalara veri transferi sağlayabilmek için kaskat İHA'larla birlikte bu İHA'lara monte edilmiş RIS yapıları bahsettiğimiz problemlere çözüm sunabilir. Bu bağlamda, öncelikle senaryoya uygun büyük ölçekli ve küçük ölçekli kanal modelleri araştırılmıştır. Büyük ölçekli kanal modeli için, İHA teknolojileri içeren sistemlerin maruz kalabileceği çevresel faktörlere uygun bir benzetim ortamı oluşturulmuştur. Böylece İHA'nın üç boyutlu ortam üzerinde büyük ölçekli yol kaybı parametreleri incelenmiştir. İşaret gürültü oranı (signal to noise ratio, SNR) değeri üzerinden sistem performansı analiz edilmiştir. Bilinen boş uzay yol kaybı parametrelerinin yanı sıra havasal yol kaybı değeri hesaplanmıştır. İHA veya İHA'ya monte edilmiş RIS sistemlerinin boş uzay yol kaybı etkisi ve havasal yol kaybı etkisine maruz kaldığı durumlar birbiri ile karşılaştırılmıştır. Oluşturulan büyük ölçekli yol kaybı benzetim ortamında, görünür olma olasılığı esas alınmaktadır. Görünür olma olasılığı değerine bağlı olarak farklı katsayı değerleri büyük ölçekli yol kaybı için uygulanmış ve gerçek bir üç boyutlu İHA sistem modeli oluşturulmuştur. Büyük ölçekli yol kaybı parametrelerinin elde edilmesinin ardından küçük ölçekli yol kaybı parametreleri belirlenmiştir. Sistem modeli oluşturulurken her bir RIS elemanına gelen ve yansıyan kanalın genlik katsayısı Nakagami-$m$ dağılımlı rastgele değişkenler ile modellenmiştir. Kanalların fazları ele alındığında, literatürde tek bir RIS ile oluşturulan sistem modellerinde verici ile RIS ve RIS ile alıcı arasındaki kanallarda ortaya çıkan faz değerleri RIS elemanlarının faz konfigürasyonu ile kompanze edilmektedir. Ancak kaskat RIS yapısında ortaya çıkan kanalların faz değerleri, düzgün dağılımlı rastlantı değişkeni olarak modellenmiştir. Kaskat pasif RIS sistem modeli aktif RIS teknolojisi ile güçlendirilmiştir. Aktif RIS'te kullanılan kuvvetlendirici devre elemanları sayesinde her bir kanal için genlik katsayısı değeri artırılmıştır. Aktif kuvvetlendirici devre elemanından kaynaklı dinamik gürültü nedeniyle oluşan faz gürültüsü, pasif RIS durumunda ele alınan faz değerleri ile birlikte düzgün dağılımlı rastlantı değişkeni ile modellenir. Aktif RIS yapısında, kuvvetlendirici elemandan kaynaklı olarak harcanan güç miktarı artacaktır. Bu çalışma kapsamında sistem modeli oluşturulduktan sonra aktif RIS sisteminin enerji verimliliği hesabı yapılmaktadır. Kullanılan kuvvetlendirme katsayılarına rağmen aktif RIS yapısının enerji verimliliğinin pasif RIS sistemlerine göre daha yüksek olduğu analiz edilmiştir. Her iki durumda toplam harcanan gücün eşit dağıtıldığı farklı senaryolar ele alınmış, SNR performansı bakımından karşılaştırma yapıldığında aktif RIS durumunda çok daha avantajlı bir sistem modeli oluştuğu ortaya çıkmıştır. Küçük ölçekli kanal modellemesi için Nakagami-$m$ dağılımlı rastgele değişkenlerin toplamları gamma dağılımlı rastgele değişkenli bir kanal modeline yakınsatılmış ve bu yakınsama, teorik ve benzetim sonuçları ile doğrulanmıştır. Kaskat pasif ve aktif RIS kullanılması durumunda kesinti olasılığı ve bit hata olasılığı denklemleri kapalı formda gösterilmiş ve teorik performans eğrileri benzetim sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada kaskat aktif RIS yapısının yanı sıra RIS seçimi algoritması kullanılmıştır. İlk durumda kaskat RIS sisteminde tek hatlı yapı bulunmaktadır. Yeni sistem modelinde her bir atlamada birden fazla RIS donanımlı İHA birinci fazla kaynaktan gelen işareti almaktadır. Her bir RIS donanımlı İHA üzerine gelen işaretin SNR bilgisi vericiye geri bildirim olarak gönderilir. Birinci fazda elde edilen SNR'ler arasında karşılaştırma yapılarak en yüksek SNR değerine sahip kanal belirlenir. Sonraki fazda iletim, en güçlü anlık SNR'ye sahip olan kanal üzerinden devam etmiştir. Bu işlem birinci fazda seçilen RIS donanımlı kaskat İHA-RIS kanalı üzerinden devam ederek alıcıya ulaşır. Bu senaryoda elde edilen sistem performansı incelenmiş ve RIS seçimi algoritmasının sağladığı iyileştirme gözlemlenmiştir. Havasal haberleşme bakımından İHA'lara entegre RIS sistemlerinin yanında İHA'lara entegre röle sistemleri hakkında literatür incelenmiştir. Karasal haberleşme için kullanılan röle sistemlerine alternatif olarak, havasal haberleşmenin avantajlarından yararlanan sistemler geleneksel sistemlere nazaran daha üstün konumdadır. Tasarlanan kaskat çok hatlı İHA-RIS sistem modelinin ardından çok atlamalı çok hatlı hibrit İHA-RIS/röle sistem modeli önerilmiştir. Çalışma kapsamında İHA-RIS sistem modelinde çıkarımları yapılmış olan kanal modellemeleri, röle sistem modeliyle hibrit çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Çok atlamalı çok hatlı İHA-RIS/röle sisteminde ilk atlama sırasında İHA-RIS üzerinden geçirilen işaret alıcı röleye ulaşır. Bir sonraki atlamalarda işaret, İHA-RIS ve İHA-röle sistemi üzerinden iletilerek devam eder. Her bir atlama esnasında İHA-RIS'ler üzerinden geçirilen işaret İHA-röle alıcılara iletilen işaretin maksimum SNR değerlerine göre seçim algoritması uygulanır. İHA-RIS sistemleri üzerinden iletilen işaretler birden fazla İHA-RIS sistemi üzerinden de röle sisteminde alınabilmektedir. Yeni sistem modeli sayesinde hem RIS hem de röle sistemlerinin sağlayacağı avantajlardan faydalanmak amaçlanmıştır. Bahsi geçen sistem modellerinde yapılan benzetimler ve teorik analizler neticesinde önemli ölçüde performans artışı gözlemlenmiştir. Bu çalışma 6G ve ötesi gelecek nesil haberleşme ağlarında etkili bir çözüm sunmaktadır. Aynı zamanda sunulan çözümün etkisi teorik olarak ve benzetimler ile kanıtlanmıştır. İleride ihtiyaç duyulacak veri hızlarına ve kapasite değerlerine katkı sağlayacak bir çalışma olarak değerlendirilebilir.
-
ÖgeFinansal yatırım piyasalarında fiyat tahminleme: Kripto para piyasasında yapay sinir ağları uygulaması( 2024-12-26)Günümüzde bireylerin daha yüksek kazanç ve refah amacıyla finansal yatırım piyasalarına yöneldiği bilinmektedir. Bu piyasalar, sermaye sahibi kişi ve kuruluşların çeşitli ürünleri alıp sattığı yerler olarak tanımlanmaktadır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, yatırımcılar için bilgiye erişim kolaylaşmış ve piyasalara olan ilgi artmıştır. Ancak yoğun veri akışı, özellikle yeni yatırımcılar için kafa karıştırıcı olabilmektedir. Bu karışıklığın önüne geçebilmek için yatırım karar sürecinin iyi anlaşılması gerekmektedir. Yatırım karar süreci, sermaye temini, veri toplama, değerlendirme ve karar uygulama aşamalarından oluşmaktadır. Bu doğrultuda, yatırımcıların doğru karar verebilmeleri için temel ve teknik analiz yöntemlerini kullanmaları önem taşımaktadır. Temel analiz, bir varlığın içsel değerini belirlemeye çalışırken, teknik analiz geçmiş fiyat hareketlerini inceleyerek birtakım teknik indikatörler yardımıyla geleceği tahmin etmek amacıyla kullanılmaktadır. Son yıllarda, bu analiz yöntemlerinin yetersiz kaldığı anlaşıldıkça yapay zekâ ve özellikle yapay sinir ağları piyasa analizlerinde ve kapanış fiyatlarının tahminlenmesinde kullanılmaya başlanmıştır. İnsan beyninin çalışma biçiminden esinlenerek oluşturulmuş, karmaşık ilişkileri tespit etme yeteneğine sahip olan bu teknolojiler, büyük veri setlerini işleyerek daha tutarlı ve gerçeğe yakın tahminler yapma imkânı sunmaktadır. Bu çalışmada da finansal yatırım araçlarının yapay sinir ağları ile tahminlenmesi amaçlanmış, yatırım aracı olarak ise son dönemde popülerliği daha da artan kripto para piyasaları tercih edilmiştir. Çalışmada kripto para piyasalarında işlem hacmi en yüksek olan para birimleri BitCoin, Ethereum ve LiteCoin kullanılmış, çalışmanın veri seti ise her bir kripto para birimi için 15'er, 30'ar ve 60'ar dakikalık periyotlardaki kapanış fiyatları ile SMA, EMA, RSI, MACD ve BBand indikatör değerleri kullanılarak hazırlanmıştır. Kurulan ağ modeli eğitilip test edildikten sonra, 01 Ocak – 31 Aralık 2022 yılı kapanış verileri girdi olarak modele eklenmiş ve modelin 2023 kapanış verilerini tahminlemesi beklenmiştir. Yapılan tahminleme sonucunda her bir veri setinin hata farkı ortalama yüzdesi (MAPE) değeri hesaplanmıştır. BTC15 için 0.0088, BTC30 için 0.0021, BTC60 için 0.0375, ETH15 için 0.000030205, ETH30 için 0.00022303, ETH60 için 0.00020702, LTC15 için 0.00070347, LTC30 için 0.0053 ve LTC60 için 0.00063393 şeklinde bulunan MAPE değerleri modelin ne kadar tutarlı tahminlemeler yaptığını ortaya koymuştur. Ayrıca tahminlenen ve gerçekleşen verilerin yer aldığı grafik de neredeyse birbiriyle tamamen örtüşmüştür. Bu sonuçlar yapay sinir ağı modellerinin kripto para piyasalarında tahminleme için kullanılabileceğini kanıtlamaktadır. Çalışmanın ayrıca; daha ileriki safhada, bu modellerin yardımıyla düzenli gelen veriyi işledikçe nihai kullanıcıya al-sat sinyali gönderebilecek bir robot uygulamanın geliştirilmesi için de bir kılavuz niteliği taşıyacağı da düşünülmektedir.
-
ÖgePower amplifer assisted ISAC(Graduate School, 2024-11-28)Integrated sensing and communication (ISAC) has emerged as a critical phenomenon for next-generation communication systems. Particularly, in the context of Institute of Electrical and Electronics Engineers (IEEE) standards and fifth-generation (5G) beyond standardization efforts, ISAC has established itself as a significant area of focus in both academia and industry. Given its importance to both the communication and radar communities, it is inevitable that research in the ISAC domain will continue to progress. Despite the similarities in the hardware of radar and communication systems, the two functions generally have distinct objectives. This distinction often results in trade-offs, as similar hardware components are used for different purposes with different waveform requirements. Addressing these trade-offs to enhance the joint performance of both functions introduces various challenges. This thesis focuses on the orthogonal frequency division multiplexing (OFDM) waveform. OFDM has already demonstrated its functionality in almost all communication standards and is expected to be indispensable in next-generation communication systems. Consequently, improving the performance of ISAC systems integrated with such networks necessitates optimizing their operation on the OFDM waveform. The first study examines the impact of radio frequency (RF) front-end components on ISAC Performance. The effects of RF front-end components, such as power amplifiers (PA), on communication performance are well-documented in the literature when using OFDM waveforms. Numerous studies have addressed the performance degradation caused by nonlinearities introduced by PAs. However, the impact of PA behaviour on sensing performance has received relatively little attention. This gap in the literature likely stems from the fact that traditional radar systems typically employ constant-envelope waveforms. Since OFDM lacks a constant-envelope structure, this study evaluates the influence of PA nonlinearities on sensing performance. To mitigate potential performance degradation, the study proposes extracting a PA model and incorporating it into the baseband reference signal. The second study takes into account an ISAC system employing OFDM waveforms, where the transmitter and receiver are distinct entities. The goal is to develop a more accurate channel estimation algorithm, impairment-aided channel state information (IA-CSI) that considers the distortions introduced by the PA. This approach aims to improve both sensing and communication performance. It is anticipated that ISAC-related research in both academia and industry will continue to accelerate, contributing to advancements in next-generation communication systems.